YEREL HABERLER - 07 Mart 2012 Çarşamba 18:29

AYVALIK EĞİTİM-İŞ 8 MART EMEKÇİ KADINLARIN 102. YILINI KUTLADI

A
A
A
AYVALIK EĞİTİM-İŞ 8 MART EMEKÇİ KADINLARIN 102. YILINI KUTLADI

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde Eğitim-İş Temsilciliği tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir basın açıklaması yapıldı.
Eğitim-İş Ayvalık Temsilcisi Nahil Filiz imzasını taşıyan yazılı açıklamada, “Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün 102. yılını kutluyoruz. 1910 yılında Avrupa’da esen savaş rüzgârlarına dur demek ve oy hakkı mücadelesi için güç birliği yapmak amacı ile toplanmış olan Sosyalist Kadınlar Kongresi’nin aldığı kararla 8 Mart, ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak ilan edildi. Bugün, 1857 yılı 8 Mart’ında, eşit işe eşit ücret ve 8 saatlik işgünü taleplerinin bedelini canları ile ödemiş olan Amerikalı dokuma işçilerinin ve 1908’de onurlu bir yaşam hakkını ‘ekmek ve gül’ ile simgeleyen 15 bin kadının anısına adanıyordu. Her 8 Mart tarihinde tekrarlanan, ancak gün geçtikçe azalacağına her geçen gün ağırlaşan onlarca sorunun gölgesinde bir Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü daha kutluyoruz. Bu yıl; Ülkemizde ve dünyada çalışan kadın sayısının oranı nedir ve bu yıl ne kadar kadın istihdam edildi? Kaç kadına haksızlık edildi? Kaç kadın şiddet gördü ve tecavüze uğradı? Kaç kadın sığınma evlerine başvurdu? Kaç kadın köle gibi çirkin pazarlıklarla satıldı? Kaç kadın cinsel istismara uğradı, kaç kadın öldürüldü? Töre ve geri inanışlar yüzünden kaç kadın intihar etti? İnsanlığın utancı bu soruların ve yanıtlarının her yıl katlanarak arttığını bilmek çok kötü. Ülkemizde 8 yıllık zorunlu eğitim uygulamalarına karşın, kadın nüfusunun yüzde 20 si okur-yazar olmaktan uzaktır. Gerici anlayışlar kız çocuklarının okula gitmesini ziyan sayıyor. Onlar, çocuk yaşında evliliğe ya da çocuk işçiliğine zorlanıyor. Böylece, aydınlanmanın olanakları yerine bu çocuklar gericiliğin karanlık mahzenlerine itilmiş oluyorlar. İktidar, taşıdığı gerici anlayışlar nedeniyle kız çocukların eğitimi konusunda yeterli çabayı göstermiyor. Aksine, kız çocuklarının okuldan uzaklaşmasına neden olacak 12 yıllık kesintili zorunlu eğitimi hayata geçirmeye çalışıyor. Kadınlar, hala siyasetin öznesi olamadılar. Evin mutfağı gibi siyasi partilerin mutfakları da kadın için sonuna kadar açıktır. Ancak, karar alma mekanizmalarında kadınlara hala yer yok. Seçme Seçilme Hakkına 78 yıl önce kavuşmuş olan kadınlarımız, TBMM’nde yüzde 14.26, yerelde ise ancak yüzde 1.1 oranında temsil edilebiliyor. Sistem, onlara bir vitrin malzemesi gibi davranmaya devam ediyor” denildi.
