ÇEVRE - 21 Haziran 2021 Pazartesi 11:27

Avrupa’nın şişesi bu tesiste geri dönüştürülüyor

A
A
A
Avrupa’nın şişesi bu tesiste geri dönüştürülüyor

DÜZCE(İHA) – Düzce’nin Gümüşova ilçesinde 100 milyon liralık yatırımla kurulan geri dönüşüm fabrikasında, Avrupa ve Türkiye’den gelen tonlarca atık, geri dönüşüme kazandırılıyor.

DÜZCE(İHA) – Düzce’nin Gümüşova ilçesinde 100 milyon liralık yatırımla kurulan geri dönüşüm fabrikasında, Avrupa ve Türkiye’den gelen tonlarca atık, geri dönüşüme kazandırılıyor. Günde 6 milyon pet şişe geri dönüşüme kazandırılırken, kullanılan 150 ton suyun yüzde 95’i ise geri dönüştürülüyor.


Gümüşova ilçesinde 100 milyonluk yatırım ile kurulan geri dönüşüm tesisinde günde 6 milyon pet şişe tekrar elden geçiyor. Elde edilen ham madde, şişe, tekstil ve plastik levha fabrikalarına gönderiliyor. Ayrıca, fabrikada kullanılmak üzere kurulan atık su arıtma tesisi de de tam teknoloji ile yapıldı. Saatte 150 ton su kullanılan fabrikada arıtma tesisi sayesinde yüzde 95’lik kısmı tekrar kullanılıyor. Kalan yüzde 5’lik kısım ise beton tesislerine ham madde olarak gönderilirken, yüzde 100 geri dönüşüm ile dikkat çekiyor.



Saatte 150 ton su kullanılırken, tamamı geri dönüşüme gidiyor


Geri Dönüşüm Fabrikası Genel Müdür Yardımcısı Murat Yerli, dünya genelinde küresel ısınma sebebi ile su azalmasıyla birlikte fabrikalarında ciddi su tüketimi olacağı için tam teknolojik atık su artıma tesisi kurduklarını belirtti. Atık su arıtma tesisinde saatte 150 ton su kullandıklarını ve yüzde 95’e tekabül eden suyu tekrar kullandıklarını kalan yüzde 5’lik kısmı ise beton tesislerine gönderdiklerini söyleyerek, su tüketimini çok ciddi oranda azalttıklarını vurguladı. Yerli, “Düzce Gümüşova’da kurduğumuz tesislerimizde günde 6 milyon tane hurda pet şişeyi ekonomiye tekrar kazandırıyoruz. Bunu yaparken tabi çok ciddi derecede bir su ihtiyacımız oluyor. Saatte yaklaşık 150 tonluk bir su tüketimimiz var bizim. Ama bu ciddi derecede ki su oranının hepsini biz tüketmiyoruz. Çünkü burada arıtma tesisimizde biz bu suyun tamamını geri dönüştürerek sürekli kullanıyoruz. Dolayısı ile aslında su harcamıyoruz da diyebiliriz” dedi.



“Arıtma tesisimiz 3 aşamadan oluşuyor”


Fabrika bünyesinde kurulan atık su arıtma tesisinde 3 aşamanın olduğunu belirten Genel Müdür Yardımcısı Yerli, “3 aşamadan oluşan bir arıtma tesisimiz var. Mekanik arıtma, kimyasal arıtma ve biyolojik arıtma oluyor. Yaklaşık bu saatte 150 ton suyu, kirlenmiş ve ciddi derecede çamurlu suyu arıtarak neredeyse tekrar kullanılabilir hatta içilebilir hale kadar getiriyoruz. Bunun yanı sıra kalıplar halinde çıkarttığımız çamurları da çimento fabrikalarına gönderilmesini sağlayarak ekonomiye enerji olarak tekrardan döndürüyoruz. Dolayısı ile geri dönüşümü yüzde 100 ve 360 derecede uyguluyor oluyoruz” şeklinde konuştu.



