GÜNDEM - 14 Temmuz 2025 Pazartesi 09:33

Aziziye’den 15 Temmuz’a iki yiğit Dadaş

A
A
A
Aziziye’den 15 Temmuz’a iki yiğit Dadaş

Erzurum’un Taşkaynak (Keyvank) Köyü, iki ayrı dönemde vatan uğruna can veren iki kahramanıyla tarihî bir devamlılığı gözler önüne seriyor.


Aralarında tam 139 yıl bulunan bu iki isimden biri, 93 Harbi’nde Osmanlı topraklarını savunan Keyvanklı Hüseyin Ağa; diğeri ise 15 Temmuz 2016 gecesi Ankara’da şehit düşen özel harekât polisi Yakup Sürücü. İki isim farklı yüzyıllarda yaşasa da aynı inançla görev yaptı. O da vatanı savunmak. Bu tarihsel bağ, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir tarafından yapılan arşiv araştırmaları ve resmi kaynak taramaları sonucu ortaya konuldu.


Keyvanklı Hüseyin Ağa: Aziziye Tabyası’nın kahramanlarından


1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi), Erzurum halkı direnişin simgesi oldu. Tarihe geçen Nene Hatun, Yaşar Emmi, Topal Gülizar gibi kahramanlarla birlikte, bugün Taşkaynak (Keyvank) Köyünden Keyvanklı Hüseyin Ağa da Aziziye Tabyası’nın savunmasına koşan isimlerden biriydi. Tarihî kaynaklarda ve askerî arşivlerde ismi geçen Hüseyin Ağa, sadece kendi köyünün değil, Erzurum’un direniş ruhunun önemli bir parçası olarak kayıtlara geçti. Onun cesareti ve fedakârlığı, bölgedeki milletçe vatan sevgisinin canlı bir göstergesi oldu.


Yakup Sürücü: 15 Temmuz’un sessiz kahramanı


2016 yılının 15 Temmuz gecesi, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen hain darbe girişiminde, ülkenin dört bir yanında devletin birlik ve bütünlüğünü korumak için canını ortaya koyan isimler arasında Polis Memuru Yakup Sürücü de vardı. Aslen Erzurum’un Taşkaynak Köyünden olan Yakup Sürücü, Özel Harekât Dair Başkanlığı’nda görev yapıyordu. Darbe girişiminin yaşandığı o günlerde amirinin çağrısıyla Ankara’ya gelerek göreve koştu. Tam da o anda, görev yaptığı birimdeki amirinden çağrı geldi: "Ankara’ya dön, göreve gel." Yakup Sürücü, tereddüt etmeden yola çıktı. Gecenin karanlığında binlerce kilometrelik yolu arkasına bakmadan aştı. Eşiyle helalleşti, ailesine ise kısa bir mesaj bıraktı: "Vatan için gidiyorum." Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı’na ulaştığında saatler gece yarısını geçmişti. Binada görev alan personelin büyük kısmı toplanmış, hain saldırılara karşı hazırlık yapılıyordu. Fakat kimse, dakikalar içinde gelecek olan bombardımanın bu kadar yıkıcı olacağını tahmin edememişti. FETÖ’ye bağlı darbeci pilotların kullandığı savaş uçakları, Özel Harekât yerleşkesini hedef aldı. Art arda atılan bombalarla onlarca polis şehit oldu. Yakup Sürücü, ikinci hava saldırısında şehadete yürüyenler arasındaydı. Henüz 29 yaşındaydı. Hayatının baharındaydı. 1,5 yıllık evliydi. Ailesi, yakınları ve silah arkadaşları onu; sessizliği, vatanseverliği ve görevine olan bağlılığıyla hatırlıyor. Cenazesi Erzurum’da binlerce kişinin katılımıyla toprağa verildi. Onun ardından söylenen ortak cümle ise şu oldu: "Ankara’ya geldi ve göreve değil, şehadete koştu."


