YEREL HABERLER - 27 Şubat 2012 Pazartesi 15:13

MİLLİ GÖRÜŞ LİDERİ MERHUM NECMETTİN ERBAKAN’IN VEFATININ YILDÖNÜMÜ

A
A
A
MİLLİ GÖRÜŞ LİDERİ MERHUM NECMETTİN ERBAKAN’IN VEFATININ YILDÖNÜMÜ

Saadet Partisi Erzurum İl Gençlik Kolları Başkanı Gökhan Kızıltunç, 54. Hükümetin Başbakanı ve Milli görüş lideri merhum Necmettin Erbakan’ın vefatının yıldönümü olması münasebetiyle 24 Şubat ile 3 Mart tarihleri arasında Erbakan haftası ilan ettiklerini, bu kapsamda tüm Türkiye’de ve ‘’Erbakan’ı Anma ve Anlamak” konulu programlar düzenleneceğini belirtti.
“Vefa imanın gereğidir. Bizde vefamızı göstererek rahmetli Erbakan Hocamızın talebeleri olarak onun yürüdüğü yolda yürümeye devam edeceğiz” diyen Kızıltunç, “Muhterem Erbakan Hocamızı hayatımız boyunca hep “İman tekeden süt çıkarmaktır” sözü ile hatırlayacağız. Bu tanımla Erbakan Hocamız insanlara imanın getirdiği imkanları hatırlatıyor, şanlı mazinin izinde imanlı bir kalbin gerçekleştiremeyeceği hiçbir hayal olmadığını zihinlere kazımış oluyordu. Erbakan hocamız Türkiye’mizde ve dünyada “Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden büyük Türkiye, Yeni bir Dünyanın kurulması” gibi idealle yola çıkan ve “Önce Ahlak ve Maneviyat” sloganını burca diken büyük bir liderdi” diye konuştu.
Kızıltunç konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Bizim partiyi takım tutar gibi tutmayın” diyen Erbakan Hocamız tarafgirlik ve fanatizme karşı olduğunu, amacının hakkın tespiti ve teslimi olduğunu herkese göstermeye gayret etti. Fanatikliğin, cemaatçiliğin zararlı bir anlayış olduğunu gerçekleri gizleyen, hakkı görmeye mani olan , gözleri körelten bir perde olduğunu sevenlerine anlatan Erbakan Hocamız , Müslümanların her zaman birliğinden yanaydı. Bu birliğin önündeki en büyük engelin fanatiklik ve cemaatçilik damarı olduğunu bilen merhum Erbakan Hocamız en başta bu habis huyu kendi sevenlerine yasaklamıştı.Gelin görün ki bu erdemli davranışı muhatapları hiçbir zaman anlayamadılar.
Erbakan Hocamız geçmişimizde unuttuğumuz değerlerimizi hatırlattı. Bosna’yı, Çeçenistan’ı, Filistin’i hatırlattı. Vefayı , harbiliği , hasbiliği, samimiyeti, zaferle övünmemeyi, her zaferin başarı olmadığını öğretti. Zaferin hedef olmadığını anlattı. Zaferle değil seferle mükellef olduğumuzu, zaferin ancak Allahın takdiri ile olduğunu zihinlerimize kazıdı.
Erbakan Hocamız inancı ve ideali uğruna fedakârlığın nasıl yapılacağının canlı bir misâli olarak ilerlemiş yaşına hiçbir zaman aldırış etmeden bizlere hep örnek oldu ve bu sloganı hayatımızda düstur edinmemiz gerektiğini hep vurguladı. Bir milletin asıl gücünün tankı, topu, tüfeği değil; İmanlı evlatlardır diyerek gençliğe büyük bir önem vermiştir.
