YEREL HABERLER - 27 Mart 2012 Salı 13:11

ESKİŞEHİR`DE KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMESİ

A
A
A
ESKİŞEHİR`DE KARBONMONOKSİT ZEHİRLENMESİ

Eskişehir`de meydana gelen karbonmonoksit gazından karı koca zehirlendi.
Alınan bilgiye göre, Yeşiltepe Mahallesi Solmaz Sokak`taki bir evde yaşayan Ercan K. (51) ve eşi Semra K. (46) rahatsızlanınca kendi imkanlarıyla Eskişehir Yunusemre Devlet Hastanesi`ne gitti. Burada yapılan müdahalesinde kömür sobasından sızan karbonmonoksit gazından zehirlendiği tespit edilen karı kocanın, sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İnmede belirtilere dikkat: "1 dakika bile çok önemli" Dünyada ve Türkiye’de her yıl çok sayıda kişiyi yaşamdan koparan inmenin önlenebilir bir rahatsızlık olduğunu aktaran uzmanlar, "Belirtileri ‘Geçer’ diye düşünmemek lazım. Bazen küçük bir güçsüzlük ya da uyuşmayla başlayıp yaşamı tehdit eden seviyelere ulaşabiliyor. Yaş ilerledikçe inme için risk artıyor, genç popülasyonda da artık tansiyon, şeker, kalp rahatsızlıklarını fazlaca görüyoruz, inme sıklığının arttığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Hasta, ne kadar hızlı ve erken başvurursa başarı oranımız o kadar yüksek. Bazen 1 dakika bile çok önemli" dedi. İnme (felç) her yıl çok sayıda kişiyi yaşamdan koparırken uzmanlar uyarıyor. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. Nevin Pazarcı ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Demir inmenin yüzde kayma, çekilme, konuşmada bozulma, aynı taraf kol ya da bacakta güçsüzlük, kol ve bacak bölgesinde uyuşma gibi belirtileri olduğunu aktardı. İnmede risk faktörlerine dikkat edilmesi gerektiği söyleyen uzmanlar, hastalığın önlenebilir olduğunu söyleyerek tedavisine ilişkin konuştu. Genellikle ileri yaş hastalığı olarak düşünüldüğü belirtilirken gençlerde de olabildiğine dikkat çekildi. Geçmişte inme sebebiyle hastanelerine getirilen 45 yaşındaki Şef Rüzgar Sünbül’ün başarılı tedavisine yönelik de bilgi verilirken Sünbül ise yaşadıklarını anlattı. "Hastaneye gelişlerin 112 üzerinden olmasını tercih ediyoruz, çok fazla vakit harcayabiliyorlar" "Dünyada inme sıklığı oldukça artıyor çünkü hem yaş artıyor hem farkındalık artıyor" diyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Nevin Pazarcı, "İnme bazen uyuşma bazen konuşmada takılma, konuşamamayla, bilinç değişiklikleriyle baş dönmesi, dengesizlik, çift görme gibi problemlerle geliyor. Ani olarak gelişen beyinde bir damarın tıkanması ya da kanaması şeklinde ortaya çıkan tabloları inme olarak değerlendiriyoruz. Yaş ilerledikçe inme için risk artıyor çünkü inmeye yol açacak hastalıkların sıklığı da artıyor. Tansiyon, şeker, yüksek kolesterol, sedanter yaşam, sigara ciddi bir risk faktörü. Genç hastalarda gördüğümüz inmelerde biraz daha genetik, damarın kendi yapısına ait faktörler mevcut. Kadınlarda özellikle doğurganlık çağında, gebelik, doğum, doğum sonrası lohusalık dönemi ve kullanılan gebelik önleyici ilaçların getirdiği bir takım farklı inme tablolarını da görebiliyoruz. Kesinlikle hastaneye gelişlerin 112 üzerinden olmasını tercih ediyoruz çünkü kendi imkanlarıyla gelmek isterken çok fazla vakit harcayabiliyorlar" ifadelerini kullandı. "İnme sıklığının arttığını net bir şekilde söyleyebiliriz" Belirtilere kulak vermenin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Pazarcı, "Geçer, hafif bir şey, gitmeyelim’ diye düşünmemek