POLİTİKA - 13 Haziran 2025 Cuma 16:30

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi" dedi.


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi programa ve toplantılara katılmak üzere Gaziantep’e geldi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gaziantep İş Dünyası Buluşması" programında konuştu.


"Bir sonraki yıl tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız"


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Gaziantep’te çok güzel programlara iştirak ediyoruz. Gece geç saatlere kadar çalışmalarımızı sürdürecek ve inşallah ardından dönüşümüzü gerçekleştireceğiz. Özellikle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSEB) bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Az önce başkanımızın da ifade ettiği gibi, şu anda Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesindeyiz. Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerdeki organize sanayi bölgelerinden daha büyük ölçekli bir bölgede bulunuyoruz. Yaklaşık 300 bin kişinin çalıştığı, evine ekmek götürdüğü dev bir üretim merkezindeyiz. Gaziantep denince akla girişimcilik, ekonomi, istihdam, üretim, ticaret ve ihracat gelir. Bu organize sanayi bölgemiz de bu kavramların en güzel sembollerinden biridir. Burada bizleri misafir ettikleri için kıymetli başkanımıza ve iş dünyamızın değerli temsilcilerine teşekkür ediyorum. Kısaca bir değerlendirme yaparak sözü sizlere bırakmak istiyorum. Çünkü asıl sizleri dinleyeceğiz. İş dünyası bizim için son derece kıymetlidir. Üreten insanlar, bu ülkede taş üstüne taş koyanlar, istihdam sağlayanlar, ihracat yapanlar ve girişimciler bizim için çok değerlidir. Gerek makro düzeydeki politikalarımızı, gerekse bölgesel ya da il bazındaki çalışmalarımızı planlarken, iş dünyası ile sürekli istişare içinde olmaya büyük özen gösteriyoruz.


Orta Vadeli Programımızı da yine iş dünyasıyla istişare ederek şekillendirdik. Farklı sektörlere yönelik politikalarımızı da aynı şekilde ortak akılla yürütüyoruz. Gittiğimiz her yerde iş dünyasıyla bir araya gelmeye, onları dinlemeye gayret ediyoruz. Çünkü sahayı en iyi tanıyan, reel sektörde ne olup bittiğini en iyi bilen yine sizlersiniz. Bu nedenle görüşleriniz ve önerileriniz bizim için çok değerli.


Uyguladığımız bir programımız var. Bu program bir istikrar programıdır. Fiyat istikrarına, enflasyonu düşürmeye odaklı bir programdır. Programın ana çerçevesi ve istikameti bellidir. Bu çerçeveye bağlı kalmak kaydıyla, her kesimle açık bir iletişim kurmaya hazırız. Yaklaşımımız selektiftir, yani seçici ve hedef odaklıdır. Makro ekonomik dengeleri bozmadan, gerekli adımları atmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bugüne kadar bu anlayışla hareket ettik, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Küresel ekonominin içinde bulunduğu durumu hepimiz yakından takip ediyoruz. IMF’nin tahminlerine göre bu yıl dünya ekonomisi sadece yüzde 2,8 oranında büyüyecek. Hatta bu tahminin daha da aşağıya çekilmesi gündemde. Dünya Ticaret Örgütü ise daha da kötümser. Küresel ticaret artışının yüzde 1,7 olacağı öngörülüyor, hatta bazı değerlendirmelere göre negatif bile olabilir. Dolayısıyla böyle bir küresel tablo içerisinde değerlendirmelerimizi yapmak durumundayız. Türkiye için Avrupa pazarı son derece önemli. Ancak Avrupa uzun süredir durgun bir seyir izliyor. Dış talebimizin önemli bir kısmı Avrupa, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika’dan geliyor. Ancak özellikle Avrupa’da henüz beklediğimiz ölçüde bir toparlanma gözlemleyemiyoruz. Ukrayna Savaşı’nın etkileri, Gazze’deki trajik gelişmeler ve artan jeopolitik gerilimler de bu durumu daha karmaşık hale getiriyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi yoluna kararlılıkla devam ediyor. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılın ilk çeyreğinde de büyümeyi sürdürdük. Tam 19 çeyrektir kesintisiz büyüme sağladık. Üstelik bunu istikrar içinde gerçekleştirdik. İç talep ve dış talep arasında bir denge gözeterek büyümemizi sürdürüyoruz. Orta Vadeli Programımızın dört temel amacı var. Bunların başında gelen en önemli hedefimiz enflasyonu düşürmektir. Yüksek enflasyon, kamu sektörü, özel sektör ve toplumun tüm kesimleri için olumsuz sonuçlar doğurur. Belirsizlik oluşturur, öngörülebilirliği bozar ve ekonomik dengeleri sarsar. Bu nedenle fiyat istikrarı hepimiz için kritik öneme sahiptir. Enflasyonla mücadelede geçici bazı zorluklar yaşanabilir. Bu süreçleri hep birlikte yöneteceğiz. Ancak düşük enflasyonun sağlayacağı uzun vadeli kazanımlar çok daha büyüktür. Türkiye’nin büyüme tarihine baktığımızda, en çok büyüdüğümüz dönemlerin düşük enflasyon dönemleri olduğunu görürüz. Bu yüzden kısa vadeli etkiler uğruna uzun vadeli hedeflerden vazgeçmemeliyiz. Programımız çalışıyor. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında enflasyon yüzde 75,5 seviyesine ulaşmıştı. Bu yıl aynı dönemde ise yüzde 35,4’e gerilemiş durumda. 40 puanın üzerinde bir düşüş sağladık. Bu, içinde bulunduğumuz zor küresel şartlara rağmen programımızın işlediğinin somut bir göstergesidir. Yıl sonunda yüzde 20’li rakamları, önümüzdeki yıl yüzde 10’lu rakamları konuşacağız. Bir sonraki yıl ise tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız. O zaman zaten bugünkü gibi enflasyon konuşmaz hale geleceğiz. Hedeflerimize kararlı bir şekilde ilerliyoruz. Hepinize bu sürece verdiğiniz katkılar için teşekkür ediyorum" dedi.


"Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz"


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye içinde bazı siyasi tartışmalarla birlikte, haksız bir güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde, ABD Başkanı Trump’ın yeni tarifeleri ilan etmesi küresel ölçekte finansal risk algısını artırdı. Bu gelişmeler, Türkiye’ye ilişkin göstergelere de yansıdı; rezervlerde bir miktar gerileme yaşandı, ülke risk primi olarak bilinen CDS oranlarında yükseliş görüldü. Ancak son haftalarda bu trend tersine dönmüş durumda. Merkez Bankamızın rezervleri, son açıklanan verilere göre 155,9 milyar dolara ulaştı. Bu seviye, önceki dönemde 132-133 milyar dolara kadar gerilemişti. Yani yeniden güçlü bir toparlanma sağlandı. CDS dediğimiz ülke risk primi, kamunun ve özel sektörün dış borçlanmalarında ödeyeceği faiz oranlarını etkileyen kritik bir göstergedir. 2 Nisan’da Trump’ın tarifeleri açıklamasından önce CDS 309 seviyesindeydi, açıklamayla birlikte 379 seviyesine kadar yükseldi. Sadece Türkiye değil, tüm gelişmekte olan ülkelerin risk primleri bu dönemde arttı. Ancak bugün, 11 Haziran itibarıyla CDS’imiz yeniden 287 seviyesine kadar geriledi. Bu, ciddi bir iyileşmenin göstergesidir. Finansal piyasalarda bir normalleşme sürecindeyiz ve önümüzdeki bir iki ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturacağımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Programımızın dört temel hedefi bulunuyor. Birinci hedefimiz enflasyonu düşürmek ve finansal istikrarı güçlendirmektir.


Bunu sağlamak için fiyat istikrarını önceliklendirdik. Enflasyonla mücadelede önemli mesafe kat ettik, bu süreci sürdüreceğiz. İkinci hedefimiz sağlıklı ve sürdürülebilir büyümedir.


Bu büyümeyi dengeli şekilde, hem iç talep hem de dış talep arasında denge kurarak gerçekleştirmek istiyoruz. Geçtiğimiz yıl bu hedef doğrultusunda başarılı olduk. Bu yılın iki çeyreğinde de yüzde 2 civarında bir büyüme sağladık. Mevsim etkilerinden arındırıldığında bu oran yüzde 2,7’ye ulaşıyor. Küresel büyümenin yüzde 2,8 seviyesinde olması beklenirken, Türkiye’nin bu büyüme oranı oldukça anlamlıdır. Önümüzdeki dönemde de yatırımla, istihdamla, üretimle ve ihracatla yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Üçüncü önceliğimiz sosyal refahtır.


