EĞİTİM - 17 Aralık 2022 Cumartesi 12:52

Prof. Dr. Güngör, dijital dünyanın tehlikesine dikkat çekti

A
A
A
Prof. Dr. Güngör, dijital dünyanın tehlikesine dikkat çekti

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Göngör, “Dijitalleşen dünyada bizi sağlam zeminde tutacak olan en büyük gücümüz milli ve manevi değerlerimiz, kimlik ve aidiyetlerimizdir” dedi.


Hitit Üniversitesi Bilgi ve Değerler Kulübü tarafından düzenlenen “Dijitalleşen Dünyada Biz Kimiz: Kimlik ve Aidiyetlerimiz” konulu konferans düzenlendi. İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak kapılan Prof. Dr. Özcan Güngör, dijital dünyanın dünyaya ve insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu.


Modern dünyanın birey ve toplumları kuşatan en etkili ve yaygın gücünün dijital araçlar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özcan, dijital dünyada mesafelerin ortadan kalktığını, iletişimdeki süre kaybının en aza indiğini, tercih verilerinin çoğaldığını, bilgi alanı ve bilgiye ulaşmada imkanların oldukça çoğaldığına dikkat çekti.



“Kimlik ve değerlerimiz dijital dünya için feda edilmemeli”


Dijital ortamda imkanların çoğalmakla birlikte sorunların da arttığına dikkat çeken Güngör, “Kimlik, aidiyet, gelenek, değer gibi bireysel ve toplumsal olgularda çok hızlı özenmeler, kırılmalar, moda gibi sürü psikoloji türü tutum ve davranışlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle dijital alan faydasız olmadığı gibi sorunsuz da değildir. Önemli olan her türlü bilgi ve yaşantının özgürce paylaşımına açık olan bu alanın faydalı amaçlarla kullanılmasının yaygınlaştırılması, kimlik ve değerlerimizin dijital dünya için feda edilmemesidir” diye konuştu.


Günümüz dünyasında birey ve toplumlara hükmetmek için birey ve toplumun sahip olduğu imkanlar ve değer yargılarının tespitinin ardından onu zayıf ve hareketsiz kılacak karşı etkileme yöntemlerinin kullanıldığına vurgu yapan Güngör, “Bu nedenle inanç temelli olan duygular ve gündelik yaşama imkanlarını sağlayan etkenler için olumsuz saldırılara karşı açık alanların korunması ve o noktaların kapatılması gerekiyor. Bu noktaları kapatırken aktif değil proaktif, reaksiyoner değil aksiyoner olmak, bu alanı çok iyi bilmek ve kullanmak gerekiyor. Bu güçten ayrı kalmak, uzak durmak yerine imkan ve fırsatlarından en iyi şekilde yararlanmanın yol ve yöntemlerini yaygınlaştırmak, sahiplenerek yönetmek olası pek çok soruna öncelikli çözüm gibi duruyor. Araçsal boyutta devam eden ve her geçen gün etki gücünü artıran küreselleşme selinin önünde sosyolojik anlamda kimlik ve aidiyetlerimizi kaybetmemek için sentezlenmiş bir din anlayışı, milli değerlerle irtibatlı dünya görüşü ve bunları besleyecek bir ekonomik ahlaka sahip olmak gerekiyor. Özellikle dini ve milli temelli duruş ve düşüncelerimizi sağlam zeminde tutmak, bizi biz yapan en güçlü sığınağımızı oluşturan değerlerimizden kopmamak gelinen bu noktada daha bir anlam kazanmış oluyor” ifadelerini kullandı.



“Dünya nüfusunun yüzde 61.8’i interneti aktif olarak kullanıyor”


Dünya nüfusunun yüzde 61.8’inin interneti aktif olarak kullandığını açıklayan Güngör, “Sosyal medyayı kullanmadığımız süre için eksiklik hissediyorsak, sabah kalktığımızda ilk önce aklımıza telefona bakmak geliyorsa, her gün normalde geçirdiğimiz saatten çok daha fazla süre telefonda zaman harcamaya başladıysak, telefonu sık sık bildirim gelmiş mi diye kontrol ediyorsak, işlevselliğimiz buna bağlı olarak bozuldu ve aklımız sürekli orada kalmaya başladı ise sosyal medya bağımlısı olma yolunda ilerliyoruz demektir. Yapılan bir araştırmaya göre küresel dünya nüfusunun yüzde 61.8’i interneti aktif olarak kullanıyor ve bu rakam 4.88 milyar internet kullanıcısı olduğu anlamına geliyor. İnsanlar internette ortalama 6 saat 58 dakika geçiriyor ve kullanıcıların yüzde 90.9’u (4.44 milyar kullanıcı) internete mobil cihazlardan erişiyor. Mobil cihazlarda internet kullanım süresi ise günlük 3 saat 37 dakika” şeklinde konuştu.



