GENEL - 21 Mart 2012 Çarşamba 10:12

TÜRK EОİTİM-SEN GENEL BAŞKANI KONCUK: "4+4+4 SİSTEMİYLE TÜRKİYE KAOSA SÜRÜKLENİR"

A
A
A
TÜRK EОİTİM-SEN GENEL BAŞKANI KONCUK: "4+4+4 SİSTEMİYLE TÜRKİYE KAOSA SÜRÜKLENİR"

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "4+4+4 sistemi ile Türkiye kaosa sürüklenir. İktidar, sosyal tarafların tamamını kapsayan istişare ortamı hazırlanmalıdır" dedi.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Koncuk, kamuoyunun günlerdir 4+4+4 sistemine kilitlendiğini, bu sistemin ülkemizde büyük fırtınaların kopmasına neden olduğunu ve eğitim camiasını ayağa kaldırdığını söyledi. Eğitimci olmayan insanların sürece müdahil olmasının, her gün sistemle ilgili yeni görüşlerin açıklanmasının, sürecin mimarlarının ve savunucularının bile kendi aralarında farklı açıklamalar yapmasının bu konuyla ilgili ciddi kafa karışıklıklarının olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Koncuk,
"Türk Eğitim-Sen olarak 4+4+4 sisteminin sakıncalarını her platformda dile getirdik. İlkokul eğitiminin 5 yıldan 4 yıla düşürülmesi sonucunda 50 bin sınıf öğretmeninin norm kadro fazlası duruma düşeceğini, atama bekleyen sınıf öğretmenlerinin atamalarının yapılamayacağını, hatta atama bekleyen sınıf öğretmenlerinin sayısının gelecek yıllarda daha da artacağını, 5 yıllık ilkokul eğitimi konusunda engin tecrübelerimizin çöpe atılmasının eğitim için büyük hata olacağını, ikinci kademe eğitiminin 3 yıldan 4
yıla çıkarılmasıyla branş öğretmeni ihtiyacı oluşacağını, birinci ya da ikinci kademe eğitiminden sonra öğrencilere açık öğretim imkanı sunmanın Türkiye`de okullaşma oranlarını düşüreceğini, kız çocuklarının eve hapsedileceğini, çocukları yüz yüze eğitimden mahrum etmenin ihanetle eşdeğer olduğunu, okul öncesi eğitimin mutlaka zorunlu olması gerektiğini, ilkokula başlama yaşının 60 ay olmasının büyük sakıncaları olduğunu, kas sinir koordinasyonu tam gelişmemiş çocukların ilkokul birinci sınıfa başlamasının
telafisi mümkün olmayan zararlara sebebiyet vereceğini ifade etmiştik" dedi.
Tüm bu uyarılara rağmen siyasi erkin bildiğini okuduğunu savunan Koncuk, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer`in de eleştirilere cevap vermek adına birtakım açıklamalar yaptığını, ancak bu açıklamalarından kendisinin de kafasının bir hayli karışık olduğunu, kucağında bulduğu bu sistemi sağlam gerekçelerle savunamadığı ifade etti. Koncuk, "Sayın Bakan öyle bir görüntü içerisindedir ki; kucağında bulduğu 4+4+4 ceketine uygun bir adam aramakta, ancak bulduğu her adama ceketin ya boyu ya da kolu kısa gelmektedir.
Bu noktada yeniden uyarıda bulunmak istiyoruz: Bu sistem Türkiye`yi kaosa sürükleyecektir. Uzlaşmanın olmadığı, toplumun her kesimi tarafından kabul edilmeyen, ben yaptım oldu mantığıyla hazırlanan, etraflıca düşünülmeden tartışılmadan getirilen bu sistem uygulamada derin yaralar açacaktır. Eğitim, eğitimcilerin işidir. Sendikalar, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, eğitim bilimciler kısaca sosyal taraflar el ele vererek, en doğru, en aklı başında sistemi uygulamaya koymak için çalışma yapmalıdır.
