GENEL - 08 Mart 2012 Perşembe 16:58

TZOB: "ARTIK 2 MİLYON KADIN ÜCRETSİZ AİLE İŞÇİSİ KONUMUNDA OLMAMALIDIR"

A
A
A
TZOB: "ARTIK 2 MİLYON KADIN ÜCRETSİZ AİLE İŞÇİSİ KONUMUNDA OLMAMALIDIR"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çalışan kadınların yüzde 40,4’ünün istihdam edildiği tarımda artık kadınların da adı ve ağırlığı olması gerektiğini vurgulayarak, "Tarımdaki kadınların eğitimi, kayıt altına girmesi bu açıdan hayati önem taşıyor. Günümüz Türkiye’sinde artık 2 milyon 340 bin kadınımız ücretsiz aile işçisi konumunda olmamalıdır" dedi.
Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, TZOB olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile birlikte tarımda çalışan kadınların eğitimine daha fazla önem vereceklerini kaydetti. Tarımda kadınların eğitiminin çok önemli olduğunu, çünkü kadın işgücünün tarımın her dalında ve özellikle üretim aşamasında katkısının erkeklerden daha fazla olduğunu bildiren Bayraktar, kadınların tarımda çağdaş metotları uygulaması halinde verim ve kalitenin daha kısa sürede artırılabileceğini vurguladı. Bayraktar, kadınların
bitkisel üretimin yanı sıra hayvansal üretimde de etkin faaliyet gösterdiklerini, onların çağdaş metotlarla ve hijyen kurallarına uyarak çalışmalarının insan sağlığı, verimlilik ve Avrupa Birliği’ne (AB) uyum açısından ciddi katkılar sağlayacağını ifade etti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, bugün bazı bölgelerde tarımda sadece kadınların çalıştığı, erkeklerin tarım dışı sektörlerde iş buldukları düşünüldüğünde, kadınların eğitimiyle tarımda gelişmiş ülkelerdeki verimlilik düzeyine ulaşmanın mümkün olduğunu kaydetti. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 15 Şubat 2012 tarihinde yayınlanan Hane Halkı İşgücü İstatistikleri’ne göre 2011 yılı Kasım ayı itibariyle tarımda çalışan nüfusun son bir yılda 308 bin kişi arttığını belirten Bayraktar, tarımsal faaliyetin
azaldığı kasım ayına rağmen tarım sektörünün istihdamın yüzde 24,7’sini karşıladığını ve iş bulmanın çok zorlaştığı günümüzde 5 milyon 990 bin kişiye istihdam sağlandığını ifade etti. Bayraktar, buna karşın sanayinin 4 milyon 701 bin kişiye istihdam yarattığını kaydetti. 2011 Kasım ayı itibariyle toplam istihdamın ise 1 milyon 413 bin kişi artarak 22 milyon 854 bin kişiden 24 milyon 267 bin kişiye yükseldiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
"Oransal olarak en büyük istihdam artışı yüzde 9,64 ile inşaatta gerçekleşirken, hizmetler yüzde 8,42 ile ikinci sırada yer aldı. Hizmetleri, yüzde 5,42 ile tarım, yüzde 0,71 ile sanayi takip etti. İstihdam artışına miktar olarak bakıldığında ise hizmetler 924 bin kişiyle birinci, tarım 308 bin kişiyle ikinci oldu. Tarımı 148 bin kişiyle inşaat, 33 bin kişiyle sanayi izledi. Son bir yıllık dönemde istihdam yaratma açısından tarım, sanayinin çok önünde yer aldı. Toplam istihdama bakıldığında hizmetler
yüzde 49 oran ve 11 milyon 892 bin kişiyle birinci, tarım yüzde 24,7 oran ve 5 milyon 990 bin kişiyle ikinci, sanayi yüzde 19,4 oran ve 4 milyon 701 bin kişiyle üçüncü, inşaat ise yüzde 6,9 oran ve 1 milyon 684 bin kişiyle dördüncü sırada yer aldı. Buna göre tarım, sanayiden 1 milyon 289 bin kişi daha fazla istihdam sağladı."