“TV ortamında yaşanan dijital yaşam yalanlar üzerine kurulu"


“Dijitalleşme bizi daha yalnız yapmıyor” diyen Güngör, şunları kaydetti: “Biz dijital dünyada yalnızlığımızı gizlemeye veya ondan kurtulmaya çalışıyoruz. Kimimiz kendisini gizleyerek ikinci veya üçüncü karakterini ortaya çıkarıyor; içindeki eğilimleri dizginlemek için dijital mecralarda vakit geçirenler de var, dijital alışveriş sitelerine milyonlarca lira yatıranlar da Yani hepimiz bir nedenle, yalnızlığımızı saklamak veya ona çare bulmak için sanal ağlarda geziniyoruz. Son dönemlerde yaygınlaşan tv programları üzerinde yapılan bir araştırmada evlilik sitelerinde oluşturulan profillerin sadece yüzde 8’i kendisi hakkında doğru bilgileri paylaşmış; yüzde 42’si ise tamamen hatalı bilgiler vermiş, geriye kalan yüzde 50’nin de çok az bilgiyi doğru söylediği ifade edilmiştir. Demek ki TV ortamında yaşanan bu dijital yaşam yalanlar üzerine kuruludur”.


“Dijitalleşen dünyada bizi sağlam zeminde tutacak olan en büyük gücümüz milli ve manevi değerlerimiz, kimlik ve aidiyetlerimizdir” diyen Prof. Dr. Özcan Güngör, “Seçimlerimizin altında yatan tutum ve inançlara değerlerimiz diyoruz. Bir kişinin kendi değerlerinin ne olduğunun bilmesi çok önemlidir. Bir topluluğun gücü, o topluluğu oluşturan bireylerin paylaştıkları ortak değerlere olan bağlılığı ile ölçülür. Eğer paylaşılan ortak değerler yoksa insanlar birbirine aldırmazlar ve birbirlerinin sorun ve dertlerine kayıtsız kalırlar. Türk milleti olarak bizim binlerce yıllık tarihi birikimimizden beslenen çok güçlü milli ve manevi değerlerimiz vardır. Göktürk anıtlarında bunların bir kısmı abideleşmiştir. Destanlarımızda, düğünlerimizde, cenazelerimizde, komşuluk ilişkilerimizde, aile yapımızda kısaca hayatımızın her safhasında bunların örneklerini görüyoruz. İslam inanç esasları ile tanıştıktan sonra eski geleneklerimizle din temelli esasları kaynaştırdık. Hilali sembolik bir anlatımla farklı boyuta taşıdık. Hakimiyet alanımızda olan tüm ülkelerin bayrağında hilal veya hilalin yıldızının olmasına özen gösterdik. Bir bayrakta hilal veya hilal yıldızı yoksa o bayrağı ya İngiltere ya da Fransa belirlemiştir. Hilal, bizde İslam’ın sembolik anlatımıdır. Bayrağımızın simgesidir. Cami ve kubbelerimizin alemidir. Paramızın ve asker giysimizin rumuzudur. Çünkü ebced hesabında hilal, ilah ve lale kelimesinin karşılığı 66’dır. Lale kelimesi sembolik anlatımla mezar taşlarımızda ters lale olarak kullanılmıştır. Toplum önderi veya veli diye bilinen insanlar yani din tebliğinde etkin görev almış şahsiyetlerin mezar taşında ters lale kullanılır. Aile kurumumuzun görev dağılımları ve sorumluluk anlayışları dünya milletleri için dillere destan olmuştur. Komşuluk ilişkilerimiz, sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetlerimiz, çevre duyarlılığımız kısaca insana ve çevreye karşı duyarlığımız her türlü takdirin üzerindedir. Esir altında iken kendilerine verilen kıt yemekleri bile kedilerle paylaşan askerlerimize ait belgeler var. Sokak hayvanlarını beslemekle görevliler var. Sadaka taşlarımız, hacet taşlarımız var. Duvarlara kuş sarayları yapan ecdadımız var. İnancımızın gereği diye hanlar, kapanlar, hamamlar, camiler, hastaneler, bedestenler, çocuklara oyun parkları yaptıranlar, fakir gençlerin tüm düğün giderlerini karşılayanlar var. Bu gibi daha nice güzel aidiyet ve geleneklerimiz sayesinde birlik ve beraberliğimizi bozmak için dün olduğu gibi bugün de milletimizin huzuruna ve güzel vatanımızın jeopolitik konumuna göz dikenler var. Buradan hareketle gençlerimizin; sahip olduğu değerleri tanıması, bunların kıymetini bilmesi, bu değerlerimizi dijital ortamın acımasız saldırıları karşısında feda etmemesi gerekir. Bu nedenle dijital çağın araçlarını kullanarak tüm imkan ve fırsatlarından yararlanmak gerekir” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.



