ÇEVRE - 07 Eylül 2023 Perşembe 17:20

Kentsel dönüşümün kalbi Erzurum’da attı

A
A
A
Kentsel dönüşümün kalbi Erzurum’da attı

Erzurum Büyükşehir Belediyesi, kentsel dönüşüm ve depremle ilgili çok önemli bir bilimsel buluşmaya imza attı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, AFAD, Erzurum Valiliği, Erzurum Büyükşehir Belediyesi, ERKONUT ve kısa adı KENTSEV olan Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı’nın işbirliğinde Dedeman Ski Lodge Otel’de düzenlenen Erzurum Kentsel Dönüşüm Geliştirme ve Araştırma Çalıştayı’na çok sayıda bilim adamı katıldı.


KENTSEV Başkanı Haluk Sur, çalıştayda yaptığı konuşmada, “Bu çalıştay inşallah ülkemizdeki kentsel dönüşüm çalışmalarına ışık tutacak. İnşallah daha efektif hızlı çözümler üreten bir yasa tasarısı gündeme gelir ve yasalaşır” dedi. Sur, “Erzurum’a bu ikinci gelişimiz... Buraya ilk geldiğimizde kentsel dönüşüm konularını konuşurken henüz 6 Şubat depremleri vuku bulmamıştı ama konunun önemini o zaman da vurgulamıştık. Ne yazık ki akabinde yaşadık canlarımızı kaybettik ve canlarımızı yitirdik ve canlarımız yandı, diliyorum ki bir daha artık aynı sonuçlarla karşılaşmayalım. Türkiye’de hızlı bir şekilde yapılması ve tamamlanması gereken bir kentsel dönüşüm süreci var. Bu sürecin iyileştirilmesi, sağlıklaştırılması ve geliştirilmesi konusunda bilim dünyamızla aktif çalışmamız lazım. Bu büyük buluşmanın buna vesile olacağına inanıyorum” diye konuştu.



“Sayın Başkanımızın Tecrübesiyle Kentsel Dönüşümde De Marka Olduk”


Erzurum Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Murat Altundağ da, “Kentsel dönüşüm, şehirlerin geleceği için önemli bir konudur. Kentsel dönüşüm, insanların yaşamlarını kurtarmak, ekonomik büyümeye katkı sağlamak, çevre kalitesini artırmak, tarihi mirasın korunmasına yardımcı olmak ve yaşam kalitesini yükseltmek için önemli bir olgudur.


Ayrıca kentsel dönüşüm çarpık yapılaşma, güvensiz binalar ve çevresel sorunlardan ari, şehirlerin daha sürdürülebilir, daha güvenli ve daha yaşanabilir hale gelmesine yardımcı olmaktadır” şeklinde konuştu. “Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Sekmen Beyefendi’nin tecrübesi ile ‘Korunan Tarih Dönüşen Şehir Erzurum’ sloganıyla başlatmış olduğumuz kentsel dönüşüm uygulamalarını, il genelinde 19 farklı bölgede 22 etapta toplam 7,5 milyon metrekarelik alanda yürütmekteyiz” diyen Altundağ, şöyle devam etti: “Şehircilik konusunda asırlardır iyi bir müktesebata ve geleneğe sahip olan şehrimiz, özellikle son 10 yılda, şehircilik açısından birikmiş sorunlarının çözümü noktasında gerçekten tarihi nitelikli adımlar attı. 1950’lerden itibaren başlayan, özellikle 1970 ve 1980’lerde zirveye çıkan düzensiz göç, çarpık kentleşme, gecekondulaşma, mülkiyet gibi sorunları önemli oranda ortadan kaldırdık. Bugün burada sizlerin fikirleriyle birlikte bilimin, uygulamanın, tecrübe ve deneyimin ışığında; merkezine insanı koyan, yeryüzünün dengesine müdahale etmeyen, şehirlerimizi korumanın yanında çocuklarımıza daha yaşanabilir bir gelecek bırakan, dünyaya örnek olacak şehirler inşa etmeyi amaçlayan anlayışla, şehircilikte Türkiye Yüzyılı’na katkı sağlayacak bu çalıştayımızın, gelecekte ülkemizin ve şehrimizin kentsel dönüşüm ve planlamada dönüm noktası olmasını diliyorum.”



