EKONOMİ - 16 Ocak 2018 Salı 17:13

Bakan Fakıbaba: "Et ithal etmek bizi gerçekten yaralıyor"

A
A
A
Bakan Fakıbaba: "Et ithal etmek bizi gerçekten yaralıyor"

Gaziantep’te 9.

Gaziantep’te 9. Tarım ve Tarım Teknolojileri Hayvancılık Fuarı’nın açılışında konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, "Et ithal etmek bizi gerçekten yaralıyor" dedi.


Fuarın açılışında konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Türkiye’nin önümüzdeki günlerde et ihraç eden bir ülke konumuna geleceğini belirterek, "Et ithalat etmek bizi gerçekten yaralıyor. İmkanlarımız var. Biz et ithal eden ülke olmayacağız, ihraç eden bir ülke olacağız. Yani sizler, 20 sene böyle miydiniz, değildiniz. Antep böyle miydi, değildi" dedi. Hayvan üreticilerine seslenen Bakan Fakıbaba, "Bizim birbirimize güvenmemiz lazım. Bakan olarak ben sizlere yürekten inanıyor ve güveniyorum. Bu ithalatı kaldıracak olan bakanlık değil vallahi sizsiniz" ifadelerini kullandı



"İmkanları ayaklarınıza sereceğiz"


Hayvan yetiştiricilerine müjdeli haberler de veren Bakan Fakıbaba konuşmasına, "Bizim de imkanlarımız var. O imkanları ayaklarınızın altına, bu kardeşiniz serecektir. Buna emin olun. Başaracağız birlikte başaracağız" diyerek devam etti



Dünyada tarıma yöneliş artıyor


Bakan Fakıbaba, dünyada tarıma yönelişin arttığına dikkat çekerek, dünyanın süper gücü konumundaki büyük devletlerin ambargo kararlarına rağmen tarım yapabilecekleri ülkelere yöneldiğini vurguladı. Tarım sektöründe de dünya ülkeleri arasında büyük bir rekabet olduğunu kaydeden Fakıbaba, "Dünyada tarıma yönelişin arttığı bir zamanda yaşıyoruz. İnsan neslinin devamı, dengeli sağlık ve yeterli bir beslenme için tarım olmazsa olmazımızdır. Sabah kahvaltımız Öğle yemeğimiz, akşam yemeğimiz. Büyümemiz üretici arkadaşlara bağlıdır. Onlar üretmezse, biz olmayız. Dünyada ülkeler arasında çok ciddi mücadeleler olmaktadır. Gerçekten müthiş mücadeleler var. Sudan’a gidiyorsun Vietnam orada, Çin orada, Amerika orada. Hani ambargo uyguluyordunuz değil mi? Menfaatiniz olunca hemen nasıl değişiyorsunuz. Sudan’ın o verimli topraklarını görünce hemen ’biz de buraya girelim’ diyorsunuz. Hani ambargo uyguluyordunuz Ne oldu Somali’si Etiyopya’sı Çad’ı ne oldu. Yani burada müthiş bir yarış var. Avrupa Birliği’ne baktığımızda Sırbistan’a bakın, Bosna-Hersek’e, Ukrayna’ya bakın, hemen herkes orada. Niye herkes toprak alıyor? Gıdanın ne olduğunu çok iyi biliyorlar, küresel ısınmanın nerelere gideceğini de hesap ediyorlar. Bu bağlamda Biz özellikle sanayicilerimiz de inanıyoruz. Yapacak çok işimiz var biz yapmak zorundayız. En önemli mücadele konularında tarım, gıda, su ve enerji var. Büyük ve güçlü bir ülke olmak istiyorsak, bu üç stratejik sektörde önemli roller almak zorundayız. Bu yüzden öncelikle mevcut bu değerlerimize sahip çıkmalı sonrasında Ar-Ge ve yenilikçi anlayışla bu değerlerimizi geliştirmeliyiz" dedi.



