DÜNYA - 15 Mart 2012 Perşembe 20:25

TRABZONSPOR ARAMA KONFERANSI SONA ERDİ

A
A
A
TRABZONSPOR ARAMA KONFERANSI SONA ERDİ

Trabzonspor camiasının bir araya geldiği, futbolda şike soruşturması ve sonrasındaki dava sürecinin görüşüldüğü arama konferansı sona ererken, okunan sonuç bildirgesinde, Bordo-mavili ekibin 2010-2011 sezonu şampiyonluğunun tescil edilmesi istendi.
WOW Hotel’de Trabzonspor Kulübü Başkanı Sadri Şener, AK Parti milletvekilleri Faruk Nafiz Özak, Osman Pepe, bazı kulüp yönetim kurulu üyeleri ve camianın ileri gelen bir çok isminin katıldığı konferansın tamamlanmasının ardından, Prof. Dr. Örsan Öymen sonuç bildirgesini okudu.
"2010-2011 sezonu Spor Toto Süper Lig şampiyonu Trabzonspor’dur" ifadeleriyle başlayan bildiride, "Avrupa’da futbolun en üst kuruluşu olan UEFA’nın Trabzonspor’u Şampiyonlar Ligi’ne kabul etmesi, Trabzonspor’un Türkiye ligi şampiyonu olduğunun en açık delili ve tescilidir" denildi.
Yaşanan sürecin, daha önceki ve şimdiki Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yönetim kurulları tarafından uzatılarak zaman kazanılmaya çalışıldığı savunulan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Trabzonspor’un tamamen temiz olduğu, eldeki delillerde ve etik kurulu raporunda açıktır. Kupanın Trabzonspor’a verilebilmesi için bütün hukuki yollar işletilmelidir. Yeni federasyon yönetiminin bugüne kadar izlediği yol, kamuoyuna ve medyaya yansıyan görüşler, şike soruşturması sürecinin kulüplere herhangi bir disiplin cezası verilmeden geçiştirilmesi şüphesi uyandırmaktadır. UEFA’nın çok kısa zamanda vermiş olduğu adil kararın, TFF tarafından da en kısa sürede alınmasını beklemekteyiz. Disiplin
cezalarının verilmesi ve şampiyonluğun tescil edilmesi için ceza mahkemesi sonucunun beklenilmesi şeklindeki görüşün yasal dayanağı bulunmamaktadır. Türk futbolunun idarecisi TFF’nin acilen karar vermesi ve adaleti tesis etmesi gerekir."
"UEFA VE FIFA’YA BAŞVURULACAK"
Trabzonspor Kulübü ve camia bireylerinin, kulübün şampiyonluğunun gecikmeden tescili, adaletin yerini bulması ve UEFA talimatının yerine getirilmesi amacıyla, TFF’ye, UEFA’ya ve FIFA’ya resmi başvuruda bulunma kararlılığında olduğu aktarılırken, kişisel başvurular için de konunun uzmanı hukukçulardan bir kurul oluşturulacağı dile getirildi.
Bu sürecin yalnızca Trabzonspor’un hak ettiği şampiyonluk kupasını alma mücadelesi olarak görülmemesi gerektiği vurgulanan bildirgede, "Süreç, ’temiz futbol-adil oyun’a inanan tüm futbolseverleri ilgilendirmektedir. Ülke futbolundaki temizlik ve adalet mücadelesi başarıyla tamamlandığı takdirde, zaten şampiyonluk hak edenin, yani Trabzonspor’un olacaktır. TFF’nin karar sürecini geciktirmesi halinde ise bu hakkın UEFA ve FIFA tarafından teslim edileceği konusunda hiçbir şüphemiz yoktur. Bu konudaki
kararlılığımızı ulusal ve uluslararası futbol kamuoyuna bir kez daha ilan ederiz" ifadeleri kullanıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.