“Gençler arasında geleneğe aykırı düşünce ve yaşama tercihlerinde çok ciddi artışlar oldu”


Gençler arasında geleneğe aykırı düşünce ve yaşama tercihlerinde çok ciddi artışlar olduğunu anlatan Güngör, “Moda veya özenti tercihler daha bir öne çıkmaya başlamıştır. Geleneklerimizin bir kısmı inkar edilmiş ama yerine yeni bir gelenek kurulamamıştır. Bu boşluk ciddi anlamda travmalara ve ciddi anlamda sosyolojik sorunlara neden olmuştur. Buradan hareketle özellikle gençlerimiz dijitalleşme çağının getirdiği sorunlara karşı donanımlı, bu araçsal sürecin imkan ve fırsatlarından da her alanda en iyi seviyede yararlanmaları konusunda duyarlı olmaları gerekir. Kimlik ve aidiyetlerini sahiplenerek dijital dünyanın verileri ile geleceği kurgulamaları önemlidir” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Acil serviste hayat kurtarıyor, dağlarda pedal çeviriyor Giresun’un Eynesil ilçe Devlet Hastanesi acil servisinde görev yapan 28 yaşındaki doktor Semih Gürel, yoğun geçen 24 saatlik nöbetlerin ardından dağ bisikletine atlayarak Karadeniz’in zorlu coğrafyasında kilometrelerce pedal çeviriyor. Kar, yağmur ve sis demeden yüksek rakımlı yaylalara uzanan yolculuklarıyla dikkat çeken Gürel, hem mesleği hem de doğa tutkusuyla sosyal medyada ilgi odağı oluyor. Giresun’un Eynesil ilçesinde Devlet Hastanesi acil servisinde görev yapan 28 yaşındaki doktor Semih Gürel, insanların en zor anlarına tanıklık ettiği 24 saatlik nöbetlerin ardından, yorgunluğunu Karadeniz’in sisli dağ yollarında pedal çevirerek atıyor. Beyaz önlüğünü çıkarıp kaskını takan Gürel, kar, yağmur ve soğuğa aldırmadan yaylalara uzanan yolculuklarıyla hem kendini hem de izleyenleri derinden etkiliyor. Ankara’dan yaklaşık 1,5 yıl önce Giresun’a atanan Dr. Semih Gürel, şehir hayatında scooter kullandığını, Karadeniz’e gelince ise bu coğrafyanın ruhuna uygun bir dağ bisikleti aldığını söylüyor. Acil serviste geçen yoğun ve stresli saatlerin ardından bisikletine binmenin kendisi için sadece bir spor değil, bir nefes alma anı olduğunu dile getiren Gürel, dağ tepe demeden yollara düşüyor. Bazen 5-6 saati bulan sürüşlerinde yüksek rakımlı yaylalara çıkan Gürel, karla kaplı patikalarda, yağmur altında ve sisin içinde pedal çeviriyor. Doğayla baş başa kaldığı bu yolculukları kask kamerasıyla kayda alan genç doktor, görüntüleri sosyal medya hesabında paylaşıyor. İnsan hayatına dokunduğu saatlerin ardından doğanın kalbine sığınan Semih Gürel, bisikletin kendisi için bir terapi olduğunu vurguluyor. Zorlu görev temposunun ağırlığını her pedalda biraz daha geride bırakan Gürel’in Karadeniz’in zorlu ama bir o kadar da etkileyici doğasında yaptığı yolculuklar, takipçilerine hem ilham veriyor hem de bölgenin doğal güzelliklerini gözler önüne seriyor. Ankara’dan 1,5 yıl önce Giresun’un Eynesil ilçesine atandığını belirten Semih Gürel, "Orada scoter sürücüsüydüm. Buraya gelince coğrafyaya uygun dağ bisikleti aldım. 