GENEL - 14 Ocak 2018 Pazar 10:38

(Özel haber) Kitap bağımlısı aile bir yılda 2 bin kitap okudu

A
A
A
(Özel haber) Kitap bağımlısı aile bir yılda 2 bin kitap okudu

Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde ikamet eden kitap bağımlısı Yakut ailesi, bir yılda 2 bin 168 kitap okuyarak büyük bir başarıya imza attı.

Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde ikamet eden kitap bağımlısı Yakut ailesi, bir yılda 2 bin 168 kitap okuyarak büyük bir başarıya imza attı. Kitap okumadan uyuyamayan aile üyelerinden her biri halk kütüphanelerinin kullandığı Kütüphane Otomasyon Sistemi (KOHA) verilerine göre kendi kategorilerinde birinci olarak Ergani’nin en çok kitap okuyanları unvanına kavuştu.


Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde yaşayan Yakut ailesi bir yılda 2 bin 168 okuyarak büyük bir rekora imza attı. Halk kütüphanelerinin kullandığı otomasyon sistemi olan KOHA’nın 2017 verilerine göre baba Veysel Yakut yetişkin kategorisinde 413, Kübra Yakut genç kategorisinde 480 ve Rabia Yakut da çocuk kategorisinde 807 kitap olmak üzere tüm kategorilerde birinci oldu. Büşra Yakut da genç kategorisinde ablasının ardından 468 kitapla ikinci olurken Yakut ailesi ilçede en çok kitap okuyan aile oldu. Kitap bağımlısı olan aile fertleri geceleri kitap okumadan uyuyamıyor.



Kanser olan eşinin kemoterapi kitaplarını okuyarak bağımlı oldu


Ortaokul mezunu baba Veysel Yakut (48) bir yılda 413 kitap okuduğunu belirterek, “Çocuklarımla beraber toplamda 2 bin 168 kitap okuduk. Büyük-küçük, 7’den yetmişe herkese öneriyoruz. Eşim 3 yıl önce meme kanserine yakalandı. Tedavi için Ankara’ya götürürken uçakta, hastanede insanların kitap okuduğunu gördüm. Doktorlar kemoterapi ve radyoterapi ile ilgili kitapçıklar vererek okumamı istediler. Onları okudukça alışkanlık haline geldi. Çocuklarım da bana bakarak okumaya başladı. Geceleri bir araya gelip kitap okuyoruz. Sigara tiryakileri nasıl son sigaralarını içip öyle yatıyorsa bizim de kitap okumadan uykumuz gelmiyor. Ayrıca yaş geçtikçe kitap okumak hafızayı güçlendiriyor, zihni açıyor. Kitap okurken bütün sıkıntılar bir kenara atılıyor. 2 yıldır işsizim, iş arıyorum, bulamıyorum. Emekli olmama 3 yıl var. Sigorta primimi şimdiye kadar kendi imkanlarımla ödüyordum” dedi.



“Kitap okumayanlar kendilerine bir şans versin”


Üniversiteye hazırlanan Kübra Yakut (18), kitap okumayanların kendilerine bir şans vermesini istedi. Yakut, “Kardeşlerimle beraber kütüphaneye geliyoruz. Dershaneye gittiğim zamanlarda babam geliyor. Kitap okumayı seviyorum çünkü insana terapi gibi huzur veriyor. Bence herkes okumalı. Zaten bir kere kendinizi verdiğiniz zaman bağımlılık gibi oluyor, bırakamıyorsunuz. Okudukça okumak istiyorsunuz. Dünya klasiklerini bitirmek istiyorum. Kitap okumayı sevdiğim için öncelikle Türkçe öğretmeni olmak istiyorum. Bence kitap okumayanlar ön yargılı yaklaştıkları için kitap okumuyorlar. ’Sen bu kitabı niye okuyorsun. Sıkıcı değil mi’ diyorlar. Halbuki kendilerini verseler bir zincir gibi geliyor. Kendilerine bir şans verip kitap okusunlar” diye konuştu.