“Hem ekonomiye, hem çevreye katkı sağlamak için bu fabrikayı kurduk”


Dünya genelinde günde 1 milyar pet şişenin kullanıldığını ve tonlarca çöpün çıktığını kaydeden Geri Dönüşüm Fabrikası Genel Müdürü Oğuz Engin, geri dönüşüm fabrikaları ile Dünya genelinde bir çok fabrikanın çöpleri geri dönüştürerek tekrar kullanıma sunduğunu söyledi. Türkiye’de de fabrikaların olduğunu fakat Düzce’nin Gümüşova ilçesinde kurdukları 100 milyon lira değerindeki fabrikanın tam teknolojik olduğunu ve günde milyonlarca şişe ile çöpü geri dönüştüreceklerini dile getirdi. Engin, “Böyle bir yatırım düşünmemizdeki neden hem sanayi olması açısından hem de ülkemizin ekonomisine ciddi katkısı olan bir sektör. Sonuçta bir çöpü bir ham maddeye dönüştürüyorsunuz. Çöpten bir ürün üretiyorsunuz. Hatta o üründen de başka kollarda katma değerler katılarak başka ürünler üretiliyor. Hem ekonomimize katkı sağlamak için hem çevremize katkı sağlamak için çöpleri geri dönüştürmek istedik. Hem yurt içinden hem yurt dışından alınan çöp balyalarını aslında onlar bizim için hammadde sürecin en başından en sonuna kadar her kısmında HDPİ, PPİ, Pİ olarak ayırıp ve pet olarak ayırıp en son petleri kostik su ile yıkayıp o çapak haline geldikten sonra bunu tekrar plastik sektörüne kazandırıyoruz” ifadelerini kullandı.



“Bir çok sektör hammaddeyi kullanıyor”


Fabrikada üretilen ham maddenin bir çok sektörde kullanıldığını belirten Oğuz Engin, “Hammadde olarak çıkarttığımı ürünü plastik levhacılar alıyor, iplikçiler alıyor, şişeden şişeye gidenler alıyor. Şişelerin yüzde 25’i geri dönüşümden yapılıyor gibi çok reklamlar görürsünüz. O sektörler alıyor. Giyim firmaları da bu hammaddeyi alıyor. Onlarda ‘Biz artık ürünlerimizin yüzde bilmem kaçını geri dönüşümden üretiyoruz’ diyor. O söyledikleri geri dönüşüm ürünleri bizim burada ürettiğimiz ürün. Ama şu anda bu çalışmamız bizim faz 1 çalışmamız. Bizim Faz 2 ve Faz 3 çalışmalarımız da olacak. Orada da bütün planlarımızı tamamladığımızda yaklaşık en az 100 kişiye istihdam sağlayacağız. 2 ve 3. Fazlarla birlikte büyüyebilmeyi hedefliyoruz. Kapağı, etiketi, metali, aliminyumu, iki boyutlu, üç boyutlu bütün çıkan ürünlerin hepsi ayrı ayrı teknoloji ile sistemlerimiz ile ayrı ayrı ayrılıp balyalanıp satılıyor” diye konuştu.



“Değerleri ölçebilen cihazlar aldık”


Hammaddeyi satma konusunda herhangi bir sorun yaşamadıklarını, tam kapasiteli çalışmaya başlamamalarına rağmen binlerce kişi tarafından aranılarak hammaddeyi talep edenlerin çok olduğunu söyleyen Engin, şöyle devam etti:


“Buradaki yatırımın büyük olması sebebi ile alıcılar ürünü talep ediyor. Çünkü yurt dışı bu makinelerin teknolojisini biliyor. Herkesin kurduğu geri dönüşüm fabrikaları ürünün PPN değerini indiremiyor. PPN bu ürünün kalitesinin ölçüsü demek. Bizim Almanya’dan aldığımız bütün makineler en iyi teknolojiyi barındırıyor. Her kısmında her parçasında en iyi teknoloji neyse onu kullandık. Bu yüzden ihracatı çok kolay yapılacak bir ürün haline geliyor buradan çıkan hammadde. Şu anki ilk fazımız 100 milyon lira. İlerleyen fazlarda ki çalışmalarımız ile bu 200 milyon liraları görecek gibi duruyor. Şişeden şişeye veya başka bir çapağı üretip başka bir ürüne katmak istersek ona göre değişecek bir yatırım olacak. Ama en az tüm fazlarımızın toplamı 200 milyon lirayı bulacak.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul FIBA Genel Sekreteri Andreas Zagklis, NBA Avrupa için tarih verdi Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA) Genel Sekreteri Andreas Zagklis, "NBA Avrupa için Ekim 2027’nin gerçekçi bir hedef olduğunu düşünüyorum" açıklamasını yaptı. Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA) Genel Sekreteri Andreas Zagklis, çevrimiçi bir basın toplantısında uluslararası medya mensuplarıyla bir araya geldi. NBA Avrupa projesi hakkında konuşan Zagklis, "NBA Avrupa projesi konusunda hiçbir şüphem yok. Bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum ve buna inanıyorum. Elbette NBA’den ve FIBA Merkez Kurulu’ndan onaylar almamız gerekiyor ancak Ekim 2027’nin gerçekçi bir hedef olduğunu düşünüyorum. Doha 2027 Dünya Kupası’nda yapacağımız kapanışın ardından Avrupa kulüp basketbolu manzarasını olumlu yönde değiştirecek yeni bir projeye geçiş için bu ideal bir zaman olacak" ifadelerini kullandı. Zagklis, projenin sadece üst seviye ligden ibaret olmadığını, Basketbol Şampiyonlar Ligi (BCL) ve sezon sonu düzenlenecek eleme turnuvasının büyük rol oynayacağını belirterek şunları söyledi: "Eleme turnuvası bizim işimizin bir parçası ve BCL ile bağlantılı. FIBA olarak bu turnuvayı ekosistemde tanıtıyor ve temsil ediyoruz. Burada sıralama unsurlarını, yerel liglerin başarılarını ve Avrupa’da kulüplerin elde ettiği sonuçları göreceğiz. Yalnızca Avrupa spor modeline uygun bir sistem oluşturmak için değil; ikinci seviye lig olan örneğin BCL aracılığıyla ve buna paralel olarak sezon sonu yapılacak bir eleme turnuvasıyla Avrupa’nın en üst ligine takım çıkarabileceğimiz bir yapı oluşturmak için çalışıyoruz. FIBA görüşmelerde yalnızca milli takımları veya ulusal federasyonları temsil etmiyor; FIBA aynı zamanda yerel ligleri temsil ediyor ve yerel ligler yalnızca Avrupa’da değil, dünya genelinde basketbolun dokusunun çok önemli bir parçasıdır." "Bu bir NBA organizasyonu değil; NBA ve FIBA ortaklığı" Zagklis, kurulacak ligin ’NBA’nin bir projesi’ olarak tanımlanmasına karşı çıktı ve şunları söyledi: "Bu bir NBA organizasyonu değil, çünkü FIBA da bunun bir parçası olacak. Eğer buna NBA-FIBA ortak yarışması demek isterseniz buna katılabilirim. Turnuva büyük ölçüde NBA’den gelen uzmanlar tarafından işletilecek, elbette, ancak insanların rolünün sadece organizasyonlara onay vermek olmadığını vurgulamak istiyorum. FIBA’nın rolü organizasyon yürütmektir ve FIBA 1950’lerden