lazım. Bazen küçük bir güçsüzlük ya da uyuşmayla başlayıp birkaç saat sonrasına ciddi yaşamı tehdit eden, hayatın kalan kısmında büyük zorluklar çıkartabilecek seviyelere ulaşabiliyor. Genç popülasyonda da artık tansiyon, şeker, kalp rahatsızlıklarını fazlaca görüyoruz. Bu nedenle inme sıklığının arttığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Hem girişimsel olarak damar içi işlemlerle tedavi yapılırken her zaman tıkalı ya da yırtılmış bir damar görmeyebiliyoruz. O durumlarda da uyguladığımız damar yolundan verdiğimiz yüksek seviyedeki kan sulandırıcılarla erken dönemde müdahale yapılabiliyor. Tıkanıklığa bağlı inmelerde ilk 4,5 saat içerisinde hastanede olmuş olmak çok değerli. Hastalığı tedavi etmek değil önlemek hedeflerimiz. Hastalarımızın büyük çoğunluğu Rüzgar Bey gibi toparlıyor. İnme önlenebilir bir hastalık, inme gelişmeden önce risk faktörlerinin kontrol altında tutulması çok değerli" diye konuştu. "Hasta ne kadar erken başvurursa tedavideki başarı oranımız o kadar yüksek" Geçmişte inme tedavisi gerçekleştirdikleri hastasının durumuna yönelik konuşan Uzm. Dr. Mustafa Demir, "Uzun süre önce Rüzgar Bey geldiğinde bilinç tamamen kapalıydı. Sağ tarafında hem kol hem bacakta belirgin güç kaybı vardı, tamamen felçliydi. Şikayetleri ortalama 1,5 saat önce başlamıştı, acile başvurmuş, inme düşünülünce hızlıca bize geldi. Görüntülemeyle tıkalı damarı bulup pıhtıyı çıkarma işlemi yaparak tedavi ettik. Vatandaşların en çok dikkat etmesi gereken nokta; şöyle biliniyor, ‘İnmenin ya da felcin tedavisi yoktur’. Tedavideki en önemli faktör; zaman. Hasta, ne kadar hızlı, erken başvurursa tedavideki başarı oranımız o kadar yüksek. 1’inci saat ile 3-4 saat sonra tedavi ettiğimiz hasta arasında ciddi farklar var. Bazen 1 dakika bile çok önemli. Hasta geldiği zaman acilde görüntülemesini yapıyoruz, damarsal bir durum var mı? Atan pıhtı veya bir yırtılması varsa tespit edip hemen tedavi etmek, o anki acil problemini çözdükten sonra neden olan altta bir rahatsızlık var mı? Bulmak için sonraki süreçte araştırma yapıyoruz. Altta yatan hastalıklar olabiliyor; kalp ritim bozuklukları, damar daralmaları, bazı genetik hastalıklar inmeye neden olabilecek hastalıklar. Tedavide bir kateter yardımıyla beyne ulaşıyoruz, beyindeki tıkalı damarı bulup bazen kateterlerle bazen stentlerle pıhtıyı çıkarıp tedavi ediyoruz. Hastaya göre değişmekle ortalama 2-3 saatlik bir işlem. Genelde şu bulgularla başlar; yüzde kayma, kolda güç kaybı, ağız kenarında kayma. Genelde hastaların yüzüne soğuk su dökme, başka bir uyarıcı vererek tedavi etmeye çalışılır tamamen yanlış, zaman kaybettirdiği için ekstra zararı var" dedi. "Konuşuyorum sanıyorum ama anlamıyorlar" Mutfağa gönül verdiğini söyleyen Şef Rüzgar Sünbül, "3,5-4 sene önce geldim, rahatsızlığı evde yaşadım. Kendime geldikten sonra önce konuşuyorum sanıyorum ama dışarıda anlamıyorlar, hiç konuşamadım, sadece sesler geliyordu. Şu anda şefim zaten yemek yapıyorum, yazıyorum, konuşuyorum. Ellerim, ayaklarım hatta gözlerim boşa düştü, kemer kullanıyordum, bir türlü takamadım. Bulanık görmeye başladım, ne oluyor diyorum, ‘Herhalde kahvaltı yapmadım, kahve içmedim’ gibi aklıma gelen oydu. Pıhtıyı hiç bilmiyorum o zamana kadar araştırmadım, sonra öğrendim ki böyle bir hastalık varmış. Öncesinde hiçbir şeyim yoktu. Şansım; Ümraniye Hastanesi benim için çok iyiydi" şeklinde konuştu.
