ASAYİŞ - 02 Eylül 2023 Cumartesi 06:32

Bariyerleri yıkıp karşı şeride geçen tır otobüse çarptı: 6 ölü, 43 yaralı

A
A
A
Bariyerleri yıkıp karşı şeride geçen tır otobüse çarptı: 6 ölü, 43 yaralı

Denizli’nin Honaz ilçesinde kontrolden çıkan karayollarına ait kum yüklü tırın, bariyerleri yıkıp karşı şeride geçerek seyir halindeki yolcu otobüsüne çarpması sonucu meydana gelen kazada ilk belirlemelere göre 6 kişi öldü, 43 kişi yaralandı.



Kaza, sabah 05.00 sıralarında Honaz ilçesine bağlı Dereçiftlik Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre; Afyon’dan Denizli yönüne seyir halinde olan karayollarına ait kum yüklü 06 CJE 049 plakalı tır, sürücüsünün kontrolünden çıktı. Hakimiyeti sağlanamayan tır, bariyerleri kırıp, Afyon istikametinde seyir halinde olan ve bir düğüne gidecek yolcular tarafından kiralandığı öğrenilen 48 E 4505 plakalı yolcu otobüsüne çarptı. Çarpmanın etkisiyle otobüs ile tır şarampole devrildi. Diğer sürücülerin ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda sağlık, itfaiye ve trafik ekibi sevk edildi. Sağlık ekibi yaralılara yaptığı ilk müdahalenin ardından çevredeki hastanelere kaldırırken, sıkışan yaralıları ise itfaiye ekipleri kurtardı. Yapılan ilk incelemelerde otobüste 6 kişinin öldüğü ve tır şoförü ile birlikte 43 kişin yaralandığı öğrenildi. Kaza ile ilgili soruşturma başlatıldı.



Bariyerleri yıkıp karşı şeride geçen tır otobüse çarptı: 6 ölü, 43 yaralı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Sesi makineli tüfek, kendisi fotoğraf makinesi Kocaeli’de Yunus Hakkı Şenkul, 15 yıl önce bozulan fotoğraf makinesini tamir ettirmek için çıktığı yolda, bugün bin 500 parçayı aşan dev bir koleksiyonun sahibi oldu. Şenkul’un hobi dükkanında sergilediği koleksiyonda, İkinci Dünya Savaşı’nda pilot eğitiminde kullanılan "silah kamera"dan, ajanların kullandığı çakmak ve saat görünümlü makinelere kadar birçok nadide parça bulunuyor. Sakarya’da yaşayan ve Kocaeli’nin İzmit ilçesinde hobi dükkanı bulunan 48 yaşındaki Yunus Hakkı Şenkul’un fotoğraf makinelerine olan tutkusu, ilginç bir tesadüfle başladı. 2010 yılında bozulan fotoğraf makinesini tamir ettirmek için Sakarya’daki bir ustaya giden Şenkul, dükkandaki eski makinelerden etkilendi. Bu merakla koleksiyonerliğe adım atan Şenkul, işi gereği gittiği yurt dışı seyahatlerini fırsata çevirdi. 15 yıl boyunca 25 ülkeyi gezen Şenkul, aralarında 115 yıllık cihazların da bulunduğu bin 500’ün üzerinde fotoğraf makinesi topladı. Topladığı makinelerin bir kısmını müzelere bağışlayan, bir kısmını ise elden çıkaran Şenkul, elinde kalan 500’ün üzerindeki nadide parçayı ve 3 bin civarındaki ekipmanı, kurduğu hobi dükkanında sergiliyor. "Tetiğe bastığınızda kurşun yerine film çeken bir fotoğraf makinesi gibi çalışıyor" Şenkul’un koleksiyonunda en dikkat çeken parçaların başında, İkinci Dünya