YEREL HABERLER - 15 Mart 2012 Perşembe 10:35

GENÇLİK SOSYAL TESİSİ İNŞAATI DEVAM EDİYOR

A
A
A
GENÇLİK SOSYAL TESİSİ İNŞAATI DEVAM EDİYOR

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 300 öğrenci kapasiteli Gençlik Eğitim Merkezi ve Sosyal Tesisi’nin inşaatı hızla sürüyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Gülveren Mahallesi Hürriyet Caddesi üzerinde 1 Haziran 2011 tarihinde temelini attığı Gençlik Eğitim Merkezi ve Sosyal Tesisi’nin inşaatı hızla devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından üniversite öğrencilerine yönelik bir gençlik kültür merkezi olarak inşa ettirdiği tesisin kaba inşaatı tamamlandı. Şu an elektrik ve mekanik tesisatı yapılmakta olan tesisin ihaledeki teslim tarihi olan Haziran 2013’ten önce bitirilmesi hedefleniyor.
300 ÖĞRENCİ KAPASİTELİ
Üniversiteye yakınlığıyla dikkat çeken Gençlik Eğitim Merkezi ve Sosyal Tesisi, Antalya’daki önemli bir açığı kapatacak. Şehir dışından gelen sosyoekonomik yoksunluk içindeki üniversite öğrencilerinin barınma ihtiyacının da karşılanacağı Gençlik Eğitim Merkezi ve Sosyal Tesisi 150 erkek, 150 kız olmak üzere toplam 300 öğrenci kapasiteli olacak. 4 bin 767 metrekarelik alan üzerine yapılan tesis, 8 bin 200 metrekare kapalı inşaat alanına sahip olacak.
ENGELLİ ODALARI DA OLACAK
Özellikle üniversite öğrencilerinin her türlü ihtiyaçlarının karşılayabileceği şekilde planlanan tesiste, gençler için çeşitli kültürel ve sosyal faaliyetler gerçekleştirilecek, bireysel danışmanlık hizmetleri verilecek. Tesiste çok amaçlı salon, çamaşırhane, pastane, yemekhane, kantin, revir, televizyon odaları, internet odaları, kütüphane, etüt odaları ile sığınak bulunacak. Misafir öğrencilerin konaklayabileceği 2 kişilik odaların tuvalet ve banyosu içinde olacak. Odalarda yatak, çalışma masası, gardırop yer alacak. Tesiste, engelli öğrencilerin rahat kullanımına yönelik engelli odaları da bulunacak.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar: "Doğumdan hayata, Kocasinan’da her an vatandaşımızın yanındayız" Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, 2015 yılında hayata geçirdiği ‘Hoş Geldin Bebek Projesi’ kapsamında 2025 yılında 3 bin 407 aileye, bugüne kadar ise yeni evlat sevinci yaşayan 36 bin 220 aileye destek olduklarını söyledi. Kocasinan Belediyesi olarak hizmetlerle vatandaşların her anında yanında yer aldıklarını ifade eden Başkan Çolakbayrakdar, sosyal belediyecilik alanında hayata geçirilen projelerle örnek olduklarını ve farkındalık oluşturduklarına dikkat çekti. Yapılan hizmetler neticesinde ayrıcalıklı bir ilçe konumuna gelen Kocasinan’da her kesimin hayatını kolaylaştırmak ve vatandaşların mutluluklarını artırmak için çalıştıklarını belirten Başkan Çolakbayrakdar, "Hizmetlerimizle hemşehrilerimin yüreklerine dokunarak gönül birliği oluşturuyoruz. Bu çerçevede Kocasinan bölgesinde doğan her bebeği ‘Hoş Geldin Bebek’ sloganıyla karşılıyoruz. 2015 yılında hayata geçirdiğimiz projeyle bugüne kadar yeni evlat sevinci yaşayan 36 bin 220 aileye destek olduk. 2015 yılında 380 adet, 2016 yılında 3 bin 620 adet, 2017 yılında 4 bin 359 adet, 2018 yılında 3 bin 152 adet, 2019 yılında 4 bin 811 adet, 2020 yılında 2 bin 924 adet, 2021 yılında 3 bin 184 adet, 2022 yılında 3 bin 185 adet, 2023 yılında 2 bin 847 adet, 2023 yılında 4 bin 351 adet ve bu yıl ise 3 bin 407 adet olmak üzere toplam 36 bin 220 aileye ‘Hoş Geldin Bebek’ seti hediye ettik. Bu proje ile çocuklarımıza sahip çıkarak ilk adımı atmış oluyoruz. Ailelerimizin mutluluklarına ortak oluyoruz. Kocasinan’da hayata başlamış her bireyin doğumundan başlayarak hayatın her alanında hizmetlerimizle yanında bulunuyoruz. Gelecek nesillere daha güçlü ve daha yaşanabilir bir Kocasinan bırakmak için yoğun gayret sarf ediyoruz. Bu vesileyle Rabbim, yeni doğan bebeklerin bahtlarını açık etsin; onlara hayırlı, sağlıklı, uzun ömürler versin" ifadelerine yer verdi. Öte yandan, Kocasinan Belediyesi’nden ‘Hoş Geldin Bebek Seti’ almak isteyen ilçe sakinlerinin, yeni doğan bebeklerinin nüfus cüzdanları ve aile toplum kâğıdı ile birlikte Kocasinan Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğüne müracaat etmelerinin yeterli olacağı belirtildi.