Ekonomik sistemin nihai amacı, toplumun refahını artırmaktır. Ancak bu refah geçici ya da yapay değil, kalıcı ve adil olmalıdır. Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Popülist söylemlerle değil, gerçekçi adımlarla sosyal refahı sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz. Dördüncü temel amacımız ise depremin yaralarını sarmaktır.


2023’te yaşadığımız depremler, kamuya 100 milyar doları aşan bir mali yük getirdi. Devlet, son üç yılda her yıl yaklaşık 30-35 milyar dolarlık bir harcamayı bütçesinden karşılayarak bu yükü omuzladı. Bu durum bütçe açığımızı geçici olarak artırdı. Ancak bu harcamalar büyük ölçüde yatırım niteliğinde olduğu için illerimizi geleceğe daha dayanıklı, dirençli bir şekilde hazırlıyoruz. Bu yılın sonu itibarıyla, başta Gaziantep olmak üzere deprem bölgesindeki çalışmaların büyük oranda tamamlanmış olmasını hedefliyoruz. 2026 yılından itibaren ise kamu bütçesinin bu yükten önemli ölçüde kurtulacağını ve sosyal taleplere daha güçlü şekilde yanıt verebileceğimiz bir döneme gireceğimizi öngörüyoruz. Bu dört ana hedef doğrultusunda programımızı kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği ve desteği, sosyal paydaşların ve iş dünyasının katkılarıyla bu süreci birlikte yürütüyoruz. Bu anlayışla hareket etmeyi sürdüreceğiz. Ancak şu da çok önemlidir: Bu hedeflere sadece para politikasıyla ulaşmak mümkün değildir. Orta Vadeli Programımızda para politikasının yanında maliye politikaları ve yapısal reformlara da büyük önem veriyoruz. Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda bu yapısal dönüşüm başlıklarını detaylı biçimde ele aldık. Bu dönüşümde beş alanı öncelikli görüyoruz. Sulama ve gıda arzı. Gıda fiyatlarını düşürmenin en doğrudan yolu, arzı artırmaktır. Bu da sulama altyapısının güçlendirilmesiyle mümkündür. Bu yıl Devlet Su İşleri’ne (DSİ) tarihinin en yüksek ödeneğini verdik ve özellikle tamamlanmaya yakın projelere öncelik tanıdık. Enerji bağımsızlığı. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, cari açığın azalması açısından da kritik öneme sahip. Mecliste enerji alanında çok daha etkin, bürokrasisi azaltılmış düzenlemeler için hazırlıklar sürüyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak, yerli kaynakları daha etkin kullanmak için Tarım, Çevre ve Enerji Bakanlıklarımızla koordineli şekilde çalışıyoruz. Nükleer ve diğer kaynakları da bu çerçevede devreye alarak enerjide kapsamlı bir dönüşüm sağlayacağız. Sonuç olarak, ekonomik hedeflerimiz net, stratejimiz sağlamdır. Enflasyonla mücadele ederken büyümeyi sürdürmek, sosyal refahı artırmak, depremin yaralarını sarmak ve yapısal dönüşümleri hayata geçirmek temel önceliklerimizdir. Tüm bu adımları birlikte, istişare içinde atıyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.


"Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi"


