SPOR - 07 Haziran 2019 Cuma 13:07

Amed Sportif Faaliyetlerde çalışmalar başlıyor

A
A
A
Amed Sportif Faaliyetlerde çalışmalar başlıyor

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) 2.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) 2. Lig takımlarından Amed Sportif Faaliyetlerde yeni sezonla ilgili çalışmaların kısa süre içinde başlaması bekleniliyor.


Ali Karakaş başkanlığındaki yönetimin, Ramazan Bayramının hemen ardından 10 Haziran Pazartesi gününden itibaren teknik direktör sorununa yöneleceği öğrenildi. Ali Karakaş başkanlığında oluşan transfer komitesinin önce Mehmet Budakın’dan boşalan teknik direktörlük görevine iyi bir çalıştırıcı getirmek için temaslara başlayacağı ardından futbolcu transferlerine ağırlık verileceği bildirildi. Takımın başına iyi bir çalıştırıcı getirmek için hem yerli hem de yabancı teknik adamları gündemine alan Amed Sportif Faaliyetlerin, birçok isimle temasa geçtiği öğrenildi. Futbol şube sorumlularının bazı isimlerle konuştukları, ama kontak kurulan teknik adamlarla şuana kadar kesinleşen hiçbir gelişmenin olmadığı öğrenildi. Bayram sonrasında yeni teknik heyetini belirleyecek olan yönetim daha sonra iç ve dış transfer çalışmalarına yönelecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Diş çürükleri kalp hastalıklarını tetikleyebilir” Diş çürüklerinin kalp hastalıklarını tetiklediğine dikkat çeken Periodontoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Merve Altıkat, “Özellikle doğumsal kalp rahatsızlığı olan çocuklar, yetişkinler, kalp kapağı protezi taşıyan hastalar, kalp ameliyatı geçirmiş veya kalp yetmezliği bulunan erişkinlerde diş çürükleri ciddi risk oluşturur. Hastalık baş göstermeden uygulanacak ağız ve diş sağlığı bakımı ile birlikte düzenli diş hekimi kontrolleri ile kalp hastalıkları yüzde 70 (önemli ölçüde) azaltabilir” dedi. Yaşamımızın her alanında dikkat etmemiz gereken ağız ve diş sağlığının önemi giderek artıyor. Ağız ve diş sağlığı, yaşamımızın her alanında daha fazla önem kazanıyor. Özellikle özen gösterilmeyen ağız hijyeni, bakterilerin kolay üremesine ve çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor. İstinye Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi İSÜ Dent’ten Periodontoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Merve Altıkat, özen gösterilmeyen ağız ve diş sağlığının sadece diş kayıplarına sebep olmadığını, bununla birlikte kalp sağlığımızı da olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekerken, periodontal hastalıklar denilen diş ve diş eti iltihabi hastalıklarının, kalp hastalıkları ile arasında doğrudan bir ilişkinin bilimsel olarak kanıtlandığını söyledi. “Doğumsal kalp rahatsızlığı olan çocuklar ve yetişkinler risk altında” Diş eti iltihabı ile kalp hastalıkları arasında bir ilişki olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Genel sağlık durumunda hiçbir sorun yaşamayan insanlar için de risk oluşturan bu ilişki, özellikle doğumsal kalp rahatsızlığı olan çocuklar, yetişkinler, kalp kapağı protezi taşıyan hastalar, kalp ameliyatı geçirmiş veya kalp yetmezliği bulunan erişkinlerde ciddi risk oluşturur. Sadece çürük ve enfeksiyonlu dişlerin çekimi veya tedavisi sırasında değil, bazen sadece diş fırçalama esnasında gelişen kanamalarda dahi buradaki enfeksiyon etkenlerinin kan dolaşımına karışarak, kalpteki sorunlu bölgeye ulaşıp burada çoğalarak ciddi bir kalp enfeksiyonuna sebep olabilir” diye konuştu. “Kalp hastalığı olanlara diş tedavisi öncesi