ASAYİŞ - 24 Mayıs 2022 Salı 11:32

Elazığ’da 18 yıllık cinayette kan donduran ifadeler: Önce bıçaklamışlar ardından bağırmasın diye kravatla boğazını sıkmışlar

A
A
A
Elazığ’da 18 yıllık cinayette kan donduran ifadeler: Önce bıçaklamışlar ardından bağırmasın diye kravatla boğazını sıkmışlar

Elazığ’da, 18 yıl önce kayıp ilanı verilen, aradan geçen zamana rağmen kendisinden hiçbir haber alınamamasının ardından polisin yaptığı titiz çalışmalar sonucunda cinayete kurban gittiği belirlenen Ruhi Canpolat olayına ilişkin ilk duruşma görüldü.

Elazığ’da, 18 yıl önce kayıp ilanı verilen, aradan geçen zamana rağmen kendisinden hiçbir haber alınamamasının ardından polisin yaptığı titiz çalışmalar sonucunda cinayete kurban gittiği belirlenen Ruhi Canpolat olayına ilişkin ilk duruşma görüldü. Duruşmaya tutuklu sanıkların ifadeleri damga vurdu.


Elazığ’da 21 Mayıs 2003’te Ruhi Canpolat hakkında kayıp başvurusunda bulunulmuş fakat şahsın uzun süre bulunamamasının üzerine Elazığ Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, dosyayı 2 Şubat 2021’de yeniden açmıştı. Cinayet Büro Amirliği ekiplerince 10 ay süren titiz çalışmalar sonucunda olaya ilişkin 2’si kadın 9 şüpheli tespit edildi. Ekipler, 4 Kasım 2021’de 7 adrese eş zamanlı operasyon düzenleyerek, zanlıları yakalayıp gözaltına aldı. Elazığ Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğinde alınan ifadeler sırasında kayıp şahıs Ruhi Canpolat’ın (38) öldürdüğü ortaya çıktı. Olayın ardından yakalanarak gözaltına alınan şüpheliler, tutuklanıp cezaevine gönderildikten sonra dosyanın ilk duruşması da geçtiğimiz günlerde görüldü. Elazığ Adliyesi 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya ‘kasten öldürme’ suçundan yargılanan şüpheliler Cevdet Ş., Temur Ş. ve Azime Ş. İle sanık ve tanık avukatları katıldı. Cevdet Ş. öldürülen Ruhi Canpolat’ı Temur’un önce bıçakladığını bağırmasın diye de kravatla boğazını sıktıklarını savundu.



"Ruhi’yi Temur öldürdü"


Mahkeme heyetine karşı savunmasını yapan tutuklu sanık Cevdet Ş., “Arabayla Ruhi’nin evinin oraya gelince Temur’un Ruhi ile kavga etmiş olabileceğini düşündüm. Temur bana birlikte eve çıkağımızı söyledi ve arabadan inerek birlikte eve çıktık. İçeri girdik salonun ortasında battaniyeye sarılı halde bohça şeklinde cesedi gördüm, ne olduğunu sorduğumda Temur bana Ruhi’yi öldürdüklerini söyledi. Ben de kendilerine kızdım ancak yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Azime’nin köyüne cesedi götürmeyi düşündüklerini ancak o tarafta jandarma olduğundan dolayı götüremediklerini söylediler. Sonra da benden yardımcı olmamı ve bizim o taraflarda bir yere cesedi götürmeyi teklif ettiler. Ben de battaniyeden cesedi çıkartıp yorgana sarmalarını söyledim. Birlikte battaniye içerisindeki cesedi yorganın içerisine sardık. Ben Temur Ş. ve Cevdet S. birlikte yorgana sarılı cesedi alarak evden çıkartarak pikaba koyduk. Pikapla da Sarıçubuk köyüne götürdük. Boş bir tarlada çukur gibi bir yer vardı buraya gittik ve ben o sıra yanlarından ayrıldım. Eve gittim ve 2 tane kürek getirdim. Ben Cevdet ve Temur birlikte cesedi bu çukura battaniye ile birlikte gömdük ve küreklerle üstünü kapattık. Kürekleri ben eve götürüp bıraktım tekrar hep birlikte ruhinin evine döndük. Ben cesedin parçalanıp parçalanmadığını bilmiyorum ben eve gittiğimde ceset battaniyenin içindeydi. Bu olaya karıştığım için çok pişmanım. Benim bu olaydan önce Azime ile hiçbir şekilde