GENEL - 13 Ocak 2012 Cuma 16:15

DİCLE ÜNİVERSİTESİ ERKEN YAŞ EVLİLİKLERİ VE ETKİLERİNİ ARAŞTIRDI

A
A
A
DİCLE ÜNİVERSİTESİ ERKEN YAŞ EVLİLİKLERİ VE ETKİLERİNİ ARAŞTIRDI

Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Sosyal Araştırmalar Merkezi (DÜSAMER) tarafından gerçekleştirilen ’Erken Yaş Evlilikleri, Diyarbakır Örneği’ konulu araştırmanın sonuçları, düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı.
Son günlerde tartışma konusu olan konulara katkı sağlamak amacıyla Prof. Dr. Aytekin Sır koordinatörlüğünde Yrd. Doç. Dr. Yasin Bez ve Yrd. Doç. Dr. M. Cemal Kaya tarafından yürütülen çalışmanın Diyarbakır merkezinde yaşayan evli kadınlarda aile özelliklerini, evlilik ile ilişkili sosyokültürel faktörleri, aile içi şiddet sıklığını ve 18 yaşından önce erken yaşta evlenme sıklığını ortaya koymak, ayrıca erken yaşta evlenenleri erişkin yaşta evlenenler ile karşılaştırarak, ilişkili faktörlerini tespit
etmek amacıyla yapıldığı bildirildi. Araştırmanın sonuçlarının iki şekilde incelendiğini söyleyen DÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yasin Bez, ilk olarak araştırmaya katılan tüm kadınların verilerinin tanımlayıcı istatistikler kullanılarak incelendiğini, ikinci kısımda ise erken yaşta evlenmiş olan kadınlar ile 18 yaşında veya daha sonra evlenmiş olan kadınların karşılaştırıldığını belirtti. Bez, bu karşılaştırma ile çocuk yaşta evlenmiş olanların erişkin yaşta evlenmiş
olanlardan araştırmada elde edilen veriler açısından ne gibi farkları olduğunu ortaya koymayı amaçladıklarını söyleyerek, "Bu orandan da anlaşılacağı gibi kadınlarda erken evlenme erkeklerden çok daha yüksek orandadır. Kocası kendisinden en az 6 yaş büyük olan kadınların oranı yüzde 39 iken, en az 10 yaş büyük olan kadınların oranının ise yüzde 9 olduğu görülmüştür. Araştırma grubunda resmi nikahı olmayan yaklaşık yüzde 4 kadın tespit edilmiştir. Bu kadınların önemli bir kısmının ikinci eş olarak bilinen
kuma olması nedeniyle resmi nikahları olmadığı anlaşılmıştır. Kadınların yaklaşık yüzde 32’si ilk gebeliğini 18 yaşının altında yaşadığını bildirmiştir. Araştırmada bildirilen en düşük gebelik yaşı 13 olmuştur" dedi.
"GÖRÜCÜ USULÜYLE EVLENENLERİN ORANI YÜZDE 85’DİR"
Görücü usulü ile veya anlaşarak evlenenlerin oranının yüzde 85 olarak tespit edildiğini kaydeden Bez, istemediği halde evlendirilmiş veya kaçırılarak evlenmiş olan kadınların oranının ise yüzde 15 olduğunu açıkladı. Tüm katılımcılar arasında bir akrabasıyla evli olanların oranının yüzde 37 olduğunu, bu oranın çalışmaya katılanların anne babaları arasında görülen akraba evliliği oranından daha yüksek olduğunun gözlendiğini belirten Bez, akraba evliliği yapmış bu kadınların yaklaşık yarısının ya amca
oğluyla veya hala oğluyla evli olduğunu söyledi. Bez, "Bu açıdan eşlerin akrabalık bağları bir önceki nesilde gözlemlenen ile benzer özellikler göstermekteydi. Tüm katılımcıların yüzde 11’i eşinden fiziksel veya sözel şiddet görüyor. Bununla birlikte araştırmaya katılanların yüzde 35’inin eşiyle çok iyi anlaştığı, yüzde 30’unun iyi anlaştığı, yüzde 26’sının ise orta düzeyde anlaştığı tespit edildi. Kalan yüzde 9’unun eşiyle ilişkileri kötü veya çok kötü şeklinde nitelendirilmiştir" diye konuştu.
