ÇEVRE - 11 Nisan 2021 Pazar 10:57

Başak Traktör ve MST İş Makineleri GAP Tarım Fuarı’nda

A
A
A
Başak Traktör ve MST İş Makineleri GAP Tarım Fuarı’nda

Başak Traktör ve MST İş ve Tarım Makineleri, Gaziantep Ortadoğu Fuar Merkezi’nde düzenlenen 12’nci Tarım, Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Fuarı’nda (GAPTARIM) ürünlerini hedef kitlesi ile buluşturdu.

Başak Traktör ve MST İş ve Tarım Makineleri, Gaziantep Ortadoğu Fuar Merkezi’nde düzenlenen 12’nci Tarım, Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Fuarı’nda (GAPTARIM) ürünlerini hedef kitlesi ile buluşturdu.


Tarım ve Orman Bakanlığı’nın himayesinde, Gaziantep Sanayi Odası (GSO), Gaziantep Ticaret Borsası (GTB) ve KOSGEB’in destekleri düzenlenen ve 6 Nisan’da açılan GAPTARIM, katılımcı firmalara ürünlerini tanıtma fırsatı sundu.


Açılışına Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Bakan Yardımcıları Ayşe Ayşin Işıkgece, Mehmet Hadi Tunç, Vali Davut Gül, Milletvekilleri Mehmet Sait Kirazoğlu, Nejat Koçer, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Dışişleri Bakanlığı Gaziantep Temsilcisi Adnan Keçeci, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, Oğuzeli Belediye Başkanı Mehmet Sait Kılıç, İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Karayılan, GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, Ticaret Odası Meclis Başkanı Mehmet Hilmi Teymur, GTB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akıncı, GAİB Koordinatör Başkanı Ahmet Fikret Kileci, Irak’ın Gaziantep Başkonsolosu Hasan Abdulwahid Majeed ve diğer yetkililer katıldı.


Başak Traktör Genel Müdürü Gökhan Bayramoğlu, fuarda 5120 dahil olmak üzere sekiz modeli çiftçilerle buluşturduklarını söyledi. Çiftçilere 2055, 2060, 2075, 2080, 2090, 2105 ile 2110 tek- çift çeker, bahçe kompakt ve tarla Başak Traktör modellerinin tanıtımını yaptıklarını belirten Bayramoğlu, “Traktörlerimiz genel özellikleriyle kendi sınıflarında en az yakıt tüketimi olan traktörlerdir. Yüzde 100 yerli üretim ve yedek parçaya ulaşımı kolaydır” dedi.


Az yakıt tüketimi konusunda çok iddialı olduklarına vurgu yapan Bayramoğlu, Başak Traktör modellerinin az yakıt tüketiminin yanı sıra sağlamlığı ile de çiftçiler tarafından tercih edildiğini aktardı. Fuarda ayrıca Başak Agri markası ile tarla ve bahçede çiftçilerin yardımcısı olan ekipmanların da tanıtıldığını anlatan Bayramoğlu, “Traktörün yanı sıra doğru ekipman kullanımının öneminin bilinciyle, tarım market konseptiyle çiftçilerin bütün ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle çalışıyoruz” diye konuştu.



MST İş ve Tarım Makineleri


MST İş ve Tarım Makineleri Genel Müdürü Aydın Karlı da 6 serisi bekoloder (kazıcı yükleyici), telehandler (teleskopik forklift) ve ekskavatörleri tanıttıklarını kaydetti. İlk ve tek yerli üreticisi oldukları telehandleri 7 metreden 18 metreye kadar farklı metre ve tonajlarda ürettiklerini anımsatan Karlı, “Fuarda ayrıca 2017 yılında pazara sunduğumuz 22 ve 30 ton kapasiteli paletli ekskavatörlerimizi sergiledik. Operatör konforunu ve rahatlığını ön planda tutuyoruz. Makinelerimizin tercih edilme sebebi yakıt ekonomisi ve müşteri memnuniyetidir” ifadelerini kullandı.


Hem üretim teknolojileri hem de makinalarda kullandıkları ekipmanların dünyada son teknolojiye sahip olduğuna vurgu yapan Karlı, sözlerini şöyle tamamladı, “Bu sayede makina verimliliği ve yakıt sarfiyatında avantaj sağlayarak, tercih nedeni oluyoruz. MST İş ve Tarım Makineleri, Türkiye’nin 55 noktasında kurulu yaygın hizmet noktası ile müşterilerine kesintisiz yedek parça ve servis hizmeti sunuyor. Parça bulunabilirlik oranımız yüzde 100’lere yaklaşmış durumda”.



Başak Traktör


Temeli 1914 yılında atılan ve 2012 yılında SANKO Holding bünyesine katılan Başak Traktör’ün Adapazarı’ndaki fabrikası 39 bin metrekaresi kapalı alan olmak üzere yaklaşık 275 dönüm araziye sahip. Yılda 10 bin traktör üretilebilecek kapasiteye sahip olan Başak Traktör, Türkiye çapında yaygın satış ve servis ağının yanı sıra, ekonomik ve kolay ulaşılabilir yedek parça stokuyla çiftçisinin ihtiyacına cevap veriyor. Tesiste traktörün motor, şanzıman, hidrolik gibi tüm ana parçaları işlenip üretilebiliyor. Yüzde 100 yerli sermayeyle üretim yapan Başak Traktör’ün, farklı segmentlerde 2x4 ve 4x4 çekişli 70 çeşit model varyasyonu bulunuyor. Başak Traktör’ün Ar-Ge çalışmaları, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından tescillenen Ar-Ge merkezinde Türk Mühendis ve teknisyenlerince yürütülmektedir.



MST İş ve Tarım Makineleri


MST İş ve Tarım Makinaları Sanayi ve Ticaret AŞ, deneyimli ve uzman bir kadro ile 2003 yılında kuruldu. Gaziantep’te 500 bin metrekarelik açık alanda, toplam 42 bin metrekare kapalı alanlı, modern teknoloji ile donatılmış tesislerde MST markası ile kazıcı yükleyici, teleskopik yükleyici ve ekskavatör üretimi yaparak, ulusal sanayiye önemli değer katılmaktadır.


Kazıcı yükleyici üretimine 2003 yılında başlayan MST, teleskopik yükleyici üretimine ise 2008’de geçti. MST, teleskopik yükleyici üretiminde Türkiye’nin ilk ve tek yerli üreticisi olma farklılığını sürdürüyor. 2013 yılında mini ekskavatör üretimine başlayan MST, yine Türkiye’nin tek yerli mini ekskavatör üreticisi olarak 1,6 ton ile 5,5 ton arasında 5 ayrı modelde üretim yapmaktadır. 2017 yılında 22 ve 30 ton sınıfında ekskavatör üretimine başlayan MST, markası ile 35’ten fazla ülkeye ihracat yaptı.


MST, Ar-Ge çalışmaları ile ürün gamını sürekli genişletirken yeni teknoloji çalışmaları yapmaktadır. MST’nin, Ar-Ge çalışmaları, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından tescillenmiş Ar-Ge merkezinde Türk mühendis ve teknisyenlerince yürütülmektedir.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.