Kocaeli "Üç Jokerli Konken" Almanya’da beğeni topladı Kocaeli Şehir Tiyatroları, Almanya’da düzenlenen 10. Türk-Alman Tiyatro Festivali’ne bu yıl sevilen oyunu "Üç Jokerli Konken" ile damgasını vurdu. Tek perde olarak sahnelenen komedi oyunu festival programının öne çıkan yapımlarından biri olurken, seyirciler oyunu dakikalarca ayakta alkışladı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Şehir Tiyatroları, 10. Türk-Alman Tiyatro Festivali için gittiği Almanya’da büyük beğeni topladı. Şehir Tiyatroları’nın hem güldüren hem de düşündüren oyunu "Üç Jokerli Konken" bu kez yurtdışında izleyicisiyle buluştu. Festivalde salonu dolduran tiyatroseverler, oyunun hem güçlü oyunculuklarına hem de sahne üzerinde kurduğu samimi ve eğlenceli atmosfere adeta hayran kaldı. Almanya’da büyük ilgiyle karşılanan "Üç Jokerli Konken" özellikle konusuyla dikkat çekti. Oyun, üç yakın arkadaşın yıllardır süren konken buluşmalarında beklenmedik sırlar, kırılmalar ve komik çatışmalarla dolu yüzleşmeye dönüşmesini konu alıyor. Bu üç arkadaşın evrensel dostlukları da bu yanıyla izleyiciyi hem güldürdü hem de duygu dolu anlar yaşattı. İzleyiciden özgü dolu yorumlar Oyun sonunda yapılan söyleşide seyirciler, özellikle karakterlerin içtenlikli performansları ile oyunun ritmi ve sahneleme dili hakkında övgü dolu yorumlarda bulundu. Festival yetkilileri, Kocaeli Şehir Tiyatroları’nı Türk tiyatrosunun Almanya’da güçlü temsilcisi olmayı sürdürmesinden dolayı tebrik etti. Kocaeli Şehir Tiyatroları, uluslararası festivallerde yer almaya devam ederek hem Türkiye’yi hem de kentin kültür sanat vizyonunu gururla temsil etmeyi sürdürüyor.
Hatay Evladından bahsederken gözyaşlarına boğulan anneanne, depremde kaybettiği kızının emaneti olan torunlarına hem annelik hem de babalık yapıyor Hatay’da asrın felaketinde kızını, damadını ve 10 aylık torununu kaybeden Arzu Keser, depremden sağ kurtulan Ayaz ve Ada Naz isimli torunlarına hem annelik hem de babalık yapıyor. Evladının ismi geçtiğinde gözyaşlarına boğulan Keser, kızının kokusunu aldığı torunu Ada Naz’ın kendine her ‘anne’ deyişinde derinden yaralanıyor. Kahramanmaraş merkezli depremde en çok hasara uğrayan Hatay’da binlerce bina yerle bir olurken, yaklaşık 25 bin insan hayatını kaybetmişti. Antakya ilçesi Güzelburç Mahallesi’nde bulunan 600 Evler Sitesi, depremin ilk saniyelerinde yerle bir olmuş ve yaklaşık bin 200 kişiye mezar olmuştu. Depreme 600 Evler Sitesi’nde yakalanan Berberoğlu ailesinden; 29 yaşındaki anne Muazzez Berberoğlu, 29 yaşındaki baba Sezer Berberoğlu ve 10 aylık Edanaz Berberoğlu enkazda can verirken, Ayaz ve Ada Naz kardeşler 2 gün sonra enkaz altından kurtarılarak yaşama tutundular. Depremde vefat eden çiftten geriye kalan 10 yaşındaki Ayaz ve 5 yaşındaki Ada Naz kardeşlereyse anneneleri Arzu Keser ve dedeleri Hasan Keser sahip çıktı. Depremde kaybettiği kızının kokusunu aldığı torunlarına gözü gibi bakan anneanne Keser, torunlarıyla birlikte oyunlar oynuyor ve ödevlerinde yardımcı olurken dede ise torunlarıyla dışarıya çıkıp geziyor ve kız torununun saçını yapıyor. Kız torunun kendisine her ‘anne’ diye hitabında derinden yaralanan anneanne Keser, kızını hatırladığındaysa göz yaşlarına hakim olamıyor. "Torunlarımı kokladığım zaman kızımı koklamış gibi hissediyorum Torunlarını kokladığı zaman depremde kaybettiği kızının kokusunu alıyormuş gibi olduğunu ifade eden Arzu Keser, "Eşimle birlikte torunlarımıza bakıyoruz. Depremde kızım, damadım ve 10 aylık torunum vefat etti. Kızım ve ailesi, depremde 