SAĞLIK - 18 Nisan 2025 Cuma 14:23

Lenfödemde, kompleks boşaltıcı fizyoterapi ile ödemden kurtulmak mümkün

A
A
A
Lenfödemde, kompleks boşaltıcı fizyoterapi ile ödemden kurtulmak mümkün

SANKO Üniversitesi Hastanesi’nden Uzm. Fzt. Nursena Kılıç, lenfödemde, kompleks boşaltıcı fizyoterapi ile ödemden kurtulmanın mümkün olduğunu söyledi.


SANKO Üniversitesi Hastanesi Uzm. Fzt. Nursena Kılıç, lenfödemin, lenf sisteminin sonradan ya da doğuştan sebepler ile hasar görmesi sonucunda proteinden zengin olan sıvının cildin altında birikmesi sonucu yumuşak dokunun şişmesi durumu olduğunu ifade etti. Uzm. Fzt. Kılıç, ödemin bir semptom, lenfödemin ise bir hastalık olduğunu belirtti.


Lenfödemin en önemli ve ilk belirtisinin vücudunun bölümlerinde şişlik olduğunu kaydeden Uzm. Fzt. Kılıç, "En sık kol ve bacakta görülürken, baş-boyun, karın ve genital bölgede de karşılaşılmakla birlikte aynı anda birden fazla bölge de etkilenebilmektedir. Ödem, ağırlık, dolgunluk, gerginlik hissi ve nadir de olsa ağrı semptomlarına sebep olabilir. Fiziksel ve duygusal açıdan hastanın aile, çalışma, sosyal ve cinsel yaşam kalitesini olumsuz yönde ciddi biçimde etkiler. İlk belirti olan dokuda şişlik, tedavi edilmediği taktirde ilerleyici olan hastalıkta beslenemeyen ciltte yaralar ve sürekli olarak enfeksiyonlar gelişir" dedi.



Lenfödem tedavisi


"Sürekli ve artarak çoğalan bir hastalık olan lenfödem tedavisinde Kompleks Boşaltıcı Fizyoterapi (KBF) Programı, uluslararası kabul gören ve kanıta dayalı en yaygın tedavi yöntemidir" diyen Uzm. Fzt. Kılıç, şu bilgileri paylaştı: "Tedavideki amaç, sağlıklı bölgeye doğru lenf drenajı ile şişliği kontrol altına sağlamaktadır. Aynı zamanda kompleks boşaltıcı fizyoterapi programı ile hasta eğitimi ve enfeksiyon oluşumunu veya tekrarlamasını önleyerek, hastanın günlük yaşamına dönüşünü hızlandırmaktır. KBF uluslararası sertifika programları ile bu alanda uygulama yetkinliğine sahip fizyoterapistlerce uygulanır. KBF; cilt bakımı, manuel lenf drenajı, kompresyon (Bandaj veya kompresyon çorabı), egzersiz ve öz bakım komponentlerinden oluşur"



KBF’nin iki fazda uygulandığını söyleyen Uzm. Fzt. Kılıç, şu bilgileri paylaştı: "Faz 1 - Boşaltım Fazı (Yoğun faz): Amaç ödemin azaltılmasıdır. Tedavi günlük yapılır, kompresyon bandaj ile sağlanır, ödem şiddetine göre 3-6 hafta kadar sürebilir. Faz 2 - Koruma Fazı: Oldukça önemli olan bu fazda uzun süreli koruma amaçlanır. Haftada 2-3 kez yapılabilir, kompresyon çorap ile sağlanır. Kompresyon çorabı tercihen kişiye özel olmalıdır."



