EKONOMİ - 19 Mart 2021 Cuma 15:42

Fındık fiyatı haftayı düşüşle kapattı

A
A
A
Fındık fiyatı haftayı düşüşle kapattı

Giresun’da kabuklu tombul fındığın kilogramı haftayı düşüşle kapatarak 23,5 liraya geriledi.

Giresun’da kabuklu tombul fındığın kilogramı haftayı düşüşle kapatarak 23,5 liraya geriledi.


Haftaya 24,5 liradan başlayan serbest piyasada fındık fiyatı 1 lira gerileyerek kilogram fiyatı 23,5 lira olarak işlem görüyor. Sezona kilogramı 24 liradan başlayan ve kısa sürede 27 lirayı gören fındıkta üreticinin daha fazla artış beklediği anda fiyat düşüşe başlayarak 23,5 liraya kadar geriledi. Sezonun sonuna doğru yaklaşılırken, hala üreticinin elinde fındık olduğu ifade edilirken fiyatların da daha yukarılara çıkma ihtimalinin bulunmayacağı öngörülüyor.


Giresun’daki fındık alıcılarından Ahmet Ergün, "Bu sezon fındık fiyatı serbest piyasa da 24 liradan başlayıp yükselmeye devam etti. Bir ara 27 lirayı bulan fındık fiyatı sert bir düşüşle gerilemeye başladı. Zaman zaman 24 lira ile 25 lira arasında fiyatlar yükselip indi. Bu haftaya da 24 liranın üzerinde bir fiyatla başlayan fındık haftayı 23 lira civarında kapatıyor diyebiliriz. Bir başka ifadeyle pazartesi günü randımanına göre 24,75 liraya kadar fındık alırken, bugün 23,5 ila 23,75 lira arasında randıman farkıyla fiyatlar oynamaktadır. Hala üreticinin elinde bir miktar daha fındık olduğunu tahmin ediyoruz. Üretici fiyatlar yükselir diye elinde fındığını tutarken, fiyatlar 24 liranın da altına düşmüş durumdadır. Sezon sonuna yaklaşırken, fındık fiyatlarını yeni mahsul ürünün rekoltesi belirleyecektir. Bana göre fiyatlar 23 ila 24 lira arasında oynayabilir ama daha yukarılara çıkabileceğini öngörmüyorum” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Esenler’de sanal bahis şebekesine operasyon: 5 gözaltı İstanbul’un Esenler ilçesinde yasa dışı sanal bahis soruşturmasıyla ilgili düzenlenen operasyonda 5 şüphelinin yakalandığı bildirildi. Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, yasadışı sanal bahis suçunun önlenmesine yönelik ilçede yeni bir çalışma yürüttü. Savcılık talimatıyla harekete geçen polis, Çınar Mahallesi’ndeki bir ikamet adresinde yasadışı bahis oynatıldığını belirledi. Yürütülen soruşturma çerçevesinde söz konusu adresi yakın takibe alan emniyet ekipleri, teknik ve fiziki takibin ardından önceki gün operasyon için düğmeye bastı. Hafta başında saat 16.30’da belirlenen adrese baskın yapıldı, evde ilk etapta U.K., E.A., A.O.D. ve K.K. isimli şüpheliler yakalandı. Evde kapsamlı arama yapan polis, yasadışı bahis suçunda kullanılan 2 dizüstü bilgisayar, 6 cep telefonu, farklı GSM operatörlere ait çok sayıda sim kartı, bol sayıda banka hesabı ve bir balistik yelek ele geçirildi. Soruşturmaya ilişkin çalışmalarını sürdüren polis, operasyonun devamında; çelik yeleğin U.K. isimli bir kişiye ait olduğu, şüphelinin aynı sokakta bulunan başka bir ikamet adresinde yaşadığı anlaşıldı. Söz konusu eve yönelik aynı gün yapılan baskında A.B. adlı bir kişi daha yakalanarak gözaltına alındı. Yapılan aramalarda 1 makinalı tabanca, 2 normal tabanca, 1 çelik yelek ve bu silahlara ait 118 mermi ele geçirildi. Gözaltına alınan şüpheliler sorgulanmak üzere Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada ifadeleri alınan şüphelilere yönelik yapılan geriye dönük GBT sorgularında, bundan önce çok sayıda suç kayıtları ortaya çıktı. Yakalanan ve ifade işlemleri sona eren yasadışı sanal bahis şebekesi üyeleri, dün mahkemeye çıkarıldı. Mahkemeye sevk edilen U.K., E.A., A.O.D. ve K.K. isimli kuşkulular hakkında adli kontrol hükümleri uygulanarak salıverildi. A.B. isimli şüphelinin ise tutuklanarak cezaevine gönderildiği belirtildi.
