GENEL - 30 Aralık 2018 Pazar 11:55

Türk Ocakları’ndan “Doğu Türkistan ve Yemen” konferansı

A
A
A
Türk Ocakları’ndan “Doğu Türkistan ve Yemen” konferansı

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mevlüt Uyanık, Ortadoğu’da Türklere karşı alerjisi olmayan tek devletin Yemen olduğunu belirterek, “Yemen düşerse Mekke ve Medine düşer, Mekke ve Medine düşerse Suriye düşer, Suriye düşerse Anadolu düşer” dedi.


Türk Ocakları Çorum Şubesi tarafından “Ümmetin Kanayan İki Yarası Doğu Türkistan ve Yemen” konulu bir konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak katılan Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mevlüt Uyanık,


Yemen’in tarihsel süreci ve bölgede yaşanan olaylar hakkında açıklamalarda bulundu. Doğu Türkistan ve Yemen’in ümmetin kanayan iki yarası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uyanık, her iki konuda da daha fazla duyarlılık gösterilmesini istedi. Doğu Türkistan ve Yemen’de yaşananların ekonomik politik bir savaş olduğuna dikkat çeken Uyanık, “Doğu Türkistan aslında Türkistan’ın Kuveyti’dir. Yemen ise enerji ve arz üretimi açısından son derece stratejik önemli bir yer. Son dönemde Akdeniz’de de hareketlilik var. Bu coğrafyaların tamamı ya enerji üretim ya da arz merkezidir. Suriye ve Irak’taki savaşları da enerjinin ulaşımı ve İpek Yolu’nun güney hattı açısından düşünmek mümkün. Şu anda Yemen’de 5 yaşın altında 85 bin çocuk gıdasızlıktan öldü. 2010 yılından itibaren ülkeye taşınan Arap Baharı sonrasındaki çatışmalarda 70 bin kayıp var. Doğu Türkistan’da problem biraz daha net. Çünkü mücadele ettiğiniz taraf Çin. Ancak Yemen’de her iki tarafta kendisinin Müslüman olduğunu, karşıda ölen insanların ise öldürülmesi gerektiğini düşünüyor” dedi.


Yemen’in Türkiye için öneminden bahseden Prof. Dr. Uyanık, “Bunlar İpek Yolu ile ilgili projeler. Kadim dünyada İpek Yolu medeniyet mihveri, odağı idi. Bu hat yüzyıllarca Türk devletleri tarafından kontrol edilmişti. Önce coğrafi keşifler, yani Ümit Burnu’nun ve Amerika’nın keşfi, ardından bilimdeki yenilikler (Rönesans) ve reform ile Batı yeni medeniyet odağı oldu. Ticaret merkezi elimizden çıktı. O dönemde Portekizliler açık denizlere sahip olduğu için Yemen bizden yardım istedi. Kadim dünyanın kalbinin Anadolu olduğunu düşünürsek o zaman Osmanlı’nın uzak görüşlülüğü ortaya çıkıyor. Osmanlı oraya gitti ve 400 yıla yakın kaldı. Anadolu’da yeni bir devlet kurmaya çalışırken bir tümen askerimizi orada bıraktı. Bölgede Türklere karşı alerjisi olmayan tek devlet Yemen’dir. Neden, çünkü kan kana karışmıştır, can cana karışmıştır. Yemen düşerse Mekke ve Medine düşer, Mekke ve Medine düşerse Suriye düşer, Suriye düşerse Anadolu düşer” diye konuştu.


Arap Baharı’nın başladığı 2010 yılında bölgede görev yaparken iç çatışmanın devam edeceğini dile getirdiğini anlatan Uyanık, “Kendileri buna ikinci Arap Baharı diyordu. 1. Arap Baharı 1914 yılındaki Osmanlı’ya karşı direnişi diye sunuyorlardı. 1. Arap Baharı’nda küresel emperyalistlerin oyununa geldiler. İkincisinde de muhtemelen böyle olacak. Evet, burada zulüm var. Halk eziyet görüyor. Yemen münbit topraklarıyla tüm Arap dünyasını besleyecek kapasiteye sahipken maalesef halkı en yoksul bir ülke şu anda. Bu kavgaların ana nedeni ne? Ali Abdullah Salih 30 yıla yakın ülkeyi yönetti. O bir Zeydi, ama Zeydilerden bir grup Husiler de, güneydeki Sünniler de onun yönetiminden memnun değildi. Şimdi 8 yıllık çatışmalar sonunda ülkenin kuzeyi Zeydi Husi güçlerin, güneyi Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği koolisyonun elinde. Halkın 16 milyona yakını ciddi bakımsızlık içinde ve hasta. Çatışmalarda sadece Yemen halkı zor durumda kalmıyor, dünyanın en çok silahlanan ülkesi Suudi Arabistan’da ekonomik sıkıntılar var. Husileri destekleyen İran, hem Yemen’e, hem Suriye ve Irak’a gönderdiği silahlara ödediği paralarla halkının ekonomik sıkıntısına neden oluyor. Yani bu savaşın kazananı galiba ekonomik savaş veren küresel güçler, kaybedeni ise bölgede yaşayan Müslümanlar” ifadelerini kullandı.


