ÇEVRE - 15 Aralık 2025 Pazartesi 08:37

Diyarbakır’da sis görüş mesafesini düşürdü

A
A
A
Diyarbakır’da sis görüş mesafesini düşürdü

Diyarbakır’da sabah saatlerinde etkili olan sis, görüş mesafesini düşürdü.


Kentte sabah saatlerinde başlayan sis, dakikalar içinde yer yer etkisini artırdı. Görüş mesafesini olumsuz etkileyen sis nedeniyle sürücüler, araçlarının farlarını yakarak trafikte dikkatli ilerledi.


Kara yollarında önlem alan ekipler, sürücüleri takip mesafesini korumaları konusunda uyardı.



Diyarbakır’da sis görüş mesafesini düşürdü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yozgat Ekran bağımlılığı haberinin etkisinde kaldı, kitap yazarak öğrencilerine yol gösterdi Yozgat’ta yaşayan Sınıf Öğretmeni İlknur Ertaç, kaleme aldığı eserle ekran bağımlılığının zararlarına dikkat çekti. 75. yıl Dr. Müzeyyen Çokdeğerli İlkokulu’nda görev yapan İlknur Ertaç, okuduğu bir haberin etkisinde kalarak kitap yazmaya karar verdi. 15 yıldır öğretmen olan Ertaç, uzun süre ekrana bakmaktan dolayı sağlık sorunu yaşayan bir çocuğun başına gelenlerden yola çıkarak kitap yazdı. Okuduğu haberin uzun süre etkisinden çıkamayan Ertaç, konunun önemine dikkat çekerek çocukların bu zarardan korunmasını hedeflediğini ifade etti. Anlattığı derslerde de bilgisayar, cep telefonu, tablet gibi teknolojik cihazları ölçülü kullanmak gerektiğini söyleyen Ertaç, aile içi faktörlerin de ekran bağımlılığına itebileceğine dikkat çekiyor. Yazdığı eserin hem yetişkinlere hem de çocuklara hitap ettiğini belirten Ertaç, olumlu geri dönüşler aldığını söylüyor. "Genel ağda gördüğüm bir haberden etkilendiğim için kitap yazmaya karar verdim" Kitaplarla daima ilgilendiğini söyleyen Ertaç, "Okumayı çok severim. O yüzden çocukları okumaya teşvik etmek için elimden ne geliyorsa yapıyorum. Sadece okumak değil yazmak da benim için çok önemli. Öğrencileri de bu konuda geliştirmeye çalışıyorum elimden geldiğince. Kitap yazmayı aslında hep istiyordum. Genel ağda gördüğüm bir haberden etkilendim. Gerçek bir olay üzerine hikaye kaleme almanın daha etkili yansıyacağını düşündüm" cümlelerini kullandı. "Ekran bağımlılığı konusuna dikkat çekmek istedim" Günümüzün en önemli sorunlarından olan ekran bağımlılığına dikkat çeken Ertaç, "Ekran bağımlılığı sorununu nasıl aşabiliriz, nasıl engel olabiliriz, buna dikkat çekmek amacıyla yazdığım bir hikaye. Ekran bağımlılığının en üst seviyeye geldiği noktadan öncesi ve sonrası var hikayemde. Öncesinde hikayemde ailenin yapısını anlattım. Aile bağlarının öneminden bahsetmek istedim. Aile, birbirine ne kadar güçlü bağlarla bağlandıysa birbirine çocuk da güvenli bir ortamda yetişiyor. Ama aile bağları zayıfladıysa bu durum çocuklara yansıyor. Bir sorun varsa nedeni vardır. Her şey mükemmelken sorunun neden çıktığını düşünürüz. Ama görmediğimiz bize normal gelen şeyler çocuklar üzerinde sorun olabiliyor. Bu sorunlara dikkat çekmek istedim. Sorunlara çözümler buldum" ifadelerine yer verdi. "Veli ve eğitimci olarak kitabı çok beğendim" Okul Müdürü Gamze Açıkgöz ise İlknur Ertaç’ın çocuklara yönelik yazdığı eserden gurur duyduklarını söyledi. Açıkgöz, "Öğrencilerimizin hayal dünyalarına dokunan her eser çok kıymetli bizim için. Böyle güzel çalışmaların diğer öğretmenlerimize ve çocuklarımıza da ilham olacağına inanıyorum. Veli ve eğitimci olarak kitabı çok beğendim. Öğretmenimizi gönülden tebrik ediyorum" dedi.
