KÜLTÜR SANAT - 15 Ocak 2022 Cumartesi 17:02

Gaziantep lezzetleri New York’ta görücüye çıktı

A
A
A
Gaziantep lezzetleri New York’ta görücüye çıktı

Gaziantep Büyükşehir Belediye (GBB) Başkanı Fatma Şahin, dünya çapında markalaşma amacıyla yola çıkan Gastro Show’un Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yolculuğu kapsamında düzenlendiği ilk buluşmaya New York’ta katıldı.

Gaziantep Büyükşehir Belediye (GBB) Başkanı Fatma Şahin, dünya çapında markalaşma amacıyla yola çıkan Gastro Show’un Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yolculuğu kapsamında düzenlendiği ilk buluşmaya New York’ta katıldı. Buluşmada, Başkan Şahin, Gaziantep gastronomisinin artık lezzetten de öte bir istihdam, yatırım, büyüme ve ekonomi olduğunu söyledi.


Türkevi’nde organize edilen buluşmada Türkiye’den getirilen Gaziantep Baklavası ve 300 kilogram yiyecek ve içecek, Dr. Ender Saraç’ın besin değerleri ve vücuda yararlarını anlattığı sunumuyla katılımcılara tanıtıldı. Türkiye’de yetişen ürünlerle hazırlanan beş ayrı yemek ve Gaziantep baklavası, katılımcıların beğenisine sunuldu.


"Her krizin fırsatları var"


Gastro Show’da konuşan GBB Başkanı Fatma Şahin, çok özel bir mekânda olduklarını belirterek, “Türkevi’nin konukseverliğine uygun bu mekân kısa süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açıldı. Hepimizin tasarımıyla övünç duyduğu bu mekânda Gastro Show için bir aradayız. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. İnsani ve çevre dostu kalkınma modeli üzerine çok kafa yorduk. Ama pandemi ile karşı karşıya kalana dek bu başlıkların tam anlamıyla neye işaret ettiğini göremedik. Her krizin fırsatları var. Dolayısıyla dünya çok kritik bir süreçten geçiyor. Her krizin fırsatlarını iyi yakalamamız gerekiyor. Doğaya ve insana saygılı ekonomiden ekolojiye geçişi sağlayacak modeli, geçmemiz gerekiyor. Bunun için her ülke kendi yöntemleriyle bunu çözmeye çalışıyor. Küresel ısınmayı önleyecek anlaşmalar ve kararlar bunlardan yalnızca bazıları. Ülkemizde de bu yaklaşımlara paralel çalışmalar yapıldı. Paris Anlaşmasına imza atıldı. Akabinde bakanlığımızda isim değişikliğine gittik.” dedi.


"Anadolu medineyeti gönül kapısıdır"


Artık güçlü devlet tanımının değiştiğini aktaran Başkan Şahin, “Artık güçlü devlet tanımı, ne kadar kişi başına düşen milli gelirinin olduğu, ne kadar petrolün ya da altınının olduğundan öteye kendi kendine ne kadar yetebildiğinle ilişkili. Çevre ve ekolojik açıdan gerçekleştirdiğin çalışmalar artık, güçlü devlet koşullarını sağlamak için bir hayli önemli bir koşul. Sağlıklı ve akıllı şehir, yeni dünya düzeninin gereklilikleri halini kazandı. Tam da onun için bugün buradayız. Gaziantep fıstığının lezzeti, baklavası, menengiç kahvesinin farkı elbette çok önemli ama bu artık bir lezzet olayından tamamen çıkmıştır. Bu bir istihdam, ihracat, yatırım, büyüme ve ekonomidir. Anadolu sofrası büyük bir hazine. Kim bunun değerini bilir, hakkını verir ve geleceğe taşırsa dünyanın sözünü o söyler. Yerelden evrensele gelenekten geleceğe önemli bir emanetçiyiz. Kültürel mirasımızın taşıyıcılarıyız. Büyük bir rekabet var. Uluslar ve bireyler kendi içlerinde yarışırken bu yeni kalkınma modelini kim önceden görür ve alt yapıyı oluşturursa en başarılı onlar olacak. O yüzden Anadolu sofrası büyük bir hazinedir. Anadolu medeniyeti büyük bir gönül kapısıdır.” diye konuştu.