bu yana kulüp organizasyonları düzenlemektedir." "Görevimiz basketbola yapılacak yatırımlara dönüşmesini sağlamak" Zagklis, FIBA’nın en önemli sorumluluklarından birinin kulüplere en üst seviyeye erişim imkanı tanımak olduğunu ifade ederek, "Lig erişimini güvence altına almak, ekosistemin bekçileri olarak bizim görevimiz. Lig erişimi demek, her yıl en üst seviyede oynama fırsatına sahip olmak demektir. Artık ‘bir kez çıkarsın, sonra eski seviyene geri dönmek zorunda kalırsın’ dönemi bitmeli. Başarılı olan yerel lig kulüplerinin her sezon en üst seviyeye yükselme hakkı bulunmalı. Bu model Avrupa genelindeki yüzlerce kulüp için zirveye giden açık ve net bir yol sunuyor. Bizim görevimiz bu umudu sağlamak ve bunun basketbola yapılacak yatırımlara dönüşmesini sağlamak" şeklinde konuştu. Zagklis: "FIBA’nın rolü herkesi bir araya getirmektir" FIBA, yönetici kurum olarak herkesi bir araya getirme sorumluluğunu unutmadığını vurgularken, FIBA Genel Sekreteri Andreas Zagklis EuroLeague ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Zagklis, Euroleague’in çatı şirketi ECA ile yaptıkları görüşmelerin olumlu ilerlediğini belirterek, 2022-2023 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague takvimi ile milli takım pencereleri arasında çakışma olmamasının bir ilerleme olarak görüldüğünü ifade etti ve "Elbette tamamen memnun değiliz, ancak bu ileri doğru atılmış bir adımdır" dedi. Zagklis, FIBA’nın perspektifinde ’Euroleague takımı’ diye bir kavram olmadığını, Euroleague’de yer alan kulüpler de dahil olmak üzere tüm takımların FIBA’nın takımları olduğunu söyledi. Bu kulüplerin sahiplerinin veya ortak sahiplerinin ECA bünyesinde bulunmasının bu durumu değiştirmediğini belirterek, "Onlara çok önem veriyoruz. Rol sahibi olmalarına, güçlü bir pozisyonları olmasına, para kazanmalarına çok önem veriyoruz ki bu geçmişte her zaman böyle olmadı. Bu belki de sorunun kalbindeki mesele" dedi. Bu nedenle uzun süredir Euroleague kulüplerini diyaloğa davet ettiklerini söyleyen Zagklis, 27 Mayıs tarihinde 10 yıl aradan sonra tüm kulüplerin ilk kez FIBA’nın evine geldiklerini ve onlar için tarihlerinden geçen bir yolculuk hazırladıklarını belirtti. Zagklis, "Tarihleri bu evden geçiyor ve biz onlara büyük saygı duyuyoruz; tıpkı ECA’nın liderliğine duyduğumuz gibi. Kişisel düzeyde ilişkilerimiz çok saygılı ve çok iyi" diyerek ilişkilerin olumlu yönde geliştiğini ifade etti. Zagklis, Euroleague ile iş birliği yapmayı umduklarını dile getirerek, "Ben çözüm bulmak için sonuna kadar uğraşmayı tercih ederim; bu naif görünmek olsa bile. Çünkü FIBA’nın rolü herkesi bir araya getirmektir" dedi. Ayrıca, FIBA’nın büyük kurumsal ortağının böyle bir girişime adım attığı bir dönemde bu sürecin parçası olması gerektiğini vurguladı. Bu girişimin Euroleague’e karşı olmadığı konusunda çok net konuşan Zagklis, yıllarca kopuk olan ilişkileri yeniden onarmayı başardıklarını, kulüplerle bağları yeniden kurduklarını ve tamamen tatmin olmasalar da doğru yönde bazı adımlar atıldığını söyledi. Euroleague CEO’su Paulius Motejunas ile kurduğu ilişkiden de övgüyle bahseden Zagklis, aralarında nerede anlaştıklarını ve nerede anlaşamadıklarını karşılıklı olarak iyi anladıklarını, bunun da ilerleme için önemli bir