Erzurum Erzurum’da ‘Sahnede parlayan küçük yıldızlar projesi’ Erzurum Valiliği koordinesinde Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve Erzurum Devlet Tiyatrosu iş birliği ile ‘’Sahnede Parlayan Küçük Yıldızlar Projesi’’ kapsamında devlet korumasındaki çocuklar tarafından "Şair Evlenmesi" isimli tiyatro gösterisi sahnelenecek. "Şair Evlenmesi" isimli tiyatro gösterisi Erzurum Devlet Tiyatrosunda 12 Mayıs’ta gösterime sunulacak. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hasan Aykut konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Erzurum Valiliğimizin himayesinde, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğümüz ile Erzurum Devlet Tiyatrosu Bölge Müdürlüğünün iş birliği çerçevesinde, korunma ve bakım altındaki çocuklarımızın sanatsal yeteneklerini keşfetmeleri ve kişisel gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla bu önemli projeye imza atmışlardır. İl Müdürümüz Hasan Aykut ve Erzurum Devlet Tiyatrosu Bölge Müdürü Sezai Yılmaz’ın girişimleriyle hayata geçirilen bu proje, çocuklarımızın sanata yönelimlerini sağlama, öz güvenlerini artırma ve topluma katılımlarını güçlendirme amacı gütmektedir. Projemiz kapsamında, tiyatro eğitimi alan korunma ve bakım altındaki 18 çocuğumuz, Özlem Sak ve Özlem Aksu’nun yönetmenliğinde, Sezai Yılmaz ve Ergenekon Cem’in proje koordinatörlüğünde sahne alacaklardır. Çocuklarımızın sergileyeceği "Şair Evlenmesi" adlı tiyatro oyunu, 12 Mayıs 2024 Pazar günü saat 15:00’te Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda tiyatro severlerle buluşacaktır.” Çocukların sosyalleşmesi için sanatsal faaliyetlerin önemine değinen Aykut, ‘"Sahnede Parlayan Küçük Yıldızlar Projesi’nde, çocuklarımızın sanatsal yönlerini geliştirerek, onların sosyal becerilerini ve kendilerine olan inançlarını pekiştirme, duygusal ve bilişsel becerilerini destekleme ve topluma olan katılımlarını da teşvik etme şansı vermektedir. Bu kapsamda, Erzurum Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü olarak çocuklarımızın bu sanatsal yolculuğunda onlara rehberlik ederek, çocuklarımızın her alanda gelişimini desteklemeye ve onlara sanatın gücüyle dokunmaya devam edeceğiz. Hedefimiz, toplumumuzun küçük bireylerinin büyük başarılarını kutlamak üzere Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız koordinesinde büyük şehirlerimizde de turneler düzenleyerek çocuklarımızın yaptıkları çalışmaların rol model olmalarına, sanatsal etkinliklere katılımına ve sanata yönelimlerinin arttırılmasına fırsat sağlayacaktır’’ dedi.
