GENEL - 29 Mart 2012 Perşembe 11:02

2012 ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI

A
A
A
2012 ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kooperatif örgütlenmesinin tarımda olmazsa olmazlardan biri olduğunu bildirerek, "Kooperatifçiliği geliştiremezsek, tarımda ürün pazarlamasında başarı el edemeyiz" dedi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, `2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı` dolayısıyla yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletlerin 18 Şubat 2010 tarihinde yapılan 64. Genel Kurulunda kooperatiflerin sosyal gelişmedeki rolünün desteklenmesi amacıyla 2012`nin `Uluslararası Kooperatifler Yılı` olarak ilan edildiğini belirtti. 2012 yılının Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan edilmesinin, `Kooperatif İşletmeler Daha İyi Bir Dünya Kurar` ana temasıyla, kooperatifçiliğe daha fazla ilgi çekmek ve bu konuda farkındalık
yaratmak amacını taşıdığını bildiren Bayraktar, "Kooperatifler, üyeleri arasında işbirliği ve dayanışmayı esas alan, temel amacı kar etmek olmasa da ekonomik amaçla hareket eden demokratik örgütlerdir. Birbirleriyle meslek, sanat ve toplumsal çıkar bağları olan kişi ve grupların güç ve imkanlarını birleştirerek oluşturdukları kuruluşlardır" dedi.
Amacın verimli çalışma, ortakların ihtiyaçlarını karşılama, emek ve ürünleri en uygun şekilde değerlendirme olduğunu anlatan Bayraktar, ortaklarının gereksinim ve yararlarını yüksek kazançtan önde tutan kooperatiflerin, yaşamlarını sürdürebilmesi için başarılı olmanın iki esası olan verimlilik ve etkinlik kurallarının dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Dünyada devletlerin bazı fonksiyonlarını sivil toplum örgütlerine devretme eğiliminin giderek arttığını, kooperatiflerin de içinde bulunduğu sivil toplum örgütlerine önemli görevler düştüğünü vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:
"Dengeli ve adaletli bir toplum için güçlü bir kamu sektörü ve özel sektörün yanı sıra kooperatiflerin ve diğer sosyal ve sivil toplum örgütlerinin güçlü bir yapıda olmalarının önemi açıktır. Türkiye`de kooperatifçilik var olan potansiyeline bakıldığında kendinden beklenen performansı gösterememektedir. Ülkemizde 26 ayrı türde 84 bin 232 kooperatif bulunmaktadır. Kooperatifçilik tarımsal alanlarda ortaya çıkmış ve yoğunlaşmıştır. Var olan kooperatiflerin 13 bini tarımsal amaçlıdır. Kooperatifçiliğimizde
maalesef az ortaklı bir yapı mevcuttur."
"TÜRKİYE`DE TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİFLER 7 KONUDA HİZMET VERİYOR"
Türkiye`de tarımsal amaçlı kooperatiflerin 3 farklı yasa altında, 7 konuda hizmet verdiğini bildiren Bayraktar, birbirinden farklı mevzuatlarla yönetilen kooperatiflerin Türkiye ihtiyaçlarına nazaran çeşit ve sayı yönünden oldukça fazla ve dağınık bir yapı sergilemekle beraber ilgili mevzuatları da güncelliğini yitirdiğini ifade etti. Devletin değişik şekillerde kooperatiflere müdahale etme sürecinin devam ettiğini, kooperatiflerin ise kooperatifçilik bilincinin yerleşmemesinden ötürü ortakların
haklarına ve ellerindeki varlıkların mülkiyetine sahip çıkmadığını, katılımcı anlayıştan uzak bir anlayışı içinde barındırdığını belirten Bayraktar, "Kooperatiflerin kendilerinden beklenen görevleri yerine getirecek yönetim anlayışına, idari kapasiteye ve teknik bilgiye sahip olmaması, egemen pazar güçlerinin kooperatifleri özel sektörün rakibi olarak görme ve göstermeleri kooperatifçiliğin önündeki başlıca engellerdir. Küçük işletmelerin çok yoğun olduğu bu tarımsal yapıda ekonomik örgütlenme yetersiz
kalmış, tarımsal örgütler arasında yeterli koordinasyon sağlanamamıştır" diye konuştu.
