POLİTİKA - 03 Mart 2015 Salı 12:47

'10 maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız milletimizi hiçe saymak olacaktır'

A
A
A
'10 maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız milletimizi hiçe saymak olacaktır'

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bizim Dolmabahçe Sarayı’nda balosu yapılan 10 maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız, olumlu yaklaşmamız; en başta kendimizi inkar, milletimizi hiçe saymak olacaktır” dedi.

 

MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “AKP’nin PKK’ya iltifat yağdırması ve ihya yarışına girmesi gönül gözünün kapandığına, siyasi basiret kanallarının tıkandığına açık delildir. İktidar partisi bölücülerin umut kapısı mevkiini kendisine yakıştırmıştır. AKP, PKK’ya yılışmış, onursuzca Kandil ve İmralı eşiklerine yüz sürmüştür. Bir yanda bulanık suda balık avlama merakıyla MHP’yle HDP’yi yan yana gösterme ayıbına soyunan Davutoğlu, diğer yanda HDP’nin nüfusuna kaşla göz arasında adını yazdırmıştır. AKP-PKK-HDP ve Dolmabahçe’deki sahneleri iyimserlikle karşılayıp PKK’yı taraf gören CHP saf saf, öbek öbek Türkiye’nin karşısına dizilmişlerdir. İmralı canisi sonunda saraylara kadar fiilen gelmiş, mesajlarını Başbakanlık ofisinde okutmuştur. Caninin teklif ve tehdit dolu sözlerine AKP taşıyıcı bedenlik yapmıştır. Hükümet teröristlere kucak açmış, kulak kabartmış, kumandayı uzatmış, kulvarı boşaltmıştır. Kumpas tüm yönleriyle deşifre olmuştur. Milletimizin içine yuvarlandığı tezgah vasat bulmuştur. İhanetin kravatlı kravatsız aktörleri sobelenmiştir.AKP-PKK koalisyonun karanlıkta kalan noktaları vuzuha ermiştir. Öyle ki, AKP-PKK müştereken Türkiye’yi kundaklamış ve kuşatmıştır” ifadesini kullandı.

"DÜŞE KALKA VİZYONDA TUTULAN ÇÖZÜLME SÜRECİ 10 MADDELİK İHANET İLAVESİYLE YENİDEN DERLENİP TOPARLANMIŞTIR"

“Bebek katilinin 10 maddelik ihanet metni şiir dinletisi gibi dinlenmiş, gösterime giren tiyatro oyunu gibi izlenmiştir” diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

“Düşe kalka vizyonda tutulan çözülme süreci 10 maddelik ihanet ilavesiyle yeniden derlenip toparlanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP-PKK mutabakatına göz açtırmamakta son derece kararlıyız. Yıkım projesine nasıl tepki gösterdiysek, çözülme sürecine nasıl direnmişsek, Oslo’dan İmralı ve Kandil’e uzanan hain pazarlıkları nasıl reddetmişsek, daha da fazlasını yapmaya, AKP-PKK’ya nefes aldırmamaya sonuna kadar hazırız. AKP’yle PKK; tekeri laçkalaşmış, her yeri sallanan, sürekli yalpalayan müzakere kağnısıyla daha fazla gidemeyecektir. Yok eğer giderse millet hepten kaybedecek, Türkiye’nin yerinde yeller esecektir. Bizim Dolmabahçe Sarayı’nda balosu yapılan 10 maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız, olumlu yaklaşmamız; en başta kendimizi inkar, milletimizi hiçe saymak olacaktır.”

"SİLAH BIRAKAN VARSA O DA AKP HÜKÜMETİ’DİR"

Bahçeli, bu kapsamda olmak üzere, ihanetin belgeli haline tam bir itirazlarının olduğunu vurgulayarak 9 madde halinde şunları dedi:

“1- Öcalan canisi örgütünü silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve tarihi kararı vermek için bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet etmektedir. Benzer bir açıklamayı 21 Mart 2013 tarihinde de yaptığı, silahların susmasını, fikirlerin konuşmasını lafta istediği akıllardadır. PKK silahtan vazgeçmemiş, tetikten elini çekmemiştir. Sınır dışına çıktı çıkıyor denilen teröristlerin, yalnızca yaşlı ve hastalıklı olanları vatan topraklarını terk etmişlerdir. O tarihlerde gerek Erdoğan, gerekse de diğer AKP’liler bundan sızlanmışlar, farklı zeminlerde eleştirmişler, millete söyledikleri yalanlarını bizzat tekzip etmek durumunda kalmışlardır. Diyeceğim odur ki, PKK’nın silah bırakma çağrısı zaman kazanmaya dönük bir manevradır ve kandırmacadan ibarettir. Silah bırakan varsa o da AKP Hükümeti’dir. Silahları gömen, indiren, kılıfına sokan varsa o da Türk devletidir. PKK’nın silah bırakacağını, silahla yollarını ayıracağını ummak ve beklemek ahmaklık ve gaflettir. Bilakis Kandil’den ve HDP’nin çok konuşan Eşbaşkanından silahlarla yolların ayrılacağına dair en ufak teselli edici söz işitilmemiştir. Bu Eşbaşkan, Hükümet’in uygulamalarını hala umut verici görmemekte, Kandil’den gelen haberler AKP’yi açığa düşürmektedir. Kamuoyuna yansıyan 7 aşamalı silah bırakma etapları da psikolojik ve algı operasyonudur. Kiralık terör örgütü PKK, bu zamana kadar silahlı eylemleriyle gelmiş, kan akıtarak, can alarak ve AKP’yi esir ederek dişini geçirmiştir. Öldürmekte ustalaşan, kırmakta, dökmekte, yakmakta ve yok etmekte markalaşan malum terör örgütü, Türkiye’yi bölmeden veya devletin kahrıyla karşılaşmadan silahı kenara koymayacaktır. Bu nedenle PKK’nın silahlara veda etmesi hayaldir, Türk milletini aldatmaya dönük yalan, uydurma ve temelsiz bir propagandadır.

