GÜNDEM - 07 Ağustos 2020 Cuma 15:49

5 yaşına kadar yürüyemeyen ve konuşamayan çocuk özel eğitimle engellerini aştı

A
A
A
5 yaşına kadar yürüyemeyen ve konuşamayan çocuk özel eğitimle engellerini aştı

Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yüzde 60 duyma problemi ve fiziksel gelişim geriliği ile dünyaya gelen, 3 yaşına kadar tek bir adım atamayarak konuşamayan Ekin Damla Yakın, aldığı özel eğitimin ikinci ayında konuşmaya ve yürümeye başlayarak ailesini sevince boğdu. Çocuğunun ilk adımlarına ve ilk cümlelerine tanık olan anne, "Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık, hala gözlerim doluyor" dedi.

Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yaşayan Servi ve İrfan Yakın çiftinin 2 kızlarından en küçükleri olan 5 yaşındaki Ekin Damla Yakın, damak-dudak yarığı rahatsızlığı ve fiziksel olarak gelişim geriliğiyle dünyaya geldi. Doğuştan iki kulağında da yüzde 60 işitme kaybı bulunan minik Ekin Damla, kulağına takılan işitme cihazı sayesinde ailesini duyabildi. Ekin Damla Yakın, 3 yaşına kadar hiçbir konuşma belirtisi göstermeyip, hiçbir fiziksel hareketi yapamayınca ailesi endişelenmeye başladı. Kızlarının durumuna nasıl çözüm bulacaklarını araştıran aile, Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde bulunan Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ni keşfetti. Buraya gelerek öğretmenlerle konuşan aile, daha sonra minik kızlarını buradaki öğretmenlere emanet etti. Burada çeşitli eğitimler gören minik Ekin Damla, eğitimlere başlamasından yaklaşık 2 ay sonra ilk adımlarını atmaya başladı. Kızlarının ilk hareketlerine ve ilk cümlelerine şahit olan aile ise büyük bir mutluluk yaşadı. Eğitimine ve gelişimine devam eden Ekin Damla Yakın, akıcı bir şekilde konuşarak yardım almadan tek başına yürümeye başladı. Minik Yakın'ın gelişimine şahit olan annesi Servi Yakın ise, mutluluğunu, "Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık, hala gözlerim doluyor" diyerek ifade etti.

5 yaşına kadar yürüyemeyen ve konuşamayan çocuk özel eğitimle engellerini aştı

“Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık”

Ekin Damla’nın annesi Servi Yakın, geride bıraktıkları zorlu süreci anlattı. Kızının damak-dudak yarıklı doğduğunu söyleyen anne Yakın, "Fiziksel olarak da gelişim geriliği vardı o zaman kendisinde, tanısı o şekilde konmuştu. Buraya gelme sebebimiz hem fiziksel hem işitsel olarak gelişim kaydetmekti. Burayı internet üzerinden buldum, araştırdım. Ailem zaten İzmit’te yaşıyordu. Gelip görme imkanı buldum. Gelip burada hocalarımla konuştuktan sonra başlama kararı aldım. Kızım o zaman 2 buçuk yaşındaydı. Kızım da işitme cihazı kullandığı halde ses çıktısı hiç yoktu. Fiziksel olarak da bağımsız hiçbir şekilde hareket etmiyordu. İki elle bile zor yürüyordu. Buraya başladım. Buradaki hocalar çok yardımcı oldular, tavsiyelerde bulundular. Çok ilgililer, çok güler yüzlüler, çok samimiler. Kızım çok sevdi. Kızımın sevmesi benim için ilk öncelikti. Sevgiyle yaklaşıldığı için kızım çok sevdi. Buradan ayrılmak istemiyordu. Bu şekilde başladım. İlk zamanlar tabii ki yavaş bir süreç geçti, yavaş bir ilerleme kaydettik. 2 ay içerisinde kızım, ilk bağımsız hareketlerini yapmaya başladı, ilk bağımsız adımlarını atmaya başladı. Bu bizim için çok güzel bir şeydi. Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık, hala gözlerim doluyor” dedi.

5 yaşına kadar yürüyemeyen ve konuşamayan çocuk özel eğitimle engellerini aştı

“Biraz fedakarlık ve çokça sevgi her şeyin hallolmasına sebep oluyor”

Kızlarındaki bu gelişimi gördükten sonra büyük sevinç yaşadıklarını kaydeden Servi Yakın, eğitim konusunda aldıkları karardan memnun kaldıklarını ifade etti. Süreçten sonra eğitimlere devam ettiklerini ifade eden Yakın, “Şartları zorlayarak, Adapazarı’ndan buraya gelip gitmeye başladık ve kızımdaki değişimleri günbegün, ay ay gördük. Şu anda kendisi konuşabiliyor. Ses çıktısı olmayan çocuğum cümleler halinde konuşabiliyor, kendini ifade edebiliyor, kendi başına bağımsız yürüyebiliyor artık. Bu, buradaki öğretmenlerimizin sayesinde. İdarenin, öğretmenlerin, herkesin sevgisi ve ilgisi sayesinde kaydettik. Biz burada sadece eğitim görmüyoruz, dostluklarda kuruyoruz. Öğretmenlerimiz, buraya gelen insanlar, çocuklar sayesinde hepimiz birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz, birbirimize bir şeyler katıyoruz. Hiç kimse pes etmesin. Her şeyin bir çaresi var, çaresiz hiç bir şey yok. Biraz araştırmak, biraz fedakarlık ve çokça sevgi her şeyin hallolmasına sebep oluyor” diye konuştu.

Mustafa Uslu - Enes Altun

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Depremlerde camilerin yıkılmasına yol açan minare yıkımlarının çözümü fiber Depremlerde camilerin yıkılmasına yol açan minare yıkımlarının çözümü fiber. Bu yıl 15.’si düzenlenen dünyanın ilk uluslararası Cami Yapı Ekipmanları fuarı dün kapılarını ziyaretçilerine açtı. Yerli ve yabancı çok sayıda katılımcının yer aldığı fuar da en çok ilgiyi ise depremde minare yıkılmalarının önüne geçecek olan çelik konstrüksiyon ve fiber kaplamalı minare görüyor. Türkiye’de yaşanan 6 Şubat depremlerinin ardından 11 ilde birçok cami yıkıldı veya hasar aldı. Bunların birçoğunda minarelerin yıkılması ve camilere hasar vermesi sonucunda gerçekleşti. Ortalama 30 metre yüksekliğinde yapılan betonarme minarelerin ağırlığı takriben 150 ton civarında oluyor. Bu da yıkıldığı esnada hem camilere hem de yakının da bulunan ev ve insanlara zarar veriyor. Konu üzerine araştırma yapan bir firma minare yapımında artık çelik konstrüksiyon üzerine fiberglass kaplama tekniğini kullanıyor. Hem bu şekilde minarelerin muhtemel bir deprem anında yıkılmasının önüne geçiliyor hem de minare ağırlığını 150 tondan 8 tona indiriyor. Konuyla ilgili açıklama yapan firmanın yetkilisi Salih Karadağ, “Biz yaklaşık 20 yıldır betonarme minare yapmaktayız. Son 2 yıldır beton görünümlü fiberglas sistemine geçtik. Depreme daha dayanıklı içinde ki çelik konstrüksiyonun dışında ki görseline varıncaya kadar bu sistemde devam etmekteyiz. Bu sistemin depreme dayanıklı olduğunu belirledik. Betonarme minare ve fiber minare arasında ki en büyük fark ikisi arasında ki ağırlık farkıdır. 30 metre yüksekliğinde bir minarenin ortalama ağırlığı 150 ton civarındayken fiber minare de bu ağırlık 8 ton civarında. Deprem de betonarme minarelerin yıkılmasıyla birlikte camiler yıkıldı veya bu minarelerin üzerlerine düşmesi sonucu insanlarımız da hayatını kaybetmişti. Fiber minaremiz de ise bu olay ortadan kalkmış oluyor. Minarelerimiz çelik olduğu için depremde yıkılmaz en kötü senaryoda üzerine bir şey dahi düşse yıkılmak yerine demiri eğilir. Aynı minare betonarme olarak yıkıldığında 150 ton ile yerde şiddetinde bir deprem etkisi oluştururken bunun kendi ağırlığı 8 ton olduğu için bir sıkıntı oluşturmayacak” açıklamasında bulundu. Hat sanatını ecdadımızın bıraktığı yerden devam ediyor Fuar’da ayrıca hat sanatı noktasında da sergilenen ürünler özellikle yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Hat sanatının camilerin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirten Müslüm Korkutata, “Hat sanatı camilerimizin vazgeçilmez unsuru ecdadımızın bıraktığı yerden bunu geliştirmeye devam ediyoruz. Bu kulvarda çok iyi sanatkarlar yetiştirdi ülkemiz. Hem ülke için de hem de ülke dışında bu konuda çok iddialı durumdayız. Medeniyet eski dönemler de camilerin mabetlerin ekseninde gelişiyordu. Osmanlı İslam’ın uzun süre sancaklığını yaptı bayrağını taşıdı. Camilerimiz bu işin sembolü halindeydi. Günümüzde de camilerimiz aynı fonksiyonda roller üstlenmiş durumda” dedi.