SAĞLIK - 15 Ocak 2019 Salı 10:11

Lohusalık depresyonuna dikkat

A
A
A
Lohusalık depresyonuna dikkat

Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Prof.

Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Prof.Dr.Cem Fıçıcıoğlu, lohusalık depresyonuna dikkat çekti.


Prof.Dr.Cem Fıçıcıoğlu, doğumdan sonraki ilk 6 haftaya lohusalık dönemi denildiğini belirterek, “Lohusalık döneminde kadının organları ve sistemleri gebelikten önceki haline dönmeye başlamakta; bunun sonucu olarak lohusalık döneminde, annede fizyolojik ve psikolojik değişiklikler görülebilmektedir. Lohusalık 3 dönemde incelenir. Çok erken lohusalık doğumdan sonraki ilk 24 saattir. Erken lohusalık, doğumdan sonraki ilk 1 haftaya ve geç lohusalık ise sonraki 5 haftalık döneme denmektedir. Bu dönemde yeni anne olan kadınlar dinlenmeli fakat yalnız bırakılmamalı, gerek fiziksel gerek psikolojik olarak desteklenmelidir . Annenin üreme organlarının ve varsa dikişlerinin iyileşmesi de lohusalık dönemi sonuna kadar olan 6 hafta içinde iyileşecektir. Emziren annenin prolaktin hormonu sayesinde adet görme süresi daha da uzayabilirken emzirmeyenlerde ise 6 haftanın sonunda adet görmeye başlayabilir. Ancak 5% emzirme her zaman adet mekanizmasını baskılamaz, meme verdiği halde gebe kalan kadın sayısı göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Bu nedenle lohusa anneye aile planlaması konusunda eğitim ve danışmanlık verilmelidir” diye konuştu.


Doğum sonrasında kadınların duygularında, fiziksel durumunda ve davranışlarında değişikliğe yol açan depresyon durumu olarak tanımlandığını kaydeden Prof.Dr.Cem Fıçıcıoğlu, “Annelik hüznü ya da bebek hüznü olarak da adlandırılan lohusalık depresyonun nedeni olarak; bebeğin doğumuyla birlikte annede kimyasal, sosyal ve duygusal ve psikolojik açıdan meydana gelen değişiklikler gösterilir. Lohusaların %70-80’inde lohusalık üzüntüsü, %10-13’ünde ise lohusalık depresyonu görülmektedir. Genellikle doğumdan sonraki 2-8. haftalar içinde başlar ve en az 2 hafta en çok 1 yıl kadar sürer. Tedavi görmeyen kadınlarda 3 ay-1 yıl arasında kendiliğinden düzelir. Doğum sonrası depresyonun bulguları doğum yapmayan kadınlardaki depresyondan farklı değildir, ancak normal doğum sonrası fizyolojik olan fenomenden (kilo kaybı, uykusuzluk vb.) ya da doğum sonrasındaki ilk günlerde %50-70 sıklıkla görülen annelik hüznünden ayırt edilmesi güç olabilir. Anne olmuş kadınlarda meydana gelen kimyasal değişimler hızlı bir şekilde hormonlar etkili olmaya başlar. Gebelik boyunca artan östrojen ve progesteron hormonları doğum sonrasında keskin bir şekilde düşer. Tam olarak nedeni belli olmasa da hızla değişen hormonlar, bir bebek sahip olmanın getirdiği psikolojik ve sosyal değişimler de lohusalık depresyon riskini artıran diğer önemli faktörler arasında yer alır. Bununla birlikte bazı risk etmenlerini taşıyan kadınlarda doğum sonrası depresyonun daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu risk etmenleri kadının ya da eşinin işsizliği, sosyal desteğin yetersiz olması, evlilikle ilgili sorunlar, beklenmedik yaşamsal olaylar (ölüm, ayrılık vb.), planlanmamış gebelikler, daha önceki gebeliklerde depresyon geçirilmesi, anne sütü ile beslememe, kayıpla sonlanan gebelik ve doğum deneyimleri, erken anne-bebek ayrılığı ve bebeğin bakımı ile ilgili duyulan kaygılardır. Annenin kendisinden çok çevresindeki kişilerin farkettiği bu durum sürekli ağlama, bir şeyler yapmak için enerji bulamama, çok fazla ya da çok az yeme, çok fazla ya da az uyuma, dikkati toplamada ve karar vermede güçlük yaşama, kendini değersiz,yetersiz ve suçlu hissetme, keyif alınan olaylara ilgiyi kaybetme, eşten, aileden, arkadaşlardan hatta bebekten kendini soyutlama gibi davranışlar izlenmektedir.Hatta bu davranış değişikliklerine baş ağrıları, mide problemleri gibi fiziksel şikayetler de eşlik edebilir. "iyi anne olamadıklarını", yetersizlik ve yalnızlık gibi duyguları kontrol edemediklerini, umutlarını yitirdiklerini hissedebilir, kafalarından atamadıkları çeşitli takıntılı düşüncelerinin farkına varabilirler (bebeklerine bir şey olacak korkusu, bebeklerine zarar verme yada dışarıdan zarar gelme korkusu, kötü bir şeyler olacakmış korkusu vs.). Hatta bebeğe zarar gelme ve kendisinin zarar verme düşünceleri annenin makas,bıçak gibi keskin aletleri kullanmasından kaçınma; başkalarından veya ev dışında olanlardan zarar gelme korkusu dışarı çıkamamaya neden olabilir.Lohusa depresyonunda görğlen diğer belirtiler: Çökkün bir ruh hali, çevredeki olaylara ilgisizlik, yaşamdan zevk alamama duygusu,günlük olağan işleri yapmada zorlanma,iştah değişikliği(iştahsızlık yada aşırı yeme), uyku bozuklukları(aşırı uyuma veya uykusuzluk), sıkıntı/ huzursuzluk/yerinde duramama hissi,sürekli yorgunluk, bitkinlik, halsizlik hissetme,değersiz olma duygusu, günlük ve genel aktivitelere ilginin azalması, bebeğin ve kendi bakımında güçlük yaşama, suçluluk hissi, kendine güvende azalma, konsantrasyon güçlüğü, intihar düşünceleridir” diye konuştu.


