- 19 Kasım 2017 Pazar 10:09

(Özel haber) Bu ev müzelere taş çıkartıyor

A
A
A
(Özel haber) Bu ev müzelere taş çıkartıyor

Eskişehir’de yaşayan Mehmet Cin isimli vatandaş, Osmanlı döneminden kalma kama, kılıç, tüfek ve 300 yıllık gümüş tel işlemeli bohça ile bugüne kadar üretilmiş bine yakın farklı markada soda, gazoz şişelerinden oluşan koleksiyonunu evinde toplayarak, evini adeta bir müzeye çevirdi.

Eskişehir’de yaşayan Mehmet Cin isimli vatandaş, Osmanlı döneminden kalma kama, kılıç, tüfek ve 300 yıllık gümüş tel işlemeli bohça ile bugüne kadar üretilmiş bine yakın farklı markada soda, gazoz şişelerinden oluşan koleksiyonunu evinde toplayarak, evini adeta bir müzeye çevirdi.


Topladığı eski eşyalar ile 30 senedir koleksiyon yapan Mehmet Cin, evinde bulundurduğu eşyalar için yüksek teklifler gelmesine rağmen satmadığını ve bağışlayacağını söyledi. Mehmet Cin’in evinde 1800’lü yıllardan kalma tüfekler ve kılıçlar, çömlekler, giysiler, kamalar ve mermiler bulunuyor. Cin, babasının da hayattayken koleksiyon yaptığını ve öldükten sonra babasının merakını kendisinin devam ettirmeye çalıştığını belirterek, “Rahmetli babam 82 senesinde vefat etti. Sigara koleksiyonu yapıyordu. Aile büyüğü ağabeyimiz olunca koleksiyon ağabeyime kaldı. Ben de onun merakını devam ettirmeye çalıştım. 30 seneden daha fazla bir toplayıcılığımız var. Böyle bir merak. Aslında şuna meraklandım diye bir şey yok. Güzel bir obje gördüğünüz zaman alıyorsunuz bu güzelmiş deyip vitrininize koyuyorsunuz. Sonra ona benzer bir şey daha buluyorsunuz onu da alıyorsunuz. Yavaş yavaş koleksiyon oluşmaya başlıyor” dedi.



“1800’lü yıllardan kalma tüfek, Osmanlı’dan kalma kılıç bulunmakta”


30 yıldır evinde koleksiyonunu yaptığı eşyaları anlatan Cin, “Bine yakın gazoz ve soda bulunmakta. Bunlarda 50’li, 60’lı yıllarından itibaren var. Daha eskileri elimize geçmedi. Boş olarak var, ama dolu olarak bulamadım. Gazoz 800 tane. 800 farklı çeşit diyeyim. 200-250 tane de soda var, farklı çeşit olarak. En eski olarak kılıçlarım var, kamalarım var, giysiler ve heybeler var. Yani günlük o zaman kullanılmış olan malzemelerim var. Mesela eski göynek dediğimiz malzemelerimiz var. Bunlarda eskidir. Cepken dediğimiz giysilerimiz var. Tüfeklerimiz var 1800’lü yıllardan. Yaklaşık yine 1800’lü yıllardan kılıç bulunmakta birkaç tane. Kamalarımız var yine aynı yıllardan. Kılıç Osmanlı’dan kalma. Kendi aile yadigarımızdır. Ailemizden bize geçti. Diğer kılıç, Bulgaristan’ın Osmanlı’ya bağlı olduğu dönemden aktarılmış. Alpu bölgesinde Osmaniye köyünden geldi. Yaklaşık yine 300 senesi 250 senesi vardır. Mermiler genelde Kurtuluş Savaşı’nda kullanılmış olan mermilerdir. Saatlerimiz çok eski değildir ama yinede en yenisi 50-60 senelik” şeklinde konuştu.



“Eşyaları satmayıp Türk Şehitlerini Güçlendirme Vakfı’na bağışlayacağım”


Koleksiyonunu yaptığı eşyalarına yaklaşık 200 bin lira civarında bir teklif aldığını ve satmayıp, bağışlayacağını söyleyen Mehmet Cin, konuşmasına şu şekilde devam etti:


“En son 2 sene önce 200 bin lira kadar teklif aldım. Daha bu kadar fazla değildi koleksiyonum. Ancak 30 yılın emeği var. Bunların hiçbir şekilde maddi bir pahası olamaz. O yüzden satmayacağımı, satılık olmadığını, ticaretini yapmadığımı söyledim ve satmayı da düşünmüyorum. Bunların tamamı ben öldüğüm takdirde 3-5 koleksiyoncu kardeşimiz vardı. Arkadaşlarımız var, kendi gruplarımız var. Koleksiyoner grupları. Orada mezata çıkartılarak geliri Türk Şehitlerini Güçlendirme Vakfı’na bağışlanacak.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.