Başkan Sekmen Kentsel Dönüşümdeki Başarısının Sırrını Anlattı


Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen de, konuşmasında kentsel dönüşümün tarifini yaptı: “Kentsel bir alanın mekânsal, sosyo-ekonomik, toplumsal ve


çevresel koşullarının sürekli iyileştirilmesini sağlamaya çalışmak olarak da tarif edilen kentsel dönüşüm; ‘Kapsamlı ve bütünleşik bir vizyon ve eylem planı’ olarak da tanımlanmaktadır.” Kentsel dönüşümde de bilim verilerini sürekli kullandıklarına işaret eden Başkan Sekmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilim, hem bilgi üretmeye yönelik bir sistemi hem de o sistemden


üretilen bilgiyi işaret eder. Bir çalışmanın bilimsel bir nitelik kazanmasında rol oynayan başlıca faktörlerden biri, o çalışmanın muhtevasını şekillendiren kuramsal temel ve çalışmayı yürütürken izlenilen bilimsel yöntemdir. İşte Erzurum Büyükşehir Belediyesi olarak kentsel dönüşümde bilimin bize sunduğu tüm imkânlardan faydalanarak bilimsel metodolojinin katkısını sürekli projelerimizde ve modern metotlarla harmanlamaya çalışıyoruz. Bizim kentsel dönüşüm anlayışımızı yapıların ekonomik ömrü ya da yaşları değil, şehrimizdeki bireysel ve toplumsal yaşam koşulları şekillendiriyor. Bilindiği gibi yıkarak yapmak en kolay olanı; şehrin ruhunu ve dokusunu yaşatmak ise, kentsel dönüşümün en zor yanıdır. İşte biz Erzurum’da zoru başarıyor ve kadim şehrimizin ruhunu zirvelere taşıyoruz. Biz yaşam mimarı değiliz! Sadece ve sadece Erzurum’un yarınlarını sağlam temeller üzerine inşa ve ihya etmekle memuruz. Kentsel dönüşümde esas olan; şehrin geleneksel mimarisi kadar, insanların sosyal ve kültürel yaşam bağlarını da koruyabilmektir. Dolayısıyla biz Erzurum’u bu yolla sadece dönüştürmüyor, aynı zamanda sosyal gelişimine de öncülük ediyoruz. Kamulaştırdığımız her yapıyla şehrimizin yarınlarına sağlam bir temel atıyor; inşa ettiğimiz her yapıyla da, geleneksel ve modern mimariyi Erzurum paydasında buluşturuyoruz. Bizim Erzurum’daki kentsel dönüşüm tarifimiz; tarihin dile gelmesi ve kültürümüzün hayat bulması demektir. Herkes yıkabilir, yapabilir! Fakat ruhuyla birlikte yaşayan şehirleri sadece kültürel ve toplumsal kaygılara sahip yönetimler inşa edebilir. Tıpkı Erzurum’da bizim yaptığımız gibi... Bilindiği gibi 10 yılda ilimizin birikmiş tüm şehircilik ve kentsel dönüşüm sorunlarına dair kararlı ve tarihi adımlar attık. Görev süremiz boyunca yaptığımız düzenleme ve yerinde dönüşümle 6 bin 500 bina ve ticari alanı yıkarak kentsel dönüşümde adeta çığır açtık. Kentsel dönüşüm çalışmalarımızı siyaset üstü bir mesele, milli bir sorun olarak gördük ve inşa ettiğimiz sosyal konutlarla afet riskini azaltmanın yanı sıra, gecekondulaşmayı da önledik ve dar gelirli kardeşlerimizin ev sahibi olma hayalini gerçekleştirdik. Bu şiarla il genelinde 5 bin konut inşa ederek vatandaşlarımızı sıcak yuvalarında güvenle yaşamalarına imkân sağladık. İnşa ettiğimiz sosyal konutlarla, 1999 öncesi yapılmış eski binaların dönüşümüyle ve yeni inşa edilen binaların denetimiyle; yüksek riskli alanlara öncelik vermek kaydıyla şehrimizi afetlere dirençsiz tek bir sağlıksız yapı, tek bir çöküntü alanı kalmayacak şekilde çalışmalarımızı yürütmekteyiz. ‘Korunan tarih dönüşen şehir Erzurum’ manifestomuzla afetlerin sık gözlendiği bir konumda yer almamız gerçeğinden de hareketle; yüzlerce yıllık yerleşim düzenimizi ve yapılaşma alışkanlıklarımızı tamamen değiştirecek planlama adımlarını kararlılıkla sürdürüyoruz.”