“Yatmadan önce kitap okuyorum”


9 yaşındaki Atatürk Ortaokulu 5’nci sınıf öğrencisi Rabia Yakut da, "Babam kütüphaneye kayıt yaptırmıştı. Kitap getirip okuyordu. Biz de ona bakarak okumaya başladık. 807 kitap okudum. Kitap okumayı aslında çok seviyorum. Yatmadan önce kitap okuyorum sürekli. Arkadaşlarıma önerilerde bulunuyorum. Kitap okuyunca başarılı oluyorsun. Mesela Türkçe öğretmenim bir metin okuturken beni kaldırıyor. Ben okuyorum. Kitap okurken noktalama işaretlerine, her şeye dikkat ediyorum” ifadelerini kullandı.


İlçe Halk Kütüphanesi Müdürü Abdulbari Tanrıverdi ise, kütüphanelerine gelen okuyucuların öncelikle Kütüphane Otomasyon Sistemine öncelikle kaydolduğunu aktararak, şunları kaydetti:


“Okuyucular sistem üzerinden kitap alarak eve götürürler. Yakut ailesinde 3 kişi çocuk, genç ve yetişkin kategorilerinde birinci oldu. Büşra Yakut da genç kategorisinde ikinci oldu. Bir yıl içerisinde toplamda 2 bin 168 kitap okudular. Daimi olarak gelip kitap alırlar. Bu da Ergani’deki okuyucularımızı teşvik açısından baya bir faydalı.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Evlenirken dış çekim yaptırmayı düşünen çiftler bu detaylara dikkat etmeli Eskişehir’de düğün sezonunun yaklaşmasıyla birlikte dış çekim yaptırmayı düşünen çiftlere yönelik tavsiyeler veren fotoğrafçı esnafı, mağdur olmak istemeyen vatandaşların sadece sosyal medya üzerinden fiyat almak yerine yüz yüze görüşmeler yapmalarını ve korsan iş yapan kişilere karşı dikkatli olmaları gerektiğini söyledi. Yurt genelinde olduğu gibi Eskişehir’de de hava sıcaklıklarının artışa geçmesiyle birlikte çiftlerin düğün hazırlıkları başladı. Mayıs ayı itibariyle tam anlamıyla açılacak olan düğün sezonu için fotoğrafçılar da müşterileriyle iş görüşmelerini sürdürürken, esnaf, dış çekim yaptıracak çiftlere nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Çekimin yapılacağı gün stresten uzak durulmasını, hava şartlarına uygun tedbirler alınmasını ve çok fazla yakın kişinin getirilmemesini öneren fotoğrafçılar, arkadan birilerinin kendilerine müdahale etmeleri durumunda akıllarındaki pozları ortaya çıkartmak konusunda zorlandıklarını ifade etti. Fiyat almak konusunda sıkça kullanılan sosyal medya üzerinden anlaşma yapmanın ise son derece tehlikeli olduğunu dile getiren esnaf, fotoğraf çekiminin sadece maddi yönüyle değerlendirilmemesini ve görüşmelerin yüz yüze gerçekleştirilmesini önerdi. Çiftlere düğün gününün kendileri için en önemli gün olduğunu ve o anın bir daha yaşanmayacağını hatırlatarak korsan iş yapan kişilere de ayrı bir parantez fotoğrafçı sanatçıları, mağduriyet yaşanmaması için çekim işinin mesleğinde iyi olan kişilere emanet edilmesinin önemine dikkat çekti. “Çiftlerimiz stresten uzak durmalı” Eskişehir’de fotoğrafçılık yapan İdris İbiş, işlerin yavaş yavaş başladığını söyledi. İlerleyen günlerde nişan, söz ve düğün işlerinin artmasıyla yoğunlaşacaklarını dile getiren İbiş, “İşler başladı ama çiftlerimizin dış çekimlerde dikkat etmesi gereken bazı detaylar var. Dış çekimlerde özellikle çekim harici bir gün ise çiftlerimiz stresten uzak durmalı. Birincisi bu. İkincisi de, çekim esnasında telefonlarını kapatmaları gerekiyor. Bunlar çekimdeyken çiftlerimizin stresini