Hocamız ülke siyasetinde yeni bir çığır açmış, ‘Hakkı üstün tutan’ bir anlayışı savunarak, ‘kuvveti üstün tutan’ zihniyetlere karşı ömrü boyunca ve bütün gücüyle mücadele etmiştir. Emperyalist, küresel ırkçı zihniyetlerin emellerini deşifre etmiştir, oyunlarını bozmuştur. Devlet adamı olarak; ülkemize çok önemli hizmetler ortaya koymuş, İslam dünyasına, dünyadaki diğer mağdur ve mazlum toplumlara model ortaya koymuştur. Vefatında milyonları peşine takarak Hakk’a yürümüştür.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TBMM’de 2026 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmeleri TBMM Genel Kurulu’nda devam ediyor. Bütçe görüşmelerinde konuşan DEM Parti Genel Başkanı Tülay Hatımoğulları Oruç, dünyanın bir belirsizlik çağı yaşadığına işaret ederek, "20’nci yüzyılın düzeni çöktü ama yenisi kurulamadı. Belirsizlik çağında eşitsizlikler, iklim krizi, yoksulluk, yolsuzluk, cinsiyetçilik, kutuplaştırma, şiddet her yere yayılıyor. Bu kızılca kıyametin içinde de dünya ölçeğinde silahlanma yoğun bir şekilde artıyor. Geçtiğimiz yaz ayında Lahey’de NATO’nun yaptığı toplantıda her üye ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 5’inin NATO’ya verilmesi yani silahlanma için harcanması kararı alındı. Benzer bir karar 2014’te yine alınmıştı, yüzde 2’ye çıkarılmıştı ama ne yazık ki dünyaya baktığımızda ne sulh var ne de güvenlik var. Bilakis savaşlar artmış durumda. Barış ve güvenlik silahla değil, barış ve güvenlik, özgürlük ve demokratik bir düzenle sağlanır. Bakın yapay zekâ, teknolojik gelişmeler, iletişim ve ulaşımdaki hızlanma insanlığın önüne doğayla barışık bir şekilde müthiş bir yaşam alanı sunabilir fakat yine aynı köhne kapitalist sistem bu imkânları sadece bir grup sermayedara ve savaş baronlarına, silah tüccarlarına seferber ediyor ve ne yazık ki insanlık için kullanılması gereken olumluluklar bu kesimlerce insanlık ve doğa karşıtı bir şekilde kullanılıyor ve yine kapitalist merkezler bu eşitsizliğin oluşturduğu göç dalgalarına karşı duvarlarını gittikçe kalınlaştırıyor. Ancak bu eşitsizliklere karşı direniş hareketleri de mevcuttur bütün dünyada, Seattle’dan Tunus’a, Kahire’ye; Gezi Parkı’ndan Yunanistan’daki Sintagma Meydanı’na kadar çok geniş bir direniş ağı ve şimdi de Z kuşağı isyanları olarak Nepal’de, Fas’ta, Sri Lanka’da, Sırbistan’da ve Bulgaristan’da büyümeye devam ediyor. Küresel düzeydeki savaş ve çatışmalardan, ticaret ve enerji koridorları savaşlarından bölgemizin çok etkilendiğinin hepimiz farkındayız. Rusya-Ukrayna savaşı, İran-İsrail savaşı, İsrail eliyle bölgenin yeniden dizayn edilmeye çalışılması hamleleri ve Doğu Akdeniz, dolayısıyla da Kıbrıs sorunu bu parlamentonun gündemine ehemmiyetle alması gereken konulardır. Orta Doğu ve Afrika’daki savaşlar, Batı’nın yüksek teknolojili silahlarıyla yürütülüyor ama ne yazık ki bu silahların finansmanı da bölgedeki petrolden sağlanıyor. Emperyalist güçler âdeta bir savaş filmi yazıyorlar ve bu savaş filmi Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da oynanıyor. Bizler birbirimizi öldürüyoruz, onlar ise senaryosunu kendi yazdıkları filmi büyük bir keyifle izliyorlar. Bizler artık bunlara ’dur’ demeliyiz. Bölgemizin trajedisi bitmiyor. Bakın, Gazze halkı, Gazze iki seneyi aşkındır yoğun bir işgal altında. Ateşkes olmasına rağmen ateşkesin fiilen hayata geçmediğine hepimiz tanıklık ediyoruz. Bir kez daha bu kürsüden ifade ediyoruz ki Filistin halkı yalnız değildir, Filistin mazlum halkı ile bizler dayanışmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. DEM Parti Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan, "Kürt meselesini konuşurken önce şunu tespit etmemiz gerekiyor: Bu ülkeyi bir asırdır yönetenlerin en temel hatası Kürt meselesini yanlış teşhis etmesidir. Teşhisi yanlış olunca Kürt sorununu ortadan kaldırma yolları da hep hatalı oldu. Kürt meselesinde yıllardır hep düğüm üstüne düğüm atılıyor, bu düğüm âdeta Gordion düğümüne dönüştü. Yıllar boyunca bu mesele terör parantezine sıkıştırıldı. ’Geri kalmışlık’ denildi, ’Kandırılmış, aldatılmış bir avuç insan’ denildi. Oysa Kürt meselesi az gelişmişlik sorunu değildir, Kürt meselesi kandırılmış ya da aldatılmış bir topluluğun problemi de değildir. Kürt meselesi terör sorunu hiç değildir; eşit yurttaşlık meselesidir, demokratik haklar meselesidir, bir varlık meselesidir ama en önemlisi Kürt meselesi bir hukuk meselesidir. Kürt’ün hukukunu tanıma üniter devlet içinde pekâlâ mümkündür. ’Üniter devlet’ demek ne devletin inkârı ne de Kürt’ün inkârıdır. Kürtlerin eşit yurttaşlar olarak hakkını savunması, üniter devlet için bir risk değil, aksine bir güvencedir. Kürt meselesi günlük siyasetin gürültüsüne kurban edilecek bir başlık değil, canların yitirildiği, ocakların söndüğü tarihsel bir olgudur. Kürt meselesi yıllarca düğüm aklıyla yönetildi ve sonuç hep hüsran oldu. Artık barış siyasetini çözüm aklıyla kuralım diyoruz. Tam 106 yıl önce Erzurum Kongresi’nin sonuç bildirgesinde Türk-Kürt ortaklığına atfen şunlar yazılır: ’Saadet ve felakette tam ortaklığı kabul eder ve gelecek hakkında aynı amacı hedef alır.’ Yani daha kuruluş aşamasında ortak vatan fikri ile hukuk fikri yan yana duruyor, sonra hukuk kısmı unutuluyor. Cumhuriyet, Kürtlerin omuz verdiği bir kurtuluşun ardından ilan ediliyor ama Kürt’ün hukuku kurucu metinlerin dışına itiliyor. Sayın Devlet Bahçeli, 18 Kasım 2025 tarihli grup konuşmasında cumhuriyetin kuruluş dönemine dair çok önemli bir tespitte bulundu: ’Hazırlık ve mayalanma dönemi kongreler marifetiyle yani demokratik yollarla icra edilmiştir’ demesi aslında bugün daha fazla demokrasiyi esas almayı işaret ediyor" dedi. "Bizim için ekonomi Bilge Kağan’ın ’Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim’ sözündeki sosyal adalettir" MHP Grup Başkanvekili Filiz Kılıç, ekonomiye bakışlarının rakamlardan ibaret olmadığını kaydederek, "Bizim için ekonomi Bilge Kağan’ın ’Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim’ sözündeki sosyal adalettir. Amacımız Ahilik geleneğimizden bugüne gelen helal lokmayı ve alın terini baş tacı eden, hakça bölüşümü esas alan millî üretim ekonomisidir. Faiz lobilerinin değil nasırlı ellerin kazandığı, refahın bir kısma değil necip milletimizin her ferdine adilce paylaştırıldığı bir düzeni hilalin gölgesinde tesis etmeye yeminliyiz. Görüşmekte olduğumuz bu bütçe, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yönetiminde sağladığı istikrarın 8’inci, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın ise 3’üncü bütçesidir. Bu bütçe laf değil icraat üretenlerin, mazeret değil çözüm bulanların, Türkiye’yi istikrar ve refah limanına taşıyanların bütçesidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak şimdiden ifade etmek isterim ki 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ni tümüyle olumlu değerlendiriyor ve destek veriyoruz" ifadelerini kullandı. Kılıç, dünya resesyon yani durgunluk korkusuyla boğuşurken Türkiye’nin kendi hikâyesini büyük bir iradeyle yazmaya devam ettiğini belirterek, "İşte, böyle tekin olmayan, karmaşanın, savaşın yaşandığı bir dünyada ülkemiz Cumhur İttifakımızın sağladığı kaya gibi sağlam siyasi istikrar sayesinde bölgesinde bir güven noktası olarak yükseliyor. Hatırlayın o eski günleri, koalisyon pazarlıklarıyla heba edilen ayları, karar alamayan hantal yapıları, yarını göremeyen iş dünyasını, bir anayasa kitapçığıyla yerle bir olan ekonomileri. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle o devirler hamdolsun, kapandı. Çift başlılık tarihe karıştı. Bugün yürütme hızlı karar alıyor, caydırıcılığımız artıyor, küresel meydan okumalara karşı ’Ben de varım hem de en güçlü şekilde’ diyen bir Türkiye emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Milli çıkarlarımız söz konusu olduğunda ekonomide, diplomaside ve sahada gözünü budaktan sakınmayan, kimseden icazet almayan, Ankara merkezli düşünen bir devlet aklı milletimiz için çaba gösteriyor. Felaket tellallarına, sürekli karamsarlık pompalayanlara, ’Türkiye battı, bitti’ senaryosu yazanlara inat, Türkiye’nin üretim çarkları tıkır tıkır dönüyor. 2024’te dünya ekonomisi yüzde 3,3 büyürken, Türkiye de aynı oranda yüzde 3,3 büyüyerek potansiyelini ortaya koymuş, gücünü ve dayanıklılığını da kanıtlamıştır" şeklinde konuştu. Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, bütçeyi değerlendirerek, "İncelerken daha en başta görüyoruz ki iktidar ilk düğmeyi yanlış iliklemiş. Bütçe açıkla beraber başlıyor, 20 yıldır bütçe açığı her zaman yükseliyor. AK Parti bütçe açıklarını normalleştirmiş maalesef, asıl vahim olanı da bundan da bir rahatsızlık duymuyorlar. Ve bunu değiştirmek için, bu tabloyu düzeltmek için tek bir çabaları var, o da vergileri daha da yukarıya çıkartmak. Milletimizden önümüzdeki yıl 15,6 trilyon vergi toplanacak. AK Partili biliyor, biz de biliyoruz. Bu vergi, bu 15,6 trilyon vergi yine yetmeyecek. Hatta öyle ki Sayın Şimşek’e göre vergi yükümüz yüksek bile değilmiş. Sayın bakana göre az kazanan fukaradan az, çok kazanan zenginden de çok vergi alacaklarmış. Kusura bakmayın, siz bunu yapamazsınız. Çünkü siz o zenginlerin hükümetisiniz, siz KDV’lerle, ÖTV’lerle market kasasında, benzin istasyonlarında, vatandaşımızın canını acıta acıta cebinden almaya devam ediyorsunuz. Bunu biz söylemiyoruz, siz söylüyorsunuz, sizin rakamlarınız söylüyor. Gelir vergisinden 3,6 trilyon, ÖTV’den 2,5 trilyon, KDV’den 5,6 trilyon, kurumlar vergisinden 1,7 vergi alacaksınız. Sizin bütçenizde dolaylı vergilerin oranı yüzde 65’lere dayanmış. Bugün bir asgari ücretli fırına gidip ekmek