YEREL HABERLER - 18 Ocak 2012 Çarşamba 12:51

SÖMESTR TATİLİ UYARISI

A
A
A
SÖMESTR TATİLİ UYARISI

Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Psikoloğu Pelin Özufacık, okulların yarıyıl tatiline girmesinin, bir dönem boyunca yeni bilgi ve beceriler kazanmış ve birçok alanda belirli bir performans sergilemiş olan öğrenciler için soluk alma ve dinlenme fırsatı olduğunu söyledi.
Özufacık, “Ancak tatil, öğrencilerin süreçlerinin ve performanslarının değerlendirildiği karne alma ile birlikte başlamaktadır. Karne notu ne olursa olsun bir dönemin bitmesi her çocuk için tatilin başlaması anlamına gelir” dedi.
Yarıyıl tatilinin gerçekten bir tatil olarak geçirilip geçirilmeyeceğini birçok faktörün belirleyeceğine dikkati çeken Özufacık, şöyle devam etti:
“Bunlar nasıl bir karne ile tatile girildiği, anne babanın karne notuyla ilgili beklentisinin karşılanıp karşılanmadığı ve anne babanın tatil ile ilgili planları (bir telafi ya da daha iyisini yapma çabası) şeklinde sıralanabilir. Örneğin, beklentileri karşılamayan bir karne ile gelen çocuk için yarıyıl tatili, anne baba tarafından sadece bir telafi fırsatı olarak planlanabilmektedir. Oysa karnesinde kötü notlar bulunan bir çocuğun tatil ihtiyacı, iyi bir karneye sahip çocuğun tatil ihtiyacı ile aynıdır.”
YARIYIL TATİLİNİN HEDEFİ
Yarıyıl tatilinde asıl hedefin çocuğun kendisini değerlendirmesini sağlamak olduğunu vurgulayan Özufacık, şöyle konuştu:
“Hedef, bir başarısızlık söz konusuysa çözüm yolları aramak, bir dönem boyunca yaşanan yoğunluktan kaynaklanan yorgunluğun ve stresin atılmasına ortam oluşturmak, dinlenmek, deşarj olmak ve yeni bir dönemi karşılamaya hazır hale gelmek olmalı. Çocuklar tek başlarına kendilerini değerlendiremezler. Anne babaların bir başarısızlık varsa bunun nedenlerini çocuğa uygun sorular sorarak bulmasına yardım etmeleri gerekir. Soruların içeriği çocuğun nedenler üzerinde düşünmesini sağlamalıdır. Yargılamadan ve alaydan uzak olmalıdır.”
NE YAPILMALI?
Havaların soğuk olmasının çocukların sürekli evde kapalı ortamlarda kalmasını gerektirmediğini anlatan Özufacık, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Soğuk havalarda dışarıda dolaşmak uygun değil. Ancak ev ortamından çıkmakta yarar var. Çocuğun ailesi ve arkadaşlarıyla sinema, kafe, alışveriş merkezi gibi yerlere gitmesinin birçok faydası bulunuyor. Soğuk havayı bahane edip sürekli evde oturmak çocuğun televizyon veya bilgisayar karşısında çok fazla vakit geçirmesine neden olur. Böylece çocuk hareketsiz kalır, avare olur ve verimsiz bir gün geçirir. Günün belli saatlerinde bilgisayar ile oynamanın veya televizyonda ilgi çeken bir programı izlemenin bir sakıncası yoktur. Ancak bütün bir gün evde kalmış çocuğun biraz da sıkıntıdan bilgisayar veya televizyon karşısında oyalanmak zorunda kaldığını unutmamak gerekir. Bu durumda çocuğun psikolojik ve fizyolojik sağlığı açısından mümkün olduğunca dışarıdaki çeşitli aktivitelere katılmasına izin vermek doğru bir yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor.”
NASIL DAVRANILMALI?
“Çocuğun karnesinde zayıf olması doğaldır. Çünkü her öğrenci her zaman aynı başarıyı gösteremez” diyen Özufacuk, şunları kaydetti:
“Aile içinde bu durumun bir değerlendirilmesi yapılabilir. Çok fazla tepki göstermek kadar, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak da doğru değildir. Fazla tepki gösterildiğinde çocuklar, sevilmediklerini ve aileleri tarafından başarılı olmaları koşulu ile sevilebileceklerini düşünürler. Hiç tepki göstermeme ise çocuk tarafından ilgisizlik ve umursamazlık biçiminde yorumlanabilir. Başarısızlık cezalandırılmalı mı, başarılıya ödül verilmeli mi? Başarıya ödül verilebilir. Bu ödül çok sembolik ya da duygusal temelli olursa daha iyi olacaktır. Maddi ödülleri kullanmak ve pahalı ödüller almak yerine ’aferin’, ’seninle gurur duyuyorum’, ’tebrik ederim’ gibi sözler faydalıdır. Ödüllendirmede aşırıya kaçılması ödülün değerini azaltacaktır.