azaltacak şeyler. Yanlarında çok fazla kişi getirmemeleri ve bunu en aza düşürmeleri iyi olur. Çünkü daha fazla insan daha fazla kafa karışıklığına neden oluyor. Daha az insanla daha iyi bir şekilde çekime devam edilebiliyor. Diğer taraftan, çekimlerde dikkat etmeleri gereken en önemli hususlardan birisi çekim günü hava şartlarına göre aksesuarlar getirilmesi. Mesela yaz aylarında ben gelinlerimden sıcaktan korunsunlar, bunalmasınlar diye şemsiye ve yelpaze istiyorum. Çünkü çiftimiz ne kadar rahat olursa çekimlerde o kadar da mutlu fotoğraflar çıkartabiliyoruz. Kalabalık olması fotoğrafçının işini çok fazla zorlaştırıyor. Çünkü her kafadan farklı sesler çıkmaya başlıyor. Fotoğraf sanatçısı kendi kafasında düşündüğü pozları yapmaya çalışırken arkadan birileri müdahale ettiğinde doğal olarak poz kafasından silinebiliyor. Birçok arkadaşımız da bu tarz sorunlar yaşayabiliyor. Ne kadar az insan o kadar mutlu fotoğraf” dedi. “Dış çekim için sadece sosyal medyadan fiyat alarak karar vermek çok doğru değil” Çoğu kişinin sosyal medyadan fiyat almak için sorduğunu ancak ama önemli olanın sadece fiyat almak olmadığını vurgulayan İbiş, “Bu fotoğraf sanatçısının fotoğrafları ne kadar iyi, gerçekte birebir görüştüğümüzde acaba bizim elektriğimiz uyacak mı? Çiftler bu soruları kendilerine sormalı. Çünkü fotoğraf sanatçısı ile çiftler arasında da bir uyum lazım. Sonuçta bu bir ekip işi olmuş oluyor. Diğer türlü, iki taraf birbirine uymuyorsa fotoğrafa da yansıyor. Onun için sadece sosyal medyadan fiyat alarak karar vermek çok doğru değil. Sadece sosyal medyadan fiyat verenler de var ama stüdyosu veya bir ajansı olan firmalarla yüz yüze görüşmek bu konuda çok daha sağlıklı oluyor. Aksi takdirde hiç görmediğiniz bir insanla dış çekimde karşılaşıyorsunuz ve fotoğraf çekimine gidiyorsunuz. Bu çok sağlıklı bir iş değil. Vergiye tabi olmayan, oda kaydı bulunmayan, ustalık ve kalfalık belgesi edinmeyen kişilere korsan fotoğrafçılar deniyor. Bu durumun aynısı diğer sektörlerde de bulunuyor. Mesela taksicilikte. Ama fotoğrafçılıkta daha çok. Küçümsemek için söylemiyorum ama bir kepçeci işini yaparken bırakıp fotoğraf çekebiliyor. Bilmiyorlar ve düşünmüyorlar ya da umursamıyorlar ki, düğün günü bu çiftin en önemli günü. Bir daha yaşanmayacak. Yani bunu işin ehline vermediğinizde doğal olarak o günü geri getiremeyeceksiniz” şeklinde konuştu.” “Çiftlerimizin korsan fotoğrafçılık dediğimiz olaya mutlaka dikkat etmesi gerekiyor” Kendilerinin her yıl gördükleri ve birebir şahit oldukları bazı mağduriyetler olduğunu da aktaran İbiş, konuşmasına şöyle devam etti: “Örnek veriyorum, korsan fotoğrafçı dediğimiz kişilere çekim yaptırıp ve paralarının tamamını ödeyip işin karşılığını alamayan çiftlerimiz var. Fotoğraflarını dijital ortamda bile zor alıyorlar. Bunları bize getirip tekrardan bir ücret ödeyip albüm yaptırıyorlar. Ben çok üzülüyorum. Çünkü hem daha fazla para ödemiş ve işin kalitesini daha da aşağıda tutmuş oluyorlar. Yani korsan fotoğrafçılık dediğimiz olayda çiftlerimizin buna çok dikkat etmesi gerekiyor. Benim demek istediğim, dolandırılmamak için sadece sosyal medya üzerinden fiyat almaktan ziyade biraz zamanlarını ayırıp birebir yüz yüze görüşmeleri. Fiyatlar genel olarak bu sene enflasyonla beraber rakamsal olarak yükseldi ama genele baktığımızda yüzdesel olarak çok yüksek değil. Ortalama 9 bin liradan başlayıp, 35 bin liralara kadar çıkıyor Eskişehir’de. 9 bin liralık bir hizmet ortalama 1 buçuk saatlik özel plato dediğimiz çekim alanında fotoğraf çekimi ve dijital arşivlerinin tamamının verilmesi. Fiziksel bir baskı olduğu zaman fiyat ona göre değişiyor.”