gönül ilişkim olmadı. Ancak kardeşim Temur’un bu olaydan bir iki ay önce Azime ile aralarında gönül ilişkileri başlamış, ben bunu daha sonradan öğrendim. O da şu şekilde oldu, Ruhi ölmeden bir iki ay önce biz Ruhi ile birlikte alkol aldığımız sırada Ruhi bana ‘Kardeşin bize gelmesin, ben evden işe gidiyorum eve döndüğüm zaman gündüz vakti Temur’un benim evimde olduğunu ve yattığını görüyorum. Bundan dolayı da rahatsızım kardeşine söyle benim evime gelmesin’ dedi. Ben Ruhi’nin Temur ile Azime arasında ilişki olduğundan şüphelendiğini anladım ve bunun üzerine Temur ile konuşarak bir daha evlerine gitmemesini söyledim. Olay sabahı Azime’yi Mustafa’lara götürdüğüm sırada kendisiyle konuştum. Ruhi’yi önce bıçakladıklarını daha sonra bağırmasın diye kravatla boğazını sıktıklarını söyledi. Azime’ye kiminle birlikte eylemi gerçekleştirdiklerini sorduğumda ise bana söylemedi. Hasan S. ben tutuklanmadan önce beni aradı. Nerede olduğumu sordu bende işte olduğumu söyledim. Yanıma beyaz bir pikap ile geldi. Birlikte araba ile bir yere gittik. Bana, ‘Sen suçu kabul et zaten tutuklanacaksın. Suçu üstlenmezsen senin annen, kardeşlerin ve çocuklarını öldürürüm’ dedi. Ben olayı o zaman kabul ettim” dedi.



“Ruhi’nin arkadaşları sırayla bana tecavüz etti”


O akşam Ruhi’nin işe gittiğini belirten Ruhi’nin eski, Temur’un yeni eşi Azime Ş. İse “Gece 24.00 sıralarında eve döndüğünde yanında 3 kişi vardı. Bu kişiler takım elbiseliydi ancak kravat takmamışlardı. Temiz kıyafetli insanlardı. Kapıyı Ruhi açtı, ben bu sırada yatak odasında yatmak üzereydim. Kapıyı hafif aralayıp bu kişileri gördüm ve Ruhi yanıma geldi. Kim olduklarını sorduğumda bana, arkadaşları olduğunu ve benim tanımadığımı söyledi. Biz o gün beni köye göndermediği için Ruhi ile tartışmıştık. Yatak odasından çıkmadım. 10-15 dakika sonra eve gelen 3 şahıstan birisi yatak odasına geldi. Bu şahıs bana tecavüz etti. Ben karşı koydum ancak bu şahıs içeri girer girmez benim elimi bağladı. Ben ayaklarımı yere vurarak ses yapmaya çalıştım ancak bu şahsa karşı koyamadım. Bu şahıs odadan çıktı, daha sonra ikinci bir şahıs daha geldi o da bana aynı şekilde tecavüz etti. Onların ardından üçüncü şahıs da odaya gelerek, ‘Kocan, seni bunlara satmış’ diyerek odadan çıktı. Benim ellerimi bana ait olan yazma ile önden bağlamışlardı. Üçüncü şahıs odadan çıktıktan sonra ben ellerim bağlı halde odada bir süre kaldım. Bu sırada içeriden kapının sesini duydum ve bu kişilerin evden gittiklerini anladım. Sonra odaya Ruhi gelerek ellerimi çözüp bana vurmaya başladı. Yumruk atarak kafama ve omuzlarıma vurdu. Saçımdan sürükleyerek salona götürdü o sırada benim burnum kanıyordu. Salonda da bir müddet bağırarak kızdı. Yerdeyken beni dövdüğü için ben bir süre sonra orada sızmışım. Ne kadar geçtiğini bilmiyorum. Ancak hava halen karanlıkken kendime geldim. Uyandığımda Cevdet Ş.’nin kanepede oturduğunu diğer kanepede ise Ruhi’nin oturduğunu gördüm ben hemen yatak odasına doğru geçerek kıyafetlerimi değiştirdim. Yatak odasında bekledim. Bu sırada Cevdet ve Ruhi’nin tartıştıklarını ve bağırışlarını duydum. Sabaha doğru Cevdet ve Ruhi’nin birbirlerine vuruyorlarmış gibi seslerini duydum. Ben salonda Cevdet ve Ruhi’yi gördüğümde Cevdet kanepenin üzerinde normal bir şekilde oturuyor, Ruhi ise gömleği açık pantolonu ise üzerinde duruyordu. Salonda alkol şişesi görmedim. Bir süre sonra tartışmalarının sonlandığını fark ettim” cümlelerini kullandı.



