EKONOMİ - 20 Kasım 2025 Perşembe 09:13

Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

A
A
A
Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni’nin 21 aydır kapalı olması, ilçe ve bölge ekonomisini olumsuz etkiledi. İşsizlik artarken, göç alan ilçe göç verir hale geldi. Esnaf ve firmalar iş yapamamaktan, gençler iş bulamamaktan şikayetçi. Şirket ise yeni sistemle 6 aydır üretime hazır olduğunu açıkladı.

Madencilik, Türkiye ekonomisinde olduğu kadar kırsal kalkınmada da önemli rol oynuyor. Maden işletmeleri, bulundukları bölgelerde oluşturdukları istihdam ve tedarik zinciriyle binlerce kişiye gelir sağlıyor. Ayrıca o bölgenin sosyal yaşantısına da katkıda bulunuyor. Madenlerin bulunduğu bölgeye etkisine en güzel örnek Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni. Hem direkt hem de dolaylı olarak bölgede binlerce kişiye iş imkanı sağlayan Çöpler Altın Madeni’nin 21 aydır faaliyetlerinin durması, ilçede adeta hayatı durdurdu. Esnaf siftah yapmadığı günleri yaşarken, firmalar zora düşmüş, ilçede işsizlik artmış, gençler ilçeyi terk etmeye başlamış.

Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

Çöpler Altın Madeni’nin faaliyetlerinin durması sadece bölge değil, ülke ekonomisini de olumsuz etkiledi. Altının enerji ile birlikte cari açığın en yüksek iki kaleminden birisi olması, altın üretiminin önemini daha da artıyor. Türkiye’de altın üretimi 2000’li yıllardan önce yok denecek kadar azken, son 25 yılda üretimde hızlı bir artış yaşandı. Yeraltı kaynaklarının kullanımına yönelik izlenen politikalar ve altın madenlerinin faaliyete geçmesi ile Türkiye’nin yıllık altın üretimi, 2020 yıllında 42 tonla Cumhuriyet tarihi rekorunu kırdı. Ancak Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nin faaliyetlerinin Şubat 2024’ten bu yana durdurulması, Türkiye’nin yıllık toplam altın üretiminin de 32 tona gerilemesine neden oldu.

Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

Yıllık 200 bin ons altın üretimi yapan madenin 20 ay kapalı kalması nedeniyle Türkiye ekonomisinin kaybı ise, 10 tonluk altın üretimi karşılığı olan yaklaşık 1,5 milyar dolara ulaştı. Ayrıca devletin vergi, SGK primi ve devlet hakkı gibi kalemlerde de kaybı olduğu belirtiliyor. Türkiye’nin cari açığı başta olmak üzere ekonomisi için önem taşıyan Çöpler Altın Madeni’nin yeniden faaliyete geçmesini başta İliç olmak üzere bölge halkı merakla bekliyor.

"Türkiye’de ilk, dünyada sayılı"

SSR Mining Kıdemli Başkan Yardımcısı Cengiz Demirci, yeniden faaliyete geçmek için gerekli tüm çalışmaların tamamlandığını, üretime 6 aydır hazır olduklarını söyledi. Meclis Araştırma Komisyonu Taslak Raporu’nda belirtilen tüm kontrollerin yapılarak üretim yönteminin tamamen değiştirildiğini aktaran Demirci, şunları söyledi: "Bundan böyle sadece tank liçi diye tabir ettiğimiz yöntemle, sülfitli cevher üretim tesisinde üretimi gerçekleştireceğiz. Türkiye’de bir ilk olan sülfit tesisi, dünyada da sınırlı sayıda bulunuyor. Sülfit tesisinin yatırım maliyeti bugünkü rakamlarla 3 milyar doları buluyor. Anagold olarak Türkiye ekonomisi için Çöpler Altın Madeni’nde önemli bir üretim yaptığımızın farkındayız. Ülkemize güveniyoruz. Önümüzdeki dönemde de yine yatırımlarımıza devam edeceğiz."

Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

Yeni yöntemin çevre ve iş güvenliği açısından da önemli olduğuna dikkat çeken Demirci, "Burada kritik özellik ise şu: Kapalı sistemler sayesinde iş güvenliği riski en düşük yöntem. Tüm süreçler otomasyonla kontrol ediliyor. Sülfit tesisi ile üretimde süreç, kapalı sistemde gerçekleştiği için çevreye zarar verme riski de en aza indiriliyor. Kapalı bir sistem olduğu için toprak ve su kirliliği gibi çevresel riskler büyük ölçüde minimize ediliyor. Yüksek teknoloji sayesinde altının geri kazanım oranı daha yüksek. Bu da altında arz açığı olan ülkemiz için çok önemli" diye konuştu.