Eğitimin taraflarının görüşünün alınmadığı, yok sayıldığı, mutabakatın sağlanamadığı bir sistemin başarılı olması mümkün değildir. İktidar bu konuda eğitimcilere çalışma imkanı sunmalı, sosyal tarafların tamamını kapsayan istişare ortamı hazırlamalıdır. Eğitime ideolojik gözlüklerle bakmak ve eğitimin geleceğini yanlış adımlarla mahvetmek bu ülkeyi yönetenlere yakışmamaktadır. Alt komisyonda sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin dinlenmiş olması yeterli değildir. Üstelik bugün gelinen
süreçte görüşlerin dikkate alınmadığı çok net görülmektedir. Oysa milyonlarca öğrencinin ve ailesinin hayatını doğrudan ilgilendiren bir konuda daha titiz davranılması, hiçbir öğrencinin ve öğretmenin mağdur edilmemesi son derece önemlidir. Demokrasinin gereği de budur" diye konuştu.
Bu ülke demokrasiyle yönetiliyorsa, büyük kitlelerin `kara` dediğine, `ak` demenin, bu konuda bir inatlaşmaya girmenin eğitimi mezara sokmak anlamına geldiğini kaydeden Koncuk, şunları söyledi:
"Ülkeyi yönetenler bunca yıllık tecrübelerimizi yok saymış, eğitimi bilinmezliğe mahkum etmiş, sistemin dezavantajlarını iyi irdelemeyerek eğitimi dönüşü olmayan bir yola sürüklemiştir. Ancak hiçbir şey için geç değildir. Bu konudaki muhatabımız artık Sayın Başbakan`dır. Tüm bu yaşanan tartışmalara sünger çekip, yeniden başlayabiliriz. Eğitim aceleye gelmez. Eğitim acemi siyasetçilerin işi de değildir. Ortak akılla, ortak mutabakatla bu sistemi yeniden masaya yatırabilir ve toplumun büyük kesimi
tarafından kabul görecek bir sistem ihdas edebiliriz. Türkiye`nin bu konuda yeterli bilgi birikimi, tecrübesi ve donanımlı eğitimcileri vardır."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Üsküdar’da Osmanlı yönetim sistemi sempozyumunda tarihçiler bir araya geldi Osmanlı devletinin kuruluşunun 725. yılında tarihçiler Üsküdar’da bir araya geldi. Osmanlı’nın günümüzdeki gelişmiş ülkelere de ilham kaynağı olan idare sisteminin ele alındığı sempozyumda Osmanlı hanedan mensupları, akademisyenler ve öğrenciler buluştu. Üsküdar’da Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde "Kuruluşunun 725. Yılında Osmanlı Yönetim Sistemi" adlı sempozyumda birbirinden değerli tarihçiler bir araya geldi. Uzman tarihçiler Osmanlı yönetim anlayışını öğrenciler ve akademisyenler ile paylaştı. Sempozyuma Prens Abbas Hilmi, Harun Osmanoğlu ve Selahattin Osmanoğlu gibi hanedan mensuplarının yanı sıra Prof. Dr. Mehmet İpşirli, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof. Dr. Beşir Atalay, Abdülkadir Özcan, Dr. Kemal Tekden, Prof. Dr. Feridun Emecen gibi isimler konuşmacı olarak katıldı. “600 yılı aşkın böyle bir yönetim istisnadır” Eski Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Ecdadın kurduğu bu büyük imparatorluk, büyük bir medeniyet. Müslüman Türklerin, bütün tecrübelerinden sonra en olgun medeniyet sistemi olarak görüyorum. Son zamanlarda bu büyük medeniyet ile ilgili çok çalışmalar yapıldı ve bu çalışmaların sayısı arttı. Osmanlı’yla mukayese edebileceğimiz örnek bile azdır. 600 yılı aşan böyle bir sistem çok istisnadır. Bunun diğer bir boyutu da aynı hanedanın bu kadar uzun süre bir imparatorluğu yürütmesidir. Bunun örneği yok, Osmanlı’nın en orijinal, en özgün yönlerinden birisi budur. Osmanlı medeniyetine baktığımızda bu kadar çoğulcu bir yönetimi hiçbir yerde göremiyoruz. Her kesim kendi dinini, dilini yaşayarak uzun yıllar ayakta kalmıştır” diye konuştu.