“Cevdet bana bu olayı birisine anlatırsan ikimizi de yakarım olay senin evinde oldu zaten kimseyi inandıramazsın dedi”


Sabaha doğru babasının evini aradığını aktaran Azime Ş., “Kız kardeşim Emine telefonu açtı. Emine’ye gelip beni evden almalarını söyledim. Bana niye olduğunu sorunda sadece Ruhi’nin beni dövdüğünü söyledim. Ben telefonu kapattıktan sonra Cevdet odaya geldi. Ben odaya geçtiğimde kapıyı kilitlemiştim, bu nedenle Cevdet kapıyı açarak bulunduğum odaya geldi. ‘Sen mi aldın’ diye telefonu sordu o sıra elimdeki telefonu gördü ve aldı. Cevdet o sıra da korkmuş gibiydi. Kapıya bakıp bir anca gitmek istiyor gibiydi. Ara ara da kendi kendine gülüyordu. Salona bakıp bakıp kafasını çeviriyordu ben de neye baktığını merak ettiğim için salona doğru baktım ve Ruhi’nin yerde yüzünün üstüne yatar vaziyette olduğunu gördüm. Ruhi’ye doğru koşarak bağırıp kaldırmaya çalıştım. Cevdet beni tuttu salondan koridora çıkarttı ve eliyle ağzımı kapattı. Bana ‘bağırma’ diyerek tekrar odaya götürdü. ‘Burada otur sesini çıkartma. Eğer birini arar bir şey söylersen seni de kendimi de yakarım’ dedi. Kapıyı kilitledi ve ben odada kilitli kaldım. Bir süre sonra evin içinde farklı ayak sesleri duydum. Daha sonra Cevdet benim bulunduğum odanın kapısını açtı. Salona koştum hemen ama Ruhi yerde yoktu. Cevdet’e Ruhi’yi sorduğumda Ruhi’nin iyi olduğunu sadece bayıldığını söyledi. Daha sonra Cevdet bana ‘Bu olaydan kimseye bahsetmeyeceksin, olay senin evinde oldu kimseyi inandıramazsın. Çocuklarını düşün bu olayı birine söylersen seni de kendimi de yakarım’ dedi. Odadan çıkıp salona gittiğimde evimde olan battaniyelerden 2 tanesini göremedim. Benim Temur ile Ruhi ölmeden önce hiçbir şekilde ilişkim olmadı. Zaten Temur ilen 2012 yılında evlendik. Zaten evlenmemizi Cevdet istemişti. Cevdet bana kardeşim Temur ile evlen gözümün önünde ol dedi. Cevdet zaten olaydan sonra Ruhi seni dövmüş seni bırakıp gitmiş millet sorarsa bu şekilde söylersin diye tembihledi. Ben de bunun üzerine çocuklarıma, eşimin ailesine ve Ruhi’yi soran herkese beni dövüp evi terk ettiğini söyledim. Ruhi’nin kayıp olduğu hususunda 2-3 defa karakola başvurdum. Ben karakola başvururken olayın ortaya çıkmasından korkmuyordum. Hatta olayın ortaya çıkmasını istiyordum. Ancak çocuklarımla tehdit edildiğim için korktum ve gidip polise bu durumu anlatamadım. Ben olay günü evde herhangi bir temizlik yapmadım sadece halı yıkadım. Ruhi’nin getirdiği adamlar bana tecavüz etmelerine rağmen ben Ruhi’yi öldürmeyi düşünmedim. İlk ifademi ise Cevdet’in beni korkutmasından ve kimsenin bana inanmayacağından dolayı ifade veremedim” şeklinde konuştu.