İstanbul Korhan Berzeg’in eşi ve kızı soruları cevapsız bıraktı Ünlü ekonomist Korhan Berzeg memleketi Balıkesir’de kaybolmuş ve geçtiğimiz günlerde kemikleri bulunmuştu. Ünlü ekonomistin eşi Angela Berzeg ve kızı Nisa Berzeg, soruları cevapsız bıraktı. Ünlü ekonomist Korhan Berzeg, Balıkesir Gönen Armutlu Mahallesi’ndeki yazlık evinden 17 Haziran 2023 tarihinde sabah yürüyüşü yapmak için köpeği "Tina" ile ayrılmıştı. Haber alınamayan 83 yaşındaki ekonomist Korhan Berzeg için İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü koordinasyonunda çalışma başlatılmıştı. Ekipler, Armutlu ve çevresindeki ormanlık bölgenin yanı sıra yakın mahallelerde, su kuyuları, dere yatakları ve mağaralarda günlerce Berzeg ve köpeğini aramış, ancak herhangi bir ize rastlayamamıştı. Vatandaşlar tarafından 29 Ağustos 2023 tarihinde bulunan köpeği ’Tina’ ailesine teslim edilmişti. 23 Nisan’da Armutlu’ya yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta, mahalle sakinleri tarafından kemik ve kıyafet parçaları ile kimlik ve banka kartları bulundu. Bulunan kemik parçaları Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Yapılan çalışmada, kemik parçalarından alınan DNA’nın Korhan Berzeg’in kızı Nisa Berzeg’den alınan DNA ile eşleştiği öğrenildi. Kemik parçalarına ulaşılan 83 yaşındaki ekonomist Korhan Berzeg’in eşi Angela Berzeg, kızı Nisa Berzeg ve köpekleri ’Tina’ Büyükada’daki evlerine girerken görüntülendi. Aile, soruları yanıtsız bıraktı.
Erzurum Erzurum’da hekimler ve sağlıkçılar Filistin için "sessiz yürüyüş" yaptı Erzurum’da hekimler ve sağlık çalışanları, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek amacıyla düzenlediği "sessiz yürüyüş" programı hafta da devam etti. Kent merkezindeki tarihi Lalapaşa Camisi’nin önünde bir araya gelen hekimler ve sağlık çalışanları, Türk ve Filistin bayrakları eşliğinde taşıdıkları dövizler ve pankartlarla Yakutiye Medresesi’ne kadar yürüdü. Grup adına basın açıklamasını okuyan Eczacılık Fakültesi Öğrencisi Reyya Gülnihal Göktaş, Gazze’de katliamların sürdüğünü söyledi. Göktaş, açıklamasında şunları kaydetti: ‘Dün Balkanlarda, Kuzey Afrika’da, Analadolu’da, Hocalı’da, Kafkaslarda, bugünse Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Mısır’da, Arakan’da, Keşmir’de ve ismini sayamadığımız, belki de haberimiz dahi olmayan daha nice yerlerde zalimin zulmune karşı çıkıp, şerefli kanını Allah yolunda dökenlere selam olsun. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam; zira bu vatan bana değil Osmanlı milletine aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlardır. Ne ile aldıysak onunla geri veririz" diyen Gök Sultan Abdülhamid Han’a selam olsun. Bosna’da kendilerine karşı başlatılan soykırıma karşı cesurca savaşıp ülkelerini sırtlanlara yem etmeyen Bosnalı mücahitlere, gençliğini Çanakkale’de verenlere, Sarıkamış’ta üşüyenlere selam olsun. Başladığı eczacılık fakültesini bitirmek nasip olmadan şehit olan, direnişin meşhur sembolü yiğit İmad Akil’e selam olsun. Bir ay önce Kuzey Irak’ta şehit olan Tabip teğmen Hulusi Elçi’ye ve dahi tüm şehitlerimize selam olsun. Bugün savaşın 205. günü. Savaşın 205. gününde de terörist İsrail’in elde edebildiği tek şey kırk bin kişiyi şehitler kervanına katmak, tüm dünyayı kendilerinden biraz daha fazla nefret ettirmek ve sonlarına bir gün daha yaklaşmak oldu. Onlar tüm bu zulümlerini savaşın sonuna kadar devam ettirecekler. Her gün şehit, yaralı, gözaltı haberleri gelmeye devam edecek. Peki ya biz? Biz ne yapacağız? Allah bize bu günleri görmeyi takdir etmişken biz kimin tarafında olmayı seçeceğiz? Üstte saydığım ecdadımız gibi zulmün ve küfrün karşısında mı olacağız, yoksa zalimlerin yanında mı? Peki ya bu savaş yalnızca Gazze’ye mi ait? Bizim bu hikayedeki tek vasfımız, haberlerde gördüğümüz bir iki görüntüye ahlanıp vahlanıp hayatımıza devam etmek midir? Bu kadar büyük bir soykırımda bizim rolümüz nasıl sadece uzaktan ağlamak olabilir? Hayır! Biz en az Gazze’li kardeşlerimiz kadar bu mücadelenin içindeyiz. Biz bu hikayenin ana kahramanlarıyız ve kendi ellerimizle -en az oradaki mücahitler kadar- siyonizmle mücadele edebiliriz, etmeliyiz, edeceğiz. En az onlar kadar ona zarar verebiliriz, vermeliyiz, vereceğiz. Nasıl mı? Ellerimizi semaya açarak. Ellerimizle oraya maddi destek sağlayarak. Ellerimizi o zalimlerin ürünlerden çekerek, ve ellerini boykotlu ürünlere uzatanların ellerini geri çevirerek. Ellerimize kalem alarak. Çocuklarımızın ellerinden tutarak. Gazze’deki çocukları İsrail bombardımanından korumak ne kadar bizim görevimizse, dünyanın diğer çocuklarını da siyonizmin pis emellerinden kurtarmak o kadar görevimizdir. Çocuklarını siyonist zihniyetin saçtığı zehirlerden koruyup, İslam’ın selametli gölgesine çeken, ailesini kalesi gibi koruyan her anne-baba bir mücahittir. Ve en önemlisi, ellerimizi birbirine kenetleyerek. Bir vücudun azaları gibi olmak Müslümanların vasfıdır. Bölüne bölüne küçülerek değil, birleşe birleşe büyüyerek kazanacağız. Ya "Gazze bize bu kadar uzaktayken nasıl cihad ederiz?" diyenler için, Dondurma kamyonunu protesto eden her çocuk mücahittir. Her hafta burada sıcak soğuk demeyip her hafta yürüyüşümüze katılan genç, yaşlı, çocuk, hekim, ev hanımı, sağlık çalışanı, ayakkabı boyacısı, öğrenci, polis memuru, akademisyen, esnaf herkes mücahittir. Allah cihadımızı kabul etsin ve daha fazlasını yapabilmeyi hepimize nasip etsin. Sözlerimi dinleyen herkesi tüm varlığıyla bu zulme karşı durmaya çağırıyorum. Unutmayınız ki tüm bu saydıklarım, yaparsak sevap kazanacağımız nafileler değil, yapmazsak üzerimize borç olarak kalacak ve ahirette bizden sorulacak gerekliliklerdir. Çünkü bu savaş bizim mücadelemiz. Bu mücadele bizim mücadelemiz. Dua edeceğiz. Dua ettireceğiz. Durmayacağız. Durdurulmayacağız. Boykot edeceğiz. Boykota davet edeceğiz. Hatırlayacağız. Hatırlatacağız. Uyumayacağız. Uyandıracağız. Alışmayacağız. Normalleştirmeyeceğiz. Sabırla ve azimle zulme karşı "Dur!" diye haykıranlardan olacağız.’