2- PKK’nın olağanüstü kongreyle silah bırakmasını istemek; siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına sinsi bir ilavedir. AKP buna göz yummuş veya açıktan destek olmuştur. Kongreler demokratik zeminlerdir. Ortak akıl ve karar mekanizmaları kongrelerle tesis edilmektedir. Bir terör örgütünden ve katiller oluşumundan kongre toplamasını istemek, buna da çanak tutmak ancak ve ancak münafık ve mel’un zihniyetlerin işidir. Terör örgütünün sözde kongre toplamasını beklemek yerine, teröristleri saklandıkları inlerde arayıp, bulup çıkararak adalete teslim etmek ve bu eksende cesaret göstermek Hükümet’in milli ve tarihi bir sorumluluğudur. Ne var ki, ecdadımızın türbesini bile koruyamayan, sözüm ona asgari zaruretlere sığınarak vatan topraklarını bırakıp kaçan Davutoğlu ve Hükümeti’nin bunun yapması asla mümkün değildir.
3- Caninin mesajı, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanı olarak takdim ve servis edilmiştir. Kurnazca kaleme alınan ifadeler PKK’nın sözde zafer kazandığının, silah vasıtasıyla siyasal emellerine ulaşma sınırına geldiğinin dolambaçlı yollarla duyurusudur. İllegal ve yasa dışı terör örgütünün, hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış gibi birden bire siyasal mücadele safhasına geçme teşebbüs ve zorlaması Türkiye’nin yenildiği anlamına gelecektir. Demokrasiyi katleden, siyasete kurşun sıkan, bebekleri öldüren bir terör örgütünü siyasete dahil etme hazırlığı en az şehit haberi almak kadar felakettir, fecaattir.

4- 10 maddelik ihanet metninde demokratik siyasetin tanım ve içeriğinden bahsedilmektedir. Bu apaçık bir şekilde PKK’nın silahlı ve silahsız militanlarının siyaset yapabilmesine dönük tuzaktır. Hayalet ve hamakat Başbakan ise demokratik siyasetin önü açılacak diyerek sevincini gizleyememiş, doğal olarak PKK’nın oltasına sazan gibi takılmıştır. Demokratik siyaset kavramı PKK ağzıdır ve AKP’nin üslubuna tutunmuştur. AKP’nin, PKK’lıları siyaset alanına taşıma tutkusu bölücülüğü aklama ve temize çıkarma arayışıdır ki, bu da ancak PKK’ya sedir, kanlı planlara payanda olmuş ruhsuzlara has bir tutum olacaktır.
5- İmralı canisinin muğlak ifadelerle tanzim ettiği ihanet metninde demokratik çözümün yerel ve ulusal boyutlarıyla ilgili değerlendirmesi tamamen özerkliğin inşasına dönük bir projedir. AKP-PKK ortaklığı, üniter milli devlete vade biçmiştir. AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun olarak Türkiye’nin rejim ve idari yapısı hedefe konmuştur. Erdoğan’ın, geçen hafta valilere 7 Haziran’dan sonra yetkilerinin arttırılacağını söylemesi bu çerçevede ele alınmalıdır. Görünen köyün kılavuz istemeyeceği bilinen bir gerçektir. AKP-PKK bölücü yapılanması, Türkiye Cumhuriyeti’ni masaya yatırmış, iblisten aldıkları taktiklerle, küresel güçlerden aldıkları talimatlarla cerrahi operasyona başlamışlardır. Ve nitekim Türk milleti AKP ile PKK ikizinin adı konulmamış soğuk savaş yöntemleriyle ve bölücü salvolarıyla sıkışmış, ölümcül darbeyi almasına da ramak kalmıştır.

6- İmralı canavarı özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden dem vurmaktadır. Sorarım sizlere, Türkiye’de özgür, eşit olmayan vatandaş mı vardır? Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden maksat; tamı tamamına Anayasa’nın 66.maddesindeki Türk vatandaşlığı tanımının enkaza çevrilmesi manasına gelecektir. AKP, buna da yetmez ama evet diyecek kadar fikren kokmuş, dibe çökmüştür. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konudaki görüşümüz nettir.

Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes bizim için Türk’tür ve milletimizin yeri dolmayacak ferdidir.

Anayasa’dan vatandaşlık tanımını tümden çıkarmak veya etnik temelde marjinal tanımları yerleştirmek vebaldir, suçtur ve soysuzluğun damgası olacaktır.
7- Terörist başının ihanet metninde yer verdiği demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar kısmı; yasa ve ahlak dışı bölücü organizasyonların sivil toplum örgütü sayılmasını amaçlamaktadır.

"HDP REST ÇEKMİŞ, AKP PERT OLMUŞ, UYSALLAŞMIŞTIR"

8- İmralı canisinin çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutlarıyla, sürecin sözde demokrasi, güvenlik ilişkisi, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınmasını dayatması tam bir karartma ve akıl tutulmasıdır. Koruculuğun kaldırılması amacıyla AKP-PKK ilkesel çerçevede uzlaşmışlardır. Boşaltılan köylerle ilgili beklentilerin karşılanması hususunda fikir birliği kurulduğu anlaşılmaktadır. Ve AKP, PKK’nın kanlı borsasına varını yoğunu yatırmıştır. Günlerdir Meclis gündemini işgal eden, tartışma ve kavgalara neden olan İç Güvenlik Paketi HDP ve PKK’nın istek ve tenkitleri kapsamında tekrar ele alınacaktır. HDP rest çekmiş, AKP pert olmuş, uysallaşmıştır. HDP parlamış, AKP pısmış, kaçacak delik aramıştır. Şu acziyet ve rezalete bakınız ki, PKK İç Güvenlik Paketi’ne vize vermeyince AKP geri adım atmak durumunda kalmış, anlaşma yolunu tercih etmiştir. Bizi günlerce HDP’yle aynı karede gösterme izansızlığından özel bir zevk duyan Davutoğlu, şimdi nasılsın, ne durumdasın, nereye saklandın? HDP’nin kapısında dilencilik yapan Başbakan bilesin ki, PKK’yı kırmamak, kızdırmamak adına kanun tasarısını tekriri müzakere edecek kadar fossun, fuzulisin, korkaksın, baştan ayağa fiyaskosun. AKP, HDP’nin arka bahçesi, PKK’nın koşu bandıdır. Davutoğlu tüm sözlerini yemiş, tüm iddialarını bizatihi kendi müdahalesiyle çürütmüştür. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş, AKP ile HDP aynı yastıkta hıyanet ömrünü geçirmek için İmralı ve Kandil huzurunda utanmadan söz kesmişlerdir.