aldığında ne kadar KDV ödüyorsa, bu ülkenin en zengini de o ekmek için aynı vergiyi ödüyor. Peki, iktidar bu bütçede o zenginler için acaba ne yaptılar? Aynı bütçede 3,5 trilyon liralık vergi harcaması diye bir kalem var. Ne demek bu? Sermayeden, yandaştan alınmayacak vergi demek, zenginlerden alınmayacak vergi demek" diye konuştu. Yeni Yol Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, bütçenin çiftçinin, hayvan yetiştiricisinin bütçesi olmadığını söyleyerek, "Bu bütçe, ayda bir et yiyemeyen, kahvede 10 liraya çay içemeyeceği için parklarda vakit geçiren, torununun cebine harçlık koyamayan, açlık sınırını değil sefalet sınırı altında yaşayan emekliye reva görülen 16 bin 881 TL en düşük emekli maaşı nedeniyle emeklinin de bütçesi değildir. Bu bütçe, 6 milyar 737 milyon TL’yle sokaklarda güvenle yürüyemeyen, caydırıcı olmayan infaz sistemi nedeniyle her gün şiddete maruz kalan, şiddetin her türlüsü altında ezilen, anne olarak evlatlarının ihtiyacını karşılayamayan kadının da bütçesi değildir. Bu bütçe, gençlere bağımlılıkla mücadele için ayırdığı kişi başı 4 lira, gençlik desteği için günlük 3 lira bütçeyle her köşe başında uyuşturucu satıcılarıyla karşılaşan, uyuşturucunun pençesine düştüğünde gerekli tedavi ve rehabilitasyon desteğini alamayan, kumar ve bahis bataklığında yaşam yerine intiharı tercih eden, gecelerini sosyal medyada, gündüzlerini yatakta uyuyarak geçiren, gideceği bir iş, işe gitse alacağı düzgün bir maaş ve sosyal güvencesi olmayan, spordan bilime yeteneklerini keşfeden ve destekleyen mekanizmalardan yoksun gençliğin de bütçesi değildir. Bu bütçe, siftah yapamayan, eline asgari ücret kadar gelir geçmeyen, maliye uygulamaları altında ezilen, elektrik parasından tasarruf için iş yerinde karanlıkta oturan esnafımızın da bütçesi değildir" ifadelerini kullandı. Ekmen, şöyle konuştu: "Siyasetin sadece sürecin temkinli destekçilerini değil, sürece doğrudan karşı olanları da anlama sorumluluğu vardır. Bu aynı zamanda sürecin sağlıklı ilerlemesinin de bir gereğidir. Sürece destek ile güven arasındaki devasa boşluğu anlayıp gereğini yaptığımızda sürecin ruhuna aykırı uygulamalardan vazgeçip, tasfiye sürecinin sadece Öcalan ve PKK için değil benzer örnekler için de sonuç üreteceğini, sürecin en büyük vaadi olan hukuk, adalet, özgürlük, demokrasi alanında atılacak adımların sadece Kürtler için değil 85 milyon vatandaşımız için de geçici ve gelecek olduğunu anlatırsak, buna uygun davranırsak sürece güven artacak, sürecin ihtiyacı olan yasa ve uygulamalar üzerindeki şüpheler azalacak, süreç de hızlanıp başarıya ulaşacak inşallah. Belki de hepimizin vazifesi aramızdaki niza ve tartışmaları, hatta mümkünse ülkenin gündemini üç ay boyunca dondurarak evveliyatla Milli Kardeşlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu’nun gündeminde olan fesih ve tasfiye sürecini başarıyla tamamlamak, sonra da hukuk, adalet, özgürlük, demokrasi alanlarında ülkemize çağ atlatacak, her bir vatandaşımızı özgür ve müreffeh kılacak adımları atmaktır." Yeni Yol Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ da hükümeti eleştirerek, "Tasarruf tedbirlerinden bahsediyorsunuz. Kamu uymuyor ki buna ve siz diyorsunuz ki şimdi biraz önce efendim aynı zamanda şeffaflıktan bahsediyorsunuz, denetlenebilirlikten bahsediyorsunuz. Yok ki böyle bir şeffaflık. Sayıştay görevini yapabiliyor mu? Yapmıyor ki, yapamıyor ki. 15 Temmuz sonrası korkutulmuş bir Sayışta’yla karşı karşıyayız. Peki, yargı objektif mi, tarafsız mı Türkiye’de, bağımsız mı? Değil. Peki, yürütme nedir? Kuvvetler ayrılığından bahsediyorsunuz. Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini nasıl düzeltecektiniz? Şöyle -engelli vatandaşlardan özür diliyorum- diyordunuz siz ’Kör olan, şaşı olan, topal olan, çolak olan bu parlamenter sistemi değiştireceğiz.’ Değiştirdiniz, 2017 yılında bir referandumla değiştirdiniz, 2018’de bunu da yürürlüğe koydunuz hukuki olarak. Peki, o günden itibaren hakikaten kuvvetler ayrılığı ilkesi Türkiye’de tecelli etti mi? Etmedi Türkiye’de. Ne oldu biliyor musunuz? Yürütme yasamaya ve yargıya vesayet unsuru olarak çıktı karşımıza. Türkiye’yi yasama yönetmiyor, Türkiye’yi yargı asla denetleyemiyor. Denetim mekanizmaları diyorsunuz, ki sizi nasıl denetleyeceğiz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız? Bize milletvekilleri olarak bir hak vermişsiniz Anayasa’da, diyorsunuz ki ’Size bir hak verdik, soru önergeleriniz var. Bu soru önergelerinizi yazılı olarak sunacaksınız. Buradaki sözlüğü kaldırdık.’ Kaldırdınız, yazılı olarak sunuyoruz. Vallahi, herhâlde öyle tahmin ediyorum 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin soru önergesi vermişizdir ve sadece bizim grubumuzun vermiş olduğu bin 170 tane soru önergemiz var" şeklinde konuştu.