“Ruhi’nin kaybolması ve öldürülmesiyle ilgili benim bir alakam yok”


Üzerine atılı suçları kabul etmeyen Temur Ş. İse “Ruhi’nin kaybolması veya öldürülmesiyle ilgili benim alakam kesinlikle yoktur. Ben Ruhi’nin öldürülmesine ilişkin olayı, Cevdet ve Azime’nin beyanları sonrasında öğrendim. Suçsuzum beraatımı istiyorum. Azime ile boşandıktan sonra görüşmeye başladım. Azime’ye evlenmek teklifinde bulundum. Azime ilk başta teklifimi kabul etmedi. Aradan bir yıl civarında bir süre geçtikten sonra Azime beni aradı ve halen evlenip istemeyip istemediğimi sordu. Ben de evlenmek istediğimi söyledim. Bunun üzerine 5-6 ay kadar görüşüp sonrasında evlendik. Benim ailem Azime ile evlenmemi istemedi fakat ben Azime’nin çocuklarını tanıdım ve sevdiğim için Azime ile evlenmek istedim. Ben zaten Azime’ye 2010-2011 yıllarında ilgi duymaya başladım. Tutuklamadan yaklaşık bir ay öncesine kadar ben Azime’nin evde tecavüze uğradığına dair hiçbir şey duymamıştım. Abim Cevdet ile Azime arasında bir gönül ilişkisi olduğunu bilmiyordum. Abim Cevdet ile aramızda 4-5 sene öncesinde ev konusundan dolayı tartışma çıktı bundan dolayı da aileden hiç kimseyle görüşmüyorum. Hatta Azime bana Ruhi bir gün gelirse o zaman ne yaparsın dedi. Bende o zaman kendisine gelirse gelsin zaten boşanmışsın dedim. Ben sana sahip çıkarım dedim. Abim ile eşi Filiz’den dolayı da konuşmuyordum. Abim ile Filiz evlenmeden önce bizim Filiz ile gönül ilişkimiz vardı. Ben abim ile Filiz evlenmeden önce Filiz ile ayrıldık. Ben olay gecesi tam olarak nerede olduğumu hatırlamıyorum ama büyük ihtimalle köydeki evdeydim. Abimin neden bu şekilde beyanda bulunduğunu bilmiyorum. Ben o dönem araba kullanmayı bilmiyorum ehliyetimi 2016 yılında aldım dedi” ifadelerini kullandı.


Savunmaların ardından mahkeme heyeti duruşmayı, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için ileri bir tarihe erteledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Efes Antik Kenti’ndeki ‘gece müzeciliği’ lansmanına yoğun katılım UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Efes Antik Kenti’nin turistler tarafından gece de ziyaret edilebilmesi için ışıklandırılmasının ardından "gece müzeciliği" lansmanı gerçekleştirildi. Helenistik, Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinden taşıdığı izlerle Anadolu’nun eşsiz zenginliğini gözler önüne seren İzmir’in Selçuk ilçesindeki Efes Antik Kenti, Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘gece müzeciliği’ uygulaması kapsamında ışıklandırılmıştı. Türkiye’de ilk kez Efes’te uygulanan ışıklandırma çalışmalarının ardından ‘gece müzeciliği’ tanıtım toplantısı düzenlendi. Yenilenen ışıklandırma çalışmalarıyla yerli ve yabancı binlerce ziyaretçi, 2 bin 300 yıllık Efes Antik Kenti’ni gün batımından sonra da ziyaret edebiliyor. Uygulama ilk kez ‘Efes Antik Kenti’nde hayata geçirildi Tanıtım toplantısında konuşan İzmir Valisi Süleyman Elban, ‘gece müzeciliği’nin ören yerlerinde ve tarihi kentlerde bu yıl ilk kez uygulamaya konulduğunu belirterek, “Bugün ülkemiz turizmciliğiyle ilgili çok farklı ama çok özel bir programı başlatmak üzere buradayız. İlk başlanan lokasyon da Efes’imiz oldu. Efes gibi bazı tarihi alanlarımızda