"Bu vatan nöbeti iki ayrı zamanda tek bir yürekle tutuldu"


Araştırmayı yürüten Taner Özdemir, Erzurum’un köklü geçmişi ile bugünkü şehitlik kültürü arasında bağ kuran bu hikâyeyi şu sözlerle değerlendirdi: "Keyvanklı Hüseyin Ağa ile Yakup Sürücü arasında zaman farkı var ama yürekleri aynı. Bu köyde vatan sevgisi nesiller boyu devredilmiş. Hüseyin Ağa’nın Moskof’a karşı direnişi neyse, Yakup Sürücü’nün hainlere karşı duruşu da odur. Bu bir soy meselesi değil, bu bir ruh meselesi."


Taşkaynak’ta vatan sevdası kayıtlarda yaşıyor


Özdemir, bu çalışmayı sadece bir tespit olarak değil, aynı zamanda kültürel bir hafıza çalışması olarak değerlendirdiklerini ifade etti. Taşkaynak köyü, sıradan bir Anadolu yerleşimi gibi görünse de, tarihî kaynaklar köyün Osmanlı-Rus Savaşı’ndan bugüne kadar vatan savunmasında önemli izler taşıdığını ortaya koyuyor. Gerek Osmanlı arşiv belgeleri, gerekse Cumhuriyet dönemine ait şehitlik kayıtları, bu topraklardan çıkan isimlerin aynı inançla hareket ettiğini gösteriyor.