Samsun İstanbul’da şehit düşen polis memurunun naaşı Samsun’a getirildi İstanbul’da uyuşturucu operasyonu sırasında çıkan çatışmanın ardından ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede şehit olan polis memuru Emre Albayrak’ın naaşı Samsun’a getirildi. İstanbul’un Çekmeköy ilçesi Aydınlar Mahallesi Adnan Kahveci Caddesi’nde düzenlenen narkotik operasyonu sırasında baskın yapılan evden polis ekiplerine ateş açıldı. Açılan ateş sonucu kurşunların isabet ettiği Özel Harekat polisi Emre Albayrak ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılan Albayrak, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Emre Albayrak’ın naaşı, uçakla Samsun Çarşamba Havalimanı’na getirildi. Şehit polisin cenazesini annesi Aslıhan Albayrak, babası Ramazan Albayrak, eşi İrem Albayrak ve yakınları gözyaşlarıyla karşıladı. Havalimanında yapılan törenin ardından Emre Albayrak’ın naaşı, Ladik ilçesi Arnavutlar Mahallesi Arnavutlar Küme Evleri’ndeki baba ocağına götürüldü. Havalimanındaki törene Samsun Valisi Orhan Tavlı, Samsun Garnizon Komutanı Tümgeneral Davuut Ala, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, İl Emniyet Müdürü Ahmet Arıbaş, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Mustafa Bakçepınar, emniyet mensupları ve şehidin yakınları katıldı. Şehidin cenazesi, Ladik Avcı Sultan Mehmet Merkez Camii’nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından Arnavutlar Mahallesi’nde bulunan aile kabristanında toprağa verilecek.
İstanbul Mert Hakan Yandaş, Metehan Baltacı ve Murat Sancak’ın ifadeleri ortaya çıktı Futbol dünyasında ’bahis oynama’ iddiasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanmaları talep edilen Mert Hakan Yandaş, Metehan Baltacı ve Murat Sancak’ın ifadeleri ortaya çıktı. Yandaş ifadesinde, "Kimse oynayacağım veya oynadığım müsabakalar ile ilgili telkinde, yönlendirmede bulunmadı’’ derken, Baltacı ise "Oynamış olduğum maç bahislerindeki futbolcular ile herhangi bir irtibatım olmamıştır’’ diye konuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aralarında eski Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak, futbolcular Mert Hakan Yandaş ile Metehan Balcı, spor yorumcusu Ahmet Çakar ve hakem Zorbay Küçük gibi isimlerin de bulunduğu, futbol müsabakalarında görev yapan bir kısım hakem, futbolcu ve bazı kulüp yetkililerinin karıştığı ’bahis oynama’ iddiasına yönelik yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında savcılığa verdikleri ifadelerin ardından tutuklama talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edilen futbolcular Mert Hakan Yandaş ve Metehan Baltacı ile eski Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak’ın ifadeleri ortaya çıktı. "Yasadışı bahis sitelerinden futbol müsabakalarının sonuçlarına asla kupon yapmadım’’ Aylık gelirinin 3 buçuk milyon lira olduğunu belirten Mert Hakan Yandaş ifadesinde, "Bildiğim kadarıyla yasal bahis sitelerinde üyeliğim bulunmamaktadır. Yasadışı bahis sitelerinde de üyeliğim bulunmamaktadır. Yasadışı bahis sitelerinden futbol müsabakalarının sonuçlarına asla kupon yapmadım. Profesyonel kariyerimde hiçbir şekilde şike teklifi almadım. Şike anlaşması içerisinde yer almadım. Şike yapmadım. Kimse oynayacağım veya oynadığım müsabakalar ile ilgili telkinde, yönlendirmede bulunmadı. Profesyonel olarak sözleşmeli olduğum futbol takımlarının müsabakalarına hiçbir şekilde yasal veya yasadışı bir şekilde kupon yapmadım. Şüpheli Ersen Dikmen isimli şahsa borç gönderdim. Gönderdiğim paraları yasal bahis sitelerine gönderdiğini bilmiyordum. Fenerbahçe futbol takımının müsabakalarına ilişkin kuponlarına benim kesinlikle bir yönlendirmem olmamıştır. Aramızda böyle bir diyalog gerçekleşmemiştir. Yasadışı bahis sitelerinde herhangi bir şekilde oyun oynamak için para göndermedim. Yine Fenerbahçe’den futbolcu arkadaşlarımla birlikte yasadışı bahis sitelerinde slot oyunları oynadık. Ancak kimin hesabından oynadığımızı hatırlamıyorum. Çok uzun sürmedi ve oynamayı bıraktık’’ dedi. "Formasını giymiş olduğum herhangi bir takım adına kupon yapmadım’’ Aylık gelirinin 1 buçuk milyon lira olduğunu belirten Metehan Baltacı