YEREL HABERLER - 20 Şubat 2014 Perşembe 12:29

Gece Yemek Yemek Zayıflatıyor

A
A
A
Gece Yemek Yemek Zayıflatıyor

Dr.Fevzi Özgönül, gece yemek yemenin insanları zayıflattığını söyledi.
Yemeklerin pişirme süreleri her yemekte değişiklik gösterdiği gibi, yemeklerin sindirim sisteminde sindirilmeleri ve vücudun kullanabileceği hale gelmeleri de değişiklik gösterdiğini belirten Dr. Özgönül, “Bazı besin gurupları 2-3 saatte bazı besin gurupları 10-12 saatte sindirilebilir ve vücudumuzun kullanabileceği hale gelir. Bedenimiz yaşamı boyunca değişik besinlere ihtiyaç duyar. Bedenimiz de arabamızın, en çok ihtiyaç duyduğu benzin gibi, şekere ihtiyacı vardır. Tüm hayati fonksiyonlarını sürdürmesi, hareket etmesi, koşması kısaca çalışması için hatta düşünebilmesi için gerekli olan enerjiyi şekerden yani karbonhidrat benzeri yiyeceklerden elde eder. Fakat aynı arabanın bakımı için gerekli olan yağ ve yedek paçaları gibi, bedenimizin de yağa, proteine, vitaminlere minerallere ve bazı metallere ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlarını da yediği besinlerden sindirim sistemi yolu ile almak zorundadır.” Dedi.
Yaşamımız boyunca sağlıklı olabilmemiz için şekere olan ihtiyacımız yanında protein, yağ ve vitaminler minerallere olan ihtiyacımızı da göz ardı etmemiz gerektiğini söyleyen Dr.Fevzi Özgönül, “Yiyeceklerin şeker içeren bölümleri sindirimi en kolay olanlardır. Sonrasında vitamin, mineraller, yağlar ve proteinler gelir. Sindirim sistemi tam görevini tamamlamadan yeni bir yiyecek maddesi yersek, otomatik olarak sindirim sistemi resetlenir ve yeni gelen yiyeceğe odaklanır. Bu nedenle yemek aralarında en azında 5-6 saat aralık vermemiz yediğimiz yiyeceklerden tam olarak faydalanabilmemizi sağlar.
Özellikle zayıflamak isteyen kişilere önerilen akşam saat 18:00 den sonra yemeyin öğüdü, onların öğlen saatinde yedikleri besinleri tam olarak sindiremeden yeni bir şeyler yemek zorunda bırakabilir. Aslında eğer sağlıklı kilo vermek istiyorsanız. Proteinli ve yağlı besinleri öğlen yemeğinde tercih edin. Sonrasında iyice acıkmayı bekleyin, bu sırada bol su için ve hareket ederek sindirim sistemini uyarın. Bu hareketler koşmak veya tempolu yürümek değil , normal adımlarla en ez 10 dakika ritmik şekilde olmalıdır.
İyice acıktığınızda pişmiş bir sebze yemeği, çorba tercih edebilirsiniz. Pişmiş sebze yemeği ve çorbanın midede kalış süresi çok az olduğu için bu yemekleri yatmadan bir saat öncesine kadar yemenizde bir sakınca yoktur. Yatana kadar mideden bağırsağa geçeceği için reflü gibi bir rahatsızlık yapmaz. Akşam yememeniz gereken yiyecekler; Salata, meyve, kuruyemiş gibi yiyeceklerdir. Bu tür pişmemiş yiyeceklerin midede alış süresi uzun olduğu için akşam hem rahat uyumanızı engeller. Hem de reflü gibi rahatsızlıklar yapar.
Akşam 18:00 den 20:00 den sonra yemek yemeyin öğütlerini dinlerseniz; öğlen yediğiniz yemeklerin en değerli kısımları sindirilmemiş olur, tüm gece boyunca aç kalacağım endişesi ile gereğinden çok yemek yersiniz ve sindirim sistemi resetlendiği için gece geç saatte tekrar acıkırsınız.
Gece çok acıktığınızda yemek yerseniz çok daha az yediğiniz halde doyarsınız, gereğinden çok yemezsiniz. Öğlen yediğiniz yemekler tem olarak sindirildiği için gece uykunuzu bölecek bir açlık hissetmezsiniz. Üstelik öğlen yediğiniz yemekte bulunan protein, yağ, vitamin, mineraller ile gece uykunuzda bedeniniz kendisini yenileyeceği için kilo alma gibi bir probleminiz de olmaz.” Şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.