GENEL - 28 Ocak 2020 Salı 09:32

Erzincan’ın doğusuyla Karlıova arası tetikte

A
A
A
Erzincan’ın doğusuyla Karlıova arası tetikte

Elazığ depremi, Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Elazığ depremi, Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu bir kez daha hatırlattı. Jeoloji Yüksek Mühendisi Selahattin Ayan, Erzincan’ın doğusuyla Karlıova arasının tetikte olduğunu ifade ederek, “Doğu Anadolu fayı uyandı Kuzey Anadolu fayı uzun süre sessizliğini koruyacak. Karlıova ile Mut arasındaki fay hattında 7’nin üzerinde deprem olma olasılığı yüksek” dedi.


Erzincan depremleri konusunda uzun yıllardır araştırma yapan Jeoloji Yüksek Mühendisi Selahattin Ayan, bölgenin önemli bir deprem kuşağı üzerinde yer aldığına dikkati çekti. Elazığ ve çevresinde yaşanan depremlerin, Türkiye’nin deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattığını kaydeden Jeoloji Yüksek Mühendisi Selahattin Ayan, “Ülkemiz deprem geçeği ile yaşan bir ülkedir. Önemli bir bölümü birinci derece risk taşıyan bir ülkede yaşıyoruz. Fay hatları ile sınırları belirlenmiş ve geçmişte çok acılar yaşanmış bir ülkeyiz. Dolayısıyla bizim bilmemiz gereken şudur. Bizde Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı dediğimiz iki büyük fay hattı var. Buna bağlı olarak Ege bölgesinde oluşan horst ve graben sistemleri var. Ülkemizin büyük bir bölümü risk altında ve Kuzey Anadolu Fayı ile 1939’dan başlayan ve deprem gözü adını verdiğimiz gelişmeler sonucunda son depremin Marmara depremi ile vuku bulan bir süreç yaşadık. Yani Kuzey Anadolu Fayında Erzincan’dan itibaren Marmara’ya kadar bu kırılma tamamlandı. Doğu Anadolu Fayı dediğimiz fayda Kızıl Deniz’deki açılma sonucu başlayan İsrail Lut Gölü üzerinden Hatay’a gelen Hatay’dan Kahramanmaraş Türközü’ne oradan da Malatya Pütürge’ye, Pütürge’den Sivrice’ye, Sivrice’den Hazar Gölü’ne oradan da Bingöl Karlıova’ya kadar Kuzey Anadolu Fayı ile kesiştiği bir fay hattıdır. Bu fay hattı üzerinde yılda yaklaşık 18 milimetrelik bir hızla kayma söz konudur. Kuzey Anadolu Fayında da 24 milimetrelik bir kayma söz konusudur" dedi.



“Doğu Anadolu fayı uyandı, Kuzey Anadolu fayı uzun süre sessizliğini koruyacak”


Jeoloji Yüksek Mühendisi Selahattin Ayan, 1880’li yıllardan beri Doğu Anadolu fayında bir hareketliliğin olmadığını ifade ederek, “Kuzey Anadolu Fay hattı kırılmalarını tamamlamış ama buna eşlik eden sistemin bir parçası olarak Doğu Anadolu fayında o tarihten beri ciddi depremler olmuyordu. Dolayısıyla artık Doğu Anadolu fayı üzerine dikkat çekilmesi gerektiği ve mutlaka bu bölgenin harekete geçeceği kaçınılmaz bir sondu. Sivrice’nin yer aldığı Hazar Gölü Doğu Anadolu Fayına bağlı olarak oluşmuş bir göl tehlikeli olan bölgelerden birisiydi ve maalesef kırılma geçekleşti. Deprem riski olarak artık Sivrice’de bir atıl meydana geldi mi. Yani yer kabuğunda kırılma öteleme meydana geldiyse artık en büyük tehlike Sivrice ile Karlıova arasındadır. Ya da Malatya ile Pütürge artık risk altındadır. Sivrice’nin sağı ve solu artık risk taşıyor” diye konuştu.