İliç’te esnaf siftah yapmadan günü kapatıyor

Madenin faaliyette olduğu dönemde hızla gelişen ve göç alan ilçe, 21 aydır durgunluk yaşıyor. Esnaf, satışların neredeyse durma noktasına geldiğini, iş yapamayan birçok vatandaşın ilçeyi terk ettiğini ifade ediyor. Madenle birlikte nüfusu 2 binden 10 bine çıkan İliç’te, son dönemde nüfusun yarı yarıya azaldığı belirtiliyor. Madenin 21 aydır kapalı olması nedeniyle bölge ekonomisinde yaşanan durgunluğu derinden hisseden İliç halkı, madenin bir an önce yeniden faaliyete geçmesini istiyor.

Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

Giyim mağazası sahibi Nurten Apaydın, "İnsanlar işten çıkınca bu durum doğal olarak bize de yansıdı. Hem esnaf olarak biz zorlanıyoruz hem de halk genel anlamda etkilenmiş durumda. Madenin bir an önce açılmasını istiyoruz, ilçemiz için de daha iyi olacağını düşünüyorum" diyerek yaşanan sıkıntıyı dile getirdi.

Ticari hayat durma noktasına geldi

Manav işletmecisi Özlem Sayer Gürbüz de madenin kapanmasıyla birlikte köyde ticari hayatın durma noktasına geldiğini söyledi. Gürbüz, "Maden açıldıktan sonra biz de burayı açtık ama köyümüze giriş çıkış neredeyse imkânsız hale geldi. Başka köylere gitmesek, başka yerlerde pazar açmasak iş yapmamız mümkün değil. Çünkü gelen-giden yok, sirkülasyon yok" diye konuştu.

İlçenin durumu iyi değil

İlçede kasaplık yapan Ümit Budak, halkın ve esnafın beklentisinin madenin yeniden faaliyete geçmesi yönünde olduğunu belirterek, "İnsanların maddi gücü zayıfladı, çoğu kişi şu an dışarıda çalışamıyor. Sadece ilçemiz değil, Malatya, Elâzığ, Erzincan gibi çevre iller de madenin açılmasını bekliyor. İlçenin durumu iyi değil, bir an önce madenin açılmasını istiyoruz" dedi.

"Satışların yüzde 80’i İliç’tendi"

Madenin kapalı kalması, yalnızca İliç değil Erzincan merkezdeki esnafı da olumsuz etkiledi. Lastik bayii sahibi Cemal Başgöze, "Erzincan ekonomisine büyük yansıması oldu. Bizim satışlarımızın yaklaşık yüzde 80’i İliç’e yapılıyordu. Kapanmanın ardından işlerimiz ciddi ölçüde azaldı. Açılmasını esnaf olarak talep ediyoruz. Hem Erzincan’a hem ülkemize katkı sağlayacağına eminiz" şeklinde konuştu.

Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

Eski çalışanlar yeniden iş umudunda

Madenin kapanmasıyla birlikte işsiz kalan alt yüklenici şirket işçilerden Recep Şeker, "Maden kapandı, birçok kişi işsiz kaldı, aç kaldı. Sadece biz değil, civar illerden birçok insan bu madenden ekmek yiyordu. Herkes bir umutla madenin yeniden açılmasını bekliyor" dedi.

"Koşullar iyiydi, tekrar çalışmak isterim"

Önceden Anagold’da Proses ADR bölümünde çalıştığını belirten Yasin Gürbüz, "İşsiz kaldık ama orada çalışma koşulları gayet iyiydi. İSG kurallarına uygun, yan hakları güçlü bir işti. Maden açılırsa tekrar çalışmayı düşünüyorum. Hem yerel halk hem çalışanlar için madenin bir an önce açılması çok önemli" ifadelerini kullandı.

"İlçe canlıydı, şimdi ise sönük"

İlçede yaşayan Hüseyin Gürbüz de şunları söyledi: "Maden faaliyetteyken ilçe canlıydı, şimdi ise sönük hale geldi. İşlerin durmasıyla işsizlik en üst seviyeye çıktı. Madenin bir an önce açılması gerekiyor."

"Sosyal kalkınma fonu desteği sayesinde hayvancılık yapıyorum"

İliç’in Elmacık mezrasında hayvancılıkla uğraşan Mustafa Aslan, madenin sağladığı Sosyal Kalkınma Fonu desteğiyle üretime devam ettiğini söyleyerek, "Bu destekle ahırımı yaptım, şu anda 400 küçükbaş hayvanım var. Eğer maden olmasaydı bu ahırı boşuna yapmış olurdum. Bu fondan köyde hemen herkes faydalandı" dedi.