Lenfödemi veya lenfödem riski olan hastalara öneriler


Uzm. Fzt. Kılıç lenfödemi veya lenfödem riski olan hastalara şu önerilerde bulundu. Kılıç, "Bağışıklık sistemi için hijyen sağlanması oldukça önemlidir. Burun, kulak ve genital bölge hijyenine özen gösterilmelidir. Alerji yapacak kozmetik ürünlere dikkat edilmelidir. Sıkı mücevherler damarları sıkıştıracağından kullanılmamalıdır. Kedi-köpek tırmalamasına dikkat edilmelidir. Güneş yanığına dikkat edilmeli, şişen bölge güneşe aşırı maruz bırakılmamalıdır. Hamam ya da sauna vb. sıcaklığın yoğun olduğu yerlerde bulunulmamalıdır. Kıyafetlerin iç çamaşırı, pantolon, etek vb. giysiler kemer vb. aksesuarların cildi kesmesi engellenmelidir. İç çamaşırlar cilt üzerinde sıkı olmamalıdır. Cildin nemlendirilmesine önem gösterilmelidir. Etkilenen bölgeden tansiyon ölçümü, enjeksiyon gibi işlemler yaptırmamaya özen gösterilmelidir. Uçakla seyahat edecekler mutlaka bası giysisi giymelidir" diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Ömer Erdoğan: "Çocukluk dönemimden beri bende bir liderlik vasfı vardı" Teknik Direktör Ömer Erdoğan, futbolculuk kariyerinin hemen ardından teknik adamlık için eğitimler aldığını belirterek, "Çocukluk dönemimden beri bende bir liderlik vasfı vardı. Genç takımlarda kaptanlık yaptım, Bursaspor’da kaptanlık yaptım. Benim üstümde hep bir sorumluluk vardı. O yüzden her zaman futbolu bıraktığımda teknik direktör olacağımı hayal ediyordum" dedi. D-Smart’ta yayınlanan Haftanın Konuğu programında Teknik Direktör Ömer Erdoğan, soruları yanıtladı. Profesyonel futbolculuk kariyerinin sona ermesinden kısa süre sonra teknik direktörlüğe geçiş yaptığını söyleyen Erdoğan, "Önce Ertuğrul Sağlam hocamın yanında 3 sene yardımcı antrenörlük yaptım. Daha sonra hocamdan izin isteyip kendi yoluma devam etmek istedim, sağ olsun hocam da beni kırmadı. O dönemde de boş durmadım, lisanslarımı tamamlamak için federasyon eğitimlerine gittim. Aynı zamanda da sürekli Almanya’daki takımları ve hocaları ziyaret ettim. Çocukluk dönemimden beri bende bir liderlik vasfı vardı. Genç takımlarda kaptanlık yaptım, Bursaspor’da kaptanlık yaptım. Benim üstümde hep bir sorumluluk vardı. O yüzden her zaman futbolu bıraktığımda teknik direktör olacağımı hayal ediyordum" diye konuştu. "Avrupa kulüplerinin Türk futboluna bakış açısı değişti" Türk teknik direktörlerin Avrupa’da takım çalıştırmasının önemine değinen 48 yaşındaki teknik adam, "Biz Türk teknik direktörler olarak yurt dışında iyi bir izlenimimiz yok. Türk teknik direktörlerin yurt dışında çok görev almadığı için kulüplerin bakış açıları biraz tedirgin. Arda Turan’ın Shakhtar Donetsk’te başarılı olması, ’Bakın Türk teknik adamlar da Avrupa’da takım çalıştırabilir’ mesajı veriyor. Türk futbolcular da önceden Avrupa’da pek fazla yer almazdı. Son yıllarda Cengiz, Çağlar, Cenk Tosun gibi örneklerle birlikte kulüplerin Türk futboluna bakış açısı değişti; Türkiye liglerini de daha yakından takip etmeye başladılar" değerlendirmesinde bulundu. "Dışarıdan milli takımı izlerken keyif alıyorum" Ömer Erdoğan, A Milli Futbol Takımı hakkında ise görüşlerini şu sözlerle paylaştı: "Grup aşamalarındaki başarılarından ötürü Montella ve oyuncularımızı tebrik ediyorum. Bana göre dünyada bir numara İspanya. İspanya’nın ardından özellikle EURO 2024’te Gürcistan’ı izledikten sonra bize en yakın rakip onları görüyordum; ancak her iki maçı da rahat kazanmamızla birlikte bu grupta gelebileceğimiz en iyi noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Bu kadro Dünya Kupası’na gitmeyi hak ediyor. Dışarıdan millî takımı izlerken keyif alıyorum. Umarım Dünya Kupası’na gidip orada da güzel sonuçlar alabiliriz." "Kimse mesleğine ihanet etmez" Son dönemdeki bahis soruşturması hakkında sorulan soruya Ömer Erdoğan, "Futbol çok farklı bir endüstri, çok farklı bir ekonomide dönen bir sektör. Bu bahis, çok ciddiye alınması gereken bir konu. Şu anda yargı devam ediyor, bunun sonuçlarını göreceğiz ama belki de bizim için bir fırsat olur. Her şeyi temizleyerek yeni bir başlangıç yapabiliriz. Hem bu bahis olayı hem de daha önce yaşananlar insanımızı futboldan biraz soğuttu; statlar artık eskisi gibi dolu değil. Ben eminim ki çoğu futbolcu kardeşlerimiz bu bahisin yasak olduğunu bile bilmiyordur. Kimse mesleğine ihanet etmez" yanıtını verdi. "Bursaspor her zaman Süper Lig’de bulunması gereken bir takım" Bursaspor hakkında konuşan Erdoğan, "Bir takımın 2010 yılında şampiyon olup 10-12 senede 2. Lig’e, 3. Lig’e düşmesi, ’Bir kulüp nasıl yanlış yönetilir, borç batağına sürüklenir?’ adı altında tez bile yapılabilir. Bursaspor her zaman Süper Lig’de bulunması gereken bir takım. Bulgaristan maçında da tribünleri gördük, muhteşemdi. Ortalama 42 bin kişiyle 3. Lig’de mücadele etmeye devam ediyorlar. Türk futbolunun kalitesini, seyir zevkini artırmak için tribünleri de doldurmamız gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Büyük takımlarla Anadolu kulüplerinin arasındaki makas çok açıldı" Trendyol Süper Lig’de birçok takımın teknik direktöre değişikliği yaşamasına dair de fikirlerini aktaran Erdoğan, büyük takımlarla Anadolu takımları arasındaki makasın açıldığına yönelik soruya şu yanıtı verdi: "Her zaman bir makas açıktı. Özellikle büyük takımlar dediğimiz Galatasaray ve Fenerbahçe, ekonomik anlamda diğer Anadolu kulüpleriyle aralarındaki farkı çok açtı. Biz şampiyon olduğumuzda belki aradaki fark altıysa şu an belki 50-60 kat fark oluşmuştur. Kocaelispor ve yönetimini tebrik ediyorum. Sezona kötü bir başlangıç yaptılar, normalde böyle bir başlangıcın ardından teknik direktör değişikliğine gidilirdi. Yönetim Selçuk İnan’a güvendi, Selçuk Hoca da kötü gidişatı tersine çevirdi. Daha 10. ve 11. haftada Süper Lig’de 11 tane teknik direktör değişikliği olmuş; bu da Türk futbolunun sıkıntılı olduğunu gösteriyor." "Avrupa’da güzel anılmamız lazım" Türk kulüplerinin Avrupa’da aldığı başarılı sonuçlar hakkında Erdoğan, "Son senelere göre daha iyi gidiyoruz. Samsunspor’un başarısı yabana atılmamalı. Fenerbahçe’nin başarısı. Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde bizi gururlandırması Türk futbolu açısından çok önemli. Ligimizin izleyici sayısının yükselmesi için Avrupa’da iyi futbolla başarılı sonuçlar almamız lazım. Avrupa’da güzel anılmamız lazım" dedi. "Boş zamanımı oyuncu izlemek ve antrenman izlemek için değerlendiriyorum" "Yorumculuk bana göre farklı bir meslek" diyen Ömer Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Hem saha içi hem yorumculuk bence aynı anda olmaz. Yapanlara bir şey diyemiyorum ama bana göre ters. Tabii ki çalışmak istiyorum ancak doğru yerde çalışmak istiyorum. Gittiğim yere bir şey katabilir miyim? Kendi gelişimimi devam ettirebilir miyim? Bunlar eğer olumluysa o zaman çalışabilirim. Bazı teklifler aldım ama kabul etmedim, doğru yer olduğuna inanmadım. Şu an boş zamanımı oyuncu izlemek ve antrenman izlemek için değerlendiriyorum. Bu da benim için bir fırsat."