Çanakkale Çanakkale’de uyuşturucu operasyonu: 2 şüpheli tutuklandı Çanakkale İl Jandarma Komutanlığı ekiplerince uyuşturucuyla mücadele çalışmaları çerçevesinde gerçekleştirilen 5 operasyonda yakalanan 2 şüpheli tutuklandı. Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, İl Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından uyuşturucu ve uyarıcı madde ile mücadele çerçevesinde 9-16 Aralık tarihleri arasında çeşitli operasyonlar gerçekleştirildi. Ekipler sorumluluk bölgelerinde uyuşturucu suçlarına yönelik Narkotik Vaka Analiz Sistemi (NARVAS) üzerinden yapılan 252 uygulamada 12 bin 214 şahıs ve 3 bin 356 araç sorgulandı. Denetimler sonucunda, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti yaptıkları ve kullandıkları tespit edilen 8 şüpheliye ait 5 adres 2 araçta arama yapıldı. Aramalar narkotik köpeğinin de katılımıyla 21 personel ile 5 operasyon gerçekleştirildi. Aramalarda 505 gram metamfetamin, 263 gram sentetik kannabinoid (bonzai), 11 gram kubar esrar, 8 adet sentetik ecza, 2 adet hassas terazi, uyuşturucu kullanma aparatı (payp) ele geçirildi. Yapılan operasyonlar neticesinde 8 şüpheli yakalanarak haklarında ’TCK Md.188 uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti’, ’TCK Md.191 uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, bulundurmak’ suçlarından adli işlem başlatıldı. ’TCK Md.188 uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti’ suçundan mahkemeye sevk edilen 2 şüpheli tutuklanarak Çanakkale Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildi.
İstanbul Türk Dermatoloji Derneği’nden ‘Uyuz’ açıklaması: "3 yıl süren uyuz vakaları duyuyoruz" Uyuz vakalarına ilişkin konuşan Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özlem Su Küçük, "Son 30 yıldır uyuz vakaları yükselişte, geçen seneki kadar sık değil ama hastane başvurularında artışı görüyoruz. Tek bir kişinin tedavi olması yetmez. Kişi geliyor, annesine, babasına da ilacı öneriyoruz ‘Bizde şikayet yok’ diye kullanmak istemiyorlar. Kısır döngüyle hastalık kronik bir hal alabiliyor. 3 yıl süren uyuz vakaları duyuyoruz, farkındalığın artması gerekiyor" dedi. Son zamanlarda uyuz vakalarıyla karşılaştıklarını belirten uzmanlar, oluşturduğu kaşıntıyla dikkat çeken uyuza karşı uyarılarda bulundu. Uyuzun belirtileri, tanı ve tedavi süreçlerine ilişkin bilgi veren Derneğin Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özlem Su Küçük ve Medicana Ataköy Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Gülsüm Gençoğlan, dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı. "Tek bir kişinin tedavi olması yetmez" ‘Sonbahar ve kış aylarında daha fazla uyuz vakası görüyoruz’ diyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Özlem Su Küçük, "Zaten son 30 yıldır uyuz vakaları yükselişte, daha sık görmekteyiz. Son 2-3 yıl içerisinde de uyuz vakaları devam ediyor. Üstelik de tedavi olmayan vatandaşlarda 2-3 yıl kadar kronik bir hastalık gibi seyredebiliyor. Tek bir kişinin tedavi olması yetmez. Etraftaki kişilerin tedavi görmemesi, bazen kişilerin de yetersiz, uygun olmayan şekilde ilacı sürmeleri nedeniyle tedavide yeterli sonuçları gözleyemiyoruz. Kişi geliyor, annesine, babasına da ilacı öneriyoruz, ‘Bizde şikayet yok’ diye kullanmak istemiyorlar. Kısır döngüyle hastalık kronik hal alabiliyor, bazen ilaçların direncinden söz etmek mümkün. Boyundan