9- İmralı canisi yattığı hücreden, kimlik kavramı, tanımı ve tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesine atıf yapmıştır. Bir terörist yeni baştan kimlik tanımlaması istemektedir. Tescilli bir hain, hüküm yemiş bir terör suçlusu çoğulcu demokratik anlayış demektedir. Ve daha acıklı yanı ise AKP’nin bebek katilinin tutsağı olmasıdır. Teröristbaşı kimlik tanımlamaktan bahsediyor, AKP ise buna ses çıkarmıyor. Teröristbaşı Türk milletine yoksun ve tarihin kaydından düşeceksin diyor; Erdoğan ve Davutoğlu’ndan hiçbir rahatsızlık hali görülmüyor. Teröristbaşı Cumhuriyet, ortak vatan ve milletin tanımlanmasını istiyor; Erdoğan ve Davutoğlu teşekkürlerini sunmakla kalmıyor, süreç hedefine ulaşıyor diye bayram ediyorlar. Teröristbaşı ihanetin yeni anayasaya dinamit lokumu gibi döşenmesini şart koşuyor; Erdoğan ve Davutoğlu ille de uygulama uygulama diyerek çığlık atıyor. Bilinmelidir ki; Öcalan-Erdoğan ve Davutoğlu sacayağı Türk kimliğinin utanma nedir bilmeyen hasımlarıdır. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı, bu ülkenin Başbakanı’nı PKK’lıdan ayıran, ayrı tutan ve farklılaştıran artık ne kalmış, geriye ne bırakılmıştır? PKK Başbakanlıktadır, PKK saraydadır, PKK sokaktadır, PKK medyadadır, PKK üniversitededir, PKK, iş ve sanat hayatındadır. Bu durum, Milliyetçi Hareket için kabul edilemeyecek bir bozgundur. Bu durum, canlarıyla vatanı kurtaran kahramanlara karşı tam bir vefasızlıktır.”

"KANDİL’DE PETROL ARAMAYA KADAR İŞİ GÖTÜREN AKP, PKK’YA UYUŞTURUCU VE SİLAH KAÇAKLIĞINDAN SONRA YENİ GELİR KAPILARI AÇMANIN DERDİNDEDİR"

“Madem durum bu kadar vahimse, Türk milleti nasıl bir oyunun göbeğinde, nasıl bir kumpasın merkezindedir?” ifadesini kullanan MHP lideri Bahçeli, “Türk milletinin kimliğiyle ilgili oynamalar şu anda İmralı cezaevinde yatan veya öyle sandığımız bir bölücü mahkûm tarafından gerçekleştirilmektedir. Cumhurbaşkanı ise üçüncüsünü nereye gönderdiğini bilmediğimiz iki maymunla oyalanmakta, HDP’li yoldaşlarıyla can sıkıntısından köşe kapmaca oynamaktadır. Milli kimliğimizin PKK’nın tezlerine uygun tanımlanma önerisi Erdoğan’ın umurunda değildir. Aksine gülmemek, alkışlamamak, havalara uçmamak için kendisini zor tutmaktadır. Anlaşılan, Öcalan ve Erdoğan aralarında saat gibi çalışan bir iş bölümü yapmışlardır. Erdoğan ve Öcalan yanlarına 23 Nisan Başbakanı’nı da alarak Türkiye’nin fişini çekmek için son gözden geçirmeleri, son rötuşları yapmaya koyulmuşlardır.
AKP, PKK’yla ‘al ver’ mekanizmasında helalleşmiş, iki cambaz gibi hararetle tokalaşmıştır. Kandil’de petrol aramaya kadar işi götüren AKP, PKK’ya uyuşturucu ve silah kaçaklığından sonra yeni gelir kapıları açmanın derdindedir. AKP Şirin, PKK Ferhat olmuş; dağları delerek vicdanlarına müzakere kınası sürmüşler, beraberce milli ahlak ve güvenliğin kanını dökmüşlerdir ”diye konuştu.

"TÜRKİYE BİR BÜTÜNDÜR, AYRILAMAYACAKTIR"