enfeksiyondan koruyucu antibiyotik verilir” Koruyucu önlemlerin önemine değinen Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Enfektif endokardit olarak adlandırılan bu tehlikeli klinik vakayı önleyici korunma yolu olarak, riskli sınıfta bulunan ve kalp hastalığı olan hastalara diş tedavileri öncesinde enfeksiyondan koruyucu antibiyotik verilir. Ağız ve diş sağlığını ilgilendiren en ideal tedavi yöntemi koruyucu önlemlerdir. Hastalık baş göstermeden uygulanacak ağız ve diş sağlığı bakımıyla birlikte düzenli diş hekimi kontrolleri ile kalp hastalıkları yüzde 70 (önemli ölçüde) azaltabilir” dedi. “Her 2 ayda bir kullanılan diş fırçası yenilenmelidir” Ağız ve diş sağlığının, genel sağlığımızı doğrudan etkileyen önemli bir unsur olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Ağız ve diş sağlığımızda oluşabilecek olumsuzlukların, hayati önem taşıyan organlarımızdan biri olan kalbimiz ve onu çevreleyen damar sistemi üzerindeki etkisini unutmamamız gerekir. Her 2 ayda bir kullandığımız diş fırçasını yenilememizin, diş aralarını her gün 1 defa diş ipi veya arayüz fırçası ile temizlememiz bu noktada önemlidir” ifadelerini kullandı. “Düzenli diş hekim kontrolü yapılmalıdır” Düzenli diş hekimi kontrolüne küçük yaşlardan itibaren başlanması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Ağız ve diş sağlığı konusunda, bebeklik döneminden başlayıp düzenli olarak diş hekimi kontrolünü aksatmamak ve yılda en az 2 defa olmak üzere düzenli diş hekimi ziyaretleri önem taşımaktadır. Ancak bu sayede ciddi diş ve diş eti hastalıklarına erken teşhis uygulayabiliriz. Rutin kontrollerin yanı sıra, bireylerin tüm hayatları boyunca sağlıklı bir ağız ve diş sağlığına sahip olabilmesi ve hayata sağlıkla gülümsemesi için doktoru ile iş birliği yapması önemlidir. Ağız bakımını öğretildiği şekilde doğru ve sürekli uygulaması gerekmektedir” şeklinde konuştu. Son olarak ağız ve diş sağlığına gereken önemi göstermenin, kalbimizi korumada önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Rutin kontroller ve doğru ağız bakım alışkanlıkları sayesinde sağlıklı bir gülümseme ve sağlıklı bir kalp için adımlar atabiliriz” dedi.
Adana Yaz diyetleriyle ilgili uzman psikolog önerileri: “Düşünsel terapi yöntemiyle diyet ile ilgili sağlıksız düşünceleri kafanızdan atın” Yaz gelirken artan kilo kaygılarına dair konuşan Psikolog Tara Çapar, neden kilo vermek istediğimize dair bir liste hazırlamanın diyeti çok etkili bir hale getireceğini belirterek “Her yemekten önce bu listeye bakın. Bazı yiyeceklere duyulan aşırı isteğiniz zamanla azalacak” dedi. Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Psikolog Tara Çapar, açlık ile yeme isteği arasındaki farkı öğrenen kişilerin aç olmadığı halde yemek için şiddetli arzu duyma haliyle mücadele edebileceğini söyledi. Morali bozuk olduğunda veya sıkıldığında olumsuz duygulardan uzaklaşma çabası içerisinde hemen yiyeceklere saldıran kişilerin kendini yiyerek yatıştırma eğiliminde olduğuna dikkat çeken Psikolog Çapar bu durumda kısa bir an için kişinin kendini iyi hissetse de bu şekilde moralini neyin bozduğunu çözemeyeceğini ifade etti. Ayrıca diyeti bozduğu için, kişinin kendisini eleştirmeye, özgüvenin azalmasına ve başlangıçtakinden daha kötü hissedilmesine yol açtığını sözlerine ekledi. Yeme arzusuyla ilgili davet örneğini veren Psikolog Çapar “Davete gittiğinizi düşünün. Doyma noktanızı geçmenize rağmen neden bu kadar fazla yediniz? Aklınızdan neler geçiyor