"Kebap, buzdağının yalnızca görünen kısmı"


Gastro Showa ev sahipliği yapan Türkiye’nin New York Başkonsolosu Reyhan Özgür ise gastronominin turizm açısından yükselen bir değer olduğunu aktararak, “Türkiye kebaplarıyla ünlü olabilir ama popüler kebap, Türk mutfağı söz konusu olduğunda buzdağının sadece görünen kısmı’’ sözlerinin de Türk mutfağının zenginliğini ortaya koyduğunu dile getirdi.


"Türkiye kebaptan ve dönerden ibaret değil"


Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe ise ’’Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin sadece kebap ve dönerden ibaret olmadığını, sağlıklı Türk mutfağının dünyada markalaşma sürecinde bir numarada olması gerektiğini farklı ülkelerde yapacağımız etkinliklerle karşılamak istiyoruz.’’ ifadelerini kullandı.


İstanbul ve Dubai’nin ardından üçüncüsü New York’ta düzenlenen Gastro Show’un sponsorluğunu Ticaret Bakanlığı ve Türk Hava Yolları üstlendi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Türkiye’nin tek yerli acil durum gıdası ve suyu Trabzon’da deprem çantasına giriyor Son yıllarda yaşanan büyük depremlerin ardından acil durum çantalarının önemi bir kez daha ortaya çıkarken, Türkiye’de deprem çantasında yer alması gereken en kritik ürünler Trabzon’da üretiliyor. Acil durum gıdası, acil durum suyu ve ilk yardım setiyle birlikte 72 saatlik yaşam desteği sunan yerli deprem çantası uluslararası standartlarda hazırlanıyor. Beşikdüzü Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Akana Deniz Teknolojileri’nde görevli Endüstri Mühendisi Mehmet Saygın, Türkiye’de hem acil durum gıdasını hem acil durum suyunu üreten tek firma olduklarını söyledi. Saygın, "Deprem çantalarının içinde mutlaka acil durum suyu ve acil durum gıdası bulunmalı. Bu ürünlerin raf ömrü 5 yıl ve bir kişinin 72 saatlik temel ihtiyacını karşılıyor. Son depremlerle birlikte bu konuda ciddi farkındalık oluştu" dedi. Deprem çantaları standart ve VIP olarak ikiye ayrılıyor Deprem çantalarının standart ve VIP olarak iki çeşide ayrıldığını belirten Saygın, "Deprem çantasının içeriğinde acil durum gıdası ve suyun yanı sıra ilk yardım seti, termal battaniye, dinamolu el feneri, düdük gibi temel ekipmanları yer alıyor. Standart olan çantamızın yüzde 70’i dolu, yüzde 30’u ise kullanıcının kendi inisiyatifine göre boş bırakılmış ve bu şekilde tasarlanmıştır. VIP modelde ise bu ekipmanlara ek olarak solar el feneri, powerbank, saç yıkama bonesi, dezenfektan ve termal koruyucu kıyafet bulunuyor" diye konuştu. Acil durum gıdasının uluslararası kurallara uygun olarak üretildiğini ifade eden Saygın, "Çantamızda bulunan acil durum gıdasını bir kişinin 3 günlük protein, karbonhidrat, yağ, tuz ve enerji ihtiyacını karşılayacak seviyede üretiyoruz. Fabrikamızda yüzde 75 kadın istihdamıyla bu üretimi gerçekleştiriyoruz" şeklinde konuştu.
Bursa Bursa Uludağ Üniversitesi 3D beton yazıcı ile 3 günde 300 metrekarelik ev yapacak Türkiye’de inşaat sektöründe ezber bozan bir teknoloji geliştirildi. Artık bir ev inşa etmek için ne ustaya ne de aylar süren şantiye trafiğine ihtiyaç duyulacak. 