7 MİLYON ÇALIŞAN KADINDAN 2.8 MİLYONU TARIMDA
Çalışan kadınların yüzde 40,4’ünün tarımda istihdam edildiğini, Türkiye’de çalışan 6 milyon 970 bin kadından 2 milyon 815 bininin tarımda bulunduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
"Tarım kadın istihdamında, hem oran hem de miktar bakımından hizmetler sektörünün hemen ardında geliyor. Hizmetler sektöründe 3 milyon 136 bin (yüzde 45) kadın çalışıyor. Çalışan kadınların 963 bini sanayide, 55 bini ise inşaat sektöründe istihdam ediliyor. Buna karşın çalışan erkek nüfusun yüzde 18,4’ü tarımda bulunuyor. Yine de çalışan erkek nüfus fazla olduğu için oranı düşük olsa da tarımda istihdam eden erkek nüfus 3 milyon 175 binle, tarımda çalışan kadın nüfusunu geçiyor. Çalışan erkeklerin yüzde
50,6’sı hizmetler, yüzde 21,6’sı sanayi, yüzde 9,4’ü inşaat sektöründe bulunuyor. İşteki durum açısından bakıldığında, istihdam edenlerin yüzde 63’ü (15 milyon 296 bin kişi) ücretli ve yevmiyeli, yüzde 19’unu (4 milyon 613 bin kişi) kendi hesabına, yüzde 12,8’ini (3 milyon 112 bin kişi) ücretsiz aile işçisi, yüzde 5,1’ini (1 milyon 246 bin kişi) ise işverenler oluşturuyor. Ücretsiz aile işçisi 3 milyon 112 bin kişinin 2 milyon 340 bini kadınlardan meydana geliyor. Buna göre ücretsiz aile işçilerinin yüzde
75,2’sini kadınlar oluştururken, erkeklerde bu oran yüzde 24,8’de kaldı. Kadınların 33,6’sı (2 milyon 340 bin) ücretsiz aile işçisi olarak çalışırken, yüzde 54,5’i (3 milyon 798 bin) ücretli ve yevmiyeli, yüzde 10,7’si (743 bin) kendi hesabına çalışan, yüzde 1,3’ü (89 bin) işveren durumunda bulunuyor. "
TARIMDA KAYIT DIŞI ÇALIŞMA YÜZDE 84, KADINLARDA YÜZDE 96.1
Bayraktar, toplam 24 milyon 267 bin kişilik istihdamın 9 milyon 885 binini (yüzde 40,7) kayıt dışı istihdamın oluşturduğunu, bu oran erkeklerde yüzde 34,9 (6 milyon 35 bin) iken, kadınlarda yüzde 55,2’yi (3 milyon 850 bin) bulduğunu belirtti. Tarımda kayıt dışı istihdamın yüzde 84’e (5 milyon 30 bin) ulaştığını, tarım dışında yüzde 26,6’ya kadar indiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
"Tarımda çalışan 3 milyon 175 bin kişilik erkek nüfusunun yüzde 73,3’ü kayıt dışı. Erkeklerde tarımda 2 milyon 327 bin kişi kayıt dışı çalışırken, kayıtlı çalışan 848 binde kaldı. Kadınların yüzde 96,1’i kayıt dışı çalışıyor. Tarımda çalışan 2 milyon 815 bin kadından 111 bini kayıtlı iken, 2 milyon 704 bin kişi kayıt dışı istihdam ediliyor. Tarımda ücretsiz aile işçilerinin yüzde 96,4’ü, kendi hesabına çalışanların yüzde 96,2’si, ücretli ve yevmiyeli olarak çalışan kadınların yüzde 92,9’u, işveren olarak
çalışanların ise yüzde 85,7’si kayıt dışı istihdam edilen konumunda bulunuyor."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep 55 yıllık semer ustası teknolojiye meydan okuyor Gaziantep’te 55 yıldır semercilik yapan Ali Danaoğlu, zamana yenik düşen baba mesleğini yaşatabilmek için mücadele ediyor. Şahinbey ilçesindeki dükkanında babasından öğrendiği semer yapımını yarım asrı aşkın süredir aynı aşkla sürdüren 60 yaşındaki Ali Danaoğlu, mesleğini ayakta tutmaya çalışıyor. Kentin sayılı semerci ustalarından olan Danaoğlu, semer yapımının yanı sıra eyer, hamut, koşum takımı ve at süslemesi yapıyor. Semer ustası olan babasından öğrendiği semercilik mesleğiyle 55 yıldır geçimini sağlayan Danaoğlu, her gün açtığı dükkanında teknolojiye yenik düşen mesleğini yaşatabilmek için mücadele ediyor. At ve eşeklerin artık taşımacılıkta kullanılmaması sebebiyle ilginin azaldığı semerleri yapmaya devam