olabilir? Yemekler çok lezzetli görünüyor, bu özel bir davet, abartabilirim, ev sahibine çabalarının karşılığını göstermeliyim, bu sofra karşısında yemeklere direnemeyeceğim... Bu durumla karşılaştığınızda mantıklı düşünemiyor olabilirsiniz. Bu arzu karşısında bir şeyler yapma ya da yemeniz gerektiğini hissedebilirsiniz. Psikolojik destek, bu sese etkin yanıt verme becerilerinizi oluşturur. Hemen yemeniz gerektiğini söyleyen sizi ikna etmeye çalışan sese yanıt vermenizi sağlar” diye konuştu. “O ne yedi, ben ne yedim?’ demeyin” Zayıf insanlara bakıldığında onlar istediklerini yerken kilosundan memnun olmayan kişilerin yeme düzenini kısıtlamak zorunda olmasının bir haksızlık olarak görüldüğüne değinen Psikolog Çapar “Aslında, zayıf insanlarında sağlıklı beslenmek ve kilolarını korumaları için yediklerine dikkat etmelerini göremiyoruz, sizin kendinizi kısıtlıyor olmanızı haksızlık olarak görebiliyor ve bu düşünceye çok fazla kafa yorarak sadece kendimizi kısıtladığımıza inanıyoruz. Çevrenizdeki kişilerin yediklerini ve kendi yediklerinizi karşılaştırmanız çok doğal, ancak ‘O ne yedi, ben ne yedim?’ demenin size faydasından çok zararı olacağını da unutmamalıyız” dedi. Psikolog Çapar, düşünsel terapi yöntemlerinin sağlıksız, işlevsiz düşünceleri değiştirerek duygusal olarak iyi hissetmeye yardımcı olduğunu ve böylece kişinin kendisini ve çevresini diyete hazırlamış olacağını dile getirdi. “Kilo verme nedenlerinizle ilgili bir liste yapın” Ön hazırlık yaparak diyete başlamak gerektiğine dikkat çeken Psikolog Çapar “Kilo vermek istemenizin nedenlerini düşünerek bir liste oluşturmakla sürece başlayabilirsiniz. ‘Kilo vermek için nedenler?’ kartlarını kendi özgün sebepleriniz ile hazırlayın. Diyetinize engel olacak yiyecekleri gördüğünüzde bu liste size yardımcı olacaktır. Listedeki maddeleri günde bir kaç kez okuyarak ayartıcı yiyecekleri neden yemeyeceğinizi belleğinize iyice yerleşerek diyetinizi bozacak yiyecekler ile karşılaştığınızda kendine engel olabileceksiniz. Böylelikle kendinize ‘Bu yiyeceği her ne kadar yemek istiyor olsam ve bir iki dakikalık mutluluk yaşayacağımı bilsem de, kilo vermek benim için çok daha önemli’ demiş olursunuz” diye konuştu. “Listeyi her yemekten önce okuyun” Özellikle ilk başlarda listedekileri günde bir kaç defa okumak gerektiğinin altını çizen Psikolog Çapar yazılanları belirli saatlerde okumanın motivasyonu arttıracağını, dolayısıyla bu listenin hep yakında tutulmasını tavsiye etti. Yemeklerden önce listeye bakmanın diyet programına uymayı sağlayacağına işaret eden Psikolog Çapar şunları söyledi: “Karşı koyamayacağımız zamanlarla karşılaşabileceğiz. Bu noktada kendinize şu soruyu sormanızı istiyorum: ‘Kilo vermek benim için ne kadar önemli?’ Zaman zaman düşünceleriniz ‘boş ver listeyi okumana gerek yok’ diyebilir. Bu durumda listeyi okumanıza yardımcı olacak, sizi motive edecek ve listeyi okumanıza sizi yüreklendirecek bir kart yazmanızın size faydası olacaktır”. Diyetin kazandıracağı yararları unutmamak gerektiğini vurgulayan Psikolog Çapar bazı şeyleri yiyip yememek arasında karşı koyma davranışı ve savaşma hali yaşanabileceğini ancak zamanla belirli yiyeceklere duyulan aşırı isteğin giderek azalacağını ve diyete uyunca mutluluk ve başarma hissinin belireceğini anlattı. Psikolojik desteğin, odağı başka yöne çekebilmeyi, rahatlama tekniklerini uygulayabilmeyi, çarpıtılmış düşüncelere karşı koyabilmeyi ve olumsuz duygulara engel olmayı sağlayacağını dile getirdi.
