KÜLTÜR SANAT - 20 Mayıs 2022 Cuma 14:04

Edirneli kadınlar bağlama ile hayata bağlandı

A
A
A
Edirneli kadınlar bağlama ile hayata bağlandı

Edirne’de açılan bağlama kursu ile genciyle yaşlısıyla müziğin tutkusu kadınlar, burada hem sosyalleşme fırsatı buluyor hem de hayatlarına müziğin ritminde yön veriyor.

Edirne’de açılan bağlama kursu ile genciyle yaşlısıyla müziğin tutkusu kadınlar, burada hem sosyalleşme fırsatı buluyor hem de hayatlarına müziğin ritminde yön veriyor.


Edirne’de Halk Eğitim Merkezi bünyesinde açılan bağlama kursu kadınlar tarafından yoğun ilgi görüyor. Kursa katılan kadınlardan bazıları hastalığını unutmak, bazıları sosyalleşmek, bazıları zihnini zinde tutmak, bazıları ise türküleri çok sevdiği için başladığı bağlama kursunda kısa sürede amaçlarına ulaşmayı başardı.


Halk Eğitim Merkezi Bağlama Öğretmeni Mustafa Dalgıç öncülüğünde kısa süre önce oluşturulan ’Kadın telinden’ isimli bir proje çerçevesinde 23 Mayıs Pazartesi günü gerçekleştirilecek ’Edirne Bağlama Günleri’ konserine hazırlanan kadınlar, bazen söyledikleri türküler eşliğinde duygu dolu, anlar yaşıyor, bazen ise hareketli parçalarda kalkıp oynuyor.



"Bazen çok fazla duygulanıyoruz, bazen kalkıp oynuyoruz"


Yaklaşık 8 yıldır bağlama çaldığını ve çok sevdiğini söyleyen Trakya Üniversitesi Konservatuar Öğrencisi Ceren Saygı, "Burada çalıp söylüyoruz ve güzel vakitler geçiriyoruz. Hem türküler söyleyip, hem bağlama çalmayı öğreniyoruz. Burada çok fazla insan tanıma şansımız oldu. Beni çok mutlu eden insanlarla tanıştım. Türkülerde bazen çok fazla duygulanıyoruz bazen kalkıp oynuyoruz. Bazen de eskileri yad ediyoruz. Okulda çello çalıyorum ve daha çok müzik adına şeyler yapıyorum. Fakat kendimi buranın müziklerine ait hissettiğim için bağlama çalıyorum. Hayatımın geri kalanını müzikle devam ettireceğim" dedi.



Müzik onu hayata bağladı


Çocukluğundan beri bağlama ile uğraştığını söyleyen 60 yaşındaki Fatma Ersoy, Halk Eğitim Merkezi tarafından açılan bağlama kursuna gelerek işin ustası oldu. Böbrek yetmezliği rahatsızlığından dolayı yüzde 90 engeli bulunan Ersoy, müzik ile hayata bağlandı.


Yaklaşık 20 senedir böbrek hastası olduğunu belirten Ersoy, "Böbreklerim yüzde 15 çalışıyor. Müzikle tam anlamıyla iyileştiğimi hissediyorum. Gerçekten müzikle yaşıyorum ve nefes aldığımı hissediyorum. Bağlama çalmak bana çok iyi geliyor. 9 yaşından beri halk müziğiyle uğraşıyorum. Hastalığımdan dolayı uzun bir süre ara vermiştim. Müzik sayesinde hayata daha sıkı sarıldım. Biz 9’dan 59’a hep vururuz sazımızın teline" dedi.



"Bazıları zihnini zinde tutmak, bazıları türküleri çok sevdiği için geliyor"


Kısa süre önce ’Kadın telinden’ isimli bir proje başlattıklarını ve bu projenin yoğun ilgi gördüğünü söyleyen Edirne Halk Eğitim Merkezi Bağlama Öğretmeni Mustafa Dalgıç, "Çoğunlukla ev hanımlarımız buraya katılarak sosyalleşiyor. Bazıları zihnini zinde tutmak, bazıları türküleri çok sevdiği için geliyor. Herkesin değişik sebepleri var. İnsan sevdiği şeyleri yaptıkça ve öğrendikçe mutlu oluyor. Bu işi öğrenmenin yaşı yoktur. Özellikle kadınlarımızın projesi yılların birikimi sonucunda ortaya çıkıyor. Pek çoğu eski yılların birikimidir. Bağlama bizim kültürümüz. O sesi duyduğumuzda etkileniyoruz. Batı müziği eğitimi aldığım halde hep içimde bağlama sevgisi var. Bende burada o şansı yakaladım, insanlara bir şeyler öğrettikçe mutlu oluyorum. Kadınlarımız tuttuğunu koparıyor" şeklinde açıklamada bulundu.



