KÜLTÜR SANAT - 13 Ekim 2025 Pazartesi 09:29

Gümüşhane’de üretiliyor, Avrupa’da çalıyor

A
A
A
Gümüşhane’de üretiliyor, Avrupa’da çalıyor

Gümüşhane’nin Kürtün ilçesinde hurda musluklardan üretilen ziller, Türkiye’nin farklı illerine gönderilmesinin yanı sıra bazı Avrupa ülkelerinde de ilgi görüyor. Asırlık el yapımı zil üretimi ilçe halkı için de önemli bir geçim kapısı oluyor.


İlçeye bağlı Cami Yanı Mahallesinde yıllardır süregelen bu özel zanaat, geri dönüşümün en sanatsal örneklerinden birini teşkil ediyor. Hurdacılardan toplanan eski musluklar, bataryalar ve pirinç içeren diğer atık metaller yüksek ateşte eritilerek sıvı hale getiriliyor. Ustalar vadiye adını veren Harşit Çayı’nın yatağından topladıkları özel kumu kullanarak zillerin kalıplarını büyük bir titizlikle hazırlıyor. Eritilen sıcak metal, ustaların ayaklarıyla çiğneyerek sıkılaştırdıkları bu kum kalıplara dökülerek zilin ilk hali oluşturuluyor.


Bu zanaatı özel kılan en önemli aşama "akort" olarak da bilinen ses ayarlaması. Her bir zil, istenen net ve yankılı sesi vermesi için ustalar tarafından özel tekniklerle ayarlanıyor. Geleneksel olarak büyükbaş ve küçükbaş hayvanların boynuna takılan bu ziller, son yıllarda otantik bir dekorasyon objesi olarak da büyük ilgi görüyor.


Kürtün’de kuşaktan kuşağa aktarılan bu zanaat mahalle sakinlerinin en önemli geçim kaynaklarından biri olmayı sürdürürken üretilen ziller Türkiye’nin farklı illerine gönderilmesinin yanı sıra bazı Avrupa ülkelerinde de ilgi görüyor.



Kürtün’den dünyaya yayılan melodi


Ustaların atık malzemelerden yaptığı bu sanat eserleri hem sürdürülebilir bir üretim modeli sunuyor hem de bölgenin kültürel mirasını geleceğe taşıyor.


UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesine aday gösterilebilecek bu zanaatla Kürtün’de yapılan ziller atık bir metalin nasıl değerli bir melodiye dönüşebileceğinin en etkileyici kanıtı olarak çınlamaya devam ediyor.


Mahallede 35 yıldır geleneksel zil üretimi yapan Salim Düzgün (53), "Bu sanat baba mesleği. 35 senedir yapıyorum. Eski hurda muslukları eritip çana, zile döndürüyoruz. Ben bu sanatı babamı seyrederek öğrendim. Alıştığım için bana zor gelmiyor artık. Önce kalıp yapıyoruz, sonra metalleri eritip kalıba döküyoruz. Bu sürecin tamamı ince işçilik gerektiriyor. Bu yaptığımı zilleri Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Yurt dışına da gönderiyoruz" dedi.



23 yaşındaki genç usta: Emre Düzgün


Ailesiyle birlikte zil ustalığı yapan 23 yaşındaki Emre Düzgün de lise eğitiminin ardından babası ve amcasıyla birlikte bu işi yapmaya başladığını belirterek, "Burada bir iki yıl kurs gördüm. Babam ve amcamdan öğrendim. Bir iki senenin sonunda sosyal medya hesabına geçiş yaptık. Araçla gezmek zorunda kalıyorduk, satılmıyordu. Şimdi teknoloji geliştikçe, internetten satımı daha kolay oldu. Şu an müşteri durumumuz gayet iyi. Abim ve amcamla birlikte aynı aileden 4 kişi çalışıyoruz. Ben bu mesleği devam ettireceğim. Önceden beri böyle işlere, ticarete hevesim vardı" diye konuştu.



"Sesinin ince ayarını müşteri isteğine göre yapıyoruz"


Eski muslukların zile dönüşme sürecini anlatan Düzgün, şunları söyledi:


"Biz bu muslukları Trabzon’dan alıyoruz. Parça halinde ısıtıp kırıyoruz. Ardından toprak demir potanın içine koyuyoruz. Bin derecelik ocakta fan sistemiyle, körük sistemiyle çalışan ocakta kaynatıyoruz. Sonra kumdan yaptığımız kalıplarımıza modellerimizi diziyoruz. 40 modelimiz var. Hepsinin ayrı ayrı kalıpları, hepsinin ayrı ayrı üstleri var. Sarının ayarını yapıyoruz. Bakır gerekiyorsa bakır katıyoruz çinko gerekiyorsa çinko katıyoruz. Sonra aktarma işlemi yapıyoruz. Bu işlemden sonra model bu şekilde dönüşüyor. Sonra da tornada parlatıyoruz. Ötmesini sağlayan bir toka takıyoruz. Sesinin ince ayarını müşteri isteğine göre yapıyoruz."