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye’de içeride bazı siyasi tartışmalar yoluyla güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde ABD Başkanı Trump yeni gümrük tarifeleri açıkladı. Bu gelişmeler küresel risk algısını, özellikle de Türkiye’nin risk primini artırdı. Bu süreçte rezervlerde bir miktar düşüş oldu, CDS (ülke risk primi) oranı yükseldi. Ancak son haftalarda bu eğilim tersine döndü. Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi. CDS oranı ise 287 seviyesine geriledi. Finansal piyasalar normalleşme sürecine girdi. Önümüzdeki 1-2 ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturması bekleniyor. Ekonomik hedeflerimiz dört başlıkta toplanıyor: Enflasyonla Mücadele ve Finansal İstikrar: Enflasyonu düşürmek öncelikli hedefimiz. Finansal istikrarı güçlendirerek sürdürülebilir büyümeyi sağlamaya çalışıyoruz. Sağlıklı ve Dengeli Büyüme: Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da iç ve dış talebi dengeli biçimde büyütmeye devam edeceğiz. Yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 2, mevsim etkisinden arındırıldığında yüzde 2,7 büyüme sağladık. Sosyal Refah: Geçici değil, kalıcı refah artışı hedefliyoruz. Enflasyonla mücadele sayesinde gerçek refah artışı mümkün olacak. Popülist yaklaşımlardan uzak duruyoruz. Deprem Sonrası İyileşme: Depremin oluşturduğu mali yük büyük. Yaklaşık 100 milyar doları aştı. Ancak yapılan harcamalar yatırım niteliğinde olduğu için uzun vadede fayda sağlayacak. Yıl sonunda, Gaziantep başta olmak üzere birçok bölgede çalışmalar tamamlanmış olacak. Bunların yanı sıra yapısal reformlara da ağırlık veriyoruz. Beş temel öncelik alanımız şunlar: Tarım ve Gıda Arzı: Sulama projeleriyle tarımsal üretimi artırmayı hedefliyoruz. DSİ’ye tarihinin en yüksek ödeneğini verdik. Enerji Bağımsızlığı: Yenilenebilir enerjiye ve enerji yatırımlarına hız veriyoruz. Bürokratik engelleri azaltacak yeni düzenlemeler yapılıyor. Konut Politikaları: Hizmet enflasyonu yüksek seviyede. Bunu düşürmek için konut arzını artırmak istiyoruz. Deprem bölgelerinde sosyal konutlar yapılırken, OSB’lere yakın yaşam alanları da planlanıyor. Bu sayede kira, ulaşım ve zaman maliyetleri azalacak. Lojistik: Üretim alanları ile pazarlara ulaşımı, kolaylaştırmak için demir yolu başta olmak üzere lojistik yatırımları önceliklendiriyoruz. İnsan Kaynağı: Eğitim sistemimizi iş gücü piyasasının ihtiyaçlarıyla örtüştürmeye çalışıyoruz. Mesleki eğitimi özel sektörle entegre edecek projeler geliştiriyoruz. Gaziantep, sadece ekonomik gücüyle değil, sosyal duyarlılığıyla da örnek bir ilimiz. Suriye’deki gelişmeler Gaziantep için büyük fırsatlar oluşturabilir. Siyasi istikrar sağlandığında, Suriye ekonomisinin hızla büyümesi bekleniyor. Bu da Gaziantep’i büyük bir ticaret merkezi haline getirebilir. Kamu olarak Gaziantep’e önemli destekler sağlıyoruz. Sağlık yatırımları kapsamında bin 875 yataklı yeni hastane hizmete alındı. Ayrıca bin 294 yatak kapasiteli yeni sağlık projeleri devam ediyor. Kültür yatırımları kapsamında Gaziantep Kalesi ve Arkeoloji Müzesi gibi projeler yürütülüyor. Şahinbey’deki yeni kütüphane Türkiye’de örnek projelerden biri. İslahiye, Nurdağı, Araban, Oğuzeli gibi ilçelerde kütüphane projelerine de ciddi bütçeler ayrıldı. Sanayi yatırımları kapsamında Gaziantep’teki OSB’ler için milyarlarca liralık yatırımlar yapılıyor. Küçük sanayi siteleri, ayakkabı, mobilya ve teknoloji ihtisas OSB’leri gibi projelere önemli kaynaklar aktarılıyor. Karayolu ulaşımı ve diğer altyapı projelerinde de önemli ilerlemeler sağlandı" diye konuştu.



Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Fotoğrafçılığa adanmış bir ömür: Babasından devraldığı fotoğrafçılık mesleğini Bayburt’ta yarım asırdan fazladır aşkla sürdürüyor Bayburt’ta ilk fotoğraf stüdyosunu kuran Ahmet Yavuz’un oğlu Sadık Yavuz (75), babasından devraldığı fotoğrafçılık mesleğini yarım asrı aşkın süredir ilk günkü aşkla sürdürüyor. Yavuz, fotoğrafçılığın yanı sıra gazetecilik ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı görevlerinde de bulundu. Babası Ahmet Yavuz’un 1948 yılında askerlik görevi sırasında öğrendiği fotoğrafçılık mesleği, aile mesleği oldu. Yavuz ailesi, 3 kuşaktır fotoğrafçılık mesleğini kentte özenle sürdürüyor. Ahmet Yavuz, Zonguldak’ta başladığı fotoğrafçılık serüvenini 1967 yılında Bayburt’a taşıyarak kentin ilk fotoğraf stüdyosunu kurdu. Henüz ilkokul çağlarındayken babasının yanında çıraklığa başlayan Sadık Yavuz, mesleğin inceliklerini öğrendi. Yıllar geçtikçe fotoğrafçılığa tam anlamıyla adım atan Yavuz, babasından edindiği bilgi ve tecrübeyi yarım asırdan fazla bir süredir yaşatıyor. Fotoğrafçılık yaptığı sırada gazetecilik teklifleri alan Yavuz, çeşitli gazetelerde çalıştı. Son olarak İhlas Haber Ajansı (İHA) bünyesinde muhabirlik yapan Yavuz, bu iki mesleği severek bir arada yürüttüğünü ifade etti. 2005 yılında İHA’dan ayrılan Yavuz, gazetecilik mesleğinin meslek hayatında ayrı bir yeri olduğunu ifade etti. Karanlık odadan dijital çağa Yavuz, fotoğrafçılık mesleğinin teknolojiyle birlikte geçirdiği değişime yıllar içerisinde şahitlik etti. Karanlık oda, dönemin flaşı olarak bilinen sarı ışık gibi zahmetli süreçlerden dijital çağa geçişi bizzat deneyimleyen Yavuz, dijitalleşme sürecinden de bahsetti. Mesleğe başladığı ilk yıllardan itibaren teknolojik gelişmelere ayak uydurduğunu aktaran Yavuz, "Fotoğrafçılık o dönemlerde teknolojiye göre dizayn oluyordu. O yıllardaki sokak fotoğrafçılarını iyi tanırım, sokak fotoğrafçıları vardı. Biz stüdyo fotoğrafçısıydık. Körüklü makinelerimiz vardı. Değişen teknolojiye ayak uydurmaya çalıştık. Gelişmelerimizi teknolojiye göre ayarlıyorduk. Bu mesleği babamla 2015 yıllarına kadar birlikte yürüttük. Babam çok iyi bir fotoğrafçıydı, fotoğraftan çok iyi anlayan, fotoğrafçılık altyapısı olan biriydi. Biz babamdan o dönemlerde çok faydalandık, fotoğrafçılığı ondan öğrendik. Fotoğraf nasıl çekilir, fotoğraflar nasıl hazırlanır, banyolar nasıl yapılır hepsini öğrendik. Sarı ışık dönemlerini, körüklü makine dönemlerini gördük. Babam da bize severek öğretiyordu. Zaman ilerledikçe teknoloji de ilerledi, dijitale geçtik. Benim yaşım ilerledi ama mecbur biz de dijitale ayak uydurmaya başladık, dijital olarak çekim yapıyoruz, fotoğraflarımızı o şekilde çekiyoruz" ifadelerini kullandı. "Fotoğrafçılık ve gazetecilik mesleklerini bir arada yürüttüm" Babasının da o yıllarda tirajı yüksek bir gazetede foto muhabiri olduğunu söyleyen Yavuz, babasından farklı olarak muhabirlik yaptığını, gazetecilik mesleğine de bir merakla adım attığını vurguladı. İhlas Haber Ajansı bünyesinde uzun yıllar muhabirlik yapan Yavuz, iki farklı mesleği bir arada yürüttüğünü ifade ederek, "Fotoğrafçılık mesleği benim baba mesleğim. Babam bu mesleğe askerde başladı, daha sonra Zonguldak’ta sürdürdü. 