"45 yaşında bağlama çalmaya başladım"


Bağlama çalmayı çok sevdiğini ve kopamadığını söyleyen 61 yaşındaki kursiyerlerden Emel Bahçekapılı, "Öğrenebileceğimi hiç düşünmüyordum. 45 yaşında bağlama çalmaya başladım. Herkes yapabilir ama biraz çalışmak gerekiyor. Azim gerekiyor ve bu çok önemli. Buraya gelmek sosyalleşme yönünden de güzel bir şey. Burada çok arkadaş edindim. Hocamızda çok güzel öğretiyor. Zamanımız güzel geçiyor. Etkinliklerimiz ve konserlerimiz oluyor. Üniversiteden öğrencilerle birlikte burada çalmakta farklı oluyor. Güzel şeyler yaşadık güzel şeyler yaptık. İyi ki geldim çokta memnunum" dedi.



"Bağlama benim için bir dost, bir arkadaş"


Bağlamanın bir dost, bir arkadaş ve bir yaren olduğunu söyleyen 52 yaşındaki kursiyerlerden Oya Duran, bağlama çalarak hayata bağlandığını ve kopamadığını belirtti.


Böyle bir yeteneği olan ya da olmayan herkesin bir şekilde bu sosyal etkinliklere katılmasını tavsiye eden Duran, "Bu etkinlikler sayesinde Hem sosyal çevre oluyor, değişik insanlar tanıyorsunuz. Boş zamanlarımız güzel şekilde ve dolu dolu geçiyor. Türküleri çalarken duygulanıyoruz ama bu anlatılmaz yaşanır. Hissederek çalan zaten duygulanır hissetmeyen çalamaz, o hissi karşıya veremez. Türküleri zaten çok seviyorum. Eşim çalarken bende ona özeniyordum. Çocuğuma teşvik amaçlı kursa geldim sonrasında çalmayı öğrendikçe keyif aldım ve devam ettim" dedi.


