SAĞLIK - 31 Mart 2020 Salı 12:55

Kuru öksürük, korona virüsüne mi bağlı, tansiyon ilaçlarına mı bağlı?

A
A
A
Kuru öksürük, korona virüsüne mi bağlı, tansiyon ilaçlarına mı bağlı?

Prof.

Prof.Dr. Ahmet Akgül, kuru öksürüğe neden olan sebepler hakkında bilgi verdi.


İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı, Gerontoloji Bölüm Başkanı, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, “Korona virüs adı verilen virüsler tarafından ve 2019 yılında keşfedilen hastalığın adı: (COrona Virüs Disease - 2019). Bu hastalık Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2020 yılında PANDEMİ olarak değerlendirildi. Pandemi; dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir. Enfeksiyondan korunma ve kontrol önlemlerini uygulayarak; enfeksiyonun toplumda yayılmasını azaltmak ve böylece pandeminin erken dönemlerinde virüs kapacak olan kişi sayısını ve pandemi nedeniyle ortaya çıkacak vakaları azaltmak mümkündür. Pandeminin toplum düzeyindeki etkisi virüsün bulaştırıcılığına, hastalık oluşturma yeteneğine toplumdaki bireylerin bağışıklık durumuna, bireyler arası temas ve toplumlar arası ulaşım özelliklerine, risk faktörlerinin varlığına, sunulan sağlık hizmetlerine ve iklime bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Korona virüsün yayılma hızına ve insan sağlığı üzerindeki etkisine bakıldığında genel çapta koruyucu önlemlerin artırılmasını sağlamak adına pandemi ilan edildi. Daha önce de dünyada pandemi ilan edilmişti, örnek olarak Kara veba Kolera Grip Tifo Domuz gribi ve şimdi de Kovid-19. Bu virüs çok kolay olarak insandan insana bulaşmakta ve ortam müsaitse neredeyse bulaşmaktan kurtulmak kaçınılmaz olmaktadır. Virüs vücudumuzun herhangi bir yerine veya elbiselerimize bulaşmış ise sorun yok ama sorun bu virüsün ağız, burun veya göz yoluyla vücudun içine sokulmasıdır. Ve bu çok kolaydır çünkü insanoğlu istese de istemese de, bilinçsizce her dakika elini bu giriş yollarına sürmektedir. Virüs bu yola girince burun boşluğundaki sinüslere, burun mukozasına, yutak bölgesine, nefes borusuna, akciğerlere yayılmaya başlar. Solunum yollarını döşeyen hücrelere gelir ve bu hücreler kendi yüzeyinde bulunan bazı yapılar ile ne yazık ki hücrenin içine girecek yer bulur. Unutmayın virüsün yaşaması için mutlaka hücrenin içine girmesi gerekir” dedi.