Türkiye’nin vatanı ve milletiyle PKK’ya teslimi, süreç ihanetinin mihmandarlığında son parkura girdiğini öne süren Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enselerinden vurulan Mehmetçiklerin kanı yerde kalmıştır. Pusuya düşürülüp bayrağa sarılı tabutlarla baba ocağına dönen, analarının ciğerini yakan kahramanlara nankörlük yapılmıştır. Katil Öcalan, kimlik tanımlanmasını tavsiye eden bilirkişiye, bilen ve bilenmiş bir kişiliğe büründürülmüştür. Kimliğimiz; hükmü şahsiyetimiz, varlığımızın şaheseridir. Bu şaheser hainlerin eline bırakılmayacaktır. Kimliksizler, köksüzler, milli şerefini kaybetmiş şahsiyetler millete yön çizemeyeceklerdir. Rengini şehitlerimizin kanıdan almış al bayrağımızın düşmesini, Bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını, Bin yıllık kardeşliğimizin fitne ile bozulmasını kesinlikle sineye çekemeyiz. Dün bu dayatmaları Çanakkale ‘de Mehmetçik reddetmişti. Bugün Türkiye Sevdalıları elinin tersiyle itecektir. Dün bu ihaneti milli mücadele durdurmuştu. Bugün ise Milliyetçi Hareket önünü kesmeye yeminlidir. Tarihin hiçbir devrinde, Türk milleti haram yiyen boğazlardan geçmemiş, bundan sonra da geçmeyecek, yutulamayacaktır. Milli gurur hıyanetten daha gür konuşacak, daha cüretli ve cesaretli olacaktır. Güvence Milliyetçi Hareket’tir. Bu milletin adı, parçalamaya çalışanlara inat “Türk milleti”dir. Kimse yanlış hesap yapmasın, Türk milleti, etnik kalıntı falan değildir. Kimliksizlere bir kez daha duyuruyorum ki adımız Türk milletidir. Bin yılda oluşmuş, bin yılda yetişmiş ve bin yılda doğmuştur. Bin yılda ilmek ilmek örülmüş, bin yılda nakış nakış işlenmiştir. Bizi biz yapan bin yıllık beraberlik, bin yıllık buluşmadır. Ve bin yıllık kaynaşma çözülemeyecektir. Bin yıllık kenetlenme açılamayacaktır. Mete Hanla coşan, Ergenekon’da eritilen demir parıltısıyla çağlayan, Orhun’dan kopup gelen, Atila’nın kırbacıyla Dünyayı titreten millete ihanetin üç elebaşısı engel olamayacaktır. Topraklarımızı, insanlarımızı, yönetimimizi, ocaklarımızı, camilerimizi, cemevelerimizi, okullarımızı, mahallelerimizi, mezarlarımızı, hayallerimizi, hedeflerimizi, illerimizi, köylerimizi ayırmamızı dayatıyorlar. Diliyorlar ki, küselim. Umuyorlar ki, gönüllerde ve duygularda lime lime olalım. Hesap budur, oyun budur, plan budur. Çözülmemiz isteniyor. Ufalanmamız bekleniyor. Çatışmamız, parçalanmamız ve dağılmamız kurgulanıyor. Bunları kabul edemeyiz, bunlara boyun eğemeyiz, Allah’ın izniyle eğmeyeceğiz. Şırnaklı’yı İzmir’den, Hakkarili’yi İstanbul’dan, Diyarbakırlı’yı Edirne’den kopartmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Türkiye bir bütündür, ayrılamayacaktır. Türk milleti çelik gibi sağlamdır, kırmaya ne Erdoğan’ın, ne Öcalan’ın ne de Davutoğlu’nun nefesi yetmeyecektir. Bölücüyü dağda ve ovada aramaya artık gerek yoktur. Bölücü hükümettedir. Bölücüler iktidardadır. Ve bugün içinde bulunduğumuz bu karanlık ortam ve şartları baştan ayağa değiştirmek için 7 Haziran son şans, son çare, son kavşaktır.”

“ERDOĞAN NELER VERDİĞİNİ, NELERİN TEMİNATIYLA BÖLÜCÜLERİN GÖZÜNÜ BOYADIĞINI DERHAL AÇIKLAMALIDIR”

“Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP ve PKK’yı kast ederek “12 yılda ne istendi de vermedik” cümlesini ağzından kurşun gibi çıkarmıştır” şeklinde sözlerini sürdüren Bahçeli, “Erdoğan neler verdiğini, nelerin teminatıyla bölücülerin gözünü boyadığını derhal açıklamalıdır. Erdoğan böylece, Cumhurun başı olmak yerine, Cumhuru parçalayan kişi olduğunu kabul ve itiraf etmiştir. Erdoğan ve Davutoğlu’nun Öcalan’ın vesayeti altına girmesi yenilir yutulur şey değildir. Türkiye’nin kaderini İmralı’ya ipotek ettirmek ise tam bir travmadır. Acaba Öcalan ile Erdoğan haftanın hangi günlerinde hasret gidermektedir? Kandille kriptolu telefonlardan yapılan görüşmeler geceler boyunca sürmekte midir? Merakımız AKP içinden, terörün dağ kadrosuna katılmak isteyenler saraya mı, yoksa adaya mı müracaat edeceklerdir? Kavuşacakları günleri iple çeken, Anayasa’nın ilk üç maddesini faili malum cinayete kurban vermek için hazırlık yapan Erdoğan ve Öcalan’ı Türk milleti nefretle izlemektedir” şeklinde konuştu.

"BİZİM BÜROKRATLARLA UĞRAŞTIĞIMIZI SÖYLEYENLER, MERKEZ BANKASI BAŞKANI’NI HASTANELİK EDEN ERDOĞAN’A NİÇİN SESSİZDİR"

Bahçeli şunları kaydetti:

“Merkez Bankası’na saldırdıkça dövizin ateşini yükselten, reel sektör borcunu milyarlarca lira katlayan, ekonomiyi alabora eden Erdoğan istikrarsızlığın simgesi, kavga ve karışıklığın ana limanı haline gelmiştir. Bizim bürokratlarla uğraştığımızı söyleyenler, Merkez Bankası Başkanı’nı hastanelik eden Erdoğan’a niçin sessizdir? Döviz lobisi hizmetkârlığına niçin kayıtsızdır? İrtifa kaybeden ihracat, tırmanan işsizlik, yayılan hayat pahalılığı, fırlayan yoksulluk, devleşen yolsuzluk, düşen büyüme, artan borç, dümeni kırılan ekonomi politikaları milletimizi kara kara düşündürmektedir. Erdoğan ve Davutoğlu Türk milletinin gerçek gündeminden sapmışlar, İmralı canisi ve çetesiyle iş tutmuşlardır. Esnafı duyan yoktur. Çiftçiyi gören yoktur. Memuru, işçiyi, emekliyi dikkate alan yoktur. Vatandaşlarımızın ekmeği pahalanmış, mutfak masrafları kabarmış; fakat iktidar bu gerçeklere yüzünü dönmüştür. Erdoğan ve yandaşları artan döviz fiyatlarından dolayı iyice zenginleşmişlerdir. Haram dolar ve avrolardan oluşan hazineleri de adeta darphane gibi para basmıştır. Havuzlar dolmuş taşmış, rüşvet çeşmeleri, hırsızlık kanalları gürül gürül akmıştır. Türkiye darboğazdadır. Türkiye fasit bir dairededir. Milliyetçi Hareket Partisi milleti ve ülkesi için korkusuzca mücadele edecek, Türkiye’yi AKP’den kurtaracaktır. Bu itibarla çok çalışacağız, çok uğraşacağız, çok gayret edeceğiz. 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerine 96 gün kalmıştır. Türkiye’nin kader seçimi ufukta görülmüştür. İlaveten 21 Mart 2015 tarihinde 11. Büyük Kurultayımızı inanç, iddia, birlik ruhu ve heyecanla gerçekleştireceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi Büyük Kurultayı’na da 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerine de tam anlamıyla hazırdır. Bundan sonra bekleyecek zamanımız yoktur. Milletimize gideceğiz, Anadolu’yu karış karış dolaşacağız. Bu itibarla şimdi yollara koyulma vaktidir. Ağırdan alacak hal kalmamıştır. AKP’nin PKK’yla kurduğu başkanlık ve bölünme ittifakını milletimize anlatacağız. Oynanan oyunları teker teker gösterecek ve bozulmasını isteyeceğiz. Bu nedenle bugün sizlerle 24. Dönem TBMM’nin son grup toplantısını yapıyoruz. Siz muhterem milletvekili arkadaşlarıma şimdiye kadar yaptığınız çalışmalardan, verdiğiniz katkılardan dolayı ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Vatandaşlarımız seçim bölgelerinizde sizlerle kucaklaşmayı beklemektedir. Onlara ulaşınız, onlara mesaj, ilke ve hedeflerimizi özen ve özgüven içinde anlatınız. Aziz milletimiz TBMM’nin 24.Döneminde bizlere muhalefet görevi vermişti; inanıyorum ki gelecek dönemde de iktidara taşıyacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’ne artan teveccühün, yoğunlaşan destek ve ilginin hepiniz farkında olunuz. Bu bilinçle uyku orucundan ayrılmayınız, çalışmanın kölesi olmaktan yılmayınız. Zira Türkiye’nin Milliyetçi Hareket Partisi’ne ihtiyacı vardır. Sabahın ayazında uyanan yavrularımız için başarmak zorundayız. Okul harçlığını karşılamak için simit satan çocuklarımıza, tarlasında güneşten kavrulmuş borçlu çiftçilerimize, işsizlikten bunalmış biçarelerimize, mazlum ve mağdurlarımıza müjde vermek için iktidar olmalıyız. Emeklimizi güldürmek için koşmalıyız. Yetimlerimizi sevindirmek için çırpınmalıyız. Türkiye için iktidara talibiz. Türk milletinin dirliği ve esenliği için iktidara ulaşmalıyız ve mutlaka da ulaşacağız. Sizler, Türkiye’nin ağırlaşan sorunlarını, bu sorunlara yol açan faktörleri, müsebbipleri her zeminde söyleyiniz, partimizin düşündüğü çözüm yollarını sabırlar aktarınız. Giderek ağırlaşan ekonomik gelişmelerin hayata nasıl yansıyacağını, sorumlularının kimler olduğunu, olumsuz gelişmelerin nelere yol açacağını ve aileleri nasıl etkileyeceğini önemle vurgulayınız. Ve bu konulardaki bütün birikimlerinizi ve tecrübelerinizi aynı zamanda teşkilat mensuplarımızla paylaşınız ve sağlam bir işbirliği içine giriniz. Türk milleti, Yıkım taşeronlarına, ihanet odaklarına, İşbirlikçi lobilere, kötü adamlara rağmen ve Erdoğan’a, Davutoğlu’na inat ayrışmayacağını, çatışmayacağını ve bölünmeyeceğini 7 Haziran’da ispatlayacaktır.

"MİLLETİN KIRMIZI ÇİZGİLERİ BİZİM DE ÇİZGİLERİMİZDİR"

Biliniz ki MHP susmuşsa, Türkiye yok olmuş demektir. İnadına ve ısrarla konuşacağız, doğruları haykıracağız. Milletimizin kurtuluş ve yükseliş ruhu olarak 7 Haziran’da sandıkları patlatacağız. Bir tarafta, AKP ve işbirlikçi çıkar çevrelerinin koalisyonu, diğer tarafta, milletini karşılıksız seven Türkiye sevdalıları vardır. Bir tarafta, siyasi ikbal ve menfaat için tahrik edenler varken, diğer tarafta Türkiye’yi korumaya azimli Milliyetçi Hareket ayaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi; Türk milletinin, Türkiye’nin, milli onurun, adaletli paylaşımın, kardeşçe yaşamanın, sükûnetin, huzurun tarafındadır. Milletin kırmızı çizgileri bizim de çizgilerimizdir. 29 Ekim 1923’ün aziz hatırası namus bellediğimiz bir emanettir. Emanet kirletilmeyecektir. Biz yenilgilerin, kaçışların, bozgunların, vatanı satmanın değil; zaferlerimizin şükür namazını Allah’ın izniyle ve hep birlikte kılacağız. İhanetlere karşı dikkat, fitnelere karşı uyanıklık, istismara karşı temkin, tahriklere karşı teenni, tavizlere karşı cesaret, millet yararına atılganlık göstererek işbirlikçilerin, tırnakçıların, fidan dikilmesini istihdam projesi olarak sunan zavallıların hakkından geleceğiz.Türk milletini iktidara taşıyacağız, Türkiye’yi iftiharla başımızda gezdirecek, dünyada örnek ve caydırıcılığını elde etmiş süper güç bir ülke seviyesine çıkaracağız.”  