Aziziye’den 15 Temmuz’a iki yiğit Dadaş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Minibüs caddedeki çukur yüzünden az kalsın devriliyordu Eskişehir’de bir minibüsün devrilme tehlikesi atlatmasına sebep olan çukurla ilgili açıklama yapan AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, "Bir şehir çukura batıyorsa bunun adı hizmet değil, ’Hayat Tepebaşı’nda’ sloganının iflasıdır" dedi. Çamlıca Mahallesi Birlik Caddesi’nde henüz bilinmeyen sebeple büyük bir çukur oluştu. Çukurdan dolayı geçtiğimiz gün bir minibüs devrilme tehlikesi atlattı. Caddedeki trafiği olumsuz yönde etkileyen durum, vatandaşların tepkisini çekti. AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, konuyla ilgili açıklamada bulunarak Tepebaşı Belediyesi’ni eleştirdi. "Bir şehir çukura batıyorsa bunun adı hizmet değil, ’Hayat Tepebaşı’nda’ sloganının iflasıdır" Başkan Tunç’ın açıklamasında, "Hayat Tepebaşı’nda diyerek yola çıktınız, ama bugün Tepebaşı’nda hayat ilerlemiyor, araçlar ilerleyemiyor. Birlik Caddesi’nde yaşanan bu manzara bir kaza değil; yıllardır ihmal edilen altyapının, denetlenmeyen çalışmaların ve yönetilemeyen bir belediyecilik anlayışının sonucudur. Yağmur yağınca çöken yollar, otobüsü çukura teslim eden asfalt, sorunun nerede olduğunu açıkça gösteriyor: Sorun yol değil, yönetimdir. Sloganlarla şehir yönetilmiyor, afişlerle çukurlar kapanmıyor. Tepebaşılı her gün yeni bir sıkıntıyla karşı karşıya kalıyor. Bir şehir çukura batıyorsa, bunun adı hizmet değil, ’Hayat Tepebaşı’nda’ sloganının iflasıdır" ifadelerini kullandı.
Kastamonu "Benim arazim" dedi, köy yolunu kestirdi Kastamonu’da bir vatandaş, tapulu arazisinden geçtiğini kanıtlandığı ve yaklaşık 50 köye ulaşım sağlayan grup yolunun kendi mülkü üzerinde kalan kısmını dilekçe vererek kaldırttı. Bölgede yaşayan vatandaşlar, daralan yolun kazalara sebep olabileceğini söyleyerek çözüm bulunmasını istedi. Kastamonu’da yaşayan F.A. isimli bir vatandaş, il merkezinden yaklaşık 50 köye ulaşım imkanı sunan grup köy yolunun bir bölümünün kendi arazisinden geçtiğini belirterek köy muhtarlarından ödeme talep etti. Muhtarların bu talebi kabul etmemesi üzerine F.A., Kastamonu İl Özel İdaresi’ne dilekçe vererek yolun geçtiği alan için ücret istedi. İl Özel İdaresi, yapılan inceleme sonucunda ücret talebini uygun bulmayarak reddetti. Bunun üzerine F.A., tapulu arazisinden geçen yolun kaldırılması için yeniden başvuruda bulundu. Başvurunun ardından İl Özel İdaresi ekipleri, tapulu arazi sınırları içerisinde kaldığı belirlenen yaklaşık 140 metrekarelik asfalt bölümü söktü. Asfaltın kaldırılmasının ardından arsa sahibi F.A., tarlasının sınırlarını belirlemek amacıyla alana demir kazıklar çaktı. Grup yolunun daraltılması, bölge halkının tepkisine neden oldu. Vatandaşlar, daralan yolun trafik kazalarına sebep olabileceğini belirterek, yetkililerden çözüm bulunmasını istedi. "Yol daraldığı için kaza burada kaçınılmaz hale geldi" Merkez ilçeye bağlı Akdoğan köyünde muhtar azalığı yapan Mehmet Ali Bacıroğlu, yetkililerden çözüm beklediklerini ifade ederek, "Burada kaza kaçınılmazdır. Yukarıdan gelen araç ile aşağından gelen araç, yol tek şeride düştüğü için çarpışabilir. Özellikle kışın don olursa duramazlar. Bu yüzden burası kazaya sebebiyet verir. Kadastro memuru burasını nasıl yazdı, benim aklım ermedi. Bu yol neredeyse 200 senelik bir yol. Arkadaş müracaat edince İl Özel İdaresi’nden gelerek buradaki asfaltı kestiler. Buradaki kesilen asfaltı iş makinesiyle kaldırdılar. Buradaki yol daraldı, yol daralınca buradan iki aracın geçmesi mümkün değil. Buradan 2 araba gelse kaza kaçınılmaz olur. Çünkü her an burada ölüm var" dedi. Yolun yaklaşık 20 gündür bu şekilde olduğunu söyleyen Bacıroğlu, "Yolumuz, yaklaşık 20 gündür bu şekilde daralmış tek şeride düşmüş halde duruyor. Buraya 20-25 gündür ne gelen var ne giden var. Yetkililer çözüm bulacak, biz bilmiyoruz" şeklinde konuştu.