Hücrelerimizi bir oda gibi düşünürsek, virüsün yaşamak için odanın içinde olması gerektiğini ifade eden Dr. Akgül, “Çünkü yaşam için gerekli ortam odanın içindeki güzel ortamdır. Odanın içine girmek için virüsün kapıyı çalması ve kapının da açılması gerekir. Duvardan geçemez. İşte bu kapının adı ACE2. (ACE demek “Anjiotensin Converting Enzim” in baş harfleri). Peki niye 2? Bir yerde “2” var ise “1” de vardır: ACE1. Bu ACE1 kapısı da özellikle kalp ve damar hastalıkları için önemlidir. Bu kapı vücutta anjiotensin 1 enzimini anjiotensin 2 ye çevirir yani anjiotensin 2 artınca hipertansiyon artar, kalp hastalıkları artar, damar hastalıkları artar. Bu nedenle tansiyon hastalarına ACE1 azaltan ilaçlar verilir. Anjiotensin 2 çok güçlü bir şekilde damarlarda kasılmaya neden olur, bu da ciddi tansiyon yükselmesine, kalp krizine, beyinde kansızlık ve felç geçirmelere neden olur, kalpte doku artışına, damar sertliğine neden olur. Böbrek dokusunu bozar, kan pıhtılaşmasını ve damarda pıhtı oluşumunu artırır. Sinir sistemimizi aktive ederek stres hormonlarının aşırı çalışmasını sağlar. Bu nedenle ACE1 kapısı ilaçlar tarafından engellenirse tansiyon azalır, kalp krizi riski düşer, felç azalır, kalp yetmezliği düzelmeye başlar, damarlar genişler, bütün doku ve organların kanla buluşma şansı artar. Bu ilaçlara örnek (piyasa ismi değil, etken maddeler): kaptopril, enalapril, lisinopril, silazapril, perindopril, benazepril, kinapril, fosinopril, trandolapril, ramipril ve zofenopril, yani sonu “pril” ile biten ilaç etken maddeleridir. Bu ilaçlara ACE Azaltan İlaçlar adı verilir ve özellikle hipertansiyon tedavisinin yanısıra kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı, diyabetik nefropati ve idaradan protein kaybeden hastalarda tedavi için uygulanır. Her ne kadar bu kadar yararlı olsalar da tabii ki istenmeyen etkileri de vardır: böbrek yetmezlikli hastalarda ve aldesteron hormonu fazlalığı olan hastalarda kanda potasyum birikime yol açacağı için çok dikkat edilmelidir. Böbrek damarları tıkalı hastalarda kullanılırsa böbrek yetmezliğine yol açabilmektedirler. Gebelerde kullanılamazlar. Ayrıca vücutta ödem ve potasyum yüksekliği de yaparlar. Bu ilaçların ilginç bir yan etkisi de kuru öksürük dür. Bu önemli çünkü Kovid-19’da da kuru öksürük şikayeti mevcuttur. Kuru öksürüğün en önemli nedenlerinden biri ilaçlara bağlı yan etki olmasıdır ama şu günlerde kuru öksürüğü olan acaba Kovid-19 mu yoksa aldığımız ilaçlara mı bağlı veya her ikisi bir arada mı? Burada önemli olan akciğerde radyolojik bozukluk yapıp yapmamalarıdır. Yani kuru öksürüğünüz var iken akciğer filmleri temiz ise bu ilaçlara bağlı kuru öksürük olma şansı çok fazladır. Tansiyon hastalarında kuru öksürük yapan en bariz ilaçlar: ACE azaltan ilaçlar (ACE inhibitörleri) ile beta bloker ilaçlardır. Bu öksürüğün nedeni hava yollarında kasılmalardır. Bu kasılmaya neden olan diğer ilaçlar da aspirin, bazı ağrı kesiciler ve antibiyotiklerdir. ACE önleyici ilaçlarda oluşan öksürük kurudur, boğazda gıcıklanma ve kaşınma hissi de yapar. Bu ilaçları kullanan hastaların yüzde 5-35’inde bu kuru öksürük görülmektedir. Bu öksürük doza bağlı değildir yani çok ilaç içende daha çok olacak diye bir kural yoktur. Tek bir hap alsanız da olabilir. İlginç olarak kadınlarda, sigara içmeyenlerde ve Çinlilerde daha sık gözlenir. Öksürük ilk dozdan sonra saatler içinde görülebilir veya tedavi başladıktan haftalar hatta aylar sonra da görülebilir. İlaç kesildikten sonra 1-4 hafta içinde öksürük kendiliğinden kaybolur. Kaybolduktan sonra tekrar aynı ilaç kullanılırsa %30 hastada tekrar öksürük gözlenmez. Yani aynı ilacın kullanılması gerekiyor ise doktorunuz tekrar aynı ilacı verebilir” diye konuştu.