Teknolojinin önemi


İnsanların gıdasız ve susuz yaşamayacağını hatırlatan Fakıbaba, teknolojinin ise söz sahibi olmada büyük önem teşkil ettiğini ifade etti. Fakıbaba, "Teknoloji bilimin teknik yönden ilerlemesidir. Günümüzde dünyada söz sahibi olmanın yolu araştırma, geliştirme ve inovasyondan geçmektedir. Ülkeler ürettiği bilgiye geliştirdiği teknoloji ve yenilikleri ölçüsünde dünyada söz sahibi olabilmektedir. Bilim ve teknoloji artık insan hayatının olmazsa olmazı haline gelmiştir. Eğitimden bilime sanayiden tarıma kadar pek çok alanda teknolojinin etkileri görülmektedir. Tarımsal üretimde de insan ve hayvan gücünden traktör gücüne geçiş teknoloji sayesinde olmuştur. Tarımdaki bu teknolojik gelişmelerin faydaları arasında gübre ve ilaç gibi kimyasal kullanımın azalması da vardır" dedi.



"Toprağa zehir verdik"


Bakan Fakıbaba, yıllarca daha fazla ürün için toprağa zehir verildiğini söyleyerek, "Maalesef bunun farkında olmadan yıllarca daha fazla ürün alabilmek için toprağımıza hep zehir verdik. Ne yazık ki halen devam ediyoruz. Hep şunu söyledim bir çiftçi kardeşlerimizi hep bilgi ile buluşturmamız lazım. Çok gübre vermenin çok faydalı olmadığını görüyoruz. İşte Rize’ye gidiyorsunuz, çay bahçelerine bakıyorsunuz. Artık çay bahçeleri tamamen betonlaşmış ve bu sene 10 kilogram, önümüzdeki sene 15, 20, 25 kilogram gübre atıyorsunuz ve aynı neticeyi elde edemiyorsunuz" ifadelerini kullandı.



"Etrafımız ateş çemberi"


Fakıbaba, Ortadoğu’da yaşananları hatırlatarak, ülke olarak, birlik, beraberlik ve çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Fakıbaba, "Gerçekten de öyle halk olarak da böyle bir yerde beraberliğe ve çalışmaya çok ihtiyacımız var. Bakın etrafımız gerçekten Ateş Çemberi ve Biraz önce de söyledim bayraklarını dikmişler, o bayrakları başınıza çalacağız. Bundan haberiniz olsun. Bekleyin bakalım ne olacakmış onu göreceksiniz" dedi.



"Tarımsal hasıla 15 yılda 4.5 kat arttı"


Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba, son 15 yılda tarımsal hasılanın 4.5 kat arttığını söyleyerek, "Tarımsal hasılamız 2002’de 37 milyarken 2016’da 161 milyara çıkmış, 2002’de 4 milyar dolar olan ihracatımız 4 kat artış ile 2016’da 16.2 milyar dolara çıkarmışız. 2002’de 1.8 milyar Türk Lirası olan tarımsal destekleri yedi kat arttırmışız ve 2017’de 12.8, 2018’de de 15 milyar yaptık. Son 15 yılda çiftçilerimize toplam 103 milyar hibe desteği sağlamışız. 2018 yılı için ise Yaklaşık 15 milyar Türk Lirası tarımsal destek bütçesi ayırdık" ifadelerine yer verdi.



Hayvancılık desteği 45 kat arttı


Fakıbaba, "Allah’ın izniyle inşallah yeni yapacağımız projelerle kısa zamanda bu ithalatı önleyeceğiz. Hayvancılığın sıfır faizli kredi kapsamına aldık. Zorluklarımız var. Bunları biliyorum ve Ziraat Bankası ile konuşuyoruz. Her gittiğimiz yerde özellikle yönetici arkadaşlarımızdan çiftçi kardeşlerimizle bütün çiftçilerimizle sıkıntılarınızı dinliyoruz" şeklinde konuştu