İstanbul Böcek ailesinin ölümüne ilişkin soruşturmada Adli Tıp raporu açıklandı Fatih’te anne, baba ve 2 çocuğun zehirlenme iddiasıyla hayatını kaybetmesine ilişin yürütülen soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu’nun değerlendirmesi ortaya çıktı. Adli Tıp Kurumu raporunda, "Anne ve çocukların öncelikli olarak kalınan oteldeki ortamdan kaynaklı kimyasal madde zehirlenmesi, daha düşük olasılıkla da tükettikleri besinlere bağlı gıda zehirlenmesi neticesinde vefat ettikleri düşünülmektedir" değerlendirilmesi yapıldı. Almanya’dan 9 Kasım 2025’te turistik amaçla İstanbul’a gelerek 13 Kasım 2025’te zehirlenme iddiasıyla hayatlarını kaybeden anne Çiğdem Böcek (27) baba Servet Böcek (38) ile 3 yaşındaki Masal ve 6 yaşındaki Kadir Muhammet Böcek’in ölümlerine ilişkin yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu, Böcek ailesinin ölümü hakkında değerlendirmesini açıkladı. 13 Kasım 2025 tarihinde İstanbul Fatih’te zehirlenme şüphesiyle anne Çiğdem Böcek, baba Servet Böcek ile çocukları Kadir Muhammet Böcek ve Masal Böcek’in hastaneye kaldırıldığı, çocukların aynı gün vefat ettiği, annenin daha sonra vefat ettiği Adli Tıp Kurumu tarafından kaydedildi. Ailenin 9 Kasım 2025 Pazar günü turistik amaç ile İstanbul’a geldikleri ve Fatih’te bulunan Harbour Suites Old City Hotelde konakladıkları da Adli Tıp Kurumu’nca değerlendirilerek, "10 ve 11 Kasım 2025 tarihlerinde dışarıdan midye, pide, tantuni, kokoreç ve lokum gibi muhtelif gıdalar tükettikleri, 12 Kasım 2025 günü sabaha karşı mide bulantısı ve kusma şikayetlerinin başladığı, sabah saatlerinde hastaneye başvurdukları ve ilk tedavilerinin ardından otele döndükleri, 13 Kasım 2025 perşembe günü otele çağrılan ambulanslar ile sabaha karşı saat 3 sıralarında hastanelere kaldırıldıkları ve yapılan müdahalelere yanıt alınamayarak çocukların vefat ettikleri" ifadelerine yer verildi. Annenin daha sonra vefat ettiği aktarılan raporda, ailenin kaldığı otelin 11 Kasım 2025 günü haşere ve böcekler için ilaçlandığı, Olay Yeri İnceleme ekibinden şifahen alınan bilgiye göre ailenin kaldığı 201 numaralı odanın ilaçlama yapılan 101 numaralı odanın hemen üst katında yer aldığı, ailenin kaldığı 201 numaralı odanın havalandırma sisteminin olmadığı belirtildi. 15 Kasım 2025 Cumartesi günü aynı otelden yabancı uyruklu 2 kişinin daha benzer şikayetlerle hastanede tedavi gördükleri de raporda aktarıldı. Öte yandan otel ilaçlaması yapılırken kullanılan kimyasal maddeler ve kutuları, anne Çiğdem Böcek’in hastanede alınan ilk kan örneği, baba Servet Böcek’in hastanede alınan ilk kan örneği ve mide içeriği, yabancı uyruklu 2 kişinin hastanede alınan ilk kan örnekleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelenmek üzere Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Yapılan ölü muayene ve otopsi işlemlerinde çocuklar Kadir Muhammet Böcek ve Masal Böcek’in ölüme neden olacak travmatik bulguları olmadığı, mide duvarında yer yer kanama ve midede kızarıklık dışında belirgin bulgu izlenmediği belirtildi. Anne Çiğdem Böcek’in ise mide duvarında