1956-1957 yıllarında Bayburt’a geldi, stüdyo açarak fotoğrafçılığa başladı. Tabii biz de bu dönemlerde çocukluk çağlarımızda, ilkokul birinci sınıfa başladığım yıl babama çırak oldum. Dükkana sürekli gidip gelip yardım ediyordum. Daha sonra fotoğrafçılığın inceliklerini belli bir yaştan sonra kavradıktan sonra mesleği tam yapmaya başladım. Hem fotoğrafçılık hem de gazetecilik mesleğini sürdürmeye başladım, gazeteciliğe 1964 yılında başladım. O dönemlerde iki mesleği bir arada yürüttüm. Kaşeli muhabir olarak çalışıyordum ama mesleği severek yapıyordum" şeklinde konuştu. Bayburt Gazeteciler Cemiyeti’nde 15 yıl başkanlık yaptı Bayburt’a ilk matbaayı getiren ve kentin ilk duayen gazetecisi olan Osman Okutmuş’un girişimleriyle 1993 yılında kurulan Bayburt Gazeteciler Cemiyeti’nde de 15 yıl boyunca başkanlık yapan Yavuz, Okutmuş ailesinden de mesleğe dair birçok şey öğrendiğini dile getirdi. Yavuz, fotoğrafçılık mesleğinde yarım asrı aşkın süreyi geride bırakırken, ömrünü adadığı fotoğrafçılık mesleğini yıllarca severek yaptığını, "Fotoğrafçılık güzel bir sanat, sevilen bir meslek. Severek yaparsanız çok güzel bir meslektir, ben de mesleğimi çok seviyorum" sözleriyle dile getirdi. İlerleyen yaşına rağmen mesleğini aşkla sürdüren Yavuz, sabahın erken saatlerinde fotoğraf stüdyosuna gelerek, çekimler yapıyor.
Erzincan Erzincan’da vatandaşlar 15 Temmuz’da tek yumruk oldu Erzincan’da, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişiminin 9’uncu yılı dolayısıyla düzenlenen etkinliklerde, demokrasiye sahip çıkan vatandaşlar yeniden meydanlarda buluştu. Gece boyunca süren programlarda şehitler için dualar edildi, birlik ve beraberlik vurgusu yapıldı. FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişiminin 9’uncu yıl dönümünde, vatandaşlar demokrasiye olan bağlılıklarını bir kez daha gösterdi. Erzincan Valiliği koordinesinde 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi. Dörtyol Meydanı’nda düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma Programı’na; Vali Hamza Aydoğdu, Milletvekili Süleyman Karaman, 3. Ordu Kurmay Başkanı ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Murat Ataç, Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun Mülkiye Başmüfettişi Atilla Şahin, Erzincan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Emrah Özkan, EBYÜ Rektörü Prof.Dr. Akın Levent, askeri, adli ve idari erkan, il protokolü, şehit yakınları, gaziler ve yüzlerce vatandaş katıldı. Sporcu gençler tarafından Erzincan sokaklarında taşınan şanlı bayrağın Vali Aydoğdu’ya teslimi ile başlayan anma programı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve dua okunması ile manevi bir atmosferin oluştuğu programda daha sonra Erzincan Lisesi öğrencilerinden Ahmet Kaan Ulubaş tarafından İstiklal Marşının 10 kıtası okundu. Salâ okunması ve 15 Temmuz ile ilgili sinevizyon gösterisinin ardından yapılan protokol konuşmalarında birlik ve beraberlik vurgusu yapılarak aziz şehitler ve kahraman gaziler rahmetle ve minnetle yâd edildi. Programda yaptığı konuşmada, 15 Temmuz’un bin yıllık kardeşliğin, beraberliğin ve inancın hedef alındığı bir gece olduğunu vurgulayan Vali Hamza Aydoğdu, "Biz ki Malazgirt’te Alparslan’ın izini, İstanbul’da Ulubatlı’nın gölgesini, Çanakkale’de Seyit Onbaşı’nın izzetini, 15 Temmuz’da da Ömer Halisdemir’in imanını taşıyan bir milletiz. Bayrağımız inmeyecek, ezanımız susmayacak, milletimiz diz çökmeyecek. Çünkü bu milletin adı Türkiye’dir. Ve zaferin adı da yine Türkiye’dir!" dedi. Vali Hamza Aydoğdu, konuşmasının devamında "Bugün burada, sadece bir hatırayı anmak için değil; o hatıranın yüklediği emanete sahip çıkmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü o gece, aziz milletimiz ayaktaydı. Kimi duayla, kimi canıyla, kimi bedeniyle. Sokaklara dökülenler sadece insanlar değildi; aynı zamanda bir milletin iradesi, vicdanı, hafızasıydı. Boğaz Köprüsü’nde ellerinde bayrakla yürüyen genç kızlarımız, abdest alıp kurşuna yürüyen amcalarımız, tanklara direnen delikanlılarımız, "Bu vatan sahipsiz değil!" diye haykırıyordu." dedi. Aziz milletin, gövdesini siper edeceğini