GENEL - 09 Aralık 2011 Cuma 12:35

PROF. DR. SAYAR, "İSTANBUL DERSLERİ"NE KONUK OLDU

A
A
A
PROF. DR. SAYAR, "İSTANBUL DERSLERİ"NE KONUK OLDU

Marmara Belediyeler Birliği tarafından düzenlenen "İstanbul Dersleri" başlıklı kültürel programlara Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar’ın verdiği ’Kültürel Mekanlar ve Osmanlı Kıraathaneleri’ konferansıyla devam edildi.
Tanınmış akademisyen, bilim adamı ve siyasetçilerle eğitim programlarını sürdüren Marmara Belediyeler Birliği, Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar’ı belediyelerin kültür birimi personeliyle buluşturdu. Programın açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Nail Yılmaz ’İstanbul Dersleri’ ana başlıklı bilimsel konferansların büyük bir ciddiyetle devam edeceğini belirtti.
Dinleyenleri kendine has üslubuyla o günlere götüren Prof. Dr. Sayar, 1870’lerden sonra toplumda kültürel erozyonun başladığını belirterek, bilgisayarla birlikte bu erozyonun zirveye çıktığını belirtti.
"SAHAFLAR, İLİM DOKTORLARIYDI"
Osmanlı Devleti sonrası kültür mekânlarının başında sahafların gelmekte olduğunu söyleyen Prof. Sayar, "Sahaflar ilim doktorlarıydı. İlim hastası gördükleri insanların, derdine derman olmaya çalışırlardı. Her gelenin çalışma ve okuma alanını bilir, müdavimlerinin görmedikleri eserleri onlara çok cüzi miktarlara verirdi. Bu mekanlarda yalnız kitap alış verişi yapılmaz, satılan kitabın ve yazarının üzerine saatlerce sohbet edilirdi. Üniversite çevresindeki hocaların katılımlarıyla her dükkanda belli günler
bir araya gelinilir, belli bir konu etrafında saatlerce sohbetler edilirdi. Bu mekanlar bir okul gibi gelenleri eğitirdi" dedi.
"KIRAATHANELERDE KAĞIT VE OKEY OYNANMAZDI"
Prof. Dr. Sayar, "Osmanlı döneminde mesleğe göre kıraathaneler vardı. Aşıklar Kıraathanesi, Tulumbacılar Kıraathanesi, Meddahlar Kıraathanesi ve Yeniçeri Kıraathanesi bunlardan sadece birkaçıydı. Buralarda kağıt ve okey oynanmaz, mesleki deneyimler ve konular tartışılırdı. Yeniçeri kahvehanelerinde ise devlet yönetimi ve padişahlar tartışılırdı. Kıraathane kültürü, Tanzimat dönemiyle birlikte pastanelere, devamında da meyhanelere kaydı. Örneğin, Asmalımescit’te son derece entelektüel sohbetler edilirdi.
Meyhanede kafalar fazla dağılınca konular 5000 fite çıktığı için, biz meyhane sohbetleri yerine, çay sohbetlerini tavsiye ediyoruz" diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Çocuklar Mercan’da ilk kez ’Gece Gözlem Etkinliği’ne katıldı Cumhuriyetin 100’üncü yılında Mersin Büyükşehir Belediyesince çocuklara armağan edilen ‘Mercan 100. Yıl İklim ve Çevre Bilim Merkezi’, kapılarını ‘Gece Gözlem Etkinliği’ne ilk kez açtı. Açıldığı günden bu yana bilim meraklılarının uğrak noktası olan ve her gelenin bir daha gelmek istediği Mercan, bu kez de gökyüzü meraklılarını ağırladı. Etkinliğe yoğun ilgi gösteren çocuklar, büyük bir heyecanla gökyüzünü seyre daldı. Geleceğin bilim insanları etkinlik sayesinde ilk kez böyle bir deneyim yaşamanın keyfine vardı. Yüzlerce çocuğun aileleri ile akın ettiği etkinlik, açık havada ‘Dünyamız ve Uydumuz Ay’ isimli sunum ile başladı. Lazer ile gökyüzü tanıtımı gerçekleştirilen etkinlikte; Türkiye’nin en büyük planetaryumunda ay, gezegenler ve yıldızlar hakkında eğlenceli ve bilgilendirici bir film de izleyen çocuklar, teleskoplarla ayı ve ayın yüzeyini büyük bir heyecanla inceledi. 19.30-23.30 saatleri arasında gerçekleşen etkinlikte, çocuklar pür dikkat ayı gözlemledi. “Bizim için heyecanlı bir gün. İlk gözlem şenliğimizi gerçekleştiriyoruz” Mersin Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanı Dr. Kemal Zorlu, Mercan 100. Yıl İklim ve Çevre Bilim Merkezi’nin her zaman kalabalık ve cıvıl cıvıl olduğundan söz ederek, ‘Gece Gözlem Etkinliği’ hakkında da bilgi verdi. Zorlu, vatandaşların katılımıyla ilk gözlem şenliğini gerçekleştirdiklerini ve ay gözlemi yaptıklarını ifade ederek, “100. Yıl İklim ve Çevre Bilim Merkezimiz oldukça kalabalık. Burada gözlem ve