zemin oluşturduğunu ifade etti. Zagklis’ten NBA Avrupa eleştirilerine yanıt: "FIBA kontrol peşinde değil, net bir yapı peşinde" FIBA Genel Sekreteri Andreas Zagklis, NBA Avrupa projesiyle ilgili yöneltilen eleştirilere yanıt vererek, oluşturulmakta olan modelin Avrupa spor kültürüne ve FIBA kriterlerine son yıllarda uygulanan yapılara kıyasla çok daha uygun olduğunu söyledi. Zagklis, "Herkesi gerçeklere bakmaya davet ediyorum. Gerçekler oldukça açık. Tasarlanan yapı, son birçok yıldır sahip olduğumuz modellerden çok daha fazla Avrupa spor modeline ve FIBA kriterlerine uyumlu. FIBA kontrol saplantısı içinde değil; FIBA yapı ve net bir yol haritası konusunda saplantılıdır. Avrupa basketbolu ile uyumlu bir modele doğru çalışırken herkesle iletişim halinde olmalı ve bilgi vermeye devam etmeliyiz," dedi. "Yeni bir bölünme riski görmüyorum" Zagklis, olası bölünme eleştirilerine de karşı çıkarak mevcut durumun zaten parçalanmış olduğunu vurguladı. "Bence biz zaten parçalanmış durumdayız, dolayısıyla yeni bir bölünme riski görmüyorum. Yaklaşık 10 yıl önce bir anlaşma sağlayamamış olmamız ve BCL’in bu nedenle kurulmuş olması da aynı durumu gösteriyor. Bu nedenle bunların hiçbirinden endişe duymuyorum. ‘Bir turnuva daha istemiyoruz’ söylemini doğru bulmuyorum, çünkü her şeyi aynı çatı altında toplamamıza imkan verecek bir organizasyona ihtiyacımız var. Ve söylediğim gibi, aynı çatı FIBA çatısıdır; bu FIBA’nın her şeyi kontrol edeceği anlamına gelmez. Son yedi yıl ve bir günlük görev süremde böyle bir talepte hiç bulunmadık. Dolayısıyla bölünmeden korkmuyorum. Zaten parçalı bir yapımız var ve bundan memnun değilim" ifadelerini kullandı. Zagklis, mevcut durumun zaten yıllar önce kopukluk oluşturduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Biz zaten ayrılmış durumdayız. BCL kurulduğunda, yani on yıl önce bir anlaşma sağlayamamıştık. Zaten bölünmüş olan mevcut yapıdan memnun değilim. FIBA çok basit bir turnuva yapısı için mücadele ediyor. Ve bu yüzden Münih ve Brüksel’de mahkemelerde bize dava açıldı. Hem en güçlü kulüplerimiz hem de Euroleague tarafından. Onlar bu bölünmenin iyi olduğunu düşündüler, çünkü bu bir iş dediler. Münih’te davayı kazandık ve sonra ligler gelip BCL’de bizimle birlikte olmak istediklerini söylediler. Brüksel ise bize basketbolun bir iş olduğunu ve açık bir pazarda rekabet edilebileceğini söyledi. ECA’nın uğruna mücadele ettiği şey buydu o zaman. Ve şimdi, daha güçlü ve daha büyük finansal güce sahip bir organizasyon geliyor diye, yıllardır bir norm olarak kabul ettiğimiz bir şeyi tekrar konuşmak zorunda kalmamız bana garip geliyor. FIBA hala her şeyin aynı çatı altında olmasını istiyor. Seviye düzenleri konusunda nerede netlik var? Şu anda neden başkasının tekelini korumak zorunda olduğumuzu anlamıyorum."
