KÜLTÜR SANAT - 21 Ağustos 2025 Perşembe 09:27

Anadolu’nun en narin kadın iskeletleri Satala’da ortaya çıktı

A
A
A
Anadolu’nun en narin kadın iskeletleri Satala’da ortaya çıktı

Satala Antik Kenti’nde yapılan kazılarda 9 kadın mezarı bulundu. Kazı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Çakmur, Anadolu’da yapılan kazılarda bulunan en narin yapılı iskeletler olduğu değerlendirilen bulgular şaşkınlığa neden oldu.


Gümüşhane’nin Kelkit ilçesi Sadak köyünde bulunan, Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırında günümüze kadar ulaşabilen ve Anadolu’da kazı çalışması yapılabilen tek Roma lejyon kalesi olan Satala Antik Kenti’nde 2025 kazı sezonu devam ediyor.


‘Geleceğe Miras Projesi’ kapsamında Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Elif Yavuz Çakmur başkanlığında yürütülen kazı çalışmasında Gölbaşı nekropolünde geçen yıl 16 mezar ortaya çıkarılmıştı. Gölbaşı nekropolünde ortaya çıkarılan mezarların yardımcı birliklere ait olabileceği değerlendirilirken, Prof. Dr. Ayşen Açıkol tarafından yapılan yeni antropolojik çalışmada 16 mezarın 9’unun kadın ve 3’ünün de çocuk iskeleti olduğu tespit edildi.


Daha önce yalnızca bir kadın mezarının bulunduğu düşünülen bölgede 9 kadına ait mezarın bulunmasının oldukça şaşırtıcı olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Çakmur, bulunan iskeletlerin ise Prof. Dr. Ayşen Açıkol tarafından Anadolu’da yapılan çalışmalardaki en narin yapılı iskeletler olarak nitelendirildiğini dile getirdi.


C1, C3 ve yeni açılan C5 açmalarında yürütülen kazılarda ise büyük duvar yapıları, sikke, seramik ve çeşitli küçük eserler gün yüzüne çıkarıldı. Kentte simge yapı haline gelen kemerli yapının korunması için proje hazırlandı; ziyaretçiler için sökülüp takılabilir bir karşılama merkezi ve köyün güneyinde "lejyon barakası müzesi" tasarlandı. Burada Roma lejyonerlerinin yaşamına dair buluntular sergilenecek.



"Satala sadece arkeolojik olarak değil kültürel miras olarak da büyük potansiyele sahip"


Antik kentte arkeolojik kazıların yanı sıra ziyaretçilerin bölgede daha uzun süre vakit geçirmesi için de projeler hazırlandığının altını çizen Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Elif Yavuz Çakmur, "Biz sadece Satala’da arkeolojik çalışmalar yürütmüyoruz. 2024 yılında Satala’ya geldiğimizde, buranın yalnızca arkeolojik açıdan değil, kültürel miras olarak da büyük bir potansiyele sahip olduğunu fark ettik. Kentin simgesi durumundaki kemerli yapı bizim en önemli çalışmalarımızdan biri olarak karşımıza çıktı. Ancak yapı günden güne eriyordu. Bu nedenle bir koruma projesi hazırladık. Ziyaretçiler Satala’ya geldiklerinde kastrum yapısı yani ana kale yapısını geziyorlar. Ancak burada geçirdikleri vakit görece kısa oluyor. Biz, ziyaretçilerin burada daha uzun süre vakit geçirebilmesi için projeler geliştirdik. Bunların başında kastrum yapısının korunması geliyor. Ayrıca ziyaretçilere broşür dağıtılabilecek, kenti tanıtan bilgilerin sunulabileceği bir karşılama merkezi tasarladık Köyün güneyinde atıl durumda bulunan sağlık ocağını bir lejyon barakasına dönüştürme projesini gerçekleştirdik. Gelen ziyaretçiler burada bir lejyoner askerinin yaşamına dair bulguları görebilecek. Kastrum yapısına ait eserler, Şahin Hoca döneminde bulunan zırh ve kalkan parçaları gibi objeler de burada sergilenecek. Böylece ziyaretçiler, bir lejyoner askerin nasıl yaşadığını ve ne giydiğini deneyimleme fırsatı bulacak. Aynı zamanda köylülerin de çalışabileceği, ziyaretçilerin ise bilgilenerek kaliteli vakit geçirebileceği bir kent oluşturmayı hedefliyoruz. Tüm bu projeler Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın "Geleceğe Miras" projesi kapsamında desteklenmekte. Ancak daha büyük ölçekli projeler için sponsorlara da ihtiyaç duyuyoruz. Güçlü bir sponsor desteğiyle Satala’nın potansiyelini çok daha üst seviyelere çıkarabileceğimizi söyleyebiliriz" dedi.