Araştırma verilerinin incelendiği ikinci bölümde çocuk yaşta olan 18 yaşından önce evlenenler ile 18 yaşında veya sonrasında evlenenlerin kıyaslandığını belirten Bez, "Buna göre çocuk yaşta evlenen kadınlarda evlenmeden önce fakirliğin, fiziksel ve sözel istismara maruziyetin daha yüksek oranda olduğu, evlilikle ilgili kadının görüşüne daha seyrek başvurulduğu, başlık parası, berdel ve beşik kertmesi adetlerinin daha sık uygulandığı, akraba evliliğinin daha yüksek oranda gerçekleştiği, ortalama çocuk
sayısının ve düşük sayısının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Erken yaşta evlenenler daha sıklıkla yüzde 49.7 hastalıklarının olduğunu ifade etmişlerdir. Bununla birlikte altta yatan psikolojik sorunların varlığını, ifade edilemediğini veya çözümlenemediğini gösterir bir işareti olan, nedeni doktorlarca bulunamayan ağrılar erken yaşta evlenenlerde yüzde 26.1’e karşın yüzde 46.2 gibi çok daha yüksek oranda mevcuttu. Belirtilmiş olan bu veriler, çalışmanın belki de en önemli sonuçları niteliğindedir"
şeklinde konuştu.
Bu çalışma ile Diyarbakır’da yaşamakta olan evli kadınların aile, evlilik ve istismar ile ilgili durumlarının tespit edildiğini açıklayan Bez, erken yaş evliliklerinin daha sonraki yaşlarda yapılan evliliklerden farklılaşan çeşitli yönlerinin olduğunun ortaya koyulduğunu kaydetti. Bez, "Erken yaşta evlenenlerin evlenmeden önce daha fakir olduğu, fiziksel ve sözel istismara daha fazla maruz kaldığı anlaşılmıştır. Başlık parası, berdel veya beşik kertmesi ve akraba evliliği gibi uygulamaların erken yaşta
evlenmeyle ilişkili olduğu gözlemlenmiştir. Erken yaşta evlenen bu kadınların evlilikleri ile ilgili görüşlerine daha az oranda başvurulduğu, daha fazla çocuğa sahip olduğu ve daha fazla düşük yaptığı, ayrıca bu kadınlarda psikosomatik şikayetlerin çok daha sık gözlemlendiği söylenebilir" ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çorum Nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi eden cihaz geliştirildi Hitit Üniversitesinde yürütülen proje ile nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi edebilen cihaz geliştirildi. Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, nörolojik hastalıkları ilaçsız tedavi edebilmek amacıyla çalışma başlattı. Makine ve İmalat Teknolojileri alanında desteklenen proje çerçevesinde hastaları ilaçların toksik doz ve yan etkisine maruz kalmadan tedavi edebilecek yerli ve milli cihaz üretildi. Cihazın geliştirilmesi için yürütülen çalışmalarda Hitit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Fatih Işık ve Doktor Öğretim Üyesi Serkan Dişlitaş yer aldı. Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, geliştirdikleri cihaz ile beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmadan beyindeki oluşacak olan elektrik uyarısıyla nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi amaçladıklarını söyledi. Nöromodülasyon (sinir dokularının yeniden düzenlenmesi) yönteminde 1950’li yıllardan itibaren ses, elektrik uyarısı ve manyetik uyarılardan faydalanmaya başlandığını ifade eden Akçay, bu tedavi yönteminin invaziv ve non-invaziv olarak iki şekle ayrıldığını kaydetti. Akçay, non-invaziv (kesi yapılmadan) olarak adlandırılan; beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmayan tedavi yönteminde beyinde oluşacak elektrik uyarısıyla tedavinin amaçlandığını belirterek 2000’li yıllardan sonra bu tedavi yönteminin klinikte yer almaya başladığını ifade etti. “Beyine elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesini hedefliyoruz” Geliştirdikleri cihaz ile beyne elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesinin hedeflendiğine dikkat çeken Akçay, şunları söyledi: “Beyne elektrik uyarısı vererek yapacağımız bu tedavi yöntemini diğer tedavi yöntemleriyle kıyasladığımız zaman; örneğin ilaçlarda toksik doz veya yan etkisi gibi durumlar olurken bu tedavi yönteminde ise yan etkisi diğerlerine göre neredeyse yok denecek kadar çok az olup avantajları, tedavi etkinliği daha yüksektir. Klinik çalışmalara daha fazla ihtiyaç olduğundan dolayı ekibimizin geliştirmiş olduğu cihazla yapılan tedavi yönteminin preklinik çalışmaları tamamlanmış olup şimdi ki aşamalarımızda ise klinikteki çalışmalarımızı özellikle epilepsi, nöropatik hastalarında Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Sinan Eliaçık hocamız ile uygulamayı amaçlamaktayız.” Yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz Geliştirilen cihazın tamamen yerli ve milli olduğunu vurgulayan Akçay, “Yurt dışında üretilen cihazların Türkiye’ye maliyeti ortalama 30 bin dolar civarında. Yerli üretim olanlarda ise yaklaşık maliyet 5-6 bin dolar civarında. Biz ise cihazı yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz. Yapmış olduğumuz cihazı diğerlerinden farklı olacak şekilde ürettik. Sabit bir akım vermek yerine beyindeki elektrik direnci ve kafa direnci ölçülerek bu dirence uygun olan yani tedavideki etkin ilaç diye tabir edebileceğimiz gerçek elektrik değerini verip beyne modüle ederek hastalarımızın tedavisini amaçlıyoruz. Böylelikle sabit bir tedavi değil bireye özgü elektrik uyarısı vererek tedavi hedeflenmiş oluyor. Bu amaçla da tedavinin etkinliği daha da arttırmayı sağlamış oluyoruz.” diye konuştu.