Yapılan açıklamada, kadınların her türlü şiddetin mağduru oldukları vurgulanılarak, “İşsizlik, yoksulluk kendi başına birer şiddet türüdür. Ancak kadınlarımız, ayrıca erkek egemen toplumun fiziki ve psikolojik şiddeti ile de karşı karşıyadır. Dayaktan, aşağılanmaya, istismardan tecavüze, ensestten tacize her türlü ağır saldırının hedefindedir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 21.yüzyılın Türkiye’sinde kadınların yüzde 41,9’u hayatının herhangi bir döneminde şiddete uğramaktadır. Bu oran, Türkiye’deki kadınların nerdeyse yarısını oluşturmaktadır. Feodal anlayışların varlığı, onları namus ve töre cinayetlerinin kurbanı yapmaktadır. Şiddetin önlenmesi için yasal planda elde edilen yeni kazanımlar da sorunu çözemiyor. Bu kazanımların, hükümet politikaları ile toplumsal yaşama yansıtılması ve içselleştirilmesi gerekiyor.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ KADINLARININ 8 MARTI, 1923 DEVRİMLERİDİR”
Kadınlarımız, dün vatanlarını savunmak için erkekleri ile omuz omuza çalıştılar. Kağnı başlarından, hastanelere, aşhanelere, daktilo başlarına, miting kürsülerine, savaş siperlerine her yerde en önde koştular. Ülkenin bağımsızlığında harç oldular. Vatanlarını savunmak nasıl görevleri ise devrim yasalarını inşa etmek de öyle görevleriydi. Saltanatın kaldırılmasından, Hilafetin Kaldırılması Yasası’na, Kılık Kıyafet Yasası’ndan, Tevhid-i Tedrisat Yasası’na, Medeni Yasa’ya hep kendi özgürleşme iradelerini koydular. Kadın yurttaş olma hakkını, kendi emeği ile kazandı. Devrim onlara yol aldırdı. Fakat karşı devrim sürecinin iktidarları her alanda olduğu gibi kadın hakları konusunda da gelişmelerin önünde engel oldular. Üyelerinin yarısı, kadınlardan oluşan Eğitim-İş kadınların çalışma yaşamında karşılaştıkları zorlukları dile getirmeye, onların sözcülüğünü yapmaya; birlikte yaşanılır ve daha eşit bir dünya kuruluncaya dek devam edecektir. Yeryüzüne barışı, çağdaşlığı, inceliği ve sayısız güzelliği kadınların getireceğine inanarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz. Eğitim-İş tüm kadınların eşitlik ve insanca yaşam mücadelesini destekleyecektir” ifadeleri yer aldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Annesinin hayali 3 kişiye umut oldu Balıkesir’de 69 yaşında hayatını kaybeden Embiye Yener, hayattayken oğluna, vefat ettikten sonra ise organ bekleyen hastalara umut oldu. Oğlu Tahsin Yener, "Annemin hep bir hayali vardı. Benden kaynaklı olsa gerek, ‘Benim organlarımı bağışlayın’ derdi" diye bağışın önemine dikkat çekti. Bursa’da gerçekleşen organ nakli, herkese örnek oldu. Balıkesir’de ikamet eden Embiye Yener, 69 yaşında vefat etti. Vefat ettikten sonra organları böbrek ve karaciğer bekleyen hastalara umut olan Yener’in, 2022 yılında ise bir böbreğini oğluna verdiği ortaya çıktı. Annesinin böbreği ile hayata tutunan oğlu Tahsin Yener, "Böbrek sıkıntısı sebebiyle hastaneye başvurduğumda illaki nakil ya da diyaliz dediler. Annemin dokuları bana birebir yüksek oranda uyduğu için Bursa’da başarılı bir nakil süreciyle sağlığıma kavuştum. Aradan 3 sene geçti. Annem hayatını kaybetti. Annemin hep bir hayali vardı. Benden kaynaklı olsa gerek, ‘Benim organlarımı bağışlayın’ derdi. Bizde onun isteğini yerine getirerek, organ bağışında bulunduk. Veri tabanı girildiği gibi, 2 yetişkin ve 1 çocuk hastaya uyduğu söylendi. Onlara şifa oldu. Annem öldükten sonra da yine birilerinin hayatına devam etmesine vesile oldu" dedi. "Başına gelmeyen bilmez" Yaşadığı günleri duygu dolu gözlerle anlatan Tahsin Yener, "O günleri biz çok iyi biliyoruz. Organ naklinin ne kadar önemli olduğunu, gücümün yettiğince, tanıdığım tanımadığım herkese anlatmaya çalışıyorum. Bütün akrabalarımı, arkadaşlarımı ve tanıştığım herkese, organ bağışında bulunması konusunda bilgilendiriyorum. Çünkü başına gelmeyen bilmiyor. Gerçekten bunu yaşayan biliyor" diye konuştu. "Organ naklini gerçekleştiren doktor da duygulandı" Organları bağışladıktan sonra öğrendiği bir olayı anlatan Tahsin Yener, "Nakli yapacak olan doktor, bizim naklimizi yapan doktordu. 