Mazot desteği ödemeleri Şubat’ta


Bakan Fakıbaba, 2017 ve 2018 yılı mazot desteğini arttırdıklarını belirterek, ödemelerin Şubat ayında yapılacağı müjdesini verdi. Fakıbaba, "Şimdi en yeni uygulama ile mazot maliyetinin yüzde 50’sini destek olarak üreticilerimize ödeyeceğiz. Hani diyorlar ya nerede bu devirde yüzde 50 mazot. İnşallah 2017’nin ortalamasını aldık 2017’nin mazot ortalaması bugünden az olabilir ama 4.70 kuruş olarak inşallah Şubat ayının sonuna kadar ödemiş olacağız. Yüzde 50’si devletimizden, tarım bakanlığımızdan ve hükümetimizden olacak. 2018’de inşallah yine Şubat’ın içerisinde yüzde ellisini vereceğiz ve 2018’in ortalamasını olacağız" ifadelerini kullandı



Yem bitkisi desteği yüzde 50 arttı


Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, mazot ve yem desteğinin en önemli destek kalemleri arasında olduğuna dikkat çekerek, "Geçen sene yem bitkisi desteğimiz 430 milyon milyon civarında iken yine özel bir çalışmayla bunu yüzde 50 arttırdık. Yeme ve mazota çok destek verdiğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Yani hayvancılıkta bakın 2002 yılında 83 milyon lira destek varken son 15 yılda 24.5 milyar Türk Lirası hayvancılık desteği ödemişiz. Çiftçimizin Uygun koşullarda kredi ulaşmasını sağladık 2002 yılında Ziraat Bankası’nda yüzde 59 olan tarımsal kredi kooperatiflerinde yüzde 69 olan tarımsal kredi faiz oranlarını 0 ile 8.25 aralığına düşürdük. 2006 yılında tarım sigortaları uygulamasını başlattık. Poliçe bedellerinin yüzde ellisini Tarım Bakanlığı olarak biz karşılıyoruz. Toplam üç buçuk milyar Türk Lirası prim desteği 4 milyar Türk lirası hasar tazminatı ödemişiz.Sulama desteklerinde yüzde 50 destek vermişyiz. Biz göreve gelmeden önce bu destek bir parsele aitti" ifadelerini kullandı.



Gaziantep tarımını geliştirme çalışmaları


Fakıbaba, Gaziantep’e yapılan tarım destekleri ile ilgili de bilgi vererek, "Gaziantep’te toplam tarımsal desteği 4 kat arttırmışız. Gaziantep’te 15 yılda toplam 150 milyon Türk Lirası prim desteği ve hayvancılığa 15 yılda toplam 225 milyon Türk Lirası destek vermişiz. 15 yılda Gaziantep’te büyükbaş hayvan sayısı 4 kat artmış. 2002’de 45 bin iken bugün 2016’da tek tek saydılar ve doğru bir rakamdır. 190 bin olmuş. Kırsal kalkınma destekleri kapsamında toplam 110 milyon Türk Lirası hibe vermişiz. Genç çiftçi destekleme projesi ne bugüne kadar 10 milyon Türk Lirası ödemişiz arazi toplulaştırmada. Bakın arkadaşlar biz biz geldik işler başlar. O zaman da kimse sormuyordu. Gaziantep’te sadece ve sadece yeni yapılan okul sayısı 250’dir. Ben çok iyi biliyorum yani bakın 195. Bakın arkadaşlar 2002’den önce hükümetler yok muydu arkadaşlar. Bu desteklemeler, bunlar, bu yollar, bu tarım yok muydu. Ondan sonra konuşuyorlar. Arazi toplulaştırma dedik bakın 2002 yılında Gaziantep 27 bir dekar alan tapulaştırılmış. 2017 yılı sonunda itibari ile 100 milyon Türk Lirası kaynak kullanılarak, 1.7 milyon dekar alanda tapulaştırma çalışmalarını tamamladık. 63 kat daha arttırmışız" ifadelerini kullandı.