çok fazla talep var. Hem ülkemizden hem de yurt dışından birçok insan bu alanları görmek istiyor. Fakat bu alanların da maalesef kapasitesi sınırlı. Dolayısıyla buradaki ziyaret saatlerini daha da ileri saatlere almak gerekiyor ancak gün ışığı yetersizdi. Kültür Turizm Bakanlığımız burada ciddi bir aydınlatma projesi hazırladı. Artık 00.00’a kadar da Efes’imizde gece müzeciliği şeklinde tabir ettiğimiz ziyaret saatlerini uzatmış olduk” dedi. “Gece deneyimi yaşamak farklı duygu oluşturacak” Tarihi kentlerin bulunduğu alanların Ege ve Akdeniz’de özellikle yılın 6 ayında çok sıcak dönemlere denk geldiğini belirten Vali Elban, sıcak dönemlerde insanların gündüz bu alanları gezmekte ciddi anlamda zorlandığını aktardı. İnsanların sıcaktan etkilenmemesi ve tarihi alanları daha kolay gezebilmeleri adına gece serin saatlerde ziyarete açılmasının konfor sağladığını vurgulayan Elban, şunları kaydetti: “Ayrıca bir diğer faydası da gündüz görünüyor ama gece deneyimini de yaşamanın farklı bir duygu oluşturacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla inşallah gece deneyimi de tarihi alanlarda insanlara ayrı bir haz, ayrı bir keyif verir diye düşünüyorum. Ülkemiz turizmine, kültür hayatına, dünya kültür hayatına ve bakanlığımızın bundan sonra yapacağı projelere de katkı sağlamasını diliyorum. Bu projenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah hem ülkemiz hem dünya turizminin hizmetine de yeni yeni projelerin gireceğini düşünüyorum.” “Gece ilk kez geldim, çok etkileyici” Antik kenti görmeye 80 kişilik kafileyle birlikte geldiğini belirten ziyaretçi Elif Toy, atmosferi çok beğendiğini söyledi. Toy, “Tiyatro gibi etkinliklerle Bergama’da ve daha farklı yerlerde bu şekilde etkinlikler oluyordu. Fakat bu düzenli bir şekilde halka açılan bir şey değildi. Daha önce gündüz de birkaç kere gelmiştik Efes’e. Bu şekilde daha güzel olmuş. Gece ilk kez geldim, bizim için çok etkileyici" dedi. Antik kenti görmek isteyenlere gelmeleri tavsiyesinde bulunan Toy, buradaki atmosferi daha fazla kişiye ulaştırabilmek amacıyla daha büyük etkinliklerin yapılması gerektiğini söyledi. “Ülkemizde antik kentlere değer vermemiz gerekiyor” Selçuk’ta yaşayan, antik kenti görmeye eşi ve arkadaşlarıyla birlikte gelen Gürbüz Gök ise, “Gündüz gelmiştik ama gece açılması aslında iyi olmuş. Dışarıdan çok fazla kişinin geldiğini gördük. Talep ve yoğunluk var. Güzel bir uygulama olmuş. Işık, ambiyans Efes’e çok fark katmış. Bayağı bir sevindik. Ülkemizde tarihi eserlere değer vermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu. “En çok kütüphane ilgimi çekti” İzmir’de hemşirelik bölümünde okuyan Merve Nur Tekin de daha önce hiç Efes’e gelmediğini belirterek, “Akşam ışıklandırmasını duyunca arkadaşlarımızla gelmek istedik. Gerçekten geldiğim için çok mutluyum. En çok ilgimi çeken kütüphanesi ve tiyatro alanı oldu. Gayet hoş bir ortam var. Işıklandırması çok güzel olmuş. Kesinlikle herkes gelmeli” dedi. Tanıtım toplantısına İzmir Valisi Süleyman Elban, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Yeni, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, protokol üyeleri, turizm sektöründeki paydaşlar ve birçok vatandaş katıldı.
