SAĞLIK - 13 Mart 2024 Çarşamba 09:50

Diyarbakır’da hastalar Kolin PET görüntüleme yöntemiyle şifa buluyor

A
A
A
Diyarbakır’da hastalar Kolin PET görüntüleme yöntemiyle şifa buluyor

Hastalığının yeri tespit edilemeyip Diyarbakır ve bölge şehirlerinden Ankara ve İstanbul’a giden hastalar, artık Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Doç. Dr. Mehmet Güven ile Doç. Dr. Halil Kömek’in geliştirdiği Kolin PET görüntüleme yöntemiyle şifa buluyor.


Hormon bozuklukları içerisinde sık görülen primer hiperparatiroidinin yeri artık Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Kolin PET görüntüleme yöntemiyle tespit edilip tedavi ediliyor. Hastalık hakkında bilgi veren Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Güven, primer hiperparatiroidinin hormon bozuklukları içinde sık görülen bir hastalık olduğunu söyledi. Burada parathormon düzeyinin yüksek çıktığını, buna bağlı olarak da kandaki kalsiyum düzeyinin yüksek çıktığını belirten Doç. Dr. Güven, "Kandaki kalsiyum düzeyi yüksek olduğu zaman böbrek taşı oluşabilir, böbrek fonksiyonları bozulabilir, kemiklerde erime olabilir. Yani vücutta birçok yerde hasara neden olabilir. Hatta kalsiyum yüksekliği kalpte ritim bozukluğuna kadar varan rahatsızlıklar da yapabilir. Biz bu hastalarımızı tahlillerle tespit ettikten sonra primer hiperparatiroidinin yerini tespit etmeye çalışıyoruz. Bunlar genelde boyun bölgesindeki tiroid bezinin altında ve üstünde sağlı sollu olmak üzere 4 adet bezden oluşmaktadır. Bu hastalıkta bu bezler aşırı çalıştığından dolayı adenom ya da hiperplazi dediğimiz hastalık durumuna gelmektedir” dedi.



"Diyarbakır’da ilk defa hastanemizde bu görüntüleme yöntemiyle hastalığını tespit ettiğimiz 3 hastamız oldu"


Artık hastaların Ankara ve İstanbul’a gitmeden adenomların yeri tespit edilerek, gerekli tedavilerin yapıldığını ifade eden Güven, “Genelde hiperplazi gibi bu tür hastalıkların ultrasonla yeri saptanabilmektedir. Bazen ultrasonla birlikte paratiroid sintigrafisi dediğimiz görüntüleme yöntemleriyle yerini tespit edebilmekteyiz. Ama bazen de çaresiz kalıp hastalığın yerini bir türlü bulamıyoruz. Dünyada ve ülkemizde Kolin PET/CT dediğimiz yeni bir görüntüleme yöntemi çıktı. Bu görüntüleme yöntemi başta İstanbul ve Ankara’da çekilmektedir. Biz de Diyarbakır’da ilk defa hastanemizde bu görüntüleme yöntemiyle hastalığını tespit ettiğimiz 3 hastamız oldu. Şehrimiz ve hastanemiz için bu büyük bir gelişme. Artık hastalarımız Ankara ve İstanbul’a gitmesine gerek kalmadan hastanemizde adenomların yeri tespit edilip, gerekli tedavileri yapmamız mümkün olmaya başladı. Bu bizim için de sevindirici bir gelişme oldu” diye konuştu.


Hastanede Nükleer Tıp Uzmanı Doç. Dr. Halil Kömek ise, Kolin PET’in özellikle primer hiperparatiroidinde lokalizasyonunu saptayamadıkları vakalarda kullanılan bir görüntüleme yöntemi olduğunu söyledi. Doç. Dr. Kömek, “İlk olarak prostat kanserlerinde kullanılan bir görüntüleme yöntemi olan Kolin PET, tesadüf eseri boyun tutulmasıyla ve o bölgede paratiroid çıkmasıyla kullanılmaya başlandı. Sensitif ve spesifik değerleri oldukça yüksek, özellikle diğer yöntemlerle bulunamayan lezyonlarda yüksek saptama oranlarına sahip. Bu yöntemle enjeksiyondan 5 dakikadan itibaren görüntü alınabiliyor. Kolin PET, PET BT görüntülemelerinde kullanılan bir yöntem. 5’inci dakika ile 60’ıncı dakikadan sonra görüntüler alınarak daha önceden lokalizasyonunu saptayamadığımız paratiroid adenomlarının lokalizasyon saptamasında kullanılan bir yöntem” ifadelerine yer verdi.