Kovid-19 a bağlı kuru öksürükten farkının, laca bağlı kuru öksürüğün akciğer dokusuna zarar vermediği bu nedenle çekilen filmlerde yani direk akciğer grafisi veya akciğer tomografisinin normal olması olduğunu kaydeden Dr. Akgül, “Diğer çok önemli bir konu da tansiyon hastaları için kullanılan ACE 1 azaltıcı ilaçların hücrede ACE2 sayısını artırmasıdır. Bu durum da düz mantık hesabıyla, ne kadar ACE2 artarsa gelen virüslerin hücre içine girişi artar yani hastalık artması demektir. Yani ne kadar kapı açık olursa odanın içine o kadar istenmeyen misafir girer.Zaten Çin tecrübesinden aldığımız tecrübe ile korona virüs hastalığı tansiyon yüksekliği olan kişilerde çok daha ağır hatta ölümcül seyrettiğidir. Aslında hipertansiyon hastalarında korona virüsünün bu denli kötü gidişli olması sürpriz bir sonuçtur çünkü hipertansiyon hastalarında ACE2 reseptörleri azalmıştır ve ayrıca hipertansiyon ile enfeksiyon hastalıklarının artışı arasında bir ilişki yoktur. Enfeksiyona yatkınlık diyabet hastalarında vardır ama hipertansiyon hastaları öyle değildir. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, tabii ki ileride yeni verilerle fikirlerimiz değişebilir, dünyada en önemli ve en sık ölüm nedeni kalp ve damar hastalıklarıdır. Tansiyon yüksekliği kendi başına en önemli nedenlerden biridir. Bu nedenle şimdilik tansiyon ilaçlarımızı değiştirmeme tarafındayım. Önemli olan tansiyon düzeyimizi düzenlememiz ve virüse yakalanmamamızdır. Virüs bulaştıktan sonra şu enzim fazla bu enzim az durumuna bakmamakta, tüm sistemi harap etmektedir. Bu nedenle özellikle tansiyon hastalarının virüs olabilecek yerlerde bulunmaması gerekir. Virüsün varlığından şüpheli olunmayan tek yer, kapısı kapalı duran kendi evlerimizdir” açıklamalarında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Başkanı Baran: “Türkiye’nin 21. Serbest Bölgesi için en uygun şehir Ankara’dır” Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, serbest bölgelerin ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırım ve teknoloji girişini hızlandırmak, ihracatı geliştirmek, istihdamı artırmak gibi faydalar sağladığını belirterek, “Ankara’ya Serbest Bölge kurulmasını talep ediyoruz” dedi. ATO Başkanı Baran, yaptığı yazılı açıklamada Türkiye ekonomisine İstanbul’dan sonra en çok katkıyı sağlayan başkent Ankara’nın 12,4 milyar dolar ihracat, 17,7 milyar dolar ithalatla Türkiye’nin en çok ihracat yapan dördüncü, en çok ithalat yapan üçüncü ili olduğunu, organize sanayi bölgeleri, teknokentleri ile tam bir üretim ve ticaret merkezi niteliği taşıdığını belirterek, Türkiye’nin 21. Serbest Bölgesi’nin kurulması için en uygun şehir olduğunu dile getirdi. Baran, Türkiye’de halihazırda faaliyet yürütülen 18 Serbest Bölge’nin 2023 yılında 12,7 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini ve 100 bin kişiye istihdam sağladığını ifade ederek, “19. Serbest Bölge, İzmir Bergama’da 18 Mart tarihinde Ticaret Bakanımız Ömer Bolat’ın katılımıyla açıldı. 20. Serbest Bölge’nin de Menemen’de açılmasına ilişkin karar alındı. Serbest bölgelerin yer ve sınırlarını belirlemeye Cumhurbaşkanımızın yetkili olduğu ilgili yasal düzenlemelerde yer alıyor. Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, 21. Serbest Bölge için Ankara olarak talip olduğumuzu duyurmak ve serbest bölge talebimiz konusunda çağrıda bulunmak istiyorum. Türkiye’nin 21. Serbest Bölgesi’nin kurulması için en uygun şehir Ankara’dır” diye konuştu. Baran, Başkent’e serbest bölge kurulması konusundaki taleplerini Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın 26 Eylül 2023 tarihinde katıldığı ATO Meclis Toplantısı’nda da dile getirdiğini hatırlattı. Başkent’in raylı ulaşımda bir merkez konumunda olduğunu, Ankara’dan İstanbul’a, Konya’ya, Eskişehir’e, Yozgat’a, Sivas’a Yüksek Hızlı Tren bulunduğunu, Türkiye’nin dört bir yanına da demiryolu ile bağlantıları bulunduğunu kaydeden Baran, Ankara’nın Türkiye’deki karayolu ağının da tam ortasında yer aldığını söyledi. Baran, Ankara’nın gelişen üretim kapasitesi, organize sanayi bölgeleri ve teknokentleriyle üretim hacmi kadar katma değeri yüksek ürünler üreten bir şehir olduğuna da dikkat çekerek, “Ankara’mız üniversiteleri ve sanayi bölgeleri ile yoğun göç alan bir merkez. Ankara’da bir serbest bölge kurulması üretime, istihdama ve ihracata ivme kazandıracaktır” diye konuştu.