"DÜNYADA 750 BİN KOOPERATİF, 800 MİLYON KOOPERATİF ORTAОI VAR"
Gelişmiş ülkelerde kooperatifçiliğin sosyal ve ekonomik açıdan çok önemli bir yere sahip olduğunu, Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) çatısı altında 750 bin kooperatif ve 800 milyon kooperatif ortağı bulunduğunu kaydeden Bayraktar, dünyadaki her 8-9 kişiden biri kooperatif ortağı olduğunu, yaklaşık 100 milyon kişinin de bu kooperatiflerde çalıştığını ifade etti. Bayraktar, kooperatifçilikte ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya gibi ülkelerin öne çıktığını, İngiltere`nin
kooperatifçiliğin beşiği olduğunu vurgulayarak, Japonya, Kanada ve Norveç`te nüfusunun üçte birinin, ABD ve Almanya`da dörtte birinin, Finlandiya`da ise dörtte üçünün kooperatiflere üye olduğunu belirtti. Bu ülkelerde kooperatiflerin iş hacimlerine bakıldığında ilk sıralarda tarımsal kooperatiflerin yer aldığı görüldüğünü bildiren Bayraktar, Almanya, Fransa ve Hollanda`da kooperatif bankalarının ülkenin en büyük 5 bankası arasında yer aldığı, Fransa`da kooperatiflerin istihdamın yüzde 3,5`i olan 1
milyon kişiye iş imkanı sağladığı bilgisini verdi. İtalya`da tarımsal gıda sektörünün yüzde 50`sini kooperatiflerin yönettiğini, Polonya`da 3 kişiden birinin kooperatiflerin sahip olduğu evlerde yaşadığını ifade eden Bayraktar, "Avrupa Birliği ülkelerinde 123 milyon üyesi olan 160 bin kooperatif, 5,4 milyon kişiye istihdam sağlamaktadır" dedi.
"BİZDEKİ KOOPERATİFÇİLİK İLE DÜNYA KOOPERATİFÇİLİĞžİ ARASINDA CİDDİ FARKLAR BULUNMAKTA"
Türkiye`deki kooperatifçilik hareketinin de adı `Kooperatif` olmasa bile çalışma sistemi itibariyle aynı olan `Memleket Sandıkları`nın kurulmasıyla 1863 yılında başladığını belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Bizdeki kooperatifçilik ile dünya kooperatifçiliği arasında ciddi farklar bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kooperatifçiliğe kamu ve özel sektör yanında üçüncü sektör olarak da bakılmaktadır. Ancak ülkemizde kooperatifçiliğe, zaman zaman önem ve öncelik verilmekle birlikte, süreklilik kazandırılamadığından istenilen düzeyde gelişme sağlanamamıştır. Türkiye`de kooperatie farklı yasa altında, 7 konufçiliğin gelişememesinin en önemli sebeplerinden biri, kooperatif kurucu ve ortaklarının eğitim seviyesinin
düşüklüğüdür. Başarılı ve iyi örnek teşkil eden kooperatifler yanında, ortaklık hak ve menfaatleri konusunda yeterli bilgisi olmayan üyelerin, bazı kooperatif kurucuları veya yöneticileri tarafından istismar edilmeleri, ülkemiz kooperatifçiliğinin gelişmesinde olumsuz rol oynayan önemli faktörlerden biri olmuştur. Ancak, son yıllarda eğitim seviyesinin yükselmesi ve ortakların bilinçlenmesine paralel olarak kooperatifçiliğimizde de önemli gelişmeler yaşandığını memnuniyetle müşahede etmekteyiz."
Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı`nda (2012-2016) belirlenen 7 stratejik hedefe ilişkin öncelikli faaliyetlerin belirtildiğine dikkati çeken Bayraktar, "Ancak, kooperatiflerden sorumlu birden fazla bakanlığın olması nedeniyle, uygulamadaki farklılıklar ve koordinasyon eksikliğinin sıkıntılara yol açmaya devam edeceği düşünülmektedir. Bu nedenle Sanayi ve Ticaret Bakanlığı`na bağlı olan Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`na bağlanması,
koordinasyon bütünlüğünü sağlayarak adımların daha hızlı ve daha etkin olarak atılmasını sağlayacaktır" şeklinde konuştu.