Kütahya Türk iş insanı Ferhat Süleyman Çınar’ın başarı öyküsü Dünyada birçok ülke ile güçlü bağlantıları bulunan, NATO ve Birleşmiş Milletler Diplomatlığı gibi görevler yapan 46 yaşındaki iş insanı Ferhat Süleyman Çınar, başarı öyküsünü anlattı. Birleşmiş Milletler ve NATO’da önemli görevler üstlenen, Türkiye ve Birleşmiş Milletler arasındaki ilişkide önemli bir konuma sahip Ferhat Süleyman Çınar, 1978 yılında Ankara’da, üç çocuklu memur bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğu, dönemin zorlu şartları altında geçti ve Ankara’da memur bir ailenin ferdi olarak yaşamak ona mücadeleci bir ruh kazandırdı. Çınar, henüz ortaokul çağlarındayken, ailesinin beklentileri ve kendi davranışları arasında bir denge kurmaya çalıştı. Ailesi, onun abisi ve ablası gibi iyi bir eğitim alıp üniversiteye gitmesini ve kendileri gibi memur olmasını istiyordu. Ancak, Çınar, kendi geleceğini belirleme konusunda oldukça kararlıydı ve daha farklı bir yol izlemeye karar verdi. 80’ler ve 90’lar, Türkiye’nin ve dünyanın önemli dönüşümler yaşadığı yıllardı. Bu dönemde, Çınar, çevresindeki değişimleri yakından gözlemledi ve bu değişimlerin etkilerini bizzat deneyimledi. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve küresel sistemin dönüşümü gibi büyük olaylar, onun dünya görüşünü şekillendiren önemli faktörler oldu. “13 yaşında geleceğini şekillendirecek önemli kararlar almaya başladı” Çınar, sadece 13 yaşında olmasına rağmen, geleceğini şekillendirecek önemli kararlar almaya başladı. Geleneksel eğitim sistemi yerine gerçek okul olarak iş hayatını gördüğü için daha genç yaşlarda iş dünyasının içine adım attı. İş dünyasında içindeki erken deneyimleri, ona farklı bir bakış açısı kazandırdı. Matbaa sektöründe çalışmaları, ona sadece bir iş kolunun ötesinde, büyük bir resim olduğuna inanıyor ve küresel pazarın önemli bir parçası olarak görüyordu. Matbaacılığı, sadece basılı malzemelerin üretimi olarak görmek yerine, toplumun derinliklerine etki eden bir araç olarak değerlendiriyordu. Bu süreçte Ankara da Türk Siyasetinin kalbinde tanıştığı ve ortaklık kurduğu önemli kişiler başta Süleyman Demirel olmak üzere Ali Çetin Şener, Şahbettin Çimen, Cavit Çağlar gibi isimlerde onun Türk ve Dünya siyasi yapısını okumasında büyük önem taşıdı. “Sahip olduğu işleri bölgesel çaptan küresel bir boyuta taşıdı” Zamanla sahip olduğu işleri bölgesel çaptan küresel bir boyuta taşıyan Ferhat Süleyman Çınar, bu süreçte, uluslararası alanda geniş bir ağ oluşturdu ve işlerini küresel bir perspektifle genişletti. Ferhat Süleyman Çınar, insanlığı bir bütün olarak ele aldı ve küresel işbirliğinin, içinde bulunduğumuz sorunların tek çözümü olduğuna inandı. Ona göre insanlar kalıplarını devletler ise sınırlarını aşmalıydı, bu kaçınılmaz bir sondu ve elbet ki olacaktı. Bu gün bu amaca ulaşmak için Birleşmiş Milletler ve çeşitli STK’larda önemli misyonlar üstlenen Ferhat Süleyman Çınar bunun yanı sıra Orta Doğu’daki küresel işbirliğini geliştirmeye ve bölgede barış ve istikrarı sağlamak amacıyla Bölgedeki önemli Kraliyet Ailelerine danışmanlık yapmakta. ’’Ülkemiz ve dünya adına çok çalışıyoruz” Türkiye ve Dünya adına çok çalıştıklarını söyleyen Ferhat Süleyman Çınar ’’Ülkemiz Ekonomik, sosyal, kültürel ve insani nitelikteki uluslararası sorunları çözme düsturuyla, ırk, cinsiyet, dil veya din ayrımı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygının geliştirilip güçlendirilmesinde uluslararası işbirlikleri ile gelişmekte olan ülkelerin desteklenmesi ilkeler ile yola çıktık. Türk İş İnsanlarının Dünya’da temsili için güçlü lobilerde aktif rol alıyoruz. Birleşmiş Milletler misyonun gerçekleşmesi ve Türkiye’nin Misyon içerisindeki rolünün daha aktif olması için buradayız. Her zaman dediğimiz gibi bizler Türkiye ile Dünya arasında bir köprü görevi görüyoruz’’ ifadelerine yer verdi.