İstanbul Enerji alanında düzenlemeler içeren kanun teklifi Meclis’te kabul edildi Enerjide düzenlemeler içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Enerji alanında düzenlemeler içeren Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Kanuna göre, Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu (UMREK) koduna göre raporlama zorunluluğu sadece "4. Grup" maden işletme ruhsatları açısından devam edecek. Böylece bunun haricindeki maden grupları açısından bu zorunluluk ve mevcut taksir yaptırımı kaldırılıyor. Düzenleme 28 Şubat 2024 tarihinden geçerli olacak. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, arama ruhsatı alarak bulduğu madenler için UMREK koduna göre rapor hazırlama şartı aranmaksızın MTA tarafından hazırlanan raporlar ile buluculuk hakkını kazanacak. İçme-kullanma suyu temin edilen rezervuarlar ve sulak alanlar ile Kıyı Kanunu kapsamında kalan kıyı ve sahil şeritleri hariç olmak üzere denizler, baraj gölleri, suni göller ve tabii göllerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca yenilenebilir enerji kaynak alanı olarak ilan edilen alanlarında imar planı yapılmaksızın yenilenebilir enerji üretim santralleri kurulabilecek. İçme-kullanma suyu temin edilen rezervuarlar ve sulak alanlar ile yasa kapsamında kalan kıyı ve sahil şeritleri hariç olmak üzere baraj gölleri, suni göller ve tabii göllerde imar planı yapılmaksızın Elektrik Piyasası Kanunu’na göre hidrolik kaynaklara dayalı önlisans veya üretim lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından yenilenebilir enerji kaynağına dayalı birden çok kaynaklı üretim tesisi kurulması mümkün olacak. Söz konusu alanlarda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne veya sulama birliklerine ait tarımsal sulama amaçlı tesislerin elektrik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü veya Genel Müdürlüğün izniyle sulama birlikleri tarafından yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız elektrik üretim tesisi kurulabilecek. Öte yandan, teklifin bu düzenlemelerini içeren 4. maddesi, Danışma Kurulu kararıyla, tekriri müzakere önergesiyle yeniden görüşüldü. Maddeye, belediye sınırları içinde yer alan söz konusu alanlarda DSİ Genel Müdürlüğünün izniyle ilgili belediyeler ve bağlı kuruluşları tarafından yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız elektrik üretim tesisi kurulabilmesine yönelik düzenleme de eklendi. Doğal gazın sıvılaştırılması Doğal Gaz Piyasası Kanunu’na "doğal gazın sıvılaştırılması" tanımı eklenerek, Türkiye’nin doğal gazda ticaret merkezi olma hedefleri çerçevesinde hem yerli üretim doğal gazın hem de farklı kaynaklardan ithal edilen veya ithal edilecek doğal gazın ülkede sıvılaştırılarak dünya piyasalarına LNG olarak pazarlanabilmesi hedefleniyor. Yüzen LNG tesislerinin işletilmesi ve yer değişikliği kapsamında sağlanacak istisnalar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görüşü alınarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından bu düzenleme uyarınca yayımlanan usul ve esaslara göre belirlenecek. Mevcut depolama tesisleri, mevcut tesislerdeki kapasite artışları veya yeni yapılacak tesisler, kullanım oranları veya rekabet koşulları dikkate alınarak düzenlemenin sisteme erişime ilişkin