ise ifadesinde, "Ben hiçbir suretle herhangi bir yasadışı bahis sitesinde herhangi bir işlem yapmadım. Bununla beraber benim adıma da herhangi biri bu tarz sitelerde işlem yapmamıştır. Ben bir yasal sitede hatırladığım kadarıyla 2021 yılında üyelik açmıştım. Tam kaç kere kupon yaptığımı bilmiyorum ama hiçbir suretle formasını giymiş olduğum herhangi bir takım adına kupon yapmadım. Yine oynamış olduğum maç bahislerindeki futbolcular ile herhangi bir irtibatım olmamıştır. Benim şike yapmam söz konusu değildir. Mesaj içeriklerinde de gözüktüğü üzere birçok kuponda arkadaşlarımdan takım sormaktaydım, şike yapacak olsam böyle yazışmaların olması mümkün olmazdı. Söz konusu kuponları yapmamdan dolayı TFF tarafından idari ceza verildi. Ancak bu cezanın içeriği kupon yapmamdan kaynaklı olup, şike iddiası ile ilgili herhangi bir husus da yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum’’ şeklinde konuştu. Emniyet aracına binerken ‘Görüşeceğiz’ demesiyle ilgili konuştu Şüphelilerden Murat Sancak ise ifadesinde, polis aracına binerken ‘Görüşeceğiz’ şeklinde bir söyleminin olduğunu kabul ettiğini belirterek, "Buradaki kastım medyadaki şahıslara ilişkindir. Ben medyatik bir insan olduğum için ‘Görüşeceğiz, bay bay’ dedim. Kesinlikle yargıyı ve kamu kurumunu hedef almadım. Ben devletime bağlı bir insanım. Daha sonra avukatlarım aracılığıyla basın açıklaması yapıp, olayı aydınlattık ve adalete olan güvenimizi net bir dille ifade ettik’’ dedi. "Ben şikeye karşı bir insanım. Böyle bir soruşturma kapsamında karşınızda olmak üzüntü verici’’ Sancak ifadesinin devamında, "Herhangi bir yasal veya illegal bahis sitesinde hesabım yoktur. Bugüne kadar da bahis oynamadım. Şike teklifi almadım ve şike teklifinde bulunmadım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Benim basın açıklamalarımdan anlaşılacağı üzere ben şikeye karşı bir insanım. Böyle bir soruşturma kapsamında karşınızda olmak üzüntü verici’’ ifadelerini kullandı.
Ankara CHP Genel Başkanı Özel: "Türkiye bugün yüksek enflasyonda Avrupa 1’incisidir" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, "Türkiye bugün yüksek enflasyonda Avrupa 1’incisidir" dedi. CHP Genel Başkanı Özel, TBMM Genel Kurulu’nda devam eden 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerinde konuştu. 2026 bütçesine ilişkin değerlendirmede bulunan Özel, "Bütçe hazırlayarak milletin işi ve aşı üzerinde siyasi tercihlerde bulunan iktidar sahiplerinin bu bütçeyi sahiplenmeleri gerekir. Bu yönetim sistemi başladığında ‘Bu, tek kişilik hükûmet sistemidir; bakanlar artık atanmıştır, o yüzden Meclise karşı sorumluluğu yoktur; Meclise karşı tek sorumlu Cumhurbaşkanıdır’ yaklaşımını hatırlatır, Cumhuriyet Halk Partisi 1 Ekim’de uğradığı haksız saldırılardan dolayı bir günlüğüne bir konuşmayı dinlemeye gelmedi diye ‘Meclise saygısızlık yapıldı’ diyenlere bugün bütçenin gerçek ve tek sahibi ve tek sorumlusunun Meclise gelip bütçesini anlatmak, savunmak, eleştirileri dinlemek yerine İstanbul’da olduğunu hatırlatır ve Meclise saygı olacaksa bir ritüelin olduğu gün gelip bu kürsüden siyasi bir konuşma yapmakla değil gelip bu millete bütçenin hesabını vermekle olduğunu hatırlatırım" ifadelerini kullandı. "Türkiye bugün yüksek enflasyonda Avrupa 1’incisidir" Türkiye’nin dünyada en çok suç işlenen ülkelerden biri hâline geldiğini savunan Özel, "Türkiye bugün yüksek enflasyonda Avrupa 1’incisidir. Ekim ayı enflasyonumuz yüzde 2,55, dünyadaki 70 ülkenin yıllık enflasyonundan fazladır. Yanlış duymadınız, ekimdeki enflasyonumuz dünyadaki 70 ülkenin yıllık enflasyonunun üzerindedir. Yoksullukta Avrupa 1’incisidir Türkiye, işsizlikte Avrupa 1’incisidir, yüksek faizde Avrupa 1’incisi, dünya 2’ncisidir. Gıda enflasyonunda dünya ortalamasının 7 katına sahiptir. Yargıya güven yüzde 20’lere düşmüştür. Bu veriler ne kadar doğruysa, iktidarın yürüttüğü propaganda da maalesef o kadar gerçek dışıdır. 2025’te memleketin hâli budur, 2026’nın da böyle geçmemesi için bu bütçenin bir çare üretmesi beklenir. Bütçe görüşmeleri devletin de, milletin de yeni yılı konuştuğu, daha iyisinin umulduğu, vatandaşın da kulak kesildiği görüşmelerdir. Millet döner, bu Meclise bugünlerde bakar; baktığında ne gördü biliyor musunuz? 