Ankara Bakan Fidan: "Nusaybin ve mücavirindeki sınır kapılarının açılabilmesi için 10 Mart mutabakatıyla ilgili sürecin tamamlanması lazım" Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Suriye’de özellikle Nusaybin ve mücavirindeki sınır kapılarının açılabilmesi için 10 Mart mutabakatıyla ilgili sürecin tamamlanması ve merkez hükümetin bir noktaya gelmesi lazım" dedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Bakan Fidan, dış politika konularının kapsamının çok geniş olduğunu, tüm başlıklara ayrıntılı şekilde değinmenin genel kurul formatı içinde mümkün olmadığını belirterek, ihtiyaç duyan milletvekilleriyle detaylı değerlendirmeler için bir araya gelmeye hazır olduğunu söyledi. Bakan Fidan, dış politikada kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini önemsediklerini, ancak güvenlik ve diplomasi alanlarında hassasiyet gerektiren konular bulunduğunu vurguladı. Bakan Fidan, bu nedenle bazı başlıkların kapalı oturumlarda daha kapsamlı şekilde ele alınabileceğini ifade etti. Türkiye’nin dış politikadaki başarısını somut göstergeler üzerinden değerlendirdiklerini aktaran Fidan, "Bir önceki güne nazaran ulaştığımız coğrafya artıyor, ihracatımız artıyor, enerji ve savunma alanındaki işbirliklerimiz gelişiyor. Daha az yaptırıma tabi oluyor, daha fazla güvenlik ittifakı kuruyoruz. Tüm bu göstergeler dış politika performansımızın güçlü olduğunu ortaya koyuyor" dedi. ABD’nin yeni güvenlik doktrininin küresel dengeleri etkilediğini belirten Fidan, bu belirsizlik döneminde ulus devletlerin sorumluluklarının arttığını kaydetti. "(Gazze’de) Biz teknik olarak da hukuki olarak da garantör bir ülke değiliz, garantör bir ülke de yok ayrıca" Gazze konusunda Türkiye’nin tutumuna işaret eden Bakan Fidan, "Şarm el-Şeyh’te biz arabulucu dört ülke olarak bir irade beyanına, niyet beyanına imza attık. Bu barışın devam etmesiyle alakalı. Biz teknik olarak da hukuki olarak da garantör bir ülke değiliz şu andaki süreçte. Garantör bir ülke de yok ayrıca. Hukuki olarak da teknik olarak da garantör bir ülke yok. Ama biz garantör sorumluluğunu almaktan çekiniyor muyuz? Çekinmiyoruz. Önümüzdeki dönemde yapılacak olan anlaşmalar, çalışmalar veya hukuki çerçeve bunu iktiza ettirirse memnuniyetle. Ama biz bir garantörmüşüz gibi sorumluluk yüklenmeye, işbirliklerini ilerletmeye, anlaşmaları yapmaya, açıkta ve kapalıda çalışma her zaman için hazırız ve buna da devam ediyoruz. İsrail’in ihlalleri devam ediyor mu? Sonuna kadar devam ediyor. Barış ilerletmeye gönlü var mı? Kesinlikle yok. Bunun farkında mıyız? Tabii ki farkındayız. Bunu sizlere burada ifade etti mi defaatle, tabii ki ifade ettim. Bütün zaten çabalarımız uluslararası toplumu, Amerika’yı, New York’ta, Washington’da Cumhurbaşkanımızın gayretleriyle bir noktaya getirmeye çalışmak nedendi? İsrail’in üstünde baskı uygulamak içindi. Bunda da başarılı olduk mu bugüne kadar? Kısmen başarılı olundu. İsrail bir noktaya getirildi. Amerika barış anlaşmasını sahiplendi ve ilerletmeye çalışıyor ve biz de buna elimizden gelen desteği veriyoruz. İstediğimiz oranda tabii ki gitmiyor. İstediğimiz oranda insani yardım içeriye gitmiyor. Ama bunun için de elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "Nusaybin ve mücavirindeki sınır kapılarının açılabilmesi için 10 Mart mutabakatıyla ilgili sürecin tamamlanması lazım" Konuşmasının sonunda Suriye sınır kapılarıyla ilgili değerlendirme yapan Fidan, "Bizim politika olarak bütün sınır kapılarımızı açmaya niyetimiz var. Fakat Suriye’de özellikle Nusaybin ve mücavirindeki sınır kapılarının açılabilmesi için 10 Mart mutabakatıyla ilgili sürecin tamamlanması ve merkez hükümetin bir noktaya gelmesi lazım" değerlendirmesinde bulundu.