hükümlerinden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görüşü alınarak Kurul kararı ile belirli süre muaf tutulabilecek. Depolama şirketleri verecekleri hizmetlere ilişkin birim bedelleri ve tesis kapasitelerini yayımlamak zorunda olacak. Yurt içinde üretilen veya ithal edilen doğal gazın sıvılaştırılarak yurt dışına ihraç edilmesi ya da yurt içinde yeniden satışı amacıyla kurulacak sıvılaştırma tesislerini işletecek tüzel kişilerin Kuruldan lisans almaları gerekecek. Doğal gaz sıvılaştırma lisansı başvurusunda bulunan tüzel kişilerin teknik ve ekonomik güce sahip olmaları ve yönetmeliklerde belirtilen diğer şartları taşımaları zorunlu olacak. Sıvılaştırma tesislerinde yürütülen faaliyetler depolama faaliyeti olarak sayılmayacak. Sıvılaştırma tesisi işletmecileri faaliyet gösterdikleri tesislerin ilgili standartlara ve teknik kriterlere göre yapılması ve işletilmesinden sorumlu olacak. Sıvılaştırma tesislerinde yürütülecek faaliyetlere ilişkin usul ve esaslar Bakanlık görüşü alınarak Kurul tarafından belirlenecek. YEKA yarışmaları Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’da yapılan değişiklikle, Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) yarışmalarına ilişkin usul ve esaslar, ilgili yarışma şartnamesinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından belirlenecek. Yarışma sonucunda oluşan fiyat veya bedel, yarışma şartnamesinde belirlenecek süre boyunca YEK Destekleme Mekanizması kapsamında değerlendirilecek. 10 yıllık süresini bitiren lisanssız üretim faaliyeti kapsamındaki tesisler, talep halinde ve lisans alma bedeli ile lisans süresi boyunca elektrik piyasasında oluşan saatlik piyasa takas fiyatını, tesis tipi bazında uygulanan güncel YEK Destekleme Mekanizması fiyatından fazla olması halinde aradaki fiyat farkının YEK Destekleme Mekanizmasına katkı bedeli olarak ödeyerek lisanslı üretim faaliyetine geçebilecek. Bu kapsamdaki başvurular için uygulanacak lisans alma bedeli, lisans süresi ve lisanslı üretim faaliyetine geçilmesine ilişkin diğer hususlar EPDK tarafından ayrıca belirlenecek. Lisanssız üretime devam edecek tesislerde üretilecek ihtiyaç fazlası elektrik enerjisi için elektrik piyasasında oluşan piyasa takas fiyatını geçmemek üzere uygulanacak fiyat ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Enerji verimliliği projelerinin desteklenmesi Enerji Verimliliği Kanunu’na ’başvuru sahibi’, ’spesifik enerji tüketimi’ ve ’karbon yoğunluğu’ tanımları ekleniyor. Enerji verimliliği projelerinin desteklenmesi, enerji veya karbon yoğunluğunun veya spesifik enerji tüketiminin azaltılmasıyla ilgili uygulamalara yönelik usul ve esaslar belirleniyor. Buna göre, enerji verimliliğini artırmak amacıyla hazırlanan projeler, Bakanlık tarafından 15 milyon lirayı geçmemek kaydıyla bedellerinin en fazla yüzde 30’u oranında desteklenecek. Bu kapsamdaki destekler hibe veya faiz desteği şeklinde verilecek. Destek bedeli her yıl, bir önceki yıla ilişkin ilan edilen yeniden değerleme oranında, takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılacak. Enerji veya karbon yoğunluğunu veya spesifik enerji tüketimini Bakanlığın belirlediği kriterler çerçevesinde azaltan başvuru sahiplerine, ödenek imkanları göz önüne alınmak ve 10 milyon lirayı geçmemek kaydıyla, kriterlerde