Siyasiler de madenin açılmasını istiyor

İliç’te siyasi parti temsilcileri de madenin kapalı kalması nedeniyle ilçede hayatın zorlaştığına dikkat çekerek, madenin bir an önce faaliyete geçmesi gerektiğini söylüyor.

İliç Belediye Başkanı Mehmet Elçi, madenin 21 aydır kapalı olmasının ilçede hem ekonomik hem sosyal sıkıntılar oluşturduğunu belirtti. Elçi, yaşanan sıkıntıyı şu sözlerle dile getirdi: "Vatandaşlarımız haklı olarak sitem ediyor. İlçemizde nüfus ciddi oranda azaldı. Artık yalnızca bir işletmeden değil, bir ilçenin yeniden canlanma mücadelesinden söz ediyoruz. Bu nedenle madenin açılması sadece İliç için değil, ülkemiz için de önemli. Devletimizden bu konuda destek bekliyoruz."

Çöpler Altın Madeni’nin kapalı kalması İliç’te hayatı durma noktasına getirdi

"İlçemiz göç veriyor"

AK Parti İlçe Başkanı Ahmet Yılmaz da madenin kapalı kalmasının ilçe ekonomisinde derin yaralar açtığını söyleyerek, "Esnaf iş yapamaz hale geldi, işsizlik arttı. Gençlerimiz başka illerde iş aramak zorunda kalıyor. Madenin bir an önce faaliyete geçmesini ve ekonomik sıkıntıların hafiflemesini bekliyoruz" diye konuştu.

"Maden sadece çalışanları değil, herkesi etkiledi"

MHP İlçe Başkanı Mahmut Taşyumruk, madenin kapanmasının yalnızca işçileri değil tüm ilçeyi etkilediğini belirtti. Vatandaşlardan gelen talepleri aktaran Taşyumruk, "Her gün onlarca vatandaş ‘Artık evimize ekmek götüremiyoruz’ diyerek bize ulaşıyor. Şirket üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdi. Devletimizin de gerekli adımları atacağına inanıyoruz. İnsan sağlığı elbette önceliklidir, ancak gerekli tedbirlerin alındığını da biliyoruz" dedi.

"İşsizlik arttı, göç başladı"

CHP İlçe Başkanı Gökmen Yıldırım, madenin kapalı kalmasının ilçedeki istihdamı ve ticari hayatı olumsuz etkilediğini söyledi. Maden faaliyetteyken taşeronlarla birlikte 4 bine yakın kişinin çalıştığını aktaran Yıldırım, "Şimdi bu insanların tamamı işsiz. Pek çok esnaf dükkânını kapattı. İşsizlik maaşlarının süresi doldu, insanlar geçim derdinde. Bu maden Türkiye’deki altın üretiminin dörtte birini karşılıyordu; dolayısıyla kapanma yalnızca İliç’i değil ülke ekonomisini de etkiledi. Biz siyasi parti temsilcileri olarak sürekli sahadayız, çarşıda, köylerde halkla iç içeyiz. Gittiğimiz her yerde vatandaşların en çok sorduğu soru ‘Maden ne zaman açılacak?’ oluyor. İnsanlar artık geçim sıkıntısı nedeniyle gerçekten zor durumda" dedi.

"Ekonomik sıkıntılar büyüyor"

AK Parti İl Başkan Yardımcısı Mustafa Gürbüz, madenin kapalı olmasının bölge ekonomisini olumsuz etkilediğini belirtti. Gürbüz, "İnsanlar işten çıkınca bu durum doğal olarak bize de yansıdı. Gerçekten büyük bir sıkıntı var. Madenin bir an önce açılmasını istiyoruz" diye konuştu.

"524 köyümüze hizmet götürmekte zorlanıyoruz"

Erzincan İl Genel Meclisi Başkanı Cavit Şireci, madenin kapanmasının yalnızca çalışanları değil, il genelindeki kamu hizmetlerini de etkilediğini ifade etti. "Çalışanların aileleriyle birlikte 12 binden fazla kişiyi etkileyen bir durumdan bahsediyoruz" diyen Şireci, ayrıca özel idarenin madenlerden aldığı payın da azaldığını, bu nedenle 524 köye hizmet götürmekte zorlandıklarını vurguladı.

"Çevre kirliliği iddiaları asılsız"

Çöpler Köyü Muhtarı Celal Çoban, madenin çevreye olumsuz bir etkisinin olmadığını söyleyerek, "Burada çevre kirlendi, siyanür sızdı gibi söylemler asılsız. Sebze ve meyve yetiştiriyoruz, gölde balıklar var. Çevresel olarak bir sıkıntı yaşamadık" dedi.

