EKONOMİ - 22 Kasım 2019 Cuma 14:20

"Fındık altına dönüştü"

A
A
A
"Fındık altına dönüştü"

Sanayici iş adamı Mustafa Demirci son yıllarda en yüksek rekolteyle, rekor denilebilecek ihracatı gerçekleştirilen fındığın fiyatının da yükselerek devam ettiğini söyledi.

Sanayici iş adamı Mustafa Demirci son yıllarda en yüksek rekolteyle, rekor denilebilecek ihracatı gerçekleştirilen fındığın fiyatının da yükselerek devam ettiğini söyledi.


Fındığın altına dönüştüğünü ifade eden Giresun Ticaret Borsası eski başkanı ve iş adamı Mustafa Demirci, fındığın artık kabuklu değil nihai ürün olarak pazarlanması gerektiğine dikkat çekti.


Demirci, “2019 yılında 820 bin ton kabuklu fındık rekoltesi gerçekleşmesi bekleniyor. Bu tahmini rekoltenin yüzde 75’i pazara indi. Yani üreticiden tüccara, FİSKOBİRLİK’e, TMO’ya satılmış durumda. Şuana kadar ise 207 bin ton kabuklu fındık ihracatı gerçekleştirilmiştir. Bu yaklaşık 103 bin ton iç fındık ediyor. Bu ihracat son yılların en yüksek rekoltesindeki ihracat. Türkiye ihracatını özellikle Almanya, İtalya ve son yıllarda Çin’e gerçekleştirdi. Son yıllarda ilk defa Çin yüksek miktarda fındık almaya başladı. Bu yıl fındığın altına dönüştüğünü gördük. Daha önceki yıllarda rekolte düşükse fiyatlar yüksek, fiyatlar yüksek ise rekolte düşük oluyordu. Ancak bu yıl son yılların en yüksek rekoltesine rağmen fındık fiyatları da yükselmeye devam ediyor.”



“Türkiye fındıkta nihai üretime geçmeli”


Türkiye’nin fındığı nihai ürüne dönüştürmesiyle daha fazla ihracat elde edebileceğini de kaydeden Demirci, ”Fındık Türkiye’de yüzde 10 sanayide kullanılıyor. Avrupa’da ise yüzde 90 sanayide kullanılıyor. Türkiye bu konuda bir atılıma geçti fakat yeterli değil. Fındığın Türkiye’de sanayide kullanılma oranı arttıkça ihracat geliri de artacaktır. Bu durumu şöyle özetleyebiliriz biz ham madde olarak ihracat yapıyoruz, Avrupa’da nihai ürünlere dönüştürülerek tekrar bize pazarlanıyor. Biz de ham madde olarak ihraç ettiğimiz ürünü tekrar ithalatını yapmış oluyoruz. Oysaki biz ithal ettiğimiz fındık ürünlerini üreterek ihracat çeşidimizi artırabiliriz.”



“Üretici, üretim miktarını artırmalı”


Türkiye’de fındık üretiminin artırılması gerektiğini de ifade eden Demirci, “Son yıllar göstermektedir ki üreticilerin fındık bahçelerine sırtını döneme değil, yüzünü dönme zamanıdır. Fındık bahçelerimizin bakıma ihtiyacı vardır. Fındık bir orman ürünü değil, tarım ürünüdür. Ne kadar bakarsak o kadar verim alırız. Gelecek 10 yıl içerisinde fındığın daha da önemli bir gıda ürünü haline geleceğini öngörebiliyoruz. Bu yüzden üreticilerimiz bahçelerine her zamankinden daha çok bakım yaparak üretim miktarını artırmalıdır.”