"Bulgaristan’dan duyulmuş oraya da gönderiyoruz"


Ürettikleri zilleri genellikle Türkiye ve yurt dışına sattıklarını ifade eden Düzgün, "Biz genelde büyük esnafa veriyoruz. Kimi zaman perakende veriyoruz çobanlara, hayvancılık yapanlara. Müşterinin isteğine göre ince ses ya da kalın ses yapıyoruz. Bulgaristan ve bazı Avrupa ülkelerine gönderiyoruz. Ben ilk başta bu işi yaparken Türkiye’de satıyordum. 20-23 santimlik zil dökmeye başlayınca Bulgaristan’dan duyulmuş. Oraya gidenler 3-4 kiloluk ziller oluyor. Onları genelde deveye takıyorlar ya da dekorasyonda kullanıyorlar. Bunlar boy boydur. Hepsinin kullanım alanları farklıdır. Tamamen bir zevk meselesi. Oltada kullanılıyor. Kimisi hayvanda kullanıyor, kimisi evinde kullanıyor, kimisi kapı zili ile yapıyor. İsteyen istediği gibi kullanabiliyor" ifadelerini kullandı.


Genç usta Emre Düzgün, dede mesleğini sürdüreceğini belirterek, "Babamlar dedemden öğrenmiş. Ben de babamla amcamdan öğrendim. Ben bu işi sürdürmeyi planlıyorum. Devam ediyorum. Allah’a şükür işimizden memnunuz. Zor bir meslek. Herkesin yapabilecek olduğu bir meslek değil" dedi.