1,5 yıldır boş günümde dağ bayır geziyorum. Acil serviste 24 saatlik nöbetlerden sonra kafa dağıtma amaçlı spontane geziler düzenliyorum" dedi. "Bir tarafım yeşil bir tarafım mavi" Yol boyunca bir tarafın mavi diğer tarafın yeşil olmasının güzel hissettirdiğini kaydeden Gürel, "Burası bir sahil ilçesi ama 2 kilometre ötesi hep yükselti başlıyor. Dağlık bir alan. Sahil boyu gezdikten sonra içeri girsek yüksel engebe, çukur, tepe başlıyor. Ona uygun bir bisiklet almak istedim. Hava koşulları zorlu oluyor ancak bisiklet sürmemize engel olmuyor. Bisikletin jantı kara uygun. Karda zorlanmıyorum. Mekanik bir alet tamiri kolay. Bazen yolculuklarım 4-5 saat sürebiliyor. Zirveye çıktığım zaman sahile iniş gerçekleştiriyorum. İnişler 1-2 saat sürüyor. Yolda çok fazla yaban hayvanı ölülüleri ile karşılaşıyorum. Yoldayken trafikte renkli görüntüler görüyorum. Yol boyunca bir tarafın mavi bir tarafın yeşil olması çok güzel hissettiriyor. Bu bölge çok sulak bir alan. Yol boyunca şelaleler, deniz manzarası ve dereler güzel manzaralar oluşturuyor" şeklinde konuştu. "Hayalim dünya turu" Bisikletin kendisine enerji verdiğini kaydeden Gürel, "Bisiklet beni yormuyor açıkçası enerji veriyor. Çok kez mesai sonrası nöbetten çıkıp uyumadan bisikletle uzun turlar attığım olmuştur. Bisiklet çok sağlıklı bir spor. Vücuttaki birçok kası çalıştırıyor. Başta bacak kası dahil olmak üzere üst vücudu da çalıştırıyor. Bu 14 kilogramlık bir bisiklet. Sadece bunu taşımak bile yük taşıtmış oluyor yani kol, göğüs, sırt kasları çalışıyor. Bel anatomisine çok iyi geliyor. Dizlere, menüsküse yani her şeye çok iyi geliyor. En önemlisi de psikolojiye çok iyi geliyor. Trabzon, Gümüşhane ve Giresun arası gezdim. Bundan sonra hayalim bir Türkiye turu ondan sonraki hayalim ise dünya turu" ifadelerini kullandı.
Aydın Aydın Devlet Hastanesi’nin özel güvenlikçileri şaşırttı Aydın Devlet Hastanesi Acil Servis binasının bahçesinde bir grup şahıs, hastaneye sağlık raporu için getirilen husumetlilerine saldırı girişiminde bulundu. Polis ekipleri kalabalıkla mücadele ederken hastane bahçesindeki olayda polise destek vermesi beklenen özel güvenlik görevlileri olaya müdahale etmek yerine, gazeteciye müdahale etti. Özel güvenlikçilerin saldırıyı gerçekleştirenlerin talimatı doğrultusunda gazeteciye ve kamerasına müdahale ettiği öğrenilirken olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Edinilen bilgiye göre; Aydın’da, parkta tartıştıkları iki kişiyi bıçaklayan A.K. çıkarıldığı Aydın Adliyesi’nde tutuklandı. Polis, A.K.’yi cezaevine teslim etmeden önce sağlık raporu almak için Aydın Devlet Hastanesi’ne götürdü. Hastanede tedavi altına alınan yaralının yakınları A.K.’yi görünce saldırıya geçti ve ortalık bir anda karıştı. Gerginliği fark eden polis, A.K.’yi hızlıca hastaneden uzaklaştırmak için harekete geçti. Ancak, hastane önünde bekleyen kalabalık koşarak polis otosunun önünü kesti ve hastane önünde arbede yaşandı. Acil servisin önündeki polis otosuna saldırıyı görmezden gelen hastanenin özel güvenlik görevlileri ise olaya değil bu sırada görevini yapmakta olan gazeteciye hedef aldı. Olayı takip eden gazetecinin kamerasına müdahale edip görüntü almasını engelleyen özel güvenlik görevlilerinin saldırganların talimatı doğrultusunda bu eylemi gerçekleştirdiği öğrenildi. Gazeteci Mert Cona uğradığı fiziki müdahale, telefonunun özel güvenlikçiler tarafından el konulması ve görevinin engellenmesinden dolayı şikayetçi oldu. Özel güvenlikçilerin olaylar karşısındaki tutumu ve saldırganların talimatı ile gazetecilerin görüntü almasını engelleme girişimi şaşkınlığa neden olurken olayla ilgili soruşturma başlatıldığı öğrenildi.