eden Danaoğlu, köylerde yaşayan kısıtlı müşterilerine hizmet veriyor. Henüz 5 yaşındayken babasının yanında çırak olarak mesleğe adım atan Danaoğlu, aradan geçen 55 yıla rağmen aynı mesleği sürdürmenin gururunu yaşıyor. Büyük bir emekle yaptığı ve tamir ettiği semerler ile hayvancılık alanında kullanılan diğer malzemeleri yapan Danaoğlu, yetiştirecek çırak bulamadığı için ata yadigarı mesleğinin kendisinden sonra yok olmasının endişesini taşıyor. Yarım asrı aşkın sürdürdüğü baba mesleğinden vazgeçmeyen Danaoğlu, önceki yıllarda at ve eşeklere yaptıkları semerleri, eyerleri ve hamutları Türkiye’nin tüm bölgelerine gönderirken, son yıllarda sayılı müşterilerine hitap ediyor. Sadece hayvancılığın yaygın olduğu ve traktörlerin giremediği tarlalarını atlarla süren müşterileri için semer, eyer ve hamut yapan Danaoğlu, günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte talebin azaldığı ve bitme noktasına gelen mesleğini severek sürdürüyor. Tüm zorluklara rağmen baba mesleğini yaşatmaya çalışan Danaoğlu, geçmişin gözde mesleklerinden olan, büyük sabır ve emek isteyen mesleğini yaparak geçimini sağlamaya devam ediyor. Sanayileşen ve makineleşen tarımla birlikte at ile eşeklerin köylerde kullanımı azalmasına rağmen bölgedeki bazı illerin coğrafi yapısı nedeniyle kırsal alanlarda at ve eşek kullanımının halen batı illerine göre daha yaygın devam etmesi sayesinde mesleğini sürdürüyor. Bir zamanlar büyük ilgi gören mesleğinin yok olmaya yüz tuttuğuna dikkat çeken Danaoğlu, "55 yıldır bu mesleğin içerisindeyim. Bu meslek baba mesleğim. Allah rahmet eylesin. Babam iyi ki bize bu mesleği öğretmiş. Yıllardır bu meslekten ekmek yiyoruz. At semeri, eşek semeri, kedene, hamut ve yural çeşitleri yapıyoruz. Bu ürünleri Türkiye’nin dört bir tarafına gönderiyoruz" dedi. Mesleği öğretecek eleman bulamadıklarını belirten Danaoğlu, "Kimse artık çocuğunu çırak olarak bu tür mesleklere koymuyor. Koymamasının nedeni de hayvancılığın bitmesi oldu. Millet bu mesleğe hiç rağbet göstermiyor. Bu meslekte bir ben, kardeşim ve bir de oğlum var. Ben de zaten gittikten sonra bir oğlum kalıyor. Mesleği yapacak başka kimse de kalmadı. Yine de şükür ediyoruz. İyi ki bu mesleğe alışmışız. Babamın mekanı cennet olsun. Babam bizi bu mesleğe alıştırdı. Bir ekmek yiyoruz. 55 yıldan beri başka bir iş yaptığımız yok. Sadece bu meslekten ekmek yiyoruz" şeklinde konuştu. Tarımda traktör ve modern araçların yaygınlaşmasıyla semerciliğin giderek unutulduğunu dile getiren Danaoğlu, "Mesleğimiz geçmiş yıllarda daha çok yaygındı. Eskiden eşek, at çoktu. Babamızın yanında bu mesleğe alıştık. Aldığımız siparişleri yetiştiremezdik. Şu anda pek az sipariş alıyoruz. Zaten artık ben de eskisi gibi çalışamıyorum. Yaşımız 60 oldu. Gelen siparişlere ancak gün atıyoruz. Bir haftaya, 10 güne kadar ancak yapıyoruz. Şu anda yaşım 60 ve 55 seneden beri de bu mesleğin içerisindeyim. Babamız bize bu mesleği iğne oyası gibi tek tek dikişleri atmasını öğretti" ifadelerini kullandı. Sadece traktör, kamyonet ve benzeri araçları kullanamayan vatandaşların semer talep ettiğini ifade eden Danaoğlu, "Bir hamutun yapımı bir gün sürer. Kürtünü de ancak iki günde yapıyoruz. Eskiden bir günde yapıyorduk. Yaş geçtiği için şimdi iki gün sürüyor. Gaziantep’te bu mesleği yapan 3 kişi kaldık. Kimse mesleğe rağbet etmiyor. Kimse çocuğunu bu mesleğe yönlendirmiyor. Çünkü hayvancılık öldü. Onun için millet, ‘ben çocuğumu gidip de semerciye mi koyacağım’ diyor" diye konuştu.