aşağıya, el, ayak parmak araları, genital bölge, memeler dahil olmak üzere tüm vücuda sürülmesi, 8-12 saate kadar bekletilmesi sonra yıkamayı öneriyoruz. Aynı yastık kılıflarını, çarşafları kullanmak, ortak kıyafetlerin, eşyaların kullanılması, kıyafet deneme kabinlerinde bile uyuzlu kişinin giydiği kıyafeti giymek, uzun süreli dolaşmak bile uyuzun bulaşmasına neden olabilir" dedi. "3 yıl süren uyuz vakaları duyuyoruz" ‘Uyuzda kaşıntı olmazsa olmaz, sıcakta, gece artan kaşıntı söz konusu’ diyen Prof. Dr. Küçük, "Türkiye’de kış ayının başlamasıyla beraber görüyoruz. Geçen seneki kadar sık değil ama polikliniğimize, hastane başvurularında artışı görüyoruz. Dernek de bu konudan haberdar, zaman zaman bilgilendirme toplantıları düzenliyoruz. Alerjik reaksiyon gelişebiliyor, buna bağlı kızarık, deriden kabarık döküntüler, zaman zaman sekonder olarak enfeksiyonlar da eklenebiliyor. Fındık, ceviz büyüklüğünde bazen nodül dediğimiz tablolar kasıklarda, koltukaltında olabiliyor, bu tedavisiz kalan, uzamış bir uyuzun belirtisi olabiliyor. Uzamış uyuzda başka hastalıkları düşündüğümüz, biyopsi yaptığımız durumlar dahi olabiliyor. 3 yıl süren uyuz vakaları duyuyoruz. Kreşlerde, yurtlarda, kapalı otel ortamında bazen hastalık yayılabiliyor. Bize yurtlardan da çok fazla başvuru oluyor. Bazı durumlarda yurtta kalan herkesin tedavi alması gerebiliyor, farkındalığın artması gerekiyor. Spor salonları, yurtlar gibi alanlarda daha dikkatli davranılmasında fayda var. İnsanlar bir utanç durumu gibi algıladıklarından etraflarıyla da paylaşamıyorlar. Söyleseler onların da tedavi almaları belki daha erken dönemde sağlanacak. Geç dönemde uyuz nodülleriyle, daha farklı tarzda gelebiliyor hastalık o zaman tanı koymak da zorlaşabiliyor" diye konuştu. "Vakalar polikliniğimizin yüzde 30’unu oluşturuyor" Uyuza karşı bilinçli hareket etmenin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Gülsüm Gençoğlan ise, "Kaşıntı tüm vücutta olsa da sırtı tutmuyor olması, kadınlarda; göğüs, karın bölgesi, erkeklerde ise daha çok genital ve karın bölgesinin, el parmak aralarının tutulmuş olması tipik özelliği. Genel olarak uykuyu bozacak şekilde bir kaşıntıdan yakınırlar. Kışın gelmesiyle uyuz sayısında da ciddi bir artış söz konusu. Polikliniğimizin yüzde 30’unu oluşturuyor. Bulaşın en fazla kaynağı; kıyafet kaynaklı olanlar var. Okullar önemli bir kaynak, çocuklar çünkü çok dikkat edemiyor, bazen karıştırıyor, birbirlerinin kıyafetini alıyorlar. El ele tutuşma, yemekhaneye giderken, oyun oynarken, dokunma bulaşın en önemli kaynağı. Oteller, mesela; çarşafın, nevresimin değiştirilmediği durumlarda bizden önce odayı kullanan bireyden rahatlıkla uyuz bulaşabilir. Yakın temasımızın olduğu bireyler; aynı evi, yatağı paylaşıyorsak, bulaş kolaylıkla gerçekleşebiliyor. Kirlilik ve pasaklılıkla ilişkilendirilen bir durum olduğu için insanlar söylemek istemiyor ama hepimize bulaşabilir sonuçta bulaşıcı bir hastalık. Bebek ziyaretlerini hepimiz seviyoruz, gidilmeli ama bebekler mümkünse kucağa verilmemeli çünkü bebeklerde kullanabileceğimiz çok fazla seçeneğimiz yok. Onlarda herhangi bir şekilde uyuz oluştuğu zaman kremlere vs. büyük oranda mevcut parazit direnç geliştirdi. 15 kilodan küçük çocuklara da hap tedavisi veremiyoruz, bu sefer sürekli döngü devam ediyor çünkü ebeveynleri bakmak zorunda. 