Prof.Dr.Cem Fıçıcıoğlu, doğum sonrası depresyon sık görülmesine karşın çoğu kez tanı konulamadığını dile getirerek, “Çoğu kadın bu belirtileri depresyon şikayetleri olarak değerelendirmez ve bu konuda destek arayışı içinde değildir. Halbuki depresyon kronik bir hastalıktır ve belirtilerde zaman zaman gerilemeler olsa da tedavi edilmediği sürece kendi kendine geçmesi uzun zaman alabilir ve zamanında profesyonel yardım alınmadığı takdirde ilerleme gösterebilir.


Bu dönemde çevre desteği, özellikle eş desteği çok önemlidir. Lohusanın endişeden kurtulmasının en önemli yolu kendisinin emniyette olduğunun hissettirilmesidir. Bu dönemde annenin bebek emzirme dışında bir işe bakmaması sağlanmalıdır. Bebeğin bakımındaki rutinleri yani altının değiştirilmesi, banyosu, uyutulması gibi emzirme haricindeki diğer işlerde biri yeni anneye dinlenmesi konusunda yardımcı olmalıdır. Bu görevleri yapan kişi ya da kişilerin anne isteği doğrultusunda yardımcı olması annenin hem kendini bebeğinin bakımında yetersiz hissetmesini azaltacak hem de bebeğin bakımını yapanlara karşı güven duygusunu arttırarak daha rahat dinlenmesini sağlayacaktır. Doğumu takip eden haftalarda annenin kendine zaman ayırabilmesi sağlanmalı, küçük yürüyüşler ya da arkadaş toplantıları ile daha sosyal olması sağlanmalıdır. Bu destekler ile düzelmeyen vakalarda ise pofesyonel yardım gerekebilir hatta ilaç tedavisi yanında uzman danışmanlığı ile tedavi edilir. Semptomlar göz ardı edilmeden ve daha da ilerlemeden uzman desteğine başvurmak yararlı olacaktır.” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.
Adana Okan Buruk: “Büyük rekorlara imza atıyoruz” Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Y. Adana Demirspor galibiyetinin ardından yaptığı açıklamada “Büyük rekorlara imza atıyoruz. Daha büyük rekorlar ve başarılar bizi bekliyor. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Galatasaray deplasmanda Y. Adana Demirspor’u 3-0 mağlup etti. Maç sonu basın toplantısında konuşan Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Adana deplasmanının zorlu olduğunu belirterek, “Adana deplasmanı birçok takım için çok zordur. Maç öncesi muhteşem bir koreografi vardı. Maç atmosferi çok güzeldi. Oyuna bakacak olursak da bizlerin ofansif anlamda çok kolay pozisyon ürettiğimiz oyunlardan biriydi. Oyun içerisinde rakibimizin de çok net pozisyonları vardı. Kaptanımız Muslera kendisi bir rekora imza attı. Galatasaray’ın kazandığı 3 puanda önemli bir rolü vardı. Rakibimize verdiğimiz pozisyonlardan dolayı mutlu değilim. Bugün buradan ayrılırken 7 puan önde ayrılıyoruz. Bir sonraki maça da hazırlanırken rakiplerimizin maçlarını da bekleyeceğiz. Kendi rekorumuzu geçtik, benim ve oyuncularım açısından çok önemli. Herkese teşekkür ediyorum. Hep beraber bu rekorları kırıyoruz. Büyük rekorlara imza atıyoruz. Daha büyük rekorlar ve başarılar bizi bekliyor. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Fenerbahçe ve Beşiktaş arasında oynanacak maç hakkında da sorulan soruya cevap veren Buruk, “Rakibimizin iki kanadı da çok geriye dönmedi. 56 kere ceza sahasına girip 25 şut atmışız. Rakibimiz iyi savunma yapamadı. Biz hep kendi maçımıza odaklanıyoruz. Biz kendi maçlarımızı kazandığımız için avantajlı olan biziz. Rakibimizin puan kaybetmesi halinde bu puan farkı 6 veya 7 olarak değişecek. Hiçbir şey bitmedi. Devam ediyoruz” diye konuştu.
Adana Hikmet Karaman: “Alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” Y. Adana Demirspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, 3-0 mağlup oldukları Galatasaray maçı sonrası yaptığı açıklamada, “Futbolda bazen moral fiziksel kondisyonun önüne geçer. Gole kadar oyun anlamında, pozisyon anlamında alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” dedi. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Y. Adana Demirspor, evinde karşılaştığı Galatasaray’a 3-0 mağlup oldu. Maç sonu basın toplantısında konuşan Y. Adana Demirspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, “İlk 45 dakikada çok önemli pozisyonlar oluşturduk. Kaleci Muslera’yı tebrik etmek gerek. İkinci yarı 1-0 ve 2-0 oldu. Futbolcularım iyi mücadele etti. Gole kadar oyun anlamında, pozisyon anlamında alkışı hak eden bir performans ortaya koyduk. Maçın son bölümlerinde Galatasaray üstünlüğü ele aldı. Taraftarlarımıza da teşekkür ediyorum. Maç öncesi çok güzel bir atmosfer vardı. Galatasaray’a bundan sonra başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı. "İlk 45 dakikada planlarımızın hepsi tuttu" Adana Demirspor’un zorluklar yaşadığını aktaran Karaman, “Bu takım 12 haftalık bir takım. Adana Demirspor takımı 12 haftadır birbirini tanımaya çalışan oyuncu gruplarıyla maça çıkıyor. Geçtiğimiz sezonların takımı ortada yok. İlk 45 dakikada planlarımızın hepsi tuttu. Yediğimiz gollerden sonra moraller bozuldu. Galatasaray gibi bir takıma karşı oynuyorsun ve ilk devre yakaladığın net pozisyonlar var. Futbolda bazen moral fiziksel kondisyonun önüne geçer. 2-0’dan sonra gördünüz ne kadar rahatladı. Yusuf Sarı ve Emre Akbaba çok önemli oyuncular ama yoklardı. Biz elimizdeki oyuncularla planlamayı en iyi şekilde yaptık. Müthiş bir maç izlendi. Futbol bir oyun, alkışlayacaksın. Bu oyunculara da sahip çıkacaksın. Zaman zaman kulüpler ekonomik ve sevk, idare anlamında zorluklar yaşayabilir. Biz de bunu şu anda kontrol ediyoruz. Semih Güler’in sakatlanması da bizi etkiledi. Alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” diye konuştu.