AHMET UMUR ÖZTÜRK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde Emeklilik Töreni gerçekleştirildi Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) emekli akademik ve idari personeli için 30 Nisan 2024 Salı günü Yabancı Diller Yüksekokulu Konferans Salonu’nda emeklilik töreni düzenlendi. Tören, İstiklal Marşı ve saygı duruşu ile başladı. Ardından, ESTÜ Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden Hatice Nur Güçlü ile Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nden Merve Maide Yiğit’in solo piyano konseri gerçekleştirildi. Tören, Doçent Bengi Baraz Çınar ile ESTÜ Kariyer Gelişimi ve Öğrenci Destek Birimi’nden Öğr. Gör. İlayda Karaköse’nin flüt ve piyano konseri ile devam etti. “Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin bir mensubu olmanın gurur ve mutluluğunu taşıyorum” Konserin ardından söz alan emekli ESTÜ personeli Celal Çelebi, ESTÜ’deki profesyonel yaşamında Hasan Polatkan Havalimanı Uçak Bakım Hangarı Sorumlusu olarak görev yaptığını belirtti. ESTÜ’nün bir mensubu olmanın gurur ve mutluluğunu taşıdığını da sözlerine ekleyen Çelebi, “Böyle güzel bir tören vasıtasıyla hatırlanmış olmak mutluluk verici. Başta ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Adnan Özcan olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim” dedi. “Böyle bir törenle hatırlanmış olmak mutluluk verici” Törende konuşan ESTÜ Eski Genel Sekreteri Menderes Ünal, meslek yaşamı boyunca memurluk, şeflik, şube müdürlüğü, daire başkanlığı gibi görevler yürüterek 40 yıllık bir hizmet hayatını tamamlamasının ardından ESTÜ’de Genel Sekreter olarak çalışma şansını elde ettiğini belirtti. 2022 yılında ESTÜ’deki göreviyle birlikte emekliliğe adım attığını da vurgulayan Ünal, “Başta ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Adnan Özcan olmak üzere bu töreni düzenleyen herkese tüm emekli arkadaşlarım adına ayrı ayrı teşekkür ederim. Böyle bir törenle hatırlanmış olmak mutluluk verici” ifadelerini kullandı. “Göreviniz, bu güzel ülkeye katkıda bulunmak” Zorlu ve emek yoğun bir profesyonel yaşamın ardından emeklilik yaşamına girmiş olmak hakkında duygu ve düşüncelerini paylaşan ESTÜ Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Hoşçan ise şunları söyledi: “Kırk dört yıl boyunca zorlu süreçlerden geçerek kurumuma en iyi katkıyı sağlamaya çalıştım. ‘Ben’ yerine ‘biz’ diyerek ekip arkadaşı olduğum meslektaşlarımla büyük başarılara imza attık. Şimdi o dönemleri gurur ve mutlulukla anıyorum. Göstermiş olduğum tüm mücadeleler benim hazinem. Değerli akademisyen dostlarım, mesleğinizi çok sevin. Göreviniz, bu güzel ülkeye katkıda bulunmak. Başta ESTÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Adnan Özcan olmak üzere bu töreni düzenleyen tüm ESTÜ mensuplarına teşekkür ediyorum." “Sürdürülebilir bir başarı için güçlü bir kurumsal hafızaya da sahip olunması gerekmektedir” Rektör Prof. Dr. Adnan Özcan, Emeklilik Töreni’ni emekli olan ESTÜ akademik ve idari personeline çalışma hayatları süresince sundukları özverili ve değerli katkıları için teşekkür etmek amacıyla düzenlediklerini belirterek, “Dünyadaki ve ülkemizdeki her kurumsal yapıda olduğu gibi sürdürülebilir bir başarı için güçlü bir kurumsal hafızaya da sahip olunması gerekmektedir. Bu güçlü kurumsal hafıza ise güçlü, her anlamda donanımlı ve özverili çalışan bir insan gücüyle inşa edilebilir. Bugün emeklilik törenimizle kendilerine teşekkür ederek uğurladığımız tüm mensuplarımıza Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin bugünlere ulaşmasında ve kurumsal hafızanın aktarılmasında vermiş oldukları çok değerli katkılar için teşekkürlerimi sunuyorum. 2024 yılının Cumhurbaşkanlığımız tarafından Emekliler Yılı olarak ilan edilmesi vesilesiyle başta siz değerli emeklilerimiz olmak üzere ülkemizin kalkınmasına emekleri ile katkıda bulunmuş olan tüm emeklilerimize saygılarımı sunuyor, emeklilerimizin bilgi ve tecrübelerini kullanabilecekleri ve kendilerini geliştirebilecekleri sosyal ve sağlıklı bir yaşam diliyorum” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Adnan Özcan tarafından ESTÜ emekli akademik ve idari personeline emeklilik plaketi ve teşekkür belgesi takdim edildi. ESTÜ Emeklilik Töreni, fuaye alanında ikram servisinin ardından çekilen toplu hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi. Törene, Rektör Prof. Dr. Adnan Özcan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Yunus Özdemir, Prof. Dr. Onur Kaya, Genel Sekreter Cengiz Kaçal, ESTÜ Senatosu Üyeleri, ESTÜ öğretim elemanları, emekli akademik ve idari personeli ile aileleri katıldı.