Burdur Serençay Kanyonu ve Teke Sarayı doğal güzelliğiyle geçmişe ışık tutuyor Burdur’un Günalan köyü ile Askeriye köyü arasında yer alan Serençay Kanyonu, sahip olduğu doğal yapısı ve tarihi mağara yerleşimleriyle dikkat çekiyor. Kanyon çevresinde bulunan M.S. 4 veya 6. yüzyılında yerleşim yeri olarak kullanılan Teke Saray’ı geçmişe ışık tutan önemli izleri taşıyor. Serençay Kanyonu’nun isminin, "seren" kelimesinin uzun anlamına gelmesinden dolayı bu şekilde adlandırıldığı rivayet ediliyor. Kanyonun sağ ve sol yamaçlarında, M.S. 4 veya 6. yüzyıla tarihlendirilen tarihi yerleşim alanları bulunuyor. Bölgeye ’Tekke Sarayı’ denmesinin nedeninin çobanların özellikle yağmurlu ve karlı havalarda keçi sürülerini burada dinlendirmesi olduğu belirtilirken keçi sürüsünün başındaki erkek keçiye ’tekke’ denilmesi nedeniyle bu ismin zamanla yerleştiği ifade edildi. Bölgede bulunan kayaların kolay bir şekilde oyulabildiği için halk arasında "Kadife Kale" olarak da bilinen bu yerleşim yerleri Genç Roma ya da Erken Hristiyanlık Dönemine ait olabileceğine yönelik çalışmalar yapıldı. Bölgeye, yabancı bilim insanları da zaman zaman gelerek çalışmalar yapılığı öğrenilirken 1835 yılında İngiliz gezgin Hamilton’un Burdur’a gelerek Kadife Kale’yi ziyaret ettiği ve eserlerinde buraya yer verdiği, ayrıca 1940 yılında bölgeyle ilgili bir doktora çalışmasının yapıldığı belirtildi. "Kanyonun içerisinde, sağlı sollu şekilde tarihi yerleşim alanları yer almaktadır" Burdur İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Osman Koçibay, Serençay Kanyonu ve Tekke Sarayı’nın Burdur’un doğal ve tarihi güzelliklerinden biri olduğunu belirterek, "Serençay Kanyonu’nun, adını ’seren’ kelimesinin uzun anlamına gelmesinden aldığı rivayet edilmektedir. Serençay Kanyonu, Günalan köyü ile Askeriye köyü arasında uzanan Askeriye Çayı üzerinde bulunmaktadır. Kanyonun içerisinde, sağlı sollu şekilde tarihi yerleşim alanları yer almaktadır. Bu yerleşimlerin M.S. 4. ya da 6. yüzyıla tarihlendiği ifade edilmektedir. Mağaraların içerisinde geçmişte insan yerleşimlerinin olduğu bilinmektedir. Bölgeye geçmişte "Teke Sarayı" ismi verilmiştir. Bunun sebebi, geçmişte çobanların özellikle yağmurlu ve karlı havalarda keçi sürülerini burada dinlendirmeleridir. Keçi sürüsünün başındaki erkek keçiye ’teke’ denilmesi nedeniyle buraya Teke Sarayı adı verilmiştir. Serençay Kanyonu’na verilen bir diğer isim ise Kadife Kaledir. Bu ismin verilme sebebi, kanyon içerisinde bulunan kayaların kolay bir şekilde oyularak mağara haline dönüştürülebilmesidir" dedi. "Serençay Kanyonu, batılı bilim insanlarının da dikkatini çekmiştir" Bölgenin önemine ilişkin bir çok çalışmanın yapıldığını anlatan Osman Koçibay, "Bu bölgenin önemine ilişkin olarak Prof. Dr. Mehmet Özsay, alanın Genç Roma ya da Erken Hristiyanlık Dönemine ait olabileceğini ifade etmektedir. Bu değerlendirmeye göre, Hristiyanlığın ilk dönemlerinde Roma İmparatorluğu tarafından Hristiyanlara yönelik baskılar uygulanmıştır. Bu baskılardan kaçan bazı toplulukların, bu mağaralara gelerek ilk Hristiyanlık döneminde buralarda yaşadıklarına dair rivayetler bulunmaktadır. Mağaraların bazı bölümlerinde mezar alanlarının da yer aldığı belirtilmektedir. Serençay Kanyonu, batılı bilim insanlarının da dikkatini çekmiştir. Hamilton, 1835 yılında Anadolu’ya geldiğinde Isparta’dan Burdur’a geçerken Kadife Kale’yi ziyaret etmiş ve burayla ilgili bilgilere eserinde yer vermiştir. Ayrıca 1940 yılında Türkiye’ye gelen bir bilim insanı tarafından bölgeyle ilgili bir doktora tezi hazırlandığı ifade edilmektedir" şeklinde konuştu.