Bursa Osmangazi Belediyespor’da yeni başkan Fatih Karayılan oldu Osmangazi Belediyespor Kulübü’nün yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında yeni başkan Fatih Karayılan oldu. Osmangazi Belediyesi’ne ait Sukaypark Tesisleri’nde gerçekleştirilen Osmangazi Belediyespor Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’na kulübün önceki dönem ve yeni dönem yöneticileri katıldı. İstiklal Marşı ve saygı duruşu ile başlayan kongrede, faaliyet ve denetim kurulu raporu okunarak kabul edildi. Daha sonra gerçekleştirilen açık oylamada kulübün yönetim kurulu üyeleri ve denetim kurulu üyeleri belirlendi. Tek liste halinde yapılan oylamada Fatih Karayılan yeni başkan seçildi. Fatih Karayılan başkanlığındaki yeni yönetim kurulunda; Burak İleri, Özlem Bodur, Kemal Yetişen, Bülent Akça, Kemal Güzelvardar, Sinan Nergiz, Bakır Taşer, Aykut Büyükdere yer alırken, denetim kurulu ise Erdinç Sümer, Necati Gezer ve Ayhan Döner’den oluştu. Kongrede konuşan Osmangazi Belediyespor Kulübü Başkanı Fatih Karayılan, önceki dönem yönetim kuruluna yaptıkları çalışmalardan dolayı teşekkür ederek, “57 ilden büyük Osmangazi ilçemizin çocuk ve gençlerinin spor yapabilmeleri için gerekli şartlar oluşturmayı amaçlayan kulübümüz, 20 yıldan beri birçok başarıya imza atmıştır. Bu başarılarda katkısı olan tüm yönetici, antrenör ve sporcularımıza teşekkür ediyorum. Teslim aldığımız bu görevi, yönetim kurulundaki arkadaşlarımla birlikte en iyi şekilde yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Açacağımız yeni branşlar ve hizmete kazandıracağımız yeni tesislerle daha geniş sporcu kitlelerine ulaşmayı hedefliyoruz. Bunun neticesinde sportif başarıların da geleceğine inancımız tamdır. Bizi bu göreve layık gören Osmangazi Belediye Başkanımız Sayın Erkan Aydın’a da çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
Bitlis YÖK Başkanı Özvar Bitlis’te tarihi mekanları gezdi Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Bitlis ve Ahlat’ta tarihi mekanları gezdi. Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) ev sahipliğinde düzenlenen ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Programı’na katılmak üzere kente gelen YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, beraberindeki 25 üniversite rektörü ile birlikte tarihi mekanları gezdi. İlk olarak Bitlis merkezde bulunan İhlasiye Medresesi’ni ziyaret eden Özvar, ardından ‘Dere Üstü Islah Projesi’ kapsamında gün yüzüne çıkarılan tarihi yapılar ve köprüleri gezdi. Daha sonra Ahlat’ta Selçuklu Meydan Mezarlığını ziyaret eden Özvar, BEÜ Ahlat Meslek Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi İlter İgit’ten mezar taşları hakkında bilgi aldı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, burada gazetecilere yaptığı açıklamasında, Bitlis’in tarihi dokusunu koruduğu nadide illerden biri olduğunu belirtti. Özvar, “Bitlis’te ihtisas sahibi üniversitelerle bir araya geldik. Bilhassa bölgesel kalkınma konusunda çalışmalar yapan 25 üniversitemiz