fakat iradesini asla teslim etmeyeceğini belirten Vali Aydoğdu, "Bu millet, devletiyle omuz omuza verdiğinde; FETÖ’süyle, maşasıyla, emperyal heveslileriyle kurulan bütün senaryoları yırtar atar." diye konuştu. Bu yılki programların "Zaferin Adı Türkiye" mottosuyla düzenlendiğini ifade eden Vali Hamza Aydoğdu, "Çünkü bu topraklarda yazılan her zaferin ardında aynı ruh var: Demokrasinin adı Türkiye’dir. İstiklalin, kahramanlığın, inancın adı Türkiye’dir. 15 Temmuz, necip milletimizin kendi mukadderatına mühür vurduğu bir gecedir. İşte o gece, meydanlarda sadece insanlar değil; bir milletin kaderi dimdik durmuştu. Unutmadık, Unutturmayacağız." dedi. 15 Temmuz gecesi Erzincanlıların, tıpkı 13 Şubat’ta olduğu gibi, bir ve beraber olmanın ne demek olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirten Vali Aydoğdu, "Erzincanlı hemşehrimiz sıra dağlar gibi duran bir kararlılıkla, milletimizin istiklâli için o karanlık gecede vakur bir duruş sergiledi. Demokrasi nöbetlerinde omuz omuza duran gençlerimiz, dualarıyla meydanları kuşatan analarımız, yüreklerini ortaya koydu. Bu aziz topraklarda, istiklâl meşalesi her zaman milletimizin kalbinde yanacaktır. İşte bu yüzden, 15 Temmuz’u sadece anmakla kalmayacağız; anlatacağız, yaşayacağız, yaşatacağız. Aziz milletimizin verdiği bu demokrasi dersini gelecek nesillere de bir emanet gibi aktaracağız." şeklinde konuştu. Konuşmasının son bölümünde, aziz milletin bir daha böylesine hain girişimlerle karşılaşmamasını dileyen Vali Aydoğdu, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına, 15 Temmuz şehitlerine ve tüm şehitlere Allah’tan rahmet; gazilere sağlıklı uzun ömürler diledi. Yapılan konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halka seslenişi meydandaki dev ekrandan izlendi. Erzincan Lisesi öğrencilerinden Muhammed Emin Aktay’ın okuduğu "15 Temmuz Destanı" ile Muhammed Çiftçi’nin okuduğu "Otuz Kuş" şiirleri duygusal anlar yaşattı. Program, 3. Ordu Bandosu tarafından seslendirilen marşların ardından saat 00.13’te Erzincan’daki tüm camilerden salaların okunmasıyla sona erdi.
Çanakkale Çanakkale’deki orman yangınında yanan alanlar havadan görüntülendi Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde çıkan orman yangını 17’nci saatinde devam ediyor. Yangına havadan ve karadan müdahale ediliyor. Yangında yanan ormanlık alanlar ile yerleşim yerleri dron ile görüntülendi. Ayvacık ilçesi Naldöken köyü mevkiinde dün saat 15.00 sıralarında başlayan orman yangını rüzgarın da etkisiyle yerleşim yerlerine sıçardı. Yangına dün havadan 4 uçak, 6 helikopter ile müdahale edildi. Havanın kararmasıyla birlikte orman yangınına karadan 42 arazöz, 15 itfaiye aracı, 6 dozer ve 300 personel ile müdahaleye devam edildi. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber havadan 2 helikopter, karadan çok sayıda arazöz ve orman personeliyle yangına 17’nci saatinde müdahaleye devam ediliyor. Yangında oluşan can güvenliği riski sebebiyle dün tahliye edilen Naldöken, Tuzla, Taşağıl ve Çamköyündeki vatandaşlarla evlerine dönmeye başladı. Ayvacık ilçesinde bağlı Tuzla köyünde yaşayan yaşlı bir kişi kadının tahliyesine jandarma ekipleri yardım etti. Ekipler yürüyemeyen yaşlı kadını omuzlarına alarak evden çıkardı. Öte yandan Tuzla köyündeki birçok dam, bahçe, metruk bina, tarım aletleri, traktör ve tarım arazileri zarar gördü. Bazı hayvan damlarındaki küçükbaş hayvanlar telef oldu. Tuzla köyünde bulunan 1’inci Murat tarafından 659 yıl önce yaptırılan ve restorasyon aşamasındaki Murad Hüdavendigar Camisi’nin bahçesinde bulanan tarihi mezarlar da alevlerden etkilendi. Yangında yanan ormanlık alanlar ile yerleşim yerleri dron ile görüntülendi.