Mersin Kültür Politikaları Semineri Mersin’in sanat hafızasına ışık tuttu Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı, Mersin Kent Konseyi ve Akdeniz Opera ve Bale Kulübü’nün (AKOB) iş birliğiyle düzenlenen ’Kültür Sanat Seminer Dizisi’nin 4. buluşması gerçekleştirildi. Seminere, Doç. Dr. Ulaş Bayraktar’ın ’Mersin’de Kültür Politikaları: Kürsüdekiler, Sahnedekiler ve Salondakiler’ başlıklı konuşması damga vurdu. Program, Mersin Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi öğrencilerinden gitarist Alperen Arda Şişman ve soprano İrem Koyuncu’nun sunduğu kısa dinletiyle başladı. Seminerde Doç. Dr. Ulaş Bayraktar, Mersin’deki kültür ortamını; sahnede üretim yapan sanatçılar, kürsüde karar alıcılar ve salondaki izleyiciler üzerinden değerlendirdi. Kentteki kültürel üretimin nasıl şekillendiğini, aktörler arasındaki ilişkileri ve bu sürecin kültür politikalarına yansımalarını ele alan Bayraktar, Mersin’in çok katmanlı kültürel yapısına dikkat çekti. "Büyükşehir’in sunduğu destek, kültür ekosistemini güçlendiriyor" Mersin Büyükşehir Belediyesinin kültür politikalarında önemli bir rol üstlendiğini vurgulayan Doç. Dr. Ulaş Bayraktar, özellikle kültürel mirasın korunması ve arkeolojik çalışmalar konusundaki desteklerin önemine değindi. Bayraktar, "Büyükşehir Belediyesinin kültür ve sanat etkinliklerini yaygınlaştırma çabası, kentin kültür politikalarına güçlü bir bakış açısı kazandırıyor. Mekan, tanıtım ve ulaşım gibi destekler, Mersin’de kültür ekosisteminin güçlenmesine önemli katkı sağlıyor" dedi. "Seminerler, kentin kültür ortamına düşünsel katkı sunuyor" AKOB Yönetim Kurulu Başkanı Demet Şaman Tarlakazan, seminer dizisinin amacının kültür-sanat üretimini yalnızca sahnede görülen bir sonuç olarak değil, onu mümkün kılan toplumsal ve tarihsel arka planla birlikte değerlendirmek olduğunu ifade etti. Tarlakazan, "Kültür-sanat üretimini daha adil, erişilebilir ve kapsayıcı bir zeminde ele almayı önemsiyoruz. Bu seminerlerle, birlikte tartıştığımız ve birlikte dönüştürebileceğimiz bir kültür iklimine katkı sunmayı hedefliyoruz" diye konuştu. "Katılımcı ve sürdürülebilir bir kültür politikası benimsiyoruz" Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü ve opera sanatçısı Bengi İspir Özdülger, kentte kültür politikaları üzerine gerçekleştirilen bu tür söyleşilerin son derece değerli olduğunu belirtti. Özdülger, "Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak katılımcı, kapsayıcı, birleştirici ve sürdürülebilir bir kültür politikası benimsiyoruz. Hem kendi sanat kurumlarımızla üretim yapıyor hem de kentteki tüm kültürel aktörleri desteklemeye çalışıyoruz" dedi. Başkan Vahap Seçer’in kültür ve sanat alanındaki vizyonuna da değinen Özdülger, "Başkanımızın desteği sayesinde geniş bir perspektifle kültür politikalarını hayata geçirebiliyoruz. Mersin’in kültürel zenginliğini daha görünür kılmak için kararlılıkla çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. "Bir kentin sanat ve kültür kenti olması eğitimle başlar" Seminere katılan Mersinli Ressam Ahmet Yeşil de etkinliği çok değerli bulduğunu belirterek, "Ulaş Hocamızın sunumu hem içerik hem de görsel anlatım açısından son derece güçlüydü. Yıllardır dile getirdiğimiz birçok konunun burada bilimsel bir çerçevede ele alınması beni mutlu etti" dedi. Bir kentin sanat ve kültür kenti olmasının uzun soluklu bir süreç olduğunu vurgulayan Yeşil, "Bu süreç eğitimle başlar. Sanat mekanlarının yalnızca yapılması değil, yaşamla doldurulması gerekir. Aksi halde o mekanlar işlevsiz kalır" şeklinde konuştu.