Kayseri Kayseri Şehitleri 9. yıldönümünde anıldı 17 Aralık 2016’da 15 askerin şehit, 54 askerin ise gazi olduğu terör saldırısının 9. yılında şehitler; saldırının meydana geldiği durakta düzenlenen programla anıldı. Anma programında konuşan Vali Gökmen Çiçek, "9 yıl önce bu durağı cehenneme çevirmek isteyenler bilmiyorlar ki bize burada cennet kokusu geliyor" dedi. Kayseri’de 17 Aralık 2016 tarihinde çarşı iznine çıkan 1. Komando Tugayı’nın askerlerini taşıyan otobüse yönelik terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda 15 asker şehit, 54 askerde gazi olmuştu. Saldırının 9. yıldönümünde Şehit Komandolar Durağı’nda Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Kayseri Şubesi tarafından program düzenlendi. Programa Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, AK Parti Kayseri İl Başkanı Hüseyin Okandan, Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın, Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri İl Başkanı Enes Ertuğrul Kalın, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul Ve Yetimleri Derneği Kayseri Şube Başkanı Ali Yavuz protokol üyeleri, şehit aileleri ve vatandaşlar katıldı. Düzenlenen programda konuşan Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, "9 yıl önce bu durağı cehenneme çevirmek istediler. Bilmiyorlar ki şu anda bize burada cennet kokusu geliyor. Burada şehitlerimizin sesleri hâlâ kulaklarımızda. Burayı Kayseri’nin en nadide yerlerinden birisi hâline getirdik. Kalbimizin en güzel noktasında duruyorlar. Biliyoruz ki onları unutursak kalbimiz kurur. Bizim Abdulsamed Özen’i, Hasan İlhan’ı, Kamil Tunç’u, Kenan Döngel’i, Mustafa Cihan’ı, Raşi Yücel’i, Göksel Ağaçyetiştiren’i, Arif Tuğ’u, Mesut Yaşar’ı, Ahmet Taş’ı unutmamız mümkün değil. Onlar tam kalbimizdeler. Her 17 Aralık’ta kalbimiz hüzün doluyor. Onların sesleri kulaklarımıza geliyor. Biz inanıyoruz ki onlar cennetteler ve şu an bizi buradan duyuyor, dinliyorlar. Çünkü onlar hayatlarının baharında bu memleket, vatan için o giydikleri üniforma için şehit oldular. Vatan sağ olsun diyen annelerimiz olduğu sürece bu memleket daha binlerce yıl hür ve özgür kalacak" dedi. Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimler Derneği Kayseri Şube Başkanı Ali Yavuz ise, "Kahraman Mehmetçiğimizin çarşı iznine çıkmak için binmiş olduğu halk otobüsüne haince, alçakça düzenlenen saldırıda 15 kahramanımız şehit olmuş, 54 kahramanımız yaralanmıştır. Kayseri’mizde meydana gelen bu hain olayın ardından 9 yıl geçti. Bugün burada yüreklerimizi yakan bu elim olayı kınamak, vatan için, bayrak için can veren kahramanlarımızı anmak için toplandık. 17 Aralık 2016, hafızalara kara gün olarak kazınmıştır. Kahramanlarımızın acısı hâlâ yüreğimizde ilk günkü gibidir. Bu hain saldırıyı unutmadık, unutturmayacağız" ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Kur’an-ı Kerim okunması ve protokol tarafından durağa karanfil bırakılması ile program sona erdi.