Konuşmaların ardından çalıştayda bilim masaları oluşturuldu, makaleler sunuldu.



Kentsel dönüşümün kalbi Erzurum’da attı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Güllü’nün oğlu savcıya müşteki olarak ifade verdi: "Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan kelimelerini ablam Tuğyan söylüyor" Yalova’daki evinin terasının penceresinden düşen Güllü’nün ölümüyle ilgili soruşturmada "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek" suçlamasıyla ablası Tuğyan Ülkem Gülter’in (27) kardeşi Tuğberk Yağız Gülter, olay günü ses kayıtarıyla ilgili, "’Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan’ kelimelerini ablam Tuğyan söylüyor" dedi. 26 Eylül’de Yalova’nın Çınarcık ilçesi Harmanlar Mahallesi Vali Akı Caddesi üzerindeki apartmanın 5’inci katındaki kapalı terasta ünlü şarkıcı Güllü (52), kızı ve arkadaşıyla eğlendiği sırada pencereden düşerek hayatını kaybetmişti. Güllü’nün ölümüyle ilgili Yalova Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çerçevesinde gözaltına alınan Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek" suçundan tutuklanırken, Sultan Nur Ulu’ya ise ev hapsi verilmişti. Olayla ilgili Güllü’nün oğlu Tuğberk Yağız Gülter, Yalova Adliyesi’ne müşteki sıfatıyla ifade verdi. Gülter, Yalova’daki olayın yaşandığı gün kendisinin İstanbul’da olduğunu söyledi. Annesi ve ablası arasında sık sık tartışma çıktığını söyleyen Gülter, bunun hiç bir zaman fiziki şiddete dönmediğini söyledi. Ablası ile küçüklüğünden beri anlaşamadıklarını kaydeden Gülter, sık sık tartıştıklarını kaydetti. Olayın yaşandığı evi taziye evi olarak kullanmak istediklerini belirten Gülter, "Çınarcık’taki eve girmemiz lazımdı ama evin anahtarı bende yoktu. Ablam da hiçbir şey almadan evden çıkmış. O haliyle hastaneydi. Polisler de olay yeri incelemeden sonra kapıyı çekip gitmişler. Onlarda da anahtar yoktu. Hatta bu şifreli kapıyı yapan firmayı aradım ancak ulaşamayınca instagramdan mesaj attım. Sonuç itibariyle adamlara ulaşamadığım için ben de eve girebilmek adına komşumuz Seval teyzenin terasından girebileceğimi düşündüm. Çilingire de haber veremedim çünkü bu kapı normal bir kapı değildi, şifreli bir kapıydı, kapıyı komple çıkarmaları gerekiyordu sanırım" dedi. Camı kırarak eve girdiğini daha sonra dışarda bekleyenlere kapıyı açtığını kaydeden Gülter, annesinin kasasında para veya altın gibi şeylerin saklanmadığını söyledi. Gülter, kasadan yeşil sırt çantasına ananesinin kesilmiş saçı, annesinin banka hesap cüzdanları, annesinin yazdığı şarkı sözleri ve telif haklarına ilişkin evrakların olduğunu kaydetti. Olayın yaşandığı ana ilişkin ses kayıtlarına da değinen Gülter, şöyle konuştu: "Tuğyan’ın odasına girdikten sonraki ses kayıtlarını ben internet üzerinden dinledim. Orada ’Hadi görüşürüz’ sözcüğünü söyleyen kişinin annem olduğunu düşünüyorum ama çok da emin değilim. Çünkü ben bunu uzun süre önce bir kere dinlemiştim. Olayın olduğu ilk zamanlardı. Annem deyip geçtim. Son zamanlarda tekrar dinlemedim, uzun uzun muhakeme yapmadım. Herkes tamam mı? O ne lan? Valla şahane bak. Bak, manyaklara bak. Gel, gel. Kız gelsene buraya. Kız gel. Orospu’ şeklindeki sözler anneme aittir. Bazı sesleri tam olarak duyamasam da annemin söylediği kelimeler var ama müzik ve oynama sesinden net olarak duyamıyorum. Sizin ’Bırak beni’ olarak duyduğunuz ses de anneme ait. Sultan’ın ’Ben oynamayı bilmiyorum ki.’ sesi Sultan’a ait. Videoda dinlediğim ’Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan’ kelimelerini de ablam Tuğyan söylüyor. Yine dinlediğim ses kaydında ’Gerek var mı?’ ya da ’Kelebek var mı?’ şeklinde duyduğum sözleri ablam söylüyor. ’Gel bakalım’ diye anladığım sözü de ablam söylüyor. Videonun sonundaki ’Hadi görüşürüz’ kelimelerini bir annemin sesine, bir Tuğyan sesine benzetiyorum. O konuda net bir şey söyleyemiyorum. Ben annemin bu ses kaydında dinleyip kesin olarak anneme ait olduğunu düşündüğüm sesleri söyledim. Ama en sondaki ’hadi görüşürüz’ cümlesinin net olarak kime ait olduğunu belirtemiyorum." "Hiçbir sebep yokken o dar açık camın olduğu yere geçmez" Gülter annesinin camlardan korktuğunu ve zorunlu olmadıkça uzak durduğunu anlattı. Annesinin o gün cam açık olmasına rağmen camın orada bulunmasının ancak 3 sebebi olabileceğini kaydeden Gülter, "Bunlardan birincisi açık olan camı kapatmak için olabilir. Çünkü dediğim gibi açık camdan korkardı, camı kapatmak istemiş olabilir. 2. sebep belki gerçekten söylediği gibi kelebek gibi bir küçük böcek tarzı bir şey vardı, onu öldürmemek için camdan alıp atmak istemiş olabilir. 3. sebep onu birinin cama bir şekilde götürmüş olmasıdır. Çünkü annem kesinlikle kendisi hiçbir sebep yokken o dar açık camın olduğu yere geçmez, oynamak isterse geniş alana geçmek ister. Benim ablam odada sürekli sigara içer. O yüzden cam sürekli açıktır. Annem sigara kokusunu sevmediği için genelde de ablama ’Yine sigara kokutmuşsun odayı, camı aç’ gibi şeyler söylerdi. Tuğyan’ın odasındaki Tuğyan’ın yatağı bir hafta önce aslında cama paralelmiş. Sonra yatağı cama dikey olarak koymuşlar. O olay anında olduğu gibi. Benim tahminim ablam deli yatar diye annem düşünüp yatağın o şekilde değiştirilmesini istemiştir. Annem yatağın o şekilde olmasına izin vermez" ifadesini kullandı. Anneni öldürebilir mi sorusuna yanıt: "Kervan için her şeyi yapabilir" Gülter, annesinin ablasının sevgilsi Kervan’dan nefret ettiğini belirterek, "Bir kaç sebebi vardır. İlk sebebi Tuğyan’dır. Tuğyan hayatındaki erkek için etrafını siler. Herkesi karşısına alır. Ben daha öncesinde tarihini tam hatırlamadığım dönem ablamın Kervan’dan ikiz çocuğa hamile olduğunu annemden duymuştum. Ablam çocukları düşürdü mü yoksa hastanede aldırdı mı bilmiyorum ama hamilelik sürecini annemden bu şekilde duymuştum. Ablam Kervan’ı seviyordu. Ablamın intihar etme olayında ablam cama çıkıp anneme ’Sen beni öldürdün, sen beni rezil ettin’ dedi. Ablam hayatındaki erkek için etrafını siler" dedi. Gülter, "Kervan için Ablan Tuğyan anneni öldürebilir mi?" sorusuna ise, "Vebal almak istemiyorum ama Kervan için öldürebilir. Çünkü ablam ilişki konusunda zayıf karakterli biridir. Kervan için her şeyi yapabilir. Daha önceki ilişkilerinde de böyleydi" diye konuştu. Ablasının olay günü yaşananlarla ilgili kendisine anlattıkları hakkında bilgi veren Gülter, şunları kaydetti: "Ben Tuğyan’a bu olaydan sonra kendisine annemi düşerken görüp görmediğini sorduğumda, bana annemin camdan düşerken ayağını ya da elbisesinin bir kısmını gördüğünü söylemişti. Bunu bana olayın olmasından sonra ilk haftalarda söylemişti. Ben annemi düşerken görüp görmediğini sordum. O da bana ’Yağız hatırlamıyorum. Ya elbisesini ya ayağını gördüm’ demişti. Ben Tuğyan’a olayın detaylarını sormadım. Annem camın oraya nasıl geçti, Sultan neredeydi, ya da Tuğyan nerede duruyordu, olay günü neler oldu gibi detaylar sormadım. Sadece