Bayburt Emekli öğretmen 66 yıldır okuduğu kitapların kaydını tutuyor Bayburtlu emekli öğretmen Ahmet Demiröz, şimdiye kadar okuduğu kitapların ismini, yazarını, sayfa sayısını, okuduğu yılın tarihini ve kitabın boyutunu ajandasına not düşerek, kaydını tutuyor. Eskiden yaşadığı 2 katlı evinin bir odasını kitaplarıyla dolduran 78 yaşındaki emekli öğretmen, hemen hemen her gün kitap okumaya özen gösteriyor, okuduğu kitapların önemli bulduğu yerlerinden de not almayı ihmal etmiyor. Kitap sevgisi 66 yıl önce bir kitapla başladı Kendi kayıtlarına göre 1959 yılında, ilkokul 5’inci sınıftayken ’Ege’nin dibi’ isimli kitabı okuduktan sonra kitaplarla tanıştığını belirten Demiröz, astronomiye merakının da 12 yaşındayken ’Ay’a yolculuk’ kitabıyla başladığını aktararak, zamanla astronomi içerikli sayısız kitabın kütüphanesinde yer aldığını söyledi. "Ruhumu en fazla dinlendiren dini ve astronomi kitaplarıdır" diyerek konuşan Demiröz sosyoloji, tarih, psikoloji, felsefe, dünya klasikleri gibi birçok eseri de okuduğunu bildirdi. "Bir kitap paradan, puldan daha kıymetlidir" Kitapların paradan daha kıymetli olduğunu ifade eden Demiröz, "Saman kağıdına yapılmış 10 sayfalık bir kitap değer bakımından paradan daha önemli, daha kıymetlidir. Kitap, parayla değerlendirilecek, parayla değeri ölçülebilecek bir şey değildir. Kitap beynin kardeşidir, aklın arkadaşıdır" dedi. "İlk kitaplığım limon sandığıydı" Öğrenci olduğu yıllarda kendi kütüphanesini oluşturmaya kararan veren Demiröz, ekonomik nedenlerden ötürü kitaplık alamadığını, limon sandığını ters çevirerek sandıktan kitaplık yaptığını aktararak, "İlk kitaplığım limon sandığıydı, kendi çapımda kütüphane oluşturmam limon sandığıyla başladı. Limon sandığını ters çevirdim içine kitaplarımı koydum, öyle bu işe başladım. Garsonluk yaptım, orman fidanlığında çalıştım aldığım paralarla küçük bir dolap yaptırdım ve kitaplarımı oraya koymaya başladım. Öğretmen olduktan sonra maaşımla daha büyük bir kitaplık yaptırdım ve kitaplarımı düzenli bir şekilde o kitaplığa yerleştirdim" şeklinde konuştu. "Elimden gelse kütüphanemi büyütürüm" 4 çocuğuna, torunlarına en büyük mirasının kitapları olduğunu vurgulayan Demiröz, çocuklarının, torunlarının kendi yolundan gitmesini istediğini belirterek, "Elimden gelse, biraz daha kütüphanemi büyütürüm. Benden sonrakilere en güzel mirasım, hediyem bu kitaplarım olacak. Param pulum olmasın, evim barkım, arabam hiçbir şeyim olmasın kitaplarım çocuklarıma, torunlarıma kalsın yeterli. Benden sonraki neslim kitaplarımı güzelce değerlendirsinler, desinler ki benim dedem bu eserleri okumuş, benim büyüğüm bu kitapları okuyarak güzelce değerlendirmiş, notlar almış. Biz de onun gittiği yolundan gidelim diyebilsinler. Ben bunu istiyorum" dedi.