Gümüşhane’de üretiliyor, Avrupa’da çalıyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Hediye bağlama ile başlayan müzik tutkusu 61 yıldır sürüyor Gaziantep’te 11 yaşındayken ağabeyinin hediye ettiği bağlama ile müziğe adım atan Davut Akdoğan’ın müzik tutkusu 61 yıldır sürüyor. Gaziantep’te yaşayan 72 yaşındaki Davut Akdoğan, müzik dünyasına 11 yaşında ağabeyinin kendisine hediye ettiği bağlama ile adım attı. 15 yaşında profesyonel gitar çalabilen ve 16 yaşında düğün salonlarında enstrümanlar çalarak ailesinin geçimine katkı sağlayan Akdoğan, yıllarca sahnelerde hem türkü söyledi hem de çeşitli enstrümanlar çaldı. Çok sayıda enstrümanı çalmayı kimseden yardım almadan öğrenen Akdoğan, gençlik yıllarında evinin bir odasını adeta stüdyoya dönüştürdü. 1988 yılına kadar düğün salonlarında ve eğlence mekanlarında sahne alan Akdoğan, daha sonra 5 yıl önce vefat eden kardeşi Mehmet Akdoğan ile birlikte Şahinbey ilçesi tarihi Bey Mahallesi’nde açtığı iş yerinde enstrümanların yapımının yanı sıra tamir, bakımı ve satışını yapmaya başladı. 1964 yılında başladığı 61 yıllık müzik hayatı boyunca 20’inin üzerinde enstrümanı çalan, müzik evi işleten ve yıllarca müzisyenlik yaparak geçimini sağlayan Akdoğan, müziğe olan sevgisini hala canlı tutuyor. Çocukluk yıllarında tanıştığı enstrümanların satışını yaptığı iş yerinde vakit geçirerek ud, saz, bağlama ve cümbüş çalan, müzikseverlere de ücretsiz dersler veren Akdoğan, ilerleyen yaşına rağmen ilk günkü heyecanla müziğe olan tutkusunu kaybetmeden yaşamını sürdürüyor. İlkokulda eğitim gördüğü 1960’lı yıllarda bağlama çalmayı öğrendiğini anlatan Akdoğan, "11 yaşında rahmetli ağabeyimin bana Konya’dan gelirken bir bağlama almasıyla müzik hayatım başladı. Daha sonra 14-15 yaşında profesyonel olarak gitar çalmaya başladım. 1983 yılında bu iş yerinin mülkiyetini aldım ve bu işletmeyi çalıştırmaya başladım. O zamana kadar sahnede bağlama çaldım, gitar çaldım. Ondan sonra 1988’de sahneyi bıraktığım zaman yani profesyonellik hayatımı bırakıp iş hayatına atıldığımda biraz da müzikten kopma gibi bir durum oldu. Ondan sonra da ud ve cümbüş çalmaya başladım ve ticaret hayatımız başladı. Büyük firmaların bayiliğini aldım. Daha sonra kardeşimle beraber çalıştık ve bugüne kadar geldik" dedi. Müzikseverlere ücretsiz dersler verdiğini belirten Akdoğan, "Bunun yanında da enstrüman satışlarım var. Enstrüman satışlarımın bir kısmını yapabiliyorum. Enstrümanların bir kısmını tamir edebiliyorum ve burada faaliyetim devam ediyor. 42-43 yıldır da buradayız. Çalışmaya devam ediyorum. Her gün sabahları işime yürüyerek geliyorum, yürüyerek gidiyorum. Elhamdülillah sağlık, sıhhatim iyi. İşimi de seviyorum. Tabii birçok öğrenci de yetiştirdim. Öğrencilerimin arasında doktorların yanı sıra şöhret sahibi olanlar da var" şeklinde konuştu. Neşet Ertaş başta olmak üzere birçok ünlü sanatçıyla sıkı dostluklarının olduğunu belirten Akdoğan, "1971-72’li yıllarda İbrahim Tatlıses gibi sanatçılarla çalıştım. Bunun yanında Gaziantep’te çok iyi sanatçılarla çalıştım. Neşet Ertaş ve Mahzuni Şerif benim yakından tanıdığımız dostlarımdı. Birbirimize gider geldirdik. Cem Karaca gibi birçok sanatçı Gaziantep’e geldiğinde muhabbetimiz oldu" diye konuştu.
İstanbul Mevlana’nın 7 asırlık Mesnevi mirası "Mana ve Nakış: Müzehhep Mesneviler Yazma Eser" sergisinde anlatıldı Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin vefatının 752. yıl dönümü nedeniyle 700 yıllık Mesnevi tarihini anlatan "Mana ve Nakış: Müzehhep Mesneviler Yazma Eser" sergisi Rami Kütüphanesi’nde açıldı. Açılışa katılan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Konya, İstanbul, Şiraz, Semerkant başta olmak üzere tarihi İslam coğrafyasının çeşitli kültür merkezlerinde üretilmiştir. Sergimiz 14. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan nadide yazmalarla Mesnevi’yi ve İslam kitap sanatlarının 700 yıllık tarihini bir arada görme imkanı da sunuyor. "Bu kadar özel ve çok sayıda Mesnevi nüshasının yer aldığı bir sergi şimdiye kadar gerçekleştirilmemiştir" dedi. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin vefatının 752. yıl dönümü nedeniyle İslam coğrafyasının farklı dönem ve bölgelerinde istinsah edilmiş, tezyinatı, hattı, cildi ve kağıdıyla pek çok Mesnevi nüshasını bulunduğu Mana ve Nakış: Müzehhep Mesneviler Yazma Eser Sergisini düzenlendi. Rami Kütüphanesi’nde düzenlenen serginin açılışına Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Coşkun Yılmaz ve çok sayıda davetli katıldı. 7 asırlık tarihi anlatan Mesnevi ciltlerin bulunduğu sergide eserler dijital ortama aktarılarak ziyaretçilerin ilgisine sunulacak. Dijital ortama aktarılan eserler, cep telefonu uygulamaları kullanılarak QR özelliğe ile incelenebilecek. "Sergi için, binlerce mesnevi yazması arasından 70 cilt Mesnevi seçilmiştir" Sergi açılışında bir konuşma yapan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Sergideki her bir eser cildiyle, kağıdıyla, hattıyla, yazdıranıyla, vakfedeniyle ve diğer unsurlarıyla son derece önemlidir. Burada yer alan her bir Mesnevi nüshası, mazideki mücellitlerin, müzehhiplerin, hattatların ve müstensihlerin sabrının, ustalığının, sanat anlayışının ve estetik seviyesinin belgesidir. Sergide bir araya getirilen yazmalar, İslam Medeniyetinin asırlardır ilme ve sanata verdiği değerin somut örnekleridir. Bu yazmalar, farklı dönemlerde ve çeşitli coğrafyalarda hazırlanmış olmalarına rağmen ortak bir özeni yansıtmaktadır. Her biri kendi döneminin anlayışını taşısa da Mesnevi’ye gösterilen saygının zaman içindeki gelişimini ve seviyesini göstermektedir. Bu durum; eserin yüzyıllar boyunca korunan ve değer verilen bir ‘kültürel miras’ olarak benimsendiğinin ifadesidir. Sergide yer alan her nüsha, yalnızca bir kitabı değil; kültürümüzün hafızasında önemli bir yere sahip olan köklü bir geleneği temsil etmektedir. Sergi için, binlerce mesnevi yazması arasından 70 cilt Mesnevi seçilmiştir" ifadelerini kullandı. "Bu kadar özel ve çok sayıda Mesnevi nüshasının yer aldığı bir sergi şimdiye kadar gerçekleştirilmemiştir" Serginin önemine vurgu yapan Bakan Ersoy, "Bu eserler Konya, İstanbul, Şiraz, Semerkant başta olmak üzere tarihi İslam coğrafyasının çeşitli kültür merkezlerinde üretilmiştir. Sergimiz 14. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan nadide yazmalarla Mesnevi’yi ve İslam kitap sanatlarının 700 yıllık tarihini bir arada görme imkanı da sunuyor. Türkçe, İngilizce ve Mesnevi’nin dili olması nedeniyle Farsça olarak hazırladığımız kataloğumuz hem sergimizi gelecek yıllara taşıyacak hem de bu zenginliği dünyada çok geniş coğrafyalara taşıyacaktır. Bu kadar özel ve çok sayıda Mesnevi nüshasının yer aldığı bir sergi şimdiye kadar gerçekleştirilmemiştir. Bu çerçevede Mana ve Nakış: Müzehhep Mesneviler Yazma Eser Sergisi’nin dünyada bir ilk olduğunu söylemekten de büyük bir memnuniyet duyuyorum" cümlelerini kullandı. "Başkanlığımızın üye sayısı son bir yılda yüzde 40 artışla 23 bine, toplam görüntüleme sayısı ise 4 milyon 720 bine ulaşmıştır" Yazma Eserler Başkanlığının 1 yıldaki sayısal veri artışından bahseden Bakan Ersoy, "TÜYEK, 464 bin 880 yazma ve nadir matbu eserin dijitalini resmi sitesinde erişime açmıştır. www.yek.gov.tr alanındaki en büyük portaldır. Başkanlığımızın üye sayısı son bir yılda yüzde 40 artışla 23 bine, toplam görüntüleme sayısı ise 4 milyon 720 bine ulaşmıştır. Son 6 ayda dünyaca ünlü ‘Türk ve İslam Eserleri Müzesi’, ‘İstanbul Arkeoloji Müzeleri’, ‘Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı’, ‘Fuat Sezgin ve Trabzon Yazma Eser Koleksiyonları’ dijitalleştirilerek ve erişime açılmıştır. Bu çalışmalarımız yoğun ilgi görmüş ve büyük heyecan uyandırmıştır" diye konuştu. "Bugüne kadar 4 bin 446 eserin restorasyonu gerçekleştirilmiştir" Rami Kütüphanesi’nde bugüne kadar 4 bin 446 eserin restorasyonun gerçekleştirildiğini söyleyen Bakan Ersoy, "Rami Kütüphanesi bünyesinde faaliyet gösteren kitap şifahanemiz dünyanın en büyük yazma eser restorasyon laboratuvarıdır. Bugüne kadar 4 bin 446 eserin restorasyonu gerçekleştirilmiştir. Bir eserin onarımıyla, bir personelin bazen bir seneden fazla ilgilenmek durumunda olduğu dikkate alınırsa bu sayının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Sadece bu yıl içerisinde; 40 bin eserin durum tespiti, 7 bin eserin düşük