600 konutlarda oturuyorlardı. Torunlarım enkaz altındayken eşim çıkarttı. Torunlarım kızımın bana emanetleri oldu. Torunum Ayaz, okula gidiyor. Okuldan geldiği zaman dersleri ile ilgileniyorum. Bütün gün Adanaz’la birlikte evde vakit geçiriyoruz, kahvaltı yapıyoruz, yemek yiyoruz ve oyunlar oynuyoruz. Markete gitmeyi çok seviyor ve dedesiyle markete gidiyor. Onu anaokuluna yazdırdım ama bazen anaokuluna gitmek istiyor bazen de gitmek istemiyor. Bana anne demesini ben hiç istemedim. Adanaz ilk konuşmaya başladığında bana anne, eşime de baba dedi. Adanaz sürekli bana anne diyor, anne demesin hiç istemiyorum ve bu durum beni çok yaralıyor. Torunlarımı kokladığım zaman kızımı koklamış gibi hissediyorum. Torunlarımı kokladığımda çok farklı duygular hissediyorum. Torunum Adanaz’ı kokladığım zaman veya banyo yaptırdığım zaman sanki kızımın kokusunu alıyorum. " dedi. " Onlara asla ben anne veya baba olamam, çünkü onların anne ve babaları var" Çevresindeki insanlardan takdir gördüğünü ifade eden Arzu Keser, " Çevrimdekiler bu çocukların başında iyi ki siz varsınız diyorlar. Onlara asla ben anne veya baba olamam, çünkü onların anne ve babaları var. Onlar anne ve baba dedikleri için ben de o şekilde kabul ediyorum. Torunum Ayaz her şeyi biliyor. Ayaz ile konuşmaya başladığında anneanne demesini istemedim nene demesini istedim. Ayaz bana nene diye hitap ediyor ama Adanaz anne diyor. Bu durum beni biraz yaralıyor. Çilem Hanım’dan Allah razı olsun. Tanıştığımız ilk günden beri hiç bizi bırakmadı. Ben ona çocuklarımın iyilik melek teyzesi diyorum. Çocuklarımızın her ihtiyacında yanımızda oldu. Ona minnet borçluyuz. Böyle günlerde tanımak istemezdim ama Allah böyle bir günde tanışmayı nasip etti" şeklinde konuştu. "Çocuklar anne ve babalarını kaybetmişlerdi, dede ve nenesi çocukların anne ve babası olmuştu" Depremin ilk zamanlarında tanıştığı ailenin acısına ortak olan ve 2 kardeşe destek olan yardımsever Çilem Artan, "6 Şubat depremleri ilk gününden itibaren yardım faaliyetlerini yürütmeye başladım. Depremin ilk haftasında Arzu Hanım’la tanıştık. Burada herkesin yüreğini ısıtan bir ambiyans var. Kendimizi biraz kötü hissettik ve ilk günlere geri döndük. O yüzden kelimelerim tükendi. Ayaz ve Adanaz’ı tanıdığım ilk zamanlarda çok kötü durumdaydılar. Çocuklar anne ve babalarını kaybetmişlerdi. Dede ve nenesi çocukların anne ve babası olmuştu. Ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyorlardı. Benim kurduğum çadırda yaşıyorlardı sonra konteynere yerleştirdik. Hayırseverlerin yardımıyla bu evde kirada oturmaya başladılar. Burada daha bir sıcak su yuvarları oldu. Her türlü desteği sağlamaya çalışıyoruz. Onların sıcak bir yuvaya ihtiyacı var. Onların bir evleri olmasını istiyoruz. Burası 4 katlı bir bina her artçı depremde ilk günlere geri dönüyorlar. Bu yüzden müstakil bir ev olmasını istiyoruz. Ayaz’ın hikayesi beni çok derinden etkiledi. Depremde iki gün boyunca enkazın altında kalıyor. Dedesi Ayaz’ı kurtarmaya geldiğinde Ayaz, ‘Dedeciğim korkma bir amca gelip bize ışık tuttu ve kardeşime süt verdi. Sonra senin geleceğini’ söyledi. Onları bırakmadık, vazgeçmedik ve yürek ısıtan bir iyiliğe şahit oluyoruz. Adanaz önceden konuşmuyordu ama ilk defa bu şekilde konuştu. Sürekli eliyle yüzünü kapatırdı. Depremde elleri göğsünden kapalı şekilde duruyordu. Depremden sonra da nenesinin göğsüne koyardı kimse yüzünü göremezdi. İlk defa yüzünü gösterdi ve konuşmaya başladı ve bu da bizim için çok ayrı bir an yaşandı" ifadelerini kullandı.