İstanbul Osmanlı, Topkapı Sarayı’nda 4 asır sergiledi: Cumhuriyetin ilk döneminde 24 yıl boyunca ahırda tutuldu Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinin ardından İstanbul’a getirilen, ‘mukaddes emanetlerin’, 1926 senesinde devlet adamları tarafından Topkapı Sarayı’nın ahır bölümüne konulduğu iddia edildi. Aynı devlet adamlarının Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hırkasını giyerek alay ettiğini öne süren Kültür Tarihçisi İbrahim Ethem Gönen, “Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) Hırka-i Saadeti’ni yerinden çıkartıp maalesef üzerlerine giyiniyorlar. Ve akabinde de alaycı bir şekilde ‘Ne kadar da cüsseli adammış’ deme gafletinde bulunuyorlar. Daha sonra oradaki kutlu emanetleri Hırka-i Saadet Dairesi’nden, Topkapı Sarayı’nın ahırlarının bulunmuş olduğu yere naklediyorlar. 1950 yılında Demokrat Parti iktidar olduğunda Adnan Menderes, ahır kısmında bulunan kutlu emanetleri sırtına yükleyip tekrar yerine getiriyor” dedi. Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) mukaddes emanetleri, Yavuz Sultan Selim tarafından 1517 yılında İstanbul’a getirildi. 9. Osmanlı Padişahı ve 88. İslam halifesi Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettikten sonra kutsal emanetlerin yerini öğrendi. 40 hafız ve 40 kır atla mukaddes emanetleri alan Yavuz Sultan Selim Han, Kuran-ı Kerim tilavetleriyle emanetleri getirerek Topkapı Sarayı’nda önceden hazırlanan Hırka-i Saat Dairesi’ne yerleştirdi. Osmanlı Cihan Devleti padişahları ve sakinleri mukaddes emanetlere hürmet ederek özellikle Ramazan-ı Şerif’in 15. günlerinde ziyaret etti. Topkapı Sarayı’nda 405 yıl 7 ay 9 gün okunan Kuran-ı Kerim, 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmasına kadar devam etti. 1926 yılında ise Topkapı Sarayı’nı ziyaret eden devlet adamlarının, Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) mukaddes emanetlerini sarayın ahır bölümüne taşıdıkları iddia edildi. Recep Şükrü Apuhan’ın yazmış olduğu ‘Öteki Menderes’ kitabında, Merhum Başbakan Adnan Menderes’in arkadaşı Gıyasettin Emre’nin hatıraları yer alıyor. Kitabın 31. sayfasında, “1926’da devlet büyükleri mübarek emanetleri görmek istiyorlar. Daireye giriyorlar, Peygamberimizin hırkasını giyiyorlar, amma da cüsseli adammış diyorlar, alay ediyorlar. Mübarek emanetleri Topkapı Sarayı’nın ahır kısmına naklediyorlar. 24 sene boyunca bu mübarek emanetleri ahırda duruyor” yazıyor. Ardından 1950 yılında Demokrat Parti iktidar olunca Adnan Menderes’in Topkapı Sarayı’nı ziyaret ettiği, mukaddes emanetlerin ahır bölümünde saklandığını öğrenince çok üzüldüğünü ve emanetleri sırtına yükleyip tekrar yerine getirdiği anlatılıyor. “Mısır’ı fethettiğinde yaptığı ilk hizmetler kutlu emanetlerin nerede muhafaza edildiğini öğrenmek oluyor” Peygamber Efendimize (Sallallahü aleyhi ve sellem) ait mukaddes emanetlerin İstanbul’a getirilişini anlatan Kültür Tarihçisi ve İttifak Gazetesi Yazarı İbrahim Ethem Gönen, “Kutlu emanetlerin İstanbul’a getiriliş hikayesi, miladi takvimin 1517’yi gösterdiği yıllara dayanır. 9. Osmanlı Padişahı, Mısır’ı fethettikten sonra da 88. İslam halifesi unvanını kazanan Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettiğinde yaptığı ilk hizmetlerden birisi de kutlu emanetlerin nerede muhafaza edildiğini öğrenmek oluyor. O dönem ve hala Mısır’da, Hz. Ali Efendimizin kerimelerinin metfun olduğu bir cami var. Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) ve Peygamber Efendimizin yol arkadaşlar olan sahabelerin kutlu emanetleri o caminin müştemilatında muhafaza ediliyor. Daha sonra Yavuz Sultan Selim Han bu emanetlerin İstanbul’a getirilmesini murat ediyor. Beraberinde bulunan 40 hafız, beyaz elbiseler giyiyorlar. Ve kutlu emanetler bu 40 hafızın Kuran-ı Kerim tilavetleriyle birlikte ilerleyen 40 kır attan meydana gelen bir kervanda 4 atın üzerine yerleştiriyorlar. Ve İstanbul’a kadar Kuran-ı Kerim tilavetleriyle birlikte geliyor” dedi. “Tamı tamına 405 yıl 7 ay 9 gün boyunca Kuran-ı Kerim okunuyor” Yavuz Sultan Selim Han’ın mukaddes emanetler için hazırlık yaptırdığını söyleyen Gönen, "Osmanlı Cihan Devleti’nin yönetim mahalli Topkapı Sarayı’nda özel bir daire hazırlanıyor. Bu dairenin ismi de Hırka-i Saadet Dairesi olarak isimlendiriliyor. Kutlu emanetlerden biri Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde bulunan Kaside-i Bürde Müellifi Kab Bin Züher Hazretlerinin emanetinde bulunan Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hırkasıdır. Topkapı Sarayı’nda hala Hırka-i Saadet Dairesi’nde muhafaza edilmektedir. Diğeri de Veysel Karani hazretlerine Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hediye olarak göndermiş olduğu Fatih’teki Hırka-i Şerif Camii’nde muhafaza edilen Hırka-i Şerif’tir. Bu kutlu emanetler İstanbul’a getirildikten sonra Osmanlı Cihan devleti sakinleri başta padişah ve saray erkanı, kemali edep ve hürmetle özellikle Ramazan-ı Şerif’in 15. günlerinde Hırka-i Saadet Dairesi’ni ziyaret ederek Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hırkasına yüzlerini bir adım öte gönüllerini sürüyorlar. Bu keyif 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmasıyla birlikte Osmanlı padişahlarının yurt dışına sürülmesini gerektiren kanuna kadar orada tamı tamına 405 yıl 7 ay 9 gün boyunca Kuran-ı Kerim okunuyor. Bu tarihten sonra Topkapı Sarayı’nda, Osmanlı payitahtında Kuran-ı Kerim tilaveti maalesef kesiliyor” ifadelerini kullandı. “Hırka-i Saadet Dairesi’ndeki emanetleri Topkapı Sarayı’nın ahırlarının bulunduğu yere naklettiler” Muş Milletvekili Gıyasettin Emre’nin hatıralarında yer alan olayı anlatan Gönen, “1926 yılına geldiğimizde, Adnan Menderes’in yol arkadaşlarından Muş Milletvekili Gıyasettin Emre çok yakınında bulunuyordu. Onun halk nezdinde pek bilinmeyen manevi yönlerine de şahit oluyor. Bu manevi yönlerinden ve Gıyasettin Emre’nin hatıralarından ve günlüklerinden yola çıkarak Recep Şükrü Apuhan’ın yazmış olduğu ‘Öteki Menderes’ isimli bir kitap var. Bu kitabın 31 sayfasında, 1926 yılında dönemin devlet büyüklerinin, bunların kimler olduğundan bahsetmiyor. Devlet büyüklerinin şeklinde çoğul bir ifade kullandığından biz burada bir heyetten söz edebiliriz. Bu heyet Topkapı Sarayı’na gidiyor ve ‘Kutsal emanetler nerede?’ diye soruyorlar. Yerini bulduklarında da Kab Bin Züher hazretlerinin emanetinde bulunan Topkapı Sarayı’nda gümüş muhafaza sandığı içerisinde bulunan Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) Hırka-i Saadeti’ni yerinden çıkartıp maalesef üzerlerine giyiniyorlar. Ve akabinde de alaycı bir şekilde ‘Ne kadar da cüsseli adammış’ deme gafletinde bulunuyorlar. Daha sonra oradaki kutlu emanetleri Hırka-i Saadet Dairesi’nden, Topkapı Sarayı’nın ahırlarının bulunmuş olduğu yere naklediyorlar. Orada uzunca bir müddet kutlu emanetler kaldıktan sonra 1950 yılında Demokrat Parti iktidar olduğunda Adnan Menderes, Eylül ayında Topkapı Sarayı’na geliyor. Kutlu emanetlerin yerini soruyor. Önce Yavuz Sultan Selim’in yaptığı gibi 2 rekat namaz kılıyor. Daha sonra bu kutlu emanetlerin ahır bölümünde saklandığını öğrendikten sonra tabii ki çok üzülüyor. Beraberindeki Başbakanlık heyetiyle birlikte ahır kısmında bulunan kutlu emanetleri sırtına yükleyip tekrar yerine getiriyor. Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) Hırka-i Saadeti’ni gümüş sanduka üzerinden öpüyor ve kokluyor. Adnan Menderes’in böyle bir hizmeti bulunuyor. 1991 yılına gelindiğinde dönemin Başbakanı Turgut Özal Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde tekrar Kuran-ı Kerim okuma geleneğini başlatıyor. Kendilerine rahmet olsun” şeklinde konuştu.