İzmir Efes Antik Kenti’ndeki ‘gece müzeciliği’ lansmanına yoğun katılım UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Efes Antik Kenti’nde, gece müzeciliği lansmanı gerçekleştirildi. Yerli ve yabancı turistler, antik kenti böylece gece saatlerinde de ziyaret edebiliyor. Helenistik, Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinden taşıdığı izlerle Anadolu’nun eşsiz zenginliğini gün yüzüne çıkaran İzmir’in Selçuk ilçesindeki Efes Antik Kenti, Kültür ve Turizm Bakanlığının ‘gece müzeciliği’ uygulaması kapsamında ışıklandırılmıştı. Türkiye’de ilk kez Efes’te uygulanan ışıklandırma çalışmalarının ardından, ‘gece müzeciliği’ tanıtım toplantısı düzenlendi. Yenilenen ışıklandırma çalışmalarıyla birlikte yerli ve yabancı binlerce ziyaretçi, 2 bin 300 yıllık Efes Antik Kenti’ni gün batımından sonra da ziyaret edebiliyor. Tanıtım toplantısına, İzmir Valisi Süleyman Elban, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Yeni, Kültür ve Turizm Bakanlığı protokolü, devlet görevlileri, turizm sektöründeki paydaşlar ve birçok vatandaş katılım gösterdi. Uygulama ilk kez ‘Efes Antik Kenti’nde hayata geçirildi Toplantıda konuşan ve ‘Gece müzeciliği’ kavramının açık alanlarda, ören yerlerinde ve tarihi kentlerde bu yıl ilk kez uygulamaya konulduğunu söyleyen İzmir Valisi Süleyman Elban, “Bugün ülkemiz turizmciliğiyle ilgili çok farklı ama çok özel bir programı başlatmak üzere buradayız. İlk başlanan lokasyon da Efes’imiz oldu. Efes gibi bazı tarihi alanlarımızda çok fazla talep var. Hem ülkemizden hem de yurtdışından birçok insan bu alanları görmek istiyor. Fakat bu alanların da maalesef kapasitesi sınırlı. Dolayısıyla buradaki ziyaret saatlerini daha da ileri saatlere almak gerekiyor ancak gün ışığı yetersizdi. Kültür Turizm Bakanlığımız burada ciddi bir aydınlatma projesi hazırladı. Artık 00.00’a kadar da Efes’imizde gece müzeciliği şeklinde tabir ettiğimiz ziyaret saatlerini uzatmış olduk” ifadelerine yer verdi. “Gece deneyimi yaşamak farklı duygu oluşturacak” Tarihi kentlerin bulunduğu alanların, Ege ve Akdeniz’de özellikle yılın 6 ayında çok sıcak dönemlere denk geldiğini belirten Vali Elban, sıcak dönemlerde insanların gündüz bu alanları gezmekte ciddi anlamda zorlandığını aktardı. İnsanların sıcaktan etkilenmemesi ve tarihi alanları daha kolay gezebilmeleri adına, gece serin saatlerde ziyarete açılmasının konfor sağladığını vurgulayan Elban, şunları kaydetti: “Ayrıca bir diğer faydası da gündüz görünüyor ama gece deneyimini de yaşamanın farklı bir duygu oluşturacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla inşallah gece deneyimi de tarihi alanlarda insanlara ayrı bir haz, ayrı bir keyif verir diye düşünüyorum. Ülkemiz turizmine, kültür hayatına, dünya kültür hayatına ve bakanlığımızın bundan sonra yapacağı projelere de katkı sağlamasını diliyorum. Bu projenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah hem ülkemiz hem dünya turizminin hizmetine de yeni yeni projelerin gireceğini düşünüyorum.” “Gece ilk kez geldim, çok etkileyici” Antik kenti görmeye 80 kişilik kafileyle birlikte geldiğini belirten ziyaretçi Elif Toy, atmosferi çok beğendiğini söyledi. Sözlerini