3D beton yazıcılarla modern ve dayanıklı bir ev yalnızca birkaç gün içinde ortaya çıkacak. Bursa Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ve Jet Robotik Mühendislik tarafından geliştirilen 3D beton yazıcılar ve betonun çok daha kısa süre içerisinde donmasını sağlayan tamamen yerli karışımlar sayesinde 300 metrekarelik betonarme bir evi 3 gün gibi kısa bir sürede inşa edebilecek. Jet Robotik Otomasyon Direktörü Arda Bayur’un geliştirdiği sistemde, bilgisayarda hazırlanan 3 boyutlu proje tüm detaylarıyla onaylandıktan sonra makineye yükleniyor. Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Ar-Ge ekibi tarafından hazırlanan özel solisyon ile karıştırılan beton, tıpkı mürekkep ile yazılır gibi katman katman dökülüyor. Nozul milimetrik hassasiyetle ilerliyor ve tüm süreci bilgisayar yönetiyor. 150 metrekare tek katlı bir yapının iç ve dış duvarları sadece 2-3 günde tamamlanabiliyor. Bu sürede şantiyede tek bir usta bile bulunmuyor; sistemi 2-3 kişilik teknik ekip kontrol ediyor. Bu da hem maliyeti düşürüyor hem de hata payını neredeyse sıfıra indiriyor. 3D beton yazıcı sayesinde sıva işçiliği ortadan kalkıyor, duvar yüzeyi makineden çıktığı gibi düzgün oluyor. Elektrik ve su tesisatı da duvar içine kolayca entegre edilebiliyor. Çift katmanlı yapı sayesinde araya izolasyon malzemesi, elektrik ve su tesisatı kolayca yerleştirilip kapatılabiliyor. 3D beton yazıcı teknolojisi yalnızca ev üretmiyor. Aynı yazıcıyla bank, merdiven, masa, süs havuzu, saksı gibi şehir mobilyası için mimari tasarımlar da üretilebiliyor. Jet Robotik ekibinin 10, 20, hatta 30 katlı binalar için farklı bir metot ile döküm yapabilecek Ar-Ge çalışmalarını sürdürdüğünü ve bu süreçte devlet üniversiteleriyle ortak projeler yürütüldüğünü belirten şirketin Direktörü Arda Bayur, "Uzun yıllardır 3 boyutlu beton yazıcılar üzerinde çalışıyoruz. Son 2 yıldır çift kompenentli sistemlerle bunu farklı bir boyuta taşıdık. Harcın içerisine yüksek basınç ve düşük debi ile enjekte ettiğimiz katalizör sayesinde harcı çok hızlı bir şekilde ayakta durabilir bir hale getirebiliyoruz. Kendi geliştirdiğimiz yazılım sayesinde yaklaşık bir günlük eğitimle bir operatör bu makineyi rahatlıkla kullanabilir. Çok hızlı bir şekilde bina üretebiliyoruz. Bu bize maliyet açısından ne fayda sağlıyor. Dünya genelindeki hem konvansiyonel hem de 3D yazıcılarla üretilen binalardaki ton başına harç maliyeti yaklaşık 150 ile 300 dolar bandında değişmektedir. Biz bunu Uludağ Üniversitesindeki hocalarımızla birlikte yaptığımız çalışmalarla 70-80 dolar bandına indirebildik. Ton başına maliyetimiz 70-80 dolar olmakla beraber bina ölçeğine göre bu maliyet değişmektedir. Devlet üniversiteleri ve hocalarımızla yaptığımız ortak çalışmalar neticesinde harcın ve makinenin gereksinim duyduğu teknik özellikleri ve harcın özelliklerini geliştirmekteyiz" dedi. "24 saatlik çok kısa bir sürede biz 200 metrekarelik alanı yazdırıp kullanıma sunabiliyoruz" Projenin en büyük Ar-Ge ortağı Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Mardani ise, geliştirdikleri proje sayesinde 24 saatlik çok kısa bir sürede 200 metrekarelik alanı yazdırıp kullanımına sunabildiklerini söyledi. Asıl amaçlarının deprem sonrası barınma ihtiyacını hızlı bir şekilde çözmek olduğunu aktaran Mardani, "Örnek olarak 24 saatlik çok kısa bir sürede biz 200 metrekarelik alanı yazdırıp kullanıma sunabiliyoruz. Ayrıca bu teknoloji sayesinde askeri binalar ve deniz ekosistemini geliştirmek için resifler, kent mobilyaları, tasarımı ve üretimi gibi pek çok farklı başarılı projeler yapabiliyoruz. Aslında bu proje geleneksel beton üretimine bir alternatif