YEREL HABERLER - 13 Nisan 2012 Cuma 09:46

DİDİM ZİRAAT ODASI SORUNLARINI İL KOORDİNASYON KURULUNA TAŞIDI

A
A
A
DİDİM ZİRAAT ODASI SORUNLARINI İL KOORDİNASYON KURULUNA TAŞIDI

Didim Ziraat Odası Başkanı Bahattin Gökdemir, tespit ettikleri dört ana sorunu rapor halinde Aydın Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kuruluna sunduklarını belirtti.
Didim Ziraat Odası Başkanı Bahattin Gökdemir, tespit ettikleri 4 ana sorunu rapor halinde Aydın Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kuruluna sunduklarını söyledi. Başkan Gökdemir sundukları raporun diğer ilçelerinde sundukları sorunlarla birlikte bir rapor haline getirileceğini, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla düzenlenecek olan etkinlikte Başbakan Erdoğan`a sunulacağını söyledi.
Başkan Gökdemir, geçen hafta Karacasu`da yapılan toplantıda her ilçenin kendi sorununun dile getirdiğini ortak sorunun ise Pamuk ve Zeytin`deki fiyat düşüklüğü ve desteklemelerin yetersiz olduğunu söyledi. Her bölgenin kendine has bir sorunu olduğunu belirten Gökdemir ``Bu sorunları da kendi içimizde tartışıyoruz. Bu kapsamda sorunların iletilmesi amacıyla İl Koordinasyon Kurulunda aldığımız bu kararlar Türkiye Ziraat Odaları Birliğince kutlanacak olan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günün de her bölgenin sorunları Başbakan`a iletilecek. Biz de bu anlamda bölgemizin sorunlarını burada ileteceğiz`` dedi.
Raporda Didim`in sorunlarını 4 ana başlıkta topladıklarını belirten Gökdemir ``Bölgemizin ortak sorunu olan sulama sorunu bizimde ana sorunumuzun başında geliyor. Bunun dışında Pamuk ve zeytin`deki primim düşük olması ve girdi maliyetlerinin yüksekliği, Tarım Bağ-Kur`u prim ödemelerin daha da makul düzeye çekilmesi ve Hayvancılık desteklemeleri yanı sıra hastalıklarla ilgili girdi maliyetlerinin en aza indirilmesi konularını rapor halinde sunduk`` şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Her 3 bin bebekten birinde görülen ’kistik fibrozis’te erken tanı hayat kurtarıyor Türkiye’de 3 bin bebekten birinde görülen kistik fibrozis hastalığı, topuk taramaları ve ter testiyle erken teşhis ediliyor. Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Arslan, kistik fibrozis hastalığının erken teşhis edilmesinin insanın yaşam kalitesini artırdığını ve yaşam sürecini uzattığını söyledi. Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, ülkemizde yeni doğan her 3 bebekten birinde görülüyor. Bebeklerin doğumuyla birlikte ön tanı için 2015 yılından itibaren yapılmaya başlanan topuk taraması ile erken teşhis sağlanıyor. Erken teşhisin ardından uygulanan ter testiyle de hastalığın tespiti yapılıyor. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanmaya başlanan ter testi de deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlara kolaylık sağlamaya başladı. Hastanede görevli Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Hüseyin Arslan, hastalığın tanı süreci hakkında ve sonrasındaki tedavi süreci hakkında bilgi verdi. "Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir" Kistik fibrozun genetik geçişli bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık olmadığını ifade eden Arslan, "Burada çocuk göğüs hastalıkların dan biri olan kistik fibroz için ter çalışması yapıyoruz. Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu geni taşıyan anne ve babanın çocuklarında meydana geliyor. Türk toplumunun da 3 bin kişiden birinde görülebiliyor. Ülkemizdeki mutosyonlar Avrupa’daki görülen mutasyonlardan farklı görülüyor. Kistik fibrozis de ter ve senkrasoyonlarla ilgili bir sorun oluşuyor ve buna bağlı olarak akciğerde ki balgamların yumuşatılıp atılması, pankreasta senkrosyonlar etkileniyor. Buna bağlı olarak sık tekrarlanan akciğer enfeksiyonları, beslenme bozukluğu, yağlı dışkılama, pis koku ishal, gelişme geriliği, sık sinüzitler nedeniyle hastalar çeşitli sıkıntı yaşamakta ve ilerleyen zamanda hayatını kaybediyordu dedi. "Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz" Ülkemizde 2015 yılından itibaren uygulanmaya başlanan topuk testiyle hastalığın erken teşhis edilmeye başlandığına dikkat çeken Dr. Arslan, “2015 yılından itibaren ülkemizde bu hastalık taranıyor. Bebekler doğduğunda topuk taramasında riskli görülen hastalar tarafımıza yönlendiriliyor. Burada ter testi yaparak bu hastalığın tanısını koyuyoruz. Erken tedavi ile daha iyi yaşam kalitesi sağlamaya yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ter testi için hastaları 1 gün öncesinden hazırlıyoruz çünkü hastalardan ter toplamamız gerekiyor. 1 gün öncesinden banyo yapıp, iyi besleniyorlar. Yaklaşık yarım saatlik bir süreç içerisinde de ter toplanıyor sonrasında da ölçüm cihazında teri ölçüyoruz. Toplamda 1 saat içerisinde ter testinin sonucunu elde etmiş oluyoruz. Erken yaşta gözlemlenmeye başlıyor. Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz. Hastalar erken tanıyla daha uzun yaşam ömre sahip oluyor. Normal bir birey gibi yaşayabiliyorlar. Bu tedavi süreci hastalar için ömür boyu devam ediyor. Bazı ilaçları ve fizik tedavi uygulamalarını sürekli yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.