ay ile ilgili bilgilendirmeler yapıldı. Sonra da çocukları ve ailelerini gözlem evimize aldık, gözlem için yukarıya geçtiler. Bahçede de 2 tane mobil teleskopumuz kuruldu. Bizim için gerçekten heyecanlı bir gün. Çünkü ilk gözlem şenliğimizi gerçekleştiriyoruz. Bundan sonrası için de yine hem merkezimizde hem de merkezimizin dışında, ışık kirliliğinin az olduğu yaylalarımızda gözlem şenlikleri gerçekleştireceğiz” dedi. “Çocukların, belediye aracılığıyla gökyüzüne başlarını çevirmeleri bizde bir heyecan oluşturuyor” Çocukların heyecanının kendilerini de heyecanlandırdığını kaydeden Zorlu, 100. Yıl İklim ve Çevre Bilim Merkezi’ne çok yoğun bir talep olduğundan söz ederek, “Çocukların, Mersin Büyükşehir Belediyesi aracılığıyla gökyüzüne başlarını çevirmeleri ve dünyadan uzak diyarlara bakmaları, ayı ve ayın kraterlerini görmeleri heyecan oluşturuyor. Onlar mutlu oldukça ve heyecanlandıkça biz de mutlu oluyoruz. Bundan sonra bu etkinliklerimiz devam edecek” diye konuştu. Bilim meraklısı çocukların heyecanı gözlerinden okundu Çocuklardan Duru Balcı da 100. Yıl İklim ve Çevre Bilim Merkezi’ni çok güzel bulduğunu belirterek, “Buraya okulca geldiğimizde çok eğlendik ve çok güzeldi. Benim haberim yoktu, arkadaşımın annesi getirdi. Ayı daha önce hiç izlemedim, şansım olmamıştı. Çok heyecanlıyım. Burası çok güzel bir yer” ifadelerini kullandı. Aileler, çocukların heyecanına ortak oldu Çocuklar için çok büyük ve keyifli bir etkinlik olduğunu söyleyen veli Mehtap Erdem, “Burada ayı birebir görmek, gözlemlemek ve doğru yerden anlatmak onlar için faydalı oldu. Derslerine biraz daha katkı olduğuna inanıyorum. İçeriye girdik dolaştık, çok güzel olmuş. Vahap Beye katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz. Bu etkinlikler devam ettiği sürece çocukların okula daha başarılı olacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.
Antalya Tavuk ihracatına getirilmesi planlanan sınırlama, et fiyatını etkiler Son zamanlarda artan beyaz et fiyatları nedeniyle Ticaret Bakanlığı harekete geçti. İhracat yasağı getirilerek iç piyasaya arzın artırılması planlanıyor. İhracat yasağı düzenlemesine ilişkin konuşan Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, ihracat sınırlamasının kırmızı et fiyatını da etkileyeceğini kaydetti. Yardımcı, “İhracata yasak geldiğinde mamul elde çok olursa ve tavuk ucuzlarsa et dengelenir. Tavuk fiyatı ucuzlarsa vatandaş tavuğa yönelir. Etin, üreticinin ahırında beklemesi de işine gelmez, tabii et fiyatlarında da düşme olur” diye konuştu. Öncelik iç piyasa olmalı Ticaret Bakanlığı’nın, tavuk ihracatına yasak getirmeyi de kapsayan bir dizi tedbir üzerinde çalıştığı yönünde çıkan haberler üzerine, Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı açıklamalarda bulundu. Başkan Osman Yardımcı, alınan kararı desteklediğini ifade ederek, şu sözlere yer verdi: “Güzel bir karar, neden güzel bir karar? Önce iç piyasayı doyuralım, sonra dışarıya ihracat yapalım. Eğer iç piyasaya yeterli mamul veremiyorsak, bu zammın gelmesi de alınacak olan kararın bir bağlantısıdır. Biz önce iç piyasayı doğru doyuralım, sonra dışarıya ihraç edelim. Zaten iç piyasaya da ucuz vermiyorlar ki, her gün plasiyer gelip ürünü indirdiğinde rakamı faturada görüyorsun. Kısaca, size bir gün iki gün evvel fiyat geliyor, zam var diye bir söyleyen olmuyor. Bundan dolayı güzel bir karar”. “Ramazan Bayramı’nda tavuk satamadık” Tavuk fiyatlarına son aylarda art arda gelen zamları girdi maliyetlerinin artmasına bağlayan Başkan Osman Yardımcı, üreticilerin karşılaştığı zorluklara değindi. Yardımcı, “Fırsatçılık demeyelim de çünkü onların da girdileri var. Elektriğe yeni artış yapıldı, tavuklar ısıtma sistemiyle besleniyor. Tabii ki şu an Yaz mevsimine yaklaştığımız için daha rahat edecekler ama yem var bakım var, bir civciv yetiştirmek öyle kolay değil. Tavukçuluk da zor ama fırsatçılık daha kolay, son zamanlarda karşılaştığımız en büyük olay; Ramazan Bayramı’nda tavuk satamadık. Beş kasa