16,3 trilyon geliri, 19 trilyon gideri olan yani daha ilk sayfasında 2,7 trilyon bütçe açığı verilen bir bütçeyi gördü; bu, öyle böyle bir açık değil. Bu açık ’Ekonomiyi şaha kaldıracağız’ diye yetkinin tek başına talep edildiği Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk bütçesinin tamamının tam iki katıdır, o bütçedeki açığın tam 22 katıdır. Bu rakamlar cumhuriyet tarihinin rekorudur. Aynı şekilde faiz gideri yüzde 40’lık artışla 2,7 trilyon liraya çıkıyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz gideridir. 2017 yılında 100 liralık verginin 10 lirası faize giderken, bu yıl 100 liranın 20 lirası faize ödenecek" dedi. "Mutfak tüpünden, tırnak makasından ÖTV alınıyor, ama pırlantadan, elmastan, lüks kol saatinden alınmıyor" Bütçenin yüzde 97,5’inin neredeyse tamamının vergi gelirlerinden oluştuğunu söyleyen Özel, "Peki, bu vergi kimden toplanacak? Her 100 liralık verginin 63 lirası dolaylı vergi arkadaşlar. Yani zengin-fakir ayırmayan, fabrikatörden de fabrikadaki asgari ücretliden de aynı alınan vergi, dolaylı vergi; elektrikten, sudan, temel harcamalardan. Peki, ondan sonraki büyük kalem, 100 liranın 25 lirası çalışanların maaşlarından kesilen gelir vergisi. Geriye ne kaldı? Yüzde 11, kâr eden şirketlerin ödeyeceği kurumlar vergisi. Avrupa’da dolaylı vergilerin bu kadar yüksek, gelir vergisinin bu kadar fazla, şirketlerden alınan verginin bu kadar düşük olduğu bir başka ülke yok. Yani Türkiye vergi adaletsizliğinde de Avrupa 1’incisi. Yeni yılda hep birlikte saniyede 495 bin lira vergi ödeyeceğiz, saniyede 495 bin lira. Vergi gelirinin 8,5 trilyon lirası sadece ÖTV ve KDV’den alınacak. Peki arkadaşlar, bu ÖTV ve KDV kimlerden toplanacak? Bu ülkede temel tüketim ürünlerine özel tüketim vergisi ödeniyor, şaka gibi; mutfak tüpünden, tırnak makasından ÖTV alınıyor, elektrikli süpürgeden, doğal gazdan ÖTV alınıyor, evinizde harcadığınız her şeyden, evinize aldığınız her aletten ÖTV alınıyor ama pırlantadan, elmastan, lüks kol saatinden alınmıyor. Lüks kol saatinin saatinden alınmayan kayışından alınıyor, 50 bin dolarlık saatten değil kordonundan sadece vergi alınıyor. Yattan, kotradan yüzde 8 vergi alınırken, cep telefonundan yüzde 50 vergi alınıyor bu ülkede" şeklinde konuştu. "Milleti sınıflara bölen ve bu sınıflara göre muamele eden AK Parti’nin kara düzeni budur" Hastanelerin son 20 yılda yüzde 103 oranında arttığını belirten Özel, "Kamu zayıflamıştır. Sağlık sisteminin üçte 1’i artık özel sektörün elindedir. Aile sağlığı merkezlerinde ve kamu hastanelerindeki sağlık çalışanları ağır sorunlar altındadır. OECD ülkelerinde bin kişi başına 4 hekim, 9 hemşire düşerken Türkiye’de bin kişi başına 2 hekim, 3 hemşire düşmektedir. OECD’de bir hekim günde 25 hasta bakarken, Türkiye’de bu sayının 200’e kadar çıktığı örnekler mevcuttur. Türkiye bu sıralamada da maalesef OECD ülkeleri arasında 1’inci sıradadır. Bugün vatandaşlar ayrıca randevu sırası bekliyorlar; göz, kardiyoloji, ortopedide bile bu süre ayları bulabiliyor, MR için bir buçuk iki ay sonrasına tarih veriliyor. Fakirsen, yoksulsan bu süreyi beklemeye mecbursun ama zenginsen özel hastanede anında işini hallediyorsunuz. İşte, milleti sınıflara bölen ve bu sınıflara göre muamele eden Ak Parti’nin kara düzeni budur" dedi. "Gıda enflasyonunda OECD’de 1’inci, dünyada 3’üncüyüz" Türkiye’nin eskiden tarımda kendi kendine yeten ender ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Özel, "Şimdi samandan mercimeğe ithalat bağımlısı bir ülke olduk. Gıda enflasyonunda OECD’de 1’inci, dünyada 3’üncüyüz. Düşünün, Türkiye dünyada gıda enflasyonu en yüksek 3’üncü ülke durumunda. 2001’de tarım yapılan 2,5 milyon hektar arazide bugün tarım yapılmıyor; bir Trakya’dan büyük toprak, bundan daha fazla bir alanda artık çiftçiler yok. Çiftçinin ortalama yaşı AK Parti geldiğinde 30’du, bugün 58. Bu üzerinde çok uzun düşünülmesi gereken bir nokta. Tarımda çalışan sayısı 7,5 milyondu, 4,5 milyona düştü. Bu yıl tarım sektörü yüzde 13’le en sert daralmasını yaşadı" diye konuştu.
