GÜNDEM - 19 Şubat 2017 Pazar 20:49

100 yıllık çırçır fabrikası Gözlükule Höyüğü Araştırma Merkezi’ne dönüştü

A
A
A
100 yıllık çırçır fabrikası Gözlükule Höyüğü Araştırma Merkezi’ne dönüştü

Boğaziçi Üniversitesi tarafından Tarsus’da restore edilerek akademik çalışmalara ev sahipliği yapmak üzere kültür ve tarih merkezi haline getirilen Saint Paul Kilisesi Anıt Müzesi yanında bulunan 100 yıllık eski çırçır fabrikası Gözlükule Höyüğü Araştırma Merkezi olarak akademik araştırma ve arkeolojik çalışmalara başladı.

Anadolu’nun tarihi ile ilgili önemli bilgilerin elde edilmesi için Boğaziçi Üniversitesi tarafından, Gözlükule Höyüğü’ndeki arkeolojik araştırmalar paralelinde, akademik çalışmaların yürütüleceği Gözlükule Höyüğü Araştırma Merkezi’nin açılışı 18 Şubat Cumartesi günü Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ile Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın katıldıkları törenle gerçekleşti. Törene Mersin Valisi Özdemir Çakacalı, Tarsus Kaymakamı Yüksel Ünal ve Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can da katıldı.

“Boğaziçi yaparsa en iyisini yapar”

Kalkınma Bakanı Lütfü Elvan törende yaptığı konuşmada, Boğaziçi Üniversitesi’nin her projesinde nitelikli, vasıflı ve kusursuz çalışmalara imza attığını vurgulayarak, “Boğaziçi Üniversitesi yaparsa, en iyisini yapar” dedi. Mersin ve Tarsus gibi binlerce yıllık arkeolojik geçmişe sahip olan bir bölgede arkeoloji bağlamında yapılacak pek çok çalışma olduğunu belirten Bakan Elvan, bu çalışmalarda Boğaziçi Üniversitesi’ne destek vermeye hazır oldukları mesajını iletti.

"Gözlükule, Cumhuriyet döneminde kazı izni verilen ilk 3 önemli bölgeden biri"

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı da yaptığı konuşmada Gözlükule Höyüğü’nün Cumhuriyet döneminde resmi olarak arkeolojik kazı yapma izni verilen, Alacahöyük ve Truva ile birlikte üç bölgeden biri olduğunu, bu nedenle çok büyük değer taşıdığının altını çizdi Avcı, Gözlükule Höyüğü Araştırma Merkezi’nin kamuoyu ile buluşmasından çok mutlu olduğunu ifade etti. Avcı ayrıca, bölgede 30’lu ve 40’lı yıllarda kazları ilk başlatan isim olan Hetty Goldman’ın ve Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nün değerli hocalarından, 2009’da kaybettiğimiz Günhan Danışman’ın da anarak bu projeyi bugüne ulaştıran isimler olduklarını vurguladı.

“Boğaziçi’nin kurumsal iradesinin başarısıyla ortaya çıkan proje”

Açılışta bir konuşma yapan Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan, Boğaziçi Üniversitesi’nin Tarsus Gözlükule’de sürdürdüğü bu projenin üniversitenin, ilgili bakanlıkların da desteğiyle, kurumsal iradesinin bir yansıması olarak ortaya çıktığını vurguladı. 1930’lardan bu yana bölgede yapılan kazı çalışmalarını anımsatan Özkan, özellikle bu bölgede yapılan çalışmalar sonucunda Anadolu’nun kültür tarihini şekillendiren yaşam biçimlerini, mimari tarzları daha iyi tanımaya başladığımızı aktardı. Özkan, Tarsus ile Boğaziçi Üniversitesi arasındaki yaklaşık 910 kilometrelik mesafeye rağmen akademik çalışmaların yapılabildiğinin önemli bir göstergesi olduğunu belirtti.

Rektör Mehmet Özkan, Çukurova’da pamuk üretiminin azalması sonucunda işlevini yitiren eski çırçır fabrikasının, 2002 yılından itibaren önce kısmen, 2013 yılında ise tamamen, Gözlükule Höyüğü'nde arkeolojik çalışmalar yürüten Boğaziçi Üniversitesi’ne, Araştırma Merkezi olarak değerlendirilmesi amacıyla tahsis edildiğini belirtti. Restorasyon çalışmalarının 2002 yılından bu yana Gözlükule Höyüğü Kazı ekibi tarafından yönlendirilerek Boğaziçi Üniversitesi’nce yürütüldüğünü belirten Özkan, “Bu heyecanla, Boğaziçi Üniversitesi olarak Türkiye’deki arkeolojik araştırmaların uygun ve müstesna bir ortamda yürütülebilmesine ve aynı zamanda bölgenin kültürel mirasının onarılıp, kullanılarak korunmasına örnek olması açısından son derece önemli bu çalışmayı sizlerle de paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu binayı bilimsel çalışmalar yapılmak üzere Boğaziçi Üniversitesi’nin kullanımına açmasından dolayı Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, çalışmalarımıza verdiği destekten dolayı Kalkınma Bakanlığımıza sonsuz teşekkürlerimi de iletmek istiyorum” dedi. Özkan, şöyle devam etti:

“Boğaziçi Üniversitesi olarak Tarsus-Gözlükule Kazı ve Araştırmaları’nın temel amacı, bölgenin kültürel mirası olan bu höyüğün, etrafındaki kent dokusu ve doğal çevresi ile beraber algılanması, belgelenmesi ve sürdürülebilir şekilde korunmasına katkıda bulunmaktır. Bu merkezde yapacağımız çalışmalarda höyüğün farklı katmanlarından elde edilen binlerce yıllık kalıntılar, birbirini takip eden dönemlerin karşılaştırmalı bir şekilde incelenmesi neticesinde Anadolu’nun tarihine ışık tutun eserleri inceleyecek, eğitimler ve kazıçalışmaları ile tarihin farklı katmanlarını gün ışığına çıkaracağız.”

Gözlükule Höyük’te arkeoloji çalışmaları yürüten ekibin lideri Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aslı Özyar da açılışta yaptığı konuşmada, Tarsus’ta bulunan ve Tunç Çağı, Hititler, Abbasiler ve Roma dönemleriyle alakalı bulgular elde etmeye imkân tanıyan Gözlükule Höyüğü’nde yürüttükleri arkeoloji çalışmalarda binlerce yıllık kalıntıların, birbirini takip eden dönemlerin karşılaştırmalı bir şekilde incelediklerini belirtti. Bu çalışmaların Anadolu’nun tarihine ışık tutulmasını sağladığını belirten Özyar, “Anadolu’nun tarihi ile ilgili önemli bilgilerin elde edilebileceği Gözlükule Höyük’te derinlemesine arkeolojik çalışmaların yapılabilmesi için höyüğün hemen yanında bulunan eski Çırçır Fabrikası’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne tahsis edilmesi, bu araştırmaları yürütmemiz açısından çok önemli bir ortamı hazırladı. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü tarafından 2001 yılında Tarsus-Gözlükule höyüğünde başlatılan araştırmaların amacı kuzeydoğu Akdeniz bölgesindeki yeni arkeolojik çalışmalarla yeniden oluşmaya başlayan dinamik akademik diyalog eşliğinde Goldman dönemi kazılarından beri halen cevaplanmamış birtakım sorulara ışık tutacak verilere ulaşmaktır. Boğaziçi Üniversitesi’nin başlattığı yeni çalışmalar kapsamında hâlihazırda Geç Antik Çağ’dan Erken İslami Dönem’e geçiş ile Tunç Çağı’ndan Demir Çağı’na geçiş süresinde (yaklaşık M.Ö. 1200’ler) yaşanan değişim ve devamlılıklar inceleniyor. Ayrıca zaman içinde gelişen arkeolojik teknikler ve ilgili teknolojilerden faydalanarak hem eski kazılardan elde edilmiş veriler yeniden değerlendirilecek, hem de daha kontrollü kazılar ile dönemlerin stratigrafik ilişkileri daha iyi anlaşılacaktır” dedi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Ortaklık vaadiyle dolandırıldı üstüne darp edilip ölüm tehditleri aldı İzmir’de yaşayan 35 yaşındaki Sevgi Canlı, iddiaya göre tüm birikimi olan yaklaşık 1 milyon lirayı, İstanbul’da bir kafeye ortak olmak için kullandı. Dolandırıldığını anlayınca parasını geri almak isteyen Canlı, dolandırıldığı kişiler tarafından hem darp edildi hem de tacize uğradı. Darp edildiği anlar güvenlik kameralarına yansırken, şu an korkarak yaşadığını söyleyen Canlı, “Ölmek istemiyorum” dedi. Buca ilçesinde yaşayan 35 yaşındaki Sevgi Canlı, sağlık sorunları sebebiyle bir süre boyunca İzmir’den İstanbul’a gidip geldi. İstanbul’da otelde kalan Canlı, otelin yakınlarında bir kafe buldu. Bulduğu kafeye sık sık gitmeye başlayan Canlı, orada kafenin sahibiyle tanıştı. İddiaya göre bir süre sonra kafe sahibi, Canlı’ya yüzde 50 ortaklık teklifinde bulundu. Sevgi Canlı da bu teklifi kabul ederek tüm birikimi olan yaklaşık 1 milyon lirayı kafenin masrafları için kullandı. Daha sonra dolandırıldığını anlayan Sevgi Canlı, kafenin sahibinden parasını geri istedi. Parayı geri vermemekte direnen kafe sahipleri, Canlı’yı ormanlık alana götürüp, hem silahla tehdit etti hem de taciz etmeye kalkıştı. Parasını geri almak için uğraşan Canlı, son olarak kafenin içerisinde saldırıya uğradı. O anlar güvenlik kameralarına yansırken “Ölmek istemiyorum” diyen Canlı, yetkililerden yardım bekliyor. Hem dolandırıldı hem icralık oldu Dolandırılma sürecinden bahseden Sevgi Canlı, kafe sahibinin iyi niyetine güvenerek kafenin açılış parasını verdiğini belirtti. Sözlerini sürdüren Canlı, “Bana ‘kredi kartımı dükkan için kullanacaklarını ve beni dükkana yüzde 50 ortak yapacaklarını’ söylediler. Kredi kartımı da verdim ve dükkanın bütün ihtiyaçlarını aldım. Fakat ben dükkanın ihtiyaçlarını aldıktan sonra diğer ortaklar beni arayıp, ‘paranı vereceğiz, malını vereceğiz’ diye çağırdılar. Defalarca bu olay darpla sonuçlandı. Bütün param dolar, altın, euro hesabımdaydı. Yaklaşık 1 milyona yakın kaybım var. Şu anda da 370 bin lira icra dosyam mevcut” diye konuştu. Savcılıkta dekontlara, faturalara ve dövüldüğü kamera görüntülerine ait belgelerin olduğunu söyleyen Canlı, İstanbul’da gittiği her yerde rehin alındığını ve ailesinin de defalarca tehdit edildiğini aktardı. “Kişilerin bulunmasını ve yargılanmasını talep ediyorum” İlk darp olayının kafede yaşandığının altını çizen Canlı, şunları kaydetti: “Kafenin gerçek sahibi beni arayıp ‘paranı vereceğiz’ dedi. Daha sonra oraya gittim. Beş adamla oturmuş, ‘bunu sana vermeyiz’ gibi tehditvari konuşmalar yaptılar. Daha sonra ben de o parayı işletme müdüründen almak için ‘onun evine bir şeyler almam gerektiğini ve her şeyin kayıtlı olduğunu’ söyledim. Adam dükkanı dağıtıyordu ve biz hava alsın diye dışarı çıkardık. Sonra ormana götürüp silah çıkardı. Bununla ilgili şikayetim de var. Yetkililerden kişilerin bulunmasını ve yargılanmasını talep ediyorum.” “Korkarak yaşıyorum” Her gün gece korkarak uyumak istemediğini söyleyen Canlı, “Benim annem ve babam da rahatsızlandı. Ben ölmek istemiyorum ve ben şu anda korkarak yaşıyorum” diye konuştu.
Mersin Trafiğe kapalı yol, motosiklet yarış pistine dönüştü Mersin’in Tarsus ilçesindeki trafiğe kapalı yol, motosiklet tutkunlarının yarış pistine dönüştü. Kulak Mahallesi’ndeki trafiğe kapalı yolda özellikle hafta sonları buluşan motosiklet tutkunu gençler, çeşitli gösteriler ve yarışlar yapıyor. Yolu yasal olmayan şekilde yarış pistine çeviren gençler, zaman zaman da kaza yapıyor. Yolun başına ve sonuna geçişi engellemek için dökülen toprak kümeleri ve engeller de gençleri durdurmuyor. Gençler tehlikeye aldırış etmeden zaman zaman akrobasi gösterileri, kimi zaman da kendi aralarında yarışlar gerçekleştiriyor. "Aslında burası trafiğe kapalı bir alan" Bölgede daha güvenli yarış ve gösteriler yapabilmek için özel pist talebinde bulunan motosiklet sürücüsü Şahin Görüroğlu: "Burası birçok motor sevdalısı arkadaşımızın eğlenmek ve vakit geçirmek için geldiği bir yer. Birçok arkadaşımız buraya yarışmak için geliyor; yarışan arkadaşlarımızı izlemek için geliyorlar. Bazı motorcu arkadaşlar bilinçsiz şekilde yolda agresif hareketler yapıyorlar. Bu yolda kazalar oldu, yaralanmalar oldu, arkadaşlarımızı kaybettik. En azından motorcular için bir pist yapılsa bizim için çok güzel olur" dedi. Motosiklet sürücüsü Bedican Akay da söz konusu yolun motosiklet tutkunları arasında ’Kulak Yarış Pisti’ olarak bilindiğini söyledi. Akay, "Aslında burası trafiğe kapalı bir alan. Biz bu pistte çoğu arkadaşımızı kaybettik. Evet, burada yarışlar yapılıyor. Biz buraya bir pist istiyoruz. Böylelikle kazaların önüne de geçilmiş olur" diye konuştu.