Bir süre sonra öğrenci ödüle ulaşmak için başlangıçtaki heyecanı duymayacaktır. Cezalandırma da önermiyoruz. Sevdiği aktivitelere küçük sınırlılık getirme işe yarayabilir. Ancak sert cezalandırmalar çocuk ile ailenin arasının açılmasına neden olabilir. Dengeli bir ödül-ceza sistemi ideal olacaktır.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Çermik ilçesinde yeni eğitim müfredat tanıtım toplantısı yapıldı Diyarbakır’ın Çermik İlçe Millî Eğitim Müdürü Murat Bozdoğan başkanlığında, şube müdürleri, ilçedeki tüm okul müdürlerinin katılımıyla, kaymakamlık toplantı salonunda “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ve yeni eğitim müfredat programının tanıtım toplantısı yapıldı. Toplantıda İlçe Milli Eğitim Müdürü Murat Bozdoğan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinde becerilerin gelişimi; zihinsel, sosyal, fiziksel ve ahlaki boyutları içeren bir yapıda ele alındığını söyledi. Bozdoğan, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; öğrenci profili, beceriler çerçevesi, erdem, değer, eylem modeli, sistem okuryazarlığı, alana ait bilgi kümeleri bileşenlerinden oluşan bir modeldir. Bu yapı kapsamında, karmaşık ve soyut fikirleri eyleme dönüştürme sürecinde, ortaya çıkan fikirler, beceriler ile bu becerilerin derse özgü bilgi ve becerileri içeren yapılarını temsil eden, alan becerileri ilgili derse ait alan bilgisi ve bu alana ait bilgileri temsil eden içerik çerçevesi ile bütünleşerek öğrencilerin edinmesi beklenen öğrenme metotlarını oluşturmaktadır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; sadece son bir yılın değil, on yıllık uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Yeni müfredat, gelecek eğitim öğretim yılından itibaren okul öncesi, ilkokul birinci sınıf, ortaokul beşinci sınıf ve lise dokuzuncu sınıflarda kademeli şekilde uygulanmaya başlanacaktır” dedi.
Erzincan Azmiyle herkese örnek oluyor! Erzincan’da geçirdiği kaza sonucu omurilik felci olan ve yaklaşık 500 gün hastanede yatan Suat Can, tedavi gördüğü mesleki rehabilitasyon merkezinde öğrenmiş olduğu filografi sanatı ile hastalığının tedavi sürecini hızlandırarak hayata yeniden tutundu. Erzincan’da yüksekten düşerek geçirdiği kaza sonucu omurilik felci olan 47 yaşındaki Suat Can, kaza sonrasında tekerlekli sandalyeyle yaşamak zorunda kaldı. Yaklaşık 500 gün hastanede tedavi gören Can, tedavi sürecinde mesleki rehabilitasyon merkezinde filografi sanatını öğrendi. Filografi sanatı ile uğraşmaya başladıktan sonra hastalığının tedavisinin hızlandığını fark eden Suat Can, hayata tekrar bağlanmak için sanatını daha da ileriye taşıyarak ustalaştı. Bugüne kadar yüzlerce eser yapan Can, filografi sanatı ile hayata tekrardan tutunmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi. Filografi sanatının tedavi sürecini hızlandırdığını ifade eden Suat Can, “8 yıl önce geçirdiğim kaza sonucu omurilik felci oldum. 2020 yılında tekrar bir kaza daha yaşadım. Omurgada kırık meydana geldi. Toplam 12 tane vida ve platinler var belimde. Bel altımda şuanda kısmi felçler var. 7 yıldır da filografi ile uğraşıyorum. Filografi ile uğraşmamda ki en büyük nedenlerden biri rehabilite edici özelliği. Niyetimiz bu dünyada hoş bir seda bırakmak hem de insanlarımıza faydalı olabilirsek ne mutlu bize. Özellikle engelli arkadaşlarımızın farklı dallarda uğraşabilecekleri muhakkak bir şeyler vardır. Hayatımızda her türlü zorluklar meydana gelebilir ama hiç birinde de hayata küsmememiz lazım. Her şeyin üstesinden devletimiz, milletimiz ile el ele vererek gelmemiz mümkün. Yeter ki azim olsun. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. Filografiyi insanlarımız duydukça, ilgi gösterdikçe potansiyel oluşmaya başlıyor. Üç beş derken geniş kitlelere ulaşmak söz konusu oluyor. Ne kadar çalışırsak Rabbimiz o kadar imkan sunar. Yeter ki çalışalım” dedi.