İstanbul Bilal Erdoğan: "Türk müziği usulleriyle bestelenmiş çocuk şarkılarının sayısının artmasına hizmet etmek istiyoruz" Yeni Türkiye Eğitim Vakfı (YETEV) Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, "Türk müziği usulleriyle bestelenmiş çocuk şarkılarının da sayısının artmasına hizmet etmek istiyoruz" dedi. Palet Türk Müziği İlkokulu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü iş birliğiyle düzenlenen II. Türk Müziği Çocuk Şarkıları Beste Yarışması’nın jüri değerlendirmesi, Palet Türk Müziği İlkokulunda gerçekleştirildi. Türk müziği çocuk şarkıları repertuvarını zenginleştirmek, alana nitelikli eserler kazandırmak ve yeni bestecileri teşvik etmek amacıyla düzenlenen yarışmanın jüri kurulunda YETEV Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ubeydullah Sezikli, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Amir Ateş Müzik Ortaokulu Müdiresi İlksen Kodal ve Palet Türk Müziği İlkokulu Kurucu Temsilcisi Yüce Gümüş yer aldı. Toplam 68 bestekar tarafından gönderilen 145 eser jüri tarafından değerlendirildi. Yetkililer, yarışmanın Türk müziği çocuk şarkıları alanında nitelikli eser üretimini teşvik etmesi bakımından önemli bir boşluğu doldurduğunu belirtti. "Türk müziğine dehaları kazandırmak istiyoruz" Programda konuşan YETEV Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, "Bu akşam burada düzenlediğimiz Türk Müziği Çocuk Şarkıları Beste Yarışması’nın ikincisini yapıyoruz. Bu sefer biraz daha hızlı bir şekilde daha kısa bir başvuru dönemiyle gerçekleştirdik. Geçen düzenlediğimizde TRT ile birlikte yapmıştık, bu sefer Kültür Bakanlığımızla birlikte yaptık. Türk Müziği İlkokulu olarak hem Türk müziğine dehaları kazandırmak istiyoruz hem de tabii ki bu okulumuzun yapısı itibarıyla okuldan öte bir kültür merkezi burası. Dolayısıyla işte kayıt stüdyosuyla, enstrüman yapım atölyesiyle, konser salonuyla beraber Türk müziğine hizmet eden, müzesiyle beraber Türk müziğine hizmet eden bir yer burası" dedi. "Enstrümanların çocukların ellerine daha hızlı ulaşmasına sağlamayı hedefliyoruz" "Çocuk şarkılarının da, Türk müziği usulleriyle bestelenmiş çocuk şarkılarının da sayısının artmasına hizmet etmek istiyoruz" diyen Erdoğan, "Yakın zamanda ilan ettiğimiz ’Türk Müziği Çocuk Enstrümanları Yapım Yarışması’ oldu. Dolayısıyla aslında Türk müziğinin erken yaşlardan itibaren çocuklarımız nezdinde tınılarına daha büyük aşinalık kazanılmasına, enstrümanların çocukların ellerine daha hızlı ulaşmasına sağlamayı hedefliyoruz. Tabii ki her sene okulumuza kabul ettiğimiz 24 müthiş müzik kabiliyeti olan çocuğumuzu da geleceğin müzik entelektüelleri, müzik erbabı, müzik üstatları olarak yetiştirmeye çalışıyoruz. Çünkü okulumuz ne kadar tanınırsa o kadar yetenekli çocukların buraya gelme ihtimali artıyor. Bu II. Türk Müziği Çocuk Şarkıları Beste Yarışması’nın da sonunda çok güzel eserleri yine kamuoyuyla buluşturmuş olacağız. Okulumuz ne kadar tanınırsa, o kadar yetenekli çocukların buraya gelme ihtimali artıyor. Bu II. Türk Müziği Çocuk Şarkıları Beste Yarışması’nın da sonucunda çok güzel eserleri yine kamuoyuyla buluşturmuş olacağız. Bütün katılanlara, emeği geçenlere, kazananlara hem tebrik ediyor hem başarılar diliyorum" ifadelerini kullandı.