Savaşı dönemine ait askeri cihazlar geliyor. Japonya’nın savaş döneminde ürettiği 1933 yapımı filmli makinenin en özel parçalardan biri olduğunu belirten Şenkul, cihazın hikayesini şöyle anlattı: "Benim için şu an dükkanımda bulunan en değerli ve özel kameralardan biri, Konica’nın 1933’lü yıllarda üretmiş olduğu, Japonya’nın savaş dönemine ait filmli bir fotoğraf makinesi. Bu makine, savaş uçaklarında pilotların eğitiminde kullanılan bir cihaz. Savaşlarda kullanılan otomatik silaha benzer bir yapısı var, tetiğe bastığınızda kurşun yerine film çeken bir fotoğraf makinesi gibi çalışıyor. Bu kameranın bir diğer özelliği ise savaş döneminde Japonya’da hem havadan bilgi toplamak hem de karada askerlerin eğitiminde kullanılması. Karadaki asker, hedefini alıp tetiğe bastığında yukarıdaki uçakların kaç tanesini doğru şekilde nişanladığını test edebiliyorlardı. Aynı zamanda bir kilometre mesafeden çekim yapabilme kapasitesine sahipti." "Minyatür makinelerin çıkış amacı istihbarat" Koleksiyonda, Soğuk Savaş dönemini ve casusluk filmlerini andıran "minyatür" makineler de geniş yer tutuyor. Şenkul, "casusluk ve istihbarat" amacıyla üretilen bu cihazların, günlük eşya görünümünde olduğunu vurguladı. Şenkul, "Bu tür makineler geçmişte yalnızca ajanlar tarafından değil, aynı zamanda pratik amaçlarla da kullanılmıştır. Büyük makineler taşımak istemeyen kişiler, gezi sırasında bu küçük cihazları tercih ederdi. Ancak bu modelin asıl çıkış amacı, ajan fotoğraf makinesi olarak kullanılmasıdır" dedi. "Bu model, Japonya’da bile zor bulunan parçalardan biridir" Bir başka fotoğraf makinesinden de örnek veren Yunus Hakkı Şenkul, "En dikkat çekici özelliklerinden biri, yalnızca Japonya’da polis teşkilatı için üretilmiş olmasıdır. Yani bireysel ya da ticari kullanıma sunulmamış, satışı yapılmamış, sadece resmi görevlerde kullanılmak üzere tasarlanmış özel bir modeldir. Bu nedenle oldukça nadir bulunan bir fotoğraf makinesidir. ’Hanken’ olarak adlandırılan bu model, Japonya’da bile zor bulunan parçalardan biridir. Şu an koleksiyonumda bu cihazdan 2 adet mevcut" diye konuştu. "Çakmağı andırır ama ajan fotoğraf makinesidir" İlk bakışta klasik bir çakmağı andıran cihazın aslında bir ajan kamerası olduğunu ifade eden Şenkul, "Gerçek bir çakmak olarak da çalışır. İlk bakışta klasik bir çakmağını andırır ancak en önemli özelliği, küçük delik kısmında bir merceğin bulunmasıdır. Bu cihaz da bir ajan fotoğraf makinesidir. Kullanıcı, sanki normal bir çakmak tutuyormuş gibi davranır ve düğmeye aşağı doğru bastığında fotoğraf çekimi gerçekleşir" şeklinde konuştu. Saat görünümlü gizli cihaz Alman üretimi kol saati görünümlü makineyi de tanıtan Şenkul, dışarıdan sıradan bir saat gibi görünen cihazın deklanşörüne basıldığında gizli kayıt aldığını, bu tür makinelerin geçmişte gizli görevlerde sıkça tercih edildiğini