GENEL - 14 Mayıs 2020 Perşembe 10:53

Hobi olarak başlamıştı, şimdi siparişlere yetişemiyor

A
A
A
Hobi olarak başlamıştı, şimdi siparişlere yetişemiyor

Edirne’nin Enez ilçesine bağlı Çeribaşı Köyü’nde 10 sene önce “Kendimize yetecek kadar” diyerek, ekim yapan üreticiler, zamanla Çeribaşı çileğini herkese duyurdu.

Edirne’nin Enez ilçesine bağlı Çeribaşı Köyü’nde 10 sene önce “Kendimize yetecek kadar” diyerek, ekim yapan üreticiler, zamanla Çeribaşı çileğini herkese duyurdu. Mikroklima alanı içinde bulunan bölgede, kuzey rüzgarları ile beslenen “Çeribaşı Kirazı” ve “Çeribaşı Çileği” marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.


Enez’in Çeribaşı köyü’nde yaşayan Tezcan Meriç, bundan 10 yıl önce sadece ailesine yetecek kadar çilek ekti.


Üretim fazlasını şehir merkezinde satmaya karar veren Meriç, çilek üretim yolculuğunun, ürün almak için gittiği Çanakkale’de başladığını belirtti. Meriç, çilek üretimine başlama öyküsünü şu sözlerle anlattı:


“Çilek üretimine 2010 yılında 800 metrekare bir yerde başladık. Kendimize yetecek kadar ektik ve ürünler olmaya başladı. Bir süre sonra “yetecek kadarı” aştı. Bundan sonra pazarlama konusu gündeme geldi. Ağustos ayıydı, tarladan çilekleri toplayarak kasalara koyduk ve çilekleri sahile götürdük. Sahilde 5-10 dakika içinde çileğimiz alıcı buldu. İnsanların içinde bulunduğumuz o ayda çilek görmelerinin şaşkınlığı ve tüm ürünlerimizin satılması bizi de şaşkına çevirdi. Çok büyük talep gördük. Kazançlı göründü dolayısıyla sonraki senelerde ekim alanımızı 10 dönüme kadar çıkardık. Bizim için kazancının, buğday ve ayçiçeğine göre daha yüksek olması, meyve üretimini cazip hale getiren bir başka nedendi.”



“Ürün tarladan gidiyor“


Meriç‘in çilek üretimindeki gayretini ve kazancını gören köy halkı da bir süre sonra üretime katıldı. Bir anda çilek arzının arttığı köydeki tarlaların, her gün yazlıklarına gelen kişiler tarafından ziyaret edilmesiyle, Çeribaşı Köyü’nün adı, çilekle birlikte anılmaya başladı.


Meriç, geldikleri noktayı şu sözlerle değerlendirdi:


“Bugün itibarıyla bölgemize 50 dönümün üzerinde çilek ekimi başladı, köyde yaygınlaştı. Gayet güzel ürünler çıkarılıyor ve satılıyor. Buna bağlı olarak güzel bir isim yaptık. Lezzet ve tat bakımından bir çok yerden öndeyiz. Korona virüsü salgınından önce yazlıklarında kalan 100-200 kişi her gün bahçeden ürün almaya geliyordu. İnsanlar zaman zaman tarladan elleriyle topluyor ve ürün tarladan gidiyordu. Korona virüsle birlikte durum değişti tabii.. Bu sene göreceğiz artık, ne dertler açacak başımıza onu bilmiyoruz. Yaşayarak göreceğiz.”



“Kuzey rüzgarları tat veriyor, bakımı çocuk gibi“


Çilek üretiminin zahmetli olduğunu ve bir ailenin tam zamanlı mesaisini gerektirdiğini belirten Üretici Tezcan Meriç, bölgedeki mikroklima alanının ürünlere ayrı bir tat verdiğini söyleyerek, bakımı fedakarlık isteyen çilek üretimi anlattı:


“Çilek üretiminde en büyük faktör suyun olması, su olmadığı zaman yetişme şansı sıfır. Yani yok. Çilek daha çok kumsal toprakları seviyor. Kumlu toprak istiyor ve bunun yanında toprakta gübreleme de önemli. Bunlara ek olarak, bizim bölgemize has rüzgar sirkülasyonu var. Burada kuzey yönlü rüzgarların hakim olmasından dolayı meyveye daha güzel bir tat katıyor, bu aynı şekilde kiraz için de geçerli.