Çöpler Altın Madeni 3 bin 500 kişiye istihdam sağlıyordu

Madenin faaliyetleri durmadan önce 650 kişiye doğrudan, taşeronlarla birlikte toplam 3 bin 500 kişiye istihdam sağlıyordu. 117 ana ve alt taşeron firma faaliyet gösteriyordu. Maden, düzenli olarak bin 116 tedarikçiden alım yapıyordu. Faaliyetlerin durmasıyla 370 Anagold çalışanı ve 2 bin 200 taşeron olmak üzere toplam 2 bin 570 kişi işsiz kaldı. Dolaylı etkiyle birlikte yaklaşık 50 bin kişinin bu süreçten etkilendiği tahmin ediliyor.

Sosyal Kalkınma Fonu bölgedeki alternatif geçim kaynaklarını destekledi

Çöpler Altın Madeni faaliyetteyken tarım, hayvancılık, eğitim ve kadın girişimciliği gibi alanlara da destek sağlanıyordu. Madencilik dışı geçim kaynaklarını geliştirmek amacıyla kurulan Sosyal Kalkınma Fonu aracılığıyla, İliçli vatandaşlara iş kurmaları için hibe desteği veriliyordu. Fon kapsamında bugüne kadar çok sayıda hayvancılık ve tarımsal üretim projesi hayata geçirildi. Ancak madenin kapalı olduğu dönemde, bu desteklerin durduğu ve fon faaliyetlerinin askıya alındığı bildirildi.

Altın madenciliği Türkiye ekonomisinde stratejik konumda

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2025’in ilk yarısında dış ticaret açığı 49,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu açığın yaklaşık yüzde 40’ı madencilik kaynaklı olurken, altın dış ticaret açığının en önemli kalemini oluşturdu. 2023’te dış ticaret açığının yüzde 24,2’si altından kaynaklandı. 2024’te bu oran yüzde 16,6’ya, 2025’in ilk yarısında yüzde 16,2 olarak hesaplandı. Cari açığın enerjiyle birlikte en büyük kalemini de altın oluşturuyor. Türkiye’de altın madenciliği 2000’li yıllarda başladı. 2020 yılında 42 tonluk üretimle Cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. Ancak Çöpler Altın Madeni’nin kapalı olması nedeniyle üretim geçen yıl 32 tona geriledi. Dünyada altına en fazla talep olan üç ülkeden biri olan Türkiye’nin yıllık altın talebi 150 ila 200 ton arasında değişiyor. Bu miktar, mevcut üretimin beş katına denk geliyor. Türkiye’nin toplam 6.500 tonluk altın potansiyelinin yalnızca yüzde 20’si işletilmiş durumda. Yerin altında bugünkü değerlerle yaklaşık 460 milyar dolarlık altın rezervinin bulunduğu hesaplanıyor.