kaydetti. "Koleksiyon değeri taşıyan 10 binin üzerinde fotoğraf arşivim mevcut" Yunus Hakkı Şenkul, 2010 yılında fotoğraf makinesi tamiri için gittiği dükkanda bu alana merak saldığına değinerek, "Şu an koleksiyonumda 500’ün üzerinde fotoğraf makinesi, onlara ait ekipmanlar ve birçok yardımcı aksesuar bulunuyor. Parça bazında baktığımızda toplamda yaklaşık 3 bin civarında ekipmana sahibim. Ayrıca koleksiyon değeri taşıyan 10 binin üzerinde fotoğraf arşivim mevcut. Koleksiyonumdaki en değerli parçalardan biri ise bugün buraya getirmediğim, özel bir Alman yapımı fotoğraf makinesi" ifadelerini kullandı. "Makine, 24 ayar altın kaplamadır" Bu makine hakkında bilgi veren Şenkul, "Makine, 24 ayar altın kaplamadır. Bu makinenin en önemli özelliği, tamamıyla elle yapılmış olmasıdır. Seri üretim denemelerine geçilmeden önce, deneme amaçlı olarak el işçiliğiyle üretilmiş bir modeldir. Deneme üretimleri de dahil olmak üzere, kayıtlarda toplamda 167 adet üretildiği görülmektedir. Ancak bunların yalnızca 108 adedi deneme amacıyla piyasaya sunulmuştur. Bu 108 adet dışında piyasaya paylaşılmış başka bir makine bulunmamaktadır. Geri kalan makineler, üretim sırasındaki denemelerde hurdaya ayrılmış ya da kaybolmuştur" dedi. "Merakımın peşinden giderek birçok makineyi koleksiyonuma ekledim" Koleksiyonculuk serüveninde kendisine en büyük desteği Baki Tamer Selçuk’un verdiğini dile getiren Şenkul, Malatya’daki Fotoğraf Makinesi Müzesi’nin kurulumuna da katkı sağladığını söyledi. Şenkul, sözlerine şöyle devam etti: "Özel bir şirkette çalıştığım dönemde yaptığım yurt dışı seyahatlerinde, merakımın peşinden giderek birçok makineyi koleksiyonuma ekledim. Ne yazık ki günümüzde yeni neslin ilgisi bu alana pek yönelmiyor. Ancak ben özellikle yaşlı insanlardan, hatırası ve hikayesi olan makineleri toplamaya özen gösterdim. Fotoğraf makinelerinin benim için en önemli anlamı, 1860’lı yıllara uzanan üretim tarihiyle birlikte geçmişten bugüne tüm hatıraların taşıyıcısı olmalarıdır. Bu makineler, dijital dünyanın oluşmasına öncülük etmiş hatıraları taşıyan bir başlangıç noktasıdır." "Fotoğraf çekmekten asla vazgeçmeyin" Son olarak Yunus Hakkı Şenkul, her bir karenin değerli olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle noktaladı: "Unutmayın, çektiğiniz her kare, gelecekte sizi hüzünlendirecek, sevindirecek, mutlu edecek ya da belki de ağlatacak bir değerdir. Fotoğraf çekmekten asla vazgeçmeyin, hatıralarınız her zaman bir karede saklayın. Fotoğraf makinelerine veya koleksiyonculuğa ilgi duyan herkes beni ziyaret edebilir. Bu konuda merakı olanlara elimden gelen her türlü yardımı sağlamaktan memnuniyet duyarım. Hangi ürünlerin koleksiyon değeri taşıdığı, hangilerinin koleksiyona katılmasının daha zor olduğu gibi konularda da genel bilgi vermek isterim. Merak eden herkes için kapım açık."