"Nekropol alanında çıkan 9 kadın mezarı oldukça şaşırtıcı"


2024 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan 16 mezarın lejyonerlere ait olduğunu değerlendirdiklerini ancak yapılan antropolojik kazılarda bu mezarlardan 9’unun kadınlara ait olduğunun tespit edildiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Elif Yavuz Çakmur, "Roma İmparatorluğu’nun toplamda 28-30 civarında lejyoner kent kurduğunu biliyoruz. Dünya çapında yüzlerce kent olmasına rağmen, garnizon kenti niteliğindeki yerleşim sayısı oldukça sınırlı. Bu kentlerden yalnızca 4’ü Anadolu’da bulunuyor ve Satala bunlardan biri. Batıda yüzlerce kent görülebilir ama Anadolu’da lejyoner kent olarak yalnızca Satala öne çıkıyor. Bu nedenle buradan çıkan her bulgu kendine özgü ve eşsiz bir nitelik taşıyor. Mimari yapılardan küçük arkeolojik materyallere kadar her şey, bir Roma sınır garnizonunun en önemli bulgularını oluşturuyor. Satala bu yüzden çok önemli bir kenttir ve çalışmaların uzun soluklu şekilde devam etmesi gerekmektedir. Kastrum yapısındaki koruma ve onarım projelerinin yanı sıra, kentin en önemli alanlarından biri olan nekropolde de çalışmalar yapıyoruz. Bu yıl Gölbaşı nekropolünde başlattığımız çalışmalarda, geçtiğimiz yıl 2024’te 16 mezar ortaya çıkarmıştık. Bunların yardımcı birliklere ait olduğunu düşünüyoruz. Antropolojik veriler Prof. Dr. Ayşen Açıkol tarafından değerlendirildi ve bu mezarlarda 9 kadın ile 4 erkek ve 3 çocuk iskeleti tespit edildi. Hatta hocamız Anadolu’da çalıştığı alanlardaki en narin yapılı iskeletlerin Gümüşhane Satala’da karşısına çıktığını söyledi. Bu bulgu bizim için oldukça şaşırtıcı oldu. Önceden yalnızca bir kadın mezarı bulunduğunu düşünüyorduk çünkü bronz küpeler bulunmuştu. Ancak yeni bulgular, burada geç dönemde de kullanılan bir mezarlık yapısının varlığını ortaya koyuyor. Bu yılki hedefimiz, burada lejyonlara ait mezarları buluntularıyla birlikte açığa çıkarmaktır" ifadelerini kullandı.