Ahmet Akbuğa

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin en ağır biçimde ihlal edildiği coğrafyaların başında Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarının yer aldığına dikkati çekti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi Konferans Salonu’nda ’Kriz Dönemlerinde İnsan Haklarının Yeniden İnşası Zirvesi’ programı düzenlendi. Programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği mesaj okundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi: "Zirvede kriz dönemlerinde insan haklarının yeniden inşası ve etkin biçimde korunması bağlamında faydalı ve verimli tartışmaların yapılacağına, bu alana önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Medeniyetimiz, hakkı, adaleti, barışı, insanlık onurunu tüm dünyada cesaretle savunmuştur. Bugün de Türkiye’nin Suriye’de, Gazze’de yaşananlar karşısındaki kararlı duruşu başlı başına bir insan hakları dersidir. Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle gerçekleştirilen programın düzenlenmesinde emeği geçenleri gönülden tebrik ediyor ve tüm katılımcıları en kalbi duygularımla selamlıyorum." "Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır" Programda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 77’nci yılında tüm dünyanın 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nü tebrik ettiğini belirtti. Beyannamenin en ağır biçimde ihlal edildiği coğrafyaların başında Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarının yer aldığını belirten Yılmaz, "Gazze’de iki yılı aşkın süredir devam eden saldırılar sonucunda çoğu kadın ve çocuk on binlerce masum insan hayatını kaybetmiştir. Sayısız insanlık ve savaş suçu işlenmiştir. Şehirler enkaza dönmüş, topyekûn bir halk açlıkla salgınların pençesine terk edilmiştir. Sivillerin, okulların, hastanelerin, camilerin ve kiliselerin hedef alınması, yaşananların bir çatışma değil, soykırım niteliği taşıdığını açıkça göstermektedir. Bugün dünyanın gözü önünde yaşanan bu ağır tablonun en çarpıcı yanı, Birleşmiş Milletler mekanizmalarının etkisiz kaldığı, Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği istişari görüşler ile geçici tedbir kararlarının dahi uygulanmadığı bir düzene dönüşmesidir. Uluslararası Adalet Divanı, 1967’den bu yana süren işgalin ve yerleşim politikalarının hukuka aykırı olduğunu teyit etmiş; İsrail’in insani yardımlara ve BM kuruluşlarına yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediğini açıkça tescillemiştir. Buna rağmen Gazze’deki yıkımın sürmesi, uluslararası hukukun bağlayıcılığı konusunda küresel bir soru işareti oluşturmakta, adalete olan güveni yaralamakta, kurumları ve kuralları zayıflatmaktadır" dedi. Türkiye olarak Gazzelilerin her daim yanında olmaya, haklarını korumaya ve insani desteği her koşulda sürdürmeye devam edeceklerini yineleyen Yılmaz, temennilerinin bölgedeki düzen, istikrar ve barışın yeniden sağlanması ve iki devletli çözüm zemininde 1967 sınırlarında bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması olduğunu sözlerine ekledi. Dünya barışını korumaktan sorumlu organı olan BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) güncel ve acil meselelere yanıt veremez durumda olduğunu dile getiren Yılmaz, "Uluslararası toplumun beklentilerini karşılayacak daha kapsayıcı bir Güvenlik Konseyi yapısının ortaya konması ihtiyacını her platformda güçlü bir şekilde dile getirmeye devam ediyoruz" ifadelerine yer verdi. "Ülkemiz gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş sürecini insan onurunu merkeze alan bir yaklaşımla yürütmektedir" Yılmaz, karanlık bir dönemin ardından Suriye’de başlayan yeni dönemin insanlığın geleceğine dair umutları tazelediğinin altını çizerek, "Türkiye’nin bugün dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ve örnek uygulamalarla bugün gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşü sağlayan bir ülke olması, insan hakları açısından öne çıkan en çarpıcı örneklerden biridir. Ülkemiz gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş sürecini insan onurunu merkeze alan bir yaklaşımla sürdürmektedir. Uyguladığımız kararlı politikaların neticesinde 2016’dan bu yana yaklaşık 1 milyon 320 bin gönüllü ülkesine geri döndü. 