Kolin PET’in Türkiye’de çok nadir merkezlerde yapılan bir görüntüleme yöntemi olduğunu dile getiren Kömek, “Hastanemizde geçen hafta itibarıyla 3 hastamızın görüntülemesini yaptık. Üçü de saptama aşamasında başarılı bir şekilde gerçekleşti. Bundan sonraki süreçte hastalarımız oldukça rutin uygulamamıza devam edeceğiz. Bölgemizde bu görüntülemenin olduğu başka merkez olmamakla beraber hastalarımızı en yakın Ankara’ya göndermek zorunda kalacaktık. Bu da onlar için zaman kaybı ve maliyetli olacaktı” dedi.



Diyarbakır’da hastalar Kolin PET görüntüleme yöntemiyle şifa buluyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Kastamonu’da 222 kişiye, 33 milyon 300 bin lira evlilik kredisi desteği Kastamonu Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Köksalan, Kastamonu’da bu yıl 222 kişiye toplam 33 milyon 300 bin TL evlilik kredisi verildiğini söyledi. Kastamonu’da Aile Yılı söyleşileri kapsamında "Ailede Üç Değer: Saygı, Sabır, Sevgi" konulu konferans gerçekleştirildi. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa Milli Eğitim Bakanlığı Bakanlık danışmanı Yazar Erol Erdoğan konuşmacı olarak katıldı. Konferansa Kastamonu Valisi Meftun Dallı ile davetliler ve öğrenciler katıldı. "222 kişiye, 33 milyon 300 bin Türk Lirası değerinde evlilik kredisi sağlandı" Konferansın açılışında konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Harun Köksalan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2025 yılı Aile Yılı olarak ilan edilmesi doğrultusunda, ailenin korunması ve güçlendirilmesine yönelik faliyetler gerçekleştirdiklerini ifade etti. 2025 yılı içerisinde Aile Yılı kapsamında yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgi veren Köksalan, "Evlenecek Gençlerin Desteklenmesi Projesi kapsamında 222 kişiye 33 milyon 300 bin Türk Lirası değerinde evlilik kredisi sağlanmıştır. Aile eğitim programı kapsamında merkez ve ilçe sosyal hizmet merkezlerimiz tarafından toplam 3 bin 600 kişiye eğitim verildi. Merkezde 2 bin 189, ilçelerde ise bin 411 kişiye ulaşıldı. Evlilik öncesi eğitim programı kapsamında toplam 3 bin 186 kişiye eğitim verildi. Doğum yardımı olarak bin 325 hak sahibine toplam 5 milyon 725 bin 354 Türk Lirası ödeme yapıldı" dedi. Daha sonra konuşan Yazar Erol Erdoğan da, "Maalesef bu modern ve dijital dönemde hep sorunları konuşuyoruz. Hep sorunlarla ilgili kafa yoruyoruz ama çözümü konuşmaya mecalimiz kalmamış artık. İnsan iyi bir muhitte olduğu zaman iyi bir arkadaş çevresinde olduğu zaman zaten kötülüğe bir fırsat kalmaz. Onun için siz de lütfen toplumdaki olumsuz meseleleri konuşurken, sadece olumsuz meseleyi konuşmakla kalmayın ondan daha fazla enerjinizi iyi iş nasıl yapılacak, nasıl yaygınlaştırılacak, onu nasıl anlatacağız, onu nasıl toplum yaygınlaştıracağız, nefesimizi bunu harcamamız lazım. 1980’li ve 1990’lı yıllardan bir örnek vereceğim. Maalesef, hiç hayatında bağımlılık maddesini görmemiş çocuklara, gençlere bağımlılıktan kurtulma dersleri verildi. Çocuk zaten bağımlılık maddesini görmemiş. Çocuklar ekranda melankolik fotoğrafları görünce dedi ki ’nedir’ dedi ve onun peşine düştü. Bunlar merakı kamçıladı. Bağımlılıktan kurtulma derslerimiz ne yazık ki bağımlılıkla tanıştırma gibi bir sonuç ortaya çıkardı" dedi.