Kütahya Kütahya’da "Camide Buluşalım" sabah namazı buluşması Kütahya’da Gazze, Doğu Türkistan ve dünyanın farklı bölgelerinde zulüm altında yaşayan mazlumlar için dua etmek amacıyla "Camide Buluşalım" temasıyla sabah namazı buluşması gerçekleştirildi. Kütahya Müftülüğü, Kütahya İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve kentte faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla düzenlenen program, Kütahya Ulu Camii’nde yoğun katılımla yapıldı. Seher vaktinde başlayan programda cemaat sabah namazını birlikte eda etti. Namazın ardından Gazze, Doğu Türkistan ve tüm mazlum coğrafyalar için dualar edildi. Programa Kütahya Valisi Musa Işın da katıldı. Programda dua, İl Müftü Yardımcısı Tahsin Ekim tarafından yapıldı. Ardından konuşan Kütahya İl Müftüsü Dr. İrfan Açık, sabah namazının birlik, bilinç ve sorumluluk şuuru açısından önemine dikkat çekti. Müftü Açık konuşmasında, mazlum coğrafyaların unutulmaması gerektiğini vurgulayarak, "Derdimizi, meselemizi ve imanımızı ortaya koymak adına bu mübarek vakitte bir araya geldik. Rabbimize hamd ediyor, bizleri böyle hayırlı bir buluşmada birleştirdiği için şükrediyoruz" ifadelerini kullandı. Dr. İrfan Açık, programın düzenlenmesinde emeği geçen sivil toplum kuruluşlarına, İl Millî Eğitim Müdürlüğüne ve katılımları dolayısıyla Kütahya Valisi Musa Işın’a teşekkür etti. Program, sabah namazı buluşmasının ardından katılımcılara çorba ikram edilmesiyle sona erdi.
Bursa Bursluluk sınavların, öğrencileri LGS ve üniversite sınavı stresini azaltıyor Özel eğitim kurumlarının bursluluk sınavları bir bir açıklanırken, sınavların ne kadar önemli olduğu ise öğretmenler tarafından dile getirildi. Türkiye’nin dört bir yanındaki özel okullar, kolejler veya eğitim kampüsleri 2026-2027 eğitim öğretim yılı için bursluluk sınavlarına ocak ayı itibariyle başladığını duyurdu. Aileler ise, çocuklarının bu sınavlara girmesinde bir fayda olmayacağını, zaman kaybı olduğunu düşünse de, eğitimciler tam tersini düşünüyor. Çünkü öğrencinin başka bir ilçede, başka bir sınıfta, başka öğretmen ve öğrencilerle sınava girmesinin onun ileride, LGS veya üniversite sınavı için bir tecrübe olacağını aktardı. Yapılacak sınavlarda, öğrencilerin hem kendilerini test edeceğini, hem sınav streslerini yeneceğini, hem de başarılı olma durumunda, güzel bir ortamda kaliteli bir eğitim alma fırsatından da yararlanan bileceğini belirten Altınşehir Okulları Ortaokul Müdürü Derya Erbaş, "Bursluluk sınavları, başarıları öğrencileri motive etmek ve nitelikli eğitimden yararlanmak adına aslında öğrencilerimize sunduğumuz bir fırsattır. Bunun için biz bursluluk sınavındaki sorularımızı titizlikle hazırlıyoruz ve nitelikli eğitim adına öğrencilerimizin nitelikli eğitime ulaşmaları için gerekli desteği onlara sağlıyoruz. Öğrenciler bu sınavda bulundukları okullardan farklı bir okulda ve farklı arkadaşlarla sınava girmiş oluyorlar. Bu da onlar için gerçek bir sınav deneyimi sayılabilir. Bizim okulumuz tarafından yapılacak olan bursluluk sınavı, 4 Ocak 2026 Pazar günü 2 oturum şeklinde uygulanacak. Sabah 11 ve saat 2’de olmak üzere 2. oturumu da gerçekleştireceğiz. 4. sınıftan 11. sınıfa kadar tüm kademedeki öğrencilerimiz bu sınava girebilirler. Sorular, 1 Ocak 2026 müfredatını içeren kazanımları kapsıyor" dedi. Ayrı iki oturumda yapılacak sınavla ilgili bilgi veren Altınşehir Okulları Lise Müdürü Tengiz Kuş ise, "Ortaokul grubunda sınavda soru sayımız 60 soru ve 75 dakika süremiz olacak. Lise grubu öğrencilerimizde ise 80 soru ve 90 dakika süresi olacak. Öğrencilerimiz sınavımızın sonuçlarını 4 Ocak’tan sonrayı takip eden hafta içerisinde, hafta içi muhtemelen çarşamba ya da perşembe günü okulumuzun internet sayfası üzerinden öğrenebileceklerdir. Sınavımız 500 tam puan üzerinden değerlendirilecek ve şartnamede belirtilen kurallara göre yüzde 100 eğitim bursuna kadar öğrencilerimiz bundan faydalanabilecekler. Öğrencilerin bursluluk sınavına girmeleri, onlar için daha kaliteli, daha elit bir ortamda ve daha iyi eğitim almaları için çok önemli. Baktığımız zaman günümüzde okulların kalabalıklaşması, okulların çevrelerinin değişmesi öğrencilerin bursluluk sınavlarına yönlendirmekte. Belirlenmiş puan aralıklarında gelen bütün öğrenciler bu yüzde 100 burs oranından faydalanabilecekler. Belli bir kontenjan yok" diye konuştu.