sürdüren Toy, şunları aktardı: “Tiyatro gibi etkinliklerle Bergama’da ve daha farklı yerlerde bu şekilde etkinlikler oluyordu. Fakat bu düzenli bir şekilde halka açılan bir şey değildi. Daha önce gündüz de birkaç kere gelmiştik Efes’e. Bu şekilde daha güzel olmuş. Gece ilk kez geldim, bizim için çok etkileyici. Antik kenti görmek isteyenlere gelmeleri tavsiyesinde bulunan Toy, buradaki atmosferi daha fazla kişiye ulaştırabilmek amacıyla daha büyük etkinliklerin yapılması gerektiğini söyledi. “Ülkemizde antik kentlere değer vermemiz gerekiyor” Selçuk’ta yaşayan, antik kenti görmeye eşi ve arkadaşlarıyla birlikte gelen Gürbüz Gök ise “Gündüz gelmiştik ama gece açılması aslında iyi olmuş. Dışarıdan çok fazla kişinin geldiğini gördük. Talep ve yoğunluk var. Güzel bir uygulama olmuş. Işık, ambiyans Efes’e çok fark katmış. Bayağı bir sevindik. Ülkemizde tarihi eserlere değer vermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu. “En çok kütüphane ilgimi çekti” İzmir’de hemşirelik bölümünde okuyan öğrenci Merve Nur Tekin de daha önce hiç Efes’e gelmediğini belirterek, “Akşam ışıklandırmasını duyunca arkadaşlarımızla gelmek istedik. Gerçekten geldiğim için çok mutluyum. En çok ilgimi çeken kütüphanesi ve tiyatro alanı oldu. Gayet hoş bir ortam var. Işıklandırması çok güzel olmuş. Kesinlikle herkes gelmeli” dedi.
Aydın AKUT ödülleri sahiplerini buldu AKUT Kuşadası ekibi tarafından düzenlenen ‘Haydi Gençler, Haydi Çocuklar AKUT ile El Ele’ yarışmasının ödülleri verildi. Türkiye’nin ilk arama kurtarma derneği olan AKUT tarafından bu yıl 3’üncü kez düzenlenen ‘Haydi Gençler, Haydi Çocuklar AKUT ile El Ele’ yarışmasının ödülleri sahiplerini buldu. Tarihi Kervansaray’da düzenlenen yarışmaya Kuşadası Belediye Başkan Vekili Tibet Özer, AKUT Kuşadası Ekip Lideri Tağmaç Saraçoğlu, AKUT 2’nci Başkanı Esra Üstünkaya, Proje ve Kaynak Oluşturma Bölüm Sorumlusu Saliha Sönmez, yarışmada dereceye giren çocuklar ve aileleri katıldı. Yarışmada, 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde hayatını kaybedenleri anmak ve AKUT gönüllülerinin deprem zamanı yürüttüğü çalışmalara dikkat çekmek için ilkokul ve ortaokul öğrencileri tarafından yazılan ve dereceye girenlerin mektuplar okundu. Sosyal sorumluluk oluşturmak ve duyarlılık kazanımlarını arttırmak amacıyla düzenlenen yarışmada konuşan AKUT Kuşadası Ekip Lideri Tağmaç Saraçoğlu, “Kurulduğu yıldan beri özveriyle çalışan ekibimiz, birçok alanda gönüllülük ile toplum hizmeti vermektedir. Geleceğimizin temsili çocuklarımız da bizlerin en hassas noktasıdır. Emek verip yarışmamıza katılmış tüm öğrencilerimize ve velilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca bizlerden hiçbir zaman desteğini esirgemeyen, her zaman dayanışmamızı sürdürdüğümüz Kuşadası Belediyesi ve Başkan Ömer Günel’e teşekkür ediyorum. AKUT varsa hayat var” dedi. Haydi Gençler, Haydi Çocuklar AKUT ile El Ele’ Yarışması’nda dereceye giren çocuklara Belediye Başkan Vekili Tibet Özer, Kuşadası AKUT Ekip Lideri Tağmaç Saraçoğlu, Akut İkinci Başkanı Esra Üstünkaya ve Proje ve Kaynak Oluşturma Bölüm Sorumlusu Saliha Dönmez tarafından başarı belgeleri ve ödülleri verildi.