Fındık mamulleri çeşidine çikolatayı katacak


Kendi tesislerinde yeni atılımlarında gerçekleşeceği müjdesini veren Demirci, ”Şuanda kendi fabrikamızda 120 kişiye istihdam sağlayarak fındık mamulleri üretiyoruz. Üreticiden kabuklu olarak aldığımız fındığı kavrulmuş, kıyılmış, beyazlatılmış ve ezme halinde mamul haline getiriyoruz. Ancak hedefimizde çikolata üretimi bulunmaktadır ve bununla ilgili çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Bu üretimi gerçekleştirmek hem yöre istihdamına hem de ülkemiz ekonomisine katkı sağlayacaktır” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Gören gözlerine inanamadı, hem oynadı hem para dağıttı Denizli’de hem oynayıp hem de para dağıtan vatandaşı görenler gözlerine inanamadı. Halil isimli vatandaş, birkaç dakikada 5 bin TL ve sarraftan bozdurduğu 100 doları kalabalığa dağıttı. Olay Denizli’nin Merkezefendi ilçesi Sırakapılar Mahallesi’nde bulunan Candoğan Parkı’nda yaşandı. Arkadaşı ile birlikte kentin en işlek noktası olan Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nda yürüyen vatandaş, parkın köşesinde sokak sanatçısının ses sisteminden yankılanan oyun havalarını duyunca bir anda kendinden geçti. Emekli olduğu öğrenilen ve tüm ısrarlara rağmen kimseye soyadını söylemeyen Halil isimli vatandaş, cebinden çıkardığı 5 bin lirayı önce çocuklara, sonrasında ise etrafında toplanan kalabalığa dağıtmaya başladı. Çalan “Bas Bas Paraları Leyla’ya”, “Çekirge” ve “Topal” gibi sevilen oyun havalarının coşkusuna kapılan Halil isimli vatandaş, 100 ve 200’lük banknotlar bitince cebinden çıkan 100 doları da karşıdaki sarrafa gidip bozdurdu. Parka geri dönen Halil, yaklaşık 3 bin 200 TL’yi de oyun havası eşliğinde kısa sürede dağıttı. “Benden başka kimse dağıtamaz” Bir ara galeyana gelip elindeki paraları havaya savuran Halil, “Neden para dağıtıyorsun, bu paranın kaynağı ne?” diye soranlara, “Para dağıtıyorum para, parayı sevmiyorum ben. Allah Allah sana ne; benim sana borcum var mı, yok. Devlete de yok. Ben para dağıtıyorum sana ne, al sana da vereyim. Cumhurbaşkanı dağıtamaz böyle ama ben dağıtırım. Kimse dağıtamaz böyle” diye karşılık verdi. Yaptığı jest ve sempatikliğiyle gönülleri fetheden Halil isimli vatandaş, yırtık pantolonuyla dikkat çekti. Halil, “Bak donumda yırtık. Parayı sevmediğimden yırtık. Diktirmiyorum, terziye vermiyorum. Pantolon alır mıyım, deli miyim ben. Hiçbir iş yapmıyorum. Sahte para basıyorum. Dağıttıklarımın hepsi sahte. Nereye harcayacağım ben paramı, dağıtıyorum” sözleriyle etrafındakileri gülümsetti. “Sen kafayı mı yedin?” diyerek kendisine engel olmaya çalışan arkadaşına da aldırmayan Halil, hem oynayıp hem de etrafında toplanan kalabalığa para dağıtmaya devam etti. Kısa süre içerisinde 8 bin 200 lirayı dağıtan vatandaş, daha sonra kalabalığın şaşkın bakışları arasında gözden kayboldu.
Çanakkale Uluslararası Çanakkale Savaşları Sempozyumu Gerçekleştirildi Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi iş birliği ile organize edilen Uluslararası Çanakkale Savaşları Sempozyumu Troia Kültür Merkezinde yapıldı. Farklı disiplinleri kapsayan, yeni bilimsel tartışmaları ve çıktıları ortaya koymak, Çanakkale muharebeleri tarih yazımına yeni bakışlar ve uluslararası zeminde akademik bir buluşmayı sağlamak için organize edilen sempozyuma, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti İran Büyükelçisi Prof. Dr. Derya Örs, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Osman Köse, Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Çağman Esirgemez, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının arından