Manisa Bahar ayları kene vakalarını artırıyor Manisa’da yaşanabilecek kene vakalarına karşı uyarılarda bulunan Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesi Acil Tıp Hekimi Uzm. Dr. Çağdaş Can, "Kimseye keneyi çıkarmasını önermiyoruz. Üzerine kesinlikle sigara bastırma, çakmakla yakma, iple çekme, kazıma kesinlikle önermiyoruz" derken, Halk Sağlığı Uzmanı Cevriye Ceyda Karabulut ise, "Geçtiğimiz yıl 2023 yılında 1 vakamız olmuş. Bu yıl henüz vakamız mevcut değil. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, pikniğe gidenler, bağ bahçe işleriyle uğraşanlar, ormanlık alanlara gidenler muhakkak dikkatli olmalı" dedi. Bahar aylarının gelmesiyle birlikte tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yoğun yaşandığı Manisa’da uzmanlar kene vakalarına karşı uyarılarda bulundu. Bahar aylarında kene ısırma vakalarında artış yaşandığını belirten Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesi Acil Tıp Hekimi Uzm. Dr. Çağdaş Can, "Kırım Kongo kanamalı ateşinde mevsimsel bir süreç var burada. Hayvanlardan insanlara geçen bir süreç bu. Aslında buradaki birincil sorumlu kene. Kenelerin taşıdığı virüsler sebebiyle meydana geliyor bu hastalık. Direkt kene bulaşıyla gelen hastalarımız da var. Yani vücuda kene girmiş hastalarımız da gelebiliyor. Ya da keneye maruz kalmış hayvanların sıvılarına, dokularına temas etmek ya da başka insanlarda aktif olarak enfeksiyon olduğunda bu insanlara temas eden diğer insanlarda da olabiliyor. Kene varlığının arttığı ilkbahar ve son bahar dönemlerinde daha çok rastlanıyor. İnsanlar daha çok dışarı çıkmaya başlıyor. Kene teması daha çok dışarda zirai alanlarda oluyor. Bu dönemler tetikte, farkındalık içerisinde ve bilinçli olmamız gerekiyor" dedi. "Klinisyenin, doktorun farkında olması gerekecek bazı klinik belirteçler var" Kene ısırmalarında klinik şüpheyle yaklaşıldığını belirten Uzm. Dr. Can, "Şanslı dediğimiz grup kenenin yapıştığını fark eden gruplar oluyor. Kenenin yapıştığını görüyor ve bilinçli bir şekilde bize geliyor. Diğer bir grup ise keneyi fark ediyor ancak kendi yöntemleriyle çıkarmaya çalışıyor. Bu aslında hiç önermediğimiz bir durum. Diğeri de kenenin onu ısırdığını bilmeyen bir grup var. Ne olduğunu anlamadan bize gelebiliyor. Kaşıntı, şişme ve morarma şikayetiyle bize başvuruyor. Burada klinisyenin, doktorun farkında olması gerekecek bazı klinik belirteçler var. Hastanın yaygın eklem ağrısı, karın ağrısı, çabuk morarma, vücutta siyah nokta gibi durumlar olabiliyor. Burada klinik bir şüpheyle yaklaşmamız gerekiyor. Birtakım kan tahlilleri gönderiyoruz. Burada klinik şüphemiz olursa, hastamızda da eğer keneyi tespit edebilirsek uygun bir şekilde hastayı bir üçüncü basamak sağlık birimine sevk etmemiz gerekiyor" diye konuştu. "Kimseye keneyi çıkarmasını önermiyoruz" Kene yapışan kişilerin keneyi çıkarmaması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Can, "Kimseye keneyi çıkarmasını önermiyoruz. Bu genelde yanlış bir yöntem olabiliyor. Eğer sağlık kuruluşuna uzun bir mesafe varsa doğru yöntemlerle çıkarabilir diyeceğiz. Çünkü kenenin vücutta uzun bir süre kalması viral enfeksiyon riskini de artırıyor. İlk önce şunu diyeceğiz hastamıza; üzerine kesinlikle sigara bastırma, çakmakla yakma, iple çekme, kazıma kesinlikle önermiyoruz. Mümkünse bir cımbız alıp kenenin baş kısmından; kuyruk kısmından değil. Çünkü kuyruk kısmından sıkınca kenenin içindeki bütün viral ajan kene tarafından kusularak vücuda giriyor. Baş kısmından ufak hareketlerle çeke çeke kenenin kendisini bırakmasını sağlayacak şekilde çıkartmaya çalışıyoruz. Mümkünse kenenin canlı olarak çıkmasını istiyoruz. Bu ajan çıktıktan sonra süreç burada bitmiyor. Yine acil servislere, sağlık kuruluşlarına müracaat edilmesi gerekiyor. Çünkü biz burada evreleme yapıyoruz. Kontrol süreci öneriyoruz. Gerekli tahlillerin 48 saat takibi için enfeksiyon hastalıkları polikliniklerine gitmelerini istiyoruz eğer klinik olarak hasta rahatsa. Eğer hasta rahat değilse, döküntüler, ağrılar, karın ağrısı, karaciğer ve dalakta büyüme, kanamalar varsa keneyi de gördüğümüz zaman muhakkak hastanın takibi için hastaneye yatışını yapmamız gerekiyor. Çünkü erken tanı hastanın çoklu organ yetmezliğine gitmesini engellediğinden çok önemli. Bir klinik şüphe bile hastaneye yatması için yeterli diyebiliriz" ifadelerini kullandı. Keneden bulaşan virüse karşı bir aşının olmadığını belirten Can, "Hastanede yapılan tedaviler daha çok destek tedavi oluyor. Maalesef bunun aşısı yok. Bulunmadı. Çok geniş bir aile. Neye aşı yapılacağı bilinmiyor. Ama ne kadar hızlı erken tedavi verirsek o kadar hızlı hastalarda yanıt alabiliyoruz" dedi. Kenenin vücuda yapıştığı noktaları anlatan Uzm. Dr. Can, "Genelde kene vücutta açık noktalara yerleşiyor. Biz de hastalarımıza zirai alanlara çıktıklarında bu bölgeleri eldivenle, uzun elbiseler giyerek kapatmaları gerektiğini söylüyoruz. Mantık olarak kişi çorap giydiği zaman bu çorabı pantolonla yukarı doğru katlamasını istiyoruz. Orada açık olmaması için. En sık görüldüğü yerler ise, saçlı deri, kol ve bacaklarda, bacakların alt kısmı ve vücudun kasık bölgelerinde görülebiliyor. Kene burada gizlenebiliyor. Vücudun her noktasında bunlar bulunabiliyor" diye konuştu. "2005 yılından bu zamana kadar 15 vaka görülmüş biri de ölümle sonuçlanmıştır" Manisa İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Birim Sorumlusu Halk Sağlığı Uzmanı Cevriye Ceyda Karabulut, kene vakalarının yıllara oranla azalışta olduğunu belirterek yine de tarla ve hayvancılıkla uğraşan kişilerin dikkatli olması gerektiğini söyledi. Karabulut, "Ülkemizde bu hastalık bahar ve yaz aylarında görülüyor. Daha çok İç Anadolu’nun kuzeyi, orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde daha çok görülmektedir. Ülkemizde 2002 yılında dikkatleri çekti. En yüksek vaka sayısı 2009 yılında bin 318 vaka olarak görülmüştür. Bu yıllar içerisinde görülme sıklığı azalmıştır. İlimizde ise ilk vaka 2005 yılında görülmüştür. 2005 yılından bu zamana kadar 15 vaka görülmüş biri de ölümle sonuçlanmıştır. Geçtiğimiz yıl 2023 yılında 1 vakamız olmuş. Bu yıl henüz vakamız mevcut değil. Vakalarımızın ikamet dağılımına baktığımızda Yunusemre ilçemizde en çok vaka görülmekte. Bunun dışında Saruhanlı, Soma, Akhisar, Gördes ve Demirci ilçelerimizde de vakalarımız mevcuttur. Bu anlamda buralarda yaşayan vatandaşlarımızın daha dikkatli olmalarını istiyoruz. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, pikniğe gidenler, bağ bahçe işleriyle uğraşanlar, ormanlık alanlara gidenler muhakkak dikkatli olmalı. Yine veteriner hekimlerimizin ve hastalarla temas eden sağlık personellerimizin dikkatli olması gerekmektedir” dedi.