annemi düşerken görüp görmediğini sormuştum. Bir de en son çalan şarkı ’Annemin sahneden iniş şarkısı değil mi?’ diye sordum. O da ’Evet, malkata’ dedi. Malkata’yı nasıl çaldıklarını, kimin istediğini Tuğyan’a sormamıştım. Ancak 2-3 gün önce ben Çiğdem ablaya ’Ablam bu malkatayı başka günlerde dinler miydi, olay anında niye Malkata’yı açmışlar’" gibi kuşkumu giderecek sorular sormuştur. Çiğdem de bana ablamın da bu şarkıyı ara ara dinlediğini söyledi." "Ablam çok yalan söyleyen biridir, 10 lafından 9’u yalandır" Gülter, Sultan Nur Ulu’nun ise uyuşturucu içtiği için saç örneği vermekten korktuğunu kaydetti. Gülter, ablasının uyuşturucu içip içmediği sorusuna ise, "Şunu da söyleyeyim annemden de net olarak biliyorum Tuğyan geçmişinde uyuşturucu kullanmıştır. Annemin de uyuşturucuyu bıraktırmak için çok uğraştığını biliyorum. Tuğyan kendi beyanına göre bu uyuşturucuyu 5-7 sene önce bırakmış, ondan sonra içmediğini söylüyor. Ancak ben şunu da söylemek durumundayım. Ablam çok yalan söyleyen biridir, 10 lafından 9’u yalandır. Çok yalan söyleyen biridir" dedi. "İlişkisi için yapamayacağı şey yoktur" Olayın cinayet olabileceğiyle ilgili şüphelerinin oluştuğunu da anlatan Gülter, "Benim şüphelerim oluşup kayboluyordu. Ablamın ya da Sultan’ın böyle bir şey yapacağını düşünmedim. Çünkü videoları izlediğimde ablam çok bağırıyordu, ablam olaydan sonra çok üzgündü, sürekli çığlık atıyordu, onun o üzüntüsünü görünce aklıma böyle bir şey yapabileceği gelmedi. Ancak ablamın kişiliği yukarıda belirttiğim gibi yalancılık vardır, menfaati çok sever, ilişkisi için yapamayacağı şey yoktur." Ablasını annesiyle ara ara Kervan sebebiyle kavga ettiğini dile getirerek şöyle konuştu: "Sinirli, agresif ve kavgacı bir yapısı vardır. Şimdi tüm olayları, Sultan’ın verdiği itiraf ifadesini düşününce aklım almıyor, ablamın böyle bir şey yapacağına inanmak istiyorum. Bunların gerçek olmadığına inanmak istiyorum. Yapmışsa da şikayetçiyim. Eğer annem bir cinayet sebebiyle vefat etmişse, yapan, düşünen, olaya karışan herkesten şikayetçiyim. Böyle bir şey yoksa kendini inşallah kanıtlar. Böyle bir şey varsa ömürlerinin sonuna kadar yatsınlar. Her şeyden önce çıkarlarsa benimle karşılaşacaklar. Gerçeğin açığa çıkmasını istiyorum." "Böyle bir şey yapmamıştır diye ümit ediyorum" Tuğyan’ın daha önce kendisine annesini öldürmek istediği ile ilgili bir şey söylemediğini anlatan Gülter, olayın gerçeğiyle ilgili bir bilgisi olmadığının belirterek, "Tuğyan olaydan sonra bana annemi ittim diye bir şey söylemedi. Zaten böyle bir şey de konuşmadık. Hatta onu cezaevine perşembe günü gidersem böyle bir soruyu sorup sormayacağımı da bilmiyorum. Vereceğim cevaptan korkuyorum inşallah böyle bir şey yapmamıştır diye ümit ediyorum. Benim onların kaçma planları ile ilgili bir bilgim yoktur. Hatta kaçmayla ilgili ses kaydı medyaya düşünce ben de Whatsapp’tan Tuğyan’a ’Biraz önce öğrendim, bu Gürcistan, Fransa muhabbetleri ne, hayırdır, nereye kaçmayı planlıyorsun, niye?’ diye yazdım, o da bana bir şey yazmadı, sonra ben onu aradım, kızdım, o da bana böyle bir kaçma planının olmadığını, ses kayıtlarının kesilip biçildiğini öyle servis edildiğini söyledi, ben de aslı varsa sen ver dedim. Yine bu konuşmamızda Bircan’a attığı annemle ilgili mesajların hesabını bana vereceksin demiştim. O bana herhangi bir cevap vermedim" dedi. Gülter, telefonunun kendi rızasıyla incelemesi için savcılığa verdi.