Malatya Uzmandan evcil hayvanlarda aşı uyarısı Evde kedi ve köpek beslemenin hastalıklara yol açtığı yönündeki açıklamaları değerlendiren Veteriner Hekim İbrahim Uzun, "Düzenli aşı yapılan evcil hayvanların insana hiçbir zararı yok, aksine ruh sağlığına iyi geliyor" dedi. Veteriner Hekim İbrahim Uzun, evde kedi ve köpek beslemenin insan sağlığını tehdit ettiği yönündeki açıklamaların bilimsel dayanağının olmadığını söyledi. Uzun, aşıları düzenli yapılan evcil hayvanların insanlara zarar vermediğini, tam tersine psikolojik iyilik halini artırdığını vurguladı. Ev ortamında daha çok kedi beslendiğini söyleyen Uzun, "Son zamanlarda haberlerde kedi ve köpek besleme üzerine yanlış bir algı oluşturuluyor. Örneğin, kedinin beslemekten dolayı ciğerine tüy kaçıp da kanser hastası olduğu gibi. Bu haberler veteriner hekimler odamız tarafından da yalanlandı. Kanser hastası olup da evinde kedi besleyen müşterilerimiz var" dedi. "Kesinlikle bilimsel bir yanı yok" Evde kedi-köpek beslerken dikkat edilmesi gerekenleri anlatan Uzun, "Parazit aşıları düzenli yapıldığı takdirde insanlar kedilerinin tüyünü yeseler ya da yutsalar dahi herhangi bir zararı yok. Paraziter ya da deri hastalığında doktor ‘Evde kediniz var mı?’ sorusuna ‘Evet’ cevabını aldığında buna bağlıyor. Ama kesinlikle bunun bilimsel bir yanı yok. Biz 11 yıldır işin içindeyiz. Aşılar özellikle de paraziter aşılar düzenli periyotlarda yapıldığı takdirde evde kedi-köpek beslemenin her hangi bir zararı yoktur" ifadesine yer verdi. Giderek evde kedi-köpek beslemenin arttığını belirten Uzun, "Son zamanlarda psikiyatri uzmanları evde kedi-köpek beslemeyi tavsiye ediyor. Bu da kedi veya köpeğin insana psikolojik açıdan iyi geldiğini gösteriyor. Evde hasta, engelli çocuğu olanlar kedi-köpek beslemeye yöneliyor. Bunların gittikçe psikolojileri düzeliyor. Bu hayvanları beslemenin insan sağlığı açısından psikolojik olarak etkisi son derece yüksektir. O yüzden herkese kedi-köpek beslemelerini tavsiye ediyoruz. Zaten besleyenler farkındalar. Bizim yıllardır yaptığımız çalışmalar kedi-köpeğin insana iyi geldiğini kanıtladı" diye konuştu.
