YEREL HABERLER - 30 Nisan 2012 Pazartesi 16:09

ÖОRETMENLERE YAPILAN ŞİDDET KINANDI

A
A
A
ÖОRETMENLERE YAPILAN ŞİDDET KINANDI

Eğitim-Bir-Sen Düzce Şube Başkanı Ömer Faruk Çelebi, öğretmenlere uygulanan şiddeti kınadı. Çelebi, öğretmene yönelik saldırının 8`e ulaştığını hatırlatarak, saldırıya uğrayan bazı öğretmenlerin ölümden döndüğünü söyledi.
Yetkilileri uyaran Ömer?Faruk Çelebi ``Toplumda öğretmenin itibarı aşınırsa, herkesin itibarı aşınır. Öğretmene saygısızlık olursa anneye de babaya da saygısızlık olur. Öğretmenin felaketinden topluma asla saadet çıkmaz. Başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere bu konuda herkesi duyarlı davranmaya davet ediyoruz`` dedi.
Öğretmenler olarak Hükümetten saygı gösterilmesini beklediklerini kaydeden Çelebi şöyle konuştu: ``Bugün yaşadığımız sorunlar geçmişte belirlenen eğitim politikalarının doğal sonucu olduğu gibi, bu gün uyguladığımız politikalar ise geleceğin sorunlarını belirleyecektir. Toplumsal kalkınma da çürüme de eğitimden geçmektedir. En iyi eğitim öğretirken eğiten eğitimdir. Hükümet tarafından da saygı gösterilmelidir. Öğretmenler kamuda neredeyse en düşük ücretle çalışan kamu görevlileri haline gelmiştir. Kamuda ``eşit işe eşit ücret`` düzenlemesinde de öğretmenler kapsam dışında tutularak mağdur edilmiş ve durumları toplu sözleşme masasında görüşülmek üzere ötelenmiştir. Bu gün toplu sözleşme görüşmelerinin ilk günüdür. Öğretmenlik mesleğinin ekonomik itibarı masada mutlaka düzeltilmelidir. Bu hususta Hükümetten masada bahane değil gereğini yapmasını bekliyoruz. Öğretmenlerden fedakarlık bekleyen Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer`e de sizler aracılığı ile sesleniyor, taşıdığı sorumluluğun gereğini yapmasını istiyoruz. Gereğini yapmak okullara bütçe vermeyip öğretmeni tahsildar konumuna, sokup, veli ile karşı karşıya getirip daha sonra da `Veliyi üzeni bende üzerim` demek değildir. Gereğini yapmak eğitimcileri karşısına almak değildir. Dünyanın hiçbir yerinde askerlerini aşağılayarak başarıya ulaşmış komutan gösteremezsiniz. Ve yine hiçbir yerde kendi personeline fedakarlık yapmayanların, değer vermeyenlerin, personelinden de fedakarlık beklediğini göremezsiniz.``
Eğitimin sadece öğretmenlerin sorunu olmadığının altını çizen Çelebi ``Toplumda çürümeler başlamışsa bunun tek sorumlusunun öğretmenler olmadığını bütün kamuoyu bilmelidir. Çocuğun eğitiminde başta anne, baba, olmak üzere bütün yetişkinlerin payı vardır. Kızılderili atasözünde belirtildiği gibi `Bir çocuğun eğitiminden bütün mahalle sorumludur.` Herkes bu bilinçle hareket etmelidir. Velinin, öğrenci yakınının öğretmeni hedef aldığı bir ortamda kimsenin şikayet etme hakkı kalmaz. Biz bu gün buraya asla çocuklarımızdan, öğrencilerimizden şikayet etmek için toplanmadık. Buraya, başta anne babalar olmak üzere yetişkinlerin sorumlu, yetkililerin ise duyarlı davranmasını istemek için toplandık. Geride bıraktığımız iki hafta içinde 8 meslektaşımız darp edilip, yaralanıp, şiddete maruz kaldıysa, yani şiddet öğretmene kadar uzandıysa `toplumun ayağının altındaki halı kaymak üzeredir` demek için toplandık. Televizyon dizilerinde öğretmen tiplemeleri ile mesleğin saygınlığını hedef alan maksatlı yayın ve yapımların davetiye çıkardığı tehlikelere işaret etmek için toplandık`` diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı`nın yaşanan şiddet olaylarına müdahale etmemesine tepki gösteren Çelebi ``Milli Eğitim Bakanı sustuğu için biz konuşmak üzere toplandık. Bu gün, haftanın ilk günü bütün okullarda törenlerden sonra ilk derse girmiyoruz. Susması gereken yerde konuşan ama konuşması gereken yerde susanları uyarıyoruz. Öğretmenler olarak meslektaşlarımıza uygulanan şiddeti kınıyor ve Eğitim-Bir-Sen olarak bütün kamuoyunu duyarlı davranmaya davet ediyoruz`` dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Bursa Şehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde ilk bebek dünyaya geldi Bursa Şehir Hastanesi bünyesinde 2024 yılı Aralık ayında hizmete giren Tüp Bebek Merkezi’nde ilk bebek doğumu gerçekleşti. Merkezin başarıyla tamamladığı doğum sonrası hem aile hem de sağlık çalışanları büyük mutluluk yaşadı. Bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiği ve annenin durumunun iyi olduğu bilgisini veren Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Op. Dr. Özlem Çaylan Canıtez, yaptığı açıklamada merkezin henüz ilk yılında böyle bir başarı elde etmesinin, ekip çalışmasının ve modern teknolojilerin doğru kullanımının bir sonucu olduğunu belirtti. İlk gebeliğin sağlıklı