"DEVLETİN MALİ, TEKNİK VE HUKUKİ KATKIDA BULUNMASI ZORUNLU"
Bayraktar, kooperatifçilik sektörünün denetlenmesi, geliştirilmesi, devlet tarafından bu amaçla mali, teknik ve hukuki katkıda bulunulmasının zorunlu olduğunu bildirdi. Bayraktar, devletin, temel olarak yasa koyucu ve yasaları düzenleyici pozisyonunun güçlendirilmesi ve kooperatifleri yasal boşluk ve karmaşıklıklardan kurtarması, devletin kooperatiflere müdahaleci rolü azaltılarak kooperatifleşmenin teşvik edilmesi, kooperatifler mali yönden güçlendirilip, desteklenmesi gerektiğini kaydetti.
Kooperatiflerde iç denetlemenin daha işlevsel bir yapıya kavuşturulması, dış denetlemenin ise bağımsız, yetkili özel şirketler tarafından yapılmasının önem taşıdığını belirten Bayraktar, "Kooperatifçilikte temel sorunlardan birini oluşturan eğitim eksikliğinin giderilmesi için eğitim ve Ar-Ge faaliyetlerini yürütecek bir kurumsal yapının oluşturulması gerekmektedir. Bu çalışmalar mümkün olduğu kadar geniş tabana yayılarak yapılmalı ve üniversiteler dışındaki diğer sivil toplum örgütlerinin de eğitimle
ilgili desteklerinin artırılması sağlanmalıdır" dedi.
"DÜNYADA TARIMSAL KOOPERATİFLER TEK BİR ÇATI ALTINDA ÖRGÜTLENİYOR"
Tarımsal kooperatifçiliğin genel kooperatifçilikten farklı bazı özellikler arz ettiğini, dünyada tarımsal kooperatiflerin genellikle tek bir çatı altında örgütlendiğinin görüldüğünü bildiren Bayraktar, açıklamasında şunları kaydetti:
"İngiltere`de Ulusal Çiftçi Birliği`nin (NFU) bütün tarımsal örgütlerin üst çatısı olduğu görülmektedir. Almanya`da üst çatı örgütü olarak Tarım Konseyi, buna bağlı olarak Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) ve Alman Çiftçiler Birliği bulunmaktadır. Polonya ve Avusturya`da da aynı örgütlenme modeli vardır. Fransa`da üst çatı örgütü olarak Tarım Konseyi, bunun altında Çiftçi Sendikaları Federasyonu, Genç Çiftçiler Birliği ve Kooperatifçilik-Dernekçilik Faaliyetleri Ulusal Komitesi bulunmaktadır.
Portekiz`de te farklı yasa altında, 7 konuarımsal amaçlı bütün örgütlerin bağlı olduğu bir Portekiz Tarım Konseyi vardır. Türkiye`de ise tarımsal örgütlenme altı ayrı bakanlık bünyesinde yer almaktadır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Bilim, Sanayi Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı (525 adet çiftçi derneği) ve Tarımsal Vakıfların (14 adet) bağlı olduğu Başbakanlık var. Tarımsal örgütlenme konusunda bu bakanlıklar arasında bir koordinasyon sağlanması mümkün
olamamaktadır. Bizde de, tarımsal örgütlenmenin AB ülkelerinde olduğu gibi Konsey veya Konfederasyon benzeri bir üst örgütte tek çatı altında toplanması gerekmektedir. Bu yapının da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yetki ve sorumluluk sınırları içinde olması, merkez birliklerinin kooperatiflerin kuruluş ve denetlenmesinde etkili olması sağlanmalıdır."
