GENEL - 10 Ocak 2020 Cuma 14:12

Prof. Dr. Ali Kandemir, Erzincan ve çevresindeki endemik bitkileri anlattı

A
A
A
Prof. Dr. Ali Kandemir, Erzincan ve çevresindeki endemik bitkileri anlattı

Birlik Vakfı Erzincan Şubesi’nin “Şehir Okumaları” etkinliklerine konuk olan Öğretim Üyesi Prof.

Birlik Vakfı Erzincan Şubesi’nin “Şehir Okumaları” etkinliklerine konuk olan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Kandemir, Erzincan ve çevresindeki endemik bitkiler, bu bitkilerle ilgili çalışmalar ve projeler hakkında ayrıntılı bilgiler aktardı.


İlgi alanının doğal bitkilerin tanınması, korunması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kandemir, “Bugün sizinle yaklaşık 22 yıllık Erzincan bitkileriyle ilgili tecrübelerimi, son zamanlarda Tıbbi Aromatik Bitkilerle ilgili bir takım faaliyetlerin içinde bulunmamı, oradan edinmiş olduğum tecrübeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Konumuz, “Şark’ın Bitki Cenneti: Erzincan”. Erzincan’ın doğal bitki varlığına ilişkin temel faktörleri, Erzincanlı bitkileri ve Erzincan bitkileri üzerine bugüne kadar yapılan çalışmaları, ekonomiye kazandırılması bağlamında yapılan çalışmaları, Erzincan’ın bitki çeşitliliğini korumak ve sürdürülebilir kullanmak için yapılması gerekenleri anlatacağım” dedi.


Kandemir, şehrin ekonomik faaliyetlerinin en azından bir kısmının, bu ilin zenginliği olan bir konu üzerine inşa edilmesinin akıllıca bir yaklaşım olacağını vurgulayarak, dünyanın her tarafında durumun böyle olduğunu ifade etti.


Bitkiler hakkında genel bilgiler veren Prof. Dr. Ali Kandemir, “Bugün biz biliyoruz ki Erzincan’da 2500 civarında doğal bitki çeşidi yaşıyor ve bunun 500 kadarı endemik. Bunlardan 50 civarında bitkinin dünyada tek yaşam alanı ise Erzincan. Yani bu 50 çeşidi dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayız. Bütün bu verileri yöremize yapılan bitki toplayıcılarının araştırmalarından öğreniyoruz. Erzincan’a bitki toplamak için ilkin 1701 yılında Fransız Josep Pitton de Tournefort gelmiştir. Erzincan’dan geçerken üstteki tepelerden ve Refahiye’den örnekler toplamıştır. Topladığı örnekler şu an Paris’te bitki müzesinde muhafaza ediliyor. Yörede dağdağan olarak bilinen bir ağaca ait örnek bu müzededir. Onu Fransız Pierre Martin Remi Aucher 1833-1834 yıllarında takip eder. 1834 yılında Keşiş dağlarına ilk çıkan kişidir. Onun kayıtlarına baktığımızda Türkiye’den çok sayıda örnek, Erzincan’dan ise o tarihte 25 örnek toplamıştır. 1858 yılında da gelenler olmuştur. Erzincan’dan en fazla örnek toplayan yabancı (1889, 1890, 1891 ve 1894 yıllarında) Alman Paul Ernst Emil Sintenis’tir. Erzincan’dan kayıtlı 545 örnek, Türkiye’den de 12000 örnek toplamıştır. Görüleceği üzere başlangıçta Erzincan’a gelip bitki örneği toplayanlar hep yabancılar olmuş. 1970’li yıllara geldiğimizde Hacettepe Üniversitesinde Prof. Dr. Şinasi Yıldırımlı Munzur dağlarının bitkilerini belirlemiştir. Yani Erzincan’la ilgili bitki kayıtlarımıza önemli katkıları olan diğer bir kişi. Devamında 1997 yılında Erzincan’da göreve başladım, o zamandan bu tarafa Erzincan’ın hemen her yerinden 10 binin üzerinde bitki örneği topladım” dedi.