Bursa Nefes darlığı hastalığına dikkat Nefes darlığı rahatsızlığı, dikkat edilmesi gereken hastalıklardan biri olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, önemsenmeyen nefes darlığının, zamanla daha ciddi rahatsızlıklara sebep olabileceğini söyledi. Nefes darlığı, kişinin efor sırasında zorlanma veya daha fazla hava ihtiyacı duyması ile tanımlanır. Fiziksel etkinlikleri kısıtlayan nefes darlığı hayat kalitesini olumsuz olarak etkilediğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kaplan, "Tıp dilinde ’dispne’ olarak tabir edilen nefes darlığı, nefes alamama ya da nefes daralması şeklinde ortaya çıkar. Kişi sanki tam nefes alamıyormuş gibi hisseder. Nefes darlığı akciğer ve kalp damar hastalıklarından kaynaklanıyor olabilir. Bu yüzden tedavi yöntemleri farklılık gösterir. Kişi nefes darlığını yürüme ya da merdiven çıkma gibi durumlarda zorlanma, hava alma isteği artması veya geçmişe göre daha fazla güç harcama, yeterince hava alamama şeklinde görülür. Nefes darlığı, daha ciddi hastalıklara sebep olabileceğini için mutlaka bir sağlık kuruluşuna, hekime görünülmesi önemlidir" dedi. Hava yollarının daralması sebebiyle nefes almada güçlük çekilmesine yol açan ve yaşam boyu süren ataklar ile hastanın yaşam kalitesini düşüren astım, dünyada 300 milyon insanı etkisi altına aldığını ifade eden Gülay Kaplan, "Astım ataklarını en aza indirebilmek için öncelikle bu hastalığı tetikleyen etmenlerden kurtulmak gerekir. Astımın en yaygın belirtilerinin başında ise nefes darlığı ve öksürük gelir. KOAH ise istatistiklere göre dünyada ölüme yol açan hastalıklar arasında 4. sırada yer alıyor. İlerleyici ve geri dönüşümü olmayan bu akciğer hastalığı önlenebilir ve tedavi edilir. Ancak KOAH’ın bu denli ciddi mortalite rakamlarına ulaşmasının başlıca sebebi sigaradır. Aynı zamanda hastalığın teşhisinde yaşanan gecikmeler de ölüm oranlarını artırmaktadır. İnsanlar nefes darlığı ya da öksürüğü ciddiye almadan yaşamlarına devam ederler. Ancak bir zaman sonra KOAH fazlasıyla ilerlemiş olur ve tedavi edilemez bir hal alır" diye konuştu. Akciğer dokusunun iltihaplanması olarak tanımlanan zatürre öncelikle bakteriler olmak üzere çeşitli mikroorganizmalara bağlı olarak ortaya çıktığını ifade eden Kaplan, "Zatürre ilk olarak öksürükle birlikte kendini gösterir. Diğer belirtileri ise kirli ve iltihaplı balgam, halsizlik, iştahsızlık, ateş, üşüme, titreme, bulantı, kusma, baş ağrısı, göğüs ağrısı ve nefes darlığıdır. Göğüs ağrısı ve nefes darlığının yaşandığı durumlarda akla öncelikle göğüs boşluğuna iltihabi bir sıvının biriktiği ihtimali gelir. Erken teşhis ve tedavi ile hasta eski sağlığına kavuşabilir. Kalp her attığında kasılıp gevşeyen ve vücuda kan pompalayan bir kastır. Kalp kası görev bakımından düz kaslar gibi çalışır ancak yapı olarak çizgili kaslara benzer. Yani isteğe bağlı kasılmaz. Kalp yetmezliği genellikle kalp krizi, kalp damar hastalıkları ya da yüksek tansiyon gibi hastalıklar yüzünden kalp kasının zarar görmesinden kaynaklanır. Kalp yetmezliğinin başlıca belirtisi ise nefes darlığıdır. Diğer belirtileri ise öksürük, iştahsızlık, yorgunluk, ödem, çarpıntı, kilo alımı ve geceleri sık idrara çıkmadır. Bunun gibi, hastalık derecesine varan şişmanlık olarak tanımlanan obezitenin belirtileri arasında ilk sırada nefes darlığı yer almaktadır" şeklinde konuştu.