3 sene evvel annemin böbreğini alıp bana nakil ettiğini isminden hatırlamış, hatta biraz da duygulanmış. Hocam, sağ olsun, ameliyata başlamadan geri çıkarak, kendine gelmek istemiş. Oradaki doktorlara, ‘Nasıl bir kadındır ki, öldükten sonra da yine şifa oluyor’ diye söylemiş. Bunlar önemli detaylar; küçük ama çok önem arz eden detaylar. Zaten ben de ilk fırsatta hocamızı gidip görmeyi düşünüyorum" dedi. "Oğluna ve 3 nakil bekleyen hastana umut oldu" İlk önce oğluna, daha sonra organ nakil bekleyen 3 kişiye umut olan Embiye Yener’in ameliyatlarını gerçekleştiren Acıbadem Bursa Hastanesi Organ Nakli Merkezi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Oktay ise, "Canlı verici olarak oğluna böbrek vermişti. Kendisi gayet sağlıklıydı. Oğlu da nakil böbreğiyle sağlığına kavuşmuştu. Elim bir kaza sonucu Embiye hanım hayatını kaybediyor. Daha önce aile arasında bu konu bilindiği için tereddüt etmeden ailesi de organ bağışında bulundu. Çoklu organ bağışı yaptılar. Tabi tek böbreğini zaten yaşıyorken vermişti, vefat ettikten sonra da ikinci böbreğini ve karaciğerini nakil bekleyen hastalara verdi" şeklinde konuştu. "Aile içerisinde organ bağışının konuşulması önemli" Bu nakilde en dikkat çeken konun aile içerisinde konuşulması olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bülent Oktay, "Aile arasında bu konu daha önce konuşulmuş ve kişilerin bu konuda fikir ya da beyanı biliniyorsa, öldükten sonra organ bağışlamada hiç problem yaşanmıyor. Çünkü ülkemiz, canlı vericide dünyada en yüksek bağışı yapan ülke, ama ölüye gelince son derece düşük rakamlar var. Bunun temel sebebi de kültürel ya da inançlar değil, bunlar olsa canlıyken veremeyiz. Buradaki temel sebep, vefat eden kişinin yakınlarının vicdan olarak karar verememesidir. "Acaba sağlığında merhum veya merhume organ bağışına meyilliydi, yapar mıydı?" diye. Eğer bu daha evvel konuşulmuş olsa, bu örneğimizde olduğu gibi, kişi daha evvel böbreğini vermiş; tereddüt bile etmediler, hemen verdiler" dedi.
Erzurum Aşık Reyhani memleketinde anıldı Anadolu’da aşıklık ve ozanlık geleneğinin önde gelen isimlerinden birisi olan Erzurumlu Aşık Yaşar Reyhani, ölümünün 19. yılında düzenlenen bir etkinlikle memleketinde anıldı. Erzurum Büyükşehir Belediyesi İbrahim Erkal Dadaş Kültür ve Sanat Merkezi’nde yapılan anma programında Aşık Reyhani’nin hayatından kesitler anlatıldı, şiirleri okundu ve türküleri seslendirildi. Aşık Reyhani’nin oğlu Ozan Reyhani, Şahin Sarıgül, Fuat Çerkezoğlu, İsrafil Öztürkoğlu, Serdar Alyakut ve Alperen Uzun’un sazlarıyla icra ettikleri Aşık Reyhani eserler davetlilere eşsiz anlar yaşattı. Eski Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak, Aşık Reyhani’yi hem anlattı hem de şiirlerini okudu. Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Anadolu’daki aşıklık ve ozanlık geleneğinin önemli bir ismi olan Aşık Reyhani’yi her zaman rahmet ve hasretle anacaklarını ifade ederek, "O hem Erzurum’un hem de Anadolu’nun sesi olmuştur. Hatırasını her zaman yaşatacağız" dedi. Aşık Reyhani kimdir? 1932 yılında Hasankale’nin (Pasinler) Alvar köyünde doğdu. Asıl adı Yaşar Yılmaz‘dır. İran’dan göçen babası önce Kars’a daha sonra Erzurum’a yerleşti. Aşık Reyhani’nin çocukluğu köyünde geçti. Zaman zaman komşu köylere gitme imkanı bulduysa da daha başka yerlere gidemedi. Okuma yazmayı okula gitmeden öğrendi. Küçük yaşlarda köyüne gelen aşıklardan etkilendi. Hem aşıklardan dinleyerek hem de eline geçen kitapları okuyarak birçok halk hikayesini öğrendi. Bayburtlu Aşık Hicrani tarafından kendisine ’Reyhani’ mahlası verildi. Konya Aşıklar Bayramı’na aralıksız katılan 7 aşıktan biridir. Eski aşıkların dışında, yetiştiği Huzuri Baba, Nihani, Cevlani, Efkari, Murat Çobanoğlu’nun babası Gülistan Çobanoğlu gibi aşıklardan gelenek ve usul öğrendi. Aşık Reyhani birçok ülkeye konser ve konferanslara katılmak üzere çağrıldı. Ayrıca ABD’nin Michigan Üniversitesi’nde katıldığı bir konferanstan sonra kendisine fahri öğretmenlik unvanı verildi. Aşık Reyhani 10 Aralık 2006 tarihinde Bursa’da vefat etti.