Çilek üretimi aslında öyle kolay bir iş değil. 3 dönümlük bir çilek bahçesi, bir ailenin bir sezon boyunca tam zamanlı çalışmasını gerektiriyor. Bütün bir aile ona bakmakla yükümlü oluyor. Bakarsan ürünü alıyorsun ama bakmazsan hiçbir şey alamıyorsunuz. Çileği ota kaptırmamak ve tüm bunlar için de tarlanın içinden çıkmamak gerekiyor. Çilek tıpkı bir çocuk gibi hep bakman gerekiyor.”



Çilek ekerek bekledikleri Çeribaşı Kirazı, rekor kıracak


Çeribaşı denince ilk akla gelen meyve olan kirazın, ürün verme dönemini beklerken çileği ektiklerini belirten Tezcan Meriç, her sene üretimin daha iyiye gittiği kirazda, bu sene rekor kıracaklarını belirtti.


Meriç, “Aslında çileğin üretimi bir yanda da kiraz üretiminde dayalı olarak gelişti. İlk kiraz fidanlarını ekmeye başladığımız yıllarda meyveciliğe olan özlem, çileği de getirdi, kısa zamanda ürün vermesi ise bir anda popüler olmasını sağladı. Kiraz 4 yıldan sonra ürün verdiği ve henüz küçük olduğu için çileğe ağırlık verdik. Şu anda kiraz üretiminde Türkiye genelinde en iyi verim alınan yerlerden bir tanesiyiz. Geçen yıl 200-250 ton civarında ürünü ihracata verdik, bu sene rekoltenin daha yüksek olmasını bekliyoruz. Bu sene 400 ton civarında ihracata ürün vermeyi planlıyoruz. 12 senelik bir mazisi var kirazın. 3-4 yıldan beri gayet kaliteli ürün alıyoruz. Bu sene tutum da iyi. İnşallah bu sene rekor kırmayı düşünüyoruz” şeklinde konuştu.



“Çeribaşı Kirazı” destek bekliyor


Son olarak tescil başvurusunda bulundukları ve bir marka olan “Çeribaşı Kirazı”nı üretmek üzere bireysel olarak üretim yapan çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini belirten Tezcan Meriç, bölgeye yatırımcı gelirse üretimin ve katma değerin de büyüyeceğini söyledi.


“Bu ürünler direkt Avrupa’ya gidiyor. Kısa zamanda Türkiye’nin en kaliteli kiraz üretimini yaptık, bu bizim de bir başarımız sayılıyor. Çünkü tonajının az olmasından dolayı böyle küçük yerlere firmaların gelmesi zor oluyor. Ama bizim ürünümüz kaliteli olduğu için ve diğer bölgelerde bu kadar kaliteli ürünü bulamadıklarından dolayı firmalar, bir şekilde buraya gelip bu ürünü almak için çaba gösteriyorlar.


Bugüne kadar üretimimizi kendi imkanlarımızla, bireysel üreticiler olarak sürdürdük. Bu üründe bir marka olduk. Bu yıl kirazımızın tescili de olacak.


Ama bir yerden sonra şahıs olarak veya üretici olarak bazı yerlere yetişemiyorsunuz. Bu iş burada oluyor yani bu kiraz bu bölgede oluyor ve getirisi gayet de yüksek.


Yani bunu, bu bölgeye yaymak gerek. Burada 400-500 dönüm değil de bin dönüm iki bin dönüm kiraz olduğu zaman burada her şey daha da değişecek. Firmalar alım yerlerine alım merkezlerini buralara yapacaklar ama buraya getirmek de artık üreticilerin elinde değil. Buraya bir şekilde el atılması gerekiyor. Gerekli yardımların ve önlemlerin yetkililer tarafından alınmasını ve bize yardımcı olunmasını bekliyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.