Gaziantep Dr. Öğr. Üyesi Melik: "Mide kanseri, sessiz ilerler ama erken teşhisle tedavi edilebilir" SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Melik, mide kanseri ile ilgili bilgi vererek erken teşhisle tedavi edilebilir hastalık olduğunu söyledi. SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Melik, mide kanserinin, midenin iç yüzeyini kaplayan hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla ortaya çıkan ciddi bir hastalık olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Melik, "Ülkemizde de sık görülen ve çoğu zaman sinsice ilerleyen mide kanseri, erken teşhisle tamamen tedavi edilebilir" dedi. Uzun süren mide yanması, şişkinlik, hazımsızlık gibi şikayetlerin ‘stresten olur’ diyerek geçiştirilmemesi gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Melik, "Bu belirtiler yeni başladıysa veya sürekli hale geldiyse bir uzman hekime başvurmak gerekir" şeklinde konuştu. Dr. Öğr. Üyesi Melik, mide kanseri belirtilerini, "Geçmeyen mide ağrısı veya rahatsızlık hissi, iştahsızlık, erken doyma, nedensiz kilo kaybı, bulantı veya kusma, katran renginde dışkı gibi durumlar" olarak sıraladı. Melik, "Her mide ağrısı kanser değildir, ama özellikle 40 yaş üstü bireylerde bu şikâyetler uzun sürüyorsa genel cerrahi veya gastroenteroloji uzmanına başvurmalıdır" ifadelerini kullandı. Dr. Öğr. Üyesi Melik, risk altındaki kişilerle ilgili bilgiler de paylaşarak, "Helicobacter pylori enfeksiyonu olanlar, ailesinde mide kanseri öyküsü bulunanlar, 50 yaş üzerindekiler, sigara, alkol kullananlar, tuzlu, tütsülenmiş ve işlenmiş gıdalarla beslenenler, az sebze-meyve tüketenler ve obez bireyler risk altında" dedi. Yaşam tarzı değişiklikleriyle bu risklerin önemli ölçüde azaltılabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Melik, "Genel Cerrahi ve Gastroenteroloji uzmanları, risk grubundaki bireylerde düzenli kontrollerin önemine özellikle dikkat çekmektedirler" şeklinde konuştu. "Erken teşhis hayat kurtarır" Erken tanı konan mide kanserinde tedavi başarısının yüzde 90’a kadar çıktığını hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Melik, "Bunun anahtarı endoskopidir. Endoskopi, halk arasında, kamera ile mideye bakma olarak bilinir. Ucunda kamera bulunan ince bir tüp yardımıyla mide içi görüntülenir ve şüpheli alanlardan biyopsi alınır. Ağrısız ve kısa süren bir işlemdir. Genel Cerrah ve Gastroenterologlar, 40 yaş sonrası mide şikâyeti olan herkese bu basit işlemin ihmal edilmemesini önermektedir" ifadelerine yer verdi. "Tedavi bir ekip işidir" Tedavinin hastalığın evresine göre planlandığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Melik, "Erken evrede, küçük tümörler endoskopik olarak alınabilir. İleri evrede, cerrahi, kemoterapi, radyoterapi veya hedefe yönelik tedaviler uygulanır. Bu süreçte Genel cerrahi, onkoloji, gastroenteroloji, diyetisyen ve psikolojik destek ekipleri birlikte çalışır. Multidisipliner yaklaşım, tedavi başarısını artırır" dedi. "Korunmak elimizde" Dr. Öğr. Üyesi Melik, mide kanserinden korunmak için önerilerde bulunarak, "Sigara ve alkolü bırakın. Tuzlu, tütsülenmiş ve işlenmiş gıdalardan uzak durun. Sebze-meyve tüketimini artırın. Fazla kilolardan kurtulun, aktif yaşayın. Helicobacter pylori enfeksiyonu varsa tedavi olun. Mide şikâyetlerini ve aile öyküsünü ihmal etmeyin" şeklinde konuştu. Mide kanserinin korkutucu olabileceğini ancak erken tanı ve bilinçli yaşam alışkanlıkları ile önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Melik, "Unutmayın, erken teşhis hayat kurtarır. Midenizin sesini dinleyin, bedeninizi ihmal etmeyin" diye konuştu.