Ankara Karayollarının huzur ve güvenliği Otoyol Jandarma Timlerine emanet Karayollarında görevli Jandarma Otoyol Timleri, sorumluluk bölgelerinde meydana gelebilecek tüm olaylara karşı aldıkları tedbirlerle huzur ve güvenliğin sağlanmasına yardımcı oluyor. Her an teyakkuzda olan Otoyol Timleri, trafik kazaları ve benzeri durumlara müdahalenin yanı sıra suç ve suçlularla mücadelede de etkin rol üstleniyor. Ekim 2024’te kurulan Jandarma Otoyol Timleri, karayollarında yaşanabilecek her türlü olumsuz duruma karşı tek kolluk kuvveti olarak müdahale ediyor. Uyguladıkları önleyici tedbirlerle sorumluluk bölgelerindeki olayları en aza indirmeyi hedefleyen Otoyol Jandarması, trafik güvenliğinin sağlanmasın yanı sıra tüm asayiş olaylarına karşı da mücadele ediyor. ‘Önleyici Olma’ esasıyla hareket eden ekipler, vatandaşların can ve mal güvenliği için daima göreve hazır halde bulunuyor. 27 ilde, 3 bin 524 kilometrelik alanda yaklaşık 4 bin personelle hizmet veren Otoyol Jandarma Timleri, 27 jandarma komutanlığı, 26 karakol komutanlığı ve 3 tesis koruma takımı olmak üzere 56 ana birlikten oluşuyor. "Amacımız, emniyet, asayiş ve trafik görevlerini bütüncül hizmet anlayışı ile bir arada yürütmek" Ankara Otoyol Jandarma Komutanlığında görevli Otoyol Tim Komutanı Astsubay Üstçavuş Yusuf Ergün, kuruluş amaçlarının bütüncül hizmet anlayışına dayandığını belirterek, "Otoyollarda, emniyet, asayiş ve trafik görevlerini bütüncül hizmet anlayışı ile bir arada yürütmek ve farklı birimlerin olay yerine intikalinden kaynaklı vatandaş mağduriyetini önlemek üzere Jandarma Genel Komutanlığı tarafından, ‘Otoyol Jandarma Komutanlıkları’ teşkil edilerek, 15 Ekim 2024 tarihi itibariyle kurularak faaliyete başlamıştır" dedi. "Otoyol jandarması olaylara ilk müdahaleyi yapmakla görevlidir" Görev ve faaliyetleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Astsubay Ergün, "Otoyol Jandarması Timleri sorumluluk bölgesindeki yol ağı ve tesislerde önleyici asayiş ve trafik hizmetleri yürütmekle birlikte meydana gelen olaylara ilk müdahaleyi yapmakla görevlidir. Adli Asayiş Timleri meydana gelen olaylar ve trafik kazalarının soruşturmasını yürütmekle görevlidir. Motosiklet Timleri, Otoyol Jandarması Timleri ile aynı görevleri yapmakla birlikte trafiğe kapanan yollarda daha hızlı müdahale için kullanılmaktadır. Teknik Denetim ve İnceleme Timleri ise özellikle yük ve yolcu taşıyan ağır vasıtaların muayene esasları doğrultusunda denetimini yapmakla görevlidir" ifadelerini kullandı. "Toplum odaklı kolluk yaklaşımını benimsiyoruz" Önleyici bir anlayışı benimsediklerini ifade eden Astsubay Ergün, "Otoyol Jandarma Komutanlıklarınca, toplum odaklı kolluk yaklaşımı benimsenerek, vatandaşlarımızın herhangi bir trafik kazası veya asayiş olayına maruz