bir doğumla sonuçlanmasının kendileri için gurur kaynağı olduğunu dile getiren Canıtez, "Bakanlığımız desteğiyle tedavi sürecinde ileri embriyoloji teknikleri, titiz laboratuvar çalışmaları ve kişiye özel tedavi protokolleri kullandık. Hastamızın yumurta rezervi, rahim içi yapısı ve hormon profili detaylı şekilde değerlendirildi. Bu analizler sonucunda en uygun tedavi yöntemini belirleyerek kontrollü bir şekilde ilerledik. Embriyonun gelişim süreci boyunca son teknoloji inkübatörler ve embriyo izleme sistemleri kullandık. Transfer sonrası dönemi de yakından takip ettik ve bugün sağlıklı bir bebeği ailemize kavuşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz" şeklinde konuştu. Ortaya çıkan başarının sadece tıbbi bir sonuç değil, aynı zamanda hastayla kurulan güven ilişkisinin de bir yansıması olduğunu kaydeden Canıtez, Bursa Şehir Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nin bundan sonra da aynı hassasiyetle birçok aileye umut olmaya devam edeceğini sözlerine ekledi. 1 yılda 242 çifte tüp bebek tedavisi 1 yıldır faaliyet gösteren üremeye yardımcı tedavi merkezlerine yaklaşık 10 bin hastanın başvurduğuna dikkat çeken Embriyoloji Laboratuvar Sorumlusu Uzm. Dr. Nur Pınar Çimen ise, "Bu hastaların çocuk sahibi olabilmeleri için uygun tanı ve tedavi yöntemleri uygulanmıştır. 136 çifte aşılama tedavisi, 242 çifte tüp bebek tedavisi uygulanmıştır. Merkezimizin laboratuvarları çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin yanı sıra kanser hastalarının da üreme hücrelerini dondurmaktadır ve bu hastaların doğurganlıklarının korunmasına önemli bir hizmet vermektedir" dedi.
Bursa Osmangazi’de felsefenin ışığı insan haklarını aydınlattı Osmangazi Belediyesi’nin Osmangazi Kent Konseyi ve Bursa Felsefe Kulübü iş birliği ile düzenlediği ‘Şadırvanlı Han Felsefe Konferansları’ serisi, 2025-2026 döneminin ikinci buluşmasında düşünce dünyasının kapılarını araladı. Tarihin ve felsefenin harmanlandığı bu özel programda katılımcılar, ‘Niçin İnsan Hakları?’ sorusunun hatırlatmasıyla derin bir fikri yolculuğa çıktı. Tarihi dokusu ve atmosferiyle her etkinliğe ayrı bir anlam katan Şadırvanlı Han Kültür Merkezi, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde anlamlı bir programa ev sahipliği yaptı. Her ay farklı konuların felsefi bakış ile uzmanlar tarafından değerlendirileceği Şadırvanlı Han Felsefe Konferansları, ikinci buluşmasıyla birlikte hem akademisyenlerin hem de düşünce meraklılarının büyük beğenisini kazandı. Konferansın konuşmacısı Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Becermen, insan hakları kavramının tüm inceliklerini etkileyici bir anlatımla aktardı. İnsan haklarının yalnızca hukuki bir zemin değil, aynı zamanda insan olmanın en temel değerlerinden biri olduğunu belirten Becermen, sözlerinde şu ifadeleri kullandı; "İnsan hakları dediğimizde, aslında kavramın iki yönü olduğunu unutmamak gerekiyor. Bir tarafta insan var, diğer tarafta ise insanın hakları. Hak kavramı çoğu zaman hukukla ilişkilidir ama insan hakları hukukun tamamını değil, sadece belirli bir bölümünü ifade eder. Bu nedenle önce ‘insan’ kavramının kendisini düşünmek gerekir. İnsan deyince ne anlıyoruz? Felsefe tarihi boyunca bu soruya çok farklı yanıtlar verilmiş. Bugün sıradan birine ‘insan nedir?’ diye sorduğunuzda üç farklı cevap almanız mümkündür. Bu da insan kavramının ne kadar geniş ve çok yönlü olduğunu gösterir." Programın moderatörlüğünü üstlenen BUÜ Sistematik Felsefe Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ogün Ürek ise konuya dair yönlendirici sorularıyla oturumda yeni ufuklar açtı. Konuşmasına insan haklarının özünü hatırlatarak başlayan Ürek, "İnsan haklarını konuşurken arka planda duran iki temel değer bulunur. Bunlardan biri insana saygı, diğeri insan sevgisidir. İnsana saygı, uzun yıllardır üzerinde çalıştığım bir konu. Yüksek lisans tezimi de bunun üzerine hazırlamıştım. İnsan sevgisi ise insan haklarının temelini oluşturan en önemli ilkedir. Çoğu zaman fark etmiyoruz ama 11. ve 12. yüzyıl Anadolu’su, Avrupa Orta Çağ karanlığını yaşarken aslında adeta bir aydınlanma dönemiydi. Yunus Emre, Mevlana gibi isimler, insan sevgisini merkezine alan düşünceleriyle bu topraklara yön verdiler. Bu geleneğin insan hakları fikrine büyük katkısı olduğunu unutmamak gerekir. Bu vesileyle bu etkinliğe katkı sunan herkese yürekten teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Program sonunda Osmangazi Kent Konseyi Genel Sekreteri Sosyolog Mutlu Çınar, katılımcılara günün anısına teşekkür sertifikası takdiminde bulundu.