’Kadının Teli’ Projesi’nde yer alan kursiyerler, 23 Mayıs Pazartesi Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirilecek ’Edirne Bağlama Günleri’ konserinde sahne alarak ilk kez izleyicileriyle buluşacaklar.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul ’’Yedek parça sektörü 2030’da 1 trilyon dolar değere ulaşacak’’ Otomotiv sektörünün önde gelen isimlerinden Saim Aşçı, ’’Daha çok otomobil, daha çok yedek parça anlamına gelir. Geçtiğimiz yıl dünyada 700 milyar dolar olarak ölçülen yedek parça pazarı büyüklüğü, 2030’a geldiğimizde 1 trilyon dolara ulaşacaktır’’ dedi. Otomotivin önemli yapıtaşlarından biri olan satış sonrası hizmetleri ve yedek parça pazarı, istikrarlı biçimde büyümeye devam ediyor. Tedarik ve ham madde krizlerine karşın gerçekleşen büyümedeki en önemli unsur ise ikinci el araçlara olan talepteki patlama oldu. Pandemide başlayan toplu taşımadan kaçış, tüketicilerde otomobil sahibi olma motivasyonunu artırırken, bir yandan Türkiye’de yatırım amacıyla da satın alınan otomobillerde, değer kaybının önüne geçmek adına bakımlara önem verilmesi, yedek parça ve servis ihtiyaçları da artırdı. Türkiye araç parkının ortalama yaşının 15 olduğunu hatırlatan sektör temsilcilerinden Saim Aşçı, yaşlanan parkla birlikte ülkemizdeki yedek parça ihtiyacının katlanarak büyüdüğünün altını çizdi. Aşçı, “Otomobiller eskidikçe, yaşam döngülerinin gereği olarak yedek ihtiyaçları da artıyor. Covid-19 ile başlayan bireysel araç sahibi olma trendi ile ikinci el araçlara olan talep eklenince, sadece ülkemizde değil, tüm Dünya’da istikrarlı büyüme gösteren bir pazar ortaya çıkıyor. Dünya çapında ise ortalama araç parkı yaşı 12,5 yıl, bu da yedek parçanın önemine işaret ediyor” dedi. Araç sahipleri basit parçaları tek başına değiştirme eğiliminde Avrupa ülkelerinde yapılan kapsamlı araştırmalara atıfta bulunan Aşçı, halen offline kanalların yedek parça tarafını domine ettiğine, ancak online kanalların istikrarlı büyüme gösterdiğine de dikkat çekti. Aşçı, sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin önümüzdeki yıl yapılan araştırmalar ışığında online-web kanalları üzerinden yedek parça satışlarının payı yüzde 20’ye ulaşacak öngörüsü hâkim. Özellikle fiyat hassasiyeti çok yüksek seviyede olan nihai tüketiciler, basit bakımlar için yedek parça teminini kendileri web siteleri, pazaryerleri ve uygulamalar üzerinden gerçekleştiriyor. Online kanallarda nihai tüketici ağırlığı ise yüzde 60 yani çok yüksek seviyede. Tercih edilen parçalar ise genelde silecek, hava filtresi, polen filtresi, yağ filtresi, yağ, fren balatası gibi değişimi kolay unsurlardan oluşuyor.” ’’Yedek parça sektörü 2030’da 1 trilyon dolar değere ulaşacak’’ Satış sonrası hizmetlerinin temelini oluşturan yedek parça sektörünün Amerika’da ve birçok ülkede önemli bir ivme kazandığını hatırlatan Aşçı, “Globalde bu ivmenin 2030 yılına kadar devam edeceğini öngörüyoruz. Geçen yıl 700 milyar dolar olarak ölçülen pazar büyüklüğünün 2030’da 1 trilyon dolar değere ulaşacağı sektör tarafından öngörülüyor. Ülkemizde ise durum biraz daha farklı ilerleyecek gibi görünüyor. Parka dahil olan yeni araç sayısı ortalama her yıl 800 bin - 1 milyon aralığında gerçekleşirken 10-20 yaşındaki otomobiller halen yoğun bir şekilde kullanılıyor ve servis ihtiyaçları her geçen yıl artıyor. Türk tüketicisi alışkanlıklarını koruduğu takdirde içten yanmalı motora sahip araçlar için yedek parça ihtiyacı 2040 yılına kadar devam edecektir” şeklinde konuştu.
Düzce İş başvurusunda istenen deneyim Düzce Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Kariyer Geliştirme ve Mezun İzleme Uygulama Araştırma Merkezi’nin birlikte düzenlediği “İş Başvurusunda İstenen "Deneyim" ve Yeni Mezun Ben: Mezuniyet Sonrası Özel Bir Firmada Deneyim Kazanma Fırsatları-II” başlıklı program gerçekleştirildi. İstiklal Konferans Salonu’nda; Düzce Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Yazlık’ın yönetiminde gerçekleştirilen programda; özel bir firmanın Bitki Koruma Teknik Müdürü Can Akdeniz “Değişim Yönetimi Metodolojisi” başlıklı sunumu ile değişimin önemi, gerekliliği ve etkileri konusunda ayrıntılı bilgiler aktardı. Neyi, ne zaman, ne şekilde ve neden değiştirmemiz gerektiğini, değişimin günlük yaşama olan duygusal yansımalarının neler olduğunu vurgulayan Can Akdeniz, kişinin kendi değerini farkına varması, temel ve ince becerilere sahip olması, karşılıklı paylaşımlar ve sürekli gelişmeler ile kendini bir adım öteye taşımasının çok önemli olduğunu dile getirdi. Bu kapsamda istenen başarının sağlanabilmesi için işverenler ile çalışanlar arasında dengenin sağlanmasında değişimin gücüne ve ekip çalışmasının önemine ayrıca vurgu yaptı. Can Akdeniz son olarak; firmada işe alım süreçleri ve stajyer seçim kriterleri hakkında katılımcılara detaylı bilgiler aktardı. Akadeniz’in paylaşımlarından sonra, firmanın pazarlama Müdürü Hüseyin Gül ve Satış Sorumlusu Salih Piker, Düzce Üniversitesi öğrencilerine kişisel deneyimlerini ve kendilerini geliştirmelerine yönelik neler yapabilecekleri konularında önerilerde bulundu. Program katılımcılardan gelen soruların cevaplanmasıyla son buldu.