SAĞLIK - 03 Haziran 2020 Çarşamba 09:49

Erzincan’da son 1 ay içerisinde 17 hasta KKKA şüphesiyle tedavi gördü

A
A
A
Erzincan’da son 1 ay içerisinde 17 hasta KKKA şüphesiyle tedavi gördü

Erzincan’da bu sene son 1 ay içerisinde 17 hasta Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı şüphesiyle tedavi gördü.

Erzincan’da bu sene son 1 ay içerisinde 17 hasta Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı şüphesiyle tedavi gördü.


Erzincan ve çevre illerde yaşanan kene vakaları münasebetiyle Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Faruk Karakeçili, açıklamalarda bulundu.


Doç. Dr. Faruk Karakeçili, “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı, Türkiye’de ilk kez 2002-2003 yılında görülen vakalardan sonra tanındı ve kesin tanı doğrulandıktan sonra ülkemizde birçok bölgeden vakalar bildirildi. Öncelikle Tokat ve Kelkit Vadisi sahasında görülen vakalardan sonra Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı hala varlığını korumakta ve her yıl birçok insanı etkilemektedir. Hastalık Türkiye’nin birçok ilinde görülmektedir. Ancak yoğunluklu olarak vakaların kümelendiği bölgeler; özellikle Orta Anadolu ve Doğu Karadeniz’in Orta Anadolu’ya komşu illeri başta gelmektedir. Özellikle Kelkit Vadisi sahasında her yıl birçok vaka görülmektedir. Bu vakalar gerek hastanemizde, gerekse çevre illerde takip edilmektedir. Hastalık Erzincan ili ve ilçelerinin kırsal kesimde de yaygın görülmektedir. 2011-2020 yılları arasında hastanemizde her yıl ortalama 30 ile 40 arasında olmak üzere yaklaşık 300 kesin tanı alan hasta takip edilmiş ve 7 hasta kaybedilmiştir. Son 2 yıldır bu sayı biraz azalmakla birlikte yine de 25-30 civarında olmuştur. Hastanemize Erzincan’ın ilçeleri ile birlikte çevre illerden (Tunceli, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Bingöl) başvurular olmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda genellikle Nisan ayında, hatta bazı yıllar Mart ayından itibaren hasta görmeye başlardık. İlk vakalardan sonra hava şartlarına bağlı olarak özellikle Temmuz sonuna kadar vakaların devam edeceği kanaatindeyiz. covid 19 nedeniyle biraz ikinci planda gibi kalsa da Bakanlığımızın önerileri doğrultusunda diğer hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik her yıl olduğu gibi konuyla ilgili eğitim faaliyetleri düzenliyoruz. Özellikle bizim gibi endemik bölgelerde çalışanlar açısından her an vaka gelebileceği konusunda dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı yeni bir hastalık değildir. Bazı vakalarda ölümle sonuçlanabilen bir kırsal bölge hastalığıdır. Virüsü taşıyan kenelerin bulunduğu alanları iyi bilmekteyiz. Şehir merkezlerinde, kentsel park ve bahçelerde kene tutunması sonucu çok sayıda kene ısırık vakaları endişeli bir şekilde bizlere başvurmaktadır. Ancak şuana kadar bunlardan hiçbirinde hastalık gelişmedi. Bu nedenle bu alanlardaki keneler hastalık taşımadığı için ısırsa dahi herhangi bir virüs bulaştırması söz konusu değildir. Hastalığın görüldüğü bölgeler bellidir. Hastanemizde tanı koyduğumuz hastaların hepsi ya bu kırsal bölgelerde ikamet edenler ya da herhangi nedenle buraları ziyaret eden/bir süre kalan kişilerdir. Bu açıdan hastalığın sık görüldüğü bu endemik bölgelerde yaşayan insanların dikkat etmesi gerekmektedir.” dedi.


Özellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşanların önerilere dikkat etmeleri gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Faruk Karakeçili, “Bu önlemlerin başında pantolon paçalarını çorap içine sokmak, uzun kollu giymek ve eldiven kullanmak gibi basit önlemler çok etkili olmaktadır. Aynı önlemlere bu bölgelere gidenlerin de uyması gerekmektedir. Ayrıca bu bölgelere gidenlerin işi bitip eve gelindiği zaman vücutta kene muayenesi/kontrolü yapması da önemlidir. Çünkü kene ısırıp vücuda yapıştığında ağrı hissi olmamaktadır. Kenenin tükürük salgılarında anestezik yapıda maddeler vardır ve saatler sonra bile fark edilmeyebilir. Bu yüzden riskli bir bölge ziyaretinden sonra baştan tırnağa kadar bir kene kontrolü önemlidir. Kene tutunmuş ise çoğunlukla sizin bulmanız gerekecektir.


Keneler, virüsü en fazla kendisi travmaya maruz kaldığı zaman salgılıyor. Bu nedenle vücuda yapışmış bir kenenin özerine kimyasal madde dökmek, sigara söndürmek, bıçakla kesmek veya çıplak elle koparıp atmak gibi davranışlardan sonra virüsü taşıyan bir kene ise, daha fazla virüs bırakacak ve hastalık riskini artıracaktır. Bu nedenle vücuda yapışmış bir kenenin fazla kurcalanmadan uygun şekilde çıkarılması oldukça önemlidir.


Hastalık belirtileri çoğu hastada ateş, üşüme, titremenin eşlik ettiği bir soğuk algınlığı şeklinde ani başlar. Çoğu hastada halsizlik, şiddetli kas eklem ağrıları olur. Bazen bulantı/kusma, ishal ve vücutta döküntü vb. olabilir. Riskli bölgelerde yaşayan ve hastalık belirtileri olan bazı kişilerde kene ısırık öyküsü olmayabiliyor. Bizim takip ettiğimiz ve kesin tanı koyduğumuz hastaların neredeyse yarısında kene ısırma öyküsü yoktu. Bu durum başlıca şu şekilde açıklanabilir; bu kişileri kene ısırmış ancak kişi fark etmemiş olabilir. Bir diğer neden ise, hastalık kene dışında bazı hayvanların kan ve salgılarında olabilmektedir. Özellikle büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar hastalığa yakalanabiliyor. Ancak hastalık bu hayvanları öldürmüyor ve insanlara bulaş açısından bir kaynak oluşturuyor. Yani riskli bölgeden başvuran hastalarda yukarıda sayılan belirtiler varsa hastanın basit tam kan tetkikleri yol gösterici olabiliyor.


Hastalık dünyanın birçok bölgesinde görülmektedir. Türkiye’de yaklaşık 18 yıldır iyi bilinmekte ve çok fazla hasta takip edilmektedir. Bu açıdan Türkiye hastalık açısından dünyanın en deneyimli ülkelerinin başında gelmektedir. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığından ölüm oranı en düşük ülkelerden biri Türkiye olmakla birlikte her yıl ölüm vakaları görülmeye devam etmektedir. Hastalığın spesifik bir tedavisi ve henüz etkin bir aşısı yoktur. Ancak hastalara erken tanı konup gerekli tedbirlerin alınması, yatırılarak yakın takibi, bakım, destek tedavisi ve gereğinde kan ve kan ürünlerinin verilmesi çok büyük önem arz etmektedir.” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Enkaz altından şampiyonluğa Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Halter takımında yer alan Büşra Kayadibi, 6 Şubat depremlerinde 3 gün boyunca enkaz altında kaldı ama azminden hiçbir şey kaybetmedi, kısa süre içinde hem Türkiye Halter Şampiyonasında 3’üncü oldu hem de madalya kazandı. Büşra Kayadibi, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlere Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde ablasının evinde yakalandı. 3 gün boyunca enkaz altında kalan ve yeğenlerini kaybeden Kayadibi, azimle, hırsla halter sporuna devam etti. Çok değil kısa süre içerisinde 2016’da başladığı halter sporunda derece almayı sürdüren Kayadibi, Türkiye Halter Şampiyonasında 3’üncülük elde etti ve madalyalar kazandı. Büşra Kayadibi, depremde Nurdağı’nda ablanın evinde olduğunu belirterek, “3 gün enkazda kaldık. Yeğenlerimi kaybettim. Ablam için bizim için çok ağır bir şeydi bu. Tam olarak atlatabilir miyiz, bu atlatılabilir bir şey mi? Onu da bilmiyorum. Vali Mehmet Lütfullah Bilgin Spor Salonu benim ilk spor salonumdu. Yıkılan yerler arasında antrenman salonum da var” dedi. “Yaşadıklarım atlatılması zor şeyler” Halterin hayatının odak noktasında olduğunu dile getiren Kayadibi, “Yaşanan felaket nedeniyle haltere biraz ara vermek zorunda kaldım. Odaklanmamda, hayatımın akışında birazcık sıkıntı oluyor benim için. İster istemez tabi, yaşadıklarım kolay şeyler değil. Atlatılması zor şeyler. Şu an toparlanma aşamasındayım. Tekrardan hayatımın merkezine kendimi koymak için çabalıyorum" diye konuştu. Halterde 55 kiloda yarıştığını belirten Kayadibi, “2016’da haltere başladım. Büyükler Türkiye Şampiyonasında ikinciliğim, Ay Yıldızlarda ve gençlerde madalyalarım var. Haftada 5 gün antrenmanlara geliyorum. Ortalama 3’er saat antrenman yapıyorum” dedi. Ablasının uzuv kayıpları olduğunu anlatan Kayadibi, “Sol kol, sol bacak, kol tamamen omuzdan, bacak dizin biraz altından. Şu an toparlanma aşamasında. Hala onunla ilgileniyoruz. Tam olarak hayat normale geçmiş sayılamaz bizim için” şeklinde konuştu. “Azimle hırsla kaldığım yerden devam edeceğim” Halter sporunun biraz nankör bir spor olduğunu aktaran Kayadibi, “Ara verince çok çabuk geriliyoruz. Derecelerimizde çok çabuk düşüş oluyor. Azimle, hırsla kaldığım yerden devam edeceğimi düşünüyorum” diye konuştu. Ankara’da madalya almasının kendisi için çok güzel bir his olduğunu söyleyen Kayadibi, “Tarifi yok. Antrenmanlara gidiyorum. Bir şeyleri başarmak amacıyla gayret sarf ediyorum. Antrenörlerimle birlikte emek veriyorum. Bu yüzden emeklerimin sonucunu almak beni çok mutlu ediyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul Trendyol, The Retail Summit’te yerini aldı E-ticaret platformu Trendyol, küresel perakende ekosisteminin liderlerini buluşturan ve bu sene 23-24 Nisan tarihlerinde Dubai’de düzenlenen The Retail Summit’te yerini aldı. Zirve kapsamında Körfez pazarını mercek altına alan panelde konuşan Trendyol Grubu Başkanı Çağlayan Çetin, şirketin bölgedeki hedeflerini anlattı. Dünyanın önde gelen perakende liderlerini bir araya getiren The Retail Summit Dubai’de gerçekleştirildi. Sektörden önde gelen 1000’e yakın katılımcıya ev sahipliği yapan zirvede, perakende dünyasındaki fırsat ve zorluklar masaya yatırıldı. Küresel perakende ekosistemine yön veren en büyük buluşmalardan biri olan The Retail Summit’te “Orta Doğu’ya Açılmak - Bölgeye Girmek İçin Kazandıran Reçete Nedir?” panelinde Trendyol Grubu Başkanı Çağlayan Çetin bölgedeki deneyimlerini katılımcılarla paylaştı. Liminal Retail Kurucusu ve CEO’su John Scott’un moderatörlüğünü üstlendiği panele Çetin’in yanı sıra; Estater Genel Müdürü Sanjay Goyal ve Majid Al Futtaim Lifestyle CEO’su Fahed Ghanim de katıldı. “Binlerce Türk markasını Körfez’e taşıdık” Çetin, şirketin Körfez açılımını ve hedeflerini şu ifadelerle değerlendirdi: “Geçtiğimiz yıl giriş yaptığımız Körfez pazarında, yerel ve uluslararası yatırımcıların desteğiyle kısa sürede 1,5 milyon müşteriye ulaştık. 2024 yılı sonu için hedefimiz ise 6 milyon müşteriye ulaşmak. Özellikle pandemi öncesinde fiziksel alışverişin öne çıktığı bu pazarda, her ne kadar alışveriş merkezindeki ziyaretçi sayıları canlı kalsa da bu alışkanlık değişiyor. Bu manada, Türkiye ve Avrupa ile kıyaslandığında da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) iyi durumda. Türkiye’de yüzde 84 olan internet penetrasyonu örneğin BAE’de yüzde 98 düzeyinde. Ayda en az bir kez online alışveriş yapanların oranı Türkiye ve Almanya’da yüzde 70-75 iken, BAE’de bu oran yüzde 86 seviyesinde. Bu durum bölgeyi bizim açımızdan heyecan verici kılıyor. Müşteri davranışları açısından baktığımızda bulunduğumuz diğer pazarlardaki genel beklentinin değişmediğini görüyoruz. Alım gücünün yüksek olduğu pazarlarda online alışverişi tercih edenlerin, uygulamaları ziyaret sıklığı oldukça yüksek. Ancak online alışveriş penetrasyonu, bu alandaki en olgun iki pazar olan ABD ve Çin’e göre geride kalıyor. Fiziksel perakende anlamında global markaların büyük ilgisini çeken bu pazarda büyüme potansiyeli görüyoruz. Şirket olarak, Körfez bölgesinde bulunduğumuz 6 ay içerisinde 150’si büyük üreticiler olmak üzere binlerce Türk markasını bu pazara taşıdık. Öte yandan online ve fiziksel perakendenin birbirini desteklediğini düşünüyoruz. Daha önce farklı yerlerde örneğini gördüğümüz gibi şu an sadece dijitalde bulunan markaların bu bölgede mağazalarını açmasını bekliyoruz. Alışveriş deneyimini artıran teknolojilerimiz ve oluışturduğumuz trafikten, her birini iş ortağımız olarak gördüğümüz, bölgedeki tüm perakendecilerin ve markaların yararlandığını gözlemliyoruz. Bu anlamda, müşterilerimize ve satıcılarımıza yaşattığımız alışveriş deneyimiyle bölgenin yeni dijital AVM’siyiz diyebiliriz.” “Bölgede Türkiye’ye ilgi büyük” Körfez’de Türk ürünlerine ve Türk kültürüne büyük ilgi olduğunu belirten Çetin şunları söyledi: “Müşteriler uygun fiyatlarla en son trend ürünlere, uçtan uca iyi bir alışveriş deneyimiyle ulaşmak istiyor. Bunu sağlamak da Trendyol olarak işimizin ana odağını oluşturuyor. Küresel markaların yanı sıra çok sayıda Türk üretici ve satıcısına ev sahipliği yapan bir platform olarak, bölgede Türk ürünlerine büyük talep olduğunu görüyoruz. Bu durum bölgede, Türk kültürüne ve Türk modasına duyulan yakınlıktan kaynaklanıyor ve bu da bize olan ilgiyi de artırıyor. Ülkemize olan ilgiyi gördüğümüz bir başka alan da popüler kültür. Bölgede en çok Türk dizileri takip ediliyor. Geçtiğimiz günlerde bölgede açtığımız ilk pop-up mağazamızda bize eşlik eden Türk oyuncularına yoğun bir ilgi oldu. Körfez ülkelerinde bilinen ve sevilen, halihazırda uzun süredir iş birliği yürüttüğümüz Türk oyuncularını ve influencer’ları bölgeye taşıyoruz. Bölgede influencer-takipçi ilişkisi güven, bağlılık ve hayranlık üzerine kurulu. BAE’de Instagram kullanımı, Türkiye’ye kıyasla yüzde 28 daha az. Ancak Türkiye’de yüzde 74, Almanya’da yüzde 44 olan influencerlara güven, BAE’de yüzde 80 oranında. Bu verileri çok önemsiyoruz, Körfez’de 6 binin üzerinde influencer ile çalışıyoruz” dedi. Girişimciliğe yatırım, ticaret hacmine destek Özellikle BAE’deki girişimcilik ekosisteminin çok dinamik olduğunu belirten Çetin, bu bölgede çok sayıda start-up’ın yeni perakende teknolojileri üzerine çalıştığını söyledi. Çetin şu ifadeleri kullandı: “Faaliyette bulunduğumuz tüm ülkelerde dijital ekosistemi ve ekonomiyi büyütme vizyonumuz doğrultusunda, bölgedeki start-up’larla yakın çalışmayı ve onlara destek olmayı önceliklendiriyoruz. Bunun aynı zamanda halihazırda 20 milyar doların üzerinde olan Türkiye ve BAE arasındaki ticaret hacmi üzerinde de olumlu bir etki oluşturacağını düşünüyoruz. Körfez ülkelerindeki müşterilerimize, 50 bin yerli üreticimizin ürettiği, 1600 alt kategoride 15 milyon ürün seçeneği sunuyoruz. Bu, bölgedeki en yüksek ürün yelpazelerinden biri demek. Türkiye perakende sektörünün büyük oyuncularının ve aynı zamanda KOBİ’lerin işlerini büyütmelerine olanak tanıyan pazaryeri modelimizi bu bölgeye de taşıyarak, geniş ürün yelpazesini Körfez bölgesindeki müşterilerimizle buluşturuyoruz.”