SAĞLIK - 03 Ocak 2023 Salı 13:01

3,5 kiloluk bebeğin alınan böbreği 250 gram çıktı

A
A
A
3,5 kiloluk bebeğin alınan böbreği 250 gram çıktı

 İki ay erken doğan ve doğum sonrası aylarca kilo alamayan İpek Ece bebek yaklaşık 35 günlük yoğun bakım sürecinin ardından yaşama tutunmayı başardı.

Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı Prof. Dr. Selami Sözübir, “Bebeğimiz polikistik böbrek hastası. Çok büyümüş olan böbreklerden birini almak zorunda kaldık. Aldığımız böbrek 250 gramdı, sonrasında 3 kiloya ulaştı. Normalde 7-8 kilo olması gereken bir bebek, bize geldiğinde 3,5 kiloydu, 7 aylık bir bebek doğum ağırlığındaydı. Tam 50 günden sonra artık mutlu sona geldik, taburcu ediyoruz. Önümüzdeki süreç; 7 kilo olduktan sonra çocuğumuz için artık diyaliz söz konusu” dedi.

Üsküdar'da yaşayan Özge ve Fuat Darol çifti ikinci çocukları İpek Ece’nin doğumunu beklerken iddiaya göre bebekte bir rahatsızlık olduğu belirtilerek erken doğumla alınması gerektiği ifade edildi. Edinilen bilgiye göre 1 kilo 600 gram olarak 2 ay erken dünyaya gelen minik bebeğin otozomal resesif polikistik böbrek hastası olduğu öğrenildi. Aile hemen tedavi için harekete geçerken, hastalık nedeniyle İpek Ece’nin böbreği hızla büyüdü, bağırsak, mide, akciğer, kalp gibi birçok organa baskı yapmaya başladı. Zamanla beslenmekte zorlanan ve karnı şişen bebek için multidisipliner bir yaklaşımla tedavi süreci başladı. Minik bebeğin hızla büyüyen bir böreği alınırken Çocuk Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Taşdemir ile Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı Prof. Dr. Selami Sözübir’in ekipleriyle birlikte uyguladıkları tedavi sonrası bebek beslenmeye ve kilo almaya başladı. Olumlu ilerleyen süreçle aile büyük mutluluk yaşarken, periton diyaliz kateteri takılan bebeğin diğer böbreğiyle ilgili süreç devam ediyor. 35 günü yoğun bakımda olmak üzere yaklaşık 2 ay hastanede kalan 7 aylık İpek Ece bebek taburcu edilirken aile ve doktorları zorlu süreci anlattı. Anne Özge Darol, o anlarda kimi zaman duygulara hakim olamadı.

“Belirsizlik çok kötü, hele de bu evladınız olunca”

Kızının sağlığına kavuşması için gereken her şeyi yapmak için çabaladıklarını anlatan anne 34 yaşındaki Özge Darol, “İlk duyduğumda hastalığın bu kadar kötü olduğunu hiç bilmiyordum, bu kadar uzun süreli bir tedavi gerektireceğini bilmiyordum çünkü hiç duyulmamış bir hastalıktı. Belirsizlik çok kötü bir şey hele de bu evladınız olunca sizi daha da zorluyor. Çok şükür bu günlere geldik. En azından biz çaresini bulduktan sonra tedavi süreci daha hızlı ilerledi. 35 gün yoğun bakımda kaldı, ben 15 gündür yanında kalıyorum, normal servise çıktık. Yoğun bakımda 10 dakika görüp dışarı çıkıyorduk, çok kalamıyorduk. 15 gündür yanımda olduğu için çok güzel, şimdi eve gidiyor oluşumuz daha daha güzel, en azından kardeşiyle buluşacak, o da çok özledi. Kardeşi ilk günden beri çok soruyordu 4,5 yaşında küçük olduğu için her şeyi anlatamıyoruz. Sonuçta yoğun bakım sürecinde ona hiç göstermedik. 3-4 kere geldi şu an bu sürece o da alıştı, kardeşini bekliyor. Bir böbreğinin alınması yaşamını idame ettirmesi için gerekliydi. Beslenmemiz çok zor oluyordu, her beslenmemizden sonra kusma gerçekleşiyordu çünkü böbrekleri çok büyük olduğu için içeride mideye yer yoktu. Nefes alışını etkiliyordu, geceleri İpek Ece’yi kontrol ederek geçiyordu, gece kustuğu an her an yanında olamıyorsunuz tıkanmasından korkuyorduk. Tek böbreği alındıktan sonra 15 gündür beraberiz hiç öyle bir şey yaşamadık. Böyle hastalığı olanlar gerçekten ümitsizliğe kapılmasın, çaresi var” dedi.

“Her şey onun için yeter ki iyi olsun”

Kızını eve götürüyor olmanın mutluluğunu yaşadığını anlatan baba Fuat Darol, “29’uncu haftada anne karnındaki sıvı azalınca bebeği alma kararı aldılar. Bu şekilde doğum gerçekleşti, ondan sonraki süreçte de doktorlar çocuğun polikistik böbrek hastası olduğunu söyledi. Başlarda çok korkmuştuk, ilk defa duyduğumuz bir hastalık. Eşim ya da benim ailemde büyük çocuğumda böyle bir şey yok. Belirsizlik ve korku hakimdi ne yapacağımızı bilmiyorduk. Nakil için belli bir kilo ve boy şartı varmış, öncelik çocuğun bu boy ve kiloya gelmesi lazım. İnşallah bir an önce kilosuna, sağlığına kavuşursa seve seve anne babası olarak biz böbreğimizi veririz. 7 haftayı geçti buradayız zor süreç, her şey onun için yeter ki iyi olsun. Mutluyuz tabi evimize gideceğiz” dedi.

“7 aylık bir bebek doğum ağırlığındaydı”

Bebeğin kilosunun düşük olmasına rağmen alınan böbreğinin neredeyse 250 gram olduğunu söyleyen Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı Prof. Dr. Selami Sözübir, İpek Ece'nin sağlıkla kilo alabilmesinin önemine vurgu yaptı. Bebeğin tedavisine devam edileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Sözübir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bebeğimiz anne karnından itibaren tespit edilmiş polikistik böbrek hastası. Multidisipliner bir şekilde bu çocuğa yaklaştık, ilk yapılması gereken kuşkusuz bu çocuğu diyalize hazırlamak, hazırlarken de sağ salim kilo alıp sağlıklı bir şekilde diyalize hazırlamaktı. Bu bağlamda çok genişlemiş, çok büyümüş olan böbreklerden birini alma kararı aldık. Aldığımız böbreğin 250 gram olduğunu hatırlatmak isterim. Onu da aldıktan sonra 3 kiloya ulaştı. Hayatına zorluk çıkaracak, karın içindeki o kitle alınmış oldu. Kitle alındıktan sonra çocuğun hem solunumu, beslenmesi hem büyük tuvaletini yapması düzeldi. Normalde 7-8 kilo olması gereken bir bebek, bize geldiğinde 3,5 kiloydu. 3,5 kilo doğum ağırlığı 7 aylık bir bebek doğum ağırlığındaydı. Bunun bir sebebi erken doğumu, diğeri de bu kitlelerden dolayı iyi beslenememesi, büyüyememesi ve gelişmemesiydi. Tam 50 günden sonra bugün artık mutlu sona geldik, çocuğumuzu taburcu ediyoruz. Bundan sonra bizim önümüzdeki süreç; bebeğimize kilo aldırmak, kitlesinden kurtulan, rahatlayan akciğerlerinin sindirim sisteminin artık çocuğun normal büyüme ve gelişmesine müsaade etmesini sağlamak. Büyüme, gelişme sonucunda 7 kilo olduktan sonra çocuğumuz için artık diyaliz söz konusu. Hiçbir zaman ailelerimiz umutsuz olmasın, ekip çok önemli”

“Böbreğin özellikle karnın içindeki diğer organlara baskısı söz konusu"

Hastasının durumuna ilişkin bilgi veren Çocuk Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Taşdemir, “Bebeğimiz hayata 2 ay erken ve çok düşük doğum ağırlığıyla gelmiş. Genetik kökenli bir kistik böbrek hastalığı, bu bebekler doğduktan sonra da kistler böbreklerin içinde hızlı şekilde büyüyerek hem bebeğin genel sağlığına hem büyümesine, gelişmesine hem de diğer organlarına çok ciddi sorunlar oluşturabiliyor. En önemli problemlerden biri bu; böbreklerin büyüme hızı o kadar fazla ki örneğin; haftada bir yaklaşık 4-5 milimetre kadar büyüyor. Bir erişkinin böbreğini düşünün yaklaşık 100 ile 120 milimetre arasındadır, bebeğimiz bize geldiğinde 5 aylıktı. O dönem bile 125 milimetreye ulaşmış 2 tane kocaman böbreği vardı. Yaklaşık 2 aylık süre içinde de yaklaşık 152 milimetreye kadar çok ciddi bir büyüme hızıyla, bir böbreğin özellikle karnın içindeki diğer organlara baskısı söz konusu. İlk geldiğinde de karnındaki şişliği hem ailemiz hem biz çok bariz fark ediyorduk. Mideye baskı yaparak beslenmesini bozuyordu, akciğerlere baskı yaparak nefes almasını zorlaştırıyordu. Kalbe baskı yaparak kalbin atışını hızlandırıyordu. Kendisi zaten tansiyon yükseltebilen bir hastalıktır; otozomal resesif polikistik böbrek hastalığı" ifadelerini kullandı.

"Ameliyat öncesi, sonrasını karşılaştırdığımda çok olumlu gelişmeler oldu"

Tedavi sonrası bebeğin durumunda yaşanan olumlu gelişmeleri aktaran Doç. Dr. Taşdemir, “Midesine kalan alanın çok küçük olması ve bu nedenle her beslenme çabasında kusması ailemizin de en büyük endişesiydi. Örneğin; 1,500-600 kilo doğan bebeğimizin 5 aylıkken 4 kilonun üzerine çıkması artık 5 kiloya doğru ilerlemesi gerekirken, bize geldiğinde zaten 3,5 kiloydu ve hep kilo alıyor, veriyor şeklindeydi. Birçok kişi için az görünebilir ama bu gramlar bir bebek için çok önemli. Bir periton diyaliz kateteri yerleştirmeyi planladık. Bir doktor olarak bu bebeğin ameliyat öncesi, sonrası dönemini karşılaştırdığımız zaman her şeyden önce genel hali cildinin rengi, uyanıklığı, bakışları, keyfi, iştahı bunların hepsinde çok olumlu gelişmeler oldu. Bebeğin böbreğini çıkardığımızda 250 gram ağırlığındaydı ve bize geldiğinde 3 kilo 400 gram civarındaydı ve 3 kilo 200’e kadar düştü. Amacımız bu bebeği 7 kilogram ağırlığına, 70 cm uzunluğa ulaşana kadar beslenme desteğiyle izlemek. Sonrasında da böbrek nakli sürecini başlatmak. Diğer böbrek olumsuz etki etmekle birlikte neden almıyoruz, çünkü hala idrar üretmeye devam ediyor. Vücudumuzdaki atıkları, toksinleri temizliyor yine katkısı var. O da çok büyürse bebeğin beslenmesini bozarsa, akciğerlerine baskı yaparsa, hayati tehlike yaparsa, onu da alarak nakile kadar sadece diyalizle devam etmek istiyoruz" şeklinde konuştu.

Hasibe Karadağ - Emre Baba
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Büyükataman’dan Özgür Özel’e zor soru Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, HDP eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da yargılandığı ’Kobani davasında’ verilen cezalara tepki gösteren CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i soru yağmuruna tuttu. ’Kobani davası’nda yargılanan HDP eski eş başkanları Selahattin Demirtaş 42 yıl, Figen Yüksekdağ ise 30 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Karara tepki gösteren CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında yazılı açıklama yapan MHP Genel Sekteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, “Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel ve şürekâsı DEM’lenmeye devam ediyor. Devletimizin terörle mücadelede gösterdiği kararlı duruşun karşısında, CHP ittifak içinde olduğu terör odaklarına diyet borcunu ödemek için kolları sıvıyor, milletin düşmanları ile aynı safta yerini almakta hiç gecikmiyor. Kendini adaletin yerine koyan CHP Genel Başkanı’na göre ‘adalet’ milletimizin canına, malına saldıran ve aziz vatan toprağımıza göz diken kalleşlerin özgür bir şekilde aramızda dolaşması mıdır? ‘Sırtımızı PKK/YPG/PYD’ye dayıyoruz’ diyerek sokakları karıştıran, çocukları katleden provokatörlerin serbest bırakılması mıdır? Özgür Özel, 6-8 Ekim olayları davasında verilen kararın hukuksuz olduğunu neye göre iddia etmektedir? Bağımsız ve tarafsız Türk yargısının kararına leke düşürmeye çalışan Özgür Özel eczacı gömleğini çıkarıp terör örgütünün gönlünü hoş etmek için hakim cübbesi mi giymiştir? Türk yargısının kararlarına leke sürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bağımsız Türk yargısı tarafından verilen ve millet vicdanında kabul gören bir karara ‘hukuksuz’ diyerek karşı çıkmak akıl tutulması değilse düpedüz emperyalizmin Kandil’deki eli kanlı uşaklarına selam çakmak değil midir” ifadelerini kullandı.
Mersin Silifke’de tepkilere neden olan Ay Yıldızlı anıtın yerine Türk bayrağı konuldu Mersin’in Silifke ilçesinde bayrak kanununa aykırı olduğu gerekçesi ile söktürülen anıtın yerine Türk bayrağı konuldu. Mersin’in Silifke ilçesi Atatürk Köprüsü girişine Cumhur İttifakı Milliyetçi Hareket Partisi Belediyesi’nce 4 yıl önce yaptırılan ve Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı Mustafa Turgut tarafından bayrak kanununa aykırı olduğu gerekçesi ile söktürülen anıtın yerine Türk bayrağı konuldu. Sökülen anıtın yerine 15 metre uzunluğundaki Türk bayrağı göndere çekildi. Silifke Belediye Başkanı Mustafa Turgut, CHP Silifke İlçe Başkanı Zarif Korkmaz, Kadın Kolları, Gençlik Kolları, Belediye Meclis Üyeleri ve vatandaşların katılımı ile bir dakikalık saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı okunarak Türk bayrağı göndere çekildi. Sosyal medyada, bazı gazete ve haber sitelerine konunun yanlış aktarıldığını belirten Silifke Belediye Başkanı Mustafa Turgut, “Görev yaptığımız dönemde Göksu Irmağı üzerine Atatürk Köprüsünü yaptık ve nesiller boyunca Silifke’mize hizmet edecek. Tabi ki bu Atatürk köprümüz üzerine yakışan da şanlı al bayrağımızın dalgalanmasıydı. Anayasada belirtildiği şekilde bayrağımız dalgalanacak ve ilelebet de dalgalanmaya devam edecek. Biz Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün izinden gidenleriz. Bizim önderimiz o dur. Bizim Atatürk, bayrak ve vatan sevgimiz sorgulanamaz, o hiç kimsenin haddi değildir. Tam da 19 Mayıs arifesinde bu töreni gerçekleştirdik. Bu vesile ile emeği geçen arkadaşların hepsine teşekkür ediyor, 19 Mayıs Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramımızda kutlu olsun” dedi.
İstanbul Avcılar’da refüje çarpan motosiklet sürücüsü yola savruldu: Feci kaza anı kamerada Avcılar’da direksiyon hakimiyetini kaybeden motosikletli kurye refüje çarparak yola savruldu. Motosikletli kuryenin kaza anı ise aynı yönde seyir halinde olan başka bir aracın araç kamerasına yansıdı. Kaza, dün akşam saatlerinde Avcılar Ispartakule Bulvarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre bulvarda seyir halinde olan bir 34 DGR 892 plakalı motosikletli kurye, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu refüje çarptı. Çarpmanın etkisiyle kurye yola savruldu. Kazayı gören diğer sürücüler ise durumu polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. Yaralı sürücü, olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından yapılan ilk müdahale sonrası ambulans ile hastaneye kaldırıldı. Kazayı gören Bünyamin Büyük, “Biz seyir halinde gidiyorduk. Benim arkamda trafik vardı zaten. Ben o esnada yavaşladım. Önümdeki kazayı gördüm. Benim arabamda da kamera vardı kazayı görüntüledi. Hafif yalpaladı ama hızlı girdi. Köşeye vurduktan sonra takla atmaya başladı. Sürücünün alkollü olduğunu söylüyorlar. Bende hemen müdahale ettim. Baktım bilinci açık. Duyuyor ama hareket edemiyor. Ambulans gelebilmesi için trafiği açmaya çalıştık” dedi. Kaza anı kamerada Sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği motosiklet sürücüsünün kaza anı aynı yönde seyir halinde olan bir aracın araç içi kamerasına yansıdı. Görüntülerde motosikletli kuryenin sola dönmeye çalıştığı esnada direksiyon hakimiyetini kaybederek yola savrulduğu görülüyor. Kaza sonrası motosiklet çekici ile yoldan kaldırıldı. Polis, kaza ile ilgili inceleme başlattı.
Ankara TDV’nin “İlk Kurbanım İlk İyiliğim” kampanyası bu yıl da devam ediyor Türkiye Diyanet Vakfı (TDV), yardımlaşma ve dayanışma bilincinin gelişmesine katkı sağlayan kurban ibadetini gençlere aşılamak amacıyla “İlk Kurbanım İlk İyiliğim” sloganıyla yürüttüğü kampanyayı bu yıl da devam ettiriyor. Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte “Kurbanını paylaş, kardeşinle yakınlaş” temasıyla gerçekleştirilen vekaletle kurban kesim programı kapsamında kurban vekaletlerini almaya başlayan Türkiye Diyanet Vakfı, Kurban Bayramı’nda yardımları ihtiyaç sahiplerine görevli ve gönüllüler nezaretinde ulaştıracak. Gençlere kurban bilincini aşılamak amacıyla yürütülen kampanyaya ilişkin bilgi veren Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Genel Müdürü İzani Turan, "İlk Kurbanım İlk İyiliğim" kampanyasının gençleri kurban ibadetine teşvik ettiğini ve toplum arasında sevgi ve saygının pekişmesine katkı sağladığını belirtti. Turan, kurban ibadetinin kardeşlik duygusunu güçlendirdiğini belirterek, toplumda paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma bilincini artırdığını vurguladı. Gençlerin milli ve manevi değerlere sahip çıkmasının sevindirici olduğunu ifade eden Turan, kurban bağışlarının başta Filistin ve deprem bölgesi olmak üzere 77 ülkedeki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacağını söyledi. Turan, kurban kesebilir durumda olan tüm vatandaşların bu müstesna ibadeti en doğru usulle ve en güvenli şekilde yerine getirebilmeleri için tüm imkanlarıyla çalıştıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Bağışların teslim alınmasından kurbanların kesimine ve dağıtımına kadar organizasyonun her aşamasını titizlikle takip etmektedir. Kurban kesimleri, vekalet sahiplerinin isimleri tek tek okunarak bizzat Diyanet İşleri Başkanlığımızda görev yapan hocalarımız ve Vakfımızın gönüllüleri nezaretinde yapılmaktadır.” Bu yıl vekaletle kurban kesim hisse bedelinin yurt içi için 11 bin 750 TL, yurt dışı için 4 bin 750 TL olarak belirlendiğini hatırlatan Turan, bağış kanallarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Hayırseverlerimiz, ‘tdv.org’ ve ‘bagis.tdv.org’ adreslerinden online bağış ve TDV mobil bağış uygulamamızdan kurban bağışında bulunabilecekleri gibi il ve ilçe müftülükleri, TDV şubeleri, din görevlileri, tüm bankalar aracılığıyla da bağışta bulunabilirler. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da Din Hizmetleri Müşavirlikleri, Ataşelikleri, koordinatörlükler ve bu ülkelerdeki cami dernekleri ile din görevlileri vasıtasıyla kurban vekaletlerini güvenle emanet edebilirler.”
Niğde Karaca: "Her yıl yaklaşık 11 milyon kişi hipertansiyon nedeniyle hayatını kaybediyor" Niğde İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Bahadır Karaca 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle yaptığı açıklamada toplumda hipertansiyon farkındalığının yetersiz olduğuna dikkati çekti. Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu çalışmalara göre dünya genelinde 1,3 milyar kişinin hipertansiyon ile yaşamını sürdürdüğünü belirten Karaca; her yıl 30-70 yaş arasındaki yaklaşık 11 milyon kişinin hipertansiyon nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi. Ülkemizde, 2023 yılında yapılan bir çalışmada 15 yaş üzerindeki nüfustaki hipertansiyon sıklığının yüzde 18,3 olduğu ve sıklığın yaşla birlikte arttığı söyleyen Karaca; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan 2022 yılı ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre de ülkemizde gerçekleşen ölümlerin yüzde 3,5’inden hipertansiyonun sorumlu olduğunu vurguladı. Karaca; "Hipertansiyon; inme, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hasarı gibi ölümcül durumlara yol açması nedeniyle dünya genelindeki hastalık ve ölümlerin en önde gelen risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Kan basıncının olması gereken değerin üzerinde olmasıyla karakterize, tedavi edilmediği taktirde ciddi sağlık sorunlarına yol açan kronik bir hastalıktır. Vakaların yüzde 95’inde hipertansiyona yol açan asıl neden tam olarak belirlenememiş olmakla birlikte altta yatan en sık nedenler arasında yüksek tuz ve yağ tüketimi, meyve ve sebzeden fakir diyet, aşırı kilo, yetersiz fiziksel aktivite, zararlı alkol kullanımı, tütün ve tütün ürünleri tüketimi ile stresin yer aldığı görülmektedir" şeklinde konuştu. Olumlu yaşam tarzı değişikliklerini içeren birincil koruma yönteminin hipertansiyondan kaynaklanan ilave hastalık ve ölümleri önlemede etkili olduğunu söyleyen Karaca; önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olmasına ve ölümcül sonuçlarına rağmen toplumun hipertansiyon farkındalığının istenilen düzeyde olmadığını belirtti. Karaca; "Hipertansiyondan veya hipertansiyon nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuz durumlardan korunmak için aile hekiminize başvurup düzenli aralıklarla risk değerlendirmenizi yaptırarak, hipertansiyonunuz yoksa yılda bir kez, hipertansiyonunuz varsa düzenli olarak tansiyonunuzu ölçtürün, sağlıklı beslenin, yeterli miktarda su için, tuz tüketimini azaltın, tütün, tütün ürünleri ve alkolden uzak durun, hareket edin ve hepsinden önemlisi de tanı konulduğunda size reçete edilen ilaçlarınızı düzenli olarak ve önerilen şekilde kullanın. Kan basıncınızı ve hayatınızın değerini bildiğiniz uzun ve sağlıklı bir yaşam dileriz" ifadelerine yer verdi.