GENEL - 13 Mart 2018 Salı 16:06

Sarayköy Belediyesi gençleri unutmadı

A
A
A
Sarayköy Belediyesi gençleri unutmadı

Denizli’nin Sarayköy İlçe Belediyesi tarafından, ilçedeki harabe bina yenilerek, gençlerin hizmetine sunuldu.

Denizli’nin Sarayköy İlçe Belediyesi tarafından, ilçedeki harabe bina yenilerek, gençlerin hizmetine sunuldu.



Sarayköy Belediye Başkanı Ahmet Necati Özbaş tarafından, Atatürk Mahallesi’nde atıl vaziyetteki bina, yenileme çalışmaların ardından sanat ve kültür merkezi haline getirildi. Başkan Özbaş tarafından gençlere armağan edilen bina Sarayköy Belediyesi Gençlik Merkezi adı altında hizmet vermeye başladı.


İlçede Gençlik Merkezi’nden yararlanan gençlerin sayısı her geçen gün artarak devam ederken, Gençlik Merkezi’nde matematik, edebiyat, tiyatro, aşçılık, bilardo, halk oyunu, sağlık, resim, müzik, edebiyat, Osmanlıca ve spor kulüplerinden yararlanan gençler aldıkları eğitimler ile yarışmalara da katılmaya başlandı.


Sarayköy Belediyesi Gençlik Merkezi’ne ilk ödülü getiren Tiyatro kulübünün ardından şimdi ise aşçılık kulübü öğrencileri madalya getirmeye devam etti. Fethiye’de düzenlenen 8. Şef Mavi Fethiye Ulusal Yemek Yarışması’na aşçılık kulübü eğitmeni Soner Güler ve kursiyerleri Şefika Akça, Seval Bilir, Ceren Acar ve Şenay Baran Eğerci katıldı. 250 kişi içerisinden modern Türk mutfağı ana yemek lise düzeyi dalında 2 gümüş madalya, lise düzeyi taze makarna 1 gümüş, lise düzeyi tatlı tabağı dalında 1 gümüş madalya, lise düzeyi ekip yarışması dalında 3 altın madalya alarak Sarayköy’e döndü.



Sarayköy Belediye Başkanı Ahmet Necati Özbaş, ilk kez katıldıkları yarışmada başarılı olan aşçılık kulübü ekibini makamına kabul etti. Gençleri tebrik eden Özbaş, “Kısa bir süre önce açtığımız Sarayköy Belediyesi Gençlik Merkezimizde yer alan aşçılık kursumuzda Soner Güler hocamız ile birlikte gençlerimizin aldıkları eğitimi, yarışmaya katılarak taçlandırmaları bizi çok mutlu etti. Bizlere bu gururu ve mutluluğu yaşattıkları için teşekkür ediyorum. Biz bundan önce olduğu gibi bundan sonra da gençlerimizin iyi bir şekilde yetişmeleri için her türlü projeye destek vermeye devam edeceğiz. Onlara yol arkadaşlığı yapmak için her zaman varız” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.