kalmadan daha hızlı tedbirleri almak, sürücülerin ve diğer yol kullanıcılarının denetimlerini daha etkili ve hızlı bir şekilde yerine getirmek gibi caydırıcı roller üstlenilmiştir" ifadelerine yer verdi. "Bu yıl 5 bin 631 suçlu ve aranan şahıs yakalanmıştır" 2025 yılında, sorumluluk bölgeleri olan Ankara - Niğde Otoyolu ile Anadolu Otoyolu’nda 5 binden fazla suçlu ve aranması bulunan şahsı yakaladıklarını belirten Astsubay Ergün, "Ankara Otoyol Jandarması olarak 1 Ocak-31 Ekim 2025 tarihleri arasında 418 Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile 418, Kaçakçılık İstihbarat, Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı (KİHBİ) ile 129, 5 bin 83 asal ve 1 göçmen olmak üzere toplamda 5 bin 631 suçlu ve aranan şahıs yakalanmıştır" diye konuştu. "Otoyol Jandarma Komutanlıkları mağduriyetlerinin ortadan kaldırılmasına en üst seviyede katkıda bulunmaktadır" Kendilerini diğer ekiplerden ayıran farklarla ilgili de konuşan Ergün, "Trafik Jandarması Timleri sorumluluk alanlarında adli olaylar dışında meydana gelen trafik kazalarının aydınlatılması ile trafik güvenliği kapsamındaki diğer tüm tedbirleri almakla görevliyken, Otoyol Jandarma Komutanlıklarının teşkili ile meydana gelen adli, idari olaylar ve trafik kazalarında doğrudan tek bir birim tarafından müdahale edilmesi hususu vatandaşların mağduriyetlerinin ortadan kaldırılmasına en üst seviyede katkıda bulunmaktadır" ifadelerine yer verdi. "Yaklaşık 4 bin personel görev yapmaktadır" Ülke genelindeki 27 komutanlıkta 4 bine yakın personelin hizmet verdiğini ifade eden Ergün, "Otoyol Jandarma birimlerinde görev yapmak amacıyla; 27 Otoyol Jandarma Komutanlığı, bu komutanlıklara bağlı 26 Otoyol Jandarma Karakol Komutanlığı ve köprü koruma görevlerini yürütmek üzere 3 Tesis Koruma Komutanlığı olmak üzere toplam 56 ana birlik teşkil edilmiştir. Ana birlik karargahlarında ve bu birliklere bağlı, farklı görev ihtiyaçlarına göre teşkil edilmiş bin 6 otoyol jandarması timinde yaklaşık 4 bin personel görev yapmaktadır" diye konuştu. "Suçla mücadelede kayda değer sonuçlar elde edilmiştir" Toplumsal huzurun sağlanmasında başarılı sonuçlar elde edildiğine değinen Ergün, "Geride kalan bir yıl içerisinde otoyol jandarma timleri asayiş ve trafik olaylarına yönelik faaliyetlerini kesintisiz ve etkin bir şekilde sürdürmüştür. Trafik alanında gerçekleştirilen denetim ve devriyelerle hız ihlallerinin azaltılmasına, kazaların önlenmesine ve meydana gelen trafik olaylarına hızlı müdahale edilmesine katkı sağlamıştır. Asayiş yönünden ise otoyollarda meydana gelen olaylara süratle müdahale edilerek kamu düzeninin bozulmasının önüne geçilmiş, aranan şahıs ve aranan araçlara yönelik icra edilen uygulamalarla suçla mücadelede kayda değer sonuçlar elde edilmiştir" dedi.