Antalya Antalya’da motorcudan hayat kurtaran hamle Antalya’da yoğun akşam trafiğinde ilerlemekte zorlanan bir ambulansın yolunu açmak için harekete geçen motorcu Eyüp Polat, önce fermuar düzeniyle trafiği açmaya çalıştı. Başarılı olamayınca motosikletinden inerek trafik polisi gibi araçları yönlendiren Polat, ambulansın geçişini sağladı. O anlar kask kamerasına yansırken, görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayıldı. Antalya’da geçtiğimiz günlerde akşam saatlerinde Meydan Kavşağı istikametinde seyir halinde olan motorcu Eyüp Polat, arkasından gelen ambulansı fark edince yol açmak için harekete geçti. Yoğun trafik nedeniyle araçların ilerleyemediğini gören Polat, ilk olarak fermuar düzeniyle trafiği açmaya çalıştı. Trafik akışının rahatlamaması üzerine motosikletini yol kenarına çeken Polat, araç sürücülerini sözlü olarak yönlendirerek ambulansın önünü açmaya çalıştı. "Devam et, ambulans geliyor" diyerek sürücülere seslenen Polat, kırmızı ışığa rağmen araçların kontrollü şekilde ilerlemesini sağladı. "Seyirci kalamazdım" Yaşananları kask kamerasıyla kaydeden Eyüp Polat, ambulansı ilk fark ettiği anı ve neden müdahale ettiğini anlattı. Polat, "Antalya istikametinde, Aspendos tarafından evime doğru giderken arkamda bir ambulans gördüm. Kimse kıpırdayamıyordu. Ya sireni duymuyorlardı ya da fark edemiyorlardı. Buna seyirci kalamazdım. O an tek düşündüğüm ambulansın hastayı bir an önce yetiştirmesiydi. Ceza yer miyim, kendi canım tehlikede mi hiç düşünmedim. Kendi canımı dahi orada hiçe saydım belki de" dedi. Trafiğin özellikle akşam saat 18.30 sıralarında yoğunlaştığını belirten Polat, yolun iki şeritli olması nedeniyle ambulansın ilerleyemediğini söyledi. İlk olarak fermuar düzeniyle trafiği açmaya çalıştığını ifade eden Polat, yoğunluk nedeniyle bunun yeterli olmadığını belirterek, motorunu yol kenarına çekip motosikletten indiğini ve araçları sözlü olarak yönlendirmeye başladığını dile getirdi. Trafiği açabilmek için zaman zaman araçların arasından motosikletle geçmek zorunda kaldığını aktaran Polat, kendi yol güzergâhı olmamasına rağmen ambulansın ilerlediği yoldan devam ettiğini belirterek, "Geçemeyeceği belliydi. Oradaki trafiğin akışını sağlayarak gelen ambulansçı arkadaşın oradan geçmesini sağladım" şeklinde konuştu. Kask kamerası kaydetti, video viral oldu Ambulansın geçişinin ardından sürücülerin de siren sesini fark ederek yol verdiğini belirten Polat, ambulans ekibinin kornayla teşekkür ettiğini söyledi. Kask kamerasına yansıyan görüntüleri sosyal medyada paylaştığını aktaran Polat, videonun kısa sürede yayıldığını belirterek, şöyle devam etti: "Birçok kişi teşekkür mesajı attı. Bunu bir görev olarak gördüm. Belki birçok motorcu arkadaşım da aynı şeyi yapıyordur ama benimkisi kask kamerasına denk geldi. İnşallah hasta kurtulmuştur, sağlık durumu iyidir. Mutlu oldum, yapmam gerektiğini düşündüm ve yaptım."