Kooperatifçilikte en önemli sorun olan kooperatifçilik anlayışının değişmesi gerektiğini, vatandaşın kooperatifçilik konusunda eğitilmesinin bunun en önemli ayağı olduğunu bildiren Bayraktar, Türkiye`de `devletin kaynaklarından nasıl istifade ederiz` zihniyetinden ziyade, `ortakların güç ve kaynaklarını en etkin nasıl harekete geçirebiliriz` anlayışının hakim olduğu bir anlayış ve örgütlenme modeli geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Bayraktar, tarımsal örgütlerin daha fonksiyonel bir yapıya
kavuşturulabilmesi için görev tanımlarının yeniden ele alınarak kayıt tutma ve yayım hizmetleri, Ar-Ge çalışmaları, girdi ve kredi temini, depolama, ambalaj ve pazarlama safhalarında daha aktif rol almalarının sağlanmasının zorunlu olduğuna dikkat çekti. Bayraktar, "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın bu yöndeki gelişmeleri destekleyici yaklaşım ve girişimlerini memnuniyetle izlemekteyiz. Ülkemizde tarımsal örgütlenmedeki dağınıklığın ele alınarak tartışılması ve AB ülkelerinde olduğu gibi ülkemiz
şartlarına en uygun bir modelin benimsenerek hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesi konularında Hükümetin ve özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın önderliğine ihtiyaç vardır" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin MESKİ tesisleri sayısı artırılan jeneratörler sayesinde elektrik kesintilerinden etkilenmiyor Mersin Büyükşehir Belediyesi Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi (MESKİ) Genel Müdürlüğü, kesintisiz hizmet sunmak amacıyla jeneratör sayısını 3 yılda 313’e çıkardı. Anamur’dan Tarsus’a, Çamlıyayla’dan Mut’a kadar 15 bin 800 kilometrekarelik alana hizmet veren MESKİ, içme suyu tesisleri, idari binalar, arıtma tesisleri ve atık su tesislerinde şebeke enerjisinin olmadığı durumlarda, tesislerin hizmete ara vermemesi için jeneratörleri devreye alıyor. Kesintisiz su temini, atık su bertarafı ve daha verimli abonelik hizmetleri sağlamak için alınan jeneratörler, enerji kesintileri yaşandığında hizmetleri aksatmaması adına önemli rol oynuyor. İçme suyu tesisleri, devrede olan jeneratörler sayesinde yaşanacak elektrik kesintisinde aktif olarak çalışırken, kesintisiz içme suyu teminine devam ediliyor. MESKİ, 170 olan jeneratör sayısına ilave olarak 2021 yılında 59, 2022 yılında 33, 2023 yılında ise 51 olmak üzere toplam 143 jeneratör temin ederek, sorumluluk sahasındaki önemli tesislere montajını tamamladı. İlave jeneratörleri devreye alan MESKİ, böylece toplam jeneratör sayısını 313’e çıkardı. Enerji SCADA’sı sayesinde gereksiz yakıt tüketiminin de önüne geçen MESKİ, vatandaşlara kesintisiz hizmet anlayışı ilkesiyle çalışmalarını sürdürüyor. MESKİ Elektrik Merkezleri Dairesi Başkanlığı’na bağlı Enerji Sistemleri Bakım Onarım Şube Müdürlüğü’nde görev yapan Sinan Kızılyaka, jeneratörlerin aylık ve yıllık bakımlarını planlı şekilde yaparak, arızalara karşı anında müdahale ile kesintisiz hizmetin devamını sağladıklarını kaydetti.
Kocaeli 30 ton benzin yüklü tankerin kaza anı kameraya yansıdı Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde D-130 Karayolu’nda 30 ton benzin yüklü tankerin kaza anı güvenlik kamerasına yansıdı. Patlamanın olmaması büyük faciayı önlerken D-130 Karayolu trafiğe kapatıldı. Edinilen bilgiye göre, saat 05.00’te Gölcük ilçesi D-130 Karayolu Yalova istikametine seyir halinde olan benzin yüklü tanker sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde araç, refüjdeki demir korkuluklara çarparak karşı şeride geçti. 150 metre boyunca duramayarak sürüklenen tanker park halindeki 4 araca, adından üstgeçit ayağına çarptı. Kaza sebebiyle çekici tankerden koptu. Kazada tankerde yüklü benzin yola döküldü. İhbar üzerine olay yerine sağlık, polis, itfaiye ve AFAD ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri, sürücüyü tedbir amacıyla hastaneye kaldırırken, polis ekipleri ise patlama riskine karşı D130 Karayolu’nun Yalova ve İzmit istikametini trafiğe kapattı. Ayrıca çevrede bulunan 2 binada tahliye edildi. Ekipler patlama riskine karşı bölgeyi köpükledi. 4 saat boyunca D130 Karayolu’nda kapalı olan yol sebebiyle şehir merkezinden trafik akışı sağlanıyor. Kaza anını görerek yardıma koştu Kaza anını gören Hüseyin Aşıkoğlu, “Sabah çay ocağını açtığımda tırın İzmit istikametinden Bursa istikametine doğru ilerlediğini gördüm. Tır, sol şeride yanaşıp fren yaptığını ve karşı şeride geçtiğini gördüm. 150 metre kadar tır sürüklendi. O korku ve panikle 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aradım. Hemen şoförü araçtan çıkarmaya çalıştık. 4 araç hasar aldı, üstgeçide zarar geldi. Şoförün durumu iyi, burnu bile kanamamış ama hastaneye sevk edildi. Mal kaybı oldu, can kaybı olmadı. Kaza çekici duramayıp merdivene devrilmiş. Polis ekipleri patlamaya karşı önlem aldı, 2 binayı boşalttı. Kaza anı anbean güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde tankerin yan döndüğü, çekicinin 4 araca çarptığı anlar yer alıyor. Ekiplerin bölgede çalışmaları devam ediyor.