belirlenen yıla ait enerji giderinin en fazla yüzde 30’u oranında destek ödemesi yapılacak. Destek bedeli her yıl, bir önceki yıla ilişkin ilan edilen yeniden değerleme oranında, takvim yılı başından geçerli olmak üzere artırılacak. Enerji verimliliği projelerinin ve enerji veya karbon yoğunluğunu veya spesifik enerji tüketimini azaltan başvuru sahiplerinin desteklenmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından yönetmelikle düzenlenecek. Bakanlık tarafından enerji verimliliği desteklerine ilişkin iş ve işlemlerde mevzuat ile belirlenen hükümlere aykırı davranılması, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlenmesi veya kullanılması, yanlış ve yanıltıcı bilgi verilmesi veya herhangi bir usulsüzlük tespit edilmesi halinde, başvuru veya proje sahiplerine ödenen desteklerin, ödeme tarihinden itibaren belirlenen oranda hesaplanarak faizi ile birlikte bir ay içinde ödenmesi istenecek. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, enerji verimliliğinin artırılması ile yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılmasına yönelik araştırma ve geliştirme projelerini öncelikle destekleyecek. Bu projelerin yönlendirilmesinde ve değerlendirilmesinde Bakanlığın görüşü alınacak. Geçici süreli elektrik enerjisi talepleri Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklikle, olağanüstü hal kararı alınan veya genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, elektrik hizmetlerinin kesintisiz karşılanabilmesi için geçici süreli elektrik enerjisi talepleri Kurul kararı ile belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde karşılanabilecek. Elektrik dağıtım tesisleri veya nakil hatlarına ilişkin irtifak alanı, en düşük yaklaşım mesafesi, iletkenin salınım mesafesi ve direkler arası uzaklık dikkate alınarak ilgili mevzuata göre belirlenecek. Böylece fahiş kamulaştırma bedelleri belirlenmesinin önüne geçilmesi ve kamu kaynaklarının tasarrufuyla yatırımların artırılması hedefleniyor. Yenilenebilir enerji kaynak alanları yarışmaları sonucunda imzalanan sözleşmeler nedeniyle hak kazanılmış olanlar hariç, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce mevcut olan üretim lisanslarını, ön lisanslarını, lisans başvurularını sonlandırmak veya kurulu güç düşümü suretiyle tadil etmek isteyen tüzel kişilerin 2 ay içerisinde Kuruma başvurmaları halinde başvuruları sonlandırılarak veya tadil edilerek Kuruma sundukları teminatları kısmen ya da tamamen iade edilecek. Söz konusu yarışmalar sonucunda imzalanmış sözleşmelerini iptal etmek isteyen tüzel kişilerin düzenlemenin yürürlüğe girmesinin ardından iki ay içerisinde Bakanlığa başvurmaları halinde tüm hak ve yükümlülükleri sona erecek, başvuruları sonlandırılacak, Bakanlığa ve Kuruma sunduğu teminatları iade edilecek. Nükleer Düzenleme Kanunu’nda yapılan değişiklikle, nükleer madde taşıyan kişinin talebi, nükleer tesis işletenin muvafakati ve Nükleer Düzenleme Kurumunun onay yönündeki kararıyla, taşıyıcının sorumlu olabilmesine imkan tanınıyor. Buna göre, işleten, nükleer maddelerin taşınmasına ilişkin sigorta yaptırma veya teminat gösterme yükümlülüğünü Kurumun onaylaması şartıyla taşıyıcıya devredebilecek. Yükümlülüğü devralan taşıyıcı, düzenleme kapsamında işleten olarak sorumlu olacak.