Kocaeli Türkiye nüfusunun yüzde 2,1’i taşıyıcı, en çok bu bölgede görülüyor Ülkemizde en çok Antalya, Antakya, Mersin gibi bölgelerde görülen Talasemi’yi Türkiye nüfusunun yüzde 2,1’i taşıyor. Kocaeli Şehir Hastanesi Hematoloji Hekimi Uzm. Dr. Beytullah Altınkaynak, Talasemi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Akdeniz Anemisi olarak biliniyor Talasemi’nin dünyada ve ülkemizde en sık görülen, önlenebilir kalıtsal kan hastalığı olduğunu hatırlatan Altınkaynak, "Akdeniz çevresindeki ülkelerde sık görülmesi sebebiyle Akdeniz Anemisi olarak da adlandırılmış olmasına rağmen dünyanın her yerinde görülebilmektedir. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 2,1’i taşıyıcıdır. Bu oran Antalya, Antakya, Mersin gibi bölgelerde yüzde 12’lere kadar çıkabilmektedir’’ dedi. Tanısı nasıl yapılıyor Talasemi tanısının, tam kan sayımı, periferik yayma (kan hücrelerinin mikroskopta bakılması), hemoglobin elektroforezi gibi çok basit ve kolay kan testler ile konulabildiğini ifade eden Altınkaynak, "Anne ve babadaki genlerin hastalıklı olup olmamasına bağlı olarak bireyler sadece taşıyıcı olabildikleri gibi, hafif veya ağır hastalığa sahip olabilirler. Her yeni talasemi hastası, taşıyıcı anne ve babadan doğmaktadır. Bu nedenle hastalığın oluşmasını engellemek için hastalığın sık görüldüğü bölgelerde, evlenecek olan çiftlerin talasemi taşıyıcılığı açısından taranmaları önemlidir" diye konuştu. Eşlerin ikisinin de taşıyıcı olması durumunda eşlere danışmanlık verilmesinin önemine dikkat çeken Beytullah Altınkaynak, "Genetik tanı merkezlerine yönlendirilmeli ve gebelik öncesinde gerekli tetkikler tamamlanmalıdır. İki taşıyıcının evliliği söz konusu ise çiftler mutlaka her gebeliğin ilk 2 ayında doktora başvurmalı ve gerekli tetkikleri yaptırmalıdırlar. Anne karnında tanı: koryonik villus biyopsisi, amniosentez ve kordosentez ile yapılabilir. Talasemi majörlü (ağır hastalık) hastalarda sık kan transfüzyonuna bağlı demir birikimi olur. Demir kalp, karaciğer ve hormon salgılayan organlarda (endokrin organlar) birikebilir. Bu sorunlar demir bağlayıcı ilaçların (şelatörlerin) düzenli kullanılması ile önlenebilir. Ayrıca günümüzde çok çok nadir de olsa aldıkları kan transfüzyonlarına bağlı olarak bu hastalarda hepatit B, hepatit C gibi bulaşıcı enfeksiyonlar gelişebilir" ifadelerini kullandı. Akdeniz anemisinin tamamen önlenemediğini ancak genetik danışmanlık, prenatal testler, yeni doğan taraması ile akraba evliliklerinden kaçınmak gibi önleyici önlemler alınabildiğini söyleyen Altınkaynak, "Hastalığın görülme sıklığı azaltılabilir ve hastalığın ciddiyeti, semptomları ve yaşa uygun bir tedavi seçeneği ile gelişebilecek komplikasyonlar geciktirilebilir veya engellenebilir" dedi.