İsraf uyarısı


Bakan Fakıbaba israf konusunda da uyarıda bulunarak, "Bugün artık dünya için üretim anlayışı var. Ben hep israf üzerinde çok duruyorum. Hakikaten israf çok önemli. Bugün insanlar açlık içerisinde Afrika’da insanlar gerçekten buna ihtiyacı var bizim ihtiyacımız var arkadaşlar bizim ihtiyacımız var bu israf üzerinde duracağız. İsraf bizim en önemli projelerimizden birisi. Bu kuvveti, gücümüzü boşa inşallah harcamayacağız" diye konuştu.


Yapılan açılışın ardından Fakıbaba, fuarı gezdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Sergen Yalçın sezon sonunda Antalyaspor’dan ayrılacağını açıkladı Antalyaspor Teknik Direktörü Sergen Yalçın, 2-1 mağlubiyetle sona eren Pendikspor karşılaşması sonrası yaptığı açıklamada, “Başkan ve yönetimle hafta içinde yaptığımız toplantıda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Sezon sonu devam etmeme kararı aldık” dedi. Trendyol Süper Lig’in 35. haftasında Antalyaspor, sahasında Pendikspor’a 2-1 mağlup oldu. Karşılaşmanın ardından basın toplantısında maçı değerlendiren Antalyaspor teknik patronu Sergen Yalçın, 3 puan kaybettikleri için üzgün olduklarını söyledi. Zor bir oyun olduğunu ve Pendikspor’un iyi mücadele ettiğini kaydeden Yalçın, 10 kişi kaldıktan sonra işlerinin zorlaştığını belirterek, “Aslında bayağı da bir pozisyon yakaladık. İkinci yarı maalesef oyunu çeviremedik. Böyle oyunlar da olabiliyor. Kaybettiğimiz için doğal olarak üzgünüz” dedi. Hakemi sert bir dille eleştirdi Karşılaşmanın hakemi Tugay Kaan Numanoğlu da sert bir dille eleştiren Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tugay Kaan Numanoğlu arkadaşımız olmasaydı belki biraz farklı bir maç olurdu. Özellikle ilk golü attıktan sonra oyuncumuz kafasına aldığı bir darbeyle yerde yatarken oyunu devam ettirip bana göre yüzde yüz ofsayt olan bir goldü. O çizgi nasıl çizildi bilmiyorum, kim çiziyorsa artık. Oyunun durması gerekiyordu. Çünkü oyuncumuz kafasına darbe aldı. Normal bir sakatlık değildi oyunu durdurmadı ve devamında bize golü yedirtti. Bu futbol sahalarında çok olan bir davranış değil. Oyunun devamında rakip oyuncular sakatlandığında hemen oyunu durdurup ve normal sakatlıklarda bile hemen doktorları sahaya davet etti sağ olsun bu arkadaş. Böyle hakemler Türk futbolunda olduğu sürece maalesef Türk futbol hiçbir şekilde güvenilirliği kalmayacaktır bundan sonrası için. Özellikle bu arkadaşı işaret ederek bunu söylüyorum. Gerçekten kendisi adına çok üzücü bir maç oynattı. Bırak oyuncuları oynasınlar. Kim kazanıyorsa kazansın. Seni ilgilendiren bir şey yok aslında. Sen normal maçını yönetebilirsin. Maalesef talihsiz bir gece geçirdi diye düşünüyorum." "Sezon sonu devam etmeme kararı aldık" Sezon sonu takımdan ayrılacağını da açıklayan Yalçın, “Başkan ve yönetimle hafta içinde yaptığımız toplantıda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Tabii onların da bazı hedefleri, bizim de kendi adımıza hedeflerimiz var. Sezon sonu devam etmeme kararı aldık. Oynayacağımız son üç maç Antalyaspor’da. Özellikle Sinan Başkan’a, yönetime değerli Antalyaspor taraftarına teşekkür ediyorum. Bizi burada çok iyi ağırladılar. Hiçbir sıkıntı yaşamadık. Güzel bir beş ay geçirdiğimizi düşünüyorum. İstediğimiz yere getirdiğimizi düşünüyorum. İnşallah önümüzdeki senelerde tekrar yollarımız karşılaşır” ifadelerini kullandı.
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.