devam eden sempozyumda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale Savaşları’nın 109. yıl dönümünde sempozyumun büyük bir önem taşıdığını vurgulayarak şunları söyledi: "Çanakkale Savaşları, sadece Türk milletinin değil, dünya tarihinin de en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu savaşta, vatan sevgisi ve bağımsızlık tutkusuyla dolu kahramanlarımız, inanılmaz bir direniş göstererek tüm dünyaya Türk milletinin ne kadar güçlü ve kararlı olduğunu kanıtlamıştır. Bu sempozyum, Çanakkale Savaşları’nın farklı yönlerini ele alarak, bu önemli olayın daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Sempozyumda sunulacak bildiriler ve yapılacak tartışmalar ışığında, Çanakkale Savaşları’na dair bilgilerimizi daha da pekiştirecek ve bu tarihi olaydan çıkaracağımız dersleri daha iyi anlayacağız. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir ise Çanakkale Savaşlarının öneminin her geçen gün arttığını ve Tarihi Alan Başkanlığı olarak Çanakkale Tarihi Araştırmalarına destek verilmesinin bilinci ve sorumluluğu içinde olduklarının altını çizdi “Dünyanın seçkin tarihçilerinin, bilim insanlarının katılım sağladığı bu sempozyumda gerçekten çok heyecanlıyız” dedi. Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özge ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Büyükelçi Prof. Dr. Derya Örs; sempozyumun tarihçilere ve Türk tarihine büyük katkılar sunacağını ifade ederek sempozyumun böylesine geniş bir yelpazede yerli ve yabancı uzmanların katılımıyla bilimsel bir şölen şeklinde icra edilmesinin son derece memnuniyet verici olduğunu vurgunu yaptılar. Açılış konuşmalarının ardından, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı tarafından hazırlanan Irmak Arıcı’nın seslendirdiği “Bizim Çanakkale” şarkısının klibi izletildi. Toplam 66 tebliğ sunumunun yapıldığı Sempozyum’da, Çanakkale Savaşları’nda dünya çapında yapılan çalışmalar ve savaşan tarafların tamamına dair sunumlar yer aldı. İngiltere, Fransa, Almanya, Macaristan, ABD, Azerbaycan başta olmak üzere birçok ülke temsilcisinin katıldığı sempozyumda, çok sayıda ulusal ve uluslararası alanda çalışma yapan bilim insanı ve araştırmacı sunum yaptı. Sempozyum öncesinde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti İran Büyükelçisi Prof. Dr. Derya Örs, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Osman Köse, Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Çağman Esirgemez ve beraberindeki heyet Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu tarafından Rektörlük makamında ağırlandı. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti İran Büyükelçisi Prof. Dr. Derya Örs, makam ziyaretinin ardından şeref defterini imzaladı.
Sivas Kimi sagara basıyor kimi kolonya döküyor, bu yöntemler ölüme götürüyor Sivas ve çevresinde sıklıkla görülen kene vakaları ile ilgili uyarılar gelmeye devam ediyor. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Ömer Tamer Doğan, “Sigara basılması, benzin dökülmesi, kolonya dökülmesi gibi yöntemler tamamen yanlış yöntemler. Bunlara dikkat edelim, asla kendimiz çıkarmayalım” dedi. Sivas, Tokat, Yozgat ve diğer çevre illerde kene popülasyonunda artış yaşanıyor. Kene varlığının artmasıyla birlikte kırsalda yaşayan vatandaşlar için de tehlike artıyor. İnsan vücuduna tutunan ve ısırarak bünyesindeki virüsü kana bulaştıran keneler ile ilgili uzmanlardan sıklıkla uyarılar geliyor. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Ömer Tamer Doğan, “Bu sene ‘erken başladı’ desek de henüz çok sayıda değil. Şu ana kadar iki tane hastamız oldu. İkisinin de durumu iyi. Birini taburcu ettik, bir tanesinin de tedavi süreci devam ediyor, şu anda bir problem yok” dedi. Geç kalan hastalarda can kayıpları yaşanıyor Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsü anlatan Prof. Dr. Ömer Tamer Doğan, “Kene hastalığı ülkemizde 2002 yılından bu yana görülmeye başlanan bir hastalık. 2002’de Tokat’ta, sonrasında Amasya, Çorum, Giresun, Gümüşhane illerinde görülmeye başlandı. Virüs taşıyan kenelerden insanlara bulaşan bir hastalık. Üşüme ve titreme ile gelen bir ateş, daha sonrasında da bulantı, kusma, karın ağrısı, kas ağrıları ve eklem ağrıları ile belirti gösteren bir hastalık. İlerlediğinde diş eti kanaması gibi, burun kanaması gibi, idrar yollarından kanama gibi belirtiler veren bir hastalık. İlerlediği zaman tedavisi güçleşen, zor tedavi edebildiğimiz bir hastalık. Henüz tedavisi yok ama destek tedavisi uygulanan bir hastalık. Erken dönemde gelindiğinde işimiz kolaylaşıyor. Erken gelindiğinde destek tedavileri ile hastaları iyileştirerek taburcu edebiliyoruz. İleriki dönemlerde maalesef bazı hastaları kaybedebiliyoruz” ifadelerine yer verdi. “Keneyi kendi yöntemleri ile çıkardıkları için hayatlarını kaybedebiliyor” Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin kene konusunda tecrübeli olduğunu vurgulayan Doğan, “Türkiye’nin en tecrübeli birkaç hastanesinden biriyiz. Hastalar bize erken dönemde geldikleri zaman çok fazla kaybımız olmuyor ama yine de her yıl kaybettiğimiz hastalar var. Onlar da genelde geç kaldıkları için ya da keneyi kendi yöntemleri ile çıkardıkları için hayatlarını kaybedebiliyor. Burada önemli olan kene tespit edildiği zaman keneyi uygun yöntemlerle çıkarmak için mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekiyor. Çünkü bu illerde kenenin nasıl çıkarılacağı ile ilgili doktorlar oldukça bilinçli. Sigara basılması, benzin dökülmesi, kolonya dökülmesi gibi yöntemler tamamen yanlış yöntemler. Bunlara dikkat edelim, asla kendimiz çıkarmayalım” şeklinde konuştu.
Adana İşçiler bayrama tamirhanede girdi Adana’nın Kozan ilçesinde oto tamir atölyelerindeki ustalar 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde de yoğun mesailerini sürdürürken, artık geleceğin işçi ve ustalarının yetişmediğini kaydetti. Kozan’da oto tamir sanayi sitesindeki esnaf Adana sıcağında zorlu mesleklerini sürdürürken, 1 Mayıs işçi bayramında da mesai başındaydı. Ustalar memurdan daha fazla kazanmalarına rağmen artık çalıştıracak işçi bulamadıklarını ifade ederek, ileride belki de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde işçi bayramını kutlayacak işçi bulunamayacağını söyledi. "İşçi bayramı ama işçi yok" Usta Himmet Karakurt, “22 senedir sanayide çalışıyorum. Bugün bayram ama sanayide bayram yapamıyoruz. Yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Eskiden pek kazancı yoktu ama 2015 yılından bu yana kazancı güzel bir meslek. Memur olmaktansa tamirci olmanın getirisi daha iyi. Eleman bulamıyoruz. İşçi bayramı ama işçi yok. İşi öğreteceğim, dükkanı açacak eleman yok. Çıraklık okulu bizim bölgemizde pek etkili ancak bize pek yaramadı. Ama diğer mesleklere yaradı. Adana sıcağında çalışmak ateşle oynamak gibi bir şey bizim için. Sabah ve akşam üstü sıcakta yoğun çalışıyoruz. Öğlen sıcakta daha esnek çalışıyoruz” diye konuştu. Oto elektrik ustası Yasin Sarıkaya da yoğun bir mesai yaptıklarını ifade ederek, “Çok sıcak bir havada çalışıyoruz. Eleman sıkıntısı da var. Son bayramlar. İşçi yok, çıraklık okulu olmasa işçi hiç yok. Maaş olmasa o da yok. Gençler çalışmadan, oturalım para kazanalım istiyor. Zor bir sektör ama getirisi yüksek” diye konuştu.