İstanbul Kars-Ardahan-Iğdır Memleket Günleri Arnavutköy’de kardeşlik köprüsüne dönüştü Arnavutköy Şehir Parkı’nda, Kars, Ardahan ve Iğdır’ın köklü kültürü, yöresel lezzetleri ve sahne programlarıyla üç gün sürecek Memleket Günleri yoğun katılımla başladı. Arnavutköy Belediyesi’nce düzenlenen Kars, Ardahan, Iğdır Memleket Günleri’nin açılış programı Arnavutköy Şehir Parkı’nda gerçekleştirildi. Programa Arnavutköy Kaymakamı Mahmut Hersanlıoğlu, Arnavutköy Belediye Başkanı Mustafa Candaroğlu, sivil toplum kuruluşları ve dernek başkanları ile çok sayıda vatandaş katıldı. Kars, Ardahan ve Iğdır’ın kadim kültürünü Arnavutköy’e taşıyan etkinlik alanında yöresel ürün stantları, el sanatları sergileri ve kültürel sunumlarla renkli bir atmosfer oluşturuldu. Kars’ın yöresel mutfağı, Ardahan’ın doğal ürünleri ve Iğdır’ın bereketli topraklarından çıkan lezzetler ziyaretçilerle buluştu. Vatandaşlar, üç gün boyunca Doğu Anadolu’nun zengin mutfak kültürünü ve geleneklerini yakından tanıma imkanı buldu. Kaymakam Ersanlıoğlu: "Bu coğrafya Türkiye’nin birlik fotoğrafıdır" Programda konuşan Arnavutköy Kaymakamı Mahmut Ersanlıoğlu, Kars, Ardahan ve Iğdır’ın serhat illeri olarak güçlü bir tarihsel hafızaya ve birlik kültürüne sahip olduğunu vurguladı. Bölgenin farklı etnik ve inanç gruplarını yüzyıllardır aynı potada buluşturduğunu belirten Ersanlıoğlu, Memleket Günleri’nin bu kardeşlik ruhunu güçlendiren önemli organizasyonlardan biri olduğunu ifade etti. Başkan Candaroğlu: "12 haftadır Anadolu’nun renklerini Arnavutköy’de yaşadık" Arnavutköy Belediye Başkanı Mustafa Candaroğlu ise konuşmasında Memleket Günleri’nin 12 hafta boyunca Arnavutköy’ü Türkiye’nin dört bir yanından gelen kültürlerin buluşma noktası haline getirdiğini söyledi. Bu hafta Kars, Ardahan ve Iğdır’ı ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Başkan Candaroğlu, "Bu üç kadim şehir, vatan sevgisinin, fedakârlığın ve güçlü kültürel mirasın sembolüdür. Bugün bu değerleri Arnavutköy’de hep birlikte yaşıyoruz" dedi. Memleket Günleri ile amaçlarının unutulmaya yüz tutan komşuluk ve hemşehrilik bağlarını yeniden canlandırmak olduğunu vurgulayan Candaroğlu, her hafta alanı dolduran vatandaşların memleket sevgisinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğini ifade etti. Programların fiziken sona ermesine rağmen kurulan gönül köprülerinin kalıcı olacağını belirten Belediye Başkanı Mustafa Candaroğlu, organizasyona katkı sunan dernek başkanlarına, hemşerilere ve emeği geçen herkese teşekkür etti. Etkinlikler pazar gününe kadar sürecek Kars-Ardahan-Iğdır Memleket Günleri, pazar akşamına kadar Arnavutköy Şehir Parkı’nda yöresel lezzetler, kültürel etkinlikler ve sahne programlarıyla devam edecek. Organizasyon, İstanbul’un dört bir yanından gelen ziyaretçileri kardeşlik ve dayanışma atmosferinde bir araya getirmeyi sürdürecek.