noktasal ülsere alanlar ve mide duvarında yaygın kanama dışında belirgin bulgu izlenmediği belirtildi. Raporda olayın oluş şekli, tıbbi öyküleri, edinilen son bilgiler ve aynı otelden benzer şikayetlerle 2 kişinin daha hastanede tedavi görüyor olması birlikte değerlendirildiğinde anne ve çocukların öncelikli olarak kalınan oteldeki ortamdan kaynaklı kimyasal madde zehirlenmesi, daha düşük olasılıkla da tükettikleri besinlere bağlı gıda zehirlenmesi sonucu vefat ettiklerinin düşünüldüğü kaydedildi. Anne ve çocuklardan otopside alınan örneklerin patolojik, mikrobiyolojik ve toksikolojik analizi sonucu ölüm sebepleri hakkında kesin kanaat belirtileceği de raporda aktarıldı. Otelin ilaçlanmasında kullanılan kimyasal madde örnekleri ve kutularının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından talep edildiği ve Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesince inceleneceği raporda belirtildi. 28 Kasım 2025’te laboratuvar sonuçlarının raporlanmasının planlandığı da Adli Tıp Kurumu tarafından ifade edildi.
İstanbul Böcek ailesinin ölümüne ilişkin soruşturmada adli tıp raporu açıklandı Fatih’te anne, baba ve 2 çocuğun ‘zehirlenme’ iddiasıyla hayatını kaybetmesine ilişin yürütülen soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu’nun değerlendirmesi ortaya çıktı. Adli Tıp Kurumu raporunda, "Anne ve çocukların öncelikli olarak kalınan oteldeki ortamdan kaynaklı kimyasal madde zehirlenmesi, daha düşük olasılıkla da tükettikleri besinlere bağlı gıda zehirlenmesi neticesinde vefat ettikleri düşünülmektedir" değerlendirilmesi yapıldı. Almanya’dan 9 Kasım 2025’de turistik amaçla İstanbul’a gelerek 13 Kasım 2025’de ‘zehirlenme’ iddiasıyla hayatlarını kaybeden anne Çiğdem Böcek (27) baba Servet Böcek (38) ile 3 yaşındaki Masal ve 6 yaşındaki Kadir Muhammet Böcek’in ölümlerine ilişkin yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu, Böcek ailesinin ölümü hakkında değerlendirmesini açıkladı. 13 Kasım 2025 tarihinde İstanbul Fatih’te zehirlenme şüphesiyle anne Çiğdem Böcek, baba Servet Böcek ile çocukları Kadir Muhammet Böcek ve Masal Böcek’in hastaneye kaldırıldığı, çocukların aynı gün vefat ettiği, annenin daha sonra vefat ettiği Adli Tıp Kurumu tarafından kaydedildi. Ailenin 9 Kasım 2025 Pazar günü turistik amaç ile İstanbul’a geldikleri ve Fatih’te bulunan Harbour Suites Old City Hotelde konakladıkları da Adli Tıp Kurumu’nca değerlendirilerek, "10 ve 11 Kasım 2025 tarihlerinde dışarıdan midye, pide, tantuni, kokoreç ve lokum gibi muhtelif gıdalar tükettikleri, 12 Kasım 2025 günü sabaha karşı mide bulantısı ve kusma şikayetlerinin başladığı, sabah saatlerinde hastaneye başvurdukları ve ilk tedavilerinin ardından otele döndükleri, 13 Kasım 2025 perşembe günü otele çağrılan ambulanslar ile sabaha karşı saat 3 sıralarında hastanelere kaldırıldıkları ve yapılan müdahalelere yanıt alınamayarak çocukların vefat ettikleri" ifadelerine yer verildi. Annenin daha sonra vefat ettiği aktarılan raporda, ailenin kaldığı otelin 11 Kasım 2025 günü haşere ve böcekler için ilaçlandığı, Olay Yeri İnceleme ekibinden şifahen alınan bilgiye göre ailenin kaldığı 201 numaralı odanın ilaçlama yapılan 101 numaralı odanın hemen üst katında yer aldığı, ailenin kaldığı 201 numaralı odanın havalandırma sisteminin olmadığı belirtildi. 