İstanbul Küçükçekmece’de kafe yarım saat içinde küle döndü Küçükçekmece Gölü kenarındaki bir kafede yangın çıktı. Kısa sürede büyüyen alevler kafeyi küle döndürürken, yaklaşık 5 milyon TL’lik zarar meydana geldi. Yangın, 1 Mayıs gecesi saat 03.00 sıralarında Küçükçekmece Fatih Mahallesi’nde göl kenarındaki bir kafede meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, patates kızartmak için kullanılan makine açık unutuldu. Bir süre sonra makine, içindeki yağlarla birlikte yanmaya başladı. Yangın kısa sürede tüm kafeyi sararken, yangını fark eden çalışan durumu itfaiyeye bildirdi. Olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Sahil tarafına yol olmaması nedeniyle itfaiyenin geç geldiği iddiası Sahil tarafına doğrudan yolun bulunmaması nedeniyle itfaiye ekiplerinin olay yerine geç gittiği ileri sürülürken, bu sırada alevler tüm kafeyi sardı. Kafeden yükselen alevler ise geceyi aydınlattı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yangına müdahale ederken, can kaybı ve yaralının olmadığı öğrenildi. Bir süre sonra kontrol altına alınan yangında kafe kullanılamaz hale gelerek küle döndü. Soğutma çalışmasının ardından yangınla ilgili inceleme başlatıldı. Hiçbir şeylerinin kalmadığını ve belediyelerden destek beklediğini söyleyen iş yeri sahibi Abdurrahim Arı, “İki gece önce fritözün açık bırakılması nedeniyle yağdan kaynaklı bir yangın çıktı. Fritöz birden kıvılcım alınca yarım saat içinde bu hale geldi. Nerden baksan 5 milyon TL’ye yaptıramazsın. Çöp bile kalmadı, hiçbir şey kalmadı. Sahil tarafına çıkan doğrudan yol olmayınca itfaiye geç geldi. Gelinceye kadar her şey bitti. 15-20 tane çalışan vardı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Küçükçekmece Belediyesi’nden destek bekliyoruz” diye konuştu.
Ankara İstanbul’da “Yenişehir Evleri Arnavutköy Projesi” ilk iki etabı için kuralar çekiliyor İstanbul’da evi olmayanları ev sahibi yapmak amacıyla Emlak Konut GYO ve Türk Hava Yolları iş birliği ile hayata geçirilen “Yenişehir Evleri Arnavutköy Projesi” ilk iki etabının kuraları 4 Mayıs Cumartesi günü çekilecek. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı öncülüğünde, İstanbul’da evi olmayanları ev sahibi yapmak amacıyla Emlak Konut GYO ve Türk Hava Yolları iş birliği ile Arnavutköy’de özel bir proje hayata geçiriliyor. İstanbul Havalimanı’na 10 dakika ulaşım mesafesinde bulunan, ilk evini alacaklara özel inşa edilen, az katlı ve yatay mimari anlayışıyla tasarlanan “Yenişehir Evleri Arnavutköy Projesi”nde, her yaştan insanın faydalanabileceği bölgesel parklar, meydanlar, etkinlik, spor, sosyal, kültürel yaşam alanları ile dini, eğitim ve sağlık tesislerinin yanı sıra yaya ve bisiklet yolları gibi tüm detaylar düşünüldü. “Sıfır atık altyapısına sahip modern yaşam alanı olarak geliştirdik” İstanbul Arnavutköy’de hayata geçirilen Yenişehir Evleri Projesi’ne, İstanbul’da ikamet eden ve ilk evini alacak vatandaşların müracaat ettiğini belirten Emlak Konut Genel Müdürü Cengiz Erdem, şunları kaydetti: “Büyük bir kent vizyonuyla, mahalle kültürünü yansıtan, yatay mimari anlayışıyla tasarladığımız, 10 etaptan oluşan Yenişehir Evleri Arnavutköy Projemizin 2 bin 894 bağımsız bölümden oluşan ilk iki etabını hak sahipleriyle buluşturuyoruz. Çalışmalarını Türk Hava Yolları ile iş birliği içinde yürüttüğümüz bu projemizi, güvenli yapıların yanı sıra, estetik ve yenilikçi dokunuşlarla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülüğünde başlatılan Sıfır Atık altyapısına sahip modern bir yaşam alanı olarak geliştirdik.” Çekiliş 4 Mayıs’ta Emlak Konut sosyal medya hesaplarından canlı yayınlanacak Projeye 461 bin 361 başvuru yapıldığını ifade eden Erdem, “Vatandaşımızın büyük teveccüh gösterdiği projemizde beklenen kura çekilişini gerçekleştirecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Mehmet Özhaseki’nin de özellikle gençlerin, engelli, şehit ve gazi yakınlarının da ev sahibi olmasını istediği bu projede; toplam konut sayısı üzerinden engelli vatandaşlarımıza yüzde 5, şehit ve gazi yakınlarına yüzde 5, gençlere ise yüzde 20 kontenjan hakkı tanıdık. Çekilişi, 4 Mayıs Cumartesi günü saat 10.00 da Emlak Konut sosyal medya hesaplarından canlı olarak gerçekleştireceğiz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın öncülüğünde Emlak Konut olarak, erişilebilir konut alanında yeni projeler geliştirmeye devam edeceğiz” diye konuştu. Peşin alımlarda yüzde 25 indirim yapılacak “Yenişehir Evleri Arnavutköy Projesi” ilk iki etabı kapsamında, 43 adet 1+1, bin 851 adet 2+1 ve bin adet 3+1 daire tipi bulunuyor. Emlak Konut, erişilebilir satış şartları politikasını Yenişehir Evleri Arnavutköy Projesinde de uygulamaya devam ediyor. Peşin alımlarda yüzde 25 indirim yapılacak olan proje kapsamında, 24-36-48-60 ay vade seçenekleri de bulunuyor. Ayrıntılı bilgilere "emlakkonut.com.tr" adresinden ve 444 36 55 telefon numarasından ulaşabilecek.