Aksaray Aksaray’daki küçük Adana’da geçim seracılıktan sağlanıyor Aksaray’ın merkeze bağlı bin 300 nüfusa sahip Gücünkaya köyünde yaşayan köy halkı seracılık yaparak geçimini sağlıyor. Nüfusunun yüzde 80’inin tarım ve hayvancılıktan geçimini sağladığı Aksaray’da her geçen yıl gelişen tarım ve hayvancılık büyümeye devam ediyor. Merkeze bağlı bin 300 nüfuslu Gücünkaya köyünde ise köy halkı seracılık yaparak geçimini sağlıyor. Hemen her evin önünde en az 2 adet sera bulunurken, köy halkı domates, salatalık, biber, patlıcan gibi tüm sebzelerin yanı sıra fide üreterek satışa sunuyor. Çocukluklarından beri seracılık yaptıklarını anlatan Serpil Ok (50), “Çocukluğumuzdan beri bu işi yapıyoruz. Köyümüzün ekmek teknesi, gelir kaynağı, bizim işimiz de bu. Anne, baba ve ebeden gelme bir meslek. Köyümüzün bütün halkı fidecilik yapar, sebzecilik yapar, seralarda domates, salatalık, biber yetiştirilir, fideler yetiştirilir. Köyümüzün işi bu” dedi. Gücünkaya köyünün küçük Adana olduğunu belirten İsmail Ok (59) ise “Ben doğduğumdan beri, ebelerimizden, dedelerimizden öğrendiğimiz gibi bu işi yapıyoruz. Şimdi hala devam ediyoruz. Şubat ayında başlar Mayıs’ın sonuna kadar devam ederiz. Fide yetiştiriyoruz. Diğer günlerde de sebze üzerinde çalışırız. Yani burası küçük bir Adana. Bizim gelirimiz bu. Bütün köy geçimini sera üzerinden sağlamaktadır. Domates, biber, fasulye, salatalık, patlıcan gibi sebze üzerinde her şey burada yetiştirilir” diye konuştu.
Şırnak Kasık ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurdu, 60 binde bir görülen gebelik yaşadığını öğrendi Şırnak’ta kasık ağrısı şikayetiyle hastaneye başvuran hastanın, gebelik kesesinin normal sağlıklı yerinde değil, sağ yumurtalığa yerleştiği tespit edildiği belirlenerek tedavi edildi. Şırnak’ta yaşayan Bişenk Acar Sakın (28), kasık şikayeti ile Şırnak Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine başvurdu. Kadın Doğum Uzmanı Opr. Dr. Abdulkadir Güllüce, yaptığı tetkiklerde hastanın gebe olduğunu ve gebeliğin normal olması gereken yerde olmadığını tespit etti. 60 binde bir görülen gebe tüpünün yumurtalıklara yapışık bir şekilde olduğunu hastaya ileten Opr. Dr. Güllüce, daha sonra ameliyat süreci başladı. Hastanın kasık şikayeti ile başvuruda bulunduğunu belirten Dr. Güllüce, "Bizlerde yaptığımız tetkiklerde hastamızın gebe olduğunu ve DBGC düzeyinin 10 bin 500’lere kadar yükseldiğini gördük. Ultrason muayenesinde de gebelik kesesinin normal sağlıklı yerinde değil de, sağ yumurtalığa yerleştiğini gördük. Bu durum nadir, ender rastlanılan bir durum. 60 bin gebelikte bir görülen çok ender görülen bir durum. Normalde dış gebelikler tüplerde yerleşik olur. Yüzde 95 oranda tüplerde yerleşik olur. Tüm dış gebeliklerin sadece yüzde 1’i yumurtalık üzerinde görülür” dedi. Dış gebeliklerin tedavisi erken teşhis edilmesi ilaç ile tedavi şansının mümkün olduğunu ifade eden Dr. Güllüce, “Fakat geç kalınan durumlarda tek tedavi seçeneği ameliyattır. Bizde hastamıza laparoskopik (kapalı ameliyat) yöntem ile yumurtalığa tutunan gebelik materyalinin laparoskopik yöntem ile çıkardık. Yumurtalık dokusuna zarar vermeden, yumurtalık