15 Kasım 2025 Cumartesi günü aynı otelden yabancı uyruklu 2 kişinin daha benzer şikayetlerle hastanede tedavi gördükleri de raporda aktarıldı. Öte yandan otel ilaçlaması yapılırken kullanılan kimyasal maddeler ve kutuları, anne Çiğdem Böcek’in hastanede alınan ilk kan örneği, baba Servet Böcek’in hastanede alınan ilk kan örneği ve mide içeriği, yabancı uyruklu 2 kişinin hastanede alınan ilk kan örnekleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelenmek üzere Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Yapılan ölü muayene ve otopsi işlemlerinde çocuklar Kadir Muhammet Böcek ve Masal Böcek’in ölüme neden olacak travmatik bulguları olmadığı, mide duvarında yer yer kanama ve midede kızarıklık dışında belirgin bulgu izlenmediği belirtildi. Anne Çiğdem Böcek’in ise mide duvarında noktasal ülsere alanlar ve mide duvarında yaygın kanama dışında belirgin bulgu izlenmediği belirtildi. Raporda olayın oluş şekli, tıbbi öyküleri, edinilen son bilgiler ve aynı otelden benzer şikayetlerle 2 kişinin daha hastanede tedavi görüyor olması birlikte değerlendirildiğinde anne ve çocukların öncelikli olarak kalınan oteldeki ortamdan kaynaklı kimyasal madde zehirlenmesi, daha düşük olasılıkla da tükettikleri besinlere bağlı gıda zehirlenmesi sonucu vefat ettiklerinin düşünüldüğü kaydedildi. Anne ve çocuklardan otopside alınan örneklerin patolojik, mikrobiyolojik ve toksikolojik analizi sonucu ölüm sebepleri hakkında kesin kanaat belirtileceği de raporda aktarıldı. Otelin ilaçlanmasında kullanılan kimyasal madde örnekleri ve kutularının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından talep edildiği ve Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesince inceleneceği raporda belirtildi. 28 Kasım 2025’te laboratuvar sonuçlarının raporlanmasının planlandığı da Adli Tıp Kurumu tarafından ifade edildi.
İstanbul Böcek ailesinin ölümüne ilişkin soruşturmada tutuklanan 4 şüphelinin ifadesi ortaya çıktı Fatih’te anne, baba ve 2 çocuğun zehirlenme iddiasıyla hayatını kaybetmesine ilişin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan 4 şüphelinin Savcılık ifadesi ortaya çıktı. Almanya’dan 9 Kasım 2025’de turistik amaçla İstanbul’a gelerek 13 Kasım’da ‘zehirlenme’ iddiasıyla hayatlarını kaybeden anne Çiğdem Böcek (27) baba Servet Böcek (38) ile 3 yaşındaki Masal ve 6 yaşındaki Kadir Muhammet Böcek’in ölümlerine ilişkin yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında tutuklanan 4 şüphelinin Savcılıkta verdikleri ifadeler ortaya çıktı. Şüphelilerden kokoreç ve midye satılan iş yerinin sahibi E.E. ifadesinde, "İş yeri bana aittir ancak çocuklarım işletmesini yapar. Ben geceleri saat 23.00’dan sonra ertesi sabah 04.00-05.00’a kadar orada kalmaktayım. Dükkanda bulunduğum sırada siparişler veya bu siparişlerin hazırlanmasıyla herhangi