istiyorsak bir kasa verdiler, piyasadan mallarını çekince esnaf zor durumda kaldı. Bayram tatilinde millet pikniğe gidecek, biz mal satamadık” dedi. “Tavuk ucuzlarsa et de ucuzlar” Tavuk ihracatına sınırlama getirilirse kırmızı et fiyatını da etkileyeceğine dikkat çeken Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, Türkiye’de temel gıda maddeleri içinde en az zammın kırmızı ete geldiğini fakat vatandaşın alım gücü olmaması nedeniyle pahalı geldiğini açıkladı. Yardımcı, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Pandemide zam yapmayan kesim et kesimidir, her ne olduysa bir sene zarfında böyle oldu. En geriden gelen etti, şimdi de hesaplasalar Türkiye’de temel gıda maddelerinin içinde en az zam gelen yine et. Pahalı mı pahalı mı, çünkü alım gücü yok. İhracata yasak geldiğinde mamul elde çok olursa ve tavuk ucuzlarsa et dengelenir. Tavuk fiyatı ucuz olursa vatandaş tavuğa yönelir, tezgahta eti satamazsan üreticiden de aracıdan da almazsın. Etin, üreticinin ahırında beklemesi işine gelmez, tabii et fiyatlarında da düşme olur. Tavuk ucuzlarsa et de ucuzlar.” (BA-FD)
İstanbul Türkiye kompozit üssü olacak Dünyada ‘çağın malzemesi’ olarak adlandırılan kompozitte Türkiye atağa kalktı. Hedef, Türkiye’yi kompozit üssü haline getirmek. Türkiye’de yaklaşık 3 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip kompozit sektörü, 5 yıl içinde 7 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşmayı hedefliyor. Kompozit Sanayicileri Derneği Başkanı Barış Pakiş, "Kompozitte elde edilecek başarılar, ülkemizin ihracatını direkt olarak etkileyecektir. Çünkü, kompozitten elde edilen ürünler yüksek katma değere sahip” diye konuştu. Pakiş, ‘çağın malzemesi’ olarak nitelendirilen kompozitin, havacılıktan savunma sanayine, otomotivden tekne üretimine, yapı malzemelerinden tarıma, enerji sektöründen altyapı çalışmalarına, gıda depolamadan banyo malzemelerine kadar onlarca sektörde kullanıldığına dikkat çekerek, "Türkiye ’kompozit konusunda dünyada öne çıkan ülkeler arasında. Hafif ve mukavemeti yüksek bir ürün. Bu sayede, kullanılan tüm sektörler için büyük avantajlar sağlıyor. Yanmaz ürün de üretilebiliyor, görselliği yüksek ürün de. Dünya çapında birçok üretim alanında kompozit ürünlere olan talep hızla artıyor. Uçaklar, otomobiller bu ürünle hafifleyip, daha az yakıt harcarken savunma sanayinde çok kritik bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Gelecekte hidrojen depolama kısmında da karşımıza çıkacak en önemli malzemeler arasında kompozit yer alıyor. Bu malzeme Türkiye’de de ciddi şekilde kullanılıp, üretiliyor. Kompozit pazarında Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, ABD, Çin ve Brezilya güçlü konumda. Tüm dünyada global kompozit pazarının, 2026 yılında yüzde 7,5 büyüyerek 126,3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye’nin bu ticaretten aldığı pay ise yüzde 1 ile 1,5 arasında değişiyor. Biz, bu pastadan daha fazla pay almak istiyoruz. Bizim hedefimiz, Türkiye’yi bir ‘kompozit üssü’ haline getirmek. Aslında bu ortama da sahibiz. İlgili bakanlıklarımız da kompozit sektörüne ciddi şekilde eğilmiş durumda. Kompozit konusunda iki ana ham madde var ve Türkiye olarak bunlara sahibiz. Bunları işleyecek yerli-yabancı üretici şirketlerimiz de var. Tüm bunlar birleşince ‘neden daha iyi noktalara gelmeyelim?’ diyoruz. Kompozitte elde edilecek başarılar, ülkemizin ihracatını direkt olarak etkileyecektir. Çünkü, kompozitten elde edilen ürünler yüksek katma değere sahip. Bu da ihracatımızın hızlı bir şekilde artmasına yardımcı olacak. Sektörümüz, üretim teknolojileri bakımından da çok iyi noktalarda. Aynı zamanda ülkemizin istihdamına da ciddi katkı sunuyoruz. Türk kompozit endüstrisinin uluslararası buluşma noktası olması hedefiyle 10-12 Ekim 2024 tarihleri arasında ‘Meet4Composite’ fuarı düzenlenecek. Gelecek 5 yıl içinde sektörümüzün büyüklüğünü 7 milyar dolar seviyelerine çıkarmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.