Erzincan’ın biyo çeşitliliğiyle ilgili çalışmalardan bahseden Prof. Dr. Ali Kandemir, son olarak Kemah’la İliç arasındaki Jipsli alanların bitkilerinin Gazi Üniversitesi’nde Doktora konusu olduğunu vurguladı. Bilim dünyasında örneklerin toplanıp arşivlendikten, barkod numarası verildikten sonra uzman ve meraklıların görüşüne açıldığını da ifade etti. Erzincan’da göreve başladığında Türkiye’de TÜBİTAK’ın organize ettiği bir veri tabanının bulunduğunu orada da Erzincan’a ait 982 bitkinin kayıtlı olduğunu belirten Kandemir, “Bizim araştırmalarımıza bağlı olarak bu sayı 2500’e çıktı. Bu Türkiye koşullarında oldukça önemli bir sayı. Ve şu an yine araziye çıktığımda daha önce görmediğim bitkilerle karşılaşıyorum; dolayısıyla bu sayı 2700’den aşağı değil. Bu oldukça önemli bir sayı. İsmini Erzincan’dan alan, ilk kez dünyaya Erzincan’dan tanıtılan ve sadece Erzincan’da yetişen bitkilere “Erzincanlı Bitkiler” diyoruz. Bunun sayısı da 179. Yani 179 tane “Erzincanlı Bitkiler” diyebileceğimiz bir bitki grubumuz var” diyerek, Erzincan’ da 7 önemli bitki alanı bulunduğunu vurguladı. Hem Türkiye’de hem dünyanın herhangi bir yerinde, bir şehirde bitkiler rastgele araziye dağılmadığını söyleyen Prof. Dr. Kandemir, bitkilerin özellikle kümelendiği bazı yerlerde olağanüstü çeşitliliği gösterdiğini buralara bitki alanı denildiğini belirtti. Türkiye’de bitkilerin dağılımlarını gösteren haritaya bakıldığında daha çok sıra dağları takip ettiğinin görüleceğini, Erzincan’ın da bu bakımdan avantajlı olduğunu vurguladı. “Sıradağlar olmasaydı, dağlar Ağrı veya Erciyes dağları gibi konik şeklinde olsaydı bu kadar bitki çeşitliliği olmazdı. Bizim bulgularımıza göre Erzincan’ın bitkiler açısından zengin olmasının birinci nedeni jeolojik yapısıdır, iklimi değil. Bizim meşhur bir Anadolu Diagonalimiz var. Toroslar ve Amanoslardan başlayıp yukarı doğru uzanan bir koridor... Bu koridor iklimsel elemanlarda bir değişime neden oluyor. Erzincan’ın da bu koridorun üzerinde bulunması nedeniyle bitkilerinin çeşitli olmasında etkisi vardır. Hatta bu sadece bitkilerin değil insanlarında sanki geçmişteki dağılımını etkileyen bir koridor özelliği taşıyor” dedi.


Kandemir, bitki ve hayvan isimlerinin Latince olduğunu belirterek, Bilimsel Türkçe Bitki Adları Sistemi’ni gerçekleştirdiklerini; ülkemizde 11400 civarında bitkiçeşidinin bulunduğunu, bunlardan sadece 4200’üne isim verildiğini belirterek; geri kalanına henüz isim verilmediğini bu yönerge sayesinde yeni yazılan Resimli Türkiye Florasında Latince isimlerin yanında her bitkinin Türkçe bir ismini eklediklerini, şu an bakanlığın bu sistemi kabul ederek yazışmalarında da kullandığını da ifade etti.