bir şekilde ilgilenmiyorum. İş yerinde kullanmış olduğumuz malzemeleri dükkana satan firmalar kendileri getiriyor. Biz sadece ödemesini yapıyoruz. Daha önce belirtmiş olduğum firmadan alınan tavuk, sucuk ve kaşarı bazen kızım bazen de ben alıyorum. İş yerime ailenin geldiği esnada ben yoktum. Aile ürünlerden yemişler herhangi bir içecek içmemişler. Dosyaya bu aşamada adisyon sunulmadı ama sistemde bulunuyor olması lazım. Aynı ürünleri günlük 300-400 farklı kişiye vermekteyiz. Bu zamana kadar herhangi bir şikayet olmadı. Ürünlerin hijyenine dikkat etmekteyiz. Hatta bu olaydan 1 hafta öncesine kadar bu iş yerinde denetim yapıldı ve ürünlerin hijyen kurallarına uygun olduğuna dair tutanak tuttular. Zehirlenme olayı ile herhangi bir alakam olmadığını düşünüyorum. Aynı iş yerinde aileden önce kızımın aynı kokoreçten yediği görülmektedir" ifadelerini kullandı. "Bu olayı öğrendikten sonra iş yerimde bulunan meşrubat ürünlerini kendim ve çalışanlarım ile birlikte kontrol ettim" Kafe işletme sahibi F.M.O. ise ifadesinde olay anına ilişkin kamera görüntülerini ve müşteri adisyonunu dosyaya sunduklarını söyleyerek, "Görüntüden anlaşıldığı üzere çayları anne ve baba, kolayı ise çocuklar içti. İş yerimde herhangi bir yiyecek ve tatlı tüketmediler. Bu olayı öğrendikten sonra iş yerimde bulunan meşrubat ürünlerini kendim ve çalışanlarım ile birlikte kontrol ettim. Ayrıca ilçe tarımdan gelip numune bile almışlar. Günlük iş yerimde 150-200 kadar adisyon olur. Çay, kahve ve kapalı ürünler sirkülasyon fazla olduğu için her zaman tazedir. Meydana gelen olayla herhangi bir ilgim olmadığını düşünüyorum. Suçlamayı kabul etmiyorum’’ dedi. "Lokumdan aynı gün içerisinde yaklaşık 200 müşteriye sattığımız olmuştur" Olayda dükkan içerisinde çocukların herhangi bir ürün yemediklerini belirten lokumcu sahibi şüpheli F.T., "Ayrıca anne babasına ikram ettiğim nar çayından içmediler. Lokumdan aynı gün içerisinde yaklaşık 200 müşteriye sattığımız olmuştur. Satın almayan 200 müşteriye de bu lokumdan tattırmışızdır. Bu olayda müşteri karışık lokumdan satın almıştı. Bizim lokumlarımız paketinden açılır bittikçe tezgah önünde yenileri ile değiştirilir. Haftada bir kere de aynı lokumun yenilerini sipariş ederiz. Aynı lokumu bizim gibi diğer esnaflar da satmaktadır. Bu lokumun içerisinde herhangi bir süt ürünü bulunmaz. Meydana gelen ölüm olayı ile bağlantım olduğunu düşünmüyorum" diye konuştu. "5 senedir midye satıyorum, bu zamana kadar benzer olayla kesinlikle karşılaşmadım" Olay günü halasının oğlunun tezgahında çalıştığını belirten Y.D., "F.A. isimli kişiden bin 50 adet midye almıştım, gün içerisinde aynı midyelerden aşağı yukarı 10 adet yemişimdir. Midye yiyen aileye 1 porsiyon midye verdim. Midyeyi adamla kadının yediğini gördüm, çocukların yiyip yemediklerini görmedim. 5 senedir midye satıyorum, bu zamana kadar benzer olayla kesinlikle karşılaşmadım. Aynı tezgahtan arkadaşlarım dahi yiyorlar. Kimsenin bir şikayeti olmamıştır. Meydana gelen bu olayla ilgili herhangi bir bağlantımın olmadığını düşünüyorum" diye belirtti.