Antalya Çocuklarda bahar aylarında görülen alerjik nezlenin 10 belirtisi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Aşkın Güra Bayık, çocuklarda alerjik nezle ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Aşkın Güra Bayık, çocuklarda alerjik nezle ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Bahar aylarının çocuklar için zor geçebileceğine dikkat çeken Bayık, “Bahar aylarında burun akıntı veya tıkanıklığı (rinit) nedeni ile doktora başvuran çocukların yaklaşık yarısı alerjik rinittir. Allerjik rinit ya yıl boyu sürer ya da mevsimsel gelişir. Mevsimsel alerjik rinitte genellikle çiçek açmayan ve polenleri rüzgar ile saçılan bitkiler etkendir” dedi. Alerjik nezlenin sıklıkla bahar aylarında, özellikle bitkilerdeki tozlaşma döneminin başlamasıyla, üst solunum yollarını etkilediğini ifade eden Bayık, kaşıntılı ve sulu burun akıntısı, hapşırma krizleri, burunda yanma, gözlerde kızarıklık ve yanma, gözlerde kaşıntı ve sulanma, hırıltılı solunum, horlama, geçici koku kaybı, genizde, damakta kaşıntı ve kulaklarda tıkanma gibi belirtiler olabileceğini söyledi. “Alerjik nezleye astım eşlik edebilir” Alerjik nezleye astım eşlik edebileceğini kaydeden Bayık, “Evlerde bulunan çiçek ve bitkilerin polenlere karşı duyarlı olan çocukları çok fazla etkilemezken; açık havada, yeşillik alanlarda, ormanda, kırda görülen bitkilerin alerjik nezle şikayetlerinin artmasına neden olabilir. Alerjik nezleye polenlerin yanı sıra; evdeki toz, hayvan tüyleri, tütün dumanı gibi alerjenler de yol açabilmektedir. Alerjik nezlesi olan çocuklarda astım da görülmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle aileler çocukta öksürük ve hırıltı belirtilerine karşı dikkatli olmalıdır. Çocukluk yaşlarında ilk belirtilerini veren hastalığın, kişinin tüm hayatı boyunca birlikte yaşamayı öğrenmesi gereken bir durum haline gelebilir” ifadelerini kullandı. “Alerjiye neyin neden olduğunu bulmak önemli” Bayık, çocukta alerjik nezleden şüphelenildiği durumlarda ise aile alerjiye neden olan etkenleri fark edebileceği gibi alerjiye neden olan maddeyi tespit etmek için cilt veya kan testlerine ihtiyaç da duyulabileceğini kaydetti. Bayık, “Testlerin sonucunda, çocuğun belli bir alerjene karşı duyarlı olduğu tespit edildiği takdirde, bu alerjiye yönelik tedaviye başlanabilir” dedi. “İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı yerde aşı fayda sağlıyor” “Alerjik nezle tedavisinin ilk adımı alerjiye neden olan alerjenlerden kaçınmaktır” diyen Uz. Dr. Aşkın Güra Bayık, şunları kaydetti: “Eğer çocuktaki alerjik nezle polenlere karşı gelişiyorsa, tozlaşmanın sıkça görüldüğü aylarda, çocuğu yeşil alanlardan mümkün olduğunca uzak tutmak gerekebilir ya da tedavi altında yeşil alanlarda bulunması sağlanmalıdır. Çevresel korunma yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda, ilaç tedavisi etkili bir yöntem olacaktır. Bu ilaçlar sadece belirtilerin görüldüğü günlerde kullanıldıklarında bile, çocuğun şikayetlerini gidermeye yardımcı olabilir. İlaç tedavisi de yetersiz kaldığında çocuklarda aşı tedavisi, “immünoterapi” uygulanmaktadır. Çocuğun duyarlı olduğu alerjenlerin artan dozlarda çocuğa verilmesiyle bağışıklık sistemini düzenlemeyi amaçlayan aşı tedavisi, bir süre sonra vücudun bu alerjenleri doğal karşılayabilmesini sağlamaktadır.”