Denizli PAÜ Hukuk Fakültesinde ‘Meclis Simülasyonu’ etkinliği düzenlendi Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hukuk Fakültesi ve Hukuk Topluluğu tarafından öğrencilerin yasama faaliyetini deneyimledikleri ve yasa yapım sürecine tanık oldukları, hoşgörü ve uzlaşma ortamında ideal meclisin nasıl gerçekleşeceğini görüp, pratikte uygulayabildikleri bir etkinlik olan Meclis Simülasyonu etkinliği düzenledi. 3-6 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve Denizli’de ilk kez düzenlenen Pamukkale Üniversitesi Meclis simülasyonu etkinliği Eğitim Fakültesi Melek Sözkesen Konferans Salonu’nda gerçekleşen açılış töreni ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından program açılış konuşmaları ile devam etti. Adalet Demokrasi ve Hukuk Orjinli Çalışmalar (ADHOC) Derneği Koordinatörü Şebboy Deren Güçlü yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Burada Pamukkale Üniversitesi ekibine baktığımda 5-6 aylık inanılmaz bir organizasyon sonucunda gerek divan üyeleri olsun gerek akademi ekibi organizasyon ekibimiz olsun, sponsorluk ekibimiz olsun gerçekten çok güzel bir çalışma ortaya koydular ve gerçekten çok güzel de bir organizasyon ortaya çıkaracaklar. Önümüzdeki dört gün boyunca bunu deneyimliyor olacaksınız. Dilerim ki gerçekten çok güzel bir şekilde eğlenirsiniz ve keyif alırsınız demek istiyorum. Burada dört gün boyunca hepiniz milletvekili olacaksınız. Farklı farklı partileri temsil edeceksiniz. Ancak burada unutmamız gereken bir şey var ki hiçbirimiz birbirimizi kırmadan gerçekten dostluk çerçevesinde hep beraber tanışarak ve keyifli vakit geçirerek buradaki arkadaşlığımızın baki kalacağını umut ederek ve olmasını sağlayarak da keyifli vakitler geçirmenizi istiyorum. Lütfen birbirinizi genel kurulda olsun komisyonlarda olsun birer parti için kırmayın. Gerçekten çok güzel bir organizasyona imza atılacağına eminim. Şimdiden herkese keyifli bir yasama dönemi diliyorum.” “Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın işlevini öğrenecektir.” Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Kabakçı Karadeniz yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Hukuk fakültesi olarak amacımız, Evrensel hukuk ilkelerini ve insan haklarını benimseyerek, hukuki sorunları teorik ve pratik anlamda çözme yetkinliğine sahip hukukçular yetiştirmektir. Bu nedenle meclis simülasyonu çok önemlidir. Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın İşlevini öğrenecektir. Öğrencilerimizin yasama faaliyetlerinde bizzat bulunmalar ve etkin rol almaları, fikirlerini özgür bir şekilde dile getirmeleri önemlidir. Meclis simülasyonu etkinliğinde farklı fakültelerden milletvekilleri ver almaktadır. Ancak sunu da belirtmeliyim ki hukukçuların milletvekilliğine ilgisi fazladır. 28. Dönem Milletvekillerinin Meslekleri incelendiğinde; TBMM’de en fazla iş insanı, avukat ve akademisyenin yer aldığı görülmektedir. Milletvekillerinin %20’sinin hukukçu olması bu ilginin kanıtıdır. Gerek Öğrenci Topluluklarımız gerekse Dekanlığımız yıl içinde sayısız akademik, sosyal, kültürel ve benzeri alanlarda çalıştay, panel, eğitim, konferanslar ve geziler düzenlenmektedir. Fakültemizin gerçekleştirdiği eğitim faaliyetleri ve başarılı etkinlikler, üniversite ve eğitime katkı veren ilgili kamu kurum ve kuruluşların, Rektörlüğümüz ve Denizli Barosunun uyumlu iş birliği ve ortak çabanın sonucudur. Fakültemizin gerek daha iyi Fiziki alana kavuşması için gerekse akademik kadrolar noktasında verdikleri büyük destek ve etkinliklerimize gösterdiği ilgi için rektörümüz sayın Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’a, teşekkür ederim. Hukuk Topluluğu Danışmanı Öğr. Üyesi Fatih, Yurtlu’ya ve Hukuk Topluluğu öğrencilerine böyle bir etkinliği düzenledikleri için teşekkür ediyor