Eskiden beri sömürgeci güçlerin gözünün Yemen’in stratejik konumu üzerinde olduğuna vurgu yapan Uyanık, şunları kaydetti:


“Çünkü günümüzde Ortadoğu petrolünün ulaşımının önemli bir kısmı Yemen üzerinden yapılıyor. Yemen’de petrol ve gaz çok az ama yeni madenler keşfedildiği söyleniliyor. Petrolün dörtte üçü Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden dünyaya ulaşıyor. Petrolün önemli bir kesiminin Uzak Doğu’ya gittiğini, İpek Yolu’nun güney hattının Pakistan limanından Yemen’in Aden ve Hudeyde limanına ulaşacağını düşündüğümüzde BAE’nin Dubai ve Ebu Dabi şehirlerinin ekonomi merkezi olmaktan çıkacağı da ortada. Onun için ülkenin güneyinde Suudi Arabistan ve BAE de içten mücadele ediyor. Velhasıl istikrarsızlık hali buralarla da sınırlı kalmayarak ’lanetli ve/ya kriz bölgesi’ olarak belirlenmiş Müslüman halkların yaşadıkları coğrafyanın neredeyse tamamını kapsamak üzeredir. Öyle gözüküyor ki Şii-Sünni, daha doğrusu Selefi çatışmalarıyla İslam aleminde sürekli inanç sarsıntıları yaşatılmaktadır. Böylece Müslüman halkların maddi ve manevi potansiyeli, gücü kontrol altında tutulmaktadır. Böyle olunca da ’sınırlandırılmış gelecek tasavvuru’ içinde bırakılmakta, sürekli yarın ne olacak endişesi içinde kalmaktadır. Çoğu İslam ülkesinde temel insan haklarının ihlalinin sıradanlaştığı, her gün onlarca ölüm haberinin geldiği ve Müslümanların Müslümanları öldürdüğü bir medeniyet içi çatışma durumu ortaya çıktı. Önceleri ’medeniyetler arası savaş’ teziyle çatışmalara meşruiyet temin edilmeye çalışılırken, şimdi Müslümanları birbirine kırdıran mezhep içi çatışmalar yaygınlaşmaktadır. Bu nedenle Ortadoğu’da yaşanılanlar ekonomik, politik savaş bağlamında ve dini tasavvurların işlevsel olarak kullanımıyla birlikte düşünülmeli, teolojik dilin kullanımına azami dikkat edilmelidir. Bu bağlamda Türkiye bu çatışma alanını dinsel kavramlar dışında tutma ve oradaki maddi ve manevi etkisini kullanma açısından etkilidir. İnsani yardımlarıyla oluşturduğu pozitif etkiyi şu anda İsveç çıkmaza giren Yemen görüşmelerini daha verimli hale getirebilir. Tarihsel ve kültürel birikimi buna en müsait olan bölge ülkesidir.”


Türk Ocakları Çorum Şube Başkanı Prof. Dr. İrfan Çağlar ise, Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine uyguladığı zulüm ve soykırımın ekonomik savaşlara bir örnek olduğunu söyledi. Doğu Türkistan’da 31 yeni maden kaynağının keşfedildiğine, Çin’in toplam petrol rezervinin yüzde 30’u, doğalgaz rezervinin de yüzde 34’ünün Doğu Türkistan’da bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İrfan Çağlar, Çin topraklarında çıkarılan 148 madenin 118 çeşidinin Doğu Türkistan’da bulunduğunu, bunun da Çin’in toplam maden ocaklarının yüzde 85’ini oluşturduğunu ifade etti. Son yıllarda yapılan araştırmalarda Doğu Türkistan’da 2 trilyon ton kömür havzasının belirlendiğini anlatan Çağlar, bu oranın Çin’in kömür rezervlerinin yarısına tekabül ettiğinin altını çizdi. Birleşmiş Milletler’e göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türkü’nün Çin’in eğitim merkezi olarak dünyaya lanse ettiği toplama kampında tutulduğunu anlatan Çağlar, “Müslüman Uygur Türklerini kamplarda topladığı yönündeki suçlamaları reddeden Pekin, Doğu Türkistan’da inşa edilen yapıları dünyaya eğitim veya rehabilitasyon merkezi olarak lanse ediyor. Bir sivil toplum kuruluşunun 39 toplama kampı üzerinde yaptığı uydu görüntüsü analizi bu kampların hacminin son bir yılda 3 kat daha büyüdüğünü ortaya koyuyor” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.