Eskişehir 6 gündür kayıp olan öğretmeni bulmak için çalışmalar devam ediyor Eskişehir’de 6 gündür kayıp olan 51 yaşındaki Türkçe öğretmeni Tuncay Arslan’ı, bulmak için AFAD Eskişehir İl Müdürlüğü koordinesindeki 40 kişilik ekip, havadan ve Porsuk Çayı’nın içinde arama çalışmalarını sürdürüyor. Eskişehir’de 6 gün önce kaybolan Türkçe öğretmeni Tuncay Arslan’ı arama çalışmaları devam ediyor. Öğretmenin son görüldüğü yer olan Porsuk Çayı’nın Gökmeydan Mahallesi kısmında Eskişehir İl Afet Ve Acil Durum Müdürlüğü’nden 9, Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi’nden (OBAK) 5, Dorlion Arama Kurtarma’dan (DAK) 4, MEB Arama ve Kurtarma Birimi’nden (AKUB) 5, Şişecam’ın Acil Vaka Ekibi (SAVE) 4, itfaiyeden 6,Tepebaşı Arama Kurtarma (TAK) 5 ve Sivil Arama Kurtarma Derneği’nden (SARTEM) 2 çalışan olmak üzere toplam 40 kişilik ekiple aramalar, öğretmenin kaybolmasının 6’ıncı gününde devam etti. Havadan dron ve su da ise hem ekiplerin girmesi hemde botlarla yapılan aramalar sabah saatlerinde başladı. Ankara’dan ve Bursa’dan getirilen özel burunlu köpeklerin işaret ettiği yerde arama çalışmaları yoğunlaştı. Ekiplerin kıyı taraması da sürüyor. Tuncay Arslan’ın yakınlarının da çalışmaları yakından takip ettiği bölgede gözlendi. AFAD Eskişehir İl Müdürü Aslan Mehmet Coşkun çalışmaları sahada koordine edip yakından takip ediyor.
Kahramanmaraş MADO’dan "Salep Manifestosu" MADO, Anadolu’nun kadim lezzetlerinden biri olan salebe yönelik yaklaşımını "Salep Manifestosu" ile kamuoyuyla paylaştı. Manifestoda salebin bir içeceğin yanı sıra, kültürel miras, doğaya saygı ve sürdürülebilir üretim vurgusu öne çıktı. MADO tarafından yapılan açıklamada, salebin Anadolu’nun bin yıllık topraklarında, Torosların eteklerinde yetişen orkide köklerinden elde edildiği hatırlatılarak, her fincanın bu coğrafyanın belleğini taşıdığı ifade edildi. Salebin geçmiş ile gelecek arasında bağ kuran bir sembol olduğuna işaret edildi. Kültürel miras olduğu da vurgulandı. Manifestoda, MADO’nun salebi yalnızca bir ürün değil, kültürel bir miras olarak ele aldığı belirtildi. Bu kapsamda Türkiye’de tescilli salep yetiştiriciliği yapan ilk markalardan biri olunduğu, kendi tarlalarında üretim yapıldığı ve orkide koruma ile yaygınlaştırma projelerinin yürütüldüğü kaydedildi. Salep üreticilerine alım garantisi sunularak sürdürülebilir tarımın desteklendiği aktarıldı. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı ile üniversitelerle iş birlikleri gerçekleştirildiği, Salep çalıştayları ve farkındalık programlarıyla üreticiler, öğrenciler ve kamuoyunun bilgilendirildiği ifade edildi. "Katkısız ve sürdürülebilir üretim" Doğallık ve saflık başlığı altında, ürünlerde katkı maddesi ve sentetik aroma kullanılmadığı belirtilirken, salep orkidesinin doğadaki dengesini korumak amacıyla kontrollü kök kullanımı ve sürdürülebilir hasat uygulamalarının hayata geçirildiği bildirildi. Manifestoda, gerçek salebin sabır ve ustalık gerektirdiği vurgulandı. MADO üretim sürecinde geleneksel yöntemlerin çağdaş tekniklerle birleştirildiği, her aşamanın deneyimli ustalar tarafından denetlendiği belirtildi. Salep kıvamı ve aromasının nesiller boyu korunan orijinal MADO reçetesiyle sağlandığı, bu bilgi birikiminin usta-çırak eğitim programlarıyla aktarıldığı kaydedildi. MADO’nun salebi yalnızca kış mevsimiyle sınırlamadığına dikkat çekilen açıklamada, Türkiye’de soğuk salep ürününü ilk kez ticarileştiren marka olduğu hatırlatıldı. Soğuk salep ve incirli, Antep fıstıklı, Türk kahveli gibi yeni çeşitlerle genç neslin damak zevkine hitap edildiği ifade edildi. "Her Mevsim Salep" vizyonu doğrultusunda global lansmanlar gerçekleştirildiği bildirildi. MADO, Salep Manifestosu kapsamında salebi çeşitlendirmeyi, geliştirmeyi ve yeniliklerle zenginleştirmeyi sürdüreceğini açıkladı. Soğuk salep çeşitleri ve farklı tat kombinasyonlarıyla salebin geleceğin içeceği haline getirilmesinin hedeflendiği belirtilirken, salebin Türk mutfak kültürünün evrensel elçisi olarak dünyaya tanıtılacağı vurgulandı. Orkide koruma ve sürdürülebilirlik konusunda da daha kapsamlı adımlar atılacağı ifade edildi.