ve meclis simülasyonunun verimli geçmesini diliyorum.” Pamukkale Kaymakamı Uğur Bulut yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Hukuk fakültelerindeki kaliteli eğitimin kamu yönetimine etkisini bizzat meslek itibariyle gören bir durumdayız. Kaliteli hâkim ve savcı yargı kararlarını okurken bizlerin içini açıyor. Yine, avukatlık hizmetinde verilen kaliteli bir hukuk eğitiminin de toplum yaşamından adaletin tecellisine katkısı hiçbir zaman yadırganamaz. Bu faaliyetin düzenlenmesinde emeği geçen tüm öğretim üyelerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” “Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte” Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Pamukkale Üniversitesi, son akreditasyonla 208 üniversiteden 70 üniversitenin arasına girmiştir. Bu gurur, üniversitemizdeki tüm akademik-idari personelinin ve tüm öğrencilerinin katkısı ile olmuştur. Ben bu süreçte emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Akreditasyon, Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun vermiş olduğu bir belge. Bu belge “Kurumsal Akreditasyon” belgesi. Bu belge ile Üniversitemiz, ÖSYM kılavuzunda akredite olan üniversiteler içerisinde yer almış oldu. Bu ne demek? Bu yarın Pamukkale Üniversitesi’nden alınan diplomalar, Avrupa ve Amerika geçerli demek. Dolayısıyla, böyle bir sevinci bu etkinlikte paylaşmak istedim. Çünkü Pamukkale Üniversitesi hak ettiği yer hali hazırda bulunduğu yer değil. Daha yükseklere çıkması gereken bir üniversite. Çünkü Denizli, Türkiye’de ilk onda yer alıyor, Pamukkale Üniversitesi ilk onda yer alması abartılı olur diyorum, yirminci sırayı kollaması gerekiyor. Bunun için biz elimizden geleni yapacağız ama geleceğimiz olan bu gençler belki bu yirmili sıraları bizlere gösterirler. Çünkü yapmış oldukları etkinlikler gerçekten muhteşem. Ben, üniversitemizin öğrenci toplulukları ile çok gurur duyuyorum. Topluluklarla buluşalım dediğimizde hemen buluşabiliyoruz. Topluluk başkanları geliyor, yardımcıları geliyor. Bu bizim çok aktif bir üniversite olduğumuzu ve öğrencilerimizin çok bilinçli olduğunu gösteriyor. Şimdi mesela, Filistin yürüyüşü yapacağız. Dün yirmi iki topluluk hemen geldi iki saat içerisinde geldiler ve neler yapacağımızı beraber konuştuk. Ben çok gurur duyuyorum. Demek ki öğrencilerimiz şu andaki Pamukkale Üniversitesi’nin seviyesinden memnun değiller. Onların bu yapmış oldukları çalışmalar inşallah Üniversitemizi ilk yirmilere çıkaracak ve bizler de onlarla gurur duyacağız. Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözüyle kendini tescil etmiş bir kurumdur TBMM. TBMM Milli Mücadele kahramanı olduğu gibi 15 Temmuz’un da kahramanıdır. TBMM ile gurur duyuyorum, ebediyen var olsun diyorum. Diğer taraftan küçük bir anımı paylaşayım. 1996’da Amerika’ya gittim. Tabi Amerika’da gittiğimiz yerde ormanlık alanlar, şehirle doğa ile bir bütün halindeydi. Bana dediler ki: Hocam, burada yanına sincaplar gelir oturur bir şey yapma onlara. Bunlara bir şey yapmanın çok büyük cezaları vardır. Nasıl bir özgür dünyaymış burası dedim. Gerçekten hayran olmamak elde değil ama son zamanlarda gördüğümüz gibi şu anda yaşanan Amerikan üniversitelerde Filistin mitinglerinin nasıl bir karşılık bulduğunu da hepimiz gözler önünde seyrediyoruz. Bu durum, demokrasinin de yine her yerde her zaman aynı olmadığını da bize göstermiş oldu. Dolayısıyla, milletler kendi varlıklarını koruyabilmek için devletlerin idamesini sağlayabilmek için ciddi kararlar alabilmekteler” Açılış konuşmalarının ardından program, milletvekili yeminlerini gerçekleştirmek üzere simülasyonun divan başkanı PAÜ öğrencisi Aleyna Ece Sönmez’in, tüm milletvekilleri ile birlikte ettiği yemin ile sona erdi. Etkinliğin devamında program sergi salonunun gezilmesi ile sona erdi.