4,5,6 ay geçmeyen uyuzlarla karşı karşıya kalıyoruz. Gerçekten çok tacizkar, kötü bir durum oluyor" diye konuştu. "Bir aile, bebek ziyaretine gelen akrabadan bulaşmıştı, çok üzülmüştüm" ‘Bulaştan yaklaşık 2-3 hafta sonra kaşıntı başlıyor’ diyen Prof. Dr. Gençoğlan, "Hastalarda bulaşın kaynağı genelde çocuk oluyor. Bu parazit canlı deriyle ölü deri arasında tüneller kazıyor, tünelleri dermoskopla tespit edebiliyoruz, sonra ilaç tedavisi veriyoruz. İlaç tedavisi kiloya uygun dozda ve sıklıkta kullanmak lazım. İlk dozlamayı yaptıktan sonra 1 hafta ara veriyoruz çünkü ilaç sadece canlı böceklere etkili, yumurtalara değil. Yumurtalardan bir hafta sonra yeni böcekler çıkıyor. Bazen hastalar rahatladıklarını düşünerek 2’nci dozlamayı almıyor. Bu sefer döngü yeniden, en baştan başlıyor. Hap, şu anda piyasada var, SGK tarafından da ödeniyor. Aslında pandemi döneminde mesafeli davranmayı birazcık öğrendik, en sık bulaş alanı tabi ki eller, selamlaşıyoruz. Ellerin sık yıkanması en önemli korunma faktörleri arasında. Vakalardan bir aile, gerçekten çok üzülmüştüm, bebek kaynaklı, ziyarete gelen bir akrabadan bulaşmıştı. Uykusuzluktan sinir bozukluğu da oluyor. İlk dozu aldıktan sonra bulaştırıcı değiliz artık bütün kıyafetlerimizi, o zamana kadar giydiğimiz ne varsa onların hepsinin 60 derecenin üzerinde yıkanması gerek" ifadelerini kullandı.
İstanbul "Bilim Ümraniye" öğrencilerin geleceğine ışık tutuyor Ümraniye Belediyesi tarafından hayata geçirilen Şehit Mühendis Zahide Güçlü Ekici Bilim Merkezi, ücretsiz eğitimleri ve zengin atölye içerikleriyle öğrencileri bilim, teknoloji ve inovasyonla buluşturuyor. Ümraniye Belediyesi’nin eğitim ve bilim odaklı yatırımları arasında yer alan Şehit Mühendis Zahide Güçlü Ekici Bilim Merkezi, 8-13 yaş arası çocuklar için keşif, üretim ve öğrenme dolu bir merkez olarak faaliyetlerini sürdürüyor. "Bilim Ümraniye" çatısı altında hizmet veren merkez, bilimi günlük hayatın bir parçası hâline getirmeyi amaçlıyor. Tamamı ücretsiz olarak sunulan eğitim programları kapsamında; uzay ve havacılıktan yapay zekâya, robotikten matematiğe, girişimcilikten doğa bilimlerine kadar birçok alanda uygulamalı atölye çalışmaları düzenleniyor. Öğrenciler, deney yaparak öğrenme imkânı bulurken; teknoloji atölyelerinde yazılım, kodlama, Arduino, Raspberry Pi, 3D yazıcılar, drone ve görüntü işleme gibi güncel alanlarla tanışıyor. Bilim Merkezi’nde yer alan Tasarım Atölyesi, mühendislik ve sanatı bir araya getirerek üretkenliği teşvik ederken; Girişimcilik Atölyesi, gençlere yenilikçi düşünme, proje geliştirme ve fikirlerini hayata geçirme konusunda rehberlik ediyor. Matematik Atölyesi ise sayıları eğlenceli ve interaktif yöntemlerle keşfetmek isteyen öğrenciler için özel olarak tasarlandı. Hafta sonları da yoğun ilgi gören Bilim Merkezi’ne, cumartesi ve pazar günleri saat kulesi önünden ücretsiz otobüs servisi sağlanıyor. Sabah 09.30 ve öğlen 12.30’da hareket eden servislerle öğrencilerin merkeze ulaşımı kolaylaştırılıyor. Ümraniye Belediyesi’nin bilim ve teknolojiye verdiği önemin somut göstergesi olan merkez, aynı zamanda Ümraniye Yapay Zekâ ve İnovasyon Merkezi ile birlikte gençlerin geleceğin mesleklerine hazırlanmasına katkı sunuyor. Bilim Ümraniye, çocukların merak duygusunu geliştiren, araştırmaya ve üretmeye teşvik eden yapısıyla, Ümraniye’yi bilimle büyüyen bir ilçe vizyonuna taşıyor.