sıcaklık uygulaması, 28 bin eserin temizlik işlemi ve 205 eserin bilimsel analizi yapılmıştır. Bunun yanı sıra çok sayıda yabancı restoratöre de eğitim hizmeti verilmiştir" şekline konuştu. "2025’te 200’e yakın eğitim ve kültür faaliyeti düzenledik" 2025 yılında yapılan faaliyetlerden bahseden Bakan Ersoy, "2025’te yılı sonu itibariyle devir, satın alma ve bağış yoluyla yaklaşık 25 bin eser TÜYEK’e kazandırılacaktır. Başkanlığımız yayınlarının özgünlüğü ve kalitesiyle de ehli tarafından takdirle karşılan önemli çalışmalara imza atmaktadır. TÜYEK, bugüne kadar 343 cilt yayımlamıştır. Başkanlığımız; yazma eserleri vatandaşlarımızla buluşturmak için çeşitli, kültür, eğitim ve sanat faaliyetleri de düzenlemektedir. 2025’te 200’e yakın eğitim ve kültür faaliyeti düzenledik. Bugün de 41. sergimizi açıyoruz. Sergilerimizi ülkemizin dört bir yanında da gerçekleştiriyoruz. Kırşehir’de ’Türkçe’nin Kırşehir’de Uyanan Çerağı: Aşık Paşa’, Bursa’da ’Balkanlardan Üsküp’e Hattı İrşad: İsmail Hakkı Bursevî’, Aksaray’da ’Yazma Eserlerde Somuncu Baba ve Çevresi’ sergilerini açtık; yakında Amasya’da ’Vefatının 505. Senesinde Şeyh Hamdullah Yazma Eserleri’ sergisini de ziyaretçilerle buluşturacağız" ifadelerini kullandı. "Dünyada bir eserin 70’e yakın nüshasıyla yapılabilecek özel bir sergi" Serginin açılışında bir konuşma yapan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanı Coşkun Yılmaz, "Hz. Mevlana çok sayıda farklı etkinlikte anılıyor. Ama bakanımızın bize verdiği talimatlar doğrultusunda farklı ne yapabiliriz sorusuna Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı itibariyle gündemimizde önemli bir yer tuttu. Uzun bir hazırlık yaptık. Dünyada bir eserin 70’e yakın nüshasıyla yapılabilecek özel bir sergi. Hem tematik bir eserin bu kadar yazması olan hem 7 asırlık süreci yansıtan hem de bir eserin sergisinin tezhip gibi son derece yüksek sanat düzeyinde düzenlenen özel bir alanda sergilendiği ilk sergiyi gerçekleştirmiş oluyoruz. Mevlana’nın Mesnevisinin en eski yazması, ilk yazması buradadır. Ve son yazması da buradadır. 7 asırlık bir yolculuğu hikayesi var" şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından Bakan Ersoy ve beraberindeki heyet, sergiyi gezdi.
Konya Başkan Altay: "Marangozlar Köprülü Kavşağı inşaatında sona yaklaştık" Konya Büyükşehir Belediyesi’nin, Ankara Yolu ile Adana Çevreyolu kesişimindeki Marangozlar Köprülü Kavşağı’nda yürüttüğü yenileme çalışması tüm hızıyla sürüyor. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, şehir merkezinde en yoğun trafik akslarından biri olan Marangozlar Köprülü Kavşağı’ndaki çalışmaların son durumu hakkında bilgi verdi. Marangozlar Kavşağı’nın hem şehir içi ulaşım hem de Ankara ve Adana çevreyolları bağlantısı açısından kritik bir noktada olduğunu kaydeden Başkan Altay, "Mevcut yapı bölgenin trafik yükünü taşımakta zamanın gerisinde kalıyordu. Öncelikle burayı yıkarak yerine kesintisiz ve akıcı bir trafik düzeni oluşturmayı hedefledik. Köprülü kavşakta artık sona yaklaştık. Şu anda tamamlanma oranımız yüzde 75 seviyesini aşmış durumda. Geçtiğimiz ay Ankara yolu güzergahını trafiğe açarak sürücülerimizin rahat nefes almasını sağlamıştık. Üst bölümde de arkadaşlarımız yoğun şekilde çalışmalarını sürdürüyor" diye konuştu. Kar ve buz engelleme sistemi de olacak İnşaatın hızlı bitmesi noktasında Türkiye’de ilk kez kullanılan bir yönetimi uyguladıklarını da hatırlatan Başkan Altay, "Çelik parçalar fabrikada bükülmüş olarak geldi ve burada birleştirip basınç kuvvetiyle çalışır bir sistem oluşturduk. Üst bölümde 3 gidiş-3 geliş olmak üzere toplam 6 şeritli olarak yapılan yol, trafik yükünü önemli ölçüde hafifletecek. Ayrıca şehrimizin iklim şartları göz önünde bulundurularak yonca kollarında kar-buz engelleme sistemleri de yapıyoruz. Vatandaşlarımızın zaman kaybının önüne geçmek, trafik güvenliğini artırmak ve sürüş konforunu yükseltmek için modern, dayanıklı ve uzun yıllar hizmet verecek projeler hayata geçiriyoruz. Marangozlar Köprülü Kavşağı da bu anlayışımızın somut bir örneği. Bu süreçte sabır gösteren tüm Konyalı hemşehrilerimize teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.