KÜLTÜR SANAT - 15 Nisan 2021 Perşembe 14:31

Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Turizm Haftası’nda da çalışmalarına hız kazandırdı

A
A
A
Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Turizm Haftası’nda da çalışmalarına hız kazandırdı

Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürü Turhan Veli Akyol, 15 ile 22 Nisan Turizm Haftası dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürü Turhan Veli Akyol, 15 ile 22 Nisan Turizm Haftası dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Akyol; "Denizli ismini sadece travertenler veya antik kentlerle değil aynı zamanda termal ve sağlık turizmi, eko turizm, inanç turizmi, yayla turizmi ve kayak turizmi gibi alternatif turizm çeşitleriyle de çok yönlü olarak hem ülke hem de dünya çapında herkese tanıtmaya devam edeceğiz" dedi.



Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürü Turhan Veli Akyol, Türkiye’nin en önemli ekonomi getirisi kaynaklarından birisi olan turizm sektöründe Denizli’nin kalkınmasını sağlayan ve en önemli sektörlerden biri olmasıyla beraber 15 ile 22 Nisan Turizm Haftası ile ilgili bir mesaj yayımlandı. Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürü Akyol; “Turizm, ülkemizin en önemli ekonomik getiri kaynaklarından birisidir. Şehirlerimizin kalkınmasını sağlayan en önemli sektörlerden biri olmanın yanı sıra farklı coğrafya ve farklı kültürlerden gelen yerli ve yabancı misafirlerimizin de birbiriyle kaynaşmasını ve birbirlerinden yeni şeyler öğrenmesini sağlayan son derece önemli bir araçtır. 2020 Mart ayından bu yana tüm dünyayı kasıp kavuran pandemi dönemi, tüm anlayışları, uygulamaları, ulusal, uluslararası ilişki ve iletişim şekillerini değiştirmiştir. Daha çok önemli hale gelen dijitalleşme eğilimi ise turizme yeni bir boyut kazandırmış bulunmaktadır. Biz de Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak, geçtiğimiz sene tüm paydaşlarımızla düzenlediğimiz Denizli Turizm Çalıştayından çıkan sonuçlar doğrultusunda, ‘Denizli’yi önce Denizlililere, sonra bölgemize, tüm ülkemize ve en sonunda tüm dünyaya tanıtma’ hedeflerimizi belirledik. ‘Denizli’nin dijital tanıtımına ağırlık verilmesi’ hedeflerimizi gerçekleştirmek üzere çalışmalarımızı başlattık” dedi.



“Denizli ismini dünya çapında herkese tanıtmaya devam edeceğiz”


Denizli İl Kültür ve Turizm Müdürü Akyol, “İlerleyen zaman içinde yaptığımız bu çalışmaların da meyvelerini toplayarak özellikle de ‘ziyaretçi ekonomisi’ ve ‘dijital görünürlük’ kapsamında kaymakamlıklarımız, belediyelerimiz, kamu kurum ve kuruluşlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız, özel ve yerel işletmelerimiz ve tüm vatandaşlarımızla işbirliği yapıyoruz. Denizli’mizi kültürüyle, doğasıyla, tarihiyle, yöresel yemekleriyle, gelenek ve görenekleriyle, arkeolojiye kazandırılacak alanları ve müzeleriyle ön plana çıkarmaya ve ‘Denizli’ ismini sadece travertenler veya antik kentlerle değil aynı zamanda termal ve sağlık turizmi, eko turizm, inanç turizmi, yayla turizmi ve kayak turizmi gibi alternatif turizm çeşitleriyle de çok yönlü olarak hem ülke hem de dünya çapında herkese tanıtmaya devam edeceğiz. Destek veren tüm paydaşlarımıza teşekkür eder, bu vesileyle ülkemizdeki tüm turizm sektörü çalışanlarının turizm haftasını kutlar, bu zor günleri atlattığımız sağlıklı günlerde şehrimizin ve ülkemizin turistik değerleri ile eski günlerdeki gibi tekrar bir araya gelebilmemizi diler, selam ve saygılarımı sunarım” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.