Anadolu’nun en narin kadın iskeletleri Satala’da ortaya çıktı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara HAK-İŞ Başkanı Arslan: "Setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların temel pek çok haklarından mahrum bırakılması bizi üzüyor" Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, "Özellikle 1 buçuk, 2 saat süren dizi sürelerinin aynı zamanda insan hakları ihlali olduğunu düşünüyoruz. O setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların gerçekten temel pek çok haklarından mahrum bırakılması ve kendilerinin gerçek anlamda bir sendikasının olmaması bizi ciddi şekilde üzüyor" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla uluslararası alanda gerçekleştirilen ’HAK-İŞ 14’üncü Uluslararası Kısa Film Yarışması’ ödülleri sahiplerini buluyor. Ankara’da bir otelde düzenlenen yarışmanın ödül töreninde, ulusal ve uluslararası kategoride 4 dalda toplam 8 ödül ve ’Sendikacı Gözünden’ kategorilerinde ödüller verildi. Törene, HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, yarışmacılar, aileleri ve davetliler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan tören, gün özelinde hazırlanan tanıtım filminin seyredilmesiyle devam etti. Şiir ve balaban dinletisinin ardından açılış konuşmalarına geçildi. "Biz bütün kültür ve sanat alanında yeni şeyler yapmaya çalışıyoruz" Sanat ve kültürün sinemayla, dizilerle sınırlı olmadığını belirten Arslan, "Biz bütün bu kültür ve sanat alanında yeni şeyler yapmaya çalışıyoruz. 50’nci yılımız etkinliğinden bir tanesi Türkiye’nin gerçekten hepimizin tanıdığı, gurur duyduğu büyük sanatçılarımızın birer tane eserini Ankara’da Resim Heykel Müzesi’nde sergiledik ve o eserlerin satışını ressamlarımız Filistinlilere bağış olarak gerçekleştirdi. Resim yarışmalarımızdan başlayarak ebru sanatını tekrar ihya etmek, özellikle meddah diplemeleriyle ilgili unutulmuş sanatlarımızı yeniden toplumla buluşturma çabalarımız daha birçok çalışmalarımızla beraber HAK-İŞ, kültür ve sanat alanında da yeni damarları açmaya devam edecek. Sizlerden desteğimiz bizi bu konuda daha çok teşvik etmeniz, bu konudaki çalışmalarımıza destek olmanız ve bu işin sendikacılığımızın o temel kurallarından bir tanesi olduğunu da sizin de inanmanızı, bize de inandırmanızı istiyoruz. Özellikle Emek Hareketi’nin bir temsilcisi olarak sinema ve dizi sanatçılarının özellikle mevzuat açısından, örgütlenme açısından, sendikalaşma açısından da kendilerine her türlü desteği katkıyı vereceğimizi buradan ilan etmek istiyoruz" diye konuştu. "Setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların temel pek çok haklarından mahrum bırakılması bizi üzüyor" Dizi konusunda Türkiye’nin, dünyanın pek çok ülkesine ihracat yaptığını dile getiren Arslan, "Dizide görev alan emekçilerin, oyuncuların ve bu konuda gerçekten alın teri akıtan insanların haklarının aynı ölçüde korunmadığını görüyoruz. Özellikle 1 buçuk, 2 saat süren dizi sürelerinin aynı zamanda insan hakları ihlali olduğunu düşünüyoruz. O setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların gerçekten temel pek çok haklarından mahrum bırakılması ve kendilerinin gerçek anlamda bir sendikasının olmaması bizi ciddi şekilde üzüyor. Bir başka sorun toplumumuzu ne yazık ki bu uzun dizi saatleri başka bir noktaya taşıyor. Bunun tedbirlerin alınması gerekiyor" şeklinde konuştu. Arslan, konuşmasında Mevlana’nın pergel metaforuna atıf yaparak sendikal anlayışlarını anlattı. Pergelin sabit ayağı gibi değerlerine, inancına ve medeniyetine bağlı durduklarını, diğer ayağıyla ise tüm dünyaya açık, evrensel bir sendikal perspektif benimsediklerini ifade etti. HAK-İŞ’in hem milli duruşu hem de evrensel sendikal ilkeleri birlikte taşıyan bir hareket olduğunu vurgulayan Arslan, kuruluş felsefelerinden ve emek mücadelesine kattıkları ilkelerden vazgeçmeden yollarına devam edeceklerini kaydetti. Ödül alacak sanatçıların yanı sıra televizyon dizilerindeki oyunculuklarıyla tanınan, dizi ve sinema filmleri oyuncuları Arzu Balkan, Hakan Boyav, Koray Karaca, Zeynep Aytem, Fatih Küçük, Dursun Ali Erzincanlı ve Melahat Abbasova katılacak. Sanatçılara "Emeğe Saygı" plaketi takdim edilecek.