bir araya gelmek suretiyle yıllık olarak bir değerlendirme toplantısı yapıldı. Biz Türkiye’de üniversitelerimizin bir kısmının bölgesel kalkınma konusunda odaklanmalarını arzu ediyoruz. Pek çok alanda bölgesel kalkınmaya hizmet eden üniversitemiz var. Çay konusunda, tuz konusunda, termal sular konusunda, zeytin ve fındık konusunda uzmanlık tespit etmiş ve bu alanda bilimsel ve teknolojik araştırmalar yapan üniversitelerimiz var. Geçtiğimiz sene itibariyle Bitlis Eren Üniversitesi de “Bölgesel Kalkınma Misyonu İhtisaslaşma Programı” içine dahil edilmiş bir üniversitemizdir. Bitlis Eren Üniversitesi, bilhassa turizm potansiyeliyle dikkat çeken bir üniversitemiz. Şehrin merkezinde bulunan pek çok sayıda cami, türbe, kervansaray veya hanın gerek yurt içi faaliyetleri noktasında gerekse yurt dışı turizm açısından çok kıymetli bir potansiyel taşıdığını fark ettik. Bu sebeple de turizm konusunda odaklanan bir üniversite olarak Bitlis Eren Üniversitesi’ni tespit ettik ve ilan ettik. Üniversitemize kadro desteği veriyoruz ve program desteği veriyoruz. Dolayısıyla kadroların bir kısmını ve programların bir kısmını turizme, bölgesel turizmi geliştirmeye yönelik faaliyetlere başladı. YÖK olarak Bitlis Eren Üniversitesi’nin turizm konusunda ihtisas sahibi olması ve bölgenin kalkınmasına hizmet etmesini önemsiyoruz. Bundan sonra da İnşallah bu desteklerimiz devam edecek” dedi. Bitlis’in tarihi dokusunu muhafaza eden illerden bir tanesi olduğunu belirten Özvar, “Bilhassa şehrin merkezinde yer alan yapılar gördüğümüz kadarıyla Türkiye’de pek çok ilin, pek çok ilde çalışan, yaşayan insanların ilgisini çekecek mahiyettedir. Şehrin içinden geçen çayın, nehrin, suyun fevkalade önemini hep beraber fark etmiş olduk. Dini maneviyat turizmi açısından da önemli bir gelişme kaydettiğini memnuniyetle izlemiş olduk. BEÜ’nün 13 binden fazla öğrencisi var. Öğrencilerimizle yaptığımız toplantılardan almış oldukları kalite eğitimden fevkalade memnun olduklarını fark ettik. Bu çok önemli. Bunun yanında öğretim elemanlarıyla bir araya geldik. Genç, dinamik, yayın yapmaya çalışan, kaliteli üretim yapmaya çalışan kıymetli öğretim elemanları olduğunu fark ettik. Ama bence Bitlis Eren Üniversitesi’ni diğer üniversitelerimizden ayıracak bir başka vasfı ve hususiyeti var. Onu da bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim. Bir üniversiteye bölge, şehir sahip çıktığı zaman o üniversite çok hızlı kalkınıyor ve gelişiyor. Biz Bitlis Eren Üniversitesi’nde bunu fark ettik. Bitlisli hayırsever, iyiliksever, Bitlis’in önde gelen ticaret, sanayi insanları, üniversitemize sahip çıkıyorlar. Bu çok önemli. Bitlis Eren Üniversitesi’nin bu vasfıyla diğer illere de örnek olmasını bekliyoruz. Çünkü sadece üniversite bölgenin gelişmesine katkı vermiyor, aynı zamanda bölgenin ileri gelenleri, tüccarı, esnafı, sanayicisi sahip çıktığı ölçüde üniversitede gelişiyor. Dolayısıyla burada karşılıklı olarak bir kazançtan söz etmek mümkündür” şeklinde konuştu.