değil, daha hızlı, daha ekonomik, daha ekolojik faydalarından dolayı stratejik bir ortak diyebiliriz" dedi. 3D yazıcılı beton teknolojisinin 2000’li yıllarda ortaya çıkan bir teknoloji olduğunu hatırlatan Mardani, teknolojinin her geçen gün çok hızlı bir şekilde gelişmekte olduğunu vurguladı. "Örneğin günümüzde Çin’de 5 katlı binalar yapılabilmektedir. Avrupa ve Amerika’da köprüler ve çeşitli barınaklarla alt yapı ihtiyaçları giderilebiliyor. Türkiye’de ise deprem sonrası birkaç kentte pilot uygulamalar başarılı bir şekilde başladı. Ancak yaygın bir şekilde belediyeler tarafından kullanılıp beton kent mobilyaları yapılmaktadır. Bizim de belediyelerle ortak çalışmalarımız devam ediyor. İstediğimiz nesneleri yazdırabiliyoruz" diye konuştu. "2026 yılında gerekli mevzuatlar çözülerek Türkiye’de çok katlı binalar bu sistemle yazdırılacak" Yöntemin avantajlarından da bahseden Prof. Dr. Ali Mardani, 3 boyut teknolojisinde kalıba ihtiyaç olmadığını, inşaat üretim giderlerinin yüzde 35’ini kalıp giderleri kapsadığı için otomatik olarak bu giderin azalmış olduğunu söyledi. Prof Dr. Mardani, "İşçi sayısı azaldığı için işçi kazası sayıları da azalıyor. Biz ekip olarak dünyada ve Türkiye’de yapılan uygulamaları sıklıkla takip ediyoruz. Bu teknoloji ilk ortaya çıktığında çimento tüketimi çok fazla olduğu için sera gazı salınımı açısından olumsuzluklar ortaya çıkarıyordu. Çünkü 1 ton çimento üretiminde yaklaşık 1.2 ton hammadde yakılıyor, 900 kilometreküp sera gazı salınımı gerçekleşiyor. Dolayısıyla benim yürüttüğüm bir proje kapsamında bizim ekipteki kimya hocamızın laboratuvarında bir katkı geliştirdik. Patentini de aldık. Bu katkı sayesinde biz çimento üretimindeki sera gazı salınımını yüzde 42 oranında azalttık. İnsan sağlığına zararlı olan krom 6’yı krom 3’e indirdik. Krom bağlama potansiyelini kazandırdık biz bu katkımıza. Bu 3’lü fonksiyonu bizim üretim sistemimize entegre ettiğimiz zaman daha ekonomik, daha ekolojik ve yenilikçi bir ürün ortaya koyduk. Bu beton üretimini diğer 3 boyutlu uygulamalarla kıyasladığımız zaman aslında ton başı 150-200 bin dolar maliyet ortaya çıkıyor. Bizim buradaki ekolojik sistemimizle ortaya koyduğumuz ekonomik karışımlarla aslında 80 bin dolara kadar düşebiliyoruz. Onun da sebebi ürettiğimiz çimentolarımız daha ince taneli olduğu için biz otomatik olarakta diğer bağlayıcı sistemleri, diğer mineral katkılarını da daha yüksek oranda bu sisteme dahil edebiliyoruz. Bizim ürünümüz tamamen yerlidir. 2022 yılından itibaren farklı hocalarla çalışmalara başladık. Benim yürüttüğüm bazı projeler ve yüksek doktora tezlerinde biz ilk başta tek kompenantlı sisteme giriş yaptık. Ancak daha özgü bir nesne yazdırmak adına Ar-Ge çalışmalarımızla birlikte çift kompenantlı sisteme geçtik. Şu an betonun katılaşma süresini de kendimiz kontrol edebiliyoruz. Ayrıca Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bu konu üzerine yoğun bir şekilde çalıştığını biliyoruz. Öngörümüz 2026 yılında gerekli mevzuatlar çözülerek, artık Türkiye’de çok katlı binaların bu sistemle yazdırılması mümkün olacaktır. Biz Uludağ Üniversitesi olarak farklı hocalarla işbirliği yapıyoruz. 2022 yılından itibaren 3 boyutlu beton üretimine başladık. Şu an betonun katılaşma süresini de biz kendimiz ayarlıyoruz. Dolayısıyla biz artık inşaatın teslim süresini de belirlemiş oluyoruz" diye konuştu.