YEREL HABERLER - 21 Mart 2012 Çarşamba 11:09

MEMUR SEN İL TEMSİLCİSİ DUMAN:

A
A
A
MEMUR SEN İL TEMSİLCİSİ DUMAN:

Memur Sen Erzurum İl Temsilcisi Abdullah Duman, Yaşlılarımıza sahip çıkmanın sosyal devlet olmanın bir gereği olduğunu söyledi.
Yüzyıllar öncesine dayanan kültürümüz ve geleneğimiz gereği yaşlılarımıza hürmetin ibadet derecesinde kabul edildiğini ifade eden Duman, ``Geçmişin yokluk, sefalet ve türlü zorluklarını yaşayarak, bizi bugünlere taşıyan yaşlılarımızı, hayatın ağır yükü altında yorulmuş büyüklerimizi, ömürlerinin son baharında rahat ettirmek, onlara huzurlu ortamlar oluşturmak, toplumumuz ve devletimiz adına tarihsel bir sorumluluktur. Öte yandan yaşlılarımızın ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına cevap verebilecek alanlar oluşturmak, sosyal devletin temel görevlerindendir.
Tarihsel köklerimiz ve inançlarımızdan uzaklaştıkça, toplumumuzda yaşlılarımıza yönelik olumsuz tutum ve davranışlar yaşanır, ailesinden kopartılan, sokağa terk edilen, ya da aile içinde huzur ortamı bulamadığı için kendisi ayrılan vakalara daha sık rastlanır olmuştur. Bu durumda bulunan yaşlılarımıza bir yuva ortamı oluşturmak amacıyla devletin kurduğu sosyal hizmet kurumlarına her geçen yıl daha fazla yaşlımız başvurmaktadır.
Bir toplumun geleceği açısından tehlikeli bir süreç olan bu sosyal yaranın tedavisi için, millet olarak bizi biz yapan değerlerimize daha fazla sahip çıkmamız zaruridir. Yeni nesilleri batının bireyselliği ön planda tutan bencil kültüründen korumak ve tarihsel değerlerimiz ile genç kuşak arasında köprü kurmak adına eğitsel, kültürel ve sosyal projeler geliştirilmelidir.
Öte yandan devletin sosyal hizmet kurumlarında koruma altında bulunan yaşlılarımıza en iyi koşullarda hizmet sunabilmek için gereken ihtiyaçların oluşturulması da ayrı bir önem arz etmektedir. Bu noktada, sosyal hizmet kurumlarında, ailelerinden çeşitli nedenlerle kopan yaşlılarımıza bir evlat mertebesinde hizmet eden sosyal hizmet çalışanlarımızın fedakarlıkları da unutulmamalıdır. Gerek sosyal hizmet kurumlarının başta personel ihtiyacı olmak üzere yapısal sorunlarının çözümü, gerekse bu kurumlarda özverili bir şekilde çalışanların çalışma koşulları ve ekonomik hakları açısından yaşadıkları sorunları çözüme kavuşturmak devlet için ertelenemez bir sorumluluktur.
Tüm yaşlılarımıza saadet ve huzur dolu ömürler diliyor, bu vesile ile Sağlık-Sen`in, türlü zorluklara fedakarca göğüs geren sosyal hizmet çalışanlarımızın sorunlarının çözümü için her koşulda mücadelesini sürdüreceğinin bilinmesini istiyoruz. `` diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.