cerrahi yöntem ile BEC rezeksiyon yaptık. Hastamızın doğurganlığını, feltilitesini etkilemeyecek bir şekilde yumurtalık dokusuna zarar vermeden gebelik materyalini yumurtalık dokusundan temizledik. Hastamızın yumurtalığını korumamız ayrıca tüplerinin de bu durumdan etkilenmemiş olması bundan sonraki süreçte hastamızın doğal yollar ile gebe kalma şansını azaltmayacak. Bu yöntem, kanama riski olan bir yöntem. Ama hastamızın yaşı itibari ile yumurtalığı koruma adına birazda risk alıp bu ameliyatı yumurta koruyucu cerrahi yöntem ile yaptık. Ameliyat sonrası kontrollerimizde herhangi bir sorun olmadı, kanama kontrolü yapılarak ameliyat bitirilmişti. Bu gün hastamızı taburcu ediyoruz” dedi.
İstanbul Geleceğin mimarları, ‘Mimar Sinan’ı Anlamak’ etkinliğinde bir araya geldi ‘Mimar Sinan’ı Anlamak’ etkinliği ile bir araya gelen geleceğin mimarları; yüzlerce eseri ile Türk tarihinin en büyük dehalarından Mimar Sinan’ın ustalığını, yenilikçiliğini ve kültürel mirasa katkılarını yakından inceledi. Yakın Doğu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin düzenlediği ‘Mimar Sinan’ı Anlamak’ etkinliğinde, mimarlık öğrencileri ile alanın önemli akademisyenleri, büyük ustanın bıraktığı izleri ele alarak Mimar Sinan’ın mirasını ve mimarlık alanındaki önemini ele aldı. Yakın Doğu Üniversitesi Büyük Kütüphane Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlik yoğun bir katılımla gerçekleşti. Etkinliğin açılış konuşmasını; Yakın Doğu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zihni Turkan ile Mimari Restorasyon Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Havva Arslangazi Uzunahmet gerçekleştirdi. Tüm gün süren etkinliğin ilk bölümünde; İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, çevrimiçi olarak katılarak Mimar Sinan’ın eserleri ve günümüzdeki restorasyonları hakkında bir sunum yaparak sonrasında öğrencilerin sorularını da cevapladı. Etkinliğin öğleden sonraki bölümünde ise Mimar Burhan Atun, meslekteki 50 yılını ve öğrencilik döneminden günümüze kadar yaptığı mimari çalışmalarını görsellerle sunarak öğrencilere bir mimarın yaşamı hakkında bilgiler aktardı. Atun, 50 yıllık meslek yaşamı boyunca gerçekleştirdiği yüzlerce tasarımı ve uygulamayı detaylarıyla anlattı ve mimarlığın profesyonel yaşamdaki yeri ile ilgili önemli bilgiler verdi. Etkinliğin sonunda, Mimar Burhan Atun ve etkinliğin organizasyon komitesi üyelerine Prof. Dr. Zihni Turkan tarafından teşekkür belgeleri takdim edildi. Prof. Dr. Zihni Turkan: Çağımıza uygun yeni yapılar inşa etmek ve kültürel mirası korumak için çalışmaya devam edeceğiz Düzenledikleri etkinlik ile Mimar Sinan’nın mirasını gelecek nesillere aktarmayı hedeflediklerini belirten Yakın Doğu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zihni Turkan, “Mimar Sinan, sadece Türk dünyasında değil, dünya mimarlık tarihinde eşsiz bir yere sahiptir. Eserleriyle sadece mimarlık değil, aynı zamanda sanatın ve kültürel birikimin gücünü ortaya koymuştur. Bizler, bu etkinlikle öğrencilerimize Mimar Sinan’ın değerini hatırlatmak ve onun ilham verici eserlerinden dersler çıkarmalarını sağlamak istedik” dedi.