8 Aralık’ta Suriye’de yeni dönemin başlamasıyla birlikte geri dönüş yapan Suriyelilerin sayısı ise yaklaşık 580 bindir. Diğer yandan, Ukrayna’da devam eden savaş da sivillerin korunması, insani yardımın ulaştırılması ve uluslararası hukukun uygulanması açısından ciddi sınamalar doğurmaktadır. Savaşın ilk günlerinden bu yana Türkiye, tahıl koridoru girişiminden müzakerelere zemin hazırlayan diplomatik adımlara kadar pek çok alanda aktif rol üstlenmiş; insani yardımları ulaştırmak ve sivil kayıpların önüne geçmek için yoğun çaba sergilemiştir. Cumhurbaşkanımızın bu süreçlerde vurguladığı ‘Daha adil bir dünya mümkündür’ yaklaşımı, krizlerin ortaya çıkardığı ağır tabloya verilen güçlü bir yanıt niteliğindedir" ifadelerini kullandı. "Gazze’de bugün yaşananlar Batılı insan hakları söyleminin içinde bulunduğu krizi gözler önüne seriyor" Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Fahrettin Altun ise, krizlerin istisna değil yeni normal olduğu bir küresel düzenin içinde olunduğunu ifade ederek, "Bu yeni normal, ne yazık ki küresel düzlemde her şeyden önce bir adalet krizini ve bunu besleyen bir hakikat krizini beraberinde getiriyor. Böylesi bir ortamda insan hakları için mücadele etmek, her şeyden önce şerefli bir uğraştır. Bu adalet krizini ortadan kaldırmanın başlıca koşullarından biri. Ne var ki bu konuda insanlık, uluslararası sistem, iyi bir imtihan vermiyor. Srebrenista’dan Suriye’ye, Sudan’dan Gazze’ye pek çok örnek var gözlerimizin önünde. Gazze’de bugün yaşananlar birçok şeyle birlikte Batılı insan hakları söyleminin içinde bulunduğu krizi de gözler önüne seriyor. Batılı insan hakları söylemi ve kurumları ne yazık ki Gazze’de yaşananlara mani olmadığı gibi, İsrail’in işlediği soykırımın adını dahi koymakta başarılı olamıyor" dedi.
İstanbul ’Altın Gençler’ geleneğiyle 54 yılda 4 bine yakın genç ödüllendirildi Türkiye İş Bankası’nın üniversite sınavında üstün başarı gösteren öğrencilere yönelik olarak 1971 yılında başlattığı ‘Altın Gençler’ geleneğiyle 54 yılda 4 bine yakın genç ödüllendirildi. 2025 yılında Yüksek Öğrenim Kurumları Sınavı’nda (YKS) üstün başarı gösteren ve Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinde eğitim hakkı elde eden ‘Altın Gençler’, ödüllerini İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın katıldığı törenle aldı. Altın Gençler ödül törenine; 2025 yılında YKS’de sayısal, eşit ağırlık, sözel ve dil ham puan türlerinden birinde ilk 30’a giren öğrencilerin yanı sıra aileleri ve öğretmenleri katıldı. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, törende yaptığı konuşmada, Altın Gençler töreninin yarım asrı aşan bir gelenek haline geldiğine işaret ederek, kurum olarak ilgilendikleri, gönül verdikleri konulara hep uzun soluklu baktıklarını vurguladı. Aran, "İlk olarak 1971 yılında başlayan Altın Gençler geleneğimizde yine hep beraberiz. Söz konusu olan gençlerimizin başarısının kutlanması ise 54 yıldır bu konunun içindeyiz ve inanıyorum ki bir 50 yıl sonra da başarının tanımını geliştirerek de olsa aynı heyecanla, aynı coşkuyla bu geleneği sürdüreceğiz" diye konuştu. "Ülkemizde akademide, bilimde, eğitim-öğretim alanında başarıyı kutlama kültürü yaygınlaşsa" Başarının tanımının zamanın ruhuna göre değişebileceğini söyleyen Aran, "Burada gençlerimizin başarısını kutluyoruz. Bundan daha fazla keyif veren, insanı daha çok motive eden başka bir şey olduğunu sanmıyorum. Keşke ülkemizde başarı kültürü; akademide, bilimde, eğitim-öğretim alanında başarıyı kutlama kültürü yaygınlaşsa ve gençlerimiz bununla motive olsa. Bugün bana sınava girerken Altın Gençler arasında yer alma fikrinin de motive edici olduğunu söyleyen bir gencimiz oldu. Altın Gençler geleneğimiz böyle bir hüviyet kazanmışsa ne mutlu bize." dedi. Altın Gençlerin kendileri için güzel bir geleceğin ilk adımını üniversite sınavındaki başarılarıyla attıklarını söyleyen Aran, "Bu ilk başarıyı uzun yıllara yayılmış istikrarlı bir başarı yolculuğu ile sürdürebilenlerin ortak özelliğinin başardım duygusundan bir an evvel sıyrılmaları olduğunu söyleyebilirim. Engellerden sadece birini daha aştınız, çok güzel bir aşamaya geldiniz. Ama asıl yolculuk şimdi başlıyor. Bu yolculukta en keyifli yılların içindesiniz. Okumaya hak kazandığınız üniversitelerde alacağınız akademik eğitimle, değerli hocalardan alacağınız derslerin kazanımlarıyla hayata 1-0 önde başladınız. Bu başarının sizlere sağladığı avantajı edebiyata, tarihe, spora, bilim ve sanata dair kazanımlarınızla taçlandıracağınız keyifli ve heyecanlı bir yolculuğa çıkıyorsunuz ve yolculuğunuzda siz değerli öğrencilerimize ve kıymetli ailelerine yürekten başarılar diliyorum." 54 yılda 4 bine yakın genç Yapılan açıklamaya göre, 54 yıl önce başlayan Altın Gençler geleneğinde bugüne kadar 4 bine yakın öğrenci ödüllendirildi. 2025 yılında YKS’de sayısal, eşit ağırlık, sözel ve dil ham puan türlerinden birinde ilk 30’a girerek Altın Genç olan 102 öğrenciye başarı plaketi, 30 bin TL para ödülü ve Avrupa’da trenle seyahat olanağı sağlayan InterRail Global Pass bileti verildi.
İstanbul Yeniköy Kemerköy Enerji’ye 4 milyon fidan için takdir belgesi Yeniköy Kemerköy Enerji, Orman Genel Müdürlüğü ile 2022 yılında yaptığı protokol kapsamında ülkenin farklı bölgelerindeki ağaçlandırma çalışmalarına devam ediyor. Protokol çerçevesinde, 2025 yılı sonu itibarıyla dikilen fidan sayısı 4 milyonun üzerine çıktı. Orman Genel Müdürlüğü (OGM), Yeniköy Kemerköy Enerji ile yürüttüğü ağaçlandırma protokolü kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar nedeniyle şirkete takdir belgesi verdi. OGM koordinasyonunda sürdürülen ağaçlandırma programı çerçevesinde, Türkiye’nin farklı bölgelerinde 4 milyondan fazla fidan toprakla buluşturuldu. Türkiye’nin ormanlarını güçlendiren ortaklık Yeniköy Kemerköy Enerji Genel Müdür Yardımcısı Burak Işık’a takdir belgesi Orman Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Yüzer, tarafından takdim edildi. Yüzer, protokol kapsamındaki çalışmaların bir dikim yükümlülüğünden çok, ülkenin orman varlığını güçlendiren uzun vadeli bir ekosistem yatırımı olduğunu vurguladı: "Doğru planlamayla özel sektör ve kamu ortaklıklarının orman varlığına kalıcı katkı sunduğunu açıkça görüyoruz. Yeniköy Kemerköy’le olan iş birliğimiz, klasik bir dikim programının ötesine geçti; planlama, tür seçiminden bakım ve izlemeye kadar bütüncül bir ormancılık uygulamasını temsil ediyor." "Sürdürülebilirliği rakamlardan öte bir sorumluluk olarak görüyoruz" Yeniköy Kemerköy Enerji Genel Müdür Yardımcısı Burak Işık ise Türkiye’nin farklı bölgelerinde oluşturdukları dikim alanlarının, yıllar içinde kendi ekosistemini kuracak ormanlara dönüşeceğini belirtti: "Orman Genel Müdürlüğü ile dört yıldır yürüttüğümüz ağaçlandırma çalışmalarında, yalnızca faaliyet gösterdiğimiz Muğla ile sınırlı kalmayıp Türkiye’nin farklı bölgelerinde de dikimler gerçekleştiriyoruz. Protokol kapsamında fidan türlerinin belirlenmesi ve dikim sürecinin planlanması Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılıyor; biz ise bu süreçlerin hayata geçirilmesi için tüm gerekli desteği sağlıyoruz. Bir fidanın toprağa kazandırılmasıyla başlayan süreç, uzun vadede hem karbon yutak kapasitesini hem de biyolojik çeşitliliği artıran zincirleme bir fayda oluşturuyor. Bu etki, toprak sağlığından su döngüsüne kadar geniş bir alanı olumlu yönde değiştiriyor" Yapılan açıklamaya göre, şirket tarafından akademisyenlerle beraber yürütülen karbon yutak alanı hesaplama çalışması sonucuna göre, dikilen 4 milyonun üzerindeki fidan, 2024 yılı sonunda atmosferden 1 milyon 501 bin ton karbondioksiti tuttu. 2025 yılı sonunda bu miktarın 2 milyon 80 bin tona ulaşması bekleniyor. Ağaçların büyümesiyle birlikte tutulum miktarının 10 yıl içinde 2 milyon tonu; 30 yıl içinde ise 4 buçuk milyon tonu aşması öngörülüyor. 2025’te 576 hektarlık maden sahası rehabilite edildi Şirketin Milas’taki eski maden sahasında yürüttüğü "Hüsamlar Yeniden Doğaya Kazandırma" projesi, Türkiye’nin tek seferde uygulanan en kapsamlı doğaya geri kazandırma çalışmalarından biri olarak öne çıkıyor. Projenin bölgenin iklimine uygun bitkiler ve bilimsel yöntemlerle yürütüldüğünü belirten Işık, "Faaliyetimizin sonlandığı maden sahalarımızı ağaçlandırıyor, konusunun uzmanı kıymetli akademisyenlerle çalışıyoruz. 2025 yılı itibarıyla 576 hektarlık alanı rehabilite ettik ve 246 binden fazla fidan ve bitki diktik. Ayrıca Türkiye’nin köklü çevre derneklerinden biri olan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, çalışmalarımızı izliyor ve raporluyor. Rehabilitasyon süreçlerimizle ilgili hazırladıkları raporlar kamuoyuna açık bir şekilde kurumun web sitesinde yayınlanıyor. Süreçlerimize bölge insanını da dahil edip onların da bilgilerinden faydalanıyoruz. Proje tamamlandığında 2032’ye kadar toplam 1363 hektarlık alanı doğaya kazandırmayı hedefliyoruz" dedi.
Ankara ‘Bilge Kral’ Aliya İzetbegoviç doğumunun 100’üncü yılında Ankara’da anıldı Bosna-Hersek’in kurucu Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, doğumunun 100’üncü yıl dönümünde Ankara’da düzenlenen panelle anıldı. Yunus Emre Enstitüsü, Ankara Üniversitesi ve Aliya İzetbegoviç Vakfı iş birliğiyle Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu’nda düzenlenen ‘Doğumunun 100’üncü Yılında Aliya İzetbegoviç’ı Yeniden Anlamak’ başlıklı panele Bosna Herkes’in Ankara Büyükelçisi Mirsada Colakovic, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünvar, Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Osman Mert, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Abdurrahman Aliy, akademisyenler, diplomatlar ve öğrenciler katıldı. Mirasın gelecek nesillere aktarılması ve iki ülke arasındaki kültürel iş birliğinin güçlendirilmesi hedeflenen panel, milli marşların okunması ve müzik dinletisinin ardından açılış konuşmalarıyla devam etti. "Bosna Hersek giderek büyüyen, gelişen, Türkiye’nin dostu ve kardeşi olan bir ülke" Bugünün İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edildiği gün olduğunu hatırlatan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünvar, "İnsanlık onurunun yeniden kazanılması adına çok önemli bir evrensel beyanname. Onun kabul edildiği günün yıl dönümünde Aliya İzetbegoviç’i yeniden anlamak adı altında bir program yapıyoruz. Niye yeniden anlamak diye ifade ediyoruz. Çünkü İzetbegoviç, Bosna Hersek’in bugünlere gelmesinde o zor yıllarda, 90’lı yıllardaki bilge lider. Çok zorlu şartlarda Bosna Hersek’in özgürlüğü, hür ve müreffeh bir ülke olması için çok gayretleri olmuştu malumunuz ve vefat etti. Vefatından sonra da Bosna Hersek giderek büyüyen, gelişen, Türkiye’nin dostu ve kardeşi olan bir ülke. Onun fikirleri var. Aslında fikirleri sadece Bosna’yla ilgili de değil, insanlık onurunu, özgürlüğünü ve insanı insan yapan değerleri savunan bir lider. Dünyanın zor bir süreçten geçtiğini biliyoruz. Türkiye’nin hem kuzeyinde hem güneyinde gerçekten yüreğimizi yakan iki tane savaş var. Böyle çalkantılı bir dönemde İzetbegoviç gibi insanlık onurunu önceleyen bir lideri anmak çok kıymetli gerçekten" diye konuştu. "İzetbegoviç’in aziz hatırasını yad edebilmek benim için tarif edilemez bir şeref, onur nişanesi" Yunus Emre Enstitüsü’nün ilk kurulduğu yerin Bosna Hersek olduğunu belirten Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Abdurrahman Aliy, "Bosna’da üç tane merkezimiz var ve yetmiyor diyebilirim. Bosna’nın ve Türkiye’nin birbirleriyle olan görünmez bağı o kadar güçlü ki, bu üç merkez bile yetmiyor. Çünkü neden? Kültürel etkinliklerimiz, kültürel faaliyetlerimiz ve karşılıklı olarak dil öğrenme arzumuz bu merkezlerimizin dolmasına, taşmasına neden oluyor. Ben gençliğimde kitaplarını okudum ve Bosna Hersek’te o büyük facialar yaşanırken, büyük kıyımlar, katliamlar yaşanırken o serinkanlı duruşu, o insanlığa hala bir şeyler öğretebileceğine olan inancı, imanı beni derinden etkilemişti. Bugün enstitü başkanı olarak İzetbegoviç’in aziz hatırasını yad edebilmek, kurum olarak buna destek verebilmek de benim için gerçekten tarif edilemez bir şeref, onur nişanesi. Ankara Üniversitesi ve Ali İzetbegoviç Vakfı’yla da iş birliği yaparak bu etkinliği yaptık. Bosna Hersek’te ve Türkiye’de çok ses getirdi anma törenimiz ve iyi bir sergi yaptık. İzetbegoviç’in çocukluğundan itibaren hiç yayınlanmamış ya da fazla görülmemiş fotoğraflarıyla çok güzel bir sergi gerçekleştirdik. Bugün onun muadilini burada yapıyoruz" dedi. Aliy, etkinlik sayesinde İzetbegoviç’in sadece geçmişte kalan bir figür olmadığını ve fikirleriyle yol göstereceğine inandığını belirtti. İzetbegoviç’in düşünce duruluğu ve düşünce aralığının çok değerli olduğunu söyleyen Aliy, etkinliğin yeni Ali İzetbegoviç çalışmalarını başlatacağına da inandığını ifade etti. Günün ilerleyen oturumlarında, farklı ülkelerden akademisyenler İzetbegoviç’in fikirlerini, siyaset felsefesinden dış politikaya, sanat anlayışından felsefeyle ilişkisine kadar çeşitli yönleriyle ele aldı. Kapanış oturumunda İzetbegoviç’in yalnızca Bosna-Hersek için değil, tüm insanlık için evrensel bir değer olduğu vurgulandı. Program, hediye takdimleri ve hatıra fotoğraflarının çekilmesiyle son buldu.