İlin doğal bitki envanterinin tamamlanmak üzere olduğunu da belirten Prof. Dr. Ali Kandemir, ekonomik potansiyele sahip olabilecek bitki türlerinin belirlenmesine yönelik çalışmalara başlandığını, doğal bitki potansiyelinin yerel ekonomiye kazandırılmasına ilişkin çalışmalarına Erzincan Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nde süs bitkiciliği üzerine, sektöre kazandırılmasıyla ilgili çalışmalar yapıldığını da söyledi. Bunlar ticari olarak yapılmış olan önemli çalışmalar. Yine Üniversite tarafından yöredeki tıbbi aromatik ürünlerin kimyasal içerik analizlerinin belirlenmeye başlandığına dikkat çekerek, tıbbi aromatik (hoş kokulu) bitkilerle ilgili birimlerinde kimyacılar tarafından Erzincan’a özgü olan bitki türlerinin kimyasal içerik bakımından analizlerinin yapıldığını dile getirdi. Henüz çalışmalarının birinci aşamada olduğunu, bunun değişik nedenlere bağlı olarak zaman aldığını üretilen makale sayısı ve yayın sayısı diğer bilimsel etkinliklerin zamana yayıldığını söyleyen Prof. Dr. Ali Kandemir, “Şimdi Bikir çiçeği bazı kanser ilaçlarına hammadde olarak kullanılıyor. Mesela bu Erzincan’a özgü Pagir çiçeği. Pagir (Pegir/Kemaliye) köyü civarında yetişen bir bitki. Bunun üreme başarısı çok iyi. Ve bunların analizine baktığımızda kötü değil. Bunu şunun için söylüyorum; sadece bir örnek olarak, öyle ticari meta halinde olan bir bitkiye benzerlikler gösteren bir bitkiyi alıp burada onun üretimi, tarımı yapılabilir mi, dediğiniz zaman farklı şeylerle karşılaşıyorsunuz” dedi. Bahçe Kültürlerinde Erzincan’dan ve Doğu Anadolu’daki diğer vilayetlerden süs bitkiciliğinde çeşitler elde etme çalışmaları olduğunu, bazı türlerde oldukça başarılı olunduğunu, Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü, Üniversite ve Valilik ile ortaklaşa bir projeyle Çörekotu ve Munzur Sarımsağı deneme alanı oluşturulduğunu söyleyen Kandemir, “Erzincan’a özgü bitki türlerini biz artık biliyoruz. Bunların rotasını, nerde durdukların, ne zaman çiçek açtıklarını biliyoruz. Bunların doğa turizmi vesilesiyle tanıtılması mümkün. Bitkiler yönünden olan zenginliği de projelendirilerek Turizme katkı sunabilir. Bakır işlemeciliğiyle Erzincan’a özgü bir bitki çeşidi bakır motifi olarak lanse edilebilir” diyerek Karasu nehrinin debisi düştüğünde yanına kirlilikten yanaşılamadığını, Erzurum’dan bu tarafa kirliliğin önlenmesi gerektiğini de vurguladı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Sergen Yalçın sezon sonunda Antalyaspor’dan ayrılacağını açıkladı Antalyaspor Teknik Direktörü Sergen Yalçın, 2-1 mağlubiyetle sona eren Pendikspor karşılaşması sonrası yaptığı açıklamada, “Başkan ve yönetimle hafta içinde yaptığımız toplantıda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Sezon sonu devam etmeme kararı aldık” dedi. Trendyol Süper Lig’in 35. haftasında Antalyaspor, sahasında Pendikspor’a 2-1 mağlup oldu. Karşılaşmanın ardından basın toplantısında maçı değerlendiren Antalyaspor teknik patronu Sergen Yalçın, 3 puan kaybettikleri için üzgün olduklarını söyledi. Zor bir oyun olduğunu ve Pendikspor’un iyi mücadele ettiğini kaydeden Yalçın, 10 kişi kaldıktan sonra işlerinin zorlaştığını belirterek, “Aslında bayağı da bir pozisyon yakaladık. İkinci yarı maalesef oyunu çeviremedik. Böyle oyunlar da olabiliyor. Kaybettiğimiz için doğal olarak üzgünüz” dedi. Hakemi sert bir dille eleştirdi Karşılaşmanın hakemi Tugay Kaan Numanoğlu da sert bir dille eleştiren Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tugay Kaan Numanoğlu arkadaşımız olmasaydı belki biraz farklı bir maç olurdu. Özellikle ilk golü attıktan sonra oyuncumuz kafasına aldığı bir darbeyle yerde yatarken oyunu devam ettirip bana göre yüzde yüz ofsayt olan bir goldü. O çizgi nasıl çizildi bilmiyorum, kim çiziyorsa artık. Oyunun durması gerekiyordu. Çünkü oyuncumuz kafasına darbe aldı. Normal bir sakatlık değildi oyunu durdurmadı ve devamında bize golü yedirtti. Bu futbol sahalarında çok olan bir davranış değil. Oyunun devamında rakip oyuncular sakatlandığında hemen oyunu durdurup ve normal sakatlıklarda bile hemen doktorları sahaya davet etti sağ olsun bu arkadaş. Böyle hakemler Türk futbolunda olduğu sürece maalesef Türk futbol hiçbir şekilde güvenilirliği kalmayacaktır bundan sonrası için. Özellikle bu arkadaşı işaret ederek bunu söylüyorum. Gerçekten kendisi adına çok üzücü bir maç oynattı. Bırak oyuncuları oynasınlar. Kim kazanıyorsa kazansın. Seni ilgilendiren bir şey yok aslında. Sen normal maçını yönetebilirsin. Maalesef talihsiz bir gece geçirdi diye düşünüyorum." "Sezon sonu devam etmeme kararı aldık" Sezon sonu takımdan ayrılacağını da açıklayan Yalçın, “Başkan ve yönetimle hafta içinde yaptığımız toplantıda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Tabii onların da bazı hedefleri, bizim de kendi adımıza hedeflerimiz var. Sezon sonu devam etmeme kararı aldık. Oynayacağımız son üç maç Antalyaspor’da. Özellikle Sinan Başkan’a, yönetime değerli Antalyaspor taraftarına teşekkür ediyorum. Bizi burada çok iyi ağırladılar. Hiçbir sıkıntı yaşamadık. Güzel bir beş ay geçirdiğimizi düşünüyorum. İstediğimiz yere getirdiğimizi düşünüyorum. İnşallah önümüzdeki senelerde tekrar yollarımız karşılaşır” ifadelerini kullandı.
Konya Ali Çamdalı: “Fenerbahçe’ye karşı çok değerli bir puan aldık” Konyaspor Teknik Direktörü Ali Çamdalı, Fenerbahçe karşısında golsüz beraberlikle sonuçlanan maçın ardından yaptığı açıklamada, “Fenerbahçe’ye karşı bence inanılmaz bir mücadele, çok değerli bir puan aldık ama sadece başlangıç bu” dedi. Konyaspor, Trendyol Süper Lig’in 35. haftasında evinde karşılaştığı Fenerbahçe ile golsüz berabere kaldı. Maç sonu basın toplantısında açıklamalarda bulunan Konyaspor Teknik Direktörü Ali Çamdalı, “Konyaspor Teknik Direktörü Ali Çamdalı, taraftarın destek olduğunu belirterek, "Gönül ister ki üç puanla onları bugün eve gönderelim, ama maalesef olmadı. Bugün biraz şans bizim yanımızda olsaydı, belki daha farklı olabilirdi. Oyuncu arkadaşlarıma ne kadar teşekkür etsem az. Bu hafta aslında, böyle bir maç olacağını, böyle bir mücadele gücünün ortada olacağının sinyalini aslında antrenmanda vermişlerdi. Ekiple beraber bizde onlara sufle vermeye çalıştık. Onlarda fazlasıyla bunu uyguladılar. Fenerbahçe’ye karşı, bence inanılmaz bir mücadele, çok değerli bir puan ama sadece başlangıç bu. Bize daha fazlası lazım. Bizim için önemli olan bu maçtan kazançlar elde etmek, puandan ziyade. İyi oyun, enerji, mücadele gücü. Bence bunları kazandık. Puan da artı oldu. İnşallah Samsun maçına bunu taşır ve orada da istediğimiz galibiyeti alırız” şeklinde konuştu.
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.