“Erzincan’ın doğusuyla Karlıova arası tetikte”


Erzincan’ın doğusuyla Karlıova arasının tetikte olduğunu ifade ederek Atan, “Özellikle Karlıova’ya doğru ve Türkiye’de tanımlamak için Erzincan adını kullandıkları bir bölge var. Erzincan depremlerle anıldığı için özellikle Erzincan’ın doğusu diye tanımladıkları ve her Erzincan lafı geçtiğinde Erzincanlıları huzursuz ettikleri bir bölge var. Karlıova ile Yedisu civarı. Burada 7 ve üzerinde her an bir deprem olabilir. Şunu çok net söyleyeyim bu depremin merkez üssü doğu noktasında Yedisu bölgesinde bir yer olacaktır. Erzincan’a 120 kilometre civarında eğer deprem gerçekleşirse bizi ciddi anlamda korkutur. Ama bu deprem Erzincan’a hasar vermez. Tercan ve köylerinde yıkıcı olarak hasara yol açabilir. Bu bölgeye dikkat etmek gereklidir. Yedisu ve civarlarına dikkat etme lazım, çünkü orada ciddi anlamda bir risk var. Ayrıca Türkiye’de Marmara denizinde adaların altında risk var. Kuzey Anadolu Fayı Sakarya’dan itibaren ikiye ayrıldığı için orada deprem biraz izini kaybediyor. Depremin iki parçaya ayrılması arasında olduğundan bizim bölgelerde olduğu kadar korkutucu olmayacaktır.” şeklinde konuştu.


Jeoloji Yüksek Mühendisi Selahattin Ayan, Erzincan ovasının bu fay hatlarına bağlı olarak oluştuğunu kaydederek şöyle konuştu:


“Kuzeye doğru dağları ve güneye doğru açılmaların Gerçekleşmesiyle oluşmuş bir ovadır. Şu an için 1939 depreminde Erzincan’da 4,5 metrelik yata yatım meydana geliyor. 4,5 metrelik yan yatım Kuzey Anadolu Fayının 180 yıllık atımına denk geliyor. Bu harekatın yeniden başlaması için 180 yıllık bir sürenin geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun 80 yılı geride kaldı. Ama bir 100 yıllık avansa var gibi çünkü 39 depremi de uzun yıllar sonra meydana geldi. Zaten çok yıkıcı olmasının sebebi uzun bir suskunluk dönemi geçirmesiydi. Bu depreminde olabilmesi için öncelikle Yedisu ile Mut arasındaki kırılmanın gerçekleşip oradaki blokun Erzincan’ı sıkıştırması ve sıkıştırma sonucunda Erzincan’da biriken enerjinin fay hatlarındaki sürtünmeyi yenerek yeni bir sarsıntıya yol açması gerekir. Erzincan’daki Gar binası 1939 depreminden önce yapılmıştır. 1939 depreminde güney girişinde sadece bir buçuk santim taş üzerinde taş kaymış ve bu da 1,5 metre sonra sona ermiş. Bütün hasar 1,5 santim taş üzerinden taş kaymış 1,5 metre sonra durmuş. 39 depremini yaşan bir binadır. Sonraki depremleri de yaşamış bina halen sapasağlam ayakta duruyor. Bunun Türkçesi binalar öldürüyor. Deprem öldürmüyor. Biz zaten dünyada ikinci derece depremlerin olduğu bir kuşaktayız. Japonya’da, Şili’de, Amerika’nın batısında olan depremlerin artçıları bile 7,4 civarındadır. Biz binaları sağlam yaptığımız sürece depreme dayanaklı yapıldığı sürece ve tekniğine uygun yapıldığı sürece bizim bölgede binaların yıkılma derece yok denecek kadar azdır. Bizim binalar çürük olduğu için 92 yılında ki depremde yıkılmasının tek sebebi 83 yılında meydana gelen depremler binaların güçlendirilmesi yönünde yeterince tedbir almadığımız için 92 yılında birçok bina yerle bir oldu. Şu an Erzincan ovası diyelim bir fay hattı üzerinde ve bizzat ovadan kaynaklanan ekstra bir risk taşıdığı için depremin iki tane dalgası var P dalgası ve S dalgası, P dalgası dikey hareket S dalgası ise yatay hareket yaptırır. Ancak Erzincan gibi zemini alüvyon olan ince taneli zeminlerin olduğu bölgelerde S dalgaları ikiye yarılıyor. Lav ve raylı adını verdiğimiz iki çeşit dalgaya dönüşüyor. Bunlarda zemine vurma ve dalga yaptırma hareketi yaptırıyor. Bundan dolayı yıkıcı deprem olarak adlandırılıyor. Yani ovada yerleşim birimi